Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. July 2012, 08:37 PM   #19
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Yani varya alayınız ayrı telden çalıyorsunuz konu zarten çorba olmuş iyice milletin kafasını bulandırın emi.

Bakın beyler size çok ciddi bir uyarım var.
Hepiniz forumlarda eleştirilip yerden yere vurulan din bezirganlarından farklı bir portre çizmiyorsunuz.

Tamam belli konularda uzmanlıklarınız olabilir yada ululelulema olabilirsiniz.
Bir arkadaş alın okuyun diye bir link vermiş tıkladık anlayalım okuyalım diye.

http://dersvekuran.blogcu.com/namaz-vakitleri/10122065

Meselenin aslını öğrenebilmek için bu ayetleri iyi anlamak, ayetleri iyi anlamak için de, ayetlerde geçen “dülûkuşşems”, “kur’an-el fecr”, “taraf”, “teheccüd” ve “nafile” sözcüklerinin ne demek olduklarını iyi bilmek gerekmektedir.

“Dülûkuşşems”; “Güneş’in batması, gözden kaybolması” anlamındadır. Ama bazı yorumcular buna “eğilmesi” anlamını vermişlerdir. Tac-ül Arus ve Lisan-ül Arab’ın verdikleri bilgiye göre “dülûk sözcüğüne “eğilme” anlamının verilmesi, namazı beş vakit olarak anlayabilme amacı gütmekteymiş. (!) (Tac-ül Arus, c: 13, s: 560, 561 ve Lisan-ül Arab, c: 3, s: 398, 399)

“Dülûk” sözcüğünün gerçek anlamına göre “dülûkuşşems” tamlaması; akşam vaktini ifade eder. Nitekim, dördüncü halife Ali, Abdullah ibn Mesûd, Said ibn Cübeyr, Nehâî, Mükatil, Dahhâk, Süddî, İbn Abbas ve Mücahid bu anlamı tercih etmişlerdir.

Buna karşılık “dülûk” sözcüğüne “eğilme” anlamı vererek sözcükten öğle vaktini anlayanlar da olmuştur. Klâsik kaynaklarda, İbn Ömer, Cabir, Atâ, Katâde ve Hasan’ın bu görüşü benimsedikleri bildirilir.

İsra suresinin 78. ayetinde yer alan bu sözcükten, her iki anlamın birden anlaşılabileceği ileri sürülse de, namazın vakitlerini belirleyen diğer ayet olan Hud suresinin 114. ayetindeki ifadeler, “dülûküşşems” tamlamasından, “Güneş’in eğilmesi” anlamının çıkarılmasına ve bu anlamdan da ayette öğle namazının kastedildiğinin sanılmasına engel olur. Çünkü, Hud suresinin 114. ayetinde peygamberimize “Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın bir zamanda namaz kılması” emredilmiş ve anlam netleşmiştir. Çünkü, Hud suresinin 114. ayetinde geçen “zülefen” sözcüğü, İsra suresinin 78. ayetinde geçen “ğasak” sözcüğü ile aynı anlamda olup; “ortalığın karardığı zaman, gecenin ilk saatleri” demektir. Yani, her iki sözcük de “yatsı” vaktine karşılıktır. Bu durumdan kesin olarak anlaşılmaktadır ki, İsra suresinin 78 ve 79. ayetlerinin emri ile Hud suresinin 114. ayetinin emri aynıdır ve bu ayetlerde, salat vakitleri, özdeş kelimeler kullanılmak suretiyle değişik üslûplarla ifade edilmiştir.

Diğer taraftan, bir çok yorumcu da “dülûkuşşems” ile “ğasakılleyl” tamlamalarının ayrı zamanları ifade ettiğini ileri sürmüştür. Oysa bunlar, ayrı zamanları değil, bir vaktin başını ve sonunu ifade etmektedirler. İsra suresinin 78. ayetinde “güneşin batmasından itibaren karanlığa kadar” salat emredilmiştir. Bu ifade, iki salatın değil, bir tek , yani akşam salatının vaktini belirlemektedir.

Ayette geçen “kur’an-el fecr”; sabah okuması, yani sabah salatı olup kişilerin ayetleri okumasıdır.

“Taraf”; “nahiye, yan bölge” demektir. Bir şeyin “taraf”ından söz edildiği zaman, o şeyin içi değil, dışı anlaşılır. Nitekim Fıkıh’ta “İnsanın iki tarafı” ifadesinden; bir taraf olarak insanın anası, babası, dedesi, yani atası, diğer taraf olarak da çocukları ve torunları anlaşılır. Benzer şekilde “masanın iki tarafı” denildiğinde de; masanın ikiye ayrılmış hâldeki iki parçası anlaşılmaz, masanın sağında ve solundaki şeyler anlaşılır.

“Taraf” sözcüğünün çoğulu “etraf” sözcüğü olup, bu sözcük Türkçeye, aynen Arapçadaki anlamı ile geçmiştir. “Etraf” sözcüğü de yöneltildiği şeyin dışı ile ilgilidir. Meselâ, bir kimseye “Etrafına bak” dendiği zaman, o kişi eline, yüzüne, vücuduna değil, sağına, soluna, önüne ve arkasına bakar. Bu örneği “ülkenin etrafı” dendiğinde ülkenin dışının kastedildiği ve anlaşıldığı, “Dünya’nın etrafı” dendiğinde Dünya’nın dışının kastedildiği ve anlaşıldığı şeklinde çoğaltmak mümkündür.

Ayetteki “Gündüzün iki tarafı” ifadesinden de, “gündüz”ün dışında kalan “sabah” ve “akşam” vakitleri anlaşılır. Yoksa bu ifade, “gündüz”ün kısımları, birer parçası olan “kuşluk” ve “ikindi” vakitleri demek değildir.

“Teheccüd” sözcüğünün kökü olan “hecd” sözcüğü, “ezdat”tan olup, iki zıt anlamı da ifade eder. Yani hem “uyumak” hem de “uyanmak” demektir. “Hecd” sözcüğünün bazı türevleri şöyle meşhurlaşmıştır: “Hâcid”; “uyuyan”, “tehcid”; “uykuyu gidermek, uyandırmak”, “teheccüd”; “uykudan uyanıp namaz kılmak”, “müteheccid”; “geceleyin uyanıp namaz kılan kimse”.


Sizin ve sizin gibilerin yazdıkları yüzünden önceden kıldığım namazlardan ve ibadetlerden soğudum bilmeden daha mutlu ve huzurluydum ama şimdi şüphedeyim merak ediyorum araştırıyorum ama sizin gibi ne dediğini anlamadığım ukalalar yüzünden bi b.k anlamıyorum.

Beyler akıllı olun sonra bu vebali taşıyamazsınız.
Farklı yada aykırı olacağım diye kafaları bulandırmayın.
Aranızdan bir delikanlı çıksa ve dese ki arkadaş;

namaz = ....... dır.
vakitleri = ...... ve ...... ve ..... ve ..... dir (yada ne ise)

salat = ....... dır
vakitleri = .......... ve ...... ve ..... ve ..... dir (yada ne ise)

Sakın, bunu kendiniz arayıp bulacaksınız biz uyarmak ve doğruyu göstermekle mükellef değiliz yada buna benzer saçma laflar etmeyin.

Buraya yazıyorsan tarihe not düşüyorsun (bakınız mesaj tarihleriniz) iz bırakıyorsun buraya giren ve okuyan herkes birşeyler algılıyor.

Bir misyon yükleniyorsun. Hakkını ver...
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
bartsimpson Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
kuman (14. May 2013)