Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. March 2011, 09:39 PM   #13
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Gerçek Hanif Kardeşim!

Kur'an Allah'ın Resulune Mekke'de inmeye başlamış,Hicretten sonra da Medine'de ölümünden kısa bir süre öncesine kadar devam etmiştir. Surelerin Mekki ve Medeni diye ayrılmaları, indikleri mekanlar dikkate alınmaksızın sadece hicret gözönünde bulundurularak yapılmıştır.

Sureler Mekki ve Medeni şeklinde ikiye ayrılmasına karşın surelerin tamamının Mekki,bazı surelerin ise tamamının Medeni olmadığı bilinmektedir. Bazı Mekki surelerin içinde Medeni bazı Medeni surelerin içinde de Mekki ayetler bulunmaktadır.
Sure ve ayetlerin kaçının Mekki, kaçının Medeni olduğu üzerinde ne yazık ki görüş birliği sağlanmış değildir ve sağlanacağı da çok zordur. Bu konuda İslam aleminin yoğun bir şekilde çalışması gerekmektedir.

Değerli Kardeşim!
Kur'an ayetleri tertil/düzgün dizim;cümlelerin,paragrafların ve pasajların birbirine karıştırılmaması yöntemi ile necm necm inmiştir. Allah Resulune Kur'an'ı tertil ile tebliğ etmesini emretmiştir.(Müzzemmil;4) Allah'ın Resulu de bu emre uygun olarak necm necm yazdırmış ve ezberletmiştir.
Önceleri necmler halinde ve tertilli olarak bulunan ayetler,sahabe tarafından sureler halinde sonradan düzenlenmiştir.

Elimizdeki Mushaf'ta ne yazık ki kronoloji dikkate alınmamış, tertile uyulmamış, bir çok necmin/paragraf ya da pasajın cümleleri yerli yerinde tertip edilmemiş katiplerin yazım hataları düzeltilmemiştir.

Bu olayların aklımıza getirdiği Fussilet;26 ya bakarak bu ayetin asla akıldan çıkarılmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Fussilet;26:Ve kalelleziyne keferu la tesmeu li hazel Kur’âni velğav fiyhi lealleküm tağlibun
Ve Allah'ın ilahlığını ve rabliğini örten kimseler:Üstün gelmeniz için bu Kur'an'ı dinlemeyin,onun için de anlamsız şeyler yapın, anlaşılmasını her türlü yolla engelleyin dediler

Elimizdeki Mushaf'ın bugünkü düzeni Kur'an'ın Arabiyyen(En mükemmel anlatım ve gramer kurallarına eksiksiz uyum) ve mübin niteliğine,tertil özelliğine uymamaktadır.

Paragraftaki iki cümle arasına yüzlerce, binlerce cümlenin getirildiği,bir cümlenin ayet halindeki ögelerininin onlarca cümle sonrasına taşındığı görülmektedir.

Mushaf'taki bu olumsuzluklar nedeniyle birçok ayet yanlış anlaşılmakta ya da anlaşılamamakta, bir çoğu da ekleme çıkarma yapmadan (parantez açmadan) anlaşılmaz konumda bulunmaktadır.
;
Bu nedenlerden dolayı Kur'an işlerliğini,çekiciliğini yitirmiş; küme küme gönderilip de önüne gelenleri devirdikçe deviren,toplumları canlandırdıkça canlandıran ve hak ile batılı biribirinden ayıran, özür ya da uyarı olarak öğüt bırakan, bilgin ve bilgeleri yerlere kapandıran,topluma can,ışık olan ikna etmedik, ölmeden kendisine inanmadık insan bırakmayan kur'an, yaşam kitabı olmaktan çıkarılmış,mezarlık kitabı,cami kitabı ve efsaneler kitabı konumuna sokulmuştur. Bu nedenlerden dolayı artık kimse Kur'an'a bakarak İslam'a gelmez olmuştur. Dinin de Kur'an'dan anlaşılamaz olması nedeniyle dini anlatmak ve öğretmek için mezhep imamları, tarikat şeyhleri, cemaat liderleri türemiştir. Tüm bunlar ortaya İslam dini yerine mezhepler ,tarikatlar,cemaatlar dinleri ortaya çıkmıştır.

Bunun sorumluları; Mushaf'ın tertibini yapanlar, bildikleri halde sıcağı sıcağına bulunan kusurları gidermeyenler ile sonradan öğrenenlerin bu konuda sessiz kalmalarıdır.

Allah kendisinden razı olsun bu durumları öğrenip öğrendikleri karşısında sessiz kalmayarak bu konuda çalışmalar yapan, yaptığı bu çalışmaları da islam alemine duyurmak için çabalayan Hakkı Yılmaz kardeşimiz bu çalışmalarını Tebyinül Kur'an-İşte Kur'an çalışmalarıyla ortaya koymuştur.

Onbir ciltlik Tebyinil Kur'an çalışmasından sonra da "Nüzul sırasına göre necm necm Kur'an'ın Türkçe Meali" ni İslam aleminin hizmetine sunmuştur.

Bu açıklamalardan sonra sorunuza gelecek olursak İsra Suresinin ilk ayetinde anlatılan -gerçekte Kasas suresinin son ayeti olan- mealini verdiğiniz Necm Suresinin ayetleridir ki aynı olay başka surelerde de anlatılmıştır.

Bildiğiniz gibi Kur'an bir kerede değil necm necm gelmiştir. Allah resulune sorulan sorulara açıklık getirici necmler nazil olmuştur ki bunlar geçmişe yönelik de olabilmektedir.

Furkan;32–33: İnkâr edenler; "Kur’ân ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?" de dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyledir. [parça parça indirdik] Ve Biz onu tane tane okuduk. Onların sana getirdikleri her bir meselede Biz mutlaka sana hakkı ve en güzel açıklamayı getirmişizdir.

Bu Âyetler Sûrenin 4–8. Âyetlerinin devamı mahiyetinde olup kâfirlerin Kur’ân hakkındaki bir başka şüphelerini ve onlara verilen cevabı içermektedir.

Bu iki Âyet grubu arasındaki bağlantıyı 32. Âyetteki "ve" bağlacı sağlamakta ve paragraf şöyle oluşmaktadır:

4–8: Ve inkâr etmiş olanlar; "Bu, [Kur’ân] onun [Muhammed'in] uydurduğu yalandan başka bir şey değildir. Ona başka bir topluluk da bunun için yardım etmiştir" dediler. Böylece onlar kesinlikle haksızlık ettiler ve asılsız bir iddia getirdiler. Ve "O, [Kur’ân] yazılı hâle getirilmiş öncekilerin masallarıdır; şimdi de o, sabah akşam [sürekli] kendisine okunmaktadır" dediler. De ki: "Onu, göklerdeki ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir." Ve onlar; [inkâr etmiş olanlar] "Bu ne biçim Elçi ki, yemek yiyor, sokaklarda yürüyor? Ona, bir melek indirilseydi ya! Böylece onunla beraber bir uyarıcı olur! Yahut kendisine bir hazine bırakılsaydı veya kendisinden yiyeceği bir bahçe olsaydı ya!" dediler. Bu zâlimler; "Siz, yalnızca büyülenmiş bir kişiye uyuyorsunuz" da dediler.

32. Ve "Kur’ân ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi" dediler. …

32. Âyette, Kur’ân'ın bir kerede topluca inmemiş olmasını kendi inançsızlıklarına bahane olarak ileri süren kâfirlere gerekli cevap verilmiş ve bu cevap Biz onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyledir şeklinde gerekçelendirilmiştir.

Rabbimizin bu cevabı üzerinde biraz düşünülürse, aşağıda sıralanmış olan mantıklı akıl yürütmeler yapılabilir:

Eğer Kur’ân peygamberimize bir defada topluca indirilmiş olsaydı, onun zaptı, yani yazımı ve ezberlenmesi çok zor olur, yanılmalar, yanlışlar meydana gelebilirdi.

Elinde bir kitap bulunan insan, kitabın sürekli yanında bulunmasına güvenerek onu ezberlemek istemeyebilirdi. Rabbimiz ise peygamberimizin Kur’ân'ı çok okumasını, iyice ezberlemesini ve yanılmaktan uzak olmasını istediği için Kur’ân'ı bir defada değil, parça parça indirdi.

Eğer Kur’ân bir defada indirilmiş olsaydı, onun bütün hükümlerini öğrenmek ve benimsemek insanlara çok ağır gelirdi, insanlar Kur’ân'ı hazmedemezlerdi. Ama Yüce Allah, onu parça parça, muayyen zamanlarda indirerek, koyduğu dinin emir ve yasaklarını yavaş yavaş indirmiş oldu ve insanlar da dinin gereklerini o nispette kolay yerine getirmiş oldular.

Kur’ân insanların sorularına, isteklerine cevap verecek şekilde ve meydana gelen hâdiselere göre iniyor, böylece insanlar daha fazla basiret sahibi oluyorlardı. Çünkü olaylarla ve zihinlerdeki sorularla eş zamanlı bir iniş, Kur’ân'ın fesahatine gayb’dan haber verme işini de ekliyor, Kur’ân'ın getirdiği her cevapta, her çözümde, gerçekleri yaşayarak öğrendikleri için insanların görüşleri, bilgileri, düşünceleri daha fazla artıyordu.

Eğer Kur’ân bir defada inmiş olsaydı, peygamberimiz indirilmiş Kur’ân'ı göstererek kâfirlere işin başında bir defa meydan okuyacaktı. Hâlbuki Kur’ân parça parça ve aralıklarla inince, peygamberimizin inançsızlara karşı meydan okumaları inen her parçada gerçekleşti. Böylelikle kâfirlerin Kur’ân'ın bir parçasının benzerini bile yapamayacakları defalarca kanıtlandı. Böylece Kur’ân'ın muhteşemliği hem peygamberimizin hem de kâfirlerin gönüllerine iyice yerleşmiş oldu.

ترتيل - Tertîl sözcüğü Bir şeyin tertibinin güzelliği demektir. Bu sözcük bedevînin dilinde "Bir şeyden birinin diğerine karışmaması, tarak dişi gibi birbirine karışmamış, karışmayan" anlamına gelir. Bu durum, muhkem, kuvvetli, sımsıkı olmanın zıddıdır. Meselâ dişlerin tertîl’i, "dişlerin seyrek bir şekilde düzene konulmuş, dizilmiş olması" demektir ve bu sözcük Arapçada "güzel dizilmiş dişler" manasında da kullanılır. (Lîsânü'l-Arab; c. 4, s. 61 Rtl mad.)

Sosyal alanda ise tertîl "sözün, kelimelerinin birbiri ardınca, tek tek, yavaş yavaş, ağır ağır, tane tane dizilmesi" demektir. Buna göre Kur’ân'ın tertîl’i "Kur’ân'ın indiği şekilde tertibinin korunması, bir necmin bir başka necme karıştırılmaması" anlamına gelmektedir.

Kur’ân'ın nasıl indirildiği ve nasıl okunması gerektiği Kur’ân'da şöyle açıklanmıştır:

(İsrâ: 106) Ve Kur’ân'ı; Biz onu insanlara ağır ağır okuyasın diye ayırdık ve Biz onu peyderpey indirdik.

Demek ki Kur’ân, konularına göre, necmlere göre, iniş sırasına göre bir tertip ve tasnif yapılmak suretiyle okunmalı ve okutulmalıdır.

32. Âyette de Rabbimiz Kur’ân'ı tertîl’lediğini, yani her şeyi yerli yerinde, bir birine karıştırmadan, bir düzen içinde indirdiğini beyan etmektedir. Peygamberimize ilk gelen vahiylerde Müzzemmil Sûresi’nin 4. Âyetinde de Kur’ân'ın tertîl’lenmesi, yani necmlerin gayet düzenli tutulması, birbirine karıştırılmaması emredilmiştir. Bütün bunlara rağmen maalesef elimizdeki Mushaf tertîl’li değildir.

Biz, samimiyetle ve dürüstçe birçok kez dile getirdiğimiz bu hususta, Kur’ân'a gönül verenlerin Kur’ân ile derin çalışmalar yapıp Kur’ân'ı necm necm dizmeleri ve Kuran'ı bugünkü Sûre anlayışından öte, gerçek Sûreleriyle Mushaflaştırmaları gerektiğine inanıyor ve bu gayreti onlardan bekliyoruz.

HAKKIN GELMESİ:
Rabbimizin 32. Âyetteki Onların sana getirdikleri her bir meselede Biz mutlaka sana hakkı ve en güzel açıklamayı getirmişizdir ifadesiyle müşriklerin görüşlerindeki bozukluk çok net bir şekilde ortaya konulmuştur. Rabbimiz bu sözlerinde zımnen: "Biz hakkı getiririz, hakk gelince de batıl kaybolur. Onlar ne zaman saçma sapan bir şey ortaya atsalar Biz onun üzerine gerçeği yollarız ve o saçmalığı ortadan kaldırırız" buyurmaktadır.

(Enbiyâ: 18) Bilakis, Biz hakkı batılın üzerine atarız da onun beynini ezer. Bir de bakarsın o, yok olup gitmiştir. Ve nitelediklerinizden dolayı vay halinize!

(İsrâ: 105) Biz onu [Kur’ân'ı] hakk ile indirdik, o da hakk ile indi. Ey Peygamber! Ve Biz seni yalnızca müjdeci ve uyarıcı olarak Elçi yaptık.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (19. March 2011), hiiic (16. March 2011), Miralay (15. March 2011), snobyx (15. March 2011)