hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   TALÂK SÛRESİ (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=665)
-   -   Talâk sûresi (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2935)

dost1 22. September 2012 07:06 PM

Talâk sûresi
 
[B]MEDÎNE DÖNEMİ[/B]

[B]Necm: 600[/B]

[SUP]1[/SUP]Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri[SUP]388[/SUP] için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'ın koruması altına girin. Apaçık bir aşırılık, iffetsizlik yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine haksızlık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir.
[SUP]2,3[/SUP]Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde tutun yahut örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona bir çıkış yolu sağlar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a işin sonucunu havale ederse, O ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini yerine getirip gerçekleştirendir. Allah, kesinlikle her şey için bir ölçü koymuştur, belirlemiştir.
([B]99/65, Talâk/1-3[/B])


[B]Necm: 601[/B]

[SUP]4[/SUP]Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır. Kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona işinde bir
kolaylık sağlar.
[B](99/65, Talâk/4[/B])


[B]Necm: 602[/B]

[SUP]5[/SUP]İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'ın koruması altına girerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onun için ödülü büyütür.
[SUP]6[/SUP]O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla birbirinizin zararına olacak herhangi bir şey yapmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın/nafaka verin. Sonra sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini verin ve aranızda örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde müşavere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık ücreti babaya ait olmak üzere, başka bir kadın emzirecektir.
[SUP]7[/SUP]Geniş imkânları olanlar, geniş imkânlarına göre harcasınlar/ nafaka versinler. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir kişiye ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık sağlayacaktır.
([B]99/65, Talâk/5-7[/B])


[B]Necm: 603[/B]

[SUP]8[/SUP]Kentlerden niceleri var ki Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz, onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik.
[SUP]9[/SUP]Böylece onlar, işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir zarara/ kayba uğrayarak acı çekmek olmuştur.
[SUP]10,11[/SUP]Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girin. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimseleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini/ alâmetlerini/ göstergelerini okuyan bir elçi indirdi. Ve her kim, Allah'a inanır ve sâlihi işlerse, Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde sonsuza dek kalacakları cennetlere girdirir. Allah, onun için rızkı güzelleştirmiştir.
[SUP]12[/SUP]Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını oluşturandır. Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk gökler ve yer arasında iner durur.
([B]99/65, Talâk/8-12[/B])


[B]Dip not:[/B]

[B]388[/B] Bkz. 450, 452, 514 ve 601 nolu necmler.

kuman 26. October 2014 11:36 AM

Surenin 4 ayeti ni aciklayabilirmisiniz...

dost1 26. October 2014 06:57 PM

Selamın aleyküm, Değerli Kuman Kardeşim,

[QUOTE=kuman;19524]Surenin 4 ayeti ni aciklayabilirmisiniz...[/QUOTE]

4Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır. Kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona işinde bir kolaylık sağlar.
5İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'ın koruması altına girerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onun için ödülü büyütür.

Yukarıdaki pasajda, Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın ve O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir] buyurulmuştu. Burada ise iddet ve onun müddeti bildirilmektedir. Şöyle ki:
• Yaşlılık sebebiyle hayızdan kesilmiş kadınların iddeti üç aydır.
• Henüz hayız görmeyen kadınların iddeti de aybaşından kesilmiş kadınlarınkinin aynısıdır.
Âyette geçen ay hâli olmayanlar ifadesiyle, “anormal olarak ay hâli olmayanlar” kastedilmiştir; çocuk yaştaki evlendirmelerle ilgisi yoktur. Kadınların bazılarında (Amenorrhea) isimli bir hastalık olabilir ve bu kadınların âdeti geç gelir veya kesilir veya hiç gelmez. Rüşd evliliğe bağlandığından, cinsel yönden gelişmemiş çocukların evlendirilmesi İslâmî açıdan cinâyettir. Çünkü bu evlilik ve cinsel birleşme, o çocuğun hem fizikî gelişimi, hem de psikolojik durumu açısından çok sakıncalıdır.
• Hamile kadınların bekleme süresi [iddet], doğum ile sona erer.
Bu âyetin iniş sebebi ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir:
Mukâtil dedi ki: Yüce Allah'ın, Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kuru müddeti beklerler (Bakara/228) buyruğu zikredilince, Hallad b. en-Nu‘mân, “Ey Allah'ın Rasûlü! Peki ay hâli görmeyen kadın ile ay hâlinden kesilmiş olan kadının ve hamile kadının iddeti nedir?” diye sordu. Bunun üzerine, Kadınlarınız arasından ay hâlinden kesilmiş olanlarla... (yani, artık ay hâli görmeyen kadınlarla…) âyeti nâzil oldu.
Rivâyet olunduğuna göre Mu‘âz b. Cebel, “Ey Allah'ın Rasûlü! Biz hayız gören kadınların iddetinin ne olduğunu öğrendik. Peki, hayız görmeyenlerin iddeti nedir?” deyince, Cenâb-ı Hakk, işbu âyetini indirdi.

Daha evvel iddetle ilgili şu âyetler inmiş ve diğer iddet hükümleri bildirilmişti:

234İçinizden geçmişte yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırılanlar; ölenler ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on gün beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekil ile yaptıklarında sizin [bunu yapanlar ve bunu izleyenler] için bir vebal yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır.
(Bakara/234)

228Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet dönemi süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde oluşturduğunu gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Ve onların zararlarına olanlar gibi, örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde kendi yararlarına olanlar da vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
(Bakara/228)

49Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin.
Kaynak: İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin 28. October 2014 02:27 PM

Bu surenin bu şekilde meallendirilmesi veya tercümesi beni hiç tatmin etmiyor. Bu yazılanlar belki kitabı anlatıyor ama benim için kitabın "Kur'an" halini anlatır bir ifade şekli değil. Sanki ayrımcı Arab erkeğin bir kadını aşağılayıcı bakış açısını gösterir kelimeler seçimi ve dizilimi. Bu konu hakkındaki araştırmalarım ve bu konudaki bilgim yeterli seviyeye ulaşmadığından her hangi bir tartışmaya girip de her yönde fikir ileri sürmemi engelliyor. Ama Surenin bütünlüğü ve ayetlerde kullanılan kelime ve ifadelerin beni haklı çıkaracağını zannederim. Mesela surede "... bir [B]iş[/B] ortaya ....", "... yönden [B]rızık[/B]landırır.", "... [B]işinde[/B] bir kolaylık sağlar." vs. ifadeleri kullanılmıştır.
Daha evvelki bir yazımda "yazın ortasında oruç" yazısında "nisa ve ünsa" kelimelerinin kadın anlamında kullanılmadığını söylemiş idim. Benim anlayışıma göra "nisa" kişilere menfaat/geçim sağlayan bir iş/uğraş/görev/vazife ve bunları yerine getirenler; "ünsa" da bu eylemden eylem sahibinin/işverenin ve yardımcısının/işçisinin karşılıklı menfaat durumlarını anlatıyor ve Surede ayrıca tedbirlerden/işe son verirken ve tasfiye edilirken işveren, işçi ve iş yönünden de yapılması gerekenlerden bahsediliyor. Nisa ve Bakara Surelerinde de bu yönde bazı ayetler var. Sure bana böyle hitap ediyor.

Klasik meal veya tercümeler dışında literatür üzerinden bilgi sahibi olanların iletileri ile diğer kişisel düşüncelerin aydınlatıcı ve fayda sağlayıcı olacağını umarım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

kuman 29. October 2014 09:40 PM

Ustad dost,
Yorumlayisin bu ayeti biraz zorlama. Olabilir mi tabiki olabilir ve dogruda olabilir. Ancak adet gormeyen kizlardan da bahsediyor olabilir.
Evlilik icin olgunluk sarti varda olgunluk ne ?
18 yasinda bir kadin olgun mudur? Kanuni olgunluk sadece.

Gerci adet olmayan bir kiz cocuk nasil dogurur buda sizin yorumunuza destek olan bir gercek.

Sanirim sizin yorumunuz gayet dogru gozukuyor tesekkurler...

galipyetkin 30. October 2014 02:21 PM

Pek esasa girmek istemiyorum ama hiç olmazsa şu durum açıklığa kavuşturulmalı:

1-"....ölenler ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden [B]DÖRT AY ve ON (GÜN)[/B] beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekil ile yaptıklarında..." Bakara:234

2-"Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine [B]ÜÇ ÂDET DÖNEMİ SÜRESİ[/B] beklerler..."Bakara:228.

3-"Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi [B]ÜÇ AY[/B]dır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır." Talak:4.
Bu ayet boşanma hukuku ile ilgiliyse Aybaşısı kesilenlerden ayrı olan, "ay hali olmayanların" üç aylık sürelerini neye göre başlatacaksınız; başlangıç tarihi ne olacaktır? Kaç yaşında evlendi de buluğa bile ermeden boşanmaya maruz kalıyor.

4"..... Sonra [B]SİZİN İÇİN EMZİRİRLERSE[/B], onlara ücretlerini verin ve aranızda örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde [B]MÜŞAVERE YAPIN[/B]. Ve eğer [B]GÜÇLÜK ÇEKERSENİZ[/B], artık ücreti babaya ait olmak üzere, [B]BAŞKA BİR KADIN[/B] emzirecektir." Talak:6.
(Bu ayeti anne olan hatta emziren bir bayan cevaplamalı)

Şimdi bunların hepsi boşanma hukuku mu?
Şimdilik bu kadar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

kuman 31. October 2014 03:39 PM

Sayin yetkin
ben sizden adil 5 6 ve 7. Ayetler icin yorum bekliyordum.
bende 4 ayeti tam anlayamadim ancak dost 1 soylediklerini su an icin kabul ediyorum nedeni ise henuz doyurucu baska bir yorum yok.
Ay halinden kesilenler ve herhangi bir sebebten ay hali olamayan kadinlar icinbir ayet

galipyetkin 31. October 2014 04:51 PM

Türk Medeni Kanunu sahih nesep hususunda bazı karineler kabul etmiştir.Bu karinelere göre:
a- Evlilik içinde doğan çocuğun babası kadının kocasıdır.
b- Evlilik içinde ana rahmine düşmüş olup da evliliğin sona ermesinden sonra ÜÇYÜZ gün içinde doğan çocuğun babası onu doğuran kadının kocasıdır.
c- evlilik sırasında ana rahmine düşme halinde, koca evlendikten en az YÜZSEKSEN gün SONRA doğan çocuğun kendisinden olma ihtimali bulunmaması nedeniyle bunu ancak ispat ederek çocuğun nesebini dava edebilir. Doğum 180. günden evvel olmuşsa, baba nesebin reddi davasında yalnızca bu müddeti ileri sürüp başka delil sunmasına gerek yoktur, çocuk kendisinden değildir. Dolayısı ile bu 180 gün ASGARİ GEBELİK SÜRESİdir.

Daha başka karineler vs. de var fakat bizi. konu itibariyle ilgilendiren hususlar anlatılanlardır. Bu durumu bir şema olarak şöyle gösterebiliriz.
300 gün
x<-----------------------x180 gün<------------------------------<xDoğum tarihi
121 günlük süre
cinsi münasebet

Şemadan da görüldüğü gibi 300. doğum gününden günden geriye doğru 180 günü(hamilelik müddetini) çıkardığımızda geriye 120, cinsi münasebet gününü de katarsak 121 hamile kalınılabilecek gün kalır ki bu da çocuğun doğumu için belirlenen 300. gün(doğurma günü) için ana rahmine düşeceği ilk ve son günlerdir.

Dolayısı ile hamile kalma müddeti: 120:30 = 4 ay. Bu da Bakara-234. ayette belirtilen süredir dört ay on. (-on-ifadesi rakam değil bir hissi belirtir, tıpkı ebced hesabındaki harflerin rakamları belirtmesi gibi; yani 4ay+10 gün değildir.).

Diğer ayetlerde belirtilen süre olan 3 ay(x30=90 veya 92 gün) uygun olmayıp bu ayetlerde belirtilen bu süreler geçtikten 5 gün sonra yapılacak bir evlilik veya cinsel ilişki doğacak çocuğun nesebini ilk koca mı? sonraki mi? diye tartışmalı hale sokar, nesep çatışması çıkar. Ve Allah böyle bir şey yapmaz

Ve kulaktan dolma olarak biliriz ki çocuk normal 9 ay 10=(9x30+5(5ay 31dir)=285, geç doğum halinde+5=290 günde doğar ve hatta deriz ki kızgınlık da belirterek aceleci olanlara çocuklara: Ananın karnında nasıl 9 ay 10 gün durdun; lan!

Bu nedenlerle Talâk Suresi ve bazı diğer boşanma ile ilgili diye gösterilen ayetler boşanma ile ilgili değildir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 31. October 2014 11:56 PM

Sayın Kuman.

İlk önce Talâk Suresinin "boşanma" ile ilgili olmadığını ortaya koymalı idim ki sizin beklentinize cevap vereyim. Yukarıda da bu ayetlerin boşanma ile ilgili olmadığını ortaya koydum.

Daha evvel de bu surenin çalışma hayatı ile ilgili olduğunu; iş sahibinin işi ve işçisi ile olan ilişkilerini anlattığını zannettiğimi ve üzerinde araştırma yapıp düşündüğümü belirtmiştim, söylemiştim. Ve bu ayeti benim görüşüm yönünde açıklayıcı bir literatüre rastlamadım. Literatür ve görüşlere, dolayısı ile bilgiye ihtiyacım var; çünkü Arapça bilmiyorum. Sure üzerinde düşünüyor ve ancak mantık çerçevesinde olgunlaştırmaya çalışıyorum. Bilgi olmadan yalnızca kendi kendime ortaya koyacağım sav üzerinden kuracağım mantıkla doğruya ulaşamayacağımdan, bu savlara, zanlarıma, zannettiklerime dayalı yalan yanlış bilgi sunmak istemiyorum.
Kendi anlayışınıza kalmış bir ayetler dizisi var önünüzde. Esasen yapmanız gereken de kendi kendinize ayetler üzerinde araştırma yapıp, düşünüp kendi yönünüzden bir karara varmak olmalı, din sizin olmalı. Onları ortaya koyarsanız, üzerlerinde fikir yürütebiliriz.

Böyle durumlarda bir dostumuz vardı; Sayın FERS. O'nun Ayetleri ve ayetler içerisindeki kelimeleri tercümesi ve ikazı bize çok bilgi sağlıyor, doğruya ulaşmamıza neden oluyordu. Ama O da bizi bayan katılımcılar gibi terk etti. Terk etmedi de darıldı. Tekrar yazar inşallah da bu Surenin aydınlatılmasında rol oynar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

kuman 1. November 2014 02:01 PM

Sayin yetkin,
Gorusunuze kismen katiliyorum. Ilk once bu sure osanma ile alakali pek cok muhkem ayet belirtiyor ancak bu sureyi sadece bosanma olarak algilamakta surenin verdigi emirleri kusitlamakanlamina geliyor.
Es yerine is vereni koydugunuzda sizinsoylediginiz gibi is kanunlarina da tabiri yerindeyse cuk diye oturabiliyor.

620 yilinda calisan kadin nufusu hakkinda bir bilgi hos o zamalar zaten kadin sadece hizmetcilik yapabiliyordu.
Sonra zaman ilerledi ve yil 1900 ne yazik ki belki sadece 1960 tan sonra kadinlar her is dalinda gozukmeye basladi.

620 yilinda Allah calismayan kadinlara calisma ile ilgili bir yasa indirecek degil, bu ayetleri o zaman sadece bosanma ile ilgili konularda kullanilmis olabilir ancak su an sizi dediginiz gibi calisma hayatinda bulunan kadinlar ile ilgili yasa olarak kullanilabilir. Bu kur an ile bir celiski de yaratmaz.

Kur an bugune yorumlanabilir mi peki? Yani bugunun hayatina adepte edilmesinde kur an bir sakinca varmidir? Bunu sahsen ben bilmem ancak eger ki kur an Allah kelami ise ki oyle buna dayanarak kelami bugune tevil edebiliriz. Bu degistirme yada asil anlamini kaybettirme degildir.

Bugun sut anne diye bir kavram neredeyse yok gibi ancak calisan kadinin cocugunu emzirebilmesi ile ilgili calisma hayatinda cok fazla sorun var.
Birakin cocuk sahibi olmayi bir kadinin evlenmesi bile sorun olabiliyor. Cocuk olunca ise sorun cig gibi buyuyor.
Bu sure bize evli ve cocuklu bayanlarin calisma hayatinda ki sikintilari yok etmek icin kullanabilecegimiz bir sure gibi geliyor.
Galip yetkinin bu konuda dusunceleri bu yonde oldugunu tahmin ettigim icinde siz ne dersiniz diye sormustum.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:29 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam