Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12. July 2014, 06:07 AM   #7
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-7.


Muhakkak ki hased feodalizm ve liberalizmin olmazsa olmazı bir kötülüktür. Hased ve fırkacılık birliktedir. Ferdiyetçilik meşrulaşmışsa hizipleşme, fırkacılık her dönemin olduğu gibi zamanımızın da sulh ve barışı bozan 'serbest yer' girdabına dâhildir. Bu tarihin eski dönemlerinden beri böyle olmuştur. Feodalizm ve liberalizm gibi İnfakı az yapan kârı sermayeye ekleyerek özel faaliyete devam eden politikalar hep "Icl"(buzağıyı ilahlaştırmak) denilen güruh eylemlerindendi. Yani hak dinin dindarları Antiliberalist, batıl dinin dindarları ve Allah ile aldatanlardır. Fatır–5, 6 ayette geçen ve çeşitli çevrelerin kendi bakış açılarına göre anlam verdikleri bu kavramın burada kullanışımız şu anlamı ifade ediyor. Bunlar kendilerini Allah hizbi zannederek veya öyle lanse ederek insanları istismar edenler ve dinden geçinenlerdir. Bu kesim, kendi imanlarını amellerini beğenenler ve ne yaparlarsa yapsınlar, mademki “hakka” inanırlar, öyle ise kendilerine her şey bağışlanacaktır diye düşünen ve Allah’a iftira ederek kötülüklerine dinden muafiyetler icat edenler.

Oysa hakka değil kendilerinin veya atalarının zanlarına inanmaktadırlar. İşte bunlar da yarar sağlayıcı, yarara dayalı bir amel olmadığından, kötülükler de, maddi çıkarlar da hikmetlidirler. Hikmetleri Allah’tan ve âli değil, şeytandandır, şeytanidir. Mesela ülkemizden bir misal verirsek hakkında Almanya da mahkûmiyet kararı verilip mahkeme kanalıyla şeytani hikmeti(hile ve desisesi) kanıtlanmış bir derneğin durumuna bir göz atmak yeterlidir. Bunlar halkın dini duygularını sömürerek topladıkları paraları toplama amaçlarının dışında kullanmalarında hep iblisin kendilerine kötülüğü iyilik gibi göstermesinden kaynaklanan eylemlerdendir.

İşte bizim ortaya koymaya çalıştığımız şey bunun psikolojik nedeninin başında yer alan "hüsnü kuruntu"dur. Onun için biz Fatır–5 ve 6. ayetlerinin buraya giden anlamıyla meşgulüz. Çünkü büyük tehlike buradadır. Yine tarih boyu iblisin telkin ve vesveselerine kulak verenler hep burada aldanmış ve insanları böyle aldatmışlardır.
Şimdi onu açalım. Bu hizip veya fırka asla birlikten yana değildir. Ferdiyetçi olduğu için siyasette muttakiler kollektivizminin-Beyt ekonomi politiğinin, kendisi olan sosyalizme ve mülkün iştirak halinde kullanılmasına şiddetle karşıdırlar. İstismar ve bencilliğe, hizipçilik ve klikçiliğe çok müsait olduğu için vakıf istismar sistemini, sosyal devleti yıkarak onun yerine koyarlar. Öyle ki, ticari amaçlı şirketlerine dahi vakıf süsü verirler.

Bu kesim bir hakikat içermeyen imanları ve bilhassa amelleri(Ekonomi politikleri) gaflet ve dalaletle sakat olduğu halde kendilerini ve cahil kesimleri hak dinin dindarıymış gibi aldatmışlardır. Evet, bir anlamda dindardırlar. Ama semavi dinin değil, batıl herhangi bir dinin dindarıdırlar. Kitleler dinler tarihi ve din felsefesi, din ekonomi politiği ve kültürü hakkında yeterli bilgileri olmadığından bunları dindar zannedenler ülkeleri emperyalizme ferdiyetçiliğe kurban edenlerin günahında suç ortaklarıdır. Buradaki sebeplerden birisi bilgi sahibi olmadan fikir(iman) sahibi, iman sahibi olmadan batıl amel sahibi(Şerli ekonomi politiği hayırlısına üstün tutmak) olmaktır. Diğer sebep ise, bu hatalı iman ve davranışına rağmen, herkesin dinini batıl, kendi inanış ve amelini hak sayan bir hastalıklı ve hüsnü kuruntu olan inanç beslemektedir.

İşte bu son pencereden yardım dernekleri ve vakıfları kurup amaç dışı ve çıkar amaçlı davrananlara tekrar bakalım. Yine çıkar amacını bir kenara bırakalım. Konuyu uzatmamak için böyle yapalım. Çıkar amacı olmasa dahi amaç dışı davranışın ve kendisinin yolunu beğenme hüsnü kuruntusu sahibi hasta kalplerin maddi kar dışında kalarak yaptıklarının vahametini ortaya koyalım ki, insanlar birde maddi çıkar için yapma iradesini içeren türünün katmerli zulüm ve günah olduğunu bilsinler. Çünkü "istismar ve maddi çıkar amacı yoksa burada günah yoktur" diyenlerin yanıldıklarını Fatır–5 ayete göre onların Allah hizbi değil, şeytan hizbinden olmaları nedeniyle onun vesvesesine uyarak kendilerinin muafiyetleri bulunduğu yolunda şeytan telkinine uyduklarını her olayda ortaya koymak gerekir.
Kendisini beğenme, farklı görme kibrine kapılan bu kesimler kendilerini Allah’ın has kulları, diğerlerini günahkârları olarak görür ve buna inanırlar. Hâlbuki herkesin kendi nefsini kınaması hak dinin temel ilkelerindendir. Bunlar ise şeytanın vesvesesine kendisini kaptıranlardan olduklarından davranış ve dış görünüşlerde tuhaflıklar icat ederek ve ehemleri mühimler yaparak halkı da doğrulara ve toplumcu amelleriyle hakka kılavuzluk yapanlara iftiralarla düşman ederler.

İşte kendi inanç ve anti toplumcu amellerinin doğruluğuna kendilerini inandırdıklarında, artık bu gayeye ulaşmak için haksızlıklar yapılabilir diye inanır ve uygularlar. Alman mahkemeleri tarafından kesin hükümle mahkûm olan Deniz feneri derneği idarecilerinden toplanan yardımı toplama sebep ve amacı dışında kullanılması örneğini ele alalım. Burada sanki maddi çıkar amacı hiç yokmuş farz edelim. İşte bu insanların medyaya yatırım yapmalarını ve bir partinin seçimi kazanması için bir kısım yardımları amaç dışı kullanmasının “gayeye ulaşmak için her yol meşrudur” zihniyetiyle hareket ettikleri açısından bakalım olaya.
Bu dernek diyelim ki uzak doğu depremzedelerine yardım için para topladı. Başlangıçta bu amaç kasıt da var olabilir de, olmayabilir de. Bu ayrıntıya da girmiyoruz. Burada emanete hıyanet vardır. Çünkü hayrı doğrudan yerine ulaştıramayan insanlar bu derneği aracı yaparak bu paraları vermişlerdir. Bunu alanlar bu amacın dışına çıkarak verilmesine açık izinlerini almadan ve bu amacı açıklamadan toplanan parayı kısmen dahi olsa medyaya ve kendi görüşleri için yararlı olacağını düşündükleri bir siyasi partiyi iktidar yapmak için kullanmaları hem emanete hıyanet ve hem de emniyeti suiistimaldir.

İşte bu failler maddi çıkar gözetmeseler dahi günah işlemişler, evrensel yasaya göre de suç işlemişlerdir. Bunları kanıksayıp tepkisiz kalan kamuoyu da adil olamaz. Hele karşılıklı çıkar ilişkisi penceresinden bakan ve bu tür emniyeti suiistimal yoluyla iktidar olmasına yaradığı için bu günahkârları veya suçluları koruyan mülke tasarruf eden siyasiler de bunların suç ortakları olmuşlardır. Ama ya yanlış öğreti nedeniyle, ya da bilerek bu hizipçiliğe sapan her bir şerik bunu kanıksamıştır. İşte biz, kendisini aklama, kendi inanç ve amelini beğenme kibrine kapılma diye buna diyoruz. Şeytanın vesvese ile yanılttığı ve Allah ile Aldatan ve aldatılan güruhun hesabı ahirette çok zor olacaktır. Onları yanıltan ve böylece şeytan hizbine dâhil olmalarına müdahale etmeyen din bilginleri de aynı vebali yüklenmişlerdir. Tümü de Fatır–5 ve 6. ayetinin geniş anlamı içersinde kalan bu halin temelinde kendi zanni fikrini beğenme, kendi amelini beğenme narsizminin sonuçlarıdır. Dini kullanarak faşizmi yürürlüğe koyanlar, istibdadı uygulayanlar(Ergenekon tezgâhını kuran siyasi iktidar ve suç ortaklarında olduğu gibi) hep kendini, kendi imanını, kendi amelini velhasıl öteki yaratan ve toplumu fraksiyonlara sözde dini gerekçelerle ayıranlar hep şeytanın vesvesesine uyarak şeytanın telkin ettiği vesveseye kulak vererek adaletsizlik zulmünü uygulayan zalimlerdir.
(devam edecek)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (12. July 2014 Saat 09:20 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (13. July 2014)