Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28. January 2014, 01:42 PM   #9
mustafabey
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
mustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud of
Standart

Selamlar…

Din konusunda, kuranda geçen kavramları anlamaya çalışırken, geçmiş öğretilerin, anlayışların etkisinden, yönlendirmesinden sıyrılamıyoruz, küçük bir alana sıkışıyoruz, önümüzde bir engel, perde var.

Kelamları bize tanıtan, şudur diyen bir geçmiş öğreti zinciri var, bizi sanki hayal dünyasında yaşatmak için özel bir çaba harcanmış, zihinlere zincir vurulmuş aklın işletilmesi engellenmiş gibi görünüyor.

Dini kavramların çoğu soyuttur, akılla algılanan kelamlar bütünüdür.
Kıyamet, cennet, cehennem, ademin yaratılışı ile ilgili canlandırmalar Kuranda tasvir edilmiştir, benzetmelerin hepsi soyuttur, bir şeyleri tarif etmek ve anlatmak için kullanılan tasvirlerdir.

Dini havramlar hakkında düz mantık yürütmek, somuta indirgemek doğru sonuçlara ulaştırmaz, anlam daraltılmaları olur. Anlatılanın ne olduğunu anlamak için bir geneli görmek ve düşünmek gerekir.

Mesala bizim cennet algımız tamamen hayali, bir varsayım, somut mekansal bir cennet hayalimiz var, bu bizdeki cennet algısını oluşturan geçmiş öğretilerdir. Cennet kelamının ne olduğunun atalarımız çözebilmiş midir? Ki biz atalara güvenip bu hayali yaşatıyoruz? Ya anlatılan başka bir durum, hadise ise …

Zaten atalar problemleri doğru anlamış olsalar bugün biz İslam toplumları olarak bu aciz, akıldan yoksun halde olmazdık. Kavramada ve tanımlamada büyük sorunlarımız var, düşünce yolları kapalı ve bu geçmiş tanımlarda oluşturulan şema kesin doğru zannediliyor, ve bizi hayalde yaşatıyor.

Bu hayal aleminden çıkamazsak sonumuz kötü, hayalden kurtulmak için aklımızı başımıza toplamalıyız.


Şuara 56-57-58-59
Ve innâ le cemîun hâzirûn; Ve muhakkak ki biz, gerçekten sakınılan (korkulan) bir topluluğuz.
Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn; Böylece Biz, onları (firavun ve kavmini) cennetlerden(bahçelerden) ve pınarlardan çıkardık.
Ve kunûzin ve makâmin kerîm; Ve hazinelerden ve yüksek makamlardan (çıkardık).
Kezâlik(kezâlike), ve evresnâhâ benî isrâîl; İşte böylece onlara, İsrailoğulları'nı varis kıldık.


Zamanında firavun ve kavmi cennet ve pınarlar başındaymış, ama cennetten kovulmuşlar, aynı adem kıssasında anlatılanlardaki gibi, bir benzerlik var. Yani cennetten bile kovulma, çıkarılma var.

Bir cennet değil bir çok cennet çeşidi var. Her cennetin kendine has özellikleri var, farklılar.

Cennet bir yaratılış hadisesi, insanın(ademin) yaratılışının anlatıldığı tasvir edildiği süreç. İnsanın yaratılma süreci devam ediyor, insan sıfatlarını daha kazanamadık, cenn safhasındayız daha.

Tartışma konusu olan iri gözlüler, huriler veya el değmemiş(oluşmamış) bakışlarını diken(göz) diye anlatılan daha önceki yaratılışlardan farklı yeni bir yaratılış oluşum süreci, aşaması (upgrade) olabilir...

Amaç nedir? Bunca hadise, mücadele, yaradılış bizi hayalimizdeki cennete ve cehenneme girdirmek için mi vuku bulmuş! Yoksa başka bir oluşum, bizim henüz anlayamadığımız bir hadise mi var?
mustafabey isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla