Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. February 2013, 05:23 PM   #46
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.017
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Aleykümselam,

Değerli dost1,

Müslüman tanımızın kapsamı bakımından yazınıza itirazım dışında diğer kısımlarda belirttiğiniz gibi, imansızlarla mücadele ve davetlerdeki yöntemlerle ilgili kurandan delillerle yaptığınız anlatımı aynen kabul ediyor ve şahsen böyle de yapmaya çalışıyorum.
Allah razı olsun. "Müslim/müslüman" sözcüğünü biraz daha açmamıza vesile oldunuz.

" Müslüman" sözcüğünün aslı "müslim"dir. “Sağlama alan” demektir. İslam olan kişilere denilir.

الإسلام[islâm] sözcüğü, “berâet/uzak tutma; korkudan, kuşkudan, beladan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, kavgadan savaştan, ağrıdan, sızıdan, maddî ve manevî sıkıntılardan, zayıflıktan çürüklükten… tüm olumsuzluklardan uzak olma" anlamındaki س ل م(s-l-m) kökünden türemiş if‘âl kalıbında mastar bir sözcük olup isim ve mastar olarak kullanılır. Günlük yaşantımızda sıkça kullanılan "[b]sâlim, selâm, teslim" de bu kökten türetilmiş sözcüklerdir.

Bu kök harflerden türetilen islâm kalıbı, “sağlamlaştırma” (dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaştırma) demektir.

slâm dini" de, “insanları sağlamlaştıran din” [dert, tasa, savaş, zayıflık, manevî hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp sağlama, güvenceye alan ilkeler] demektir.

İslam olana da müslim/müslüman denilir.

Hucurat;14: Kaletil a'rabu amenna* kul lem tu'minu ve lâkin kulu eslemna ve lemma yedhulil iymanü fiy kulubiküm* ve in tutıy'ullahe ve RasûleHU layelitküm min a'maliküm şey'a* innAllahe Ğafurun Rahıym;

Bedevî Araplar, "İman ettik!” dediler. De ki: "Siz "İman etmediniz", ama 'eslemnâ'/müslim olduk (sağlamlaştırdık; kendimizi sağlama aldık) deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez." Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!


Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ancak; burada ne davet etme vardır, ne de mücadele etme vardır.Sadece bir durum tespiti vardır. Bu ise kurandan deliller getiren müslümanlardan olan bizler ile, kurandan delil getirmeden yine müslüman olan diğer kardeşlerimizin uyuşmazlığıdır.

Bu tür ortamlarda aslında bizleri rahatsız eden ve geren durumlarda bizzat iki tarafında müslüman olmakla birlikte, kur'andan delil getirmeden konuya ters iddilarda bulunmasıdır.

Yoksa karşı taraf olarak müslüman olmayan birinin iddiaları olsa idi, gayet tabi onun kurandan delil getirmesi de beklenilmeksizin, konu anlatılmaya çalışılırdı.

Şimdi, sizin müslüman tanımızdan farklı olarak bir hususu açıklayarak yazımı bitiriyorum.

Müslüman, Allah'a (dini islama) teslim olan kimsedir. Bu kimse gerek islama yeni giren biri olabileceği gibi gerekse de islamı iyi bilen ve yaşayan biri olabilir. İşte islamı iyi bielrek yaşamaya devam eden birisi artık mümin olmuş demektir.

Bu durumda, Mümin de müslüman tanımının kapsamına girer. Ama, diğer müslümanlardan üstün derecede müslüman olarak kendisine mümin denilir.

Saygı ve sevgilerimle...
aorskaya
Değerli Kardeşim hepimiz de Allah'ın İslam Dinini/Hak dinini, açığa çıkararak zaman içerisinde "İslam etiketi" vurulmuş dunillahlarca oluşturulan sahte dinlerin açığa çıkmasına uğraşmıyor muyuz? Bu yapılanlar insanlık için çağrı/davet değil midir?


"İslam dinine çağrı De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat Kendisi beslenmeyen Allah'tan başka velî mi edineyim?” De ki: “Ben İslâm kişilerin ilki olmakla emrolundum.” Ve sen sakın Allah'a ortak koşanlardan olma!" (En‘âm/14)

"De ki: “Benim salâtım [sosyal desteğim], ibâdetim, hayatım ve ölümüm sadece Kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En‘âm/162-163)

"De ki: “Ben kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi.” De ki: “Şüphesiz Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.” (Zümer/12-13)

Değerli Kardeşim!

"Cihad", İslam dinin temel sabitelerinden biridir. Günün şartlarına göre Kur’an (bilgi) ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir.

Daha açık bir ifade ile Cihad, Allah tarafından kullarına verilmiş olan “bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri" Allah yolunda; Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve yayma, tanıtmak için kullanmak, o yolda kuvvet harcamaktır. Bu da bilgi, beden ve mal ile yapılır.

İslâm dinin tanıtılması Kur’an’ın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. Bu faaliyetinin adı “ilim ile cihad”dır. Buna “Kur’an ile cihad” da denilir.

Ayette Kur’an ile cihadın “Büyük cihad” olarak nitelenmesi, Allah’ın ilim ile cihad konusuna ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

Allah’ın insana ihsan etmiş bulunduğu mal ve servetin Allah yolunda harcanması mal ile yapılan cihaddır. Bilindiği gibi dünyada her iş para ile yapılmaktadır. Hakkın korunması ve zafere ulaşılması da yine paraya bağlıdır. Bunun için mal ile cihadın önemi de çok büyüktür.


“Ey inanmış olan kimseler! Size, sizi can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir ticaret göstereyim mi?
Allah’a ve O’nun elçisine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla çaba harcayacaksınız. İşte bu, eğer bilirseniz, sizin için daha iyidir: Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki hoş meskenlere girdirir. İşte bu, büyük kurtuluştur. “Saf, 10-12


“De ki; eğer ki babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, O’nun elçisinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyiniz. Ve Allah fasıklar kavmine doğru yolu göstermez. “Tövbe; 24:


“Müminler ancak, Allah’a ve O’nun elçisine iman edenler, sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimseledir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.” Hucûrât, 15:


“Hafif techizatla, ve ağırlıklı olarak sefere çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” Tövbe; 41:


“Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlara fazlalıklı kıldı. Ve Allah onların hepsine “En Güzel”i vaad etmiştir. Ve Allah mücahitlere, oturanların üzerine büyük bir ecir fazlalaştırmıştır: Kendi katından dereceler, bir mağfiret ve rahmet. Ve Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” Nisa 95, 96:
Ayrıca şu ayetlere de bakılmalıdır:
Al-i Imran 142, Tevbe 16, 19, 20, 24, 73, 88, Bakara; 218, Muhammed; 31, Enfal, 72, 74, 75, Nahl; 10, Ankebut; 68, Maide; 35, 43, Tahrim 9, Hacc; 78.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (14. February 2013), merdem (15. February 2013)