http://www.hanifler.com/showthread.php?t=133
Maun 2 – 3. Âyetler: İşte odur, yetimi itip kakan ve yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen kimse.
Âyette “طعامالمسكين - ta’âmu’l-miskîn” ifadesi kullanılmıştır. Bu ifade, “miskinlere yemek yedirmeyi/yedirmeye teşvik etmek” anlamına gelen “اطعامالمسكين - it’âmu’l-miskîn”den farklı bir ifadedir. “Ta’âmu’l-miskîn” ifadesi, “miskinin kendi hakkı olan yemek” demektir.
Bu nedenle, “yoksulu doyurmayı teşvik etmemek”le itham edilen sorumsuz ve ahlâksız kimseler kendilerine ait bir yemeği esirgemekle değil, bizzat yoksula ait olan yiyecekleri vermemekle suçlanmaktadırlar.
Burada çok ince bir anlatım vardır. Verilmeyen o yemekler vermeyen o kimselerin mülkiyetinde görünüyor olsa bile, aslında doğrudan o yoksullara aittir.
Bu şu anlama gelmektedir: O yemek, verenlerin üzerine borç olan, yoksulun hakkı olan yemektir. Yemeği veren, onu bir bahşiş veya lütuf olarak değil, tersine, yoksulun hakkı olduğu için ve zorunlu olarak verecektir, vermelidir.
Yoksulun bu hakkı, Zariyat sûresinin 19. âyetinde “Onların mallarında sâil ve mahrumların hakkı vardır” denilmek sûretiyle belirtilmiştir.