Tekil Mesaj gösterimi
Alt 2. February 2010, 02:58 PM   #5
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

Aynı konu başlığını 19cuların sitesine de yazmıştım. Orada bu konuda tüm hafta sonu yazıştık.

Bu konuda bu siteden de görüş bildiren olur diye izninizle aktarmak istiyorum.



Alıntı:
Third Millennium wrote on Sun, 31 January 2010 15:31 Nickli Üyeden Alıntı
selam Apollonius,

2/25-26 ayetlerinde orada ilkin "semeretin" (=meyva/urun) meseli verilmis olup (2/25), bununla yuce Rabbin Kitapta, tum Surelerde kullandigi herbir mutesabih (=ayni kokten gelen benzesmeli) "kelimeler" kastedilmis olmali ilkin orada; nitekim yine yuce Rabbin kullandigi bu tip "kelimeler" daha sonra "iyi bir agaca ve meyvalarina" (=seceretin tayyibetin & ukuleha) benzetilerek bu mesel ve yaklasim bu acidan daha da bariz sekilde desteklenmis olmali boylelikle. (14/24-25 = 2/25)
Bunun hemen altinda verilen "baudeten" (=sivrisinek) meseli (2/26) ve iste asil simdi bunun yukarisindaki (=fevqaha) bu "semeretin" (=meyva/urun) meseli Kitaptaki "19 kod & sistemiyle" birebir iliskili olmali, daha once kendilerine Kitap verilenlerden (Yahudi ve Hiristiyanlardan, ve sonra bu Araplardan) coklarinin da simdi bunu acikca taniyacaklari, fakat coklarinin da bunu direk reddedip boylelikle yuce Rabbe vermis olduklari ahidlerini bozmus olacaklari iyice vurgulanarak. (2/25-27 = 39/23 = 74/26-31) Bu konu derin, cok kritik ve ayri bir konu olmali, umarim daha sonra daha detayli ve genis bir sekilde mutlaka uzerinde durulup dusunulmesi gereken.

Bahsettigin 22/73 ayetinde ise, burada ilkin genel bir mesel veriliyor olup bunun icinde "zubaben" (=sinek) de geciyor olmali. Ancak burada yuce Rab bu "zubabeni" (=sinek) direk olarak bir "mesel" (=benzetme) seklinde vermiyor orada, yukarida "baudeten" (=sivrisinek) ve ozellikle aslen onun yukarisindaki "semeretin" (=meyva/urun) direk olarak bir "mesel" (=benzetme) seklinde verdigi gibi burada. Bu acidan bu iki meseli "baudeten" (=sivrisinek) XX "zubaben" (=sinek) barindiran bu Ayetler hem kullandiklari kelimeler, hem kullanis sebep ve sekilleri, ve dolayisiyla
hem de kastettikleri anlamlar acisindan cok farkli kategoride olmalilar sanirim bastan beri. Selamlar, Esenlikler.









Alıntı:
Apollonius wrote on Sun, 31 January 2010 21:05 Nickli Üyeden Alıntı
Selam;

Açıklama için çok teşekkür ederim Third Millennium.

Bana bağlantı düşündüren bir şey de 22:73 deki "Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu bile ondan geri alamazlar." ifadesi. Sivrisinek olsa o yakarılan rableştirilmiş varlıklar insan ise sinek ondan bir şey alabilir (kan).

Fakat tefsirlerde yazdığı gibi normal sinek ve yakarılan cansız put şeklinde düşününce sineğin ne aldığı konusunu açıklığa kavuşturamadım kafamda. O yüzden kolaya kaçıp bağlantı kurdum sanırım

Siz ne şekilde anlıyorsunuz 22:73 deki konuyu?






Alıntı:
Third Millennium wrote on Sun, 31 January 2010 23:53 Nickli Üyeden Alıntı
selam Apollonius,

evet, ben daha cok burada bahsedilen bu tarzda ortakcilarin yuce Al-lahin disinda "istedikleri/cagirdiklari/dua ettikleri" (=tedune) belirtilen bu varliklari simdi ilkin ya Melekler, ya Peygamberler,
ya Din Adamlari ve bunlar adina temsilen yapilmis heykeller & turbeler vs. seklinde goruyorum.
Muhammed Peygamber zamaninda Lat & Uzza & Menat ismi verilen ve disi olduklari iddia edilen o farazi Melekler adina temsilen yapilan heykeller cogumuzun malumu olmali, Kuran'da acikca isaret edildigi uzere (53/19, 27), veya Isa Peygamberden sonra onun ve annesi Meryemin ve cesitli Azizlerin & Papazlarin vs. adina yapilan temsili heykeller, veya simdi yine bircok Hahamlar & Papazlar & Hocalar vs. adina yapilan turbeler de --bunlarda da yuce Rabbin disinda bu kimselerden O'nun Kitabi disinda hukumler, veya O'nun disinda sefaatcilikler araniyor ve bekleniyorsa; 42/21 & 39/43-44-- hep bu tehlikeli statude olmalilar kanimca.
Tabi bu Ayette bahsedilen bu "sinek" (=elzubab) simdi bu tip heykel veya turbelerden vs. ne calip kapabilir, veya senin dusundugun gibi bu putlastirilan varliklari canli olarak ele alsak, bunlardan ne calip kapabilir, iyice bir bakip detaylica tespit etmek gerekir en kisa zamanda, insallah. Burada simdilik sadece bu tip heykel veya turbelerin vs. uzerine zaman zaman dusebilecek yagmur-su damlalari, yer yer uzerlerine veya cevrelerine sacilmis olabilecek yiyecek kirintilari vs. olarak dusunsek simdilik bunu, gercekten de gidip bunlara dua edenler, "eger bunlar da herhangi bir yaraticilik ve akabinde guc-kontrol-hakimiyet olsaydi, bunlar once hicbir sinegin vs. boyle uzerlerine yaklasmalarina, ve de birsey calip kapabilmelerine kendileri asla firsat vermezlerdi;" veya "bunlar hakikaten yuce Rabbin razi olup onayladigi dini pratikler olsaydi, yuce Al-lah kendisi bunlari sineklere karsi mucizevi bir guc-kontrol-hakimiyetle korurdu;" vs. seklinde dusunerek, boylece dogruyu gormeleri, ve aslen tum salih Meleklerin & Peygamberlerin & Din Adamlarinin yaptiklari gibi, bundan boyle tum bu zayif-aciz-muhtac kullara dua etmeyi birakip sadece --Kendisine hicbir zaman yarattigi hicbir sinegin vs. asla musallat olamayacagi, ve de O'ndan en ufak birsey asla calip kapamayacagi-- guclu-kudretli-hakimiyetli yuce Rabbe donup ve sadece O'na dua etmelerinin gerekliligini anlamalari murad edilmis olmali burada boylelikle bu ornekle (22/73 = 72/20-22 & 21/25-29 & ...), benim ozetle genel olarak simdilik algilayabildigim kadariyla. Selamlar, Esenlikler.













Alıntı:
Apollonius wrote on Mon, 01 February 2010 00:03 Nickli Üyeden Alıntı
Günaydın sevgili Third Millennium;

Sabah güneşi ile birlikte mesajınız iyi geldi bana.

Siz yemek kırıntısı diyince aklıma geldi.

Bu putların/heykellerin önlerine hediye babında yiyecek, meyve vs. bırakılıyor idiyse onlar belki sinek topluyor olabilir. O yiyecekler o putlara ait olmak üzere verildiğine göre sinekler "onlara hediye edileni" yani bir bakıma "onlara ait olanı" kapmış oluyorlar. Bu da olabilir değil mi?




Alıntı:
Third Millennium wrote on Mon, 01 February 2010 00:46 Nickli Üyeden Alıntı
selam Apollonius,

soyledigin sey 6/136 ayetinde haber verilen o duruma bu bakimdan gayet uyuyor olabilir gercekten.
Tabi simdi yine Hristiyanlarin yuce Rabbin disinda sefaat/yardim umarak dua ettikleri bu tip Isa & Meryem & Aziz heykellerine ve Manastirlarina vs. bu tip kurban/yiyecek paylari, veya bazi Yahudi veya bazi Araplarin yuce Rabbin disinda sefaat/yardim umarak dua ettikleri Havralara veya Turbelere vs. bu tip kurban/yiyecek paylari ayirip ayirmadiklarini da tam olarak arastirip gormek lazim herhalde bu baglamda. (6/136 = 42/21 = 9/31) Selamlar, Esenlikler.










Alıntı:
Apollonius wrote on Mon, 01 February 2010 01:10 Nickli Üyeden Alıntı
Selam;

Doğruluğunu öğrenebilmek için tarih konusunda iyi bir araştırma yapmak gerekiyor gerçekten.

Öte yandan bir çok pagan kökenli inanışta sunaklar önemli yer tutuyor. Benim aklıma sunaktan gelmişti.


Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
Sunak

Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinsel tören yapılan taş masa. İlkel dinlerde büyük olasılıkla bir taş, bir kaya, bir toprak ya da taş yığını bu amaca yetiyordu. Kurban etme kurumlaştıkça, tapınaklarda ve kutsal yerlerde taş ya da tuğladan özel sunaklar yapılmaya başladı. Kurban bu sunakların üzerinde kesiliyor, kanı akıtılıyor ya da cesedi yakılıyordu.

Sunak, üzerine tanrılara sunulan yiyeceklerin konulduğu bir masa biçiminde de olabilirdi. Bazı dinlerdeyse hiç sunak kullanılmaz, kurban ya doğrudan yere konur ya da suya atılırdı.
Kaynak: ansiklopedim.net






Alıntı:
Third Millennium wrote on Mon, 01 February 2010 04:17 Nickli Üyeden Alıntı
selam Apollonius,

bu tip "Sunaklar" Tevratta'da cok kullanilmis ve hatta bircok kurban kesimleri icin ozellikle emredilmis olmali Israil ogullarina, yanilmiyorsam. O halde, burada en dikkat edilmesi gereken husus,
bu tip "Sunaklarin" amaci disinda (yani sadece uzerlerinde yuce Rabbe kurban kesmek) kullanilmaya baslanilip bunlarin bir sekilde insanlari yuce Rabbe yaklastiracak & sefaat/yardim saglayacak
"put objeler" haline donusturulebilme tehlikesi olsa gerek belki de. (39/3, 43)
Ayni sey "Turbeler" vs. icin de gecerli olmus olmali; bu tip Turbeleri amaci disinda (yani sadece olen bazi Din Buyuklerinin kabrini ziyaret edip onlarin yuce Rab ugrunda sergiledikleri erdemli mucadelelerini boylelikle rahmetle anmak & ornek almak) kullanilmaya baslanilip bunlarin bir sekilde insanlari yuce Rabbe yaklastiracak & sefaat/yardim saglayacak "put objeler" haline donusturulebilmis olma tehlikesi olsa gerek belki de yine. (7/196 XX 39/3, 43)











Alıntı:
Apollonius wrote on Mon, 01 February 2010 14:18 Nickli Üyeden Alıntı
Selam Third Millennium;

Tevrat ve İncil dediğinizde bu konuda bilgisiz olduğum için araştırma ihtiyacı hissettim. Sunak konusuna girince anladım ki çıkılacak gibi değil. Habil Kabil sunak mı vs. derken bir baktım kaybolmuşum.

En iyisi baştan anlatayım. Bu arada yazdıklarım dini hüküm verme olarak görmeyin, Kuran'dan ve bahsi geçen olaylardan kendi anladıklarımdır. Yanlış anlamalar içerebilirler. Yanlış gördüğünüzde lütfen müdahale ediniz.

Öncelikle sunak meselesine girince Allah'a kurban veya bir şey sunma olayına da girmiş bulundum. Kuranda şöyle bir ayet var:

Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim." dedi. Öteki: "Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder." dedi.

Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

"Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın. İşte budur zalimlerin cezası!"

Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.

(Maide 27-30)

Gördüğünüz gibi Kuranda detay verilmiyor. Hatta isimleri dahi verilmemiş. Adem peygamberin oğlu olduklarını biliyoruz sadece.

Ayrıca eğer başka şeyleri düşünmez sadece Kurana bakar isem;

cinayetin sebebinin, kendi kurbanının kabul edilmemesinin kıskançlığı olduğunu, kurbanın kabul edilmemesinin sebebi olarak da takva sahibi olmamasını

anlayabiliyorum ancak.



Şimdi Kurandan anladığım kadarı ile hiç bir ibadeti Allaha kıyak olsun diye yapmıyoruz. Hepsi bizim iyiliğimiz için. Yani Allah herhangi bir ihtiyaçtan münezzeh. Dolayısıyla benim Kurandan çıkardığım anlam, Allaha hediye etmek için kurban kesmiyoruz, Allah adına kurban kesiyoruz. Kuranda aksi yönde hiç bir ibare göremedim.

Ama şunu gördüm:

Hac suresi:
Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
34. Bunun gibi, [Bize inanan] her ümmet için kurban kesmeyi bir kulluk eylemi olarak öngördük ki, [bu amaçla,] [b]kendilerine rızık olarak sağladığımız hayvanları keserken Allah'ın ismini ansınlar[b]. Ve [her zaman akıllarında tutsunlar ki:] Sizin tanrınız Tek bir Tanrı'dır; öyleyse bütün varlığınızla kendinizi O'na teslim edin. Ve sen de [ey Peygamber,] tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri [Allah'ın hoşnutluğuyla] müjdele.

35. Onlar ki, ne zaman Allah'tan söz edilse kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salâtta devamlı ve duyarlıdırlar; ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.

36. Hayvanların kurban edilmesine gelince, Biz bunu sizin için Allah tarafından konulmuş simgelerden biri olarak öngördük ki bunda sizin için [nice] yararlar vardır. Öyleyse artık, [kurban edilmek üzere] sıraya dizildiklerinde onların üzerinde Allah'ın ismini anın; ve cansız olarak yere serildiklerinde [b]onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de (onunla) doyurun.[b] Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki şükredesiniz.

37. [Fakat unutmayın ki,] [b]onların ne etleri Allah'a ulaşır, ne de kanları; lakin O'na ulaşan, yalnızca sizin O'na karşı gösterdiğiniz bilinç ve duyarlıktır. (takva)[b] İşte bu amaçla, onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, size ulaşma yolunu, yordamını gösterdiği (her türlü rahmet) için O'nun yüceliğini saygıyla anasınız. Öyleyse, o iyilik yapanları müjdele

Ben bir Kuran okuyucusu olarak Kurban meselesini bu ayetlerdekinden farklı bir şekilde asla anlayamam. Kurban etine Allahın ihtiyaç duyabileceğini falan düşünmemem gerekiyor. Yani kurban kesiyorsak kendimiz için kesiyoruz hem doyuyoruz hem doyuruyoruz hem Allahı anıyoruz hem iyilik yapıyoruz gibi düşünüyorum. Yani bu iş diğer her şeyde olduğu gibi bizim için, iyiliğimiz için.



Gelelim tevrata.

Tevratta sunak ile ilgili çok fazla bölüm geçiyor fakat incelediğim kadarıyla Tevratta anlatılan sunma olayı ile Kurandaki sunma olayı arasında fark var. Fakat her şeye rağmen oradaki yazanlardan anladığım kadarıyla yakarak sunuyorlar. Ya bir kurbanın yenmeyen yerlerini yakıyorlar veya yanlış bir uygulamaya dönüştürüp tümünü yakıyorlar ama benin gördüğüm kısımlara göre kesin olan bir şey var ki o sunaklarda sunulan şeyler yakılıyor!!!!



Fakat İncilde korintlilere birinci mektupda şu ibareler var.

Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
1.Ko.9: 13 Tapınakta çalışanların tapınaktan beslendiklerini, sunakta görevli olanların da sunakta adanan adaklardan pay aldıklarını bilmiyor musunuz?
Burada da Allahın bir şeye ihtiyacı olmadığının bilinci var. sunağa getirilen şeyleri tapınak görevlileri falan pay ediyorlar anladığım kadarı ile.


Ayrıca diğer kitaplarda "Habil ve Kayin" şeklinde isim verilmiş. "Kabil" değil.



Bunları yazmamın sebebi beni hayrete düşüren detaylar görmüş olmam. Birazdan yazacağım.

Kuran'ı, İncili ve Tevrat'ı gördünüz.


Şimdi gelelim işin MASAL kısmına





Aşağıdakilerde altını çizdiğim yerlere dikkat ediniz lütfen.



Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
27- (1677) Bize EbÛ Bekir b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Abdil-lâh b. Nümeyr rivayet ettiler. Lâfız İbni Ebî Şeybe'nindir. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Abdullah b. Mürra'dan, o da Mesrûkdan, o da Abdullah'dan [4] naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş: ResûlüÜah (Salialtahü Aleyhi ve Sellem):

«Zulmen öldürülen hiç bir kimse yoktur ki, onun kanından Ademin ilk oğluna bir nasîb olmasın! Çünkü o olumu ilk îcâd edendir.» buyur*dular.



(...) Bize bu hadîsi Osman b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr rivayet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr ile îsâ b. Yûnus haber verdiler. H.

Bize tbni Ebî Ömer dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân riva*yet etti.

Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır. Cerîr ile Isa b. Yûnus'un hadîsinde: «Çünkü o ölümü îcâd etti.» denil-mistir. Onlar: «ilk» sözünü zikretmemişlerdir.

Bu hadîsi Buhâri «Enbiyâ, Diyât» ve «İ'tisâm» bahislerinde; Tirmizî «İlim»de; Nesâî «Tefsîr» ve «Muharebemde; îbni Mâce «Diyât»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Âdem 'den raurâd: Âdem (Aieyhisselam), ilk oğlundan murâd da Kaabil 'dir. Kaabil yirmi beş yaşında iken, yirmi yaşın*daki kardeşi Hâbili haksız yere öldürmüştü. Ulemâ bunun sebebi hususunda ihtilâf etmişlerdir. Süddî'nin Mücâhid tarîki ile îbni Abbâs (Radiyailahu anh) 'dan rivayetine göre : Hz. Havva çocuklarını biri kız biri oğlan olmak üzere ikiz doğururmuş. Yalnız Şît (AleyhisseJâm)'ı tek doğurmuş. Hz. Âdem yeryüzüne indikten yüz sene sonra Kaabil ile kız kardeşi Ik1îmâ'yi, bilâhare Hâbil ile kız kardeşi Leyûzâ'yi doğurmuş. Hz. Âdem oğulla*rına bir batından doğdukları kız kardeşlerini vermez; onları ayn batından doğan kızlarla evlendirirmiş. Hâbil ile Kaabil bulûğa erince Cenâb-i Hak Hz. Âdem'e, Kaabil ile Leyûzâ'yı, Hâ*bil ile de Ik1îmâ 'yi evlendirmesini emir buyurmuş. Ik1îmâ pek güzelmiş. Kaabil —ikiz kardeşi olmasına rağmen— onunla ev*lenmek istemiş. Hz. Âdem (Aleyhisseiâml onlara birer kurban teklif etmiş. Kaabil çiftçi, Hâbil davar sahibi imiş. Kaabil içinden : «Habil Iklîmâ'yı aldıktan sonra benim kurbanım kabul edilse ne olacak, edilmese ne olacak!» diyerek en kb'tü mahsûlünden bir yığın zahireyi kurban ayırmış. Habî1 ise Allah'ın rizâsmı dileyerek sürü*sünün içinden en semiz koçu ve bir mikdar sütle yağı kurbân ayırmış. O zaman kimin kurbanı kabul edilirse, gökten beyaz bir ateş inerek onu yermiş. Gökten inen ateş Hâbi1'in kurbanını yemiş; Kaabi1'inkine dokunmamış. Kaabi1 buna içerliyerek Hâbi1'i öldürmüş.

Kurbanın yeri ile Hâbi1'in nerede ve nasıl öldürüldüğü de ihti*laflıdır. Ekser-i ulemâya göre kurbanın yeri Hindistan 'dır. Kaabi1 kardeşini taşla öldürmüştür. Boğduğunu söyleyenler olduğu gibi, de*mirle öldürdüğünü söyleyenler de vardır. Sahîh kavle göre ölüm vak'ası da Hindistan'da olmuştur.

Hadîste geçen «kifl» kelimesi: Nasîb ve cüz' mânâsına gelir, imam Halil: «Günâh ve sevabın kifli: tki katı mânâsına gelir.» demiştir.

Hadîs-i şerîf İslâm'ın kaidelerinden biridir. Kaide şudur: Bir kimse bir kötülük icad ederse o kötülüğü işleyen her insanın kazandığı güna*hın bir misli —tâ kıyamete kadar— îcâdçıya da verilir. Hayır îcâd ede*nin hali de böyledir. Ona da yolundan gidenlerin sevabı verilir. Bu babda:

«Her kim bir hayra delâlet ederse, o hayrı işleyenin kazandığı ecrin bir misli de kendisine verilir.» hadîsi. He daha başka sahîh hadîsler de vardır.

bir tane daha. biraz daha yumuşatılmış

Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
6. (4927)- İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Yeryüzünde haksız yere öldürülen bir insan yoktur ki kâtilin günahından bir misli Hz. Adem'in ilk oğluna (Kabil'e) gitmemiş olsun. Çünkü o, haksız öldürme yolunu ilk açandır." [Buhârî, Diyât 2, Enbiya 1, İ'tisam 15; Müslim, Kasâme 27, (1677); Tirmizî, İlm 14, (2675); Nesâî, Tahrim 1, (7, 82).][9]



AÇIKLAMA:

Hadis, haksız yere cana kıymaktan nehiy mevzuunda ziyadesiyle açık ise de, hadiste temas edilen Hz. Adem'in iki oğlu meselesi ile ilgili bazı teferruatı bu vesile ile kaydedeceğiz. Sunacağımız kıymetli bilgileri İbnu Hacer el Askalanî'nin Fethu'l-Bârî adlı Buhârî Şerhinden alıyoruz. Buna göre:

1- Hz. Adem'in ilk oğlundan murad ulemânın ekseriyetine göre Kabil'dir. Ancak aksini söyleyenler de mevcuttur. Mesela el-Kadı Cemâlü'd-Din İbnu Vasıl, Tarih'inde demiştir ki: "Hz. Adem'in öldürülen oğlunun ismi Kabil'dir. Kabil ismi de kurbanın kabul edilmesinden iştikak etmiştir." Ancak onun ismine (Kabin) de denmiştir. Kaf harfinden sonra uzatma elifi olmadan Kabin )( diyen de olmuştur. Taberî, İbnu Abbas'tan tahric ederek şunu kaydeder. "Bu iki oğlanın durumu şudur: "Onlar zamanında kendilerine tasadduk edilecek fakir kimse yoktu. Kişi Allah'a yakınlık maksadıyla kurban sunardı. Sunulan bu kurban Allah tarafından kabul edilince bir ateş iner ve onu yakardı, kabul edilmemişse yakmazdı." Hasan Basri'den de şunu kaydeder: "Habil-Kabil kıssasında geçen iki kardeş, Hz. Adem'in sulbünden değillerdi. Benî İsrail'den iki kardeş idi." Mücâhid'den İbnu Ebi Nüceyh'in rivayetine göre der ki: "Onlar, Hz. Adem'in sulbünden öz evladları idi." İşte meşhur olan görüş budur. Bu görüşü, sadedinde olduğumuz sahih hadis, oğulu, ilk olmakla tavsif etmek suretiyle te'yid eder. Yani Hz. Adem'in doğan ilk oğlu. Denir ki: "Hz. Adem'in cennette, ondan ve ikiz eşinden başka çocuğu doğmadı. Bu cennette doğmuş olmakla kardeşi Habil'e karşı: "Biz cennet çocuklarıyız, siz ise yeryüzü çocuklarısınız" diye iftihar etmeye, böbürlenmeye kalktı." İbnu İshak bu hâdiseyi el-Mübtede adlı eserde zikretti.

Gökten ateş inip kurbanı mideye indirmesi gibi olayları nereden öğrenmişler, hangi kitaptan okumuşlar, delilleri nelerdir bunları bulamadım.




Aşağıdaki yazı da bir ilahiyat profesörü tarafından yazılmış

Alıntı:
Quote: Nickli Üyeden Alıntı
HABİL-KABİL’İN

ALLAH’A SUNAKLARINI SUNMALARIN SONUCUNU
DEĞERLENDİRMELERİ

HER NE ZAMAN İNSAN İYİ DÜŞÜNSE ŞEYTAN ZAMANLAMA OLARAK ALDATMAK İÇİN DEVREYE GİRER
Habil en iyi hayvanı götürüp kurban ederken Kabil işe yaramaz çarık çürük meyveleri götürüp Allah’a sunmuştu.
Ertesi gün Kabil ve Habil yüce Allah’a sunaklarını yanına alarak babaları Hz.Adem ile birlikte dağın tepesine çıktıklar.
Habil hediyesini yerinde bulamayınca, Allah hediyesini kabul ettiğini düşünerek çok çok sevindi ve Allah’a sayısız şükretti.
Kabil sunduklarını üzerlerinde sinekler üşüşürken aynen durduğunu gördü. Sunağının kabul edilmediğini anladı ve çok sinirlendi.
Ta başında Habil iyi niyetiyle kazanmış, Kabil kötü niyetiyle şeytanın ağına düşerek kaybetmişti.
Kabil, kendini öz eleştiriye tabi tutarak yüce Allah’tan af dilemek yerine suçlu aramaya başladı ve şeytanın yardımıyla kardeşi Habil’i suçlu buldu ve ona kin duymaya başladı. Şeytanın ağı çok kötüdür; Sadece kardeş ile değil baba ile de ara açar. Açtı da.
Kardeşine ve babasına dönerek babasına çıkıştı ve şöyle dedi:
– “Allah Habil’in hediyesini kabul etsin diye dua ettin, benimki için dua etmedin” dedi.
Hz. Adem üzülerek göz bebeği evladının düştüğü durumu üzüldüğü yetmiyormuş gibi, Kabil tavrına iyice üzülerek .
-“ Hayır, hiç olur mu? Evlatlarım” dedi bir baba olarak doğruları bir kez daha açıkladı.
“Hayır hayır Kabil evladım ! Habil kalbindeki iyi niyetiyle malının en güzelini sunduğu için Allah onun hediyesini kabul etti.
Oysa sen ey oğulcağızım Kabil! Allah'a şeytanın tuzağına düşmüş kalbinle malının bozuğunu sundun. Allah kalplerdekini ve yaptıklarımızı gördü ve bildi. Sonucunu da senin kalbine göre değerlendirdi.”
Sunakların bu değerlendirmesinden Kabil. Allah kardeşi Habil’i kendisinden üstün tuttuğu düşüncesine şeytanın tahrikinin seliyle geri döndü. Şeytanın tuzağında olduğu için kalbi bozulmuş, bakış açısı ve tutumları kin ve nefrete dayanmaya başlamıştı. Şeytan planını başarıyla uygulamaya koymuştu.
Bizi bizim nefsimize esir olmaktan koru ve huzurundan kovduğun ve lanetlenmiş şeytanın tuzağından uzak tut. Bu aziz Cuma gününde, Arafat’ta Mina’da seher vakti yapılan dualar ve yakarışlar hürmetine ve Sana açtığımız tertemiz kalbimiz ve inancımız hürmetine biz insanoğlunun doğrudan ve dolaylı şeytan tuzaklarına yakınlaşmamızı-meylimizi engelle ve bizi koru. Amin! Koruyanların en koruyanı yalnız O’dur O( Hu Allah Hu).

Prof.Dr.Osman Zümrüt
Sayın Osman Zümrüt öyle bir anlatmış ki, kendisini bu olayın şahitlerinden sandım.





Sonuç olarak Kuranı rehber edindiğimizde Allah adına bir şeyler kurban etmek ile Allaha doğrudan bir şey kurban etmek arasında fark olduğunu anlıyorum.

Bence diğer peygamberler zamanında da bu şekilde bir kurban istedi ama zamanla bu hediye/kurban işi amacından saparak Allahın bunlara ihtiyacı olduğu, yenmemesi aynen bırakılması gerektiği gibi bir düşünceye sapmış olabilir.

İslam geldikten sonra bozulmamış kitabımız varken bile neler çıkarıldığını düşünecek olursak teorim çok da uzak saçma gelmiyor bana


Sonuç olarak konuya geri dönersek 22:73 deki sivri olmayan sinek örneği ile sunakta sunulan ve sineklenen yiyecekler/kurbanlar konusunda büyük oranda bağlantı olabileceğini düşünüyorum.

Konuyu toparlayamadı isem kusuruma bakmayın uzun süredir uyumadım. Yarın tekrar gözden geçiririm. Yanlışlarımı belirtirseniz sevinirim.







Alıntı:
Third Millennium wrote on Mon, 01 February 2010 16:12 Nickli Üyeden Alıntı
selam Apollonius,

yukarida bazi kaynaklardan yaptigin o aktarimlarda Kuran ve Tevrat disinda uydurulmus bircok --belki de, Emevi & Abbasi, ve sonra Talmud & Kabbala vs. kokenli Israili olabilecek-- uydurma rivayetler ve hikayeler de mevcut olmali, gorebildigim kadariyla.
Ama ben burada kendime sadece hz. Peygamberi ornek alip Kurani, ve sonra bunun gozetiminde Tevrati da esas alarak dosdogru gidersem, sunu soyleyebilirim kisaca:

Kuran'da tum ummetlere ayri "kurban takdim etme yontemleri" (=menasike) farz kilinmis olup, bunlardaki ortak nokta ise hepsinde bu kurbanlarin sadece Yuce Rabbin ismi anilarak ve O'nun rizasini kazanmak icin kurban edilmeleri meselesi olmali, vurgulanmis en onemli mesele olarak. (22/34) Bu baglamda, Israil ogullarinin kendilerine Tevratta emredilmis sekilde kurban takdim etmelerinde temelde bir sakinca olmayip, bilakis bunu aynen boylelikle uygulamalari emredilmis olmali boylelikle Kuran'da. (5/43-44, 68 = 22/34)
Ancak yukarida vurgulamaya calistigim gibi, simdi bu "Sunaklarin" veya bunlari kullanan "Hahamlarin" yuce Rabbin Kitabi disinda yalan hukumler uydurarak, sefaatcilik/yardim makamina yukseltilerek, sahte Rabler ve putlar haline donusturulmemesi meselesi, ozellikle vurgulanmis en onemli mesele olmali burada. (5/44 XX 9/31 = 42/21) (39/43-44) Bu affedilmez gunah olan
yuce Al-lahin hukmune "ortakcilik" (=musriklik) sucu islendigi takdirde (18/26 XX 42/21), elbette tum bu kurban takdim etme "Sunaklari" ve bunlari kullanan "Hahamlar" bir anda sahte Rabler ve putlar konumuna gelip (9/31) kurban etinden --diger fakirler ve muhtaclarla birlikte-- bunlara da verilmesi emredilmis olan helal paylar da boylelikle bir anda bu sahte Rablere ve putlara ayrilan
--senin dedigin sekilde "sineklenmeye" mahkum (22/73)-- haram paylar derekesine inmis/inecek olmalilar herhalde mutlaka! (6/136 = 42/21 = 9/31) Selamlar, Esenlikler.




Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla