Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16. October 2011, 12:46 PM   #5
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

ADALET VE RAHMET
CARULLAH’I SEÇEN İFFETLİLER MELEKÛTA DA, CENNETEDE GİRERLE

Hak dinlerde ve bilhassa İslam dininde diğer lisanlardan farklı olarak din kavramı “Deyne”’den türetilmiştir. Demek ki esası ödenmesi gereken borçtur. Yani insanlar hak kavgaları üzere değil, borç ödeme yarışı üzere bir araya gelirler. Yani imkânlarla keyfine bakmak değil, insanlar için kaygı duymak ve dert çekmek üzere tesis edilmiş bir dini anlayıştır. Bunun için maddi terakki yarışı değil, başkasına öncelik tanımak ve onu hak sahibi yapmak ve imkânları paylaşmak üzere tesis edilmiştir. Selam ona İbrahim Kuran tarafından anlatılırken onun “çok evvah” olduğu anlatılır. Yani merhamette o kadar ilerdedir ki, insanların mağduriyet ve mahrumiyetine vahlanır durur. Bunun için hak dinde başkasını umursamak ve zalim olmayan her insan ve hatta her canlı için içinde acı duymak farzdır. İşte bu insanlar Rıfk sahibi ve refik olmanın(Ortak olmak) savunucusudurlar. Çünkü aldırmak ve aldırışlı olmak zorundadırlar. Çünkü Resulullah demiştir ki, komşusu açken uyuyabilen bizden değildir. Yine demiştir ki: Kendisi için istediği her iyi şeyi başkaları için de istemedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmazsınız, iman etmedikçe de cennete giremezsiniz. Öyle ise başkaları için kaygılı olmamak hayâsızlık, iffetsizlik ve vefasızlıktır. Carullah bu fikirden doğmuştur. Gerçek Hacc da budur. Yani bitişlik komşular(Akaretler şeklindeki binalar) ve avlusu ayrı olmayan ve bir yere açılan evler. İşte semud kavmi hakkı bildiği halde bundan sıkıldılar ve “Rabbim aramızı ayır” dediler. Yani özel mülkiyeti genişlet herbirimizin önünde bize ait(kişiye özel) geniş avlusu ve hatta çiftliği olanlar şeklinde yaşamamıza izin ver dediler. Yani kaygısız bir hayat. Başkaları için dert ve kahır çekmeyen liberalistler olalım dediler.

İşte car-Ullah’ın anlamını buralarda aramak gerekir. Gerçek cariyede bu iffetli kadınlardır. Yani amme hizmetine maişet karşılığı razı olanlardır. İffetli olmayı sevenler, tabiî ki ırz ve namuslarını da koruyanlardır. Ama iffetin ihtiyaç fazlasına talip olmamak ve biriktirmemek olduğunu bilmiş ve buna rağmen seçmişlerdir. Aldırışsız ve kaygısız olanları şimdi daha iyi anlayacağız. Öyle ise bu kavramın “Bitişik komşu” anlamını verip öyle devam edelim.

Câr-Ciran: 1-Komşu. Câr-ı Mülasık: Bitişik komşu. Câr-ullah: Mekke’ye giden orada(mescid-el haramda) oturan.

Sadece ailesinin maişetini kazanan ve diğer mağdur mahrum insanlara aldırmayanı anlatan kavram ise “Cârim”.

Nasıl ki komşuluğun iki türü vardır. Birisi evlerin birbirine bitişik olduğu ve özel mülkün sınırlı ve “kifaf” üzere olanına razı olanların birbirlerine dostça yakınlığı, diğeri ise çiftlik komşuluğu gibi dostların değil, rakiplerin komşuluğu. İşte cariye de troplumun ahlak durumuna ve din anlayışına göre hangisi câriyye(Geçerli) ise o anlamda kullanılır. Makbul ve hak dini olan bitişik komşuluk ve refikler halinde bulunmak, rekabetin yerini refikliğin(İştirak halinde bulunmak) aldığı samimi dostlar sadakat toplumudur. İşte iffetli olanlar bu karşılıklı yardımlaşmaya düşkün ensar ve isâr toplumlarıdır.

Essebehlelü; Boş, aldırışsız.( bu itham İşaya da adalet ve merhameti terk edip, sıkıca örtünerek başlarını kuma sokan, “Efendilerin” hanım ve yakını kadınlarına “Sion kızı” alaylı sözü ile yöneltilir. Gamsızlar der.)

Değerler manzumesinde çekime kapılmak, bir şeyi tutku yaparak fitne oluşturmak ve fitneye kapılarak “itidali” aşmak suretiyle ifsad etmek hakkında açıklama niteliği olan bu kavram serisinde, bir şeyin sihrine kapılmak, insanlık için güzel ahlak ve hak dinin yüklediği diğerkâmlı olma görevini yerine getirmeyerek acımasız ve aldırışsız olmanın serüvenini takip edelim.

Sebi- Sebyen, Seben el adüvvü; Düşman esir etmek

—Til meratü kalbehü; Kadın erkeğin kalbini aşkıyla esir etmek.

Bu ekseriya kodamanların fitnesidir ki, Tökez olarak açıklamaya değer işlerdendir. Çünkü Ba’al putperestliği bu türdendir. İşte bu bir tür “Hamr” olayıdır. Bakara–219/1 fıkrada fitneler ve kolay kazançla aklın furkanını kaybetmesi budur. Onun için aşağıdaki teşbih de uygundur.

—El Hamru: Satmak için şehirden şehre şarap nakletmek.

—El mae; Suya varıncaya kadar kazmak.

Tesabe tesayaben elkavmü; Birbirini esir almak.

Dostluk ve kardeşliğin bozulması, gerek cebirle ve gerekse meftun ederek kalplerin çalınıp insanların mülk şehveti ve sair fitnelerle “Hamr” edilip akıllarını baştan alınmasının sebebi yukarı da verildi. Umumi su içme yerinde ki(Farza uymak) Allah’ın, adalet ve eşitlik üzere olan “Fisebilillah” ideal sitemini bozup, serbest bırakılınca Leoparlar(kapitalistler, kap-kaççılar) ipten kurtulmuş gibi mülk tutkusunu ''aklı alıcı'' hale getirir ve cinsel şehvet taşması bunu takip eder. Karşı cinsi lüks içinde yaşatmak “Ba’ale ” tapım kültürü yürürlüktedir artık. Dikkat edersek “Hamr” kavramı yine bize Bakara 219/1 önce hatırlatılır. Sonra bize çare gösterilir. İtidali aşmamak, aşılmış ise derhal fazlanın hepsi infak veya zekât olarak infak edilerek Allah yolunu kollayıp korumak emredilir. Demek ki, iffetli olunmadan namuslu olmaya ve namusu da sadece kadınlar da aramaya kalkışmak hem tutarlı bir yol değil, hem de iffetle bataklığı kurutma yerine sivrisinek avlamayı sağlık vererek ayarı bozuk altını piyasaya sürmektir. Kadın tutkusunun gafile fitne olup infakı azaltmasına sebep olduğu gibi, mülk tutkusunun fitnesini de ve bütün bu tutku için oyunlar tezgâhlandığını açıklayan kavramlar aşağıdadır. Münafıklılık da müminde bulunmaması gereken cimrilik ve bencillik hastalığıdır.

Essabiyaü-sevabiyyü; ÇOK MAL. Tarla faresinin deliğinden çıkartıp yığdığı kum…

Essebaü, Selin götürdüğü çalı çırpı v.s.(Tövbe–109 ayetteki cüruf)

Essebiyü- Sebaya; Esir olan adam. Kadın taifesi.

Essübbiyetü- Sebaya; Bir yerden diğer yere satmak için götürülmüş şarap… Denizden çıkartılan inci.( biricik olmak v.s )

Essettitü –sittat; HANIM EFENDİ.

Leydi, barones ve sultan hatunları, kodamanlar gibi tufeyli takımının tufeyli kadınlarıdır ki iffeti setretmekle aynı anlamda bunlar kullanmışlardır. Daha doğrusu onlar hakkın önünü perdelemek için piyon olarak kullanılmışlardır. Çünkü iffete ''setretmek'' anlamı vererek çarpıtmasalardı, insana helal olanın kavam veya kifaf miktarı olduğunu açıklamaları gerekirdi. Çünkü iffet erkek ve kadın için bu anlama gelir. Ama o zaman da lüks ve refah içinde yaşayanların “dini inkâr edenler oldukları açığa çıkmış olurdu. Çünkü zenginlik ancak maunetle mümkün olur. Yani üretim yerleri ve araçlarıyla tatlı karlar getiren ve bilhassa deniz aşırı ticaretler.

Bir saptama yaparsak, Hak dinin insanları, umumi su içme yerinde eşit paylaşımla huzur içinde yaşamalarını şeriat yapmışken, bazı fakihler, bir kısım soyca asillerin(Seyyitlerin efendilerin) baskısı ile Sebili dağıtıp, Liberalist yaşamı meşrulaştırdılar. Serbest kalan bu Efendi’ler fırsatı ganimet bilerek leoparlar gibi saldırıp suları(rızık kaynaklarını) pay paçak ettiler. Manastır ve havradaki iffet üzerine yaşayan ve cinsel namusunu da koruyan kadınlara (Meryem'lere) zina iftirası atıp, Allah sebilini yok ettikten sonra, Beyefendiler ve hanım efendiler türettiler. Bunlar çalışmaz ve insanlara hizmet etmez, kendilerine hizmet ettirirlerdi. Kadın evde hatun ve emrinde hizmetçiler lüks ve refah içinde oturur hale geldi. Oysa Meryem ismi ile de belli ki manastırda hademelik yapan kadın asla hanımefendilik düşünmeyen bir mütedeyyindi. Yani, ırzını namusunu korumanın yanında, ona ilaveten iffetliydi. Çünkü kendisine hizmet ettirmek için değil, yaratılmışlara alın terini ve el emeğini sunmayı yeğleyen diğerkâmlılardandı. Selam ona İsa erkeklerin de böyle yapması, kimsenin efendiliğine soyunmaması, imtiyazlı takımından olmaması gerektiğine ilişkin sözü Matta kitabındadır.

İşte erkek ve kadında iffet denilince ilk akla gelen bunlar olmalıdır. Hem de hak dinin önde gelen temel değerlerinden birisi iffetli mümin ve mü’minelerdir. Bunu perdeleyip örten her kabul ve yorum, hakkı setretmektir. Hile ve aldatması fark edilmesin diye bir şeyi kendisine perde yaparak kötülüğe devam etmesi “bir şeyi gizlemek ve bir şeyin arkasına gizlenmektir”

Yeni türetilen kadın tipi iffetli olup hizmet etmek ve ihtiyaç fazlasını insanlara infak etmek yerine kocasına tahsisli ve kimseye faydası olmayan bir asalak-kapama haline geldi. Kocaları onları evde oturur ve hatta hizmetçi istihdam eder hale getirdi. Artık birbirlerinin uyuşturucusu ve sarhoş edicileri idiler. Çünkü Manastırdaki( Beyt) iffetli yaşamak ve artanı vererek hayâlı olmanın yerini peçelere sarılıp evde oturmak diye bir Ahlak tanımı yapıldı. Böylece iffet unutturuldu. Hatta bu hanımlara isim yapıldı. Oysa iffet erkek için de, kadın için de cinsellikle değil, itidal ile alakalı bir ismet sıfatı idi. Gelecek kavramlar bize bunu anımsatmaktadırlar Şöyle ki;

Setere –setren eşşeye: EHFAHE; Bir şeyi gizlemek örtmek.

Estatare istitaren; Bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek.

İffet ve hayânın anlamını değiştirerek ve sanki sadece kadınlara gerekli de erkeklerin itidal üstünde yaşaması serbestmiş gibi, kadın hicabının yerine ''iffet''i getirerek tesettür haline dönüştürmüşlerdir. Kadının itidal üzere örtünmesi hayâlılık iken iffet getirilip üst üste konuldu. Erkek iffetsizliği de böylece gizlenmiş oldu. Yani onlar artık, Bakara 219/2 ayete uyup da ihtiyaçtan artanı infak etmeyip biriktirme işini serbestçe yapabilirler. Çünkü iffet artık cinsel namus anlamını taşıyor ve kadınlara özgü sayılıyordu. Evet, iffet bir kadın sıfatı olabilirdi. Ama hanım efendinin değil, çalışan, iş yapan cariye kadının. Cariye kavramı çalışan iş işleyen bir şey taşıyan, hizmet eden kadındı. Kodamanlar onları bir savaş esiri veya para ile alınmış bir eşyaya dönüştürdü. Ama manastırda emeğiyle geçinen ve güçsüzleri de alın teriyle bakan kadınlar da bu anlamda cariyedir, evlerdeki yardımcılar da. Bunlara ''eme'', erkeklere ''emmi'' denir.

Bu bir ruku hali idi. Yani aletle iş yapmamak, sırt semeri de kullanmamak, belini öyle düz eğmek ki, sırtında yükün denginin ip ve kolon bağlamadan taşınması misali gibi. Ruku halinde beli dümdüz tutmanın bir anlamı da budur zaten. Çünkü “Asame” kavramını incelerken gördük ki, ”İ’tesamen bihi” kavramı bir şeyi el ile yapışıp tutmak anlamına geldiğini gördük. Bunun da maddi şeylere yapışmak anlamının kötü anlama geldiğini biliyoruz. İşte ruku halinde iken bedenen çalışmayı kabul ettiğimizi sırtımızın aletsiz edevatsız yüke hazır olduğunu Allah a bildirmektir bir anlamı. Tıpkı kabile kadınlarının su testisini veya bohçaları elle değil, başın diz kısmına oturtarak el de dahil bir vasıta kullanmayarak maunetsiz iş yapmaları gibi. Eğer maunet kullanılacaksa, diğer insanların da eşdeğerde maunet sahibi yapılması ilkesi devreye sokulmalıdır ki salât görevinde özü ve sözü bir olanlardan olalım.

Öyle ise hatunlar efendileri kendilerine çekip dini vazifelerini unutturacak kadar akıllarını başlarından aldıkları için bir ''cerredici''yler. Esir edilen ve pazarlarda hizmetçi olarak satın alınan kadınlar, erkeğe esir olan değil, kendileri erkekleri esir edenler anlamında car edenlerdir. Bu farkı da ortaya koyduktan sonra, car kavramının “Bitişik komşu” halinde yaşamak(Leyli kalınan manastırlar) anlamıyla önünde avlusu olan ve evleri bitişik olmayan komşuluk olan Mekke(mescidi haram) dışında komşuluk statüsüne ''Helal'' dendiğini de hatırlattıktan sonra, daha sonra açacağımız Carullah kavramının ziyaretçi değil, hakiki hacılık statüsü olduğuna da değinelim. Şimdi kavram diyalektiğine binip yol alalım.

Cariye kadın iffeti hak etmiştir. Çünkü izafi değerlerini değil, gerçek değerini sunmaktadır. Hanım efendide böyle bir eylem yoktur. Öyle ise Kadın için iffet kavramı sadece hizmete amade, hademe yani Süryanice de Meryem ismi neyi ifade ediyorsa onu ifade eden bir hayırlı kadın sıfatıdır. Ama gel gör ki Umumi su içme yerlerini özelleştirmek isteyen Leoparlar(kap-kaççı liberalistler) Havra veya manastır karyesi nam ve hesabına çalışan kadın türünü yok ettiler. Allah için iş yapan(Ehli sebil) kadınları iftira ile dağıttıktan sonra, eve kapattıkları veya yüzünü gözünü çul ve çuha ile örttükleri hanımefendileri insanlık adına yararlı olmak ve kendi beslek olma onurundan mahrum ettiler, ''kapama'' yaptılar.

Allah için iş üretip hayır sergileyen, bununla geçimliklerini de, infak görevlerini de karşılayan, ihtiyaç değerinin üzerindekini feda eden, güçsüz ve elinden iş gelmezlerin infak ve iaşesine harcayan “Car-Ullah” muttaki kadın tipinin isminin, namını silmekle işe başladılar. Sonra her iş üreten kadını esir edip, kendilerinin cinsel, hanımlarının tahakküm (hizmetçi) şehvetinin tatmini için kulandılar. Oysa o kadınlar Allah rızası için iş yapan ve Hanımefendi ismi verilen asalaklardan çok kıymetli idiler. Çünkü “Car-ullah” idiler. Yani; MEKKEYE GİDİP ORADA OTURANLARDILAR(Mescid-il haram istikametinde yaşayandılar.G.Y.). Mekke(mescid-i haram) dışında ayrı otursalar da, komşuları açken gözlerine uyku girmeyen iffetli insanlardı.

İşler tersine çevrildi, tufeyli efendiler ve tufeyli hatunlar şerefli sayıldı. Allah için iş üreten Salih amel işleyen, üretimlerinden sadece geçimliklerine razı olan ve fazlasını Beyt El Male hibe eden bu “Sebilullah” muttakileri yiğit kadınlar, gerek esir aldık bahanesi ile gerekse çeşitli yollardan kendilerine muhtaç ve bağımlı kılınarak sömürüldüler ve şerefli isimleri şerefsiz diye anılmaya başlandı. Bu iş üreten kadınlar iffetsizleştirilerek erkeklerin seks köleleri haline getirildi. Allah’tan ki tanımlarındaki “iffet” vasfını Hak Teâlâ korudu. Emeğiyle geçinen ve cariye ismini alan kadın zaten itidal üzere hicabıyla kavramsal anlamda iffetli iken, kavram çarpıtmasıyla tesettüre girerse iffetli olur inancı yerleştirildi. Hicab ile iffet arasındaki nitelik farkı özdeşleştirildi. Şöyle ki:

Essetirü: EL AFİFÜ; İFFETLİ.

El Müsetteritü; Örtülü Cariye.

Bunun, asıl amaca kalkan yapıldığı ve geçmez akçe olduğu şöyle anlatılır. Hicab için kullanılan bir olgu, tesettür anlayışına çevrilince, kadının Meryem gibi, karşılığını Allah’tan umarak topluma hizmetle manevi derece almasının yerine, hem namuslu ve hem de iffetli olma yerine, göstermelik iffetlilik devreye sokuldu. Yani, eğer iffet Kuran Bakara suresi 219/2 da tanımlanan kifayet üzere olanla yetinmek ve fazlanın derhal zimmetten çıkartılıp toplumun geri kalanını infakına harcanması ise ki öyledir, kadın da bir mümin olarak buna önem vermesi ve “iffetini” korumasının anlamı bu iken, gerçek tesettürle örtülüp(Setredilip ve bunun arkasına saklanılıp) kamuya hizmet yerine, hususi cariyeler haline getirildi deniliyor. Bunun geçmez para gibi sahte iffet olduğunu, çünkü iffet ve hayâ kavramlarının sosyo ekonomik alamı olduğunu kavramlar bize haber verir. Yani insanları amelleri koruyacakken, en güzel amelin topluma değer üretmek olduğu halde, kadını bu sevaptan alıkoyup, sadece kocasının özel “cariyesi” gibi ''kocaya hizmet''le işini sınırlamak, onu hak amaç dışı cariyeleştirmektir deniliyor. Üstelik hanımefendiliğe soyunduklarından, üretmedikleri gibi, lüks tüketimle toplumun sırtına yük olmuşlardır. İffete setretmeyi kıstas yapmak, hak değerlerle değil, sahte dirhemle ölçmektir deniliyor.

Essetirü; Kalkan.

Essütükü min edderahim; Sahte dirhem.( tesettürün iffetle özdeş sayılması işi)

BU ÇARPITANLARIN SAKLANAN AMACI İSE FEODALİZME VE LİBERALİZME KAÇMAKTIR.

Yani sebilullah(kamuculuk) terk edilerek salma deve(bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler)-kapitalist ekonomi politiğine kaçmak içindir. Boş ve yarı boş şeyleri mühimlerin yerine geçirterek oyalama taktiğidir. Bütün bu dalavereler ise, itidalli yaşamı terk etmek, Mekke(mescid-el haram) yaşam tarzını veya Komşuluk hukukunun kolektif sorumluluğundan kaçıp kurtulmak. Birilerini efendi edinip peşine takılıp gitmek. Allah’ı veli edinmeyip, insana dayanmak. Dayanılan insanın da, güce yönelmesini bahane edinip zenginliğe, v.s dayanması. Şimdi bunun hükmü görelim.

Setele –setlen el kavmü; Bir yerden peyderpey çıkmak.( manastır kollektivizmini terk etmek gibi )

Setile-setelen hü: TEBİAHÜ; BİR KİMSEYE TABİ OLMAK.

Aslında ''kişiye uymak'' yasaklanmıştır. Böyle bir Sebilullah üzere yaşamın terki ile, Leoparların istediği gibi güç kazanmak ve güç kullanmasını serbest ederek, kavramlarında anlamlarını değiştirerek zulmü sergilemesinin hükmü şöyledir.

Sütaletü eşşeyü: RÜZALETÜHÜ; Bir şeyin alçağı kötüsü

Bu açıklığa rağmen yine de anlamamak isteyenler için atıf kavram “Rezalet” kavramından da delil getirelim.

Rüzal; Adi. Çirkin. Kötü. Kirli.

Rezail; REZELET. FAZİLETİN ZITTI. KÖTÜLÜK. SOYSUZLUK.

Yani doğrulukla mutlaka birlikte bulunması gereken ve itidalle ve ihsanla, diğerkâmlılıkla kemal bulan erdemin zıttı olan şey. Yani bencillik ve cimrilik. Niçin erdemsizliktir? Niçin öyledir meleler; hâlbuki faziletli kabul edilir, gösterişle cömertçe verirler, ağalık yaparlar. Ziyafetler düzenlerler. Yedirir içirir sonra da “Padişahım çok yaşa” diye tabak yalayıcılar bağırır. Memnun kalmışlar ki, böyle dalkavukluk yapmışlar denilebilir. Bir sonraki kavram bize sebebini bildirir. Çünkü dolmadan, taşmadan ihtiyaç içinde iken vermektir erdemli olan (Haşır suresi 9 ayet). Zaten zayıfları, Muztazaaf haline düşürdükten sonra, ne kadar verilir ki faziletli olunsun? İhtiyaç fazlasını verirse ancak kazanma faaliyeti sonucunda açtığı çukurları belki doldurmuş olur. Ama bunu yapsa zaten Meleleşemez. Muhsinlik, dolup taşandan değil, kabı doldurup taşırmadan, yani Meleleşmeden vermektir. Hatta kendisi muhtaçken vermektir. İşte iffetli olmak budur. Onun ihsanla ve Muhsinlikle alakası vardır. İffeti tesettüre sıkıştıranlar, bu gerçeği de setretmişlerdir. Onu da yapın ama iffetin gerçek anlamının Muhsinlik olduğunu da örtmeyin.

Av.İlhami Çetin'den.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (13. May 2016 Saat 10:06 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (16. October 2011), hiiic (16. October 2011)