PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kenz-ül Arş Duası (!) Dua nasıl olmalı?


ÖmerFurkan
26. September 2008, 01:53 AM
Kenz-ül Arş Duası (!) olarak bilinen sözcüklerin anlamını size takdim ediyor ve bu konuya ait değerlendirmeyi sunuyorum. Ayrıca bu yazışma başka kardeşlerimize de yararlı olur kanaatiyle siteye koyuyorum.


Lâ ilâhe illellâhül melikül hakkul mübîn. La ilâhe illellahül hakemül adlül metîn.
Rabbünâ ve rabbü âbâinel evvelîn. La ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn.Lâ ilâhe illellâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yumîtü ve hüve hayyül lâ yemûtü ebeden biyedihil hayru veileyhil masîru ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Ve bihî nesteînü ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Lâ ilâhe illellâhü şükran li ni’metih.Lâ ilâhe illellâhü ikrâran bi rubûbiyyetih. Ve sübhânellâhi tenzîhen li azametih. Es’elükellâhümme bi hakkısmikel mektûbi alâ cenâhı cibrîle aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikel mektûbi alâ cenahı mîkâîle aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikel mektûbi alâ cebheti isrâfîle aleyke yâ rab.Ve bi hakkısmikel mektûbi alâ keffi azrâîle aleyke yâ rab. Ve bi hakkısmikellezî semmeyte bihî münkeran ve nekîran aleyke yâ rab. Ve bihakkısmike ve esrâri ıbâdike aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî temme bihil islâmü aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî telekkâhü âdemü lemmâ hebeta minel cenneti fe nâdâke fe lebbeyte düâehü aleyke yâ rab.Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî şîtü aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî kavveyte bihî hameletel arşî aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikelmektûbî fittevrâti vel incîli vezzebûri vel fürkâni aleyke yâ rab. Ve bihakkısmike ilâ müntehâ rahmetike alâ ıbâdike aleyke yâ rab. Ve bihakkı temâmi kelâmike aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ibrâhîmü fecealtennâra aleyhi berden ve selâmen aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ismâîlü fe necceytehû minezzebhı aleyke yâ rab.Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ishâku fe kadayte hâcetehû aleyke yâ rab.Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî hûdü aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî deâke bihî ya’kûbü fe ra dedte aleyhi basarahû ve veledehû yûsüfe aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî dâvüdü fe cealtehû halîfeten fil ardı ve elente lehül hadîde fî yedihî aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî deâke bihî süleymânü fe a’taytehül mülke fil ardı aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî eyyûbü fe necceytehû minel gammillezî kâne fîhi aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî îsebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevtâ aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî mûsâ lemmâ hâtabeke
alettûri aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdetke bihî asîyetümraetü fir’avne fe
razaktehel cennete aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî benû isrâîle lemmâ câvezûlbahra aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihil hıdıru lemmâ meşâ alel mâi aleyke yâ rab. Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî muhammedün sallallâhü aleyhi ve selleme yevmel ğâri fe necceytehû aleyke yâ rab. İnneke entel kerîmül kebîru. Hasbünellâhü ve ni’mel vekîl. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Ve sallallâhü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî vesellem.
Tercümesi:
Melik (kral), Hakk, Mübin Allah’tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin Allah’tan başka ilah yoktur. Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır. Ben zalimlerden oldum. Allah’tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen Allah’tandır.
Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, Allah noksanlıklardan arınıktır.
Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine, Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine, İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine, Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine, Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine, Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır. Allah efendimiz Muhammed’e, ailesine ve arkadaşlarına destek versin, güvenliklerini sağlasın!




“Kenz-ül Arş Duası” olarak öğretilen bu derleme saf Müslümanları uyutmak ve uyuşturma amacına yönelik olarak derlenmiştir. Bunun la ilgili “ ömründe bir kere okuyanın ahirette dolunay gibi parlayacağı, görenlerin onu peygamber veya melek sanacakları, hesapsız ve azapsız cennete gireceği, cennetten getirilen burağa binip sırat köprüsünden şimşek gibi geçeceği, günahı denizlerin suyundan, yağmurların damlasından, ağaçların yapraklarından fazla bile olsa affedileceği, üzerine de kabul olunmuş bin hacc ve umre sevabı kazanacağı, korkanın korkmaktan kurtulacağı, aç okuyanın doyacağı susuz okuyanın suya kanacağı, çıplak okuyanın elbiseleneceği, hasta okusa iyileşeceği,… beş kere okuyanın rasülüllah’ı rüyasında göreceği, okuyanın savaşta en cesur ve kuvvetli düşmanı altedeceği, okuyanın, üzerinde yazılı taşıyanın çalınan malının geri getirileceği,…. Dağa okursa dağın paramparça olacağı…..” gibi safsatalar ortaya atılmış ve bu palavralara başta Rasülüllah ve en yakın arkadaşları Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali’nin adları karıştırılmıştır.
Bu metin Dua anlayışına da aykırıdır. Herifçioğlu bunca allama-pullamadan sonra ne istediğini bile beyan etmemiştir. Cebrail’in, Mikail’in kanadında İsrafil’in alnında Azrail’in avucunda yazılı herhangi bir tılsımlı Allah ismi söz konusu değildir. Rabbimizden Böyle bir bilgi gelmemiştir. Bunlar palavra şeylerdir. Rabbimiz meleklere Münker ve Nekir diye bir isim de vermemiştir. Bunlar Ebu Hüreyre uydurmalarıdır. Hızır ve onun suda yürümesi de bir masaldır. Hızır diye biri yoktur. Bunlar İsraliliyata ait efsanelerin Müslümanlar arasına sokulmasından başka bir şey değildir. kısacası Allah’ın sır olarak saklanmış ve birilerinin öğrenebildiği herhangi bir tılsımlı adı yoktur.
Daha evvelki zat-ı âlinize cevap olarak yazdığım mailde size önerdiğim konuları burada naklediyorum.
Dikkat!
Bu işlemler ve istekler tamamen bilinçli olmalıdır. Kul, duasını anadilinden ve gönlünden yapmalıdır. Ağzından çıkanı kulağı duymalı ve Allah’tan ne istediğini bilmelidir. Bilinçsizce yapılan istekler anlamsızdır. Hem de yerli yerine uygun düşmez. El için yapılacak dua ayak için, yüz için yapılacak dua da el için yapılabilir.
Hem hafızada iyi kalması hem de konunun iyi anlaşılması için Celalettin Rumî’nin Mesnevi’sinden bir fıkraya yer veriyorum:
abdest dualarını Arapça olarak ezberlemiş ve tuvalete gittiğinde, tuvaletten çıktığında ve abdest alırken alışkanlık etmiş, bu duaları okurmuş. Anlamlarını bilmediğinden de karıştırıyormuş. Yani el için okunacak duayı ayak için, ayak için okunacak duayı da baş için okurmuş. Yine bir keresinde şehrin camisinin tuvaletinde ihtiyacını giderip caminin şadırvanında abdest alıyormuş. Anlamlarını bilmediğinden yine ifadeleri karıştırmış. Ağzını yıkarken, tuvalette okuyacağı,(Elhamdülillahillezi ezhebe annil eza ve âfânî: benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyet veren Allah’a hamdolsun!) duasını okumuş. Çevresinde bu duanın anlamını bilenler, duymuşlar ve buna gülmüşler. Gülüşmeleri duyan adam, alınmış ve onlara:
_ Hayrola beyler, yoksa duayı yanlış mı okudum? demiş. Onlar da:
_ Hayır, amca dua yanlış değil, delik yanlış! demişler.
Bu fıkra aslında bizim sadece abdestimiz için değil, namazımız, orucumuz hele hele haccımız için de çok uygun düşer.
Biz, basmakalıp DUA OKUMAYALIM, dua edelim, bilinçli olarak isteklerde bulunalım.

Kalıplaşmış duaları okumak, başkasının, içinden gelen duygularla, tamamen kendisine özgü duygu, düşünce ve arzularını yansıtan bir şiirini, bizim okumamıza benzer. Hem de bilmediğimiz bir dil ile. Bu gülünç olur. Biz kendi duygu ve düşüncelerimizi, arzu ve isteklerimizi kendi dilimizle, gönlümüzle dile getirelim. Yüce Rabbimizden isteyelim.
Duânın âdabı:
Duâ yapılırken takınılacak tavır ile ilgili bir çok davranış listesi yazılıp çizilmiştir. Biz burada onları aktarmıyoruz. Biz bu konuda Yüce rabbimizin bize bildirdiklerini ve bunun ilk müslüman ve ilk uygulayıcısı olan Rasülüllah efendimizin uygulayışını aktaracağız.
Nisa suresi âyet 32:
“Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir nasip var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Allah’tan, o’nun lütfunu isteyin. Allah, her şeyi iyice bilmektedir.”
Nisa suresi âyet 134:
“Dünya nimeti ve bereketi isteyen bilsin ki, dünya nimeti de ahiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür.”
A’raf suresi âyet 29:
“Şunu da söyle: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O’na doğrultun. Dini yalnız O’na özgüleyerek, O’na yalvarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O’na döneceksiniz.”
A’raf suresi âyet 55, 56:
“Rabbinize boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın. O, haddi aşanları/azmışları sevmez.Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Ürpererek ve ümit ederek duâ edin O’na. Hiç kuşkusuz, allah’ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.”
A’raf suresi âyet 180:
“En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla duâ edin. O’nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.”
A’raf suresi âyet 205:
“Rabbini, kendi içinden yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret. Sakın gafillerden olma.”
Bakara suresi âyet 186:
“Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten çok yakınım. Duâ edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.”
Yusuf suresi âyet 86, 87:
“Dedi ki: “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah’a arz ederim. Ve Allah’ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.
Ey oğullarım! Gidin, artık Yusuf’u ve kardeşini bulmak için dikkat kesilin. Allah’ın rahmetinden de ümit kesmeyin. Çünkü, Allah’ın rahmetinden, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez.”
Mü’min suresi âyet 60:
“Rabbiniz buyurmuştur ki: “Duâ edin bana, cevap vereyim size. Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir”
Enbiya suresi âyet 90:
“Kendisine hemen cevap vermiş, Yahya’yı ona hediye etmiş, karısını kendisi için doğurmaya elverişli hale getirmiştik. Onlar, hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı. Onlar, bize ürpererek saygı gösterirlerdi.”


Sahih Buhari, Kitab-üt Da’vat, 50. Bab 77 No.lu Hadis:
“ ….. Ebu Musa el-Eşarî RA. Şöyle demiştir:
Bizler Peygamber AS. İle birlikte bir seferde bulunduk. Vadiden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbir getiriyorduk. Peygamber:
“Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yükseltmeyin)! Çünkü sizler sağırı ve gâibi (uzakta, sizden haberi olmayan birisini) çağırmıyorsunuz. Lakin sizler Semi’ ve Basîr Allah’a duâ ediyorsunuz!” buyurdu.” ……..”
Sahih Buharî, Kitab-üt Da’vât 19. Bab, 33 No.lu Hadis:
“…… İbn-i Abbas şöyle demiştir:
“….. Duâdan da seci’li nevini bırak, böylesinden sakın. Çünkü ben Rasülüllah’tan ve sahabilerinden seci’li, kafiyeli duâ ile meşgul olmadıklarını bilmişimdir. Yani onlar bunu değil de ancak seci’li ve kafiyeli sözlerden çekinmeyi yapıyorlardı.”
Görmekteyiz ki, Yüce Rabbimizin âyetleri, ve bu âyetler ile terbiye edilmiş olan Peygamberimizin uygulamaları göz önüne alınınca duânın olması gereken âdâbı şunlar olmaktadır:
Dikkatin dağılmaması, Hudû ve Huşûlu bir niyaz yapılması için gece, seher vakti, ve topluca duâ edilen zaman ve ortamlar dikkate alınmalıdır.
Namaz bahsinde göreceğiniz gibi, duâyı sadece dil ile değil, gönül ve tüm beden dilleriyle de yapmak gerekmektedir.
Duâ yaparken edebiyat yapılmamalıdır. Yapmacık, kafiyeli, seci’li ifadelerden ve tavırlardan kaçınılmalıdır.
Duâlar, Hudû ve Huşû (mahiyetleri ileride “namaz” bölümünde açıklandı) ile, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır.
Yapılan duânın kabul edileceğine kesinlikle inanılmalıdır.
Duâ yaparken önce Allah’ı anıp, hamdedilmeli, sonra da kişisel istekler istenmelidir. (Fatiha örneğinde olduğu gibi.)
Haksız ve yersiz isteklerde bulunulmamalıdır. Kimsenin zararı istenmemelidir. Duâlar, Kur’ân’da yer almış, Allahü Teâlâ’nın tasvip ettiği türden; günahların affı, kötülüklerin def’i, ve örtülmesi, canın iman ile ve iyilerle beraber alınması, kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmamak, hidâyet, tevbenin kabulü, hayırlı bir nesile sahip olmak, iyi, güzel işler yapabilmek, cehennem azabından korunmak, ilim ve sağlık istemek için olmalıdır. (Kitabın arkasındaki Kur’ân’da yer alan duâlara dikkat ediniz.)
İşin aslını görünce, ısmarlama sözde duâların duâ olmadığını, ve Allah’a emirler yağdırırcasına tv. Ve radyolarda, camilerde, değişik merasimlerde yapılan artistik gösterilerin, düzmecelerin de duâ olmadığını anlıyoruz.
Kur’ân-ı Kerim’deki duâ mahiyetindeki âyetler ön ve arkalarıyla pasaj içerisinde dikkate alındığında geçmiş peygamberler gibi o duâları edenler kendi bulundukları koşullar ve ortama göre niyazda bulunduklarını göreceğiz. O nedenle ısmarlama, basma kalıp, şablon bir çoğu uyduruk, yalan-yanlış duâlar (Ramazan Duâsı, Kenz-ül Arş Duâsı, İsm-i A’zam Duâsı, Hacet Duâsı, Karınca Duâsı, Bereket Duâsı, İstihare Duâsı, Nazar Duâsı, Ağrı, sancı vs. duâları gibi) okuyacağımıza, biz de kendi şartlarımıza ve ortamımıza göre, kendimiz niyazda bulunmalıyız. Kesinlikle şablon duâlar okumayalım, kendimiz, kendimizce duâ edelim, yalvaralım.
Bazı sure ve âyetler örnek duâ metinleri mahiyetindedir. Mesela, Fatiha suresi Allah’ı veciz bir şekilde niteledikten sonra O’na kulluk ve duâdaki ihlası ve insanlığın en çok muhtaç olduğu hidâyeti (doğru yola ulaşma) içten dilemeyi eşsiz bir üslupla ifade eden sözleriyle bütün müslümanların en çok okudukları duâ metni haline gelmiştir. Bakara suresinin 201. âyetinde geçen, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru” mealindeki sözler de Fatiha’dan sonra en çok okunan duâ olmuştur. Kur’ân-ı Kerim’de duâ ile ilgili 200 civarında âyet mevcuttur. Duâ konusu hadislerde de önemli bir yer tutar. Duâ ile ilgili bir çok hadis kitapları oluşturulmuştur. Ayrıca “Mesur Duâlar” adıyla bir çok örnekler belirlenmiş bunun çokları da kitaplaşmıştır.
Allah’a emanet olunuz.


http://www.istekuran.net/?p=108