Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16. March 2010, 01:29 AM   #44
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Müslümanlardan Kardeşim!

Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

...
HER İKİ GÖRÜŞE CEVAP

BU AYETTE SAVAŞ ESNASINDA KILINAN NAMAZ BİR REKATTIR VE ÖYLEDE KILINMIŞ DEMEK SADECE AYETE BAKANIN YORUMUDUR.
Sözü edilen ayetler şunlardır.
Nisa;101: Ve iza darebtüm fiyl Ardı feleyse aleyküm cünahun en taksuru mines Salati, in hıftüm en yeftinekümülleziyne keferu* innel kafiriyne kânu leküm adüvven mübiyna;

Nisa;102: Ve iza künte fiyhim feekamte lehümüs Salate feltekum taifetün minhüm meake vel ye'huzü eslihatehüm* feiza secedu felyekûnu min veraiküm* velte'ti taifetün uhra lem yusallu fel yusallu meake velye'huzü hızrehüm ve eslihatehüm* veddelleziyne keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm feyemiylune aleyküm meyleten vahıdeten, ve la cünaha aleyküm in kâne bi küm ezen min metarin ev küntüm merda en tedau eslihateküm* ve huzu hızraküm* innAllahe eadde lil kafiriyne azaben mühiyna;.
Nisa;103: Feiza kadaytümüs Salate fezkürullahe kıyamen ve kuuden ve alâ cünubiküm* feizatme'nentüm feekıymus Salate, innesSalate kânet alel mu’miniyne kitaben mevkuta;

Ve yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfir kimselerin sizi fitnelendirmesinden [size bir kötülük yapacağından] korkarsanız, salâttan kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin için apaçık düşmandırlar.
Ve sen onların içinde bulunup da onlar için salât ikâme ettiğin [eğitim-öğretim verdiğin] zaman içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler [eğitime katılsınlar], silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar boyun eğdiklerine [ikna olduklarında] arka tarafınıza geçsinler. Sonra salâta katılmamış [eğitim-öğretim almamış] diğer bir kısmı gelsin seninle beraber salât etsinler [eğitim-öğretim yapsınlar] ve tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. Kâfirler, silahlarınızdan ve eşyanızdan gâfil olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Sonra (korku halindeki) salâtı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/güvene erdiğinizde, salâtı ikâme edin. Hiç şüphesiz ki salât, mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır.


Lütfen ayetlerin orijinalini de okuyun.Savaş esnasında ikame edilen salattır. Farsça “namaz” olarak geçen değildir.

Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Çünkü ayette savaş esnasında namazda kısaltma yapıla bilinirden bahsedildiği gibi bunun ilk gelen gurup secdeden sonra,ikinci gurupla yer değiştirmeden bahseder ama bu SECDE BİR SECDEDİR DEMEK YANLIŞ OLDUĞU gibi bu NAMAZ I KILANLARDA BİR KILMIŞTIR DEMEK YANLIŞTIR.Secdeye gidildiğinde bir secde yapılmış ,yoksa ,ikimi, ve ayrıca bir rekatmı ,ikimi ,üçmü,dörtmü vesayire saysal olarak belirtme olmadığı için burda kesinlik yok.
SECDE NEDİR? BİRLİKTE BAKALIM.İNŞAALLAH.

Secde sözcüğünün vaz’ı [ilk ortaya çıkışı], “devenin sahibini üstüne çıkarması için boynunu eğmesi” ve “meyve yüklü hurma dallarının, sahibinin rahat uzanıp toplamasına elverişli olarak eğilmesi” anlamındadır. Daha sonra sözcük, “kralların bastırdıkları para üstündeki kabartma resimlere tebaanın baş eğerek bağlılık göstermesi” anlamında kullanılmıştır.
Bu durumda سجدة [secde], “kişinin bilinçli olarak bir başkasına –kendisinden daha güçlü olduğunu kabul ederek– teslim olması, boyun eğmesi, onun otoritesi dışına çıkmaması” demektir. Kur’ân'da zikredilen, “meleklerin Âdem'e secde etmeleri” de bu anlamdadır. Yani, melekler [tabiat güçleri], –kendilerinden daha güçlü olduğu için– Âdem'e [bilgili kimseye] boyun eğip teslim olmuşlardır.

Secde kelimesinde, “yere kapanmak” anlamı yoktur. Bu eylem, خرور [harûr] sözcüğü ile ifade edilir. Nitekim bazı âyetlerde خرّوا سجّداً [harrû sücceden] şeklinde geçer ki bu, “secde ederek [teslim olarak] yere kapandılar” demektir.

“Teslim olarak yere kapanma” ifadesinin yer aldığı âyetler şunlardır:

Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi o'na teslim olarak yere kapandılar. Ve (Yûsuf), “Babacığım! İşte bu durum, o rüyamın tevilidir. Gerçekten Rabbim onu hak kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediği şeye lütfedicidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm koyandır. (Yûsuf/100)

İşte bunlar, Âdem'in soyundan, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrâhîm ve İsrâîl'in soyundan ve hidâyete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz peygamberlerden Allah'ın kendilerine nimetler verdiği kimselerdir. Onlar kendilerine Rahman'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek [teslimiyet göstererek] yere kapanırlardı. (Meryem/58)

Gerçekten Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine öğüt verildiği zaman secde ederek yerlere kapanan ve Rabb'lerine hamd ile tesbîh edenler ve büyüklük taslamayanlar inanırlar. (Secde/15)

De ki: Siz ona [Kur’ân'a] ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine ilim verilenler; o [Kur’ân] onlara okunduğunda onlar, secde ederek [teslimiyet göstererek] çeneleri üstü kapanırlar. Ve, “Rabbimizi tenzih ederiz. Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir” derler. Ve onlar, ağlayarak çeneleri üstü kapanırlar. Ve bu [Kur’ân] onların huşûunu [alçak gönüllüğünü] artırır. (İsrâ/107-109)

Bir de korkudan yere kapanmak vardır ki, bu secde değildir:Ne zaman ki Mûsâ, tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbi o'na konuştu. (Mûsâ,) “Ey Rabbim! Göster bana Kendini de bakayım Sana!” dedi. (Rabbi o'na) dedi ki: “Beni sen asla göremezsin, velâkin şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de Beni göreceksin.” Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi, Mûsâ da baygın olarak yere kapandı [yığıldı]. Ayılıp kendine gelince de, “Seni tenzih ederim, Sana döndüm [tevbe ettim] ve ben inananların ilkiyim” dedi. (A‘râf/143)

Mü’minlerin namazda yere kapanmaları ise, geçmişte, bağlılık ve teslimiyetin dışa vurulması, yere kapanmak sûretiyle olduğundan, onlar da, Rabbinize alçala alçala ve gizlice/açıkça göstererek dua edin (A‘râf/55) emrini yerine getirmek için Allah'a teslimiyetlerini bu şekilde göstermişlerdir.

Secde kelimesinin anlamı bu şekilde açığa kavuştuktan sonra Kur’ân'daki “secde” sözcüklerinin doğru anlaşılması da kolaylaşmaktadır.

Meselâ, şu âyetlerdeki secde sözcükleri, “bilinçli olarak bir başkasına –güçlü olması sebebiyle– teslim olmak, boyun eğmek” demektir:

Hani bir zaman Yûsuf babasına, “Babacığım! Şüphesiz ben onbir yıldız, güneş ve ay'ı gördüm; onları bana secde ederken [boyun eğerken] gördüm” demişti. (Yûsuf/4)

Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi o'na teslim olarak yere kapandılar. Ve (Yûsuf), “Babacığım! İşte bu durum, o rüyamın te’vîlidir. Gerçekten Rabbim onu hakk kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediği şeye lütfedicidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm koyandır. (Yûsuf/100)

Kardeşlerinin ve ana-babasının Yûsuf'a secde etmeleri/teslim olmaları, “yaşam düzenlerini o'nun kontrolüne verip o'nun otoritesi dışına çıkmamaları” anlamına gelir. Ve bir zaman onlara, “Şu kente yerleşin ve oradan dilediğiniz şeyleri yiyin ve ‘Hıtta’ [günahlarımızı bağışla] deyin ve secde ederek [teslim olmuş olarak] kapıdan girin. Biz suçlarınızı bağışlayacağız, iyilere arttıracağız” denilmişti. (A‘râf/161)

Buradaki secde, şehrin kapısında yere kapanmak değil, “o şehrin otoritesine teslim olmak”tır. Aynı husus, Bakara/58 ve Nisâ/154'de de konu edilmiştir.

Bilinçli olarak yapılan secdeden başka Kur’ân'da bir de teshirî [ister-istemez yapılan] secde vardır ki bu, “insanın dışındaki varlıkların yaratılışları, kaderleri gereği ister-istemez yaptıkları teslimiyet ve boyun eğme”dir:

Ve yerde ve göklerde olan kimseler ve gölgeleri ister-istemez de sabah-akşam yalnızca Allah'a secde ederler. (Ra‘d/15)

Göklerde ve yerde olan dâbbehden/canlılardan ne varsa ve melekler Allah'a secde ederler [boyun eğerler, teslimiyet gösterirler] ve onlar büyüklük taslamazlar. (Nahl/49)

Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, tüm kıpırdayan canlılar/hayvanlar ve insanların çoğunun Allah'a secde ettiklerini [boyun eğdiklerini, teslimiyet gösterdiklerini] görmüyor musun? (Hacc/18)

LÜTFEN AYETLERİN ORİJİNAL YAZILIMLARINA DA BAKALIM.


Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

İşte sorun burda,insanlar kendi DÜŞÜNCELERİNE KURANDAN DESTEK BULMAK İÇİN KURANA YÖNELİNCE böyle yanlışlara düşe bilirler, ve bu gün hangi düşünce sistemi olsun kurana baktığında kendine destek bir çok ayet bulur,bu DÜŞÜNCE SİSTEMİ İSTER
SOSYALİZM,İSTER KOMİNİZM,İSTER DEMOKRASİ İSTER HER HANGİ BİR beşeri düşünce sistemi olsun.
Bu dediğiniz çok doğru. Ne yazık ki Kur’an’ın metnine sadık kalarak anlamak için Kur’an’ a yönelenler ile sizin deyiminizle “DÜŞÜNCELERİNE DESTEK BULMAK İÇİN YÖNELENLER” arasında dağlar kadar fark vardır. Bu farkı görmek için “ARABİYYEN” gelen Kur’an metnine sadık kalarak bakmak gerekir.

Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kısacası KURANA NASIL GİDERSENİZ ÖYLE KARŞILIĞINI ALIRSINIZ,ÇÜN KÜ KURANA BAKAN HER KİŞİNİN BAKIŞ AÇSINA GÖRE İMANINIDA ARTIRA BİLİR,KÜFRÜNÜDE, sonuçta her kurana yönelen farklı bir kitaba değil,AYNI OLAN KURANA YÖNELİYOR ama sonuçta KURAN
BİRİNİN İMANINI ARTIRIRKEN ,DİĞERİNİNDE KÜFRÜNÜ ARTIRIYOR.Peki şimdi diye bilir miyiz kuran burda farklı iki kitapta birinin imanını artırırken düğerinin küfrünü artırıyor.
Kur’an’ın “muhkem” ve “müteşabih” ayetleri vardır. Kur’an’a metne sadık kalınarak gidilirse muhkemler herkese göre aynıdır ve kişiye göre değişmez. Kur’an’a yine metne sadık kalınarak gidilirse “müteşabih” olan ayetlerin tevilinde/önceliklenmesinde farklı önceliklemeler olabilir. Sözkonusu ayetlerde geçen “salat, yusallu,secde” kelimeleri müteşabih değil muhkemdir.



Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet arkadaşlar kuranı anlamak için ilkbaşta AHSAB 21 ANLAMAK VE zihinde temizlenmek lazım.
Evet. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Kur’an’ı anlamak için birtakım şartlar koymuştur. LÜTFEN BURAYA BAKAR MISINIZ?

Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet arkadaşlar kuranı anlamak için ilkbaşta AHSAB 21 ANLAMAK VE zihinde temizlenmek lazım.
namazı anlamak için MUHAMMED[SAV] İYİ tanımak lazım yoksa ALİRIZA ABİ KURANDA NAMAZIN REKAT SAYISI VAR DER,DOST ABİDE YOK DER.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Resûlune/Nebisine Uymak için neleri vahyetmiş? BURAYA BAKABİLİR MİSİNİZ?

Alemlerin Rabbi olan Allah’ıma hamdolsun Şükrümüzden aciziz. Resulu Nebisi Muhammedi kendimize örnek alanlardan olmasak Allah Resulunun tebliğ ettiği Kur’an’ı anlamak için cehd edenlerden olmazdık.

LÜTFEN BURADAKİ YAZILARA BAKABİLİR MİSİNİZ?

Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Peki nasıl çıkılacak bu işin içinden oda ayrı bir sıkıntı
Allah Resulunun tebliğ ettiği KUR’AN’IN METNİNE SADAKAT GÖSTERİLEREK ÇIKILACAK. İnşaAllah.

Ahzab;56: İnnAllahe ve MelaiketeHu yusallune alen Nebîyy* ya eyyühelleziyne amenu sallu aleyhi ve sellimu tesliyma.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi destekliyorlar/ ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar. Ey mü’minler! Siz de ona destek olun ona yardım edin/ onun için gerekeni yapın ve onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız!”

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, Resulu ve Nebisine uymak için bakın neler vahyetmiş?
LÜTFEN BURAYA BAKAR MISINIZ?

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla