hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Kuran Merkezli ve Allah odaklı iman! (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=463)
-   -   Kuran rabliği 1 (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3548)

ozkanates 22. August 2014 02:16 PM

Kuran rabliği 1
 
[COLOR="Red"]
Alemler:[/COLOR]

[CENTER]“[COLOR="Blue"]Hamt, [U]âlemlerin[/U] Rabbi Allah'adır.[/COLOR]” Fatiha 2[/CENTER]
Allah, tüm alemlerin Rabbi.
[CENTER]“[COLOR="blue"]Oysaki o Zikir/Kur'an [U]âlemler[/U] için bir öğütten başka şey değildir.[/COLOR]” Kalem 52[/CENTER]
Sözü Kuran tüm alemlere,
[CENTER]“[COLOR="blue"]Ve biz seni ancak [U]âlemlere[/U] bir merhamet/bir sevgi olman dışında bir şey için göndermedik.[/COLOR]” Enbiya 107[/CENTER]
Son peygamberi de.


[COLOR="red"]Ümmetler:[/COLOR]

[CENTER]“[COLOR="blue"]Her ümmetin bir [U]resulü[/U] vardır.[/COLOR]” Yunus 47[/CENTER]
Her ümmet, kendi resulünün…
[CENTER]“[COLOR="Blue"]Her ümmet kendi [U]kitabına[/U] davet edilir.[/COLOR]” Casiye 28[/CENTER]
Verdiği kendi kitabındaki…
[CENTER]“[COLOR="blue"]Her ümmet için biz, bir [U]ibadet[/U] şekli belirledik; onlar, [U]onu izlerler[/U].[/COLOR]” Hac 67[/CENTER]
Kendi ibadetini yapar.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Göklerdeki ve yerdeki [U]canlı şeyler[/U] de melekler de yalnız Allah'a [U]secde[/U] ederler…[/COLOR]” Nahl 49
“[COLOR="Blue"]Göklerde ve yerde [U]kim varsa[/U] gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a [U]secde[/U] eder.[/COLOR]” Rad 15
“[COLOR="blue"]Bakıp görmediler mi, [U]Allah'ın yarattığı şeylerin[/U] gölgeleri bile, sağ ve sollarından boyunları bükük bir halde, Allah için [U]secdelere[/U] kapanarak dönüyor.[/COLOR]” Nahl 48[/CENTER]
Tüm varlıklar Allah’a ibadet eder.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Yeryüzünde debelenen hiçbir [U]canlı[/U], iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi [U]sizin gibi ümmetlerdir[/U].[/COLOR]” Enam38[/CENTER]
Canlıların her bir grubu bir ümmet.

[CENTER]"[COLOR="Blue"]Ey [U]resuller[/U]! … İşte sizin bu ümmetiniz bir [U]tek ümmettir[/U].[/COLOR]” Muminun 51-53
"[COLOR="blue"]Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene [U]ve diğer nebilere verilene[/U] inandık. [U]Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız[/U]. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."[/COLOR]" Bakara 136[/CENTER]
Allah katında tüm ümmetler tek bir ümmet.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Ve onları [U]yeryüzünde[/U] birçok ümmetlere böldük.[/COLOR]” Araf 168
“[COLOR="blue"]Biz her ümmete [U]yaptığı işi[/U] bu şekilde süslü [U]gösterdik[/U].[/COLOR]” Enam 108[/CENTER]
Yeryüzünde ise Allah, o tek ümmeti farklı işler ilham ederek ümmetlere böler.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı.[/COLOR]” Nahl 93[/CENTER]
Farklı ümmetler Allah’ın dilemesi.

[CENTER]“[COLOR="blue"][U]Her ümmet için biz, bir ibadet şekli belirledik; onlar, onu izlerler[/U]1. Artık [U]bu iş konusunda seninle çekişmesinler[/U]3.[/COLOR]” Hac 67
“[COLOR="blue"]De ki: "[U]Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür[/U]1. [U]Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir[/U]2."[/COLOR]” Isra 84[/CENTER]
1- Her ümmet, Rabbin belirlediği ibadette = varlık yapısında.
2- Hangi ümmetin ibadetinin = işinin daha doğru olduğunu, ancak Rabb bilir.
3- Bu konudaki çekişmelerimiz… bilmediğimiz üzerine Rabb ile çekişmemiz.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Eğer [U]Rabbin dileseydi insanları elbette ki bir tek ümmet yapardı[/U]1. Ama [U]birbirleriyle çekişmeye devam edeceklerdir[/U]3.[/COLOR]” Hud 118
“[COLOR="blue"]Ey inananlar! [U]Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin[/U]!3 [U]Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır[/U]2… [U]birbinize lakaplar yakıştırmayın[/U]3.[/COLOR]” Hucurat 11[/CENTER]
1- Her ümmet, Rabbin bir dilemesi.
2- Hangi ümmetin daha hayırlı olduğunu ancak Rabb bildiği halde,
3- Ümmetler birbirleriyle çekişir alay ederler, birbirlerini hor görür yargılarlar.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Ve [U]onları yeryüzünde birçok ümmetlere böldük[/U]1. [U]İçlerinde barışsever iyiler vardı[/U]2 ama [U]böyle olmayan aşağılıklar da vardı[/U]3. Belki dönerler ümidiyle onları güzeliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik.[/COLOR]” Araf 168[/CENTER]
1- Her ümmetin, Rabbin bir dilemesi, 2- Olduğunu bilenler, 3- Bilmeyenler.

[CENTER]“[COLOR="blue"][U]Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı[/U]1. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde [U]hayırlarda yarışın[/U]2.[/COLOR]” Maide 48
“[COLOR="blue"][U]Herkesin bir yönü vardır, ona döner[/U]1. O halde [U]hayırlarda yarışın[/U]2.[/COLOR]” Bakara 148[/CENTER]
1- Her ümmetin, Rabbin bir dilemesi, 2- Olduğunu bilenlerin ölçeği: Hayırda yarışmak.

ozkanates 1. September 2014 11:15 AM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Hizip, fırka, mezhep, tarikat:[/COLOR]

Her ümmetin Rabbin bir dilemesi olduğunu bilmeyen ümmetler, birbirleriyle çekişip alay etmekle, birbirlerini hor görüp yargılamakla yetinmezler:

[CENTER]“[COLOR="Blue"]Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, [U]fırkalara bölünüp parçalanmayın[/U];[/COLOR]” Ali İmran 103
“[COLOR="Blue"][U]Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler[/U] var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur.[/COLOR]” Enam 159
“[COLOR="blue"]Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, ç[U]ekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar[/U] gibi olmayın.[/COLOR]” Ali İmran 105[/CENTER]
Kendi ümmetlerini de fırka / hizip / mezhep / tarikatlara böler, parça parça ederler.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip [U]kendi elindekiyle sevinip övünür[/U].[/COLOR]” Rum 32
"[COLOR="blue"]Fakat onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, [U]yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir[/U].[/COLOR]” Muminun 53[/CENTER]
Bu kişiler, “kendilerini doğru başkalarını yanlış bilenler”dir.

[CENTER]“[COLOR="blue"]De ki: "O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek/fırkalara bölüp içinden çıkılmaz durumlara düşürerek/fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya Kaadir'dir." Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye.[/COLOR]” Enam 65[/CENTER]
Kendini doğru başkalarını yanlış bilenlerin hali.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. [U]Birbirinizin düşmanı idiniz[/U], Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde [U]kardeşler haline geldiniz[/U]. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.[/COLOR]” Ali İmran 103[/CENTER]
Birbirini kardeş bilenlerin hali.



[COLOR="Red"]Atalar:[/COLOR]

Ümmetlerini hizip / fırka / mezhep / tarikatlara bölenlerin peygamberlere cevabı:

[CENTER]İbrahim: “[COLOR="Blue"]Dediler: "… atalarımızı böyle yapar halde bulduk."[/COLOR]” Suara 74
Musa: “[COLOR="blue"]Dediler: "... İlk atalarımız arasında bunu hiç duymadık."[/COLOR]” Kasas 36
Nuh: “[COLOR="blue"]Dediler:”... Biz ilk atalarımız arasında böyle bir şey duymadık."[/COLOR]” Muminun 24
Salih: “[COLOR="blue"]Dediler ki: “… atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmemizi mi yasaklıyorsun?"[/COLOR]” Hud 62
Şuayb: “[COLOR="blue"]Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın/duan mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi…"[/COLOR]” Hud 87
Hud: “[COLOR="blue"]Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin?"[/COLOR]” Araf 70

"[COLOR="blue"]Ayetlerimiz açık-seçik kanıtlar halinde karşılarında okununca şöyle derler: "Bu adam, atalarınızın kulluk/ibadet etmekte olduklarından sizi vazgeçirmek isteyen biriden başkası değil."[/COLOR]” Sebe 43

“[COLOR="blue"]Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...[/COLOR]” Bakara 170

“[COLOR="blue"]… İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder. Böylelerine, Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı?[/COLOR]” Lukman 20-21[/CENTER]

Kuran'daki ata, düşünceleri takip edilen daha önceki kuşaklardır. Önceki kuşaklar (baba ve dedeler) kendi düşüncelerini kendileri yaratmadılar; kendi liderlerinden, alimlerinden edindiler. O alimler, liderler dini deforme ettikçe, takipçilerinin dini deforme oldu ve kendilerinden sonra gelenlere bu deformasyonu aktardılar. İş çığrından çıktıkça yeni peygamberler geldi ve o yüzden onlara "sen eski liderlerimizi, alimlerimizi izleyen dedelerimizi reddetmemizi mi istiyorsun" dendi. Peygamberler de cevap verdiler: "Ben sadece bir uyarıcıyım".

İslam resulü geldiğinde bugünkü tüm inançlar yine vardı, Allah, şeytan, melekler, namaz, haç, oruç, kurban, sarık, cübbe vs. O da diğer resuller gibi bunlar için değil, alimlerin, liderlerin rab (eğiten, daha iyiye daha güzele kılavuzlayan, tekamül ettiren) edinilmesi, rableşmesi üzerine geldi. Tıpkı bugünki gibi.

Böylece herkes kendi soyunu veya düşünsel atasını seçip onun ardına düşünce, diğerlerininkini beğenmemeye, hasım olarak görmeye başlamakta. Bu yasaklanmış ayrışma ve hasımlaşma, fırka-hizip gibi Kuran tabirleri kullanılmayarak, mezhep-tarikat gibi tabirler kullanılarak gözlerden gizlenmekte.

Önceki yüzyıllarda eğitim, çok pahallı ve nadir bir imkandı. Bazı insanlar iyi niyetle, bilgileri geniş kitlelere aktaracak formülasyonlar üretmeye çalıştılar. Ancak kendilerinden sonra gelenler bu amacı sürdüremediler. Her düşünce bir sektöre, yaşam biçimine, finansal yapılanmaya dönüştü. Öyle ki artık, başlangıçtaki amaca dönmenin bir anlamı ve yolu kalmadı. Günümüzdeki mezhep ve tarikatların hali budur.

Ancak dünyanın hali bu değil. Eğitim artık herkesin ulaşabildiği kadar ucuz ve yaygın. Ulaşım, toplulukları bir araya getirecek imkanlara sahip. İnternet, tüm dünyayı tek bir platform olarak birleştiriyor. O halde onca zorluğa rağmen dinlerin binlerce yıldır çağırdığı, “her insanın kendi gerçeğini bulması, kendi ilmini yapması”na artık hiçbir engel, hiçbir bahane mevcut değil. Tek engel/bahane, toplumların değişen koşullara rağmen alışkanlıklarını değiştirmeme, değişime direnme huyları.

ozkanates 1. September 2014 11:18 AM

"Kuran Rabliği" başlığının devam edeceği konular:

[COLOR="Red"]Alemler
Ümmetler
Hizip, fırka, mezhep, tarikat
Atalar
Rab, kul ve peygamber tanımları
Örnekler
Rableştirme ayetleri
Allah’ın rabliği Kuran
Allah’ın rabliği Kuran’ın metodojisi
Kuran’da bilmediklerimiz / anlamadıklarımız
Resulluk
Resulün 3 makamı
Kuran'da hiyerarşi
Veliler

[/COLOR]

ozkanates 16. September 2014 12:23 PM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Rab, kul ve peygamber tanımları:[/COLOR]

Ali İmran 78-80:

[CENTER]78- [COLOR="Blue"]Onlardan bir zümre vardır, aslında [U]Kitap'tan olmayan[/U] birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, [U]Allah katında olmadığı[/U] halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.[/COLOR][/CENTER]
Kitap’tan olmayan şey = Allah katında olmayan şey. Kitap’ta olmayan şey Allah katında da yok!

[CENTER]78- [COLOR="blue"]Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz [U]Kitap'tan sanasınız diye[/U], dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "[U]Bu, Allah katındandır." derler[/U]. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.[/COLOR][/CENTER]
Peki Kitap’tan olmadığı, dolayısıyla Allah katında olmadığı halde Kitap’tan sanılsın, Allah katından sanılsın diye…

[CENTER]78- [COLOR="blue"]Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, [U]dillerini Kitap'la eğip bükerler[/U]. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, [U]Allah hakkında yalan söylerler[/U].[/COLOR][/CENTER]
Dilleri Kitap’la eğip bükerek Allah hakkında yalan söylemek nedir?

[CENTER]79- [COLOR="blue"]Hiçbir insana yakışmaz ki, [U]Allah[/U] kendisine [U]kitap[/U], hüküm-hikmet ve [U]peygamberlik[/U] versin de sonra o, insanlara "Allah'ı bırakıp bana kullar olun" desin. O ancak şöyle der: "Öğrettiğiniz şu Kitap'a ve okuyup araştırdıklarınıza dayanarak benliklerini Allah'a adamış kullar/Rabbânîler olun![/COLOR][/CENTER]
Kitap’tan/Allah katından olmadığı halde, Kitap’tan/Allah katından sanılsın diye, dilleri Kitap’la eğip bükerek Allah hakkında söylenen yalanlar... [U]Allah[/U]’ın [U]kitap[/U] verdiği [U]peygamberleri[/U] kullanarak söylenenlerdir.

[CENTER]79- [COLOR="blue"]Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah kendisine kitap, hüküm-hikmet ve [U]peygamberlik[/U] versin de sonra o, insanlara "[U]Allah'ı bırakıp bana kullar olun[/U]2" desin. O ancak şöyle der: "Öğrettiğiniz şu [U]Kitap'a ve okuyup araştırdıklarınıza dayanarak[/U]1 benliklerini Allah'a adamış kullar/Rabbânîler olun![/COLOR][/CENTER]
Bu yalanlar… “kul” kavramı ile “Rabbani” kavramı karşı karşıya getirilerek açıklanıyor:
1- Allah'a kul olanlar… Kitap'a ve okuyup araştırdıklarına dayanarak sadece Allah'ı takip edenler, Rabbaniler.
2- Allah’ı bırakıp başkasına kul olanlar… Rabbani olmak yerine, peygamber dahil başkalarını takip edenler.

“Rab”… Allah demek değil, "eğiten, daha iyiye daha güzele kılavuzlayan, tekamül ettiren" demek.
“Peygamberi rab edinmek”… ona tapınmak, onu Allah bilmek değil; onu bir eğitmen/kılavuz yapmak.
O halde peygamberler "bize kul olmayın, bizi rab edinmeyin" derken, "bize tapınmayın, bizi Allah bellemeyin" demiyor, "Kitap'a ve okuyup araştırdıklarınıza dayanarak sadece Allah'ı takip edin" diyor.

[CENTER]80- [COLOR="blue"]Ve size melekleri ve [U]peygamberleri rabler edinmenizi[/U] de emretmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra [U]inkârı[/U] mı emreder size?[/COLOR][/CENTER]
“İlah”… gökte duran, heykeli yapılan, dua edilen, yardım istenen değil. "Kitap'a ve okuyup araştırdıklarımıza dayanma” sınırını aşarak kendimize rab/eğitmen/kılavuz edindiğimiz her mevhum bir ilahtır, “müslümanlığın inkarıdır”; o mevhum isterse peygamberlik/peygamber olsun.

ozkanates 23. September 2014 09:04 AM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"][I]Rab, kul ve peygamber tanımı[/I] için örnekler:[/COLOR]

[CENTER]"[COLOR="Blue"]Allah'ın yanında [U]hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler[/U]1. Meryem'in oğlu [U]Mesih'i de öyle[/U]2. Oysa kendilerine, [U]tek olan Allah'tan[/U]3 [U]başkasına ibadet/kulluk etmemeleri[/U]4 emredilmişti. [U]İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O[/U]5.[/COLOR]" Tevbe 31 [/CENTER]
1- "Rab", Allah demek değil, eğitmen/kılavuz demek… insanlar insanları rableştiriyor.
2- Peygamberleri de.
3- Oysa tek rab/eğitmen/kılavuz olan Allah.
4- Başkasına kulluk etmemek = Kitap’a ve okuyup araştırdıklarına dayanarak sadece Allah’ı rab edinmek.
5- Diğer rablar, Allah’a ortak koşma. O halde şirk, Allah'dan başka her tür otoriteyi, her tür kutsallığı içerir. Niteliği ne olursa olsun, Allah'dan başka varlıkların kutsallaşması, kutsallık kazanması, hüküm koyucular, öğreticiler, karar vericiler, kararlarımızı/davranışlarımızı şekillendirenler haline gelmesi, onların rableşmesi = ilahlaşması = şirk.

[CENTER]"[COLOR="blue"]De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin: "[U]Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim[/U]2, [U]O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım[/U]1. Allah'ın berisinden [U]birbirimizi rabler edinmeyelim[/U]3!" Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: "Tanık olun, biz müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"[/COLOR]" Ali İmran 64[/CENTER]
1- Şirk odur ki…
2- Allah’dan gayrısına kulluk etmek,
3- Yani Allah’dan gayrısını rab/eğitmen/kılavuz edinmek.
3- “Birbirimizi rabler edinmeyelim” diyen Peygamber, yani kendisi de rab/eğitmen/kılavuz edinilmeyecek.

[CENTER](İsa) "[COLOR="blue"]Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: '[U]Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a[/U]1 kulluk edin.' [U]İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun[/U]2. Ve sen zaten her şey üzerinde bir Şehîdsin, bir tanıksın.[/COLOR]" Maide 117[/CENTER]
1- Peygamber olan ve olmayanların rabbi/eğitmeni/kılavuzu, Allah.
1- Peygamber, peygamber olmayanlara rab/eğitmen/kılavuz değil.
2- Peygamberlik beşer bir görev, beşerin ölümü ile son buluyor.

[CENTER]“[COLOR="blue"][COLOR="blue"]Meryem'in oğlu [U]Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir[/U]1. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. [U]İkisi de yemek yerlerdi[/U]2. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri! Sonra bak, [U]nasıl gerisin geri çevriliyorlar[/U]3![/COLOR][/COLOR]” Maide 75
“[COLOR="blue"][U]Muhammed bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir[/U]1. Şimdi o [U]ölse yahut öldürülse[/U]2 ökçeleriniz üzerine gerisin geri mi döneceksiniz! [U]İki ökçesi üzerine geri dönen[/U]3, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri ödüllendirecektir.[/COLOR]” Ali İmran 144[/CENTER]
1- Resulluk, pek çok kişiye verilmiş bir görevden başkası değil.
2- Resuller, diğerleri gibi yemek yiyen, ölen-öldürülen beşerler.
3- Bu, diğer beşerler için kabul edilmesi zor bir bilgi.

[CENTER]“[COLOR="blue"]De ki: "Allah'ın kılavuzluğudur gerçek [U]kılavuzluk[/U]1. [U]Âlemlerin Rabbi Allah'a[/U]2 teslim olmakla emrolunduk biz."[/COLOR]” Enam 71[/CENTER]
1- Rab tanımı: Allah demek değil, kılavuz demek.
2- “Alemlerin Allah’ı Allah” değil, “alemlerin kılavuzu Allah”

[CENTER]“[COLOR="blue"][U]Rableri[/U] katında [U]dereceler[/U], bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.[/COLOR]” Enfal 4
“[COLOR="blue"]Dilediklerimizi [U]derece derece yükseltiriz[/U]. Senin [U]Rabbin[/U] Hakîm'dir, Alîm'dir.[/COLOR]” Enam 83
“[COLOR="blue"]Herkesin amellerine göre [U]dereceleri[/U] vardır. [U]Rabbin[/U] onların yaptıklarından habersiz değildir.[/COLOR]” Enam 132[/CENTER]
Allah’ın rabliği/klavuzluğu.

[CENTER]“[COLOR="blue"]Şunu da söyle: "Allah herşeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım?"[/COLOR]” Enam 164[/CENTER]
[COLOR="White"]
.[/COLOR]

ozkanates 8. October 2014 12:41 PM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Rableştirme ayetleri:[/COLOR]

[CENTER]"[COLOR="Blue"][U]O'nun berisinden veliler edinenlere[/U] gelince, onlar üzerine gözcü de Allah'tır. Sen değilsin onlara vekil.[/COLOR]" Sura 6

"[COLOR="blue"]Rabbinizden size indirilene uyun; [U]O'nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin[/U]. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz![/COLOR]" Araf 3

"[COLOR="blue"][U]Allah'ın berisinden veliler edinenlerin[/U] durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi![/COLOR]" Ankebut 41

“[COLOR="blue"]Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! [U]O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek[/U], "Biz [U]onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz[/U]." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.[/COLOR]” Zümer 3

“[COLOR="blue"]Ve derler ki: "Rabbimiz! Biz, [U]efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik[/U] de bizi yoldan saptırdılar."[/COLOR]” Ahzab 67

"[COLOR="blue"]Allah [U]yalnız başına[/U] anıldığında, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; [U]O'nun berisindeki, ilahlaştırılmış kişilerle[/U] birlikte anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler.[/COLOR]" Zümer 45 [/CENTER]

Allah’dan gayrı rabler edinmenin neticisi de belirtili:
[CENTER]"[COLOR="Blue"]Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler.[/COLOR]" Tevbe 34[/CENTER]

ozkanates 15. October 2014 05:51 AM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Allah’ın rabliği Kuran:[/COLOR]

[CENTER]"[COLOR="Blue"]Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi [U]hadise/söze[/U] iman ediyorlar?[/COLOR]" Araf 185

"[COLOR="blue"]İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi [U]hadise/söze[/U] inanıyorlar?![/COLOR]" Casiye 6

“[COLOR="blue"]Sana bu Kitap'ı indirdik ki [U]herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz[/U], bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.[/COLOR]” Nahl 89

"[COLOR="blue"]Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, [U]her şeyi ayrıntılı kılıcıdır[/U]. İnanan bir topluluk için de [U]bir kılavuz[/U] ve bir rahmettir.[/COLOR]" Yusuf 111

“[COLOR="blue"]De ki: "Allah'ın kılavuzluğudur [U]gerçek kılavuzluk[/U]. [U]Âlemlerin Rabbi Allah'a[/U] teslim olmakla emrolunduk biz."[/COLOR]” Enam 71

“[COLOR="blue"]Emin ol, bu [U]Kitap'ı[/U] biz sana hak olarak indirdik. O halde, [U]dini yalnız Allah’a özgüleyerek[/U] O'na ibadet et/O'nun için iş yapıp değer üret![/COLOR]” Zümer 2

“[COLOR="blue"]Allah size [U]Kitap'ı[/U] [U]ayrıntılı[/U] kılınmış bir halde indirmişken, [U]Allah'ın dışında bir hakem[/U] mi arayayım?[/COLOR]” Enam 114

“[COLOR="blue"]Gerçek şu: Bu [U]Kur'an[/U] sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. [U]Bundan sorumlu tutulacaksınız[/U].[/COLOR]” Zuhruf 44[/CENTER]

Allah’ı rab edinmeme hali de belirtili:
[CENTER]“(ahiret gününde) [COLOR="blue"]Resul de şöyle der: "Ey [U]Rabbim[/U], benim toplumum, bu [U]Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde[/U] tuttular.[/COLOR]" Furkan 30[/CENTER]
[COLOR="White"]
.[/COLOR]

ozkanates 23. October 2014 07:04 AM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Allah’ın rabliği Kuran’ın metodojisi:[/COLOR]

[CENTER]“[COLOR="Blue"]Kur'an'ı, [U]iyice okuyup düşünmüyorlar mı[/U]?[/COLOR]” Nisa 82

“[COLOR="blue"]Ve Kur'an'ı [U]ağır ağır, düşüne düşüne oku[/U]![/COLOR]” Müzzemmil 4

"[COLOR="blue"]Onu, bir [U]Kur'an[/U] olarak, insanlara [U]dura dura okuyasın[/U] diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.[/COLOR]" Isra 106

“[COLOR="blue"]Allah size [U]ayetleri[/U] işte bu şekilde açıklıyor ki, [U]inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz[/U].[/COLOR]” Bakara 266

“[COLOR="blue"]Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, [U]ayetlerini derin derin düşünsünler[/U] ve öğüt alabilsin temiz özlüler.[/COLOR]” Sad 29

“[COLOR="blue"]Peki bunlar, [U]Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı[/U]? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?[/COLOR]” Muhammed 24

“[COLOR="Blue"]Gerçeği örten nankörler/inkârcılar dediler ki: "[U]Kur'an[/U] ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu [U]parça parça/ayet ayet okuduk[/U].[/COLOR]” Furkan 40

“[COLOR="Blue"]Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, [U]okunuşunun hakkını vererek[/U] okurlar. [U]İşte onlar ona inanırlar[/U].[/COLOR]” Bakara 121[/CENTER]

Özetle Kuran metodojisi:
- Kuran’ı ağır ağır, dura dura okuyup,
- Üzerinde ince ince, derin derin düşünmek.
- Ve diğer okuyup araştırdıklarımızla birleştirerek,
- Hiçbir beşerin arkasına düşmeden
- Sadece Allah’ı takip etmek.

“Kuran’ı bilemeyiz / anlayamayız” diyen kardeşlerim de 4 kez belirtili:
[CENTER]“[COLOR="blue"]Yemin olsun ki, biz, [U]Kur'an'ı[/U] öğüt ve ibret için [U]kolaylaştırdık[/U]. Fakat [U]düşünen mi var[/U]?[/COLOR]” Kamer 17, 22, 32, 40[/CENTER]


[COLOR="Red"]Kuran’da bilmediklerimiz / anlamadıklarımız:[/COLOR]

[CENTER]“[COLOR="Blue"][U]Biz, hiçbir benliğe gücünün yeteceğinden daha azını yüklemenin dışında bir teklifte bulunmayız[/U]2. [U]Bizim katımızda, hakkı söyleyen bir kitap vardır[/U]1. Onlara haksızlık edilmez.[/COLOR]” Muminun 62[/CENTER]
1- Sorumlulukları belirleyen sadece Kuran.
2- Kuran’dan anladığımız = ilmimiz kadar sorumluyuz.

[CENTER]"[COLOR="blue"]Ey iman sahipleri! Size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın. [U]Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır[/U]1. [U]Allah onlardan vazgeçmiştir[/U]2. Allah bağışlayandır, yumuşak olandır.[/COLOR]" Maide 101[/CENTER]
1- Kuran’dan henüz gönlümüze inmemiş olanlar, yani mevcut ilmimizin ötesi…
2- Gönlümüze inene kadar, Allah onlardan vazgeçer, bağışlar.

[COLOR="White"].[/COLOR]

ozkanates 31. October 2014 09:32 PM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Resullük:[/COLOR]

Resullük, Tanrı'nın reklam ajansıdır. Bir ürün ne kadar iyi olursa olsun, halka tanıtımı yapılmazsa kimse bilmez. Bu ruhi bir konum değil, beşeri bir görev. Çünkü ruhaniyet, kutsallık ve hüküm koyma, sadece Allah'ın:

1- Resullerin ilk ortaya çıkış dönemi… "onlar peygamberler ile alay ettiler, ve onları haksız yere öldürdüler" ayeti ile anlatılıyor. Görülüyor ki, otorite kurmak bir yana, hayatları masada. Bahsedilen ayetler hariç bir güvenceleri olmaz.

2- Dinin ilk yayılma dönemi… yoksunluklar, imkansızlıklar dönemi. İlk müslüman gruplar, yiyecek yemek bulamazken, kendilerine saldıranlarla savaşmak zorunda kaldılar, ve bazıları geri çekildi. Bu zor günlerde Kuran, Muhammed'in kendi insanlarında yaşadıklarına, üzüntülerine değinir ve bahsedilen hatırlatmaları yapar.

3- İslam’ın hızla genişleme dönemi… resul aynı zamanda devlet başkanı durumuna geldi. Ama bu onun ruhani değil, beşer kimliğiydi. İkisini birbirine karıştırmadı, tam tersine, Kuran'a öncelik verebilmek için, her iki kimliğini de her yerden sildi.

Kuran'a dönersek...

- Resullük, bir beşere verilmiş bir görevdir. Doğaüstü bir yönü tanımlanmamıştır. Tam aksine Kuran, kendinden başlayarak her tür doğa üstüne (büyü, sihir, mucize vs) karşı kalın bir çizgiyle kendini korur.

- Bu görev, resullerin ölümüyle biter. Kaldı ki Resul yaşarken bile, manaya çağırmak haricinde insanlara karışmaması için uyarılır: "Biz seni onların başına bekçi olarak göndermedik", "Beni kulumla başbaşa bırak".

- Resullük görevinin ölümle biteceği, İsa üzerinden anlatılır: " İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun".

- Kuran hiçbir kurumun ve kişinin, din adına konuşmasına, hüküm koymasına, başkası adına doğru ve yanlışı ayırtetmesine izin vermez. Tam tersine kendisi, buna mani olmak için gelmiş yeni bir hatırlatmadan ibarettir.

- Kuran, takipçilerine tek bir metodoji sunar: Yavaş yavaş ve üzerinde derin derin düşünerek Kuran okumak. Diğer tüm uygulamalar, peygamberin ve ondan önceki peygamberlerin mücadele etmek için görevli kılındığı uygulamalardır.


[COLOR="red"]Resul'ün 3 makamı:[/COLOR]

[CENTER]“[COLOR="Blue"]Görmedin mi şu [U]fısıldaşmaktan[/U]2 yasaklananları ki, biraz sonra, yasaklanmış oldukları şeye dönüyorlar ve günah, düşmanlık, [U]Resul’e isyan[/U]3 konusunda fısıldaşıyorlar. [U]Sana geldiklerinde, seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar[/U]1. Kendi içlerinde ise şöyle diyorlar: "Söylediğimiz şey yüzünden Allah bize azap etse ya!" cehennem yeter onlara. Girecekler oraya. Ne kötü dönüş yeridir o![/COLOR]” Mücadele 8[/CENTER]
1- Resul’ü Allah’ın selamlamadığı biçimde selamlamak , 2- Gizli şekilde, 3- Resul’e isyanın görüntüsü.

Allah’ın Resul’e selamları:

1- Resul/nebi: Bu, atama ile verilen bir görev, elçilik.

2- Kul: Hepimiz kuluz (devlet başkanı olarak yazışmalardaki imzası: "Allah'ın Resulü ve Kulu")

3- Arkadaş: Çevresindekiler için ona "arkadaşların" diyor ve onun için cevresindekilere "arkadaşınız" diyor: "[COLOR="Blue"]De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!" [U]arkadaşınızda[/U] cinnetten eser yok! [U]O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil[/U].[/COLOR]" Sebe 46

ozkanates 10. November 2014 08:41 AM

[I]Yukarıdaki yazımdan devam:[/I]


[COLOR="Red"]Resul ile nebi arasındaki fark:[/COLOR]

“Nebi” bir makam. Devletteki diplomat makamı gibi. Kişi diplomat olduğunda bu ünvanı sürekli taşır. Mesela evdeyken veya uyurken de o yine bir diplomattır, diplomat makamının sahibidir. Bu diplomat, yurt dışına gönderilip devlet adına görüşme yaparken o artık bir “elçi”dir çünkü “elçilik yapmakta”dır. Yani diplomat makamın adı, elçi ise icraatın adı. O diplomat yurda geri döndüğünde halen diplomattır ama artık elçi değildir, çünkü elçilik yapmamaktadır.

“Nebi” de makamın adı. Bu makama gelen kişi artık hep nebidir, bu ünvanı sürekli taşır. Mesela evdeyken veya uyurken o yine bir nebidir. O nebi, vahyi tebliğ ettiği anlarda ise, bir “resul”dur, elçidir, tebliğ icraatını, elçilik icraatını yerine getirmekte olandır. Tebliğ yapmadığı anlarda onun resulluk sıfatı olmaz, nebi sıfatı olur.

Bu neden önemli dersek, çünkü Kuran’da “uyun” ifadesi sadece resul sıfatı için kullanılıyor, “Allah’a ve resulüne uyun” şeklinde. Böylece “uyulması istenen” şeyin kişinin/elçinin/tebliğcinin kendisi değil, elçinin elçilik etmekte olduğu, tebliğ etmekte olduğu vahyin kendisi, yani Kitap olduğu anlatılıyor. Bu yüzden "nebiye uyun" diye bir ibare yok çünkü nebi, elçilik yapan zat. İlginç bir nokta da, “Allah’a uyun” şeklinde bir ibarenin de olmaması. Çünkü resulün resullük/elçilik edişi olmazsa, uyacak bir şey da olmaz. O halde vahiy, ancak elçinin elçiliği üzerinde tanımlı ve uyulması istenen de bu vahiy.

[url]https://www.youtube.com/watch?v=mK7I-8ybPRc[/url] <----- Nebi ve Resul Kavramları -Doç Zeki BAYRAKTAR-Yrd Doç Fatih ORUM


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:36 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam