Gülüşmelerimizden zannederim yargıç da hoşnuttu. Çünkü o sıcakta
nerdeyse kucak kucağa oturmanın zorluğunu takdir ediyordu. Çok kere
kendisi de espri yapardı.
Sanık: Efendim, üniformamı giyememiştim. Picamamın etekleri sarkıyordu.
Yargıç: Toplasaydın eteklerini.
Sanık: Bir eve gittim. Kapıyı tıkladım. Tanrı misafiriyim, açın dedim. Açtılar.
Yargıç: Elbet açarlar, elinde silah vardı.
Yargıç savcıyı her fırsatta bozardı. Bir keresinde savcı Genel
Kurmayın orda kaç silah ateş etmiştir, tanığa sorulmasını istedi.
Yargıç: Bilir mi o! Yine de sordu, saydın mı kaç mermi atılmış?
Bir keresinde yargıcın dalgınlığına geldi, savcının tanığa soruları
bitmeden öğrencilerin soru sormasına izin verdi. Sorular bitti. Savcı
bir daha izin istedi.
Yargıç: Herkes sırasını bilsin canım. Senin sıran geçti.
Savcı: Ama efendim biz bitirmeden sanıkların sorularına geçildi.
Yargıç: Hah bu kere haklısın.
Çalışma saati bittiği halde duruşmaya son verilmedi. Öğrenciler sabırsızlandı,
salondan "gereği düşünüldü" sesleri gelmeye başladı. Nihayet yargıç "gereği
düşünüldü" dedi. Ve aynı anda bütün salon: gereği düşünüldü. "Yaşa!" diyen-
ler, avuçları havada alkışlamaya hazırlananlar vardı.
Yargıç: Uzatırım haaa.
Konu Hasan Akçay tarafından (8. March 2024 Saat 09:02 AM ) değiştirilmiştir.
|