hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   VÂKIA SÛRESİ (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=619)
-   -   Vâkıa sûresi (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2827)

dost1 13. July 2012 03:01 PM

Vâkıa sûresi
 
[B]MEKKE DÖNEMİ[/B]

[B]Necm: 128[/B]

[SUP]8[/SUP]İşte sağın ashâbı, sağın ashâbı nedir?
[SUP]9[/SUP]Ve solun ashâbı, solun ashâbı nedir?
[SUP]10[/SUP]Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
[SUP]11[/SUP]İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
[SUP]12[/SUP]İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.
[SUP]13,14[/SUP]Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. [SUP]24[/SUP]Onlar, yaptıklarına karşılık olarak, [SUP]15[/SUP]mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. [SUP]16[/SUP]Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar.
[SUP]17,23[/SUP]Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler –ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir– beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. [SUP]25[/SUP]Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. [SUP]26[/SUP]Sadece söz olarak: “Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!”
[SUP]27-34[/SUP]Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! Onlar, dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen; tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
[SUP]35[/SUP]Şüphesiz Biz, kirazı, muzu, gölgeleri, fışkıran suyu öyle bir yaratışla yarattık. [SUP]36-38[/SUP]Ki onları,sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık.
[SUP]39,40[/SUP]Bir cemaat, çoğu öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir.
[SUP]41[/SUP]Ve solun ashâbı, nedir o solun ashâbı?
[SUP]42-48[/SUP]Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı.
([B]46/56, Vâkıa/8-48[/B])


[B]Necm: 129[/B]

[SUP]49,50[/SUP]De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır. [SUP]51[/SUP]Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! [SUP]52[/SUP]Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz [SUP]53[/SUP]de karınlarınızı onunla dolduracaksınız. [SUP]54[/SUP]Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz. [SUP]55[/SUP]Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.”
–[SUP]56[/SUP]İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir.–
[SUP]57[/SUP]Biz, sizi oluşturduk; doğrulamanız gerekmez mi? [SUP]58[/SUP]Peki döküp durduğunuz şeyi [meniyi, yumurtayı] hiç düşündünüz mü? [SUP]59[/SUP]Siz mi oluşturuyorsunuz onu, Biz mi oluşturucularız?
[SUP]60,61[/SUP]Ölümü aranızda Biz ayarladık Biz. Ve Biz, sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve sizi bilmediğiniz bir şeyde inşa etmemiz üzerine, önüne geçilenler/engellenebilenler değiliz.
[SUP]62[/SUP]Ve andolsun, ilk yaratılışı bildiniz, öğrendiniz. Peki, düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
[SUP]63[/SUP]Peki, ekip durduğunuz şeyi hiç düşündünüz mü?
[SUP]64[/SUP]Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa Biz mi bitirenleriz?
[SUP]65-67[/SUP]Dileseydik Biz, kesinlikle onu kuru bir çöp yapardık da siz, “Şüphesiz biz borç altına girmiş kimseleriz! Daha doğrusu, biz her şeyi elinden alınmış yoksun bırakılmış kimseler imişiz!” diyerek şaşar kalırdınız: [SUP]68[/SUP]Peki, içip durduğunuz suyu hiç düşündünüz mü?
[SUP]69[/SUP]Siz mi buluttan indirdiniz onu, yoksa Biz mi indirenleriz?

[SUP]70[/SUP]Dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde karşılığını ödemeniz gerekmez mi?
[SUP]71[/SUP]Peki, yakıp durduğunuz o ateşi/oksijeni hiç düşündünüz mü?
[SUP]72[/SUP]Siz mi ateşin/oksijenin ağacını inşa ettiniz, yoksa Biz mi inşa edenleriz?
[SUP]73[/SUP]Biz ateşi/oksijeni bir ibret/hatırlatma ve çöl yolcularına bir yarar yaptık.
[SUP]74[/SUP]Öyleyse büyük Rabbinin adını arındır/noksanlıklardan uzak tut/O'nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğret!
([B]46/56, Vâkıa/49-74[/B])


[B]Necm: 130[/B]

[SUP]75[/SUP]Artık hayır. Necmleri/her indirilmede gelen âyetlerin yerlerini/zamanlarını; inişini kanıt gösteririm ki –[SUP]76[/SUP]ve eğer bilirseniz bu büyük bir kanıt gösterimidir–, [SUP]77[/SUP]hiç kuşkusuz o, şerefli Kur’ân'dır. [SUP]78[/SUP]Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. [SUP]79[/SUP]Ona zihinsel olarak temizlenmişlerden başkası temas edemez. [SUP]80[/SUP]O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
[SUP]81[/SUP]Peki, şimdi siz bu Söz'ü/Kur’ân'ı mı küçümsüyorsunuz?
[SUP]82[/SUP]Ve geçiminizi yalanlayarak mı temin ediyorsunuz/verilen rızıklara yalanlayarak mı karşılık veriyorsunuz?
([B]46/56, Vâkıa/75-82[/B])


[B]Necm: 131[/B]

[SUP]83-85[/SUP]Ancak can boğaza gelip dayandığı zaman, siz de o zaman, onun karşısında bekliyorsunuz, Biz ise ona sizden daha yakınız. Velâkin siz görmezsiniz.
[SUP]86,87[/SUP]Peki, mademki cezalandırılmayacakmışsınız, eğer doğrulardan iseniz boğaza gelmiş,
çıkmakta olan canı geri çevirmeniz gerekmez mi?
[SUP]88,89[/SUP]Amma eğer o, yaklaştırılanlardan ise, artık rahatlık, güzel kokulu rızık ve bol nimetlerin cenneti vardır.
[SUP]90,91[/SUP]Ve eğer o, sağın ashâbından ise; artık sana sağın ashâbından selâm!
[SUP]92-94[/SUP]Ve ama yalanlayıcı solun ashâbından ise; işte kaynar sudan bir ziyafet! Ve cehenneme atılma!
[SUP]95[/SUP]Şüphesiz işte Bizim bu naklettiklerimiz, kesin bilginin, gerçeğin ta kendisidir.
[SUP]96[/SUP]Öyle ise büyük Rabbinin adını arındır/O'nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğret!
([B]46/56, Vâkıa/83-96[/B])

aRaYaN 30. November 2012 09:06 PM

8İşte sağın ashâbı, sağın ashâbı nedir?
9Ve solun ashâbı, solun ashâbı nedir?
10Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.

sağ,sol ve ön.
sağ elli,sol elli ve ön.

Bilinen anlamının yanında atom altı parçacıklardan sağ elli olanlar,sol elli olanlar ve önde olanlara da bir atıf olabilir mi ? Araştırmaya değer.

Bir yazı okuyorumda orda değiniliyor bu konuya.
Öne geçenler bozonlar.Kuvvet taşıyıcılardır.Ve pauli dışlama etkisine uymadıkları için iç içe geçebilirler.Diğer parçacıklar yakınlaşamaz.Yankınlaştırılmış.


Vakıa 7.ayet
56.7 - Ve [B]kuntum [/B]ezvâcen selâseh.
Siz de üç sınıf olduğunuz zaman

sevginur 22. January 2013 01:52 PM

Selamun aleykum dost1 kardeşim

Hakkı Yılmaz hocamızın hayırlı katkıları için ,dost1 ve bu forumda bulunan galipyetki'nin tabiri ile '[B]'yeterli bilgiye sahip[/B]'' olan kardeşlerimizin düşünmeye araştırmaya sevk eden güncellenen bilgiler için hepinize teşekür ederim ..
Bu görüşleri kabul eden , kabul etmeyen farklı görüşler, farklı bakış açısı getiren tüm kardeşlerimin paylaşımları , niyetlerinin ardındaki kurana uygunluk Allah tarafından tasdiklenmiş hakikatı öğrenme gayretlerinizi Allah hayırla sonunçlandırsın hepinizden razı olsun..

[LEFT] vakıa süresindeki mealinde üç guruptan bahsediyor

[U][B][FONT=Trebuchet MS]Bir[/FONT][/B][/U][FONT=Trebuchet MS][B][U] Üst Cennete Gidecek Olan [/U][/B][/FONT]
[FONT=Trebuchet MS][B][COLOR=blue] [/COLOR][/B][/FONT][B]Oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler (Sabikunes sabikun)[/B]
[B]11[/B]İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
[U][B]12[/B]İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.[/U]
[B]13,14[/B]Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. [B]
24[/B]Onlar, yaptıklarına karşılık olarak,
[B]15[/B]mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. [B]
16[/B]Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar.
[B]17,23[/B]Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler –ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir– beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. [B]
25[/B]Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. [B]
26[/B]Sadece söz olarak: “Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!”
[FONT=Trebuchet MS][U][B]Bir Alt Cennete Gidecek Olan :[/B][/U] [COLOR=#0000FF][/COLOR][/FONT] [B]mutluluk ve sağın yaranı (Ashabı Yemin)[/B]

[B]27-34[/B]Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! Onlar, dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen; tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
[B]35[/B]Şüphesiz Biz, kirazı, muzu, gölgeleri, fışkıran suyu öyle bir yaratışla yarattık. [B]
36-38[/B]Ki onları,sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık.
[B]39,40[/B]Bir cemaat, çoğu öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir.

[FONT=Trebuchet MS][B][COLOR=blue][/COLOR][U]Cehenneme gidecek Olan :[/U][COLOR=blue]
[/COLOR][/B][COLOR=blue] [/COLOR][/FONT]
[B]solun ashâbı varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar (Ashabı Şimal):

[/B] [B]41[/B]Ve solun ashâbı, nedir o solun ashâbı?
[B]42-48[/B]Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı.
[B]9,50 [/B]De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır.
[B]51[/B]Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar!
[B]52[/B]Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz [B]
53[/B]de karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
[B]54[/B]Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz.
[B]55[/B]Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.”
–[B]56[/B]İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir.–

sevgi ve saygılarımlarımızla...
[/LEFT]

sevginur 22. January 2013 02:10 PM

Devam edelim inşallah


İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır. (Sabikunes sabikun)olarak vasfedilen seçkin grup eğer hanifler ise; aynı grup için Allah’ın “Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir.” buyurmasını kardeşlerim nasıl değerlendiriyorsunuz?

galipyetkin 23. January 2013 12:15 PM

İşte Kur'an, Vakıa Suresinden:

SÂBİKÛN (ÖNE GEÇENLER):

"Öne geçmek" ifadesi bir yarışı çağrıştırmaktadır. Zaten Rabbimiz de Kur'ân'da bizleri birçok işte ortak hareket etmeye, iyi işlerde yarışmaya davet etmiştir:

(Fecr: 17–20) Hayır… Hayır… Doğrusu siz yetimi kerimleştirmiyorsunuz. Yoksulun yiyeceği üzerine birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Oysa mirası yağmalarcasına öyle bir yiyişle yiyorsunuz ki! Malı öyle bir sevişle seviyorsunuz ki, yığmacasına!

(Asr: 1–3) Asra Andolsun ki, iman eden, Sâlihatı işleyen, hakkı tavsiyeleşen ve sabrı tavsiyeleşenlerin haricindeki tüm insanlar kesinlikle tam bir hüsran/ kayıp-zarar içindedir.

(Âl-i İmrân: 133) Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete [kavuşmak için] yarışın; o, müttekiler için hazırlanmıştır.

(Hadîd: 21) Rabbinizden bir bağışlanmaya, Allah'a ve Elçilerine inananlar için hazırlanmış, genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Onu dilediğine verir. Ve Allah büyük lütuf sahibidir.

(Tövbe: 100) Muhacir ve Ensar'dan ilk önce öne geçenler ve iyi amellerle onları izleyenler; Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan razı oldular. Ve O, [Allah] ve onlara, içlerinde temelli kalacakları altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.

(Mümin: 61) Allah, içinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratandır. Şüphesiz Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Velâkin insanların çoğu şükür etmezler. [karşılığını ödemezler]

(Hadîd: 10) Göklerin ve yerin mirası Allah'ın olmasına rağmen neden siz Allah yolunda harcamıyorsunuz? Sizden, fetihten önce harcayan ve savaşan kimse eşit olmaz. Onlar derece bakımından, sonradan infak eden ve savaşan kimselerden daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de "en güzel"i vaat etmiştir. Ve Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Biliyoruz ki, Sünnetüllah'ta karşılık amel cinsindendir:

(Fecr: 13) Onun için de Rabbin üzerlerine azap kamçısı yağdırdı.

O hâlde, dünya hayatında Sâlihatı işlemekte yarışıp öne geçenler, dünyada nasıl önde yer aldılarsa, âhiret hayatında da gerek cennete girişte, gerekse nimetlere erişmede yine önde yer alacaklardır.

11. İşte onlar, [öne geçenler] yaklaştırılanlardır.

Bir önceki Âyette السّابقون - es-sâbigûn = öne geçenler, önde olanlar ifadesi ile nitelenenler, bu Âyette biraz daha açıklanmış ve - مقرّبون - mukarrebûn = yaklaştırılanlar olarak nitelenmiştir. Yaklaştırılmanın ne demek olduğu ise Sebe' Sûresinde açıklanmıştır:

(Sebe': 37) Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlâtlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve Sâlihatı işlerse, işte onlar için yaptıklarına karşı kat kat karşılık vardır. Ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.

Görüldüğü gibi, Rabbimiz, burada mugarrebûn olarak nitelediği kişilerin kimler olduğunu Sebe' Sûresinde açıklamış ve bunların "iman etmiş, sâlihatı işlemiş" kişiler olduğunu açıkça beyan etmiştir.

12. İşte onlar, [öne geçenler] Naim cennetlerindedirler.

8–10. Âyetlerde bildirilen âhiretteki insan gruplarının konumları bu Âyetten itibaren açıklanmaya başlanmış ve ilk olarak da es Sabigun = öne geçenler konu edilmiştir. Böylece "önde olanlar" sınıfına anlatımda da öncelik tanınmıştır.

Âyette "onlar cennetlerdedir" denilmeyip de naim cennetlerindedirler denilmesi dikkat çekicidir. Naim sözcüğü lügatte "bol, çok, sonsuz nimetler bulunduran" demektir. Dünyadaki bağ, bahçe ve bostanların daima bakım, budama, sulama gibi emek istediği ve yorgunluğa sebep olduğu düşünülürse, "öne geçenler"e vaat edilen Naim cennetlerinin dünyadakiler gibi külfeti olmayan, sırf yararlanmaya ve safa sürmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Es-sâbigûn'a verilen "Naim cennetler" müjdesi, Sûrenin 88–89. Âyetlerinde tekrar gündeme gelecektir.

13–14. Bir topluluk [çoğu] evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir.

"Es-Sâbigûn" hakkında bilgi veren bu Âyetlerde "evvelkiler" ve "sonrakiler" ifadeleri ile kimlerin kastedilmiş olduğunun dikkatle düşünülmesi gerekir.

Eğer "evvelkiler" ve "sonrakiler" ayrımının "zaman"a göre yapıldığı kabul edilir ve ayrımı belirleyen zaman olarak da bu Âyetlerin indiği dönem benimsenirse, Naim cennetlerinden yararlanacak olanların çoğunun peygamberimizin Elçilik görevi yaptığı dönemden evvel yaşayanlardan olduğu, çok azının da bu dönemden sonra yaşayacaklardan olacağı anlaşılır. Ancak bu kabulleri benimsemelerine rağmen bazıları Naim cennetlerinden yararlanacak olanlarının çoğunun "Muhammed ümmetinin ilklerinden", çok azının da sonrakilerinden olduğunu iddia etmişlerdir. Ne var ki, âhirete, mahşere ait beyanların normal olarak ilk insandan son insana kadar herkesi kapsaması gerektiği hususu dikkate alınırsa, bazılarınca yapılan bu ayrımın gerçekçi olmadığı hemen görülebilir.

Eğer "evvelkiler" ve "sonrakiler" ayrımının "zaman"a göre değil de "olay"a göre yapıldığı kabul edilir ve "olay" olarak da herhangi bir Allah Elçisinin yaptığı davet benimsenirse, Naim cennetlerinden yararlanacak olanların çoğunun Elçilerin davetlerinin ilk dönemlerinde onlara destek verenler olduğu, azının da bu dönemler dışında yaşayanlar olduğu anlaşılır. Bize göre, yukarıda mealleri verilen Âyetlerden Hadîd Sûresi'nin 10. ve Tövbe Sûresi'nin 100. Âyetleri bu görüşü desteklemektedir.

Aslında yukarıdaki görüşlerden hangisi benimsenirse benimsensin, Rabbimizin bu Âyetlerde bizlere vermiş olduğu şu iki mesaj hiç değişmeyecektir:

Sâbigûn ölçüsünde cennet hak edenlerin sayıları sürekli azalmaktadır.
Zor dönemlerde işlenen amel, normal dönemlere nazaran daha değerlidir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

sevginur 23. January 2013 03:05 PM

Allah razı olsun ..
Heyecanlanmamak mümkünmü ..! Dünya hayatı iyiler ve kötüler arasında bir yarış değilmi.(İblis,)Yeniden diriltilecekleri güne kadar bana süre ver" dedi.
Bu yarış bir gün sona erecek herkes öbür alemde ödül yada ceza alacak..
Verdiğiniz ayetler
(Asr: 1–3) [U]Asra Andolsun ki, iman eden, Sâlihatı işleyen, hakkı tavsiyeleşen[/U] ve [u][U]sabrı tavsiyeleşenlerin[B] haricindeki tüm insanlar[/B][/U] kesinlikle tam bir hüsran/ kayıp-zarar içindedir
iyiliği Allaha iman etmeyen kişi de yapabilir.. kimse annesinden kötülük yapan biri olarak dünyaya gelmiyor sonradan isyankar kul olabiliyor..İyilerde iyiyken kötü olabilir.
buradaki iyiler sabikun aktif sürekli iyiliği olan elçiler yani tebliğle aktif olanlar.sürekli öne geçenler sizler gibi dünyada iken peygamberlik son bulsada sizler arkasından devam ettiriyorsunuz..
(Tövbe: 100) Muhacir ve Ensar'dan ilk önce öne geçenler ve iyi amellerle onları izleyenler; Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan razı oldular. Ve O, [Allah] ve onlara, içlerinde temelli kalacakları altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.
diğer takip eden iyilere verilecek mükafat aktiflerle aynı değil ne mutlu sizlere selam selamla karşılanacaksınız.. kötülerin mahrumiyetine düşürecek hatalardan, gafletten ,azgınlıktan rabbimize sıgınırız

95–96. [B] Şüphesiz işte bu, [Bizim naklettiklerimiz] kesin bilginin, gerçeğin ta kendisidir. Öyle ise büyük Rabbinin adını tesbih et!

[/B]
selam ve dua ile ..
sevginur

Hasan Akçay 25. January 2013 04:18 AM

Merhaba.

Allah
Vâkia sûresinin bazi ayetlerinde
ne diyor?
Dogru anladigimdan emin degilim.

Arapcanin gramerini bilen bir kardesimiz
lütfedip aciklarsa sevinecegim.

Bu iletiyi onun icin yaziyorum

Simdiden
Allah razi olsun.

32.Bir cok meyvalar
34.ve yükseltilmis dösekler -ve f[U]uruş[/U]in merfûa.
(35.Öyle bir var ederiz ki ONLARI...)
38.sagin halki icin.

Ayet 34'teki [I]furuş[/I] Rahmân 54'te de geciyor. Ve orada "furuş"un [I]dösek[/I] oldugu kesin. Cünkü cennet halkinin onlarin üzerine yaslandigi belirtiliyor: müttekiîne alâ furuşin...

Buna ragmen
M Esed'in Vâkia 34 cevirisi:

[I]ve yüceltilmis eşler[/I]

Esed'i buna zorlayan
Ayet 37'deki ONLARI zamirinin "dösekler"e gitmesi olabilir mi?

Bir de

FURUŞ kelimesinin zamiri
Rahmân 54'te HÂ oldugu halde (batâinu[U]hâ[/U])
Vâkia 37'de HUNNE.

Nicin?

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Hasan Akçay 26. January 2013 05:42 AM

32.[COLOR="darkgreen"]Ve fâkihetin kesîrah[/COLOR]
34.[COLOR="darkgreen"]Ve furuşin merfûah[/COLOR]
(35.[COLOR="darkgreen"]Innâ enşe’nâ HUNNE inşââ[/COLOR])
38.[COLOR="DarkGreen"]Li ashâbil yemîn.[/COLOR]

Bu arada

ceviri ile ilgili
görüsüm:

Ceviri

ASLI GIBIDIR ya da en azindan
ASLI GIBIDIR iddiasini tasir.

Onun icin
Arabca metindeki sözlerin
ceviriye oldugu gibi yansitilmasi
gerekir.

Bu bakimdan Diyanetin cevirisi dürüst sayilabilirdi
eger parantez ici müdahaleyi yapmasalardi:

...[I]cok cesitli meyveler icinde ve yüksek dösekler üzerindedirler. Biz ONLARI (hurileri) yepyeni bir yaratistta yarattik.[/I]

Hakki Yilmaz'in
sözüm ona cevirisi
kesinlikle yanlis.

Cünkü

[U]ONLAR[/U]I anlamindaki HUNNE atilip onun yerine
[COLOR="Indigo"]kirazi, muzu, gölgeleri, fiskiran suyu[/COLOR]

konmus.

Ceviri degil bu.
Tefsîr.

Hakki Yilmaz'in beserî görüsü.

Ceviri
ASLI GIBIDIR.

Farka bi daha dikkat:

Tefsir ile cevirinin arasindaki fark
Allah ile beşer arasindaki farktir.

Bakin "onlar"in icinde
[U]yüksek dösekler[/U] de var.

Dogru ceviri şöyle olabilir:

32.Bir cok meyveler
34.Ve yükseltilmis dösekler
(35.Öyle bir var ederiz ki ONLARI...)
38.sagin halki icin...

Ve ASIL soru:

Allah
kadin erkek ayrimi
yapmiyor;

Cennet ödüllerini bütün "sagin halki"na veriyor. Cenneti hak eden anam, kizim, biricik hanimim... o şehvetli hurilerle ne yapacak? Kadin kadina cinsel iliski?!

Miralay 26. January 2013 06:46 AM

Selamünaleyküm
Hasan abi ben Arapça dilini ve gramerini bilmiyorum ama, sana katılıyorum.
Sanırım sizin aydınlatıcı yazılarınızdan birisiydi. O yazılardan esinlenerek yorumluyorum. "Hurin ıyn" terimini pek çok yerde "huri kızları" olarak çeviriyorlar. Bana "su pınarı" daha uygun gibi geliyor. Bizde su pınarı için,"suyun gözü" deyimi kullanılır.
"Tomurcuk göğüslü yaşıt kızlar" olarak çevrilen ise, "üzüm bağları" olarak çevrilebilir mi?

Bir de, orada, herkesin farklı şekilde tekrar diriltileceğimizden bir ayette bahseder. Ben bunu tekrar diriltildiğimizde, ne erkek ne de dişi olarak değil; mesela cinsiyetsiz olarak dirileceğimizi anlıyorum.

Vakıa suresinden uzaklaşmış oldum ama, özür dilerim. Aklıma bunlar geldi.

merdem 26. January 2013 12:11 PM

Cennetten çıkarılanlar Âdem, Havva ve İblisten ibaret değil. Onlardan başka topluluk halinde çıkanlar var. Tek ihtimal kalıyor, oda Âdem ve Havva dışında topluluk teşkil eden ve Âdem ile Havva’dan cinsel birleşmeyle ürememiş çocukların veya yetişkinlerin varlığı. Nefsleri Âdem ve Havva’dan olduğundan Âdem ve Havva’nın çocuklarıdırlar fakat bedenleri Âdem gibi doğrudan topraktan yaratılmış. Âdem ve Havva cennette cinsel ilişkide bulunmamışlardı zira yasak ağaçtan yiyinceye kadar cinsel organlarını bilmiyorlardı. Tuvalete gitme ihtiyaçları da yoktu zira her iki durumda da Cinsel organlarını bileceklerdi. Yasak ağaçtan yer yemezde ayıp yerleri kendilerine göründü ve akabinde cennetten kovuldular. Kuran’dan mealen:

- [COLOR="Blue"] Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. 20/121[/COLOR]

Yukaridaki satirlari [url]http://www.mubin.net/yeni_sayfa_6.htm[/url] bu siteden aktariyorum.

Adem ile Havva'nin cennetteki durumlari örnek olarak alinabilinirmi?


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:19 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam