Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. October 2008, 03:34 PM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Tabi bu hareket bu kadar etkin olursa bu işe Allah’ın karışmaması ve bazı uyarılar yapmaması düşünülemez. Babil hakkında ve özellikle kendileri için iyi bir büyücü üstat sandıkları Hz. Süleyman hakkında yapılan ikazı Kabalacıların iyi okumasını tavsiye ederiz:
102-(Yahudiler Allah’ın kitabını bırakarak sihir yapmaya başladılar ve) Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tabi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kafir olmadı. Lakin şeytanlar kafir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Harut ile Marut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı.” (Bakara-1)

Yahudi Mistizmi’ne göre, Tevrat’ın herkesin anlayabileceği, bir açık anlamı vardır, bir de “Adam Kadmon-İnsanı Kamil” seçkinlerin anlayacağı gizli bir anlamı. Kuran için de benzer şeyler söylenir.

Bütün bunların niye söyledik, konuyla ne alakası var. Şimdi asıl konuya girmek için önce bir kapı aralamak gerekiyordu. Tamam Kabala’da eski gizemli pagan inançlar ve yukarıdaki Tanrı- ışık-evren-insan anlayışı var ama, bunlar buz dağının görünen ve bizi yanıltan kısmıdır.

Mistik yoga gibi sıradan insana ve entel sosyeteye sunulan kısmı.

Gelelim işin asıl özüne. Kabalacılara göre aslında Tevrat’tan önce, daha insan yaratılmadan Kabala vardı. Melekler Adem cennette yaratıldığında ona Kabala’yı öğretti. Kabala’da en önemli bilgi yaşam ağacıdır. Adem’den diğer peygamberlere nakledildi. Hz. İbrahim bu sırları Mısır’da biraz açtı ve büyük bir medeniyet ortaya çıktı. Bu sırları Mısır’da öğrenen Hz. Musa sonunda bunları Tevrat’a şifreledi. Hz. Süleyman özellikle bu sırları çözdüğü için cinlere hükmetti, hayvanların dilinden anladı vs. İşte Tevrat’taki bu sırlar ancak Kabala’yla çözülebilir. Kabala bu sırların bir anahtarıdır. Tabi bu sırları ancak üstat kişiler çözebilir. Bu sırlar Adem’e, yani insana, iyiyi kötüyü bilme ve Tanrı gibi olmanın sırlarını da kapsıyordu. Yasak meyva ve yaşam ağacı aydınlanmanın, Tanrı gibi ölümsüz olmanın bilgisiydi. Peki şimdi de insana Cennet’te verilen bilgiyi ve Tanrı gibi ölümsüzlük sağlayan hayat ağacını hangi meleğin verdiğini Kuran’dan okuyalım:

“120-Ama şeytan ona vesvese verip: “Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” dedi.” (Taha-20)

Eğer ölümsüzlük bilgisini veren melek, Kuran’da yukarıda tanımlanansa durum son derece karışık. Gerçi Kuran-Araf-20′de şeytan insanı, “melek olma ve cennette ebedi kalma” vaadiyle kandırdığı belirtilir.

Yasak meyveden yeme ve Tanrı gibi olma ise Tevrat’ın iddiasıdır ve insanı kandıran yılandır. Tevrat’ın Yaratılış-2,3 bölümlerinde, hayat ağacının meyvasından yeme ve Tanrı gibi olma olayı, Tanrı kendi ağzıyla da doğrulamaktadır (Yaratılış-3:22). Yılan ve Şeytan’ı bir kabul edip işi bunları kutsamaya kadar götürenlerin varlığı görülmektedir.

Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın kaynaklarını okuyan akıl sahibi bir insan, bu mücadelenin nelere vardığını görmez mi? Bunun farkında olan Ortodoks Yahudilik te bu tür gelişmelere direnmektedir.

Yahudi Dini’ndeki mistik eksiklikleri giderme amacıyla Kabala’nın kullanılması bir ölçüde haklı görülebilinir. Ama birilerinin saf tevhid ve vahiy anlayışını bozacak bir şekilde Yeni Dünya Düzeni’nin yeni Pagan Dini için Kabala’yı kullanmasına dikkat edilmelidir. Sanırım Masonluğun Mısır ve Yahudi kökenleri ile aydınlanma anlayışı şimdi daha iyi anlaşılmıştır.

Yahudilikte benzet-benzeme prensibi vardır. Böylece bir çok ülkelerde yaşadıkları toplumun dinine rahatlıkla girerler. Hz. İsa döneminde zalim Roma’yı Hıristiyanlıkla dize getirmişlerdir. Bunu Yahudi yazar Marcus Eli Ravage, Century dergisinin Ocak-Şubat 1928 sayısındaki iki makalesinde itiraf eder. Bu yazara göre Hıristiyanlık kasıtlı olarak Roma toplum anlayışına uydurularak, Romalılar tarafından kolayca kabul görecek hale döndürülerek, hem Hz. İsa’nın öğretilerinden kurtuldular, hem de Roma etkisizleştirilmiş oldu.

Zaten Pavlus’un yaşamına bakarsak, başta İsa’ya düşman. Hz. İsa’nın ölümünden sonra birden “İsa’yı gördüm. Bana vahiyler gönderiyor” diyerek, Hz. İsa’nın öğretilerine ters, Romalıların öğretilerine yakın bir anlayışta din sunuyor. Bu yüzden Hz. İsa’nın gerçek havarileriyle çatışmaya giriyor. Böylece Tevrat’ın aslını bozan Yahudiler ve özellikle Kabalacılar, Hz. İsa’nın doğru öğretilerini de, aynen Tevrat’ta olduğu gibi, yine aslından saptırmışlardır. Yani bir taşta iki kuşu vurmuş oluyor. Zaten Pavlus’un mektupları baştan aşağı batıni-ezotorik yorumlardan oluşur. Ayni yazar Yuhanna’nın Vahyi içinde yine Kabalistik anlayışla Roma’nın yıkılışını anlatarak, Yahudilere ümit verdiğini yazmaktadır. İncil’in bu son bölümü günümüzde Mesih’in gelişi ve Armagedon Savaşı kehanetlerinin temelini oluşturur .37
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla