hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Şiir (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=467)
-   -   Mehmet Akif Ersoy şiirleri (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=44)

Barış 20. September 2008 11:42 PM

Mehmet Akif Ersoy şiirleri
 
[B]Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak...
[/B]
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, "İki el bir baş içindir."
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!"
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur!' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

14.03.1913
Mehmet Akif Ersoy

Barış 20. September 2008 11:43 PM

[B]Uyan[/B]

Baksana kim boynu bükük ağlayan.
Hakkı hayatındır senin ey müslüman,
Kurtar artık o biçareyi Allah için.
Artık ölüm uykularından uyan.

Bunca zamandır uyudun kanmadın,
Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa.
Sen yine bir kere kımıldanmadın.

Ninni değil dinlediğin velvele,
Kükreyerek akmada müstakbele.
Bir ebedi sel ki zamandır adı,
Haydi katıl sen de o coşkun sele.

Karşı durulmaz cereyan sine-çak...
Varsa duranlar olur elbet helak.
Dalgaların anmadan seyrini,
Göz göre girdâba nedir inhimak?

Dehşeti maziyi getir yadına;
Kimse yetişmez yarın imdadına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evladına?

Ben onu dünyaya getirdim diye
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Sevk ediyormuş meğer insanları,
Hakkı-i übüvvet de bu caniliğe!

Doğru mudur ye's ile olmak tebah?
Yok mu gelip gayrete bir intibah?
Beklediğin subh-i kıyamet midir?
Gün batıyor sen arıyorsun tebah.!

Gözleri maziye bakan milletin,
Ömrü temadisi olur nakbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Hüdâ,
Görmeye lakin daha yok niyyetin.

Ey koca şark! Ey ebedi meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, Garbın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel'anet.

Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen.
Çünkü bugün ortada hak sahibi,
Bir kişidir: "Hakkımı vermem" diyen.

[B]Mehmet Akif Ersoy [/B]

Barış 20. September 2008 11:44 PM

[B]Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı?[/B]

"İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?"
(A’râf Suresi 155. Ayetin bir kısmı)

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
"Yandık" diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâci hurûş-âver olurken melekûta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?
Lâ yüs'ele binlerce sual olmasa du kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı senâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

28.03.1913
Mehmet Akif Ersoy

Barış 20. September 2008 11:45 PM

[B]İstiklâl Marşı[/B]

- Kahraman Ordumuza -

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar - ki şahâdetleri dinin temeli -
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım,
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy |

Barış 20. September 2008 11:45 PM

[B]Tek Hakikat
[/B]
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyada,
Elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın;
Hepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız
Sade ilanı çekilmez bu acayip aşkın!

Barış 20. September 2008 11:46 PM

[B]Çanakkale Şehidlerine[/B]

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

Barış 20. September 2008 11:49 PM

[B]Kıssadan Hisse[/B]

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi

Mehmet Akif Ersoy

TEBYİN 21. September 2008 09:46 AM

[SIZE="4"]"İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?"
(A’râf Suresi 155. Ayetin bir kısmı)

Bu ayet hep şimşek etkisi yapmıştır beynimde,
Üstadımıza (M.A.E) ve size teşekkürler[/SIZE]

yolcu27 21. September 2008 01:38 PM

[B]Ümit

Dalâlete düşmüşlerden başka kim,
Allah'ın rahmetinden ümidini kesebilir?
(Hicr Sûresi)
Lakin, hani bir nefhası yok sende ümîdin?
'Ölmüş' mü dedin? Ah, onu öldürmeli miydin!

Hakk'ın ezelî fecri boğulmazdı, a zâlim,
Ferdaların artık, göreceksin ki, ne muzlim!

Onsuz yürürüm, dersen, emin ol ki yürünmez;
Yıllarca bakınsan bir ufak lem'a görünmez.

Beyninde uğuldar durur emvâcı leyâlin;
Girdâba vurur alnını, koştukça hayâlin!

Hüsran sarar âfâkını yırtıp geçemezsin;
Arkanda mı, karşında mı sahil, seçemezsin.

Ey, yolda kalan yolcusu yeldâ-yı hayatın!
Göklerde değil, yerde değil, sende necâtın:

Ölmüş dediğin rûhu alevlendiriver de,
Bir parça açılsın şu muhîtindeki perde.

Bir parça açılsın, diyorum, çünkü bunaldın;
Nevmîd olarak mihr-i ezelden dona kaldın!

Ey Hakk'a taparken şaşıran kalb-i muvahhid
Bir sîne emelsiz yaşar ancak, o da: mülhid.

Birleşmesi kabil mi ya îmân ile ye'sin?
Hâşâ! Bunun imkânı yok, elbette bilirsin.

Öyleyse neden boynunu bükmüş duruyorsun?
Hiç merhametin yok mudur evlâdına olsun!

Doğduk.. 'Yaşamak yok size!' derlerdi beşikten;
Dünyayı 'mezarlık' bilerek indik eşikten!

Telkîn-i hayat etmedi asla bize bir ses...
Yurdun ezeli yasçısı baykuş gibi herkes,

Ye'sin bulanık ruhunu zerketmeye baktı...
Mel'un aşı bir nesli uyuşturdu bıraktı...

'Devlet batacak' çığlığı beyninde öter de,
Millette beka hissi ezilmez mi ki? Nerde?..

'Devlet batacak!' İşte bu öldürdü şebâbı...
Git yokla da bak, var mı kımıldanmaya tâbı?

Âfâkına yüklense de binlerce mehâlik,
Batmazdı bu devlet, 'batacaktır' demiyeydik.

Batmazdı. Hayır batmadı, hem batmıyacaktır:
Tek sen, uluyan ye'si boğup azmi uyandır.

Kâfi ona can vermeye bir nefha-i iman...
Davransın ümîdin, bu ne haybet, bu ne hırman!

Mazideki hicranları susturmaya başla;
Evlâdına sağlam bir emel mâyesi aşla.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!

Mehmet Akif Ersoy[/B]

yolcu27 21. September 2008 01:42 PM

[B]Secde


Şuhûdundan cüdâdır, çok zamanlar var ki, îmânım;
Bu vahdet-zâra - gûyâ! - geldim amma bin peşîmânım:
Huzûr imkânı yok dünyâyı etmiş cezben istîlâ;
Ne hüsrandır, İlâhî, ma'bedim, çepçevre, vâveylâ!
Derinlikler, kovuklar, kuytular, şellâleler, yarlar,
Bulutlar, yıldırımlar, çöller, enginler, sular, karlar,
Güneşler, gölgeler, aylar, şafaklar... Hepsi çığlıkta;
Gelir tarrâkalar çaktıkça ecrâmın karanlıkta!


Sabâ dağlarda Sûr üfler, coşar vâdîde bin mahşer;
Denizler yükselir, seller döner, taşlar semâ' eyler.
Ufuklar çalkanır, kaynar ziyâ girdâbı göklerde;
Asırlar devrilir. Çamlar, çınarlar, çırpınır yerde.
Bütün zerrâtı sun'un bir müebbed neşveden serhoş;
Sağım serhoş, solum serhoş, İlâhî, ben ne yapsam boş!
Ömürlerdir, gözüm yollarda, hâlâ beklerim, hâlâ,
Şuhûd imkânı yok coştukça hilkatten bu vâveylâ.


Hayır! Bir başka rûh esmiş ki, akşam, sermediyyette:
Uyandım, fecre baktım, titriyor par par meşiyyette.
O coşkun na'ralar bî-tâb; o taşkın zerreler mahmûr;
O tûfanlardan ancak terliyor, maşrıkta tek bir nûr.


O gömgök kubbe, Sînâ-rengi tutmuş, bir avuç toprak:
Işıklar püskürürken, şimdi haşyetlerle müstağrak!
O ecrâm, ah o gözler öyle fânîler ki Mevlâ'da,
Dönüp bir kerre olsun bakmıyorlar artık eb'âda.
Denizler, dalgalar, dağlar, ağaçlar, gölgeler dalgın...
İlâhî! Üıperen tek gölge yok bağrında âfâkın.


Sabâ durgun, sular durgun, gölün durgun hayâlinde,
Ne ma'nîdâr o gökler, kudretin bir vahyi hâlinde!
Bu vahdet-zâra dün baktım: Ne meyhâneydi cûşâcûş!
Bugün rindânı gördüm: Başka bir peymâneden bî-hûş.
Bütün dünyâ serilmiş sunduğun vahdet şarâbından;
Ben'im mest olmıyan meczûbun, Allah'ım, benim meydan!
Bırak, hâsir kalan seyrinde mi'râcım devâm etsin;
Rükû'um yerde titrerken, huşû'um Arş'ı titretsin!
İlâhî! Serserî bir damlanım, yetmez mi hüsrânım?
Bırak taşsın da coştursun şu vahdet-zârı îmânım.
Bırak hilkatte hiç ses yok bırak meczûbunun feryâd...
Bırak tehlîlim artık dalgalansın, herçi-bâd-âbâd!
......................................
Kıyılmaz lâkin, Allah'ım, bu gaşyolmuş yatan vecde...
Bırak, "hilkat"le olsun varlığım yek-pâre bir secde!

Mehmet Akif Ersoy[/B]

R-0-0-T-3-R 11. October 2008 07:45 PM

[B][SIZE=4]BÜLBÜL[/SIZE][/B]
Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi!

-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda;
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!
Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın!
Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! (*)

[Safahât, Yedinci Kitap]


(*) Bu şiir yazılırken Yunan istilâsı altındaki topraklarımız
hususiyle Bursa'ya dair elîm haberler geliyordu;
tetkikine de imkân yoktu.


Mehmet Akif Ersoy

R-0-0-T-3-R 11. October 2008 07:45 PM

Cenk Marşı

ey sürüden arkaya kalmış yiğit
arkadaşın gitti haydi sen de git
bak ne diyor ceddi şehidin işit
haydi git evladım uğurlar ola
haydi git evladım açıktır yolun
zalimlere karşı bükülmez kolun
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
uğurun açık olsun uğurlar ola.

eşele bir yerleri örten karı
ot değil onlar dedenin saçları
dinle şehit sesleridir rüzgarı
haydi git evladım uğurlar ola
haydi git evladım açıktır yolun
zalimlere karşı bükülmez kolun
bayrağı çek on safa geçmiş bulun
uğurun açık olsun uğurlar ola
haydi levent asker uğurlar ola

yerleri yırtan sel olup taşmalı
dağ demeyip taş demeyip aşmalı
sende ki coşkunluğa er şaşmalı
kahraman askerim uğurlar ola
haydi git evladım açıktır yolun
zalimlere karşı bükülmez kolun
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
haydi levent asker uğurlar ola
haydi git evladım uğurlar ola.

Mehmet Akif Ersoy

R-0-0-T-3-R 11. October 2008 07:47 PM

HÜSRAN

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslâmı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,
Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım?
Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
Feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum,
Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım.
Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
İnler "Safahât"ımdaki husran bile sessiz!


Mehmet Akif Ersoy

R-0-0-T-3-R 11. October 2008 07:48 PM

[B][SIZE=4]İTİRAF[/SIZE][/B]
[B][SIZE=4][/SIZE][/B]
Safahât'ımda, evet, şi'r arayan hiç bulamaz;
Yalınız, bir yeri hakkında "hazin işte bu!" der.
Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi var ya?
Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!
[Safahât: Birinci Kitap]


Mehmet Akif Ersoy

R-0-0-T-3-R 11. October 2008 07:48 PM

[B][SIZE=4]SAFAHÂT İÇİN[/SIZE][/B]
[B][SIZE=4][/SIZE][/B]
"Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın."
Derdim, sana baktıkça, a bîçâre kitabım!
Kim derdi ki: sen çök de senin arkana kalsın,
Uğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım?


Mehmet Akif Ersoy

Barış 24. January 2009 02:12 AM

[B][COLOR="DarkGreen"][SIZE="3"]"Bir kerre de azmettin mi, artık Allah´a dayan..."

-"Allah´a dayanmak mı ? Asırlarca dayandık !

Düşdükse bu hüsrâna, onun nârına yandık !

Yetmez mi çocukluktaki efsâneye hürmet ?

Dersen ki: Ufuklarda bir aydınlık uyansın;

Mâzîyi ateş vermeli, baştan başa yansın !

Şaşkınlık olur köhne telâkkîleri ihyâ;

Şeydâ-yı terakkî, koşuyor, baksana dünyâ.

Elverdi masal dinlediğim bunca zamandır;

Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır ! "



-Allah´a değil, taptığın evhâma dayandın;

Yandınsa eğer, hakk-ı sarîhindi ki yandın...

Meflûc ederek azmini bir felc-i irâdî,

Yattın, kötürümler gibi, yattın mütemâdî!

Mâdem ki didinmez, edemez, uğraşamazsın;

İksîr-i bekâ içsen, emîn ol, yaşamazsın.

Mevcûd ise bir hakk-ı hayat ortada, şâyed,

Mutlak değil elbette, vazîfeyle mukayyed.

Takyîd-i İlâhî ki: Bilâ-kayd ona münkâd,

Kalbinde cihanlar darabân eyliyen eb´âd.

Lâ-kayd olamazdın, biraz insâfın olaydı,

Duydukça bütün sîne-i hilkatten o kaydı.



"Allah´a dayandım!" diye sen çıkma yataktan...

Ma´nâ yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan!

Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu;

Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu ?

Üç kıt´ada, yer yer, kanayan izleri şâhid:

Dinlenmedi birgün o büyük nesl-i mücâhid.

Âlemde "tevekkül" demek olsaydı "atâlet´;

Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet ?

Çoktan kürenin meş´al-i tevhîdi sönerdi;

Kur´an duramaz, nezd-i İlâhîye dönerdi.



"Dünya koşuyor" söz mü ? Berâber koşacaktın;

Heyhât, bütün azmi sen arkanda bıraktın !

Mâdem ki uyandın o medîd uykularından,

Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.

Ensendekiler "leş" diye çiğner seni sonra;

Ba´sin de kalır ta gelecek nefha-i Sûr´a !

Çiğner ya, tabî´î, ne düşünsün de bıraksın ?

Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın !

Dünya koşuyorken yolun sütünde yatılmaz;

Davranmıyacak kimse bu meydana atılmaz.

Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da.

Maziyi, fakat yıkmaya kalkma bu yolda.

Ahlafa döner; korkarım, eslafa hücumu:

Mazisi yıkık milletin atisi olur mu ?



Ey yolcu, uyan ! Yoksa çıkarsın ki sabaha:

Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha !


Safahat[/SIZE][/COLOR][/B]

Barış 9. December 2009 12:57 AM

[CENTER][SIZE="4"][SIZE="3"][B]Artık ey milleti merhume, sabah oldu uyan !
Sana az geldi ezanlar ,diye ötsün mü bu çan?
Ne Kürtlük,ne de Türklük kalacak aç gözünü !
Dinle Peygamber-i Zişanın İlahi sözünü.

Veriniz başbaşa;zira sonu hüsranı mübin,
Ne hükümet kalıyor ortada,billahi ne din !
"Medeniyet !" size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak ,sonra da yutmak diliyor.

Ne bu şuride siyaset,ne bu fasid dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu,zannım,çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duydunuz,ben ki evet,Arnavudum...
Başka birşey diyemem ...İşte perişan yurdum!...

MEHMET AKİF ERSOY[/B][/SIZE][/SIZE][/CENTER]

Barış 15. July 2010 07:18 AM

[CENTER]MÜTEVEKKİL

“KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;
Belanı İstedin, Allah da Verdi... Doğrusu Bu.
“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,
Onun Hesabına Bir Çok HURAFE UYDURDUN!

Sonunda Bir de “TEVEKKÜL” Sokuşturup Araya,
Zavallı DİNİ ÇEVİRDİN Onunla MASKARAYA!
Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,
Yorulma, Öyle ya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!

Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşlerini;
Birer Birer Oku Tekmil Edince Defterini;
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR...
Yükün Hafifledi... Sen Şimdi Doğru Kahveye Gir!

Çoluk Çocuk Sürünürmüş Sonunda Aç Kalarak...
Hüda Vekil-İ Umurun Değil Mi? Keyfine Bak!
Onun Hazine-İ İn’amı Kendi Veznendir!
Havale Et Ne Kadara Masrafın Olursa... Verir!

Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O;
Levazımın Bitivermiş, Değl Mi? Ekleyen O!
Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,
Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!

Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:
“Yetiş” de, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!
Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;
Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.

Demek Ki : Her Şeyin Allah... Yanaşman, Irgadın O:
Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;
Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;

Denizde Cenk Olacakmış.... Gemin O, Kaptanın O;
Ya Ordu Lazım İmiş... Askerin, Kumandanın O;
Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;
Tabib-İ Aile, Eczacı... Hepsi Hasılı O.

Ya Sen Nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz Artık Bu!
Biraz Da Saygı Gerektir...
Ne Saygısızlık Bu!
HUDA’YI KENDİNE KUL YAPTI,
KENDİ OLDU HÜDA;
Utanmadan Da “TEVEKKÜL” diyor bu Cür’ete, Ha?!..

Mehmet Akif Ersoy
[/CENTER]

hiiic 15. July 2010 06:08 PM

[URL="http://www.cekmekoy.gen.tr/Galeri/28/1/yazarlar-galeri.html"]Sanatçının bir birinden güzel fotoğrafları için TIKLAYINIZ[/URL]

galipyetkin 4. November 2011 04:43 PM

Mütevekkil.

''Kadermiş'' öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru
Belânı istedin, Allah da verdi...Doğrusu bu.
''Çalış'' dedikçe; Şeriat... Çalışmadın durdun,
O'nun hesabına bir çok hurafe uydurdun!

Sonunda bir de ''tevekkül'' sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecir-i ihsan iken!

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini
Birer birer oku tekmil edince defterini
Bütün o işleri Rabbim görür, vazifesidir.
Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir.

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak.
Hüdâ vekil-i umurun değil mi? Keyfine bak!
O'nun hazine-i in'amı kendi veznendir!
Havale et ne kadar masrafın olursa...Verir!

Silahı kullanan Allah, hududu bekleyen O;
Levâzımın bitivermiş değil mi?...Ekleyen O!
Çekip kumandası altına, ordu-ordu Melek,
Senin hesabına küffarı Hak-sar edecek!

Başın sıkıldı mı, kâfi senin o nazlı sesin
''Yetiş'' de, Kendisi gelsin, ya Hızır göndersin!
Evinde hastalanan varsa borcudur. Bakacak.
Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: her şeyin Allah...Yanaşman...Irgatın O.
Çoluk çocuk O'na ait; lalan, bacın, dadın O.
Vekil-i harcın O, Kâhyan, Müdür-i veznen O.
Alış, seninse de, mesul olan verişten O.

Denizde cenk olacakmış...gemin O, kaptanın O.
Ya ordu lazım imiş...Askerin, kumandanın O.
Köyün yasakçısı, şehrin de baş muhassılı O.
Tabib-i aile, eczacı...Hepsi hasılı O.

Ya sen nesin?
Mütevekkil!
Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir.
Ne saygısızlık bu!

Mehmet akif Ersoy.

merdem 12. May 2013 09:00 PM

Zulmü Alkışlayamam
 
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?


Mehmet Akif Ersoy

merdem 14. May 2013 09:39 PM

Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?
 
Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?


Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!

Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
işte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.

30 Muharrem 1331
27 Kanunuevvel 1328
1913


Mehmet Akif Ersoy


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:34 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam