Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24. October 2008, 10:12 AM   #6
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Selam…

Bize ülaşan talep üzere üst konu başlığı "takva=yüce ALLAH'A ulaşmak" yazımızın biraz daha açılması istenmiştir. Bizlerde konuyu birazdaha açmaya gayret edeceğiz inşALLAH. Konunun iyice anlaşılması için evvela HZ. KUR’AN’IN işaret ettiği Ruh ve Melek kavramlarına bakmamız gerekmektedir bu noktada faydalanacağımız eserde Tebyin-ül Kur’an olacaktır Tebyün-ül kur’an’da ruh kavramı şöyledir.

“الرّوح RUH”

“RUH” sözcüğünün esas anlamı “CAN (VÜCUDU DİRİ TUTAN CEVHER)” demektir. (Lisanü’l-Arab; c. 4, s. 290. Ruh mad.)

Ancak sözcük HZ. KUR’AN’DA bu anlamda değil, “KİŞİ VE TOPLUMLARI TOPLUMSAL HAYATTA DİRİ, SAĞLIKLI KILAN CAN, VAHİY” anlamında kullanılmıştır.

“ القدس KUDÜS”

“KUDÜS” sözcüğünün ne anlama geldiği, bu sözcüğün hangi sözcükten geldiğine dair yapılacak kabule bağlıdır ve bunun için iki olasılık söz konusudur:

1- Sözcüğün “TEMİZLİK” anlamındaki “KUDS” sözcüğünden geldiği kabul edilirse, “KUDÜS” sözcüğü de “TEMİZ” anlamına geliyor demektir. “KUDS” sözcüğü ve onun “MUKADDES”, “MUKADESSAT”, “NÜKADDİSÜ” gibi türevleri HZ. KUR’AN’DAN on bir yerde geçmektedir.

2- Sözcüğün YÜCE ALLAH’IN isimlerinden biri olan “ قدّوس KUDDÜS” sözcüğünden bozulduğu kabul edilirse, “KUDÜS” sözcüğü de “TÜM KİRLİLİKLERDEN ARINIK, TEMİZ” anlamına geliyor demektir. Sadece YÜCE ALLAH için kullanılan “KUDDÜS” sözcüğü, HAŞR suresinin 23. ve CUMA suresinin 1. ayetlerinde olmak üzere HZ. KUR’AN’DA iki yerde geçmektedir.

…ALLAH’A ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, ALLAH’A ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte ALLAH onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir RUH ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. ALLAH onlardan razı olmuş, onlar da ALLAH’TAN razı olmuşlardır. İşte onlar, ALLAH’IN tarafında olanlardır. İyi bilin ki, ALLAH’IN tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Mücadele Suresi/22

Yukarda ki “Ruh” ve “Ruh-ul kudüs” kavramlarından ne anlıyoruz? Ruh=kişi ve toplumları toplumsal hayata diri, sağlıklı kılan can, vahy=insandan cinden hiçbirinin müdahalesinin olmadığı saf temiz bilgi, bu olguyu melek kavramıyla birleştirdiğimizde ise ne olur? Melek kavramına bakar isek; “MELEK” sözcüğünün iki farklı kökten de gelebileceğini, ئلوك ÜLUK” kökünden geliyorsa “ELÇİLER (HABERCİLER)”, “ ملك MİLK” kökünden geliyorsa “YÖNETİM GÜÇLERİ” anlamlarına geldiğini anlıyoruz. “MELEK-MELAİKE”, “MELEKLERİN İNİŞİ (GİRİŞİ)” ve “RUH” kavramlarının doğru bilinmesine bağlıdır. Bu kavramlar HZ. KUR’AN’DAN öğrenilmeyip örf bilgileri ile değerlendirilirse, bu kavramlar anlaşılamaz ya da yanlış anlaşılır.

…ALLAH, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. Nahıl Suresi/2

…Melekler (haberciler), içlerinde ruh olduğu halde, RABBLERİNİN izniyle iner dururlar/ hulûl eder dururlar; her bir işten. Kadr Suresi/4

Ayette geçen “ تنزّل TENEZZELÜ” kelimesinin aslı “ تتنزّل TETENEZZELÜ”DÜR. Kullanıldığı kalıp, gramer yapısı itibariyle tefe’ul babından tekellüf manası içerir. Yani bir olgudan sonra başka bir olgunun tekrar olduğunu anlatır. O zaman, bu ifade “melekler iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder)… İnmeyi (hulûl etmeyi) sürdürür” şeklinde anlaşılmalıdır. Bunu da dilimizde ancak “iner dururlar/ hulûl eder dururlar” veya “iner de iner, hulûl eder de hulûl eder” tarzında ifade etmek en uygunu olur.

“NÜZUL” sözcüğünün esas anlamı; “HULÜL (GİRMEK, İÇE İŞLEMEK, NÜFUZ ETMEK)” demektir. Ama bu giriş “DUHUL” sözcüğüyle ifade edilenden farklı bir giriştir. Bu giriş; gizlice, haber etmeden, fiziksel bir etki yapmadan girip, homojen olarak girdiği nesnenin her bir zerresine yerleşmek şeklinde bir giriştir (İbn-ü Menzur; Lisan ül Arab Cilt.8, S.523, Darülhadis Kahire–2003). Nitekim aşağıda vereceğimiz MÜMİN suresinin 15. ayetinte ruhun hululü (içe yerleştirilmesi) “تنزّل TENEZZÜL” sözcüğüyle değil “ القائ İLKA (KOYMAK, BIRAKMAK)” sözcüğüyle ifade edilmiştir.

…O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, iradesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. Mümin Suresi/51

…Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak ALLAH’IN izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. Necm Suresi/26

Ayette geçen “شفاعة حسنة şefaat-ı hasene (iyi ve güzele aracılık ve yardım)”; iman edip YÜCE ALLAH’IN ve kullarının haklarına riayetle beraber, müminlerin iyiliği ve yararı için uğraşmak, onları kötülüklerden ve zararlardan korumaya çalışmak demektir. “ شفاعة سيّئة Şefaat-ı seyyie (kötü ve zararlıya aracılık ve öncülük etmek)” ise; müminlerin ve insanların zarara uğramaları ve kötülüklere düşmeleri için çalışmak ve kötülük çığırları açmak demektir. HZ. KUR’AN, hem “şeffat-ı hasane”de bulunanların hem de “şeffat-ı seyyie”de bulunanların, dünyada ve ahirette bu davranışlarının sonuçlarından pay alacaklarını bildirmektedir.

Yukarıdaki HZ. KUR’AN ayetleri ışığında anlıyoruz ki, konumuz olan Necm/26. ayette geçen “MELEKLERİN ŞEFAATİ”, bu dünyaya yönelik şefaattir ve bu şefaat, müşriklerin, şans tanrısı, bereket tanrısı, yağmur ve rahmet tanrısı, onların melek şefaatçisi, insanların ALLAH’A yaklaştırıcısı gibi inançları ile asla bağdaşmaz. Ayette sözü edilen şefaat, YÜCE ALLAH’IN, kendilerinden razı olduğu ve haklarında yardım takdir ettiği kulları için, doğadaki melekleri/ güçleri harekete geçirerek bu kullara yardım ettirmesidir.


…Şu bir gerçek ki, “RABBİMİZ ALLAH’TIR” deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler iner durur (hulûl eder durur); “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz size, dünya hayatında da ahirette de (YOL GÖSTEREN, YARDIM EDEN) Yakınlarız. Orada sizin için nefislerinizin arzuladığı şey var. Orada sizin için istediğiniz şey var. GAFUR ve RAHİM ALLAH’TAN bir ikram olarak.” Fussılet Suresi/30–32

…Hani sen inananlara, “RABBİNİZİN, indirilen/ hulûl ettirilen üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. Âl-i Imran Suresi/124

Yukarıdaki RUH=CAN (VÜCUDU DİRİ TUTAN CEVHER) İşte bu açılımla ANLIYORUZ Kİ Ruh=Saf temiz bilgi konumuzla ilintili MELEK kavramının ise, “ELÇİLER (HABERCİLER)” anlamında kastedilen; “HZ. KUR’AN AYETLERİ” dir. Üst konu başlıklı “TAKVA=YÜCE ALLAH’A ULAŞMAK” Yazımızla ULU RABBIMIZDAN bizlere inen RUH=SAF TEMİ BİLGİ iner de iner, hulûl eder de hulûl ettirir.

…Kullarından dilediğine melekleri, emrinden (kendine özgü iş) olan ruh ile: “Gerçek şu ki: Benden başka ilâh yok, o hâlde benden sakının.” diye uyarmaları için indirir/ hulûl ettirir. Nahl Suresi/2

Saygı değer kardeşlerim takva sahibi olduklarını zanneden birtakım şahıslarda HZ. KUR’AN’DAN konuşurlar, bizde ama bir farkla biz hanifler dini ALLAH’A has kılar RABBIMIZA özgüleriz, onlar ise kendilerinin HİDAYETE erdirici olduğunu söyleyerek kendi RABLİKLERİNİ ilan eder kendilerine özgülerler.

Muhammed’i ruh=Muhammed’i saf temiz bilgi ve duruş, yukarıdaki verilen bilgilerin manadan dışa vurumu kemale erimidir. Bir başka deyişle varlık âlemine, Muhammed adı altında zuhur eden mananın ortaya çıkmasıdır, yansımasıdır vesselam.

__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (26. October 2008 Saat 12:42 PM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla