Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:38 PM   #29
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Korkaklık Yüzünden Uzun Süre Çölde Kalmaları:


20- Mûsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; zira (O), aranızda peygamberler var etti, sizi krallar yaptı ve size dünyalarda hiç kimseye vermediğini verdi. 21- Ey kavmim, Allah'ın size yaz(ıp nasibet)diği Kutsal Toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybedersiniz!" 22- Dediler ki: "Ey Mûsâ, orada zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, o zaman oraya gireriz." 23- (Allah'tan) Kor*kanlardan Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki; "Onların üzerine' kapıdan girin, eğer kapıdan girerseniz, muhakkak ki siz gâlib gelirsiniz-Haydi eğer inanıyorsanız Allah'a dayanın!" 24- Dediler ki: "Ey Mûsâ, onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin, gidin, savaşın, biz burada oturuyoruz!" (Mâide: 110/20-24)

Mâide: 110/20-24'ncü âyetlerde Allah'ın, İsrâîloğullanna olan ni'-metleri anımsatılmaktadır: Allah onların içinden peygamberler çıkarmış, kendilerini Mısır köleliğinden kurtarıp özgürlüğe kavuşturmuş, dünyâda kimseye vermediği nimetleri onlara vermişti. Filistin'de Arz-ı Mukaddes'e girmelerini, savaştan korkmamalarını buyurmuştu. Kendilerini o zaman en güçlü düşman Firavun'un elinden kurtaran Hz. Musa'nın sevk ve ida*resine rağmen İsrâîloğulları, korkaklık gösterip onun girmelerini emrettiği kente girmeğe cesaret edemediler. İçlerinden iki sadık mü'min, onlara ne kadar cesaret vermeğe çalıştı ise de yine onlar, Musa'ya, kendi-lerinden çok iri yapılı, güçlü görüp korktukları o kavim kentte bulunduğu sürece oraya giremeyeceklerini, ancak Musa'nın, Rabbıyla birlikte gidip onlarla savaşmasını söylediler. Mûsâ da Cenabı Hak'tan özür dileyip kendisiyle kardeşinden başkasına söz geçiremediğini, kendilerini söz dinlemez insan*larla bir tutmamasını arz etti. Korkaklıkları ve söz dinlememeleri yüzünden İsrâîloğulları, kırk yıl çölde dolaşmağa mahkûm oldular. Güzel kentlerde, verimli, mey vah topraklarda yaşamaktan yoksun kaldılar.

Âyetlerin öğüt için özetle anlattığı olay, Sayılar Kitâbı'nın 13 ve 14'ncü bölümlerinde daha ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Kur'ân, öğüt vermek için, olayların sadece özetini anlatmıştır. Tevrat'ta anlatılanların özeti şudur:

"Ve Rab Musa'ya söyleyip dedi: İsrâîloğullarına vermekte olduğum Ken'ân diyarını çaşıtlamaları için adamlar gönder. Ve onlara dedi: Bu yoldan cenuba çıkın ve dağlığa çıkın ve memleketin nasıl olduğunu ve üzerinde oturan kavim kuvvetli mi, yoksa zayıf mı, az mı, yoksa çok mu ve üzerinde oturdukları yer iyi mi, kötü mü ve içinde oturdukları şehirler nasıl, konaklar mı, yoksa hisarlar mı ve toprak yağlı mı, yoksa zayıf mı, onda ağaç var mı, yok mu görün ve yürekli olun ve diyarın meyvasından getirin.

"Gidenler Rehob'a kadar memleketi çaşıtladılar ve cenub tarafına çıktılar ve Hebron'a vardılar ve orada Anak oğulları Ahiman, Şeşay ve Talmay vardı. Ve Eşkol vadisine geldiler ve kırk gün sonra döndüler, İsrâîloğulları cemâatinin yanına geldiler. Ve onlara, gittikleri yerin münbit, mey vali, fakat orada oturanların güçlü olduğunu söylediler. Gidenlerden Kaleb, hemen oraya saldırmayı önerdi. Fakat kendisiyle beraber çıkanlar, o kavme karşı savaşacak güçte olmadıklarını, o toprakların verimli olma*dığını söylediler.

"İsrâîloğulları, ora halkıyla savaşamayacaklarını, savaştıkları takdirde öleceklerini, kadınlarının ve çocuklarının düşman elinde tutsak olacağını söyleyip ağladılar.

"Onlara kızan Rab, Musa'ya: 'Ne vakte kadar bu kavim beni hor görecek ve aralarında yaptığım bütün alâmetlere rağmen ne vakte kadar bana iman etmeyecekler?' dedi. Onları veba ile vuracağını, mîrâstan mahrum edeceğini, ancak Musa'yı ve ona bağlı olanları güçlendireceğini, ölecek olan bu kavmin zürriyetini o şehirlere egemen kılacağını buyurdu.

"Ve Musa'nın, memleketi çaşıtlamak üzere gönderdiği, geri geldik*lerinde memleket hakkında kötü haberler getirip cemâati Mûsâ' ya karşı koymağa yönelten adamlar veba ile öldüler. Yalnız Nun oğlu Yeşu' ile Yefunne oğlu Kaleb kaldı.

"Ve Mûsâ, bu sözleri bütün İsrâîloğuIIarına söyledi, kavim yas tuttu. Sabahleyin erken kalkıp dağın tepesine çıktılar: Rabbin dediği yere çıka*cağız, çünkü suç işledik, dediler. Mûsâ, onlara çıkmamalarını, zira Allah'ın, artık onların arasında olmadığını, kendilerine yardım etmeyeceğini, çıktık*ları takdirde Amelekîler ve Kenanlılar tarafından öldürüleceklerini söyledi. Kendilerine güvenen kavim, dağın tepesine çıktılar, fakat Rabbin Ahid Sandığı ve Mûsâ, ordugâh'in ortasından ayrılmadılar. O zaman o dağda oturan Amelekîler ve Kenanlılar indiler ve Horma'ya kadar onları vurup kırdılar." [134]

Allah sizin içinizden peygamberler var etti": Arap Yarımadasında ortaya çıkan Peygamberlerin çoğu, İsrâîloğulları arasından çıkmıştır. Hz. Ya'kûb'un oğulları, çoğunluğun sözüne göre peygamber idiler. Râzî'ye göre Musa'nın, kavminden seçip Allah ile konuşmasını dinlemek üzere Tur'a götürdüğü yetmişler de peygamber idiler. Yüce Allah Musa'ya, Ya'kûb Oğullarından peygamberler yetiştireceğini haber vermişti. Ayrıca, onları Mısırlıların köleliğinden kurtarıp özgürlüğe kavuş*turmuş ve egemen yapmıştı.

Mâide Sûresinde, Âdem'in iki oğlundan birinin diğerini öldürdüğünü anlatan âyetlerden sonra: Sizi krallar yaptı" cümlesindeki mulûk kelimesi, gerçek krallar anlamında değildir. Çünkü "Sizi krallar yaptı" cümlesinin açık anlamı, bütün İsrâîloğullarının kral olmasını gerek*tirir. Eğer burada mulûktan kasıt krallar olsaydı,

" denilirdi. Burada mulûk özgürlük ve egemenlik sahibi insanlar, egemen ulus anlamındadır. Yani Allah sizi kölelikten kurtarıp bağımsızlığa ka*vuşturdu, özgür ve egemen bir ulus yaptı demektir. Abdullah ibn Abbâs, bu cümleye: "Hizmetçiye, kadına ve eve sâhiboldunuz" şeklinde mânâ vermiştir.

Âlemlerde hiç kimseye vermediğini size verdi" cümlesi, müfessirlere göre İsrâîloğuIIarına, o zaman diğer uluslara verilmeyen ni'metlerin verilmiş olduğunu belirtmektedir. Yüce Allah, denizi yarıp onları içinden geçirmiş, düşmanlarını helak edip top*raklarını onlara vermiş, üstlerine bulutlarla gölge yapmış, kendilerine zah-

metsiz rızıklar {menn ve selva ) ihsan etmiş, içlerinden peygamberler ve krallar yetiştirmiştir. Bu kadar ni'met o zamanda başka bir ulusa veril*memişti. İsrâîloğulları bir zaman çevrelerine egemen ve birçok konuda çevre uluslarına üstün olmuşlardır.

Fakat bir zaman için üstünlük sağlamış olmaları, sürekli olarak üstün kalacakları anlamına gelmez. Tersine, söz dinlememelerinden dolayı elle*rindeki ni'metler alınmış, Allah'ın ve peygamberlerin la'netine de uğratıl*mışlardır. Çünkü Allah'ın yasaları çerçevesinde hareket eden uluslar yük*selir, bunlara ters düşenler geriler. Bu, her ulus için böyle olduğu gibi İsrâîloğulları için de böyledir. [135]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)