Tekil Mesaj gösterimi
Alt 6. June 2014, 12:50 AM   #76
huzeyfe
Yeni Üye
 
Üyelik tarihi: Apr 2013
Mesajlar: 6
Tesekkür: 1
1 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
huzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud ofhuzeyfe has much to be proud of
Standart

Kendi dilleriyle kendilerini nasıl ele veriyorlar

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptırdılar, derler.Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov. Ahzab (67-68).

yorum;
Rabıta ki, tam bir ibadet şuurunda, abdestli olarak, kıbleye yönelerek, huşu içerisinde karşında şeyhi düşünerek yapılır. Allah Azze ve Celle'ye peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in meşru kıldığından başka bir şeyle ibadet etmek caiz değildir.

Rabıtada Allah'a bir başkasının ortak koşulması, Allah ile beraber Allah'tan başkası için de huşu göstermek sözkonusudur.

Peygamberimiz (s.a.v.) ashabının her türlü davranışına, her türlü yaşayış biçimine kıyafetinin rengine ve şekline hatta en mahrem meselelerine bile müdahale ederek tarif ettiği halde nasıl olurda rabıtanın esamisinden dahi bahsetmez. Yani hiçbir zaman böyle bir şey emretmemiştir. *Ne tâbiin, ne tebe-i tabiin, ne de daha sonra ki dönemlerde böyle bir şey görülmemiştir.

Rabıtanın yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.dinde olmayan sonradan uydurulmuş çok tehlikeli bir bidattir.

Bidat

Hz. Peygamber (s.a.v) ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hattâ bir benzeri olmayan ve İslâm'dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibâdet kabûl edilen görüş ve ameller, sünnete aykırı davranışlardır

Hiç kimse Allah ve rasulünün koyduğu ölçülerden daha güzelini ortaya koyamaz. Akidede, İlimde, ahkamda, ibadette ve ahlakta böyle olduğu gibi nefislerin
tezkiyesinde de durum böyledir..


*Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi de tamamladım ve size din olarak İslâm’dan razı oldum(Maide 3)

*Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun...(Maide 67)


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir.” Buyurmuştur. (Müslim 867 ve Nesai)

“Kim emrimiz olmayan bir amelde bulunursa reddolunur”Sahih. Buhari (2697) Muslim (1718)

"İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenlerdir” Sonradan ihdas edilen herşey bid’attır" *(İbn Mâce, Mukaddime, 7)


Bakınız kendi eserlerinde bu ibadet şeklini nasıl tarif ediyorlar.




Rabıta;
"İlâhi ve zâti sıfatlarla muttasıf, müşahede mertebesine ermiş kamil bir şeyhe kalbi bağlayıp, huzur ve gıyabında o şeyhin sureti, sıreti ve özellikle ruhaniyetini hayalen kendisi ile birlikte farzederek, yanındayken takındığı tavrı, gıyaben de sürdürmeye çalışmak demektir." Nakşibendilikte rabıta-i muhabbet demek, müridin mürşide olan muhabbeti demektir. Bu rabıtaya mürid devam ederse, yavaş yavaş kendisi dahi mürşid gibi kamil olur. Zira muhabbet rabıtası, seveni, sevilenin sıfatlarına sokar. *Cennet Yolunun Rehberi - Şeyh Seyda Muhammed Konyevi, Özkevser Vakfı Yayınları, Konya 1997

Rabıta bir müridin, mürşid-i kâmilinin ru-hâniye-tiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir." (Ruhu'l-furkan, c,II, s.64.)

Râbıta edilen mürşid-i kâmil, fenafillah makamına ulaştıktan sonra, bekâbillah makamı da kendisi için hasıl olmalıdır. Fena fillah, onun beşeri vasıflardan ve aşağı arzulardan sıyrılıp ilahi vasıflarla
donanmasıdır. Beka billah da kendi sıfatlarının yerine Allah’ın sıfatlarının geçmesidir104. Yani Allah ile bütünleşmesidir.Durum böyle olunca, mürit inanır ki, şeyhini nerede düşünse, ruhaniyeti orada hazır olur. Yine inanır ki, şeyhin ruhani tasarrufları Hak Teâlâ’nın tasarruflarıdır.Madem şeyhten yüz çevirmek Allah’tan yüz çevirmektir öyleyse mürit şeyhin sevgisini daima içinde
beslemeli, her durumda ona bağlılığını korumalıdır. Bütün vakitlerde râbıtaya devam etmeli, hiçbir şekilde ondan ayrılmamalıdır. (Muhammed b. Abdullah Hani, Adâb,237-239-242)

Abdulhakim Arvasi, Rabıta kitabında, mürşidi rabıta *etmenin en eriştirici yol olduğunu(!) belirtirken Ebu Bekr r.a.’ın helada bile Rasulullah’ı düşündüğünü, İmam Buhari’nin de bunu rivayet ettiğini söyleyerek delil getirir.
Ancak bu ne sahihi Buhari’de ne de başka bir hadis kitabında geçmemektedir. Bu rivayet sabit olsaydı bile rabıtaya delil olmaz. Aksi halde Ebu Bekir r.a.’ın Allah’a ulaşmak için helada rabıta yaptığını mı söyleyecekler?
Rabıtanın bu şekildeki uygulaması, tarikatların Hicri yedinci yüzyıldan sonraki dönemlerde uydurdukları bir bid'attir. Hakka ulaşmak için mürşidi rabıta etmenin şart olduğunu iddia edenlere sormak lazım; Bu tarihten önce
yaşamış olan ve dolayısıyla böyle bir rabıtanın ne *olduğunu bilmeyen sahabe, tabiin, Salih zatlar bâtılda mı kalmışlardır?

İmam-ı Rabbani şöyle buyuruyor:
Bilmek gerekir ki:
Bu tarikatı alîyye, Resûl-i Ekrem'in sünnetine iktidâ eden şeyhe «Rabıta etmek» esasına bağlıdır. Bu uzun yol, ona rabıta etmekle, kısa zamanda kat'edilir. Cezbe kuvvetiyle bu kemâlât ile boyanmak ancak bu yol ile mümkün olur. Mürşid-i Kamil'in bir nazarı emraz-ı kalbiyyenin şifasıdır. Onun bir teveccühü manevi illetleri defeder. Bu ke malatının sahibi olan zat, vaktin imamı (Îmamü'l-Vakti). zamanın halifesi (=Halifetü'z-zaman)'dır . Kutuplar, onun makâmâtının gölgelerine sığınırlar, Memleketlerinin Büyükleri olan mürşidler. onun okyanuslar gibi muazzam kemalatıyla müteselli olurlar. İrşadı güneşin ziyası gibi, insanları birbirinden tefrik edemeden her tarafa yayılır. Bizzat o güneşe teveccüh edip, istifade edebilmek için, ona yönelen bir sâlikin ne kadar istifade edebileceğini bir düşün! ((S.246-247) Seyyid Abdülhakim El Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , Menzil Kitabevi

Şah-ı Hazne (k.s.) Şeyh Muhammed Ziyaüddin'in halifesi Mol-la Zeynüddin'e yazdığı mektubunda şöyle buyuruyor:
Dostum molla Zeynüddin:
Bize son gelişinden itibaren hayâli rabıta yapmakla sana emrettik. Hayali rabıta şöyledir:
Mürid. sanki üstadı daima kendisiyle imiş gibi, hatta helaya gittiği, cinsî münasebette bulunduğu, yediği, dostlarıyla konuştuğu, başkalarıyla karşılaştığı zaman da hatırından çıkarmayıp onu anması ve ilk yatacağı ve uykudan kalktığı vakitte baş ucunda bulunduğunu talebeye ders verirken, dersi bitirirken, namaza ilk kalkar ken, namazı bitirirken mürşidi mülahaza etmektir. Mümkün olduğu kadar bu mülâhazaya devam, nefsin sevdiği şeye iltifat edilmemesi gerekir
Hayali rabıta nasıl önemli olmasın: halbuki onun hakkında İmam-ı Rabbani (K.S.) ki, pirin "mürşidin" gölgesi. «hayale getirilmesi»- hakkın zikrinden efdaldir buyurdular. Yani menfaat, bakımından evlâ dır. Gölgeden maksad rabıtadır. *Seyyid Abdülhakim El Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , Menzil Kitabevi *(S.263-265)

Şeyh Abdurrahman Tahi (k.s.) hazretleri de rabıta ile ilgili olarak şunları söyledi: Bir mürid, yedi gün boyunca kalbini rabıta üzerinde yoğunlaştırırsa ve kalbinde rabıtadan başka bir şey kalmazsa, o insan rabıtayı gerçekleştirmiş olur (Tasavvufi Hayat - Mehmet Ildırar, Sey-Taç Yay. S.90-99-102) *- Tasavvufi Hayat - Mehmet Ildırar, Sey-Taç Yay., 1.Baskı, Ankara 1996)

Yalnız edebe riayet etmek lâzımdır. Şöyle ki: Bir kabri ziyaret edecek olan mürid , nefsini her türlü dış etkenlerden temizler, kalbini dünya hallerinden temizler. Ziyaret ettiği zevatın ruhaniyetini hissi key fiyetlerden mücerred bir nur farzeder. Kâmil velîlerin ruhaniyetleri feyz kaynağıdır. Feyiz isteklisi ziyaretçi, feyiz vericinin kabrinin ayak ucuna yakın sol tarafa durur. O zata karşı aynı hayattaki edebini muhafaza eder. Rabıta usullerinden birisi ile şeyhine rabıta kurar, bedenine bir hareket ve canlılık geldiği zaman, sahibi kabre döner ve selâm verip, onbir ihlâs ve bir Fatiha okur. Sonra kabrin sahibine döner.
Seyyid Abdülhakim El Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , Menzil Kitabevi *((S.266-267)

Müntesib ravza'da olsa bile, Saadetü'l Mescid'in dışında mürşidinin bulunduğu taraf a yüzünü döndürür, hayatta olan mürşide yapılan rabıtalardan biri ile mürşidinin ruhaniyetine sığınır, onu vasıta eder, hararet bedenine hakim olduktan sonra kemâli edeb, kemali ihlâs ve kemali muhabbetle kabri şerife döner. Seyyid Abdülhakim El Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , Menzil Kitabevi *((S.266-267)

Gavs-ı Hızanî (K.S.); mürid kendi şeyhinin rabıtasına kemâli itina gösterir, hatta Ravza'da dahi kendi şeyhine rabıta eder Diğer enbiya ve evliya merkatlarında da üstadın rabıtasını terk etmemek müridliğin alâmetlerindendir. Müntesib alemül misalde, merkatlar yanında bile neyi görürse muhakkak gördüğü şey mürşidinin latifelerinden bir lâtife olarak sûretlenmiş, görülmüştür. Çünkü şeyhinden geçen mü rid bile, her ne görürse görsün, hepsi şeyhinin olduğundan kalbine gelmiştir, buyurur. (Seyyid Abdülhakim El Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , Menzil Kitabevi *((S.267)


Demek ki, kabiliyetli bir mürid, bir kâmil piri, marifete kavuşmak için vâsıta etse, gece gündüz söz ve hareketlerinden onun izinden gitse, o pirin zahir suretinin iki kaşı arasına bakmak bir an hatırından gitmese, dururken, otururken, yerken, konuşurken, ondan hiç gafil olmasa, her gün bu işi tekellüfle yapsa, pirinin şekli kalbinde rüsûh bulur. Her zaman zahmetsiz tahayyül edebilir. O halde, gayb âle- minden pirin kalbine gelen her feyz ve marifet, onun kalbinden, müridin kalbine de gelir. Ama edebe uyulmazsa, feyz kesilir. Onun için rabıta yolu incedir, dikkat ister. (S.921-922) Marifetname - Erzurumlu İbrahim hakkı

Tarikat dereceleri’nin rabıtası 3 cihet iledir. Küfrü.(s: 18) (Miftahul kulub)Mehmed Nuri Şemsittin Nakşibendi
Bu makamların rabıtası da üç vech iledir :
1 — Sâlik, her gezip oturduğu yerde, şeyhinin eli elinde ve dâim huzurunda imiş gibi oturur.
2 — Şeyhinin ruhâniyeti, bir hırka veya cübbe imiş de sırtında imiş gibi gezip oturur.
3 —Hâli, şeyhinin hırkası veya koltuğu altında dâima berabermiş gibidir.
Yatıp uyumak istediği zaman da sanki başını şeyhinin ayağına koyup da yatmış gibi yatıp uyur.



Rabıta'da mürid kabul edilme ve reddedilme korkusuyla davranmalıdır. Üstadını yücelterek ve heybetle düşünmelidir.(S.18)Adab-ı Fethullah - Şeyh Fethullahi Verkanisi - Menzil Yayınevi, Adıyaman, 1997

Onun nefesi ve eli, ölüleri dirilten ve gözleri açan İsa Aleyhisselam'ın nefesi ve eli gibi; bakışları ve tedavisi Lokman He kim'in tabibliği gibidir." Bu şekilde inanan mürid teveccühe oturarak üstadının gelerek kendisine yönelmesini ve kalbini tedaviye başlamasını sabırsızlıkla bekler. Sanki bir gözüyle kalbine, diğer gözüyle yardım dileyerek arzuy la üstadına bakar. Teveccüh'te oturan kardeşle rini aracı ederek, yalvararak yardım ister. Ondan yardım dilenmekten başka çaresi olmadığını itiraf eder.
* * *Müridinin yarar görmesi için teveccüh süresince Allah-u Teâlâ'nın (c.c) rahmeti, nebilerin ve velilerin ruhları, melekler, Sahabe-i Kıram'ın yardımı hazırdır diye inanması gerekir.' Fakat bunların hepsi feyizden yararlandırma yetkisini üstada vermiştir. O'da bu feyzi ancak kabule uygun edeb sahibine verir. (S 20-21) Adab-ı Fethullah - Şeyh Fethullahi Verkanisi - Menzil Yayınevi, Adıyaman, 1997

Yarar sağlamak için müridin korku, ümit, haz ve sevgi hallerini arttırması gerekir. Teveccüh sırası kendisine geldiğinde, Üstadı nefes verdikçe teyz almak için o nefesini içine çeker. Üstadı nefesini içine çektiğinde kalbindeki pası ve karanlığı yok ettiğine inanır. Ve kendi de kalbindeki pası ve karanlığı dışarı atmak için nefesini sağa ve sola doğru boşaltır. Üstadının nefes alıp vermesi boyunca onun yardımı ve feyz vermesiyle kalbindeki yaraların kapandığını, iyileştiğini ve kalbinin beyazlaştığmı düşünür. Üstadından ricada bulunarak bu durumu daha fazlalaştırmasım ister. Teveccüh'ün sonuna kadar bu olay devam eder. Teveccüh bitince, müridin içindeki rahatsızlıkların derecesi ortaya çıktığından rabıta anlatılır ve zikir eğitimi yapılır. (S23)Adab-ı Fethullah - Şeyh Fethullahi Verkanisi - Menzil Yayınevi, Adıyaman, 1997

Zira talib Cenab-ı Hak'kın (c.c.) herşeye kadir ve üstadının da kendisiyle, Allah-u Teâlâ (c.c) arasında aracı olduğuna inanır. Bu düsünce onun nefsini tembellik ve ümitsizlikten kurtarır. (S25) Adab-ı Fethullah - Şeyh Fethullahi Verkanisi - Menzil Yayınevi, Adıyaman, 1997


“Muhammed Halid Hazretleri, Risale-i Halidiye’sinde şöyle buyuruyor:
Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevlâ ile kendi arana vesile kılmak üzere, mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini, kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir.”
( Ruhu'l-Furkân c. II, s. 79)

Şeyh Fettullah Verkanisi 'ye atfen;
Günah nisbetinde bu kalb nuraniyet ten karanlığa girmiş ise de üstadın nefesiyle ve eliyle temizlenir, açılır diye inanır. Üstad teveccühe girdiğinde, beraberinde Lokman Hekim'in tıbbı, İsa (a.s.)'ın duası vardır. Bir gözle üstada, bir gözle kalbinin yaralarına bakar. Teveccühte oturan arkadaşlarından istimdat ister. Kendisini muhasebe ederek, üstada yalvarır. Üstadın sesini duyduğu an ferahlayıp, lez zet duyar. Üstada karşı, kendini korku ve ümid arasında bulundurur. Kendisine teselli verir. Şimdiye kadar nefsimin emri altında ve isyanda olduğum için, ben nerede Allah'ın affı nerede, fakat şimdilik nefsimin esaretinden kurtulup, Allah'ın dostlarından bir dostun tasarrufu altına girdim. Nef simden dolayı uzağım fakat evliyanın duası en büyük sığınaktır, himmetleri hazırdır, onların ruhları, enbiya, melekler ve ashabın ruhları ile birlîkte hazırdırlar. Hazır oldukları için de Allah'ın tecelliyeleri teveccüh mahallini kuşatmıştır. Kendi kalbi gafil olduğundan bu meclise layık olmadığını düşünür, kemali edeble inler, feryad eder, nefsini hiç bilir. Var gücü ile üs tadın sesini ve gelişini bekler. Hiçbir an gaflete düşmez. Üstad karşısına gelinceye kadar böylece devam eder. Üstad karşısına gelir, ellerini omuzlarına koyup yüzüne üfürür. Bundan sonra mürid ağlar, inler. Bu devletin ve bu büyük saadetin lezzetini taleb eder. Korku ümidiyle beraber sevinir. Üstadın nefesini içine çeker, nefesiyle birlikte nur nisbetinin kalbine girdiğini tasavvur eder. Üstad nefesini aldığı zaman, üstadım, kalbimin için deki acıyı, gafleti karanlığı nefesi ile çekdi diye sevinir. Üstad gittiği zaman, himmetini diler, ziyadesini taleb eder. Kalbinin şifa bulduğuna inanır, teveccühten sonra da bu temizlik üzerinde sebat etmeye azmeder. S.163-164
Mürid, kendi mürşidinin dışında, Peygamber Efendimizi (SAV) ve diğer, evliyaları ister hayatta, isterse ebediyete intikal etmiş olanları ziyaret ederek, ruhaniyetlerinden istimdat dilemelidir (s195)
(Cennet Yolunun Rehberi - Şeyh Seyda Muhammed Konyevi), Özkevser Vakfı Yayınları, Konya 1997

Birincisi, mübtedi mürid oturup gezdiği her yerde, şeyhinin huzurunda durduğu gibi durmalı, hayalen mürşidinin kendisinden ayrılmadığına, daima kendisi ile berabermiş gibi olduğuna -değil hareketlerine, hislerine bile vakıf olduğuna- inanmalıdır. Uykusunda, annesinin yavrusunu başucunda beklediği gibi, şeyhi de ayak ucunda sabaha kadar onu bekliyormuş gibi, farzetmelidir. Kamil bir mürşid, bir anneden daha şefkatlidir, kamil olan ruhaniyeti Allah'ın azametinden çekmiş olduğu feyizleri müridine akıtır.

Şeyh Ahmed Hıznevi (k.s.) hazretlerinin Molla Zeynüdin'e yazdığı beşinci mektubunda rabıta hakkındaki hükmü şöyledir: "Hayali rabıta yapmayı daha önce sana emrettik. Hayali rabıta şöyledir: Mürid, sanki üstadı her zaman kendisiyle berabermiş gibi onu hatırından çıkarmayıp onu anmasıdır."
Gavs-ı Hizani hazretleri şöyle buyurmuştur: "Zikretmeksizin, sırf rabıta sayesinde hedefe varmak mümkündür fakat bunun tersine rabıtasız yalnız zikirle Mevla'ya varılmaz." İmam-ı Rabbani'nin, rabıtanın menfaatçe üstünlüğünü bildirmesi, bu sözle teyid edilmiş oldu. Şu halde bütün kusurumuz rabıtanın devamlı olmayışındandır. Rabıtamız devamlı olsa, zikrimizi de yapsak nefsin azgınlığı gider ve günah kapısı kapanır.S.99-102)
İstikamet için önce tövbe lazımdır. Tövbe etmekdikçe zulmetten kurtulunmaz. Tövbe etmek için kamil bir mürşidin elini tutmak, Allah'ın feyz ve inayetinin onun eliyle geldiğini bilmek gerekir.
Tasavvufi Hayat - Mehmet Ildırar, Sey-Taç Yay. S.90-99-102) *- Tasavvufi Hayat - Mehmet Ildırar, Sey-Taç Yay., 1.Baskı, Ankara 1996

Konu huzeyfe tarafından (6. June 2014 Saat 01:17 AM ) değiştirilmiştir.
huzeyfe isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla