Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. March 2013, 03:06 PM   #10
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Enam 145 de:
" Kul la ecidü fiyma uhıye ileyye muharremen alâ taımin yat'amühu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfuhan ev lahme hınziyrin feinnehu ricsün ev fiskan ühille li ğayrillahi bihi, femenidturre ğayre bağın ve la adin feinne Rabbeke Ğafurun Rahîym"

"De ki: “Bana vahyolunanda, onları yiyen için, leş veya akıtılmış kan, yahut domuzun eti -ki şüphesiz o [domuzun eti] ricstir [kirlidir, rahatsızlık vericidir][/b]- yahut Allah`tan başkası adına kesilmiş bir fisk olan hariç, haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Artık kim çaresiz kalırsa, tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere… [bunlardan yiyebilir]” İşte, şüphesiz senin Rabbin çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. "

Nahl 115 de:
"İnnema harrama aleykümül meytete veddeme ve lahmel hınziyri ve" ma ühille li ğayrillahi bih* fe menidturre ğayre bağın ve la adin feinnAllahe Ğafurun Rahıym"

"O [Allah], size ancak leşi, kanı, domuzun etini ve Allah`tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Artık her kim saldırmadan ve aşırı gitmeden zorlanırsa, bilsin ki şüphesiz Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir. "


Bakara 173 de:
"İnnema harreme aleykümül meytete veddeme ve lahmel hınziyri ve ma ühille bihi li ğayrillah* femenidturre ğayre bağın ve la adin fela isme aleyhi, innAllahe Ğafur’ün Rahîym"

O, size ölü hayvanı, kanı, domuzun etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları haram kıldı. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek üzere ona bir günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.


Maide 3 de :
"Hurrimet aleykümül meytetü veddemü ve lahmül hınziyri ve ma ühille li ğayrillahi bihi velmünhanikatü velmevkuzetü velmüteraddiyetü vennetıyhatü ve ma ekeles sebüu illâ ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu bil ezlam zâliküm fisk elyevme yeiselleziyne keferu min diyniküm fela tahşevhüm vahşevni, elyevme ekmeltü leküm diyneküm ve etmemtü aleyküm nı'metiy ve radıytü lekümül İslame diyna femenidturre fiy mahmesatin ğayre mütecanifin liismin feinnAllahe Ğafurun Rahîym"

"Size leş, kan, domuzun eti, Allah`tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar üzerine boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün şu küfretmiş olan kimseler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Öyleyse onlara haşyet duymayın Bana haşyet duyun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak da İslâm’a razı oldum. Artık kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden zorda kalırsa, bilsin ki şüphesiz Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir."

Âyetlere baktığımızda Rabbimiz yiyeceklerin haram olmasını [yasaklanmasını] iki gerekçeye dayandırmıştır: Bu gerekçelerden birisi,
yiyeceklerin “ رجسrics, خبيث habis [pis, zararlı, çirkin]” olması, diğeri de
“fısk [günaha sokan, şirkle kirlenmiş]” olmasıdır.

Haramlaşmasındaki gerekçelerden birisi olan “ الرِّجسrics” sözcüğünün vaz’ [ilk konuş] anlamı “rahatsız eden şiddetli gök gürültüsü, deve sesi” olup sonraları insana rahatsızlık, acı ve ıstırap veren ve bunlara sebep olan her şeye “rics” denilir olmuştur:

“Rics” sözcüğü “kirlilik, kir [temiz ve temizliğin karşıtı]” demektir. Her türlü kir, pislik “rics”tir. Bu sözcükle “haram, kötü fiil, azap, lanet ve küfür” de kastedilir.
Kur’an’da geçen “رجسrics” sözcükleri “رجزricz [azap]” sözcüğüyle aynı olup sondaki “س s” harfi “ز z” harfine dönüşmüştür. “اسدesed [aslan]” sözcüğünün “ازد ezed [aslan]” söcüğüne dönüştüğü gibi.

Zeccac “Rics, Allah’ın kötülemesine sebep olan her şeydir” demiştir. Birisi kötü, çirkin bir şey yaptığı zaman “racese’r-racülü [kişi çirkin iş yaptı]” denir.

Bu sözcüğün “recs” formundaki anlamı, “çok şiddetli, rahatsız edici gök gürlemesi ve deve böğürmesi” demektir. (Lisanü’l Arab, c. 4, s. 75, 76 Rcs mad. El-Müfredat, rcs mad.)


Şimdi de rics” sözcüğünün geçtiği ayetlere bakalım.

5.90 - Yâ eyyuhellezîne âmenû innemel hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsum min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn

Ey iman etmiş kişiler! Hamr [içki/herhangi bir yolla aklı örtmek], kumar; her türlü kolay kazanç amaçlı şans oyunu, kulluk edilen nesneleri, kişileri temsil eden işaretler; semboller ve fal okları; tüm kehanet araç ve gereçleri ancak şeytan işinden zarar veren şeylerdir. Öyleyse durumunuzu korumanız, kurtulmanız için bu şeytan işinden kaçının.

6.125 - Femey yuridillâhu ey yehdiyehû yeşrah sadrahû lil islâm, ve mey yurid ey yudıllehû yec'al sadrahû dayyigan haracen keennemâ yessağ'adu fis semâé', kezâlike yec'alullâhur ricse alellezîne lâ yué'minûn

Ve sonra, Allah, kimi doğru yola iletmek isterse, İslâm için onun göğsünü açar. Kimi de saptırmak isterse göğsünü öyle sıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. İşte böyle, Allah, pisliği [zarar, azap veren şeyleri] iman etmeyenlerin üzerine bırakır/atar.

6.145 - Gul lâ ecidu fî mâ ûhıye ileyye muharramen alâ tâımiy yat'amuhû illâ ey yekûne meyteten ev demem mesfûhan ev lahme hınzîrin feinnehû ricsun ev fisgan uhille liğayrillâhi bih, femenıdturra ğayra bâğiv ve lâ âdin feinne rabbeke ğafûrur rahîm.

De ki: “Bana vahyolunanda, onları yiyen için, leş veya akıtılmış kan yahut domuzun eti –ki şüphesiz domuzun eti kirlidir, rahatsızlık vericidir– yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hak yol dışına çıkış gösterimi olan hariç, haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Artık kim çaresiz kalırsa, taşkınlık yapmamak ve zaruret sınırını aşmamak üzere bunlardan yiyebilir.” İşte şüphesiz senin Rabbin çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


7.71 - Gâle gad vegaa aleykum mir rabbikum ricsun ve ğadab, etucâdilûnenî fî esmâin semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ nezzelallâhu bihâ min sultân, fentezırû innî meakum minel muntezırîn.

Hûd dedi ki: “Artık size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”

9.95 - Seyahlifûne billâhi lekum izengalebtum ileyhim lituğridû anhum, feağridû anhum, innehum ricsun ve meé'vâhum cehennem, cezâem bimâ kânû yeksibûn.

Kendilerine döndüğünüz zaman, onlardan mesafelenmeniz için, size Allah'a yemin edecekler. Siz de onlardan hemen mesafelenin. Şüphesiz onlar kirlidir, pislenmiştir. Kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir.

9.125 - Ve emmellezîne fî gulûbihim meradun fezâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûn

Kalplerinde bir hastalık olanlara gelince de; onların da pisliklerinin içine pislik ilave etmiştir. Ve onlar, kâfir; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden birileri olarak ölmüşlerdir.

10.100 - Ve mâ kâne linefsin en tué'mine illâ biiznillâh, ve yec'alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.

Allah'ın izni/ bilgisi olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve Allah, kirliliği/azabı aklını kullanmayanların üzerine bırakır.


22.30 - Zâlike ve mey yuazzım hurumâtillâhi fehuve hayrul lehû ınde rabbih, ve uhıllet lekumul en'âmu illâ mâ yutlâ aleykum fectenibur ricse minel evsâni vectenibû gavlez zûr.

İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O hâlde o putlardan olan kirlilikten kaçının,yalan sözden de kaçının.


33.33 - Ve garne fî buyûtikunne ve lâ teberracne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve egımnes salâte ve âtînez zekâte ve etığnallâhe ve rasûleh, innemâ yurîdullâhu liyuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirakum tathîrâ

Evlerinizde vakarlı olun, ilk cahiliyet gösterişi hâlinde gösteriş yapmayın, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun-ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. –Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve sizi temizlemek ister.

“Rics” sözcüğünün Kur’an’da geçtiği ayetlere bakıldığında , azaba sebep olacak şeylere “rics” denildiği gibi, hastalık, rahatsızlık ve huzursuzluğa sebep olacak şeylere de “rics” denildiği görülmektedir.

Kötü işlere ve şirk, küfür, lânet gibi şeylere “rics” denilmesinin sebebi, bunların zarara, azaba, rahatsızlığa neden olmasındandır.

Rabbimiz yiyeceklerin haram olmasını [yasaklanmasını] iki gerekçeye dayandırmıştı. Bu gerekçelerden birisi olan “ رجسrics, خبيث habis [pis, zararlı, çirkin]” diğeri de
“fısk [günaha sokan, şirkle kirlenmiş]” olmasıydı.

Şimdi de "fısk" nedir ona bakalım.

Arap dilinde fısk kelimesinin asıl manası, bir şeyden çıkmak demektir. Allah'a itaatten çıktığı için münafığa fâsık denir.
Ferra bu keli*meyi şöyle açıklar: Fâsık, çıkan manasına olup, Arapların "hurma kabu*ğundan çıktı" manasına gelen sözünden alınmıştır. Fâsığa Allah'a itatten çıktığı için fâsık denilir. (Râzi, Tefsir-i Kebir, 11/147)

Fareye de, zarar vermek maksadıyla, deliğinden çıktığı için küçültme ismi olarak füveysika denir. (Bakara: 2/99.)

"Fusûk" da çıkmak (hurûc) demek olup, bazen dinden çık*mak anlamına gelse de, daha çok itaatten çıkmak anlamında kulla*nılmaktadır. (Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 125. (282))


Kur'ân'da insan portrelerini belirleyen ve geniş çapta semantik yönden anlam değişikliğine uğrayan önemli kavram*lardan biridir. Kur'ân'da yaklaşık 55 âyette zikredilir.

Dilcilere göre bu kelimenin aslı "yaş, taze meyve kabuğundan çıktı" ifadesinden alınmıştır.[bkz. İbn Fâris, es-Sâhibî, s. 84.]

Diğer bir ifade ile kavramın sözlük anlamı çıkmaktır. Dolayısıyla bozuk ve rezil bir hayat yaşayan, ahlakî ve akîdevî yönden dinin emirlerini kâle almayan kişiye fasık denmektedir.

Bu itibarla "falanca fasık oldu" denildiğinde, dinin kapsamı dışına çıktı anlamı kasdedilir. Fısk; küfür kelimesinden daha geneldir. [el-Isfahânî, a.g.e., s. 572; krş. Kılıç, Sadık, Kur'ân'da Nifak, İst., 1982, s. 25,]

Kur'ân bağlamında "fısk:
"
Allah'ın ayetlerini yalanla*mak[En’am: 6/49],

Allah'a iman etmeyip kafir olmak[Bakara: 2/26. el-Âlûsî, a.g.e., X, 154.],

Allah'ı Resulünü, Allah yolunda cihadı ikinci dereceye koymak[Tevbe: 9/8, 24; Sebe: 34, 80, 96.] veya

Allah'ı unutmak[Haşr: 59/19.],

Kur'ân'dan ve İslam davetinden yüz çevirmek[Maide: 5/49],

iki yüzlülük gibi günahlar, fasaka ve türevleriyle gösterilmiştir.[Geniş bilgi için bkz. Kılıç, a.g.e., s. 149.]

Râğıb'a göre fısk, az veya çok günah işlemeyi ifade eden bir kavramdır. Ancak daha çok, günaha fazla batanlar için kullanılır.[el-İsfahânî, a.g.e., s. 572.] Nitekim fareye de, deliğinden çokça çıktı*ğından dolayı "fuveysıka" ismi verilmiştir.[ İbn Manzûr, a.g.e., X, 308; krş. Fîrüzâbâdî, Muhammed b. Ya'kûb, el-Kamusu’l-Muhit, Beyrut, 1993, s. 1185.]

Câhiliye döneminde "fısk", yoldan sapmak anlamında kullanılmıştır. Nitekim el-Kurtûbi’nin kailini zikretmeden naklettiği bir beyitte şöyle denmektedir:

"Onlar oraya doğru yoldan sapmış olarak, ne yapacaklarını bilmedikleri halde, Necd’e giderler."[el-Kurtubi, a.g.e., 1, 245.]

Filologların yanında müfessirler de bu kelime ile ilgili çeşitli yorumlar ileri sürmüşlerdir:

Zemahşerî, "fıskı" doğru yoldan çıkmak olarak tarif eder.[ez-Zamahşerî. a.g.e., I, 267]

İbn Kesir ise, fasıkları doğru yoldan çıkan ve batıla meyleden kişiler olarak yorumlar.[İbn Kesir, a.g.e., I, 66.]

İbn Manzûr'un naklettiğine göre Hattâbî, "fasıkların" doğru yoldan ayrıldıklarını ve Allah'a isyan ettiklerini, bundan dolayı da kendilerine "fasık" denildiğini söylemiştir.[ İbn Manzûr, a.g.e., X, 308.]

Müfessir Hâzin ise yukarıdaki tanımlara paralel olarak "fısk"ın aslının, itaattan çıkmak olduğunu söylemiştir.[el-Hâzin, a.g.e., I, 38.]

Netice olarak, Kur'ân’ın bu kelimeye kazandırdığı bu manaların, câhiliye döneminde bilinmediğini söyleyebiliriz. Nitekim Ebû Ubeyde kelimenin aslı ile ilgili şu bilgiyi verir: Câhiliye şirinde veya o döneme ait sözlerde "dini" manadaki kullanılışı ile ilgili hiçbir şey duymadım. Araplar bu kelimeyi Kur'ân'ın nüzûlundan sonra kullanmışlardır.[Bkz. el-Âlûsî, a.g.e., XV, 293.]

Diğer taraftan Kur'ân, "fıskı" Allah'ın hükümlerini küllî biçimde ihlal anlamında kullanmaktadır. Nitekim Kur'ân'da şeytan için "...Rabbi'nin emrinden dışarı çıktı." ifadesi yer almıştır.[Kehf: 18/50.] Kur'ân'a göre fasıklar ilâhî hidâyete ulaşamadıkları gibi, başkalarını da doğru yoladan saptırmaya çalışamaktadırlar.[Bakara: 2/26] Bu itibarla "fâsık" dinin hükümlerini kabul eden, fakat daha sonra onun hükümlerinden bir kısmını veya tamamını redde*den kimselere denilmiştir.[ Kılıç, a.g.e., s. 27. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Çelik, Kur’an Semantiği Üzerine, Ekev Yayınevi: 71-74.]

Ell~Fısq, altı şekilde tefsir edilir:

1. Nebi'ye (s.a) ve o'nun getirdikleri*ne küfr (inkâr) etmek anlamıyla ma'siyet (itaatsiz*lik/isyan)

"Şüphesiz münafıklar, (evet işte) fâsıqlar (Ne*bi'ye ve o'nun getirdiklerine küfretmek suretiyle Al*lah'a isyan edenler) onlardır." [ Tevbe: 9/67]

"İşte bu, Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne küfr etmeleri se*bebiyledir. Allah fâsıqlar kavmini (münafıklar*dan Nebi'ye ve o'nun getirdiklerine küfretmek suretiyle Allah'a isyan edenleri) hidâyete erdirmez." [Tevbe: 9/80]

"Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. Onları fâsıklardan başkası inkâr etmez." [Bakara: 2/99.]

"Bizden hoşlanmamanızın sebebi başka değil; Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilenlere îmân etmemizdir ve doğrusu çoğunuz fâsıksınız." [Mâide: 5/59.]

"O halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar kavmim hidâyete erdirmez." [Tevbe: 9/24]

"Allah onlara mağfiret etmez. Şüphesiz Allah fâsıklar kav*mini hidâyete erdirmez." [Münâfikûn: 63/6.]

2. Şirk demek olan tevhidi terk hususunda Allah'a isyan

"Mü'min kimse, fâsıq (tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden) kimse gibi midir?!" [Secde: 32/18]

Ayet o günlerde müşrik olan el-Velîd b. Uqbe b. Ebî Muayt hakkında inmiştir.

Sonra Allah, Allah'ın tevhidini inkâr eden kâfirleri sözkonusu ederek şöyle buyurmaktadır:

"Ama fâsıqlık etmiş olanların barınakları (tevhi*di terk hususunda Allah'a isyan edenlerin -ki, bu hâl üzere ölenler kasdedilmektedir- varacağı yer) ateştir." [ Secde: 32/20]

"İşte Rabbinin kelimesi, fâsıqlık edenler (tevhidi terk hususunda Allah'a isyan eden kimseler) üzerine şöylece hak oldu: onlar îmân etmezler/etmeyecekler." [Yûnus: 10/33]

3. Şirk ve küfr olmaksızın!şirk ve küfrden gayri dînde ma'siyet

"(Mûsâ dedi ki): "Rabbim! Doğrusu ben kendim ve kar*deşimden başkasına mâlik değilim. Artık bizimle, o fâsıqlar kavminin (Şam'daki Eriha'ya girmeyi terk/red hususunda asi olanların -ki Mûsâ onlara oraya girmelerini emrettiği halde, kaçınmışlardı) arasını ayır!" [Mâide: 5/25]

"Artık o fâsıqlar kavmi (-küfür olmaksızın- asi olanlar) için tasalanma!" [ Mâide: 5/26]

"Çünkü onlar Musa'ya Şam topraklarında bulunan Eriha'ya girmeyi terketmekle asi olmuşlardı. Nite*kim kendilerine şöyle diyen Talut'a da asi olmuş*lardı: Şüphesiz Allah sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, kim onu tatmazsa o mutlaka bendendir (.....) Fakat içlerinden pek azı ha*riç ondan içtiler." [Bakara: 2/249]

Böylelikle onlardan suyu içenler, Talut'a karşı is*yankâr oldular. Fakat hepsi de mü'min idiler.

4. Küfr sözkonusu olmaksızın ya*lan

"Muhsanâta atıp, sonra dört şâhid getiremeyenlere gelin*ce, onlara celde vurun; seksener celde ve onların şâhidliklerini ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar fâsıqlardır (söyledikleri yalanla -küfr olmaksızın/ küfre girmeksizin- Allah'a isyan eden kimselerdir)." [Nûr: 24/4]

"Ey îmân edenler! Eğer fâsıq biri size bir nebe' ile ge*lirse (bir kimse gelip de size hadîste/sözde ya*lan söyleyerek asi olursa)..." [Hucurât: 49/6]

Âyet, o sırada müslüman olmuş bulunan el-Velid b. Uqbe hakkında nazil olmuştur. Onun ma'siyeti/fısqı, yalan söylemesi idî. Çünkü Nebi'ye (s.a) gele*rek, kendileriyle karşılaşmadığı halde "Benî-Mustalıq bana zekatlarını vermedi" diye yalan söyle*mişti. Fakat bu davranışıyla küfre de düşmemişti.

5. Küfr içinde olmaksızın ismi günah işlemek

"Yazana ve şahide zarar verilmesin. Eğer yaparsanız, mutlaka o, size bir fisq olur (sizin için -küfr olmamakla birlikte-günah olur)." [ Bakara: 2/282]

6. Seyyi'ât/kötülükler

"Haccda refes ve fısq (seyyiât/kötülük işlemek) yoktur." [Bakara: 2/197. Mukâtil b. Süleyman, Kur’an Terimleri Sözlüğü, İşaret Yayınları: 440-443]



Rabbimiz yiyeceklerin haram olmasını [yasaklanmasını] iki gerekçeye dayandırmıştı.

Bu gerekçelerden birisi, yiyeceklerin “ رجسrics, خبيث habis [pis, zararlı, çirkin]” olması, diğeri de “fısk [günaha sokan, şirkle kirlenmiş]” olmasıydı.

Rics veya habis olan yiyeceklerdeki bu rics ve habis yapan özellikler ortadan kaldırılıp “ طيّبtayyib [hoş, nefis, güzel ve yararlı]” duruma getirilse bile, “fisk” illeti ile kirletilmiş olan yiyeceklerin “tayyib” duruma getirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle de bu yiyecekler rics olmasalar bile kesinlikle yenilemez.

Onlar ki, onlara iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılan, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrat ve İncil`de yazılmış bulacakları o Ümmî Peygamber, o Elçi`ye uyarlar. O hâlde, ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (A`raf/157)

Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Size tayyibat [iyi ve temiz şeyler] helal kılındı.” Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın [besmele çekin], Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Bu gün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini/ mehirlerini ödediğiniz takdirde- size helal kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide/4, 5)


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
aorskaya (7. March 2013), merdem (8. March 2013), Sayrex (18. March 2022)