Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12. December 2012, 09:38 PM   #23
gavs
Katılımcı Üye
 
gavs - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 52
Tesekkür: 5
15 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
gavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud ofgavs has much to be proud of
Standart

Bayezid-i Bistami

1. KİTAP


1. “ALLAH insanların sırlarını boş ve benimkini dolu olrak gördü.” Yalanı (S.141)

Beyazid diyor ki: "ALLAH bütün insanların sırlarına ve ruhlarına baktı, baktığı her sırn boş gördü. Bâyezıd'ın sırrını işe kendisinden dolu olarak gördü. "(Attâr, 201)

2. Beyazıd ALLAH’a iftira ediyor. (S.144)

Bâyezîd der ki: Yüce ALLAH'ın bir şarabı var, gece olunca evliyanın kalbine bu şarap'tan sunar. Ondan içenler ilâhî sevgi ve özlem sebebîyle Melekût'a uçarlar. (Refi', 210)


3. “… Gördüm ki Ben O …” iftirası (S.155)

Yılan gömleğinden çıkar gibi benliğimden çıktım, sonra benliğime baktım gördüm ki: "Ben O"
Sehlegî, 141)
Aynu'1-Cem adı verilen bir makam vardır, bu makamda bulunan velî, tam anlamıyla Hak'ta fâni olduğundan O'nun diliyle konuşan Hak olur. Serrâc: "Bâyezîd'den nakl edilen sözler onun Aynu'1-Cem
mertebesine ulaştığını gösterir. Aynu'1-Cem tevhidin isimlerinden olup onun ancak ehlince bilinen bir~ özelliği ve bir niteliği vardır" diyor. (Serrâc, 450, 459)


4. Beyazıd Mirac diyerek ALLAH’la alay ediyor. (S.155-157)

Bâyezîd'in Miracı

Miraç olayı Hz. Peygamber'in en önemli mucizelerinden kabul edilir. İsrâ ve Necm surelerinin başında bu olaya işaret edilir. Hz. Peyyamber'le, Peygamber gönderme hususu sona erdiğinden miraç ve benzeri hususIar da son bulmuştur .İlk sûfîler ALLAH'ı tasavvufun ana hedefi haline getirmeye başladıkları zaman O'na doğru yürümekten ve yolculuk yapmaktan bahs etmeye başladılar. Bu düşüncelerini sefer, seyr, suluk (seyru-sulûk) gibi terimlerle ifade edip O'na ermeyi ve kavuşmayı (vuslat) gaye edindiler. Hakk'â doğru yapılan bu manevi yolculuk (seyr ilallâh) sûfilikte bir miraç meselesinin ortaya çıkmasına yol açtı. Tasavvuf tarihinde ilk defa miraç edip semalara çıktığını, ALLAH'ı görüp onunla konuştuğunu söyleyen Bâyezîd Bistamî olmuştur. O, daha evvel var olan Hakk'a doğru yapılan manevî yolculuğu bir miraç olayı gibi tasvir etmiş, bunu yaparken
de Hz. Peygamberin miracını örnek almıştır.
Bâyezîd'le başlayan tasavvufî anlamdaki miraç ondan sonra da devam etmiş ve büyük sûfilerin gerçekleştirmeyi başardıktan en yüksek seviyede ruhun Hakk'a yücelmesi şeklinde anlaşılmıştır.
Bâyezîd'in yaptığı miraç birden çoktur. Bunların bir çoğu başta Sehlegî olmak üzere bir çok mutasavvıf tarafından kaydedilmiştir. Bu miraçlar arasında bir tanesi diğerlerine göre çok daha geniş olup ALLAH'la olan konuşmalar burada oldukça ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Diğer miraçlar ise 5-10 satırlık tasvirler şeklindedir. Şimdi burada önce kısalarını aktardıktan sonra en ayrıntılı olanını, Sehlegî'nin anlattığı şekliyle aynen vereceğiz:

l- Ruhumla miraç yaptım, melekûtu delip geç-tim. Cenneti ve cehennemi gösterdiler ama bunlarla hiç ilgilenmedim. Hz. Peygamber (a.s.) müstesna, uğradığım (ve semada gördüğüm) her Peygambere selâm verdim. Hz. Peygamberin ruhuna ulaşamayışımın sebebi ruhunun çevresinde nurdan bin perdenin bulunması, bundan gelen ışıltının bile neredeyse ilk bakışta her şeyi yakması idi. (Sehlegî, 111, Attar206)
Bâyezîd bu ifadesinde ruhu ile miraç yaptığını açıkça ifade etmiştir:
2- Ceberût'da gâib oldum.melekût deryalarına dâldım, Lâhut'un perdelerini aştım, Arş'a ulaştım.. "Burasını bomboş görünce kendimi onun üzerine attım ve:
"Ey benim Efendim! Seni nerede arayayım?
Bunun üzerine perde açıldı ve gördüm ki: Ben benim, ben yine benim, aradığım hususa yöneltiliyo-
rum, yürüyen de başkası değil, ben oluyorum. (Sehlegî, 164)


5. Beyazıd ALLAH’a iftira ederek şirk içinde bocalıyor. (S.158)

Başka bir rivayette şöyle: "Bana kendimi tamamiyle unutturdu.Halkı ve melekûtlan da unutturdu. Bende kaygılar kalmadı. Kaygısız kaldım, sürekli olarak memleket memleket aştım ve halka ulaşıp onlara: Kalkın ki size destur vereyim, dedirn Kaldır dım ve destur verdim, nihayet onlara erdim. Bu yüz-den beni kendisine yaklaştırdı, bana kendisine giden yolu açtı. Ruhun bedene olan yakınlığından daha çok O'na yakın oldum o vakit bana hitâb ettî: "Bâyezîd! Sen müstesna onlann tümü benim halkı mdır. Ben de evet Senim,sen de ben (Sehlegî, 153)
Bir kere yükseklere çıkarıldım, nihayet huzuruna varıp durdum. Bana şöyle hitab etti:
"Ey Bâyezîd! Halkım seni görmek istiyor".
"Ama Azizim! Ben onları görmek istemiyorum eğer sen onların beni görmelerini arzu ediyorsan ben sana muhalefet etme gücüne sahip değilim, Bu
takdirde beni birliğinle o kadar süsle ki halkın beni gördüklerinde seni gördük desinler ve bu durumda o sen olasın ve ben orada olmayayım "(Sehlegî, 1397" Serrâc,4bb)
Bâyezîd diyor ki: ALLAH bu dileğimi kabul etti ve öyle yaptı. Beni huzurunda-durdurdu, süsledi ve yü-
.celtti. Sonra da halkına çıkardı.Huzurunda bir adım atıp halka vardım, ikinci adımı atınca kendim-
den geçtim. Bunun üzerine
"Dostumu bana iade edin. Zira o bensiz olmaya sabr edemez" buyurdu. (Sehlegî, 149)

6. Beyazıd’ın ALLAH’ın sıfatları ile sıfatlanması küfrü (S.161-162)

Hakk’a erip Hak’la Hak ikamet edince bana izzet ve azamet kanadı verdi. Kanatlarımla uçtum, amyurdu. "Bir ve kahhâr olan ALLAH'ın" dedim "Hakimiyet kimin buyurdu "Bir ve kahhâr olan ALLAH'ın" dedim.
"irade kimin?" buyurdu.
"Zorla olan Rabbın" dedim. Buyurdu ki:
"Sana hayatımdan hayat verdim, seni ülkeme sultan yaptım, adımla da adlandırdım, hakimiyetimle seni hâkim kıldım? irademi sana anlattım. Rablık -isimlerini ve ezeliyet sıfatlarını (alman ve kullanman için) bana muvafakat ettim.
"Ne istediğini biliyorum: Kendime ait oldum razı olmadın,senin için san ait oldum. buna da razı olmadın" dedim,buyurdu ki-
"Ne kendine ait ol, ne de bana, kuşkusuz sen yokken ben senindim? Sen de sen yok iken (benklik sız) benim ol. Olduğun gibi kendin ol, olduğum gibi benim ol."
"Bu, benim için nasıl mümkün olur meğer ki Seninle ola" dedim. Bunun üzerine kudret gözüyle bana"şöyle bir taktı ve kendi varlığıyla beni yok etti ve benden zatıyla tecelli etti. Böylece ben O'nunla var oldum ve fısıldaşmalar sona erdi. Söz bir oldu, her şey her şeyle bir oldu."
"Ben benim, O'nun benliğini dile getirişim vahdet halinde hüviyetini dile getirişim gibi.Böylece de sıfatlarım Râblık sıfatlarına dönüştü. Dilim de tevhid dili oldu. "O dur, ondan başka Tanrı yoktur" sıfatlarım oldu. Ne olduysa O'nun varlığıyla ve olan dan oldu. O'nun varlığıyla olan da "olan olur. Artık sıfatlarım Rablık sıfatları, işaretlerim ezeliyet işaretleri, dilim tevhid dilidir." (Sehlegî, 175-178)

Bayezid-i Bistami - Prof.Dr. Süleyman Uludağ, Diyanet Vakfı Yay., Ankara-1994


2. KİTAP

1. Beyazıd-ı Bestami ve Muhyidini Arabi’de Vahdet-i Vücut inanana kapı açılması küfrü (S.17-18)

Biz tasavvuf tarihine küçük bir kapı açarken kronolojik sıralamayı burada bırakıp elinizdeki eserin yazılmasına konu teşkil eden Büyük Velî Ebû Yezîd Bestâmî Hazretleri'nin İslâm tasavvufuna açtığı değişik bir kapıdan söz etmek istiyoruz. Bilindiği gibi Ebû Yezîd Hazretleri VAHDET-İ VÜCUD felsefesine kapı açan ve bunun ana fikrini ortaya koyan ilk mutasavvıftır. Bu kapıyı genişleten ve konuyu daha çekici ve işlek hale sokan ise Şeyh-i EKBER Muhyiddin Arabî (K.S.) Hazretleri'dir. Fü-tuhat-ı Mekkiyye ve Füsûsu'l-Hikem adlı kıymetli eserlerinde bu konuyu izah etmiş ve yer yer dikkatleri çekip şübheleri büyütmemek ya da kaldırmak için bazı tekrar ve açıklamalara yer vermiştir.
Ebû Yezid Bestâmî (K.S.) Hazretleri: «SÜBHÂNÎ M A'ZAME ŞANλ «FEİZ ENE HÜVE VE HÜVE ENE» diyerek vücud-i hakikînin ALLAH'a mahsus olduğunu anlatmak istemiş ve bir vecd ve istiğrak içinde ilâhî nur ve tecellilerden başka bir şey göremeyince bu sözü sar-fetmiştir. İbn-i Arabî (K.S.) Hazretleri bunu biraz genişleterek şöyle demiştir: «SÜBHÂNE MEN AZHARA'L-EŞ-YÂE VE HÜVE AYNÜHÂ... İNNE VÜCÛDE'L-HÂDİSÂTİ'L-MAHLÛKATİ HÜVE AYNÜ VÜCÛDİ'L-HÂLİKI... EL-ABDÜ RABBÜN VE'R-RABBÜ ABDÜN Y LEYTE ŞİİRİ MENİ'L-MÜKELLEF» demiştir. Bunların Türkçe anlamı şöyledir: «Kendimi tenzîh ederim, sânım ne de yücedir!» «Eşyanın ta kendisi olduğu halde eşyayı izhâr eden ALLAH'ı tenzih ve teşbih ederim.» «Doğrusu sonradan meydana geleni mahlûkatın vücudu, Yaradanın vücudunun aynıdır.» «Küf Rab'dir; Rab de kuldur. Keşke bilseydim mükellef olan kimdir?»


2. “Kendimi tenzih ederim.”şirki (S.62)


«Kendimi tenzih ederim, kendimi tenzih ederim; ben en yüce olan Rabbimin kendisiyim!.»

3. “Kabe’de ALLAH’a ulaştığında kabe etrafında dönüyordu.” yalanı (S.91)

“Kabe’yi tavaf ederken , hep rabbimi istiyor,O’nun huzuruna ermeyi arzu ediyorum.Tavaf esnasında Rabbime kavuşunca , O’nun yakınlığına erişince , bir de baktım ki Kabe de benim etrafında dönüyor.”


4. “Diğerleri ölüden biz ise diriden aldık.” Yalanı (S.92)

«A miskinler!. Bahsettiğiniz zatlar ilmi ölüden almışlar. Yâni ölüyü ölüden almışlar.. Biz ise ilmimizi hiç ölmeyenden aldık!.


5. “Seher vakti olunca gayb aleminde ses geldi.” Yalanı (S.97)

Gecelerden bir gece kalbimi arayıp yokladım...Seher vakti olunca , gayb aleminden bir ses geldi, şöyle diyordu: Ya Eba Yezid! İşte o budur, Sen bizden başkasını arıyordun?!..


6. Hz. Peygamber hak sözü ile Beyazıd’ın küfür sözü karşılaştırılması iftirası (S.99-100)

«Rabbim, seni tenzih ederim; seni hakkıyla bilemedim!.» derken, Bâyezid-i Bestâmî:
«Kendimi tenzih ederim, kendimi tenzih ederim, sânım ne büyüktür!.»
demiştir. Buna nefersiniz?
100.sayfa mevcut değil

7. “Benim bayrağım Muhammed’in bayrağından büyüktür.”yalanı (S.262-263)

Dervişlerden biri Bâyezid-i Bestâmî Hazret-leri'ne geldi. Biraz sohbetten sonra derviş dedi ki: «Halkın hepsi Muhammed (S.A.V.)'in bayrağı altındadır!» Bu bayrak dünyada Hz. Muhamme-d'in getirdiği şeriat, ilim ve fazilettir. Âhirette ise mü'minleri altına alacak nurdan bir sancaktır. Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri dervişin az-çok arif bir kişi olduğunu bildiği için ona şöyle dedi:

«ALLAH'a andolsun ki benim bayrağım Mu-hammed (S.Â.V.)'in bayrağından daha büyüktür! Benim Bayrağım nurdur. Altında bütün insanlar ve cinler ve peygamberlerden olanlar bulunuyor.»

8. Beyazıd’ın mütekebbirlik şirki (S.265)

«Benim bir benzerim ne gökte bulunur; ne de benim sıfatımın bir benzeri yeryüzünde bilinir!»


9. Sapık Beyazıd’ın Rabbimizle alay etmesi, (S.284)

Bâyezid-i Bestâmî (K.S.) Hazretleri bu hakikati dile getirirken diyor ki:
«Bir defasında mânâ âlemine yükseltildim. Manevî alanda bir yolculuk yaptım. Rabbimin huzurunda durdum. Bana buyurdu ki:
— Bâyezid! Halk seni görmek istiyor..
— Ama ben onları görmek istemiyorum, dedim. Sen Rabbim, mutlaka benden görünmemi istiyorsan, elbette ki sana muhalefete gücüm yoktur. Beni kendi VAHDANÎYYETÎNLE süsle, tâ ki o vaziyette beni görsünler. Ve görünce de o görülen sen olasın!. Ben orada olmayayım..
Nitekim öyle oldu: Cenâb-ı Hak beni tutup süsledi ve yükseltti. Sonra da: «Halkın önüne çık» buyurdu. O'nun huzurundan ayrılıp bir adım attım, ikinci adımı atmaya hazırlanırken baygınlık geçirdim. Bunun üzerine Rabbim seslendi: «Benim dostumu bana çevirin. Çünkü o bensiz sabredemez.»

Beyazıd Bestami ve İslam tasavvufunun özü - Celal Yıldırım, Demir Kitabevi, İstanbul-1978



Beyazıd-ı Bestami'nin küfür ve şirk sözleri (S.156)

Beyazıdı Bestami'den örnek verecek olursak, o şunları söyler :
"Öyle bir deniz geçtim ki, Peygamberler onun kıyısında durdu.", ''Cehennem dediğin nedir ki? Onu görsem hırkamın ucuyla söndürüveririm.", "Kendimi noksan sıfatlardan tenzih ederim." Ne de büyük zuhurum var.(144)
ALLAH beni bir defa yükseltti, önüne oturttu ve bana şöyle dedi:

Ey Ebû Yezid, yaratıklarım seni görmeyi arzuluyorlar." Bunun üzerine ben dedim ki; "Beni vahdaniyetinle donat ve Sen'in benlik elbiseni bana giydir ve beni ehadiyetine yükselt, ta ki, yaratıkların beni gördüklerinde diyebilsinler: "Seni (yani ALLAH'ı) gördük ve Sen O'sun" Fakat Ben (Ebû Yezid) orada olmam", Hak'kı Hak'la gördüm, ve bir zaman Hak'da Hakla birlikte oldum. Ne nefes, ne dil, ne kulak, ne başka birşey vardı. Vakta ki, Tanrı kendi nurundan bana göz verdi, o zaman O'na O'nun nuruyla baktım ve O'nu kendi bilgisiyle gördüm, O'nun lûtfunun diliyle, kendisiyle görüştüm: "Seninle benim hâlim nasıldır?" dedim. Bana , Ben seninle senim. Senden başka ALLAH yok" dedi...

Vahiyden Kültüre - Celaleddin Vatandaş, Pınar yayınları, İst-1991 - Beyazıd-ı Bestami'nin küfür ve şirk sözleri (S.156)
__________________
Enam sur. 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğunauyarsan, seni Allahyolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
gavs isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla