Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19. November 2012, 10:28 PM   #17
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu ayetin (47'4'ün) neresinde kuran ifadesi ile köleligin kaldirildigini görebiliyorsunuz?
Kafirlerle karsilastiginizda vurun o boyunlari
ta ki onlari dize getirinceye kadar.
O zaman baglari saglam atin
.

Ayetteki anlam örgüsünden anlasilan, "baglari saglam atin" (şuddûl vesâk) size saldiran kafirleri esir alin ve SIKI tutun demek. Yoksa esirleriniz kacip size yine saldirabilirler.

Sonra
savas agirliklarini birakana kadar

ya

iyilikle (mennen) ya da
fidyeyle (fidaen)...


Buradan anlasilan ise: sonra (ba'du) esirleri ya karsiliksiz ya da fidye ile birakacaksiniz. Yani esirler konusunda Allah size yalnizca iki secenek taniyor:

1.karsiliksiz birakin
2.fidye ile birakin.

Inananlarin baska bir secenegi yok. Örnegin esirleri alikoyup köle yapamazlar.

Aslinda secenek tek: birakin. Esir ben olsam fidye vermem. Cünkü beni esir alan icten bir inanirsa fidye vermesem de birakacak; yok münafiksa fidye versem de birakmaz. Parami ona verecegime muhtaclara tasadduk ederim.

Köleligin kaynagi bu sekilde kurutuluyor. Artik inananlar köle edinemez. Daha önce edindiklerini ise tasfiye ayetlerinin geregini yaparak özgür birakacaklar.

Bir de ayette benim dikkatimi ceken ifadeler var.

Sonra (ba'du): ateskes te denen gecici baris anlasmasi yapildiktan sonra
Savas agirliklarini atana kadar (hattâ tedaal harbu evzârehâ): sürekli baris anlasmasi yapilana kadar

Esirlerin birakilmasi bu iki anlasma (ateskes ve sürekli baris anlasmasi) arasinda tamamlanacak.

Kafirleri esir alip SIMSIKI baglayanlar
birey olarak sizsiniz ama
derhal devlete teslim edeceksiniz.

Burada fidye diye gecen savas tazminati ve esirlerin birakilmasi devletin tasarrufunda olan islerdir. Yoksa devlet, devlet olmaktan cikar.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
Sayın akçay,

Öncelikle söz konusu ayette geçen esir alınmasını, tabiki savaştaki otorite yapacaksa da bunlarla ilgili serbest bırakma hükmünü, daha üst yönetim, örneğin şura verecektir. Kişilerin böylesi işleri sonuçlandırması düşünülemez. Bu kısım hakkında farklı düşünmüyorum.


Şimdi ayeti sizin gibi anladığımızda, kuranda bazı yerlerideki yapı taşlarını nasıl oynattığını, yani kurana ters bir anlayış olduğunu görmeye çalışalım.

1- Savaşta kesin galip gelinene kadar esir alınmayacağını, başka ayetlerden bizzat peygamberimizin ikaz edilmesinden ve bu ayetten de anlıyoruz, burada uyuşmazlığımız yok.

2- Alınan bu esirler, gerçekten savaş esnasında zarar veremeyecek şekilde etkisiz hale getirilmelidir, bunda da ayrışmıyoruz.

3- Alınan esirlerin, ateşkes ile kesin bitiş arasında esaretlerinin; amma karşılıksız, amma fidye ile kesin bir şekilde sonuçlandırılması gerektiği kısmında ise sizinle aynı düşünmediğimden ayrışıyoruz.

a- Alınan esirlerin, bu iki durum arasında; ya karşılıksız yada fidye karşılığında bırakılması demek, silahların bırakılıp savaş biter bitmez, esirlerin fiilen bırakılması demek değildir.

b- Esirlerin durumuyla ilgili bırakılma fiii bırakılma değil, bırakılma kararı olup, savaş bitip, teçhizatlar bırakılana kadar verilecektir.

(Bu karar için savaş bitmeden verilmesinin istenmesinde, devletin esirlerle ilgili politşkasını belirlemesi, hem esirlere belirsizlik nedeniyle eziyet edilmemesi, hem savaşın bitiminde karar verilene kadar esirlerin ülkeye nakli, güvenliği, barınması, mekan tayini vb. şeylerin sonuçlandırılmasının daha faydalı olması söz konusu olabilir)

c- eğer, esirlerin organize olup tekrar tehlike yaratmayacaklarından emin olunursa ve fidye almaya, yani onlardan alınabilecek faydaya ihtiyaç yoksa bu durumda karşılıksız bırakılması kararı alınabilir ve hemen fiilende bırakılabilir.

d- Ama, onların karşılıksız bırakılmasında, gerek tekrar saldırmaları tehlikesi olacaksa, gerekse; savaşta oluşan maddi manevi bir takım kayıplar nedeniyle esirlerden faydalanma mecbur gibi görünüyorsa, onların fidye karşılığı bırakıl/ır/masına karar verilir.

İşte siz bu noktada, fidye karşılığı bırakılır deyiminden, hemen o esnada bırakılmasını anlıyorsunuz. Halbuki, fidye karşılığı bırakılacaktır, bu karar verilmiştir.

Neden hemen fidye karşılığı bırakılmayacağını da fidyenin neler olabileceğini düşünerek bulabiliriz.

Şimdi, birinci seçenek, yani karşılıksız bırakma elendi ve devlet, "fidye karşılığı" bırakma kararı aldı.

1- Esirler için, fidye olarak belli bir para yada maden mağlup olan devletten istendi, ama devlet fidye vermeyi kabul etmedi?

ne olacak şimdi? Biz fidye karşılığında bırakma seçimini yaptık, bu rabbimizin rızasına uygun...

Ancak, karşı taraf fidye vermiyor!

Size göre her durumda, teçhizat bırakıp, savaş kesin sonlanınca bırakılacaksa, o zaman bizim fidye alma seçeneğimizi bizzat rabbimiz ortadan kaldırmış olurki, bu çelişki sanırım düşünülemez.

2- örneğin savaş yüzünden büyük oranda okur yazar kesimi kaybettik ve esirlerinde durumlarını incelediğimizde, bir kısmının bize bu konuda olağanüstü faydalı olacağını gördük.

Şimdi, biz; Fidye'yi maden yada para olarak maddi değilde, bunların ilim öğretmesi olarak belirleyemezmiyiz? Buna engel varmıdır?

Fidyeyi bu şekilde belirlememiz halinde de bunların özgürleşmesi için ilim öğretmek üzere bir zaman geçmesi gerekmezmi? O halde bu durumda da hemen esir bırakma olmamaktadır. Ayete fidyenin bu şekilde istenmesi bakımından da uygundur. (değilmi?)

3- Biz, diyelimki sizinki gibi her durumda, yani teçhizatlar bırakılıp savaş bittiğinde, fidye istesek ve alamasakta esirleri bırakacaksak;

a- Bu durumda kuranda geçen bazı köle kavramları vardır. O zaman bu şekilde hiç köle olmayacağına göre o köle ile ilgili hükümleri kimler için uygulayacağız?

b- Bütün köleleri size göre savaş bitiminde bırakınca, örneğin, haksız yere adam öldüren köle olamayacaktır!

Çünkü, savaş esnasında savaştığı için adam öldürmesi normaldir, ama savaş bitince köle olmayacağından, serbest bırakılacağından, islami devlette birini öldürmeyecektir, öldürürse de köle olarak değil, hür olarak kısas için yargılanacaktır.

Bu durumda size şunu da sormamız gerekiyor:

1- örneğin bakara 178. ayette geçen; "köleye karşı köle" kısasını uygulayacak köle olmayacaksa, bu ayet neden zaman aralığı belirtilmeden evrensel olarak kuranda yer aldı?

2- Yine rabbimizin evlilikte eş seçimi esnasında; bize emir ve tavsiyede bulunduğu aşağıdaki ayette geçen köle ve cariye! ler nasıl varolmaktadır?

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir [size="3"]cariye[/SIZE Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. (Bakara 221)


3- Bu köle ve cariye!ler savaş esirlerinden başka kimseler olabilirmi-ki, savaş bitince sizin dediğiniz gibi esirler her durumda salınabilsin?

Konuya devam edeceğim, ama siz lütfen yazıya cevaplarınızı veriniz...

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (19. November 2012 Saat 11:01 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla