Mülk sûresi
[B]MEKKE DÖNEMİ[/B]
[B]Necm: 356[/B] [SUP]1[/SUP]Hükümranlık elinde bulunan Allah, ne cömerttir! Ve O, her şeye güç yetirendir. [SUP]2[/SUP]O, hanginizin amelce daha iyi-güzel olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı oluşturdu. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır. [SUP]3,4[/SUP]O, yedi göğü, birbiri üzerine uyumlu olarak oluşturandır. Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] oluşturmasında bir çatlaklık-uygunsuzluk görmezsin. Haydi, gözünü döndür, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha döndür. Gözün, âciz olarak ve çok bitkin olduğu hâlde sana dönecektir. [SUP]5[/SUP]Ve andolsun ki Biz, en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları, kâhinlere palavra malzemesi [meteorların yeryüzüne düşmesiyle, insanların uzaydaki varlıkları tanımalarıyla şeytanların; kâhinlerin, falcıların sahtekârlıklarının ortaya çıkmasına malzeme] yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık. ([B]77/67, Mülk/1-5[/B]) [B]Necm: 357[/B] [SUP]6[/SUP] Kâfirler; Rablerini bilerek reddedenler /inanmayanlar için de cehennem azabı vardır. Ve o, ne kötü dönüş yeridir! [SUP]7[/SUP]Oraya atıldıklarında, o kaynarken, onun korkunç sesini işitirler. [SUP]8[/SUP]O, az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara sorar: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” [SUP]9[/SUP]Onlar derler ki: “Evet, bize uyarıcı geldi de biz yalanladık ve ‘Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ dedik.” [SUP]10[/SUP]Ve onlar derler ki: “Eğer biz dinlemiş olsaydık yahut akletmiş olsaydık şu çılgın ateşin ashâbı içinde olmazdık.” [SUP]11[/SUP]Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık, un-ufak, toz-duman olmak, çılgın ateş ashâbı içindir. ([B]77/67, Mülk/6-11[/B]) [B]Necm: 358[/B] [SUP]12[/SUP]Şüphesiz ki görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen ıssız yerde Rablerine saygıyla, sevgiyle bilgiyle ürperti duyanlar; bağışlanma ve büyük bir ödül, onlar içindir. [SUP]13[/SUP]Ve sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun; şüphesiz ki Allah, göğüslerin özünü en iyi bilendir. [SUP]14[/SUP]Oluşturan bilmez mi/ O, oluşturduğunu bilmez mi? Ve O, çokça lutfeden, gizlileri bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir. [SUP]15[/SUP]Allah, size yeryüzünü boyun eğer yapandır. Haydi onun omuzlarında; tepelerinde/işinize yarar yerlerinde yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Ve diriliş, ancak O'nadır. ([B]77/67, Mülk/12-15[/B]) [B]Necm: 359[/B] [SUP]16[/SUP]Gökte[SUP]314[/SUP] olan/yüceler yücesi olan Allah'ın sizi yere batırmasından güvende misiniz? Bir de bakarsın ki çalkalanıvermiştir. [SUP]17[/SUP]Ya da siz, gökte olan Zat'ın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden güvende misiniz? Artık uyarımın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz. [SUP]18[/SUP]Ve andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Peki, Beni tanımamak/ tanıtmamaya yeltenmek nasıl oldu? [SUP]19[/SUP]Ve onlar, üstlerindeki sıra sıra sıralanmış ve dürülmüş uçan şeylere göz atmıyorlar mı? Onları Rahmân'dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] başkası tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi en iyi görendir. [SUP]20[/SUP]Rahmân'ın yarattığı bütün canlılara, dünyada çokça merhamet eden Allah'ın astlarından size yardım edecek şu askerleriniz kimlerdir? Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, sadece bir aldanış içerisindedirler. [SUP]21[/SUP]Veya Allah, rızkını kesiverse, size rızık verecek o kimse kimdir? Aslında onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar. [SUP]22[/SUP]Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru yolda dümdüz yürüyen mi? [SUP]23[/SUP]De ki: “O, sizi inşa eden, size kulak, gözler ve gönüller oluşturandır. Sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz?” [SUP]24[/SUP]De ki: “O, sizi yeryüzünde dağıtıp yayandır ve siz O'na toplanıp götürüleceksiniz.” [SUP]25[/SUP]Bir de onlar: “Eğer doğru kimselerden iseniz bu tehdit ne zaman?” diyorlar. [SUP]26[/SUP]De ki: “Kesinlikle bu tehdidin bilgisi, Allah'ın yanındadır. Ben ise yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.” [SUP]27[/SUP]Artık onlar, onu yakınlaşmış görünce, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselerin yüzleri kötüleşti. Ve: “İşte bu, çağırıp durduğunuz şeydir!” dendi. [SUP]28[/SUP]De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları değişime/yıkıma uğratsa yahut bize merhamet etse, peki, kâfirleri; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden bu kimseleri acıklı bir azaptan kim koruyacak?” [SUP]29[/SUP]De ki: “O, yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet edendir. Biz, O'na inandık ve sadece O'na sonucu havale ettik. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.” [SUP]30[/SUP]De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer suyunuz yerin dibine çektiriliverse, size kim bir pınar suyu getirebilir?” ([B]77/67, Mülk/16-30[/B]) [B]Dip not:[/B] [B]314[/B] Bu ifadedeki semâ sözcüğü ile, evrenin/tüm varlık âleminin ötesi, “[B]en üst nokta”[/B] kastedilmiştir (sema sözcüğü için bkz. Tebyînu'l-Kur’ân; c. 1, s. 526-527). Zira insan, tabiatı gereği Allah'ı düşünürken gökyüzüne bakar. Nitekim dua edilirken eller havaya doğru kaldırılır. Kişi, sıkıntıya düştüğünde yüzünü semâya çevirerek Allah'a yalvarır. Örfte de, olağan dışı olaylar için “[B]gökten düştü”[/B] tabiri kullanılır. Allah'tan gelen kitaplara “[B]semavî kitaplar[/B]” denilir. Demek oluyor ki, insan ne zaman Allah'ı düşünecek olsa, doğasından gelen bir güdüyle yere değil, göğe bakmaktadır. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:59 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam