Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18. June 2012, 01:39 AM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Galip yetkin Kardeşim!

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Halil Ay. Dostum Dost1.

Neden ''dostum'' Dost1 diyorum. Yazdıklarınız dolayısı ile size değil, yazdıklarınıza eleştirel bir yönden baktığım ve tefekkür sağladığı için.
Değerli Kardeşim!
Günümüz Türkçe’sinde tenkid yerine kullanılan “eleştiri”; bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla yapılan incelemenin adıdır ve böyle de tanımlanmaktadır.

Biliyor musunuz? Kur’an mükemmel bir tenkid/eleştiri kitabıdır. O, yanlış olan her şeyi tenkid eder/eleştirir. Hatır gönül adına hiçbir yanlışa göz yummaz, savsaklamaz. Çünkü yanlış karşısında sessiz kalmak, yanlışa ortak olmak anlamına gelir. En azından yanlışın devam etmesine sebep olur.

Arapçada ‘ne-qa-de’ (kaf harfi ile) fiili para v.b. şeylerin iyisini kötüsünden bilip ayırt/temyiz etmeye denir. "İn-te-qa-de" fiili bir şeyin kusurunu göstermek, ayıbını ortaya koymak demektir. Bir kelâmı tenkid etmek, içindeki kusurları ayıklayarak, sözdeki güzellikleri ortaya çıkartmak demektir. Tenkid edene münekkid/eleştirmen denir.

Allah razı olsun. Olması gereken de bu yaptığınızdır. Münekkid/eleştirmen olabilmek gerçekten zordur. Gerçek anlamıyla yapıldığında da güzeldir. Yazanın yazdıklarındaki, konuşanın konuşmalarındaki kusurların ayıklanarak yazı ve konuşmadaki güzelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Buna vesile olduğunuz için sağolun.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Şimdi de bu ''mehir'' hakkında, hukukçu mantığı ile bir tenakuz dile getireyim.

Müslüman, islamın havrasıyla, manastırıyla, karyesiyle, genelde ''mescid el haram''ı veya İbrahim Peygamber'in dayanağını geliştirdiği ''Beyt'ül Atiyk'' ile, Peygamberimizin Medine'si ile gerek sosyal gerek ekonomik yönden toplumcu bir sistem ile güvencededir.
Doğrudur. Ancak günümüzde halkı müslüman olan ülkelerde Allah’ın belirttiği kıble/hedef strateji olan salatın ikamesi zayi olmuştur. Bu nedenle toplumcu sistem yoktur ki, güvencesi olsun.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu sistem Allah'ın önerdiği sistem olduğundan, bu sistem içerisinde yaşayanlar Allah'a güvenmektedirler. Toplumdaki her fert-kadın erkek- infak sistemiyle, her konuda itidal ile güvendedir. Bu sistem içinde yaşayanların yani müslümanların ''ekstra''dan bir garanti, ''mehir'' denilen ayrı bir güvence talebi ile Allah'a güvenmemek olgusu yani bu mehir ile putperestlik olgusu doğmaz mı?
Allah’ın önerdiği sistemde aydınlanma vardır. Bu sisteme gerçekten güvenenler bu sistemi oluşturmak için çabalarlar. Salatı İkame kurumlarını en iyi şekilde oluştururlar. Bu sistemde yetişen kadın ekonomik yönden güçlü olduğu için “dul kaldığındaki iddet süresi” için korunma sağlayan bir mehir( الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور – ucûr) almaz ve sunulanı da bağışlar.
Ekonomik gücü olmayan ve salat kurumlarının oluşturulmadığı bir sistemde güvenceden yoksun kalan kadının bedel istemesi Allah’a güvenmemek değil Allah’ın koyduğu ruhsatı kullanmaktır. Zaruretler kalkınca ruhsat da terkedilir.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Biliyoruz ki islam, islam öncesi kullanılan ve toplumda yerleşmiş ifade ve kurumların içeriğini ve manalarını değiştirerek kendi içerisine almıştır. Mehrin de buna tabi tutulmuş olması muhtemeldir.
Mehir( الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور – ucûr); ekonomik gücü olmayan ve dul kalan kadınların kapı önüne konulmasının getirdiği sıkıntıları çözmeye yönelik bir devrimdir. Kadın isterse almaz ve bağışlar.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İşte ben bu nedenle ''mehrin'' evlilik düzeni içinde eşlerin yalnızca kendilerini kendi aile düzenlerini ilgilendiren islami prensiplere uygun, ailenin düzeni için despot olamayan kadına fazladan bazı yetkiler verilmiş bir aile düzeni getirmeleri olarak düşünüyorum.

Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Değerli Kardeşim! Ne diyebilirim ki, Allah ne dediyse o.
Dikkat ettiyseniz ki, etmişsinizdir.”
"Evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para" için Kur'ân, الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور - ucûr, sözcüklerini kullanır.” demiştim. Bu durum halk arasında “mehir” sözcüğü ile belirtildiği için mehir sözcüğünü kullanıyorum.

Allah, kadınların geçimleri, erkekler üzerine yüklenmiştir. Böylece kadınların dağ-taş geçim temini peşinde koşmaları ve tek başlarına seyahate çıkmaları neticesinde taciz ve tecavüze uğrama riski ve istismar edilme olasılığı ortadan kaldırılmıştır. ( Nisâ Sûresinin 34. Âyeti )

Allah, kocalara: “Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] mehirlerini seve seve veriniz. Artık kendileri ondan[alacaklarından] bir kısmını size hoş ederlerse [ikramda bulunurlarsa] de onu afiyetle, çekinmeden yiyiniz(Nisâ Sûresinin 4. Âyeti) "ve Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır “(Nisâ Sûresinin 25. âyeti) diye buyurmuş ve ancak mehire muhtaç olmayan kadınların mehiri kocalarına bağışlamalarına da izin vermiştir.


İsterseniz Kur’an’da bu durumun belirtildiği ayetlere birlikte bakalım.

(Bakara: 236–237) Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Ma'rûfa göre kazanç, Muhsinler [iyilik-güzellik üretenler] üzerine bir borçtur. Ve eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ve bağışlamanız takvâya daha yakındır. Aranızdaki fazlalığı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir.
(Nisâ: 4) Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] mehirlerini seve seve veriniz. Artık kendileri ondan [alacaklarından] bir kısmını size hoş ederlerse [ikramda bulunurlarsa] de onu afiyetle, çekinmeden yiyiniz.

(Nisâ: 23–25) Size, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız –birleşme yapmadıysanız bir sakınca yok size–, kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları ve iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz –eski yapılıp geçenler hariç–, yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [nikâhlı kadınlar] da haram kılındı. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla, muhsanlaşacak [evlenecek] kadın aramanız size helâl kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır. Ve sizden her kim hür mü'min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin malik olduğu mü'min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. Ve Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizin bazınız bazınızdandır. O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin malik olduklarını] nikâhlayın ve örfe uygun bir şekilde ücretlerini [mehirlerini] verin. Sahiplenildiklerinde fahişe işlerlerse, o zaman onlara hür kadınlara verilen azabın yarısı verilir. –İşte bu sizden günah işlemekten ürperen kimseleredir.– Ve eğer sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

(Mâide: 5) Bu gün size temiz olan şeyler helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin de yemeğiniz onlara helâldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak –onlara ücretlerini/mehirlerini ödediğiniz takdirde– size helâl kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, âhirette hüsrana uğrayanlardandır.

(Ahzâb: 50) Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, sana, ecirlerini [mehirlerini] verdiğin eşlerini helâl kıldık.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
sevginur (6. November 2012)