hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   FETİH SÛRESİ (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=677)
-   -   Fetih sûresi (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2947)

dost1 22. September 2012 07:36 PM

Fetih sûresi
 
[B]MEDÎNE DÖNEMİ[/B]

[B]Necm: 666[/B]

[SUP]1-3[/SUP]Şüphesiz Biz, Allah, senin günahlarından geçmiş ve gelecek olanları bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni dosdoğru yola kılavuzlasın ve Allah, sana çok güçlü bir zaferle yardım etsin diye, sana apaçık bir fethi açtık.[SUP]400[/SUP]
[SUP]4[/SUP]O, kendi imanları ile birlikte, imanca fazlalaşsınlar diye mü’minlerin kalplerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygusu/moral indirendir. Göklerin ve yerin orduları da yalnızca Allah'ındır. Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır.
([B]111/48, Fetih/1-4[/B])


[B]Necm: 667[/B]

[SUP]7[/SUP]Göklerin ve yeryüzünün orduları da Allah'ındır. Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
[SUP]8,9,5,6[/SUP]Şüphesiz Biz, Allah'a ve Elçisi'ne iman etmeniz, O'na yardım etmeniz, O'na saygı göstermeniz ve her zaman O'nu her türlü noksanlıktan arındırmanız için;mü’min erkekler ve mü’min kadınları, içinde sürekli kalanlar olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirmesi ve onların kötülüklerini örtmesi için –işte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur–;
ve Allah hakkında kötü zanda bulunan o münâfık erkekler ve münâfık kadınları, Allah'a ortak koşan erkekleri ve ortak koşan kadınları azaplandırması için –kötülük onların üzerine olmuştur. Allah onlara gazap etmiş, onları dışlamış; rahmetinden mahrum bırakmış ve kendileri için cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!–; seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere elçi yaptık.[SUP]401[/SUP]
([B]111/48, Fetih/7-9, 5-6[/B])


[B]Necm: 668[/B]

[SUP]10[/SUP]Şüphesiz sana bağlılık yemini eden şu kimseler, gerçekte Allah'a bağlılık yemini etmektedirler. Allah'ın gücü; nimetleri, yardımları onların güçlerinin; yardımlarının, hizmetlerinin üzerindedir. O nedenle kim sözünden dönerse, artık sadece kendisi aleyhine olmak üzere dönmüştür. Kim de Allah'a verdiği söze vefa gösterirse, Allah ona hemen büyük bir ödül verecektir.
[SUP]11[/SUP]Bedevi Araplardan geri bırakılmış; sizinle gelmemiş olanlar, sana yakında, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti/alıkoydu. Hadi Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile” diyeceklerdir. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, size bir zarar dilediyse veya bir yarar dilediyse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Tam tersi Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
[SUP]12[/SUP]Aslında siz, Elçi ve mü’minlerin, ailelerine/yakınlarına sonsuza dek geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize de güzel göründü. Ve siz, kötü zanda bulundunuz ve değişime/yıkıma uğramış bir toplum oldunuz.
[SUP]13[/SUP]Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne iman etmezse, bilsin ki şüphesiz Biz, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler için çılgın bir ateşi hazırlamışızdır.
[SUP]14[/SUP]Ve göklerin ve yeryüzünün hükümranlığı Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Ve Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
[SUP]15[/SUP]Siz, ganimetleri almak için gittiğinizde o geri kalanlar: “Bırakın bizi de sizi izleyelim” diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: “Siz, asla bizimle gelemeyeceksiniz. Allah, daha önce böyle buyurmuştur.” Sonra onlar: “Tam tersi, siz, bizi kıskanıyorsunuz” diyeceklerdir. Tam tersi onlar, pek az şey dışında anlamazlar.
[SUP]16[/SUP]Bedevi Araplardan, geri bırakılmış olanlara de ki: “Siz, yakında çok kuvvetli bir topluma karşı çağırılacaksınız, onlarla savaşırsınız veya onlar Müslüman olurlar. Artık, eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verir. Ama önceden yan çizdiğiniz gibi yine yan çizecek olursanız sizi acıklı bir azap ile azaplandırır.”
[SUP]17[/SUP]Kör için bir vebal yoktur, topal için de bir vebal yoktur, hasta için de bir vebal yoktur.
Bununla beraber kim Allah'a ve Elçisi'ne itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere girdirir. Kim de yan çizerse, onu acıklı bir azap ile azaplandırır.
([B]111/48, Fetih/10-17[/B])


[B]Necm: 669[/B]

[SUP]18,19[/SUP]Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
[SUP]20,21[/SUP]Ve Allah size, alacağınız birçok ganimetleri ve sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı başka şeyleri, siz yararlanasınız ve mü’minlere bir alâmet olsun, Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın diye vaat etmiştir. İşte Allah, bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.
[SUP]22,23[/SUP]Ve eğer kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kimseler, sizinle savaşsalardı kesinlikle Allah'ın öteden beri gelen kanunu/ uygulaması olarak arkalarına dönüp kaçarlardı. –Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.– Sonra bir yol gösteren, koruyan yakın ve yardımcı da bulamazlardı.
[SUP]24,25[/SUP]Ve Allah, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin vadisinde; Hudeybiye'de, Allah'ın dilediği kimseyi rahmetine girdirmesi için, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. Onlar, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini kabul etmeyen ve sizi Mescid-i Haram'dan ve ayarlanmış hedylerin/ hac yapanlara gönderilen yiyeceklerin yerlerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı, eğer onlar, birbirinden ayrılmış olsalardı kesinlikle onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri acıklı bir azapla azaplandırırdık.
[SUP]26[/SUP]Hani kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler, cahiliye kalıntısı gurur ve soy asabiyetini, tutuculuğu kendi kalplerinde alevlendirip kışkırttıkları zaman, hemen Allah, Elçisi'nin ve mü’minlerin üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygusunu/ morali indirmiş ve o mü’minlerin “takvâ/Allah'ın koruması altına girme” sözüne ilzam etmişti/sadık kalmalarını sağlamıştı. Zaten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi en iyi bilendir.
([B]111/48, Fetih/18-26[/B])


[B]Necm: 670[/B]

[SUP]27[/SUP]Andolsun ki Allah, Elçisi'ne o görüntüyü; “Siz, Allah dilerse kesinlikle, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış kişiler olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz” vizyonunu hak ile doğru çıkardı. Öyleyse Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Sonra da size bundan ast/yakın bir fetih kıldı.
[SUP]28[/SUP]Allah, hak dini bütün dinlere üstün kılmak için, Elçisi'ni doğru yol kılavuzu Kur’ân ve hak din ile gönderendir. Şâhit olarak da Allah yeter.
([B]111/48, Fetih/27-28[/B])


[B]Necm: 671[/B]

[SUP]29[/SUP]Muhammed, Allah'ın elçisidir./Allah’ın elçisi Muhammed ve onunla beraber olan kimseler de, Allah'ın, kendileriyle düşmanları öfkelendirmesi için kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları, Allah'ın fazlından ve bir hoşnutluk isteyerek Allah'ın birliğini öğretenler, boyun eğip teslimiyet gösterenler olarak görürsün. Onların Allah'a teslimiyetlerinden nişanları, tüm varlıklarında/ her taraflarında belli olur. Bu, onların Tevrât'taki örnekleridir. Onların İncîl'deki örnekleri de, filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidir. Bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah, onlardan iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere bağışlama ve büyük bir ödül söz vermiştir.
[B](111/48, Fetih/29[/B])


[B]Dip not[/B]:

[B]400[/B] Burada Hudeybiye Barış Antlaşması ve Rıdvan Bitati'nden bahsedilmektedir. Hicretin üzerinden 6 yıl geçmiş ve bu süre içerisinde kimse öz yurdu ve akrabaları ile temas kuramamıştı. Muhâcirlerde hasret ve gurbet duyguları kabarmış, Ensâr'da da Ka‘be'ye karşı özlem oluşmuştu. Bu nedenle Rasûlullah, Mekke'ye gitmek isteyenlerin hazırlanmasını istedi. Zilkâde'nin ilk Pazartesi günü [13 Mart 628] 1.400 kişi ile Mekke'ye doğru hareket edildi. Amacın barış olduğunu göstermek için yanlarına, yolcu kılıcı denilen kılıçtan başka silah almadılar. Durumu öğrenen Mekkeli müşrikler, ne pahasına olursa olsun Rasûlullah'ı Mekke'ye sokmama kararı aldılar ve o'nun Mekke'ye daha fazla yaklaşmasına engel olmak için de Hâlid b. Velîd komutasında 200 atlıdan oluşan bir birlik gönderdiler. Bu arada Rasûlullah ile mü’minler Mekke yakınlarındaki Hudeybiye mevkiine gelmişlerdi. Rasûlullah, amaçlarını bildirmek, Mekke müşriklerinin tutumunu öğrenmek için Mekke'ye, savaşmak niyetinde olmayıp yalnızca Ka‘be'yi ziyaret için geldiklerini ve umre yapıp döneceklerini bildiren bir elçi gönderdi. Buna rağmen müşrikler devesine vurup elçiyi yere düşürerek öldürmek istediler. Mekkeli olmayan bazı kimseler araya girip elçiyi kurtardılar. Elçi geri dönerek durumu Rasûlullah'a anlattı. Mekkeli müşrikler, Müslümanların Mekke'ye girmesini kendileri için büyük onursuzluk sayıyor ve Arapların gözünden düşeceklerini düşünüyorlardı. Mekke'de hâlâ hatırı sayılan ve etkin birçok akrabası bulunan Osman'ın elçi olarak gönderilmesi önerisi üzerine Rasûlullah Osman'ı Kureyş'e gönderdi. Osman, önce Rasûlullah'ın mesajını iletti ve, “Biz muharebeye gelmedik, yalnızca umre yapmak için geldik” dedi. Kureyşliler Osman'a, “[B]İstersen Ka‘be'yi tavaf et; ancak hepinizin Mekke'ye girmesine ve Ka‘be'yi tavaf etmesine izin veremeyiz[/B]” dediler. Reddetmesi üzerine de Osman'ı Mekke'de alıkoyup göz hapsinde tuttular. Müslümanlar arasında, Osman'ın öldürüldüğü şayiasının çıkması üzerine Rasûlullah, mü’minleri biata davet etti. Bütün mü’minler, ölüm pahasına da olsa savaştan kaçmamak üzere o'na biat ettiler. Bu konu, sûrenin 10, 18 ve 19. âyetlerinde yer almaktadır. Bu âyetlerden hareketle bu biata, “Biatu'r-Rıdvân” [razılık biatı] ve biat esnasında altında durulan ağaca da “Şeceretu'r-Rıdvân” [razılık ağacı] adı verilmiştir. Sonra, Osman ile ilgili ölüm haberinin asılsız olduğu anlaşıldı. Bu arada karşılıklı elçiler gidip geliyor, bir uzlaşma yolu aranıyordu. Müşrikler Müslümanları Mekke'ye sokmamaya kararlı gözüküyorlardı. Rasûlullah ise, “[B]Biz savaşmak için gelmedik. Amacımız Ka‘be'yi ziyarettir, umre yapmaktır. Kureyşliler savaşlarda zayıf düşmüşlerdir. Dilerlerse onlarla bir anlaşma yapmak isterim. Kabul ederlerse ne âlâ, aksi takdirde ölünceye kadar onlarla savaşırım[/B]” diyerek barış öneriyordu. Mekkeli müşrikler, Allah Rasûlü'nün kararlılığı yüzünden savaşı göze alamayarak; Osman'ı ve Mekke'deki bir kısım Müslümanı serbest bıraktılar. Arkasından, Suheyl b. Amr'ın başkanlığında bir heyeti anlaşma yapmak üzere Rasûlullah'a gönderdiler. Burada “[B]Hudeybiye Andlaşması”[/B] yapıldı. Buna göre;
1) Müslümanlarla müşrikler 10 yıl savaşmayacaklar.
2) Müslümanlar bu yıl Ka‘be'yi ziyaretten vazgeçerek geri dönecekler, ancak gelecek yıl umre yapacaklar, müşriklerin boşaltacağı Mekke'de üç gün kalacaklar ve yanlarında yolcu kılıçlarından başka silâh taşımayacaklar.
3) Mekke'den birisi Müslüman olarak Medîne'ye sığındığı zaman iade edilecek; fakat Medîne'den Mekke'ye sığınanlar iade edilmeyecek.
4) Arap kabileleri istedikleri tarafla anlaşma yapmakta serbest olacaklar.
Şartlarının, görünüşte Müslümanların aleyhine olması sebebiyle Müslümanlar büyük bir hayal kırıklığına uğradılar ve Rasûlullah'a, “[B]Sen Allah'ın Rasûlü değil misin? Davamız hak dava değil mi? Bu zilleti neden kabul ediyoruz?[/B]” diye serzenişte bulundular. Hudeybiye'de 19 gün kalındıktan sonra Medîne'ye doğru yola çıkıldı. Yolda, bu sûre indi.

[B]401[/B] Bu pasajı, teknik gerekçeler ve anlam bilgisi gereği Resmi Mushaf'tan farklı tertip ettik. Ayrıntılı açıklamalar için bkz.
Tebyîn.

Hasan Akçay 27. April 2015 04:35 AM

[QUOTE=dost1;12687]
[SUP]24,25[/SUP]Ve Allah, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin vadisinde; Hudeybiye'de, Allah'ın dilediği kimseyi rahmetine girdirmesi için, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. Onlar, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini kabul etmeyen ve sizi Mescid-i Haram'dan ve ayarlanmış hedylerin/ hac yapanlara gönderilen yiyeceklerin yerlerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı, eğer onlar, birbirinden ayrılmış olsalardı kesinlikle onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri acıklı bir azapla azaplandırırdık.[/QUOTE]

Aşağıdaki sorularımın cevabını
nerde bulabilirim?

[B]Fetih 24:[/B]

[I]sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra
[COLOR="Green"]min ba’di en azferekum aleyhim[/COLOR][/I]

1.
Sözü edilen zafer tam olarak neyin zaferiydi,
yani örneğin Mekke'nin fethi miydi ya da başka bir şey?
Müminler o zaferi HANGi YIL kazandılar?

*

[I]Mekke'nin [U]vadi[/U]sinde
[COLOR="Green"]bi [U]batn[/U]i mekke[/COLOR][/I]

2.
BATN [U]vadi[/U] midir?
Kanıt?

*

[I]Hudeybiye'de
[B][COLOR="green"]?[/COLOR][/B][/I]

3.
Hudeybiye
Mekke'nin kilometrelerce dışında olduğu halde
sayın Hakkı Yılmaz onu
niçin Mekke'nin [U]batn[/U]ında gösteriyor?

*

[I][U]onların ellerini sizden[/U], sizin ellerinizi de onlardan çekendir
[COLOR="green"]huvellezî keffe [U]eydiyehum ankum[/U] ve eydiyekum anhu[/COLOR]m[/I]

Anlaşılan
zaferi müminler kazanmış ama...
yenilenler de hâlâ güçlüymüş,

öyle ki

anlaşma yapılmasa (Allah onların ellerini müminlerden çekmese)
[U]onların elleri[/U] müminlerin gırtlağını sıkabilirmiş.

4.
O anda müminler nerededir,
yenilenler nerede?

*

[B]Fetih 25[/B]

[I]Eğer kendilerini henüz tanımadığınız,
bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak
mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı...
eğer onlar, birbirinden AYRILMIŞ olsalardı[/I]

Buradan anlaşılan ise
savaşçı müminler ile
onlara hedef olabilecek düşmanlar ARTI bazı müminler BiR ARADA imiş.

5.
Mekke'nin neresinde
BiR ARADA idiler;
içinde mi, dışında mı?

Hasan Akçay 28. April 2015 09:45 AM

Özelime bırakılan 3 yazı:

1.
[I]Bir sitede, 'Kuran açısından Hicri ve Miladi Takvimler ' bölümünde bir yazınızı okudum. Şöyle bir ifade kullanmışsınız: 'Üreme mevsiminde av hayvani öldürmenin haramligi da Allah'in hükmüdür.' İslamiyette bir delil var mıdır bu haramla ilgili. Yani üreme döneminde avlanmak yasaklanmış mıdır?[/I]

2.
[I]Sizinle tanışmak yazışmak istiyorum. Ramazan döneminde sizi tanıdım. Özellikle bu konu (Şehru Ramazan) çok ilgimi çekiyor. Takvim olayı vs.[/I]

3.
[I]Sizden istirhamım şayet bir çeviriniz varsa edinmek isterim.. Hem de çok.. Taslak çalışma da olsa mutlaka okumak isterim.. Yardımcı olursanız tahmin edemeyeceğiniz kadar memnun olacağım[/I]..


*

Bu müzakere zincirinde
kendi görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.
Bu 3 kardeşimizin istekleri
o arada inşallah yerine gelecek.

Hasan Akçay 29. April 2015 12:06 AM

[COLOR="Blue"]Hudeybiye'de
?[/COLOR]

Soru işareti "Nerden çıktı bu?" demek.

Yani
Allah'ın sözü olan Arapça metinde
[I]Hudeybiye[/I] var mı?

Ve huvellezî keffe eydiyehum ankum ve eydiyekum anhum [B][U]bibatni[/U] mekke[/B]...
[SIZE="3"]...وهو الذي كف ايديهم عنكم وايديكم عنهم [B][U]ببطن[/U] مكة[/B] [/SIZE]

Yok.

Allah
[I]Hudeybiye[/I] diye bi söz
etmiyor.

Bir insanın söylemediğini söyledi demek "o insana iftira"dır da
Allah'ın söylemediğini söyledi demek ALLAH'A iFTiRA değil midir?


*

"Bir çeviriniz varsa... edinmek isterim" diyen kardeşim,
ihtiyacınızı anlıyorum ama bi çevirim yok.

Olsaydı
"huvellezî keffe eydiyehum ankum ve eydiyekum anhum [B][U]bibatni[/U] mekke[/B]"nin çevirisi
şöyle olurdu:

[I][B]Mekke'nin [U]içinde[/U][/B]
onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken
O'dur.[/I]

Hasan Akçay 30. April 2015 01:56 PM

[QUOTE=dost1;12687][B]Dip not[/B]:

[U]Zilkâde[/U]'nin ilk Pazartesi günü [13 Mart 628] 1.400 kişi ile Mekke'ye doğru hareket edildi.[/QUOTE]

[U]Zilkâde[/U]…
Peki
bu nerden çıktı?

Elde 13 Mart 628 diye bir bilgi var,
onu kamerîye* çevirmişler.

Miladî.: 13 Mart 628
Kamerî: 01 Zilkâde 6

Elbet tamamen uydurma
tamamen gerçek dışıdır.

Çünkü

çevirme işleminden anlaşıldığı üzere
bu [U]Zilkâde[/U] kamerî yıla ait bir aydır,
dolayısıyla vakten sürekli oynayıp
bir şu mevsime denk gelir bir bu mevsime.

Oysa
Kuran’da ŞEHR diye geçen aylar
vakten sabittir.

Örneğin
Ramazân AŞIRI SICAK demek olup (Elmalılı)
haram ayların ilkidir, [B]yazın başında[/B] yer alır.

OTURUŞ anlamındaki Zilkâde de haram aylardan biridir ve daima [B]yazın içindedir[/B];
o ayda savaşılmayıp oturulduğu için bu adı almıştır.

Açıklaması
kısaca şöyle:

Bir ramazan hilali ile bir sonraki ramazan hilalinin arası
9:36’da [I]ayların süresi[/I] diye geçiyor (ıddet eş-şuhûr).

[I]Allah katında ayların süresi oniki aydır,
ıddet eş-şuhûri ındellah isné aşere şehr[/I].

Ama 12 ay (12 x 29.5 =) 354 gün olduğu için
365 günlük şemsî yılın 11 günü artar.

Artan bu 11 günler birikerek 29.5 güne ulaştığında
[COLOR="Green"][B]artık ay[/B][/COLOR] ortaya çıkar ve vakti sabitler.

Örneğin
08 Haz [B]628[/B]’de başlayan** süredeki hilallerin tarihleri şöyle
(ha:Haz, te:Tem, ağ:Ağu, ey:Eyl…):

------1------2----3----4-----5----6----7------8-------9----10----11---12--[B][COLOR="Green"]artık ay[/COLOR][/B]
[B][COLOR="Red"])[/COLOR][/B]08ha [B]628[/B][B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]07te)06ağ[B][COLOR="red"][B][COLOR="red"])[/COLOR][/B][/COLOR][/B]04ey[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]04ek)02ka[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]02ar[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]01oc [B]629[/B][B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]31oc[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]02ma[B][COLOR="red"][B][COLOR="red"])[/COLOR][/B][/COLOR][/B]31ma[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]30ni)29ma
[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]26ha [B]629[/B]….

Görüldüğü gibi [B][COLOR="Green"]artık ay[/COLOR][/B] var.

O yüzden
bırakın hilallerin zincirleme 11 gün erken gelip vakten oynamasını
26 Haz [B]629[/B] hilali 19 gün GEÇ gelir

Artık ay böylece her ayın kendi mevsiminde kalmasını sağlayıp
onları vakten sabitler.

____________________________________

*Bkz. [url]http://www.islamicfinder.org/dateConversion.php?mode=ger-hij&day=13&month=3&year=628&date_result=1[/url]
**Bkz [url]http://www.timeanddate.com/calendar/?year=628&country=4[/url]

Hasan Akçay 1. May 2015 02:10 AM

Miladî 13 Mart 628'in
Hicrî 01 [U]Zilkâde[/U] 6 olduğu iddiası
boştur, abestir.

Yılların sayısını
ve onların içindeki ayların ([U]şehr[/U]lerin) adlarını bilmek istiyorsanız
Allah'ın yapın dediğini yapacaksınız (Yûnus 5):

[I]Güneşi bir ışık ve kameri bir nur yapıp
yılların sayısını bilin diye
kamere menziller verendir O.[/I]

[COLOR="Red"][B]O[/B][/COLOR] dolunay
[COLOR="red"][B]D[/B][/COLOR] çeyrekay
[COLOR="red"][B])[/B][/COLOR] Hilal

Kamerin menzilleri bunlar.

21 Hazirandan (gündönümünden) sonraki
ilk hilal "ramazân hilali"dir,
ilk dolunay ramazân dolunayı.

Kanıt isteyene meton döngüsü* yeter.

Meton döngüsü
dolunay, şişkin ay, çeyrek ay, hilal tarihlerinin
19 yıl arayla
AYNI olmasıdır.

Örneğin
2015
630'un tekrarıdır.

Yani
ramazân hilali
2015'te** hangi tarihte görünecekse
630'da*** o tarihte göründü.

Ramazân hilali
2015'in 17 Haziranında görünecek,
630'un da 17 Haziranında göründü.

17 Haziran 2015 nasıl şehru ramazân ise
17 Haziran 630'da da şehru ramazân idi.

Allah'ın
gökleri ve yeri yarattığı gün aylara (şehrlere) verdiği düzen bu.
Menziller vakten sabit, aylar vakten sabittir;
21 Hazirandan sonraki ilk ay "şehru ramazân"dır.

______________________________

Bkz.
* [url]http://tr.wikipedia.org/wiki/Meton_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC[/url]
** [url]http://www.timeanddate.com/calendar/?year=2015&country=4[/url]
*** [url]http://www.timeanddate.com/calendar/?year=630&country=4[/url]

Hasan Akçay 2. May 2015 02:03 AM

Sonuç olarak
[I]Zilkâden'in ilk pazartesi günü[/I]
nasıl sanal ise, uydurma ise
o günlerde yer aldığı öne sürülen Hudeybiye andlaşmasının da
uydurma olduğu görülüyor.

Hudeybiye diye bir andlaşma yapıldıysa bile
gerçekler, anlatılanlardan farklıdır.

Islam tarihini
siyer adına anlatılan masallara değil
Allah'ın kitabına dayandırmak gerekir.

Orada, örneğin Tevbe 7'de,
dile getirilen ahid ise
"Mescidil Harâm andlaşması"dır.

Tevbe suresinin başındaki ayetler ile
Fetih suresi
birlikte okunnduğunda
her şey yerli yerine oturuyor.

Hasan Akçay 2. May 2015 04:05 AM

Mekke'ye müminler
[B]17 Haz[/B] 630 pazar günü girdiler.
Fetih günü odur.

Kanıt? Müşriklere tanınan dört ay, [COLOR="DarkGreen"]erbeate eşhur[/COLOR] (9:2).

Haram aylardı bunlar, [COLOR="darkgreen"]eşhurul hurum[/COLOR] (9:5).
O esnada yapılan [COLOR="DarkGreen"][U]hac[/U]cıl ekber[/COLOR] de bunu gösterir.

Bilindiği üzere
hac Zilhicce'de yapılır;
Zilhicce haram aydır.

Haram aylar sona erer ermez 4 aylık süre de sona erecektir (9:5).

O halde süre
haram ayların ilk günü başlar,
[B]17 Haziran[/B].

Ne bir gün erken
ne bir gün geç.

Çünkü

Mekke'ye
bir gün erken girilse kullandırılan süre tanınandan bir gün fazla olur,
bir gün geç girilse bir gün eksik.

Oysa süreyi tanıyan Allah'dır (9:1),
Allah yalan söylemez.
Dört ay demiştir, dört aydır. Ne bir gün fazla ne bir gün eksik.


*

48:24'te sözü edilen zafer
müminlerin Mekke'ye girmesidir.

Fetih bu suretle gerçek olmuştur ama tamamlanmamıştır.
Müşriklerin hâlâ direnme gücü var.
Var ki ateşkes andlaşması yapılıyor kendileriyle.

Zaten
müşriklerle
Mekke'den göç edememiş olan müminler
Mekke'de iç içedir (48:25);
o durumda savaş cinayettir.


*

Müminlerin müşriklerle
o ateşkes andlaşmasını
Mekke'ye girdikleri gün Mescidil Harâm'da
yaptıkları kesin (9:7).

Andlaşmanın maddeleri:

1.Taraflardan biri dışardan saldırıya uğrarsa öteki taraf o saldıranlara arka çıkmayacak.
2.Bu, taraflar birbirlerine saldırmayacak anlamına da gelir. O halde madde 2: Taraflar birbirlerine saldırmayacaklar.
3.Müminlerin "Allah bir" demesini savaş nedeni sayan müşriklerle sürekli barışı söz konusu değildir. Süre sona erer ermez savaş yeniden başlayacak.

İkinci haram ay olan Zilhicce'deki "haccıl ekber"den sonra
müşriklere
süre sona erer ermez ya yakalandıkları yerde öldürülecekleri ya da islam olmaları gerektiği ihtar edilmiştir (9:5).

galipyetkin 2. May 2015 07:59 AM

Sayın Hasan Akçay ın bu söylediklerine katılmak katiyetle mümkün değil.
Ayet gayet açık:Müşriklerin, Allah ve Resulü nün indinde bir anlaşmaları nasıl olabilir? diyerek kuralı koyuyor. Ve MESCİD İL HARAM İSTİKÂMETİNDE yani KOLLEKTİF YARDIMLAŞMA İÇİNDE yaşam süren bir grub himayeye alınıyor.

Makalenin bitiminde geniş bir açıklama yapacağım.
Bu yazı ise bir acil reddiye idi.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay 2. May 2015 08:22 AM

Sayın Galip Yetkin'in yazıları
"Allah öyle diyor ama benim dediğimi kastediyor" iddiasını taşıdıkları için
yazılarının hiç birini okumuyorum.

Benim tavrım:

Allah ne diyorsa
onu kastediyor.

*

Meton döngüsü:

628 = 2013
629 = 2014
630 = 2015

[B]17 Haz 630[/B]’da başlayan
"ıddet eş-şuhûr"daki hilallerin tarihleri:

01.[COLOR="red"]Ramazân[/COLOR]….….……[B][COLOR="Red"])[/COLOR][/B][B]17 Haz 630[/B]
02.[COLOR="red"]Zilhicce[/COLOR]……….……[COLOR="red"][B])[/B][/COLOR]17 Tem
03.[COLOR="red"]Zilkâde[/COLOR]………….….[B][COLOR="red"])[/COLOR][/B]15 Ağu
04.[COLOR="red"]Recep[/COLOR]…………….…[COLOR="red"][B])[/B][/COLOR]14 Eyl
05.Cemaziyelevvel…[COLOR="red"])[/COLOR]12 Ekim
06.Cemaziyelahir....[COLOR="red"])[/COLOR]12 Kas
07.Şaban……………….[COLOR="red"])[/COLOR]11 Ara
08.Safer…………………[COLOR="red"])[/COLOR]10 Ocak 631
09.??????……………….[COLOR="red"])[/COLOR]09 Şub
10.Rebiulevvel……….[COLOR="red"])[/COLOR]10 Mart
11.Rebiulahir….……..[COLOR="red"])[/COLOR]08 Nis
12.Şevval ….….…….[COLOR="red"])[/COLOR]07 May
[COLOR="DarkGreen"][B]Artık ay[/B][/COLOR]….…….…....[COLOR="darkgreen"])[/COLOR]06 Haz

Haram aylar: [COLOR="Red"]Ramazân[/COLOR], [COLOR="red"]Zilhicce[/COLOR], [COLOR="red"]Zilkâde[/COLOR], [COLOR="red"]Recep[/COLOR]


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:02 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam