Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. December 2010, 03:35 PM   #2
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.017
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

B- Dinlerarası Diyalog

Dinlerarası diyalog kavramı, aslında Türkiye”de bu şekliyle kullanımı, Vatikan resmi dokümanları açısından doğru bir kullanım değildir. Doğrusu, dinî diyalog veya dinîlerarası diyalog olmalıdır; çünkü Vatikan”ın kullandığı kavram İngilizcesiyle interreligious dialog”tur. Dinlerarası diyalog, dinlerin kendilerinin diyalog yapamayacağına göre, zaten anlamsızdır. Dinlerarası diyalog adıyla yürütülen faaliyet için kullanılan diyalog kavramı, tesadüfen seçilmiş olamayacağına göre, yukarıda kısaca anlattığımız hangi anlamıyla seçilmiştir?


Diyalogun hangi anlamı benimsenerek seçilmiş olursa olsun, neticede diyaloga taraf olanların ortaya atıp tartıştıkları bir mesele olması lazımdır. Taraflar mesele hakkında birbirlerini etkilemeden sadece görüşlerini izhar edip geçiyorlarsa, zaten bu diyalog olmaz. Birinde olmaz diğerinde birbirlerini etkiliyor veya Hegelci anlayışta olduğu gibi farklı görüşlerini sentezliyorlar ise, diyalog mantığına göre zaten bunlardan birisi olması gerekir, kim doğru veya kim yanlış olacaktır?

Örneğin İslâm hıristiyan diyalogunu düşündüğümüzde, bir yanda İslâm ve müslümanlar, diğer yanda hıristiyanlık ve hıristiyanlar vardır; sonuçta hangi konu tartışılırsa tartışılsın, madem diyalog mantığı taraflardan birisinin kazançlı diğerinin zararlı çıkmasını öngördüğüne göre taviz veren kim oluyor? Diyelim bazen bir taraf, bazen diğer taraf. Bu durumda taraftarların, doğrulanıp yanlışlanabilen kabul ettikleri inançlarına, dinî inanışlarına iman etmelerinin anlamı ne olabilir? Bu durumu örtbas etmek için özellikle hıristiyanlar biz kelâmî/teolojik ihtilaflı konularda değil, İslâm”daki ve Hıristiyanlık”taki veya genel olarak dinlerdeki ortak ahlâkî ve manevî değerler üzerinde diyalog yapıyoruz diyorlar.

Böyle olduğunu kabul etsek dahi, bu diyalog olmaz monolog olur. Kaldı ki hangi konuyu
tartışırsanız tartışınız bunun doğrudan veya dolaylı olarak kelâmî konularla ilgisi vardır. Öte yandan yaklaşık 30 yılı aşkın fiilî diyalog geçmişinin bugün geldiği noktayı değerlendirdiğimizde, tam aksi bir durumla karşı karşıyayız.
Diyalogcu müslüman kesimin söylemlerine, yazıp-çizdiklerine baktığımızda İslâm”ı diğer bütün dinlerden ayıran en temel akide Tevhid”i bile neredeyse Teslis”in vaftiz suyuyla sulandırma aşamasına geldiğini görüyoruz. Konuyla ilgili diyalogcu müslümanların geldikleri noktayı ve verdikleri tavizleri başka bir yazının konusu yapacağımızdan burada daha fazla bir şey söylemek istemiyoruz. Bu açıdan baktığımızda yapılan gerçek anlamıyla kuşkusuz diyalogdur. O halde bu faaliyetler için seçilen diyalog kelimesi tesadüfen değildir. Bu arada dinlerarası diyalog kavramıyla ilgili başka bir konuya da işaret etmede fayda vardır.
Türkiye”de dinlerarası diyalog olarak bilinen bu kavramın, Vatikan”ın resmî kullanımı ile tam böyle değildir. Vatikan”ın kullanımı, Dinîler veya Dindarlararası Diyalog”tur: Interreligious Dialogue. Aslında bu Vatikan kullanımı birçok açıdan daha doğrudur. Her şeyden önce dinleri diyaloga sokan din mensuplarıdır; dinlerin kendisi değildir. İkinci ve daha önemli bir neden, kavramı böyle kullanmakla hıristiyanlar, her vesileyle söyledikleri ve diyalog sürecinde de zaman zaman ifade ettikleri gibi, insanlığın tek kurtuluş dinin hıristiyanlık olduğunu öne sürdüklerinden hıristiyanlığı hiçbir dinle eş tutmak istememeleridir.
Konuyla ilgili başka önemli bir noktaya daha işaret etmek gerekir. Bu, dinlerarası diyalogun, Batı”da son dönemlerde artan Doğu dinlerine ve bu arada İslâm”a yönelişlerin önünü kesme gibi psikolojik bir ortam yaratmasıdır. Böyle bir yan etki, baştan düşünülsün veya düşünülmesin sonuçta taraflar dinlerarası diyalog yaparak ortak değerlerini öne çıkaracaklarına göre, bu insanlarda bir dinden diğerine geçmeye gerek yoktur; bütün dinler aynıdır gibi bir psikolojik etki yaratacağı gibi, tam aksine dinlere bağlılığı gevşeterek, bir dinden diğerine geçişi de kolaylaştıracaktır. Tabii bu son durumdan, kim daha çok misyonerlik yapabilirse, o kazançlı çıkacaktır.
Dinlerarası diyalogun Batı”da halk arasında nasıl bir etki yaptığını bilmiyoruz; fakat Türkiye”de ve diğer İslâm ülkelerinde diyalog sonrası hızlandırılan misyonerlik faaliyetlerine paralel olarak hıristiyanlaştırılanların sayısının artış gösterdiği bir gerçektir. Dolayısıyla dinlerarası diyalogun, İslâm dünyasında İslâm”a bağlılığı gevşeltici ve koparıcı psikolojik bir etki yaptığından söz edilebilir. Sadece Türkiyede değil Doğuda ve Batıda çoğunluğun bilmediği diyalogun bu farklı yüzlerinden burada üçü üzerinde duracağız. Dinlerarası diyalog, aşağıda izah etmeye çalışacağımız gibi insanlığı dönüştürmek için yapılmış büyük projenin özel bir projesidir. Bir açıdan bakıldığında dinlerarası diyalogun farklı yüzleri ve amaçları olduğu görülür.
Sadece Türkiye”de değil Doğu”da ve Batı”da çoğunluğun bilmediği diyalogun bu farklı yüzlerinden burada üçü üzerinde duracağız.

devam ediyor
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
yeşil (26. November 2011)