PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Muhabbet!


SARAH
8. May 2009, 07:50 PM
Muhabbet!
Birbirlerine muhabbetle yaklaşanlar, sevgilerinin şiddeti nisbetinde hâl ve davranış bakımından müştereklik arz ederler, yâni aynîleşirler.

Sevgiden bahsetmek, sevgi değildir. Gönlün lezzet duyduğu şeye meyletmesi demek olan sevgi, yaşanan bir hâldir. Bir kimse, gerçekten sevdiği kişiyle berâber olmaya can atar. Sevenler, birbirlerini ararlar ve berâberlikleri, imkânlar nisbetinde artar. Zamanla sevenlerin yolları aynîleşir, üslûbları aynîleşir, nasipleri aynîleşir, nâiliyet ve mahrûmiyetleri aynîleşir, yâni berâberlik arz eder. Zîrâ iki kalb, tek bir yürek hâline gelmiştir. Muhabbet ve aynîleşme netîcesinde kalbden kalbe yollar açılır. Muhabbetle ve kalbden çıkan sözler, muhâtabın kalbine kadar ulaşır, orada mekân bulur. Fakat yürekten gelmeyen muhabbetsiz sözler, ağızdan çıkar da kulaktan öteye gidemez.

Muhabbet ve aynîleşme netîcesindeki kader benzerliğini ve nâiliyet-mahrûmiyet müşterekliğini daha iyi anlamak için şu misâlleri verebiliriz:

Bir sarhoşu sevenin yolu, bu sevgi sebebiyle meyhâneye düşer. Meyhânede ne vâkî olursa müşterektir: Kavga, mâsiyet, muhabbet vs…

Sâlih bir kişi ile hemhâl olan da onunla birlikte hâl ve üslûb berâberliği sebebiyle benzer ve müşterek hâller yaşar. Meselâ o, Hak rızâsı için bir hizmet yapmak istese, dostunu da dâvet eder veya dostu da bu hizmete katılmayı gönülden arzular. Neticede bu hizmeti his ve niyet müşterekliği içinde îfâ ederler. Hizmetteki bu berâberlik ve iştirak dolayısıyla, bu hizmette vâkî olanlar da müştereklik arz eder.

Yine bir yola gitmek istese, dostuna, “hadi berâber gidelim” der veya dostu onunla berâber gitmek ister. Bu taktirde bu yol iştirâki dolayısıyla yolda vâkî olanlar da müştereklik arz eder. Yolda bir şey ikrâm edilse onu dostuyla paylaşır. Bu bölüşmede dosta isâbet eden pay, berâberlik sebebiyledir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın hicret yolculuğundaki hâli, bu müşterekliğin müşahhas bir misâlidir.

Kahır tecellîler de bunun gibidir. Meselâ dostuna, çirkin bir muâmelede bulunulduğunu gören biri, buna seyirci kalamaz ve o işe müdâhil olur. Dostu şâyet hakkı tebliğ ve müdâfaa durumunda ise, bu yolda katlandığı eziyetlerden kendisine de bir pay gelir.

………..

Velhâsıl kim, kimi severse o sevgideki şiddet ve hâlisiyyet derecesinde onunla hâl ve istihkak berâberliğine yönelmiş olur. Bu, tâatte de böyledir, mâsiyette de... Bu bakımdan Allâh’ın her ikisi için olan takdîr ve muâmelesinde de bâzı müştereklikler olur. Bu müşterekliklerin en mühim sâiki ise, aralarındaki muhabbet sebebiyle vâkî olan, his, fikir ve irâde berâberliğidir…