Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31. August 2017, 07:47 PM   #11
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,

Müzakerelerimize ışık olması dileğiyle.

MESCİD
مسجد [mescid], سجد يسجد [secede, yescüdü] fiilinin mimli mastarı [mekân ismi] olup, “secde edilen/ettirtilen yer” demektir ki bunun, bugün kılınan namazlardaki secde yeri ile alâkası yoktur. Bu; “aykırı düşünen, aykırı hareket eden kimselerin ikna edildikleri, gerçeğe boyun eğdirildikleri, onların da teslim olup gerçeğe boyun eğdikleri yer”; kısaca “eğitim-öğretim, ikna alanı” demektir.
Bu anlamı itibariyle mescid, “salâtın zihnî boyutlarının uygulandığı alanlar”dır. Musallâ ise, salâtın hem zihnî hem de sosyal desteğin mâlî yönlerinin geniş katılımla uygulandığı alan”dır. Rasûlullah, salâtı, dar çerçevede mescidde; geniş çerçevede [bayram, haftalık toplantı, cenaze, savaş hazırlığı gibi kalabalık katılımlarda] ise “musallâ”da icra etmiştir.
Öyleyse, ص ل و [salv] kökünden türeyen salât ve türevlerinin, malum “namaz”la hiçbir ilgisi yoktur. Evet, salât'tan başka birşey olmakla birlikte “namaz” da Kur’ân'da mevcuttur; o da Allah'ın emridir. Dolayısıyla, her mü’minin namaz görevini de yerine getirmesi gerekir.

“Mesacid” sözcüğü, “secde etme yeri” anlamındaki “mescid” sözcüğünün çoğuludur. Burada bu sözcükle sadece müslümanların mescitleri, camileri kastedilmeyip tüm ibadet yerleri kastedilmektedir. Yani hıristiyanların kiliseleri, Yahudilerin havraları bu kapsama girmektedir. Hatta insanlık için evrenin her yanı secde edilebilen yer kılındığına göre tüm evren kastedilmektedir. Yani hiçbir yerde Allah’a şirk koşulmaması istenmektedir. Özellikle de mescidlere dikkat çekilmiştir.


Mescidlerin Allah için oluşu

Hacc 26

Bir zamanlar Kâbe’nin yerini İbrahim’e, “Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyam edenler (zulme baş kaldıranlar), secde edişin hanifleri (Allah’a boyun eğmeyi sağlayan hanifler) için evimi tertemiz et!” diye hazırlamıştık.



Allah ile birlikte herhangi birine yalvarma

Mescidlerde, namazda sadece Allah’a dua edilir. Kesinlikle bir başkasının adı bile anılmaz. Başkasına yönelinmez. Sadece ondan yardım dilenir. Gelenekçiler genellikle bu ayetin Yahudi ve Hıristiyanların Allah ile birlikte İsa’ya Musa’ya Meryem’e de dua ettiklerinden bahsederler. Kendi üzerlerine hiç almazlar. Başta Medine Rasülüllah’ın türbeleşmiş kabrinin dünyanın ikinci büyüklükteki mescidin içinde bulunduğunu, Eyüp sultanların, Hacı Bayramların türbeleşmiş mezarlarının camilerde olduğunu saf kimselerin onlara yüz sürüp onlardan medet umduklarını görmezler. Ayrıca Cami içindeki hem de Kıble yönünde Muhammed, Ebubekir, Ömer, Ali, Osman gibi tabloların ne gereğinin olduğuna bakmazlar. Biz burada iki konuya değineceğiz. Birincisi tahiyyat ikincisi türbeler.



Mescid, "eğitim-öğretim verilen, insanların Allah'ı tanıması için çalışılan ikna alanları"; Mescid-i Harâm da, "dokunulmaz, bağımsız, özerk ilâhiyat okulları" demektir.
Burada, Mescid-i Harâm'dan[dokunulmazlığı olan mescitten]alıkoyan kimseler ifadesiyle kastedilenler, ilâhiyat eğitim-öğretimini bilinçli olarak baltalamaya çalışan kesimdir. Onlar, Mescid-i Harâm'ı kendi malları sayıyor, izin verdikleri süre ve nispette mescitlerden yararlanılmasına izin veriyorlardı. Bu hususa Enfâl Sûresinde de dikkat çekilmişti:
(Enfâl: 34) Ve onların, kendileri Mescid-i Harâm'ın velileri olmadıkları hâlde ondan menedip dururlarken Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var? Onun velileri sadece muttakilerdir. Velâkin onların çoğu bilmiyorlar.
(Bakara: 217) Sana harâm aydan ve onda [o harâm ayda] savaşmaktan soruyorlar. De ki: "Onda savaşmak, büyüktür. Ve Allah yolundan alıkoymak, O'nu ve Mescid-i Harâm'ı inkâr etmek ve onun [Mescid-i Harâm'ın] halkını [hacc ve umre yapanları] oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyüktür. Ve fitne, öldürmekten daha büyüktür." Onlar, eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse, artık onların bütün amelleri, dünyada ve âhirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ateş'in ashâbıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır.
(Ra'd: 27–29, 31) Yine o küfretmiş olan kimseler, "Ona Rabbinden bir Âyet indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'ân olsaydı…" diyorlar. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla yatışan kişileri Kendisine kılavuzlar." Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız Allah'ı anmakla yatışır/tatmin olur. İman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseler; tuba [güzellikler, müjdeler] ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir. Aslında emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne hidâyet ederdi. İnkâr eden kimseler, Allah'ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir belâ çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz.
Mescitler yerli-yabancı herkesin ortak yeridir. Mescid-i Harâm dâhil hiçbir mescit üzerinde kimse hakk iddia edemez. Mescitler, Allah için olup onların mülkiyeti insanlığa aittir, dolayısıyla oranın kralı, valisi, kaymakamı olmaz; ancak hizmetçileri, öğrencileri ve öğretmenleri olur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur,
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla