Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13. January 2015, 01:49 PM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamün aleyküm Değerli Kardeşlerim,

Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Allah Razı olsun.

Kur'an'ı daha iyi anlamak için nüzul sırasının bilinmesi gerekmektedir.

Mushaf diye bildiğimiz ve Halife Osman tarafından tertip ettirilen Mushaf'taki tertip sahabenin içtihadıyla oluşturulmuştur.

Kur'an hakkında yeterli birikimi olanlar için bu sahabe içtihadıyla oluşturulan sıra önemli değildir.

Ancak, Kur'an ile yeni tanışacak insanlar için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün olmamaktadır.

Bu resmi sıra ilk okuyan insanların kafasının karışmasına neden olmaktadır. Özellikle meallerde hata da varsa bu olumsuz tepkilere neden olmaktadır.

Çokca şahit olmuşumdur ki Kur'an'ı iniş sırasına göre okumalarını önerdiğim tüm kardeşlerimiz, daha önce anlam veremedikleri çoğu şeyin anlamlı hale geldiğini söylemişlerdir.

Değerli Kardeşlerim,

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah:

Bakara 23:"Kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın."

Tövbe 64:"İkiyüzlüler, kalblerinde olanı haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: «Alay edin bakalım, Allah çekindiğiniz şeyi ortaya koyacaktır.»


Tövbe 86:"«Allah'a inanın ve Peygamberinin yanında savaşın» diye bir sure inmiş olsa, onların gücü yetenleri sizden izin isterler ve «Bizi bırak oturanlarla beraber kalalım» derler."

Tövbe 127:"Bir sure inince, «Sizi bir kimse görüyor mu?» diye birbirlerine bakarlar, sonra dönüp giderler. Anlamaz bir güruh olmalarına karşılık Allah onların kalblerini imandan döndürmüştür."

Yunus 38:"Senin için, «Onu uydurdu mu?» diyorlar. De ki: «Onun surelerine benzer bir sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.»"

Nur 1:"Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik."

Muhammed 20:"İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!"

Hud 13:"Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki: «Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.»


Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen,"
Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen,"

diye buyuruyor.

Bu ayetlerde sözedilen sayfalar bu gün elimizde olan sayfalar mıdır?

Bu ayetlerde sözedilen sureler bu gün için 114 adet diye bildiğimiz sureler midir?

Ne yazık ki bu sorulara cevabım hayır olacaktır.

Bu gün elimizde bulunan Mushafın sayfaları hattatların yazdığı sayfalardır.

Bu gün 114 adet olarak belirlenmiş sureler de yukarıdaki ayetlerde geçen sure değil yıllar sonra sahabenin içtihadıyla belirlenmiş surelerdir.

Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan Mushaftaki tüm ayetler aynen Allah'ın Resul'ü Muhammed'e (selam olsun Ona)inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Mushaf Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir. Bu nedenle de surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır.

Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır.

Kur'an, bilindiği gibi bir kerede toplu olarak inmemiştir. Kur'an, iyice sindirilsin, ortaya çıkan her problem çözülsün vb nedenlerle parça parça inmiştir.

Furkan 32:"Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Kur’ân o'na bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” de dediler. Biz, onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle parça parça indirdik. Ve Biz, onu tane tane/ birbirine karıştırmadan vahyettik."


Furkan 33:"Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim."

Parça parça inen ayetler sayfa sayfa yazılmış ve sure haline getirilmiştir.

Rabbim, İslam alemine, Kronolojik olarak parça parça inen ayetleri arka arkaya getirerek yeniden tertiplemeyi nasip eder.İnşaAllah.

Rabbim cümlemizin ilmini artırsın. Gelecek her türlü haksız itham ve yargılara karşı dayanma gücü versin. İşlerimizi kolaylaştırsın. Elhamdü liillahi Rabbil Alemin.

Kur’an ilahi kitaptır. Kendisinde hiç şüphe yoktur. Kur’an Allah’ın vahyidir. Kur’an’ın bir benzeri oluşturulamaz. Kur’an asırlardır aklına işletenlere meydan okur. Kur’an gönüllere şifadır. Kur’an korunmuş kitaptır.


Hicr: 54/9O:”Zikri{Kitab)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz!”

54/9'ncu âyette Zikr'i Allah'ın indirdiği ve onu koruyacağı buyurulmaktadır. Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm inince, yazı bilenler tarafından yazılmış ve Peygamber'in işaretiyle âyetler sûrelerdeki yerlerine konmuştur. Peygamber'in vefatından altı ay sonra, dağınık halde bulunan Mushaf sayfaları bir araya toplanıp bir cild haline getirilmiş ve üçüncü halîfe Osman zamanında da yeniden derlenip çoğaltılarak başlıca eyalet merkezlerine gönderilmiştir.

Çoğaltılan Mushaflardaki ayetler Allah'ın Resul'ü Muhammed'e inen ve vahyedilen vahiylerin tâ kendisidir. Onlarda bir değişiklik ve tahrîf olmamıştır. Özel kişi mushaflarında bazı âyetlerin cümlelerinde veya kelimelerinde farklar görülür. Bazı kıraatlerde kelime hem gâib, hem muhatab, hem tekil, hem çoğul okunduğu gibi bazı kelimeler de aynı anlamı veren başka kelimelerle okunur. Ama bunlar, cümlenin anlamını değiştirecek nitelikte değildir. Bu tür cüz'î farklar, Taberî' nin Câmi'u'l-beyân'ı, Râzî' nin Mefâtîh' i, Kurtubî'nin el-Cami' li ahkâmi'l-Kur'ân'ı gibi kaynak tefsir kitaplarında gösterildiği gibi Ebû Dâvûd es-Sicistânî'nin oğlu Abdullah'ın derlediği ve Arthur Jeffery'nin yayınladığı Kitabu'l-Mesâhif'te daha detaylı olarak zikredilmiştir.

Muhammed İzzet Derveze şöyle diyor: "Kaynaklarda mevcut kanıtlar, bazı kişilerin de özel mushaflarında, Halife Osman'ın resmî Mushafındaki bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla yazıldığını gösterir. Ya özel mushaf sahipleri yanılarak bu kelimeleri yanlış yazmışlardır, ya da onların yazımı doğrudur ama resmî olduğu için Osman'ın Mushafı çoğunlukça kabul edilmiştir. Fakat kıraatlerde bu farklara işaret edildiği gibi Sicistânî de bunları Kitabında derlemiştir. Âyetin anlamı değişmedikten sonra herhangi bir kelimenin, sinonimi ile yazılmış olması, fazla bir şey değiştirmez ve Kur'ân 'ın korunmuş olduğu hükmünü de bozmaz.

"Kur'ân korunmuştur. Hz. Peygamber'den sonra, özellikle Halife Osman zamanının yazarlarından itibaren başlayan bölünmeler, ortaya çıkan fırkalar, kendi görüşlerini desteklemek, fıkıh mezhepleri de ictihadlarına destek bulmak için birçok hadîs uydurup bu sözleri Peygamber Efendimize mal etmişlerdir. Ancak Kur'ân'a uydurma âyetler sokmayı başaramamışlardır. Allah'ın buyurduğu gibi Kur'ân, bozulmaktan, tahrîften korunmuştur".(Muhammed İzzet Derveze, el-Kur'ânu'1-mecîd: s. 52-115.)

Bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla okunmasına veya bazı fiillerin kiplerinin değişmesine neden olan kıraat farkları, o zaman henüz tekâmül etmemiş olan Arap yazısının noktasız ve harekesiz olmasından da kaynaklanmıştır.

Allah, Peygamberine gönderdiği vahyini, şeytân müdâhelesinden korumuştur. Şeytân, hiçbir suretle vahy sözlerine sokulup bâtıl sözler karıştıramaz. Çünkü Allah, vahy götürmekle görevlendirdiği meleğin, bu görevini güvenlikle yapabilmesi için muhafız melekler de görevlendirmiştir. Melek, o koruyucuların gözetimi ve koruması altında vahyi getirip insan elçiye ulaştırır. Bu husus, vahy meleğinin ağzından şöyle ifade edilmiştir: 'Biz ancak Rabb'inin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Rabb'in, asla unutkan değildir." (Meryem: 44/64.)

Ayette "Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir." cümlesi, vahy meleklerinin Allah'ın buyruğundaki muhafızlar tarafından korunduğunu gösterir. "Rabb'in, asla unutkan değildir." sözü şu anlama gelir: Allah bizim aracılığımızla elçisine hangi buyrukları gönderdiğini bilir, onları unutmaz. Şayet O'nun bize verdiği herhangi bir mânâyı değiştirmiş veya tebliğ etmemiş olsak, O bunu bilir ve bizi şiddetle cezalandırır.

Aynı mânâ, Cin Sûresinde de vurgulanmıştır:

26- Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez.

27- Ancak razı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar. 28- (Böyle yapar) Ki onların, Rab'lerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allah, onlarda bulunan her şeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve her şeyi bir bir saymış(hesabetmiş)tir. (Cin: 40/26-28)

Alemlerin Rabbi olan yüce Allah, Hicr: 54/9'ncu âyette de o Zikr'i, yani temel İlâhî Kitabı kendisinin indirmiş olduğunu ve onu koruduğunu bildirmektedir. Allah, gönderdiği elçileri aracılığı ile Kitabını korumakta, ona tazelik ve etkinlik kazandırmaktadır.

Devam edecek inşaAllah.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla