Selam hiiiç kardeşim.
Seni muhabbetle kucaklarım.
Güzel kardeşim öncelikli olarak yazdıklarım seninkilere cevap olarak yazılmış değildi ama, fikirlerin benim için önemlidir.
Ben Furkan03 kardeşimiz bir soru sormuş; onu cevaplamak adına yazmıştım ya neyse
Tabii ki her anımızda, her halukarda Allah'ın huzurunda olduğumuzun bilincinde olmalıyız.
Bizim ağaçlardan,çiçeklerden,güneşten,aydan neyimiz eksik ki, ruku etmeyelim,secde etmeyelim. Bunlar bize daha çok yakışır; öyle değil mi?
Daha sonraki astığım yazının bana gelen bir mailden alıntı yaptığımı acaba söylemeyi mi unuttum diye düşündüm kendi kendime.
Tabii ki o yazılanlara imzamı da atarım. Kabulümdür. Bir tek kıble olayına katılmıyorum.
Çünkü Kur'an'da yönümüzü mescid-i haram'a döndürmemiz emrinde ben "NAMAZLARINIZDA" veya "NAMAZ KILARKEN" diye bir emirle karşılaşmadığımdan dolayı namazda kıblenin farziyetine şüpheyle bakmaktayım hala.
Rükunun "tevazu", secdenin "teslim olmak" anlamına geldiğinin ben de farkındayım.
Lakin daha önce de belirttiğim gibi, "Salat","rüku","secde" gibi sözcüklerin sadece tek anlamı olduğuna katılmıyorum.
Tabii ki rüku ederken en tevazulu halimizi takınırken, Rabbimizin karşısında da namaz eylemindeki gibi eğilmemizin (doğu-batı farketmez. Heryer Allah'a çıkar);
Secde ederken tam bir teslimiyetle rabbimize fiili secde etmemizin de ne zorluğu ya da ne sakıncası olabilir ki.
Rabbimizin huzurunda ruku edip eğilmeyeceğiz de kimin önünde eğileceğiz.
Yine rabbimizden başka fiili de olsa kime secde edeceğiz.
Benim Kur'an'dan anladığım 100 ün üzerinde geçen,"salat","rüku","secde" ifadeleri konularına göre değişik anlamlar yüklenmişler.
Bunun fiilisi de var,mecazisi de...
Maddi olanı da var, mana olanı da...
Sevgili hiiiç kardeşim
Allah'a emanet olmanı rabbulaleminden niyaz ediyorum.
Selam ve dualarımla