Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12. July 2012, 10:17 AM   #8
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Barış.

Acaba ''şehru ramadan'' bir ay adı mıdır? Yoksa müslümanlığa adım atan müşriklerin mülk şehvetinden, yani hararetinden, kaprislerinden, bencilliğinden kurtulması için uyması gereken vahyi kurallara(Bakara-219, Muminun-4,5, Nahl-71) belirli bir zaman aralığında uyulan ''kavam'', ''itidal''e çekilmesi, bir halden bir hale, Kapitalist bir sosyal ve ekonomik yaşamdan kollektivist bir yaşama devamlı olacak bir şekilde-hayat boyu geçmesi, umre çabası mı?

Adem ''cennet''ten kovulunca, kendisine ''öğretildiklerine ve eğer bir peygamber gelirse ona uyması'' tavsiye edildiğinde ona ne denmişti Ta-Ha:118-119'da: ''acıkmaz-çıplak kalmaz, ve ne susar ne güneşten yanarsın''

Aynı anlamda birçok ayetten biri olan Hud-114. ayet diyor ki: Sabahsa sabah, akşamsa akşam geceye kalma, zekatını ver çünkü kapitalist sistemde insancıklar aç. Geceyi ve günü aç geçirmesinler. Bu nedenle de sabah salatı/yardımı övülür, çünkü insanlar bir tam gün aç kalmayacaklarından emin ve huzurludur. Bu yönde yani ramazanda, yani zorluklarda çaba sarf et

Durum bu olduğuna göre acaba Allah insanlara ''bir ay aç kalın'' der mi? Olaya üst seviye insanlar yönünden değil de alt seviye insanlar yönünden değerlendirelim. Mesela aç kalmamak için vücudunu satan kadınlar, aç olduğu için iki adet poğaça çalan, içi çektiğinden satın alma gücü olmayıp da iki tane baklava çalıp da 6'şar yıl hapse çarptırılan aç bırakılmış çocuklar yönünden, Afrika'da ellerine İncil tutuşturulup da aç bırakılanlar yönünden değerlendirelim. Bir ay boyunca bir öğün aç kalacaksınız denirse acaba ne derler? Bunlar zaten aç.

Bakara 183. ayete bakalım:

''Ey iman edenler, SİYAM(kötülüklerle toplumsal mücadele) sizden öncekilere olduğu gibi size de hükmolundu. Tâ ki KORUNASINIZ.''

''Korunasınız'' ifadesi önemli.


O halde, ''öncekilerin orucu''nu Sayın İlhami Çetin'in kaleminden ve İşaya Peygamber'den aktaralım.

''Oruçlu olma hali zühd(mülkten uzak durma), takva ve verânın(akletme yolu ile tahkiki iman sahibi olmak ve hak dinde sosyal-ekonomik yaşamın madde bağımlılığından kurtularak mülkte iştirak halinde yaşamanın) birey düzeyinden yükseltilerek, toplumculuk ve ''pozitif zühd''(itidal-kavam) olan başta devletçilik ve salavat(Havra-savm) samimi dostluk ve muttakiler kollektivizmine kadar yükseltilerek ideal olana varmak ve bu tür Salât ve bu tür oruca sabretmektir..

Orucun, bedeni aç bırakmak şeklinde yerine getirilen şekline Himyeri perhizi demekteyiz. Pek âlâ da geri kalan 11 ay ne olacaktır. Beden sağlığı açısından çoğunlukla yerine getirilen ibadet, Allah rızası gibi niyetleri pek içerdiği söylenemeyen amacı ve aracı başka olan bedeni zayıflatmak oruç tipi hak dinle çokta alakası olmayan diyet türüdür. Ortak noktalırı ise harareti düşürmektir. En basiti olan Himyeri perhizi vücuda giren kalori miktarını düşürerek harareti(Ramadan) düşürmektir. Az yemenin nefsi zaptetme açısından faydasız olduğunu kimse söyleyemez. Kaldı ki, harcayabileceği kalorinin üzerinde kalori almak ve bunu faydasız yağlara çevirmek, iliklerini semirtmek israf olduğu için de dinen güzel sayılmayan şeylerdendir. Açlığını giderecek kadar rızka sahip olmayan ve olamayan çok sayıda insan varken, bunlar bilinirken, tıkabasa ve çeşitli nimetlerle şişinceye kadar doymak dini terimiyle gadretmektir(Toplumda geçim sıkıntısı çekenler varken, refah içinde yaşamayı içine sindiren ferdiyetçilik vebası).

Himyeri perhizden sonra sırada gelen ve ibadet amacı taşıyan nefsin hevâsına-cesedin isteklerine, hayat boyu direnerek kendi tutması pratiğidir. Nitelik ve faydaların binlerce hadisten idrak ettiğimiz bu oruç tipi hakiki havra, manastır ve tekke insanının işlerini birleştirmesi, ortaklaşa yaşaması samimi dostlar(Sıdk, sadakat, sıdık…) sistemidir.

Bunun en mükemmeli ise mülkte iştirak halinde bulunmaktır. Fitneler ortadan kaldırılmıştır. Hararetten tamamen böyle kurtulunur. Hararetle yaşamak Beyt ehli olmayı ret edip, Ebna-ı Ahrar(Farmason) gibi hararet içinde, mal-mülk ihtirası/harareti içinde yaşamaktır. Özelleştirmeciler bu yolu seçenlerdir. Bunlar boşuna ramazan orucu tutmasınlar. Yani dalalet yolu olan özelleştirmelerden vazgeçip, milli servetin savm(oruç) kökünden gelen Savm’a (manastır silosu) kamusal mülkiyetinde( Beyt-Ül Mal) de birikmesi, kul haklarının zimmetinde tutarak semirmiş özel girişimcileri olmayan, yöneticileri babalar gibi tüyü bitmemiş yetimlerin mallarını satmayan, münafıkların mütedeyyin zannedilmediği hikmetli ve basiretli müminlerinin bulunduğu ideal bir sistemdir.

Zaten İdeal oruç Bakara suresinin onunla ilgili faslının en önemli ayetlerinden birisi olan ve takvanın tanımında yapıldığı Bakara 177. ayettir. Kamil manada Oruç takva üzere yaşamaktır. Bu ayet ise, takvanın toplumculuk sistemlerinde bulunduğunu bize haber verir. Sonra Allah peygamberlerinden selam ona İşeaya peygamber de orucu böyle tanımlamıştır. Yani ona orucun tanımı bu şekilde vahyedilmiştir. Duaların kabul olmasına vesile olacak oruç tipi özelleştirmelerden dönülüp, devletçiliğin yeniden ihya edilmesi ve hatta onun ötesine geçerek Umru( Manastır; manastır hayatı: Gerçek umre budur) ve "havra" iştirak halinde mülke tasarruf etme sistemine dönülerek iki yüzlülerin iktidardan uzaklaştırılmasını akıl edecek kadar imandan nasibi olanların kuracakları İslâmsal ve insansal sistemin metodudur.. Şimdi lafı daha uzatmadan, Bakara suresinde Birr kavram ve kurumuyla özdeş olan oruç tanımını hatırlatalım. Sonra eski Ahit peygamberlerinden olan İşeaya’nın oruç tanımını vererek takdiri inananlara bırakalım. Belki sözümüz fayda verir de gelecek ramazanlarda bu oruçla birlikte bütün hayat boyu oruçlu sayılan toplumcu sistemlerin kurulmasına vesile olur.

“Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır”.(Bakara-174)

“Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!”(Bakara-175)

”O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir”.(Bakara-176)

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, salatı ikâme eder, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder/karşı kor. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakîler ancak onlardır!”(Bakara-177)



Genel anlamda Mesih anlamına gelen vera içinde bir ömür yaşamak, yöntemin "havra",-"manastır", "Mescid el Haram" üzere olduğu şeklinde hak din "sosyo ekonomi politiği"nin ezelden beri tebliğ edilen hak yol olduğunu, bunda ihtilafa düşenler ve dalalete sapanlar "anti-kollektivist" yolları tercih ederek atalarının dinine uyduklarını bize haber veren takva, zühd, vera üzere yaşama şeklindeki orucu aşağıda ki ayet vurgular. Ayet zaten KORUNMA, takva yolu olarak bunun hususiyetini belirtir. (Korunmaya yukarıda dikkat çekmiştik)

“Ey iman edenler! Savm(Oruç)(Arapça orijinalinde ''siyam'' yazılıdır.Biz de yukarıda öyle verdik) sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”(Bakara-183)


Belli ve belirli günlerde/sıkıntılı günlerde, tutulan bu vasat orucu da 184. ayette niteliğini vurgulayarak rabbimiz şöyle belirtir.

“Sayılı günlerde olmak üzere ifa edilen oruca(siyam'a olması gerekir) gelince; sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde kaza eder. Savm(Oruç)tutmaya güçleri YETENLERE bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayr yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz Oruç( Savm-savma) tutmanız sizin için daha hayırlıdır”.(Bakara-184)


İslam aleminin perişanlığı ve dünyanın adalet ve merhametten uzak bir kaos durumunda bulunmasının sebebini Bakara 174. ayette bize anlatılmıştır. Gerçekten de bunun içeriğini bilen din bilginleri niçin demezler ki, bu orucunuza devam edin, nusukları ibadete çevirin, Bakara 184. ayet bunu bırakmamızı değil, devam etmenizi emretmektedir. Ama Bakara 183. ayette bize bildirilen Salât-Salâvat içersinde yaşamanın gerekliği, ulusal değerlerin müşterek savma(silo, Beyt ül mal, müşterek hazine…) orucu mükemmelleştirmenin yolunun ezilenlerin olmadığı bir yaşamı açıklamaları gerekir. Bu oruçlu olma hali, sömüreni bulunmayan bir haktanır toplum oluşturmayı hedefleyerek yaşam biçiminin veraya göre oluşmasını ve minhacın(metodun-sistemin) bunun üzerine oturtulmasının ezelden beri emredildiğini bakara 183. ayete insanların dikkatini niçin çekmezler. Nitekim, bu tür orucu tutmayanları bakınız neredeyse üç bin yıla yaklaşan bir zaman önce ayet nasıl kınamaktadır. Hangi orucun kamil manada olduğunu ve en makbulü olduğunu İşeya peygambere Allah söyler. O da, gerçeği diğerleri gibi gizlemeden, halkın tehdidinden de kınamasından da korkmayarak ikiyüzlülerin suçlarını yüzlerine vurur.


ÖNCEKİLERİN ORUCU:

İŞEYA PEYGAMBERE TEKAMÜL ETMİŞ ORUCUN TANIMINA İLİŞKİN VAHYEDİLEN AYETLER.

Bunu öğrenmek için İşeya peygamberin kitabının 58. Babında, buna ilişkin açıklamalar vardır.Bu Babın 1 ila 8. ayetleri arasında bu konu yer almaktadır. Şöyle ki;

“Yüksek sesle çağır. Esirgeme sesini. Boru gibi yükselt ve Yakup evine SUÇLARINI BİLDİR “

“ Halbuki her gün beni arıyorlar(Rızamı arıyorlar). Ve yollarını bilmekten hoşlanıyorlar.ADALET ETMİŞ ve Allah’ın hükümlerini bırakmamış bir millet gibi, benden doğru hükümler soruyorlar.Allah’a yaklaşmaktan hoşlanıyorlar “

“Niçin oruç tuttukta görmüyorsun, canımızı( nefsimizi) alçalttıkta bilmiyorsun diyorlar”

“İşte siz orucunuz gününde işiniz peşindesiniz(şahsi işlerinizi kovalıyorsunuz, ferdiyetçi bir toplumsunuz) bütün işçilerinizi sıkıştırırsınız.(verimi arttırmak ve çok kâr etmek için az ücret çok iş istersiniz…) “

“İşte siz kavga ve çekişme için ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz (rekabet ve yarışı bırakmadınız, sureti haktan görünmek, göz boyamak için ) bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki,yüksek yere ( Allah katına) sesinizi işittiresiniz.”

“BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ, İNSANIN CANINI ALÇALTACIĞI GÜN (nefsinin kibrini ve hevâsını kırmak, Kânit olmak,mütevazı olmak..) böyle mi olur. Saz gibi başını iğmek ve altına çul ve kül sermek mi? Buna mı oruç, Rabbe makbul gün diyorsunuz?”


Bu eleştirilerden sonra Allah tıpkı Bakara 177. ayetteki Oruç tanımını yapıyor.

“KÖTÜLÜK ZİNCİRİNİ AÇMAK, BOYUNDURUK BAĞLARINI ÇÖZMEK, EZİLMİŞ OLANLARI HÜR OLARAK KOYVERMEK (işçi olarak sıkıştırıp çalıştırmak değil onları iş sahibi yapmak) VE HER BOYUNDURUĞU KIRMAK. BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ BU DEĞİL Mİ ? “

“KENDİ EKMEĞİNİ (ihtiyaç içinde iken,dolup taşıp meleleşmeden kendisine lâzım olduğu halde onu diğerkamlılıkla başkasına veren îsâr sahibi…) AÇ OLANLA PAYLAŞMAK( zengin olup vardan değil, ancak kendine yetecek kadarken bölüp vermek) YURTSUZ DÜŞKÜNLERİ KENDİ EVİNE GETİRMEK ( yolcu ve yolda kalmışlar) VE ÇIPLAĞI GÖRÜNCE ÜSTÜNÜ ÖRTMEK VE KENDİ ETİNDEN OLANDAN (adem oğlundan insan cinsinden) KAÇINMAMAK DEĞİLMİ ?



Dikkat edilirse son paragrafta aynen Bakara suresi 177. ayette önemle vurgulanan Birr tanımlanmaktadır. Zaten Araf-157. ayet bize Kuran’ın iniş sebebinin ve Resulullah’ın gönderiliş sebebinin ezilenlerin esaret zincirini kırmak olduğunu açıklar. Bu zincir özelleştirme zinciridir. Sosyal devletten uzaklaşmak dalalettir. Adalet ve rahmet kamulaştırmak ve insanların geleceğini toplumun birbirine karşılıklı kefil oldukları Beyt ehli olarak yaşamasının yolunu açmak ve sistemini kurmaktır(Kureyş suresi). Bunun zıttı ise, hürriyeti hararetli olmak olarak algılayarak bina ehli(Özel mülkiyete ağırlık vermek) olmaktır. Oysa bize emanet edilen iki şeyden birisi Kuran, diğeri bina ehli olmayı terk ederek Beyt ehli olmak, cimrilik olan liberalizm-Kapitalizmi terk ederek sadık dostlar toplumunu oluşturarak, üzerinde insan ve kul(canlı cansız varlıkların) hakkından zerre bile taşımadan ahirete göçmektir(Leyl-17.18.19). Bunun yolu da yine Leyl suresinin 5,6,7, ayetlerinde gösterilmiştir. Özel mülkiyetin sınırlanması ve işlerin birleştirilmesidir. İşlerin ayrı ayrı olduğu liberalist kapitalist sistem ve özelleştirmecilik işlerin ayrı ayrı , amaçların ayrı ayrı ve kalplerinde ayrı ayrı olmasına sebep olan hal Kuran’da Usr- kapitalizm olarak tanımlanıp bundan kaçınılması emredilmiştir(Leyl-4)

Sagılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (28. April 2021 Saat 01:13 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla