PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Rasülüllah`ın okur yazarlığı


ÖmerFurkan
26. September 2008, 01:42 AM
Anlamı yanlış bilinen sözcüklerin en önemlilerinden birisi de “ امّىümmî” sözcüğüdür. Kur’an’da peygamberimiz için kullanılmış olan bu sözcüğün yanlış manalandırılması sonucu yüce İslâm dini doğru anlaşılmaz olmuş ve peygamberimiz de yanlış tanıtılmıştır.

“امّى Ümmî” sözcüğü halk arasında “anasından doğduğu gibi bilgisiz, okur yazar olmayan” anlamında kabul edilmiş, toplumlarda bu anlamıyla kullanılır olmuş ve “anasından doğduğu gibi bilgisiz” olmak hep yerilmiştir. Hem de bu yergi, Şair Eşref’in bir hicvinde yer alan;

“Rahm-i maderden (ana rahminden) nasıl çıkmışsa hâlâ o hâldedir,

Gezmeden seyyah-ı âlem bilmeden allâmedir”

beytinde olduğu gibi veya “Ümmînin ümmîye imameti caizdir (Cahilin cahile imam olması sakıncasızdır” deyimindeki gibi alay eder tarzda yapılmıştır.

Hâl böyle iken “امّى ümmî” sıfatının peygamberimiz için “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında kullanılması, kaş yaparken göz çıkarma deyiminde olduğu gibi övgü amaçlı çabaları sövgüye dönüştürmekte ve bizim gibi kendisine işin doğrusunu Allah’ın yardımı ile öğrenmek nasip olmuş kimselere de bu doğruları anlatmak bir borç hâline gelmektedir.
Peygamberimizin ümmîliği
Bilindiği üzere, Müslümanların ekserisi tarafından peygamberimizin okur yazar olmadığına inanılmaktadır. Ama başkaları için söz konusu olduğunda kınanan bu özellik için, peygamberimize bir hayli methiye düzülmüştür. Böylece, bilerek veya bilmeyerek hem peygamberimize hem de yüce dinimize lekeler sürülmüştür. Peygamberimizin “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında “ümmî” olduğu yolundaki iddiaya ise, konu ile hiç ilgisi bulunmayan Ankebut suresinin 48. ayeti ile ilk vahyi konu alan meşhur Hıra mağarası senaryolu rivayet kanıt gösterilmiştir.
Ankebut; 48: Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; ONU sağ elinle de (kendiliğinden) yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı batılcılar (batıla inananlar) mutlaka kuşku duyacaklardı.
Bu ayette, peygamberimizin Kitap okumak ve yazmakla meşgul olması hâlinde, Tevrat ve İncil’de bozulmuş olarak var olan konuların gerçeğinin Kur’an’da yer alması sebebiyle onun peygamberliği hakkında şüphe uyanacağı bildirilmekte ve peygamberimizin ehl-i kitap hahamları ve papazları gibi kitap okumak ve yazmakla meşgul olmadığı vurgulanmaktadır.
Aslında bu ayet, iddiacıların iddialarının aksine peygamberimizin okur yazar olduğunun kanıtıdır. Çünkü, okuma yazma bilmeyen birine “onu sağ elinle (kendin) de yazmıyorsun.” ifadesinin kullanılması anlamsızdır. Yani peygamberimiz okuma yazma biliyordu ki kendisine bu şekilde bir ifade yöneltilmiştir. Ayrıca, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine kanıt gösterilen Hıra mağarası rivayetinin de uydurma olduğu ve orada geçen “ma ene bikaiin” ifadesinin de “ben okuma bilmiyorum” demek olmayıp, “ ما انا بقارئben okuyucu değilim” demek olduğu, tarafımızdan Alak suresinin tebyininde (İşte Kur’an, cilt 1; s: 26-29) açıklanmıştır.
Diğer taraftan, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine, uydurma olan Hıra mağarası rivayetini kanıt gösteren rivayetçiler, onun okuryazar olduğunu, hatta yazısının pek iyi olmadığını ileri süren ve Buhari Sulh ve İlim kitaplarında da yer alan şu rivayeti ise görmezden gelmektedirler: Kitab-ül Megazi; 45. Bab: 45- Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Babı Bunu Enes, Peygamber(S)den zikretmiştir. 263- (Rivayet zinciri; el Berâ- Ubeydüllah b. Musa)…. : “Peygamber (S) zu`1-ka`de ayı içinde umre yapmak üzere yola çık*tı. Fakat Mekke halkı Peygamber`i Mekke`ye girmeye bırakma*larını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler ile gelecek senede üç gün Mekke`de kalmak üzere, bir andlaşma yaptı. Andlaşma hükümlerini yazdıkları zaman, “Bu, Allah’ın Elçisi Muhammed’in üzerinde andlaşmış olduğu şeylerdir” yazmışlardı. Onlar (Mekkeliler): — “Biz bunu (senin elçiliğini) ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah`ın Elçisi olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbir şeyden men etmezdik. Ama sen Abdullah oğlu Muhammed’sin” dediler.
Bunun üzerine o (Rasûlullah): — “Ben Allah `in Elçisiyim ve Abdullah oğlu Muhammed’im” dedi.
Sonra da Alî’ye: — “Allah’ın elçisini sil!” dedi.
Alî: — “Hayır vallahi ben Seni ebediyyen silmem!” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah, sallallahü aleyhi ve selem kitabı aldı. Rasûlullah kendisi yazı yazmayı güzel yapamıyordu.
Akabinde: “Bu, Abdullah oğlu Muhammed’in üzerinde andlaşma yaptığı şeylerin yazısıdır” diye YAZDI:
- Mekke`ye silâh sokmayacak, yalnız kılıfı içinde kılıç getirecek; - Mekkeliler`den bir kişi Muhammed’e tâbi olmak isterse, Mekke`den çıkamayacak. Muhammed’in sahâbîlerinden birisi Mekke’de kalmak isterse, bunun da Mekke’de ikameti men edilmeye*cektir. Ertesi sene ……
Rivayetin bundan sonraki bölümleri ertesi sene Mekke’de cereyan eden olayları nakletmekte olup, burada konu edilen antlaşma, adı açıkça geçmese de Hudeybiye Antlaşması’dır.

Bu rivayetin altını çizdiğimiz bölümünün orijinal metni de aynen şöyledir: “فأخذ رسول اللّه صلى اللّه عليه و سلّم الكتاب و ليس يحسن يكتب فكتب هذا ما قاضى ….. ”
Bu metindeki “ كتبketebe (yazdı)” fiili birçok çeviride “yaz(dır)dı” veyahut “yazdırdı” şeklinde yer almıştır. Ayrıca bu rivayetlere göre Siyer ve Tarih yazanlar da her nedense bu rivayetin bizim üzerinde durduğumuz bölümünü görmezden gelmişlerdir. Biz, bu kadar önemli bir konuda, kaynak olarak kabul ettikleri rivayetler arasında yer alan yukarıdaki rivayeti dikkate almayanların bir cinayet işlediklerini düşünüyor ve bu cinayetin ne amaç güttüğünü ise kamu vicdanına havale ediyoruz.
Peygamberimizin “ümmî” olduğu, Kur’an tarafından bildirildiği için tartışmasızdır. Burada tartışılması gereken konu; peygamberimizin hangi anlamda ve nasıl bir “ümmî” olduğu, daha doğrusu “ümmî”liğin ne anlama geldiğidir. Bize göre meselelerin en doğru ve en kısa çözümleri Kur’an’a müracaat ederek bulunacağı için, bu konudaki gerçeklerin de Kur’an ışığında ve akıl yoluyla gözler önüne serilmesi gerekmektedir.
“Ümmî” ne demektir?
“امّى Ümmî” sözcüğü, “ana” anlamındaki “ امّümm” ile “ya-i nisbiyyeden (bağıntı ‘ya’sından, ‘ ىya’ edatından)” oluşturulmuş bir sözcük olup, “anaya mensup “analı” demektir. Çünkü, sözcüklerin sonuna getirilen “ya” bağlantı edatı, genellikle kişilerin hangi şehirli olduklarını ifade etmek için kullanılır. Meselâ; Konevî; Konyalı, Bağdadî; Bağdatlı, Halebî; Halepli, Rumî; Romalı… demektir. Buna göre “ümmî” de; adı “Ümm (Ana)” olan kent mensubu, Analı demektir. Ancak, buradaki “Ana” özel isim olup, cins isim olan “ana (anne)” ile karıştırılmamalıdır. “Ana”nın neresi olduğu konusunda ise rehberimiz her zaman olduğu gibi Kur’an’dır:

En’âm; 92: Bu da Bizim, Köylerin (kentlerin) anasını (Anakent’i) ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı mübarek (bereketli, bolluk dolu) bir Kitaptır. Ahirete inananlar ona da inanırlar ve onlar desteklerine de koruyucudurlar (desteklerini de sürdürürler).
Bu ayette peygamberimize önce “ امّ القرىümm-ül kura”yı, sonra da çevresindekileri uyarma talimatı verilmiştir. Biz biliyoruz ki peygamberimiz Mekke’de elçi seçilip ilk kez Mekkelileri uyarmıştır. O hâlde ayetteki “ümm-ül kura” ifadesi ile Mekke şehrinin kastedildiği açıktır. Nitekim Mekke, tüm yazılı Arap metinlerinde ve çevredeki halkın dilinde “ümm-ül kura”dır. Dolayısıyla Mekke şehrinin Kur’an’da da bu isimle anılması hiç yadırganmamış, bu konuda herhangi bir tartışma olmamıştır.
“Ümm-ül kura”; “köylerin/ kentlerin anası, anakent” demek olup, Mekke’nin Arap toplumunda bu isimle anılmasının sebebi ise, Kâbe çevresinde kurulan ilk yerleşim merkezi olmasından kaynaklanmaktadır. Bazı yerleşim birimlerinin, kendi isimleri ile değil de, özelliklerini yansıtan isimlerle anılması Türkçe’de de vardır. Meselâ; Ankara yerine Başkent, Türkiye yerine Anayurt veya Anavatan, Kıbrıs yerine Yavruvatan denmesi gibi…
“Anakent” nasıl “Ana” oldu?
Arap dilindeki İzafetlerde (tamlamalarda), bazen “muzafun ileyh hazf olur, ondan bedel olarak da muzafa, lam-ı tarif getirilir”. Yani tamlanan kaldırılarak onun yerine tamlayanı belirgin (özel) hâle getiren bir edat getirilir. Burada da “ امّ القرىümm-ül kura” tamlamasındaki “ القرىel kura” kaldırılarak yerine lam-ı tarif olan “ الel” konmak suretiyle iki kelimeden oluşan tamlama “ الامّel Ümm (Ana)” şeklinde tek kelime hâline getirilmiş ve “kentlerin anası/ anakent” ifadesi “Ana” olmuştur. Bu gibi durumlarda yeni sözcük özelleşmekte ve artık özel isim hâline gelmiş olan yeni sözcüğün ilk harfinin de büyük harfle yazılması gerekmektedir.

Mekke’nin diğer ismi olan “ امّ القرىümm-ül kura”, yukarıdaki şekilde “ الامّel Ümm” şekline dönüşünce “Mekkeli”yi ifade etmek için de sözcüğün sonuna bağıntı “ ىya”sı getirmek yeterlidir: “ الامّىel Ümmî”. Bir başka ifade ile, “anakent” “Ana”ya, “anakentli” “Analı”ya dönüşmüş olduğu için “الامّى el Ümmî” denince “Anakentli” anlaşılmalıdır.

Yerleşme birimleri ile ilgili olarak bu tarz kısaltmalar Türkçe’de de uygulanmaktadır. Meselâ, Aydın’ın Kuşadası ilçesine, İzmir ve Aydın yöresi halkı tarafından “Ada” denmekte ve halk arasındaki konuşmalarda Kuşadası ile ilgili cümleler; “Ada’ya gittim”, “Ada’dan geliyorum”, “Ada’nın kaymakamı”, “Ada’nın belediyesi”, “Ada’lı Ahmet”, “Ada’lı Mehmet” vs. gibi ifadelerle söylenmektedir.

İşte “Ümmî” sözcüğü de, “ümm-ül kura” ifadesinin yukarıda izah edildiği gibi bir değişime uğramış hâli olup, “Ana’ya mensup, Analı”, yani “Mekkeli” anlamına gelmektedir. Kur’an’da tekil ve çoğul olarak toplam altı ayette geçen “Ümmî” sözcüğü, bu ayetlerin hepsinde de aynı anlamı ifade etmektedir:

Bakara; 78: Onlardan bir kısmı da Ümmîlerdir/ Anakentliler’dir. Onlar Kitap’ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Ve onlar sadece zannederler (kuşkulanırlar).

Âl-i Imran; 20: Buna rağmen eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim ettim. Bana uyanlar da.” Kitap verilenlere ve Ümmîlere/ Anakentliler’e: “Siz de teslim oldunuz mu?” de. Eğer teslim olurlarsa doğru yola ermişlerdir. Ve eğer sırt çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir/ mesajı iletmektir. Allah, kullarını en iyi şekilde görendir.

Âl-i Imran; 75: Ve ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, eğer onlara yüklerle emanet teslim etsen onu sana geri öder. Onlardan öyleleri de vardır ki, ona bir tek dinar/ kuruş emanet etsen, üzerine dikilmeden onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onların: “Ümmîlerin/ Anakentlilerin bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir.” demelerindendir. Onlar, bilip durdukları hâlde, Allah hakkında yalan söylerler de.

A’râf; 157: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları Ümmî/ Anakentli nebi elçiye uyarlar; o, onlara iyiliği emreder, kötülükten onları men eder. Güzel/ temiz/ hoş şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir. Üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen Nur’a (Kur’an’a) uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

A’râf; 158: De ki: “Ey insanlar! Ben, kesinlikle, tümünüze göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan,kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın gönderdiği bir elçiyim. O hâlde Allah ve Rasülüne iman edin; Allah’a ve onun sözlerine inanan o Ümmî/ Anakentli peygambere iman ediniz ve ona uyunuz ki, doğru yolu bulabilesiniz.”

Cuma; 2: O Allah’tır ki Ümmîlere/ Anakentlilere içlerinden bir rasül göndermiştir. O, onlara Allah’ın ayetlerini okur. Onları arıtıp temizler, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içinde idiler.

Yukarıdaki, “ümmî” sözcüklerinin tekil veya çoğul olarak geçtiği ayetler, bulundukları pasaj ile birlikte dikkatli bir şekilde okunup iyi anlaşılırsa, “Ümmî” kavramının; “Kitap ehli olmayan, yani Tevrat ve İncil’i okumayan veya Yahudi ve Hıristiyan olmayan Mekkeliler” demek olduğu kolayca anlaşılmaktadır.

O dönemde, peygamberimizin içinde yaşadığı toplumu; ehl-i kitap olanlar (Yahudi ve Hıristitanlar) ve ehl-i kitap dışındakiler olarak farklı iki zümreye ayırmak mümkündür. Yahudiliğin “millî din” olması sebebiyle, Yahudilerin aslen Mekkeli olmadıkları zaten bilinmektedir. Ehl-i kitap zümresinin diğer bölümü olan Hıristiyanların da, Mekke’nin “anakent” olması dolayısıyla Mekke’de yaşadıkları, Mekke’ye başka yörelerden göç etmiş oldukları, çeşitli kaynaklarla doğrulanmış bir gerçektir. Nitekim Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan ve “zımmî” adı verilen bu yabancıların hukukî varlıkları, peygamberimizin devlet başkanı olduğu dönemde yasalarla belirlenmiştir (Ana Britannica, c: 32, s: 393). Toplumun ehl-i kitap dışında kalan diğer zümresi ise, Kur’an’dan öğrendiğimize göre kitap (Tevrat, İncil) bilmeyen, sadece kuruntu ve zanlarıyla hareket edenlerdir ki bu zümre Mekke’de doğup büyümek suretiyle Mekkeli olanlardır. İşte Kur’an’da bu kesime mensup olanlara, yani Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış olanlara, taşralı olmayanlara, bedevî olmayanlara “Ümmî” denmektedir. Bunun böyle olduğu, hem Kur’an ayetleri hem de tarihî belgelerle sabittir.
Demek oluyor ki, peygamberimizin “امّى Ümmî” oluşu onun okuma yazma bilmediğini değil, Mekke’nin ehl-i kitap dışındaki zümresine mensup olduğunu göstermektedir.

Konuya aklî olarak yaklaşıldığında da netice aynı olmaktadır: Elçi olarak seçilmeden önce Mekke’de ticaretle uğraşan peygamberimizin, bir tüccar olarak okuma yazma bilmemesi mümkün değildir. Ayrıca Mekke’nin emini olması dolayısıyla herkesin malının, parasının kaydını, okuması yazması olmadan tutması da imkânsızdır.

Elçilik görevine seçildikten sonra, kendisine gelen ilk vahylerde “Oku! En üstün olan Senin Rabbin ise kalemle öğretendir.” (Alak; 3, 4) talimatı verilmiştir. Bu ifade aslında, peygamberimize aldığı vahyleri yazmasını bildiren dolaylı bir emirdir. Okur yazar olmayana ise böyle bir emir verilmez. Ayrıca, Kur’an’da okuyup yazmayı özendiren, cehaleti yeren onlarca ayet mevcuttur. Eğer peygamberimiz okur yazar olmasa idi, sürekli onun açığını arayan müşrikler bunu kendilerine malzeme yaparlar, kendisi okuma yazma bilmeyen birisinin bunu başkalarına ne yüzle emredebildiğini sorarlar, üstelik bu tip davranışların Bakara suresinin 44. ve Saff suresinin 2. ayetleri ile yasaklandığı için kendisinin çelişki içinde olduğunu söylerlerdi.
Bir an için peygamberimizin elçi seçilmeden önce okuma yazma bilmediği var sayılsa bile, yirmi üç senelik elçilik hayatında da onun okuma yazma öğrenmediğini iddia etmek mümkün değildir. Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.
Kısaca söylemek gerekirse; herkese ilim, irfan emredilirken, peygamberimize “Sakın sen okuma yazma öğrenme” diye özel bir emir verilmediğine göre, onun okuma yazma bilmediğini söylemek, mantıksızlığın ötesinde peygamberimize yapılan büyük bir haksızlıktır.

SONUÇ OLARAK: Naklen ve aklen sabittir ki, Kur’an’da geçen ÜMMÎ ifadesi “Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan)” demektir. Bu ifade, Mekkelilere peygamberimizin kendi içlerinden biri olduğunu, hemşehrileri olduğunu, yakından tanıdıkları ve yabancı olmayan birisi olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Kur’an’da, peygamberimizin Mekkelilerin kendi içlerinden biri olduğu konusu üzerinde duran daha bir çok ayet vardır (Sad; 4, Kaf; 2, Tövbe; 128). Yani peygamberimiz; okuyup yazabilen, Ümmî/ Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan) birisidir.

http://www.istekuran.net/?p=74

TEBYİN
26. September 2008, 11:32 AM
ÜMMİ kelemisini OKURYAZAR OMAYAN anlamında kullanmalarının sırrı, işledikleri haltları örtmenin arkasında gizlidir,
Adamlar ilimsiz ve fikirsiz şeyhlere tapınmak için, otaya ÜMMİLİK tuzağını kurmuşlardır,
Bunun içindir ki tüm şeyhler dünyanın en cahil insanlarıdır.
Veyl olsun cümlesine

Kirpi
10. October 2008, 06:29 PM
Anlamı yanlış bilinen sözcüklerin en önemlilerinden birisi de “ امّىümmî” sözcüğüdür. Kur’an’da peygamberimiz için kullanılmış olan bu sözcüğün yanlış manalandırılması sonucu yüce İslâm dini doğru anlaşılmaz olmuş ve peygamberimiz de yanlış tanıtılmıştır.

“امّى Ümmî” sözcüğü halk arasında “anasından doğduğu gibi bilgisiz, okur yazar olmayan” anlamında kabul edilmiş, toplumlarda bu anlamıyla kullanılır olmuş ve “anasından doğduğu gibi bilgisiz” olmak hep yerilmiştir. Hem de bu yergi, Şair Eşref’in bir hicvinde yer alan;

“Rahm-i maderden (ana rahminden) nasıl çıkmışsa hâlâ o hâldedir,

Gezmeden seyyah-ı âlem bilmeden allâmedir”

beytinde olduğu gibi veya “Ümmînin ümmîye imameti caizdir (Cahilin cahile imam olması sakıncasızdır” deyimindeki gibi alay eder tarzda yapılmıştır.

Hâl böyle iken “امّى ümmî” sıfatının peygamberimiz için “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında kullanılması, kaş yaparken göz çıkarma deyiminde olduğu gibi övgü amaçlı çabaları sövgüye dönüştürmekte ve bizim gibi kendisine işin doğrusunu Allah’ın yardımı ile öğrenmek nasip olmuş kimselere de bu doğruları anlatmak bir borç hâline gelmektedir.
Peygamberimizin ümmîliği
Bilindiği üzere, Müslümanların ekserisi tarafından peygamberimizin okur yazar olmadığına inanılmaktadır. Ama başkaları için söz konusu olduğunda kınanan bu özellik için, peygamberimize bir hayli methiye düzülmüştür. Böylece, bilerek veya bilmeyerek hem peygamberimize hem de yüce dinimize lekeler sürülmüştür. Peygamberimizin “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında “ümmî” olduğu yolundaki iddiaya ise, konu ile hiç ilgisi bulunmayan Ankebut suresinin 48. ayeti ile ilk vahyi konu alan meşhur Hıra mağarası senaryolu rivayet kanıt gösterilmiştir.
Ankebut; 48: Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; ONU sağ elinle de (kendiliğinden) yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı batılcılar (batıla inananlar) mutlaka kuşku duyacaklardı.
Bu ayette, peygamberimizin Kitap okumak ve yazmakla meşgul olması hâlinde, Tevrat ve İncil’de bozulmuş olarak var olan konuların gerçeğinin Kur’an’da yer alması sebebiyle onun peygamberliği hakkında şüphe uyanacağı bildirilmekte ve peygamberimizin ehl-i kitap hahamları ve papazları gibi kitap okumak ve yazmakla meşgul olmadığı vurgulanmaktadır.
Aslında bu ayet, iddiacıların iddialarının aksine peygamberimizin okur yazar olduğunun kanıtıdır. Çünkü, okuma yazma bilmeyen birine “onu sağ elinle (kendin) de yazmıyorsun.” ifadesinin kullanılması anlamsızdır. Yani peygamberimiz okuma yazma biliyordu ki kendisine bu şekilde bir ifade yöneltilmiştir. Ayrıca, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine kanıt gösterilen Hıra mağarası rivayetinin de uydurma olduğu ve orada geçen “ma ene bikaiin” ifadesinin de “ben okuma bilmiyorum” demek olmayıp, “ ما انا بقارئben okuyucu değilim” demek olduğu, tarafımızdan Alak suresinin tebyininde (İşte Kur’an, cilt 1; s: 26-29) açıklanmıştır.
Diğer taraftan, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine, uydurma olan Hıra mağarası rivayetini kanıt gösteren rivayetçiler, onun okuryazar olduğunu, hatta yazısının pek iyi olmadığını ileri süren ve Buhari Sulh ve İlim kitaplarında da yer alan şu rivayeti ise görmezden gelmektedirler: Kitab-ül Megazi; 45. Bab: 45- Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Babı Bunu Enes, Peygamber(S)den zikretmiştir. 263- (Rivayet zinciri; el Berâ- Ubeydüllah b. Musa)…. : “Peygamber (S) zu`1-ka`de ayı içinde umre yapmak üzere yola çık*tı. Fakat Mekke halkı Peygamber`i Mekke`ye girmeye bırakma*larını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler ile gelecek senede üç gün Mekke`de kalmak üzere, bir andlaşma yaptı. Andlaşma hükümlerini yazdıkları zaman, “Bu, Allah’ın Elçisi Muhammed’in üzerinde andlaşmış olduğu şeylerdir” yazmışlardı. Onlar (Mekkeliler): — “Biz bunu (senin elçiliğini) ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah`ın Elçisi olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbir şeyden men etmezdik. Ama sen Abdullah oğlu Muhammed’sin” dediler.
Bunun üzerine o (Rasûlullah): — “Ben Allah `in Elçisiyim ve Abdullah oğlu Muhammed’im” dedi.
Sonra da Alî’ye: — “Allah’ın elçisini sil!” dedi.
Alî: — “Hayır vallahi ben Seni ebediyyen silmem!” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah, sallallahü aleyhi ve selem kitabı aldı. Rasûlullah kendisi yazı yazmayı güzel yapamıyordu.
Akabinde: “Bu, Abdullah oğlu Muhammed’in üzerinde andlaşma yaptığı şeylerin yazısıdır” diye YAZDI:
- Mekke`ye silâh sokmayacak, yalnız kılıfı içinde kılıç getirecek; - Mekkeliler`den bir kişi Muhammed’e tâbi olmak isterse, Mekke`den çıkamayacak. Muhammed’in sahâbîlerinden birisi Mekke’de kalmak isterse, bunun da Mekke’de ikameti men edilmeye*cektir. Ertesi sene ……
Rivayetin bundan sonraki bölümleri ertesi sene Mekke’de cereyan eden olayları nakletmekte olup, burada konu edilen antlaşma, adı açıkça geçmese de Hudeybiye Antlaşması’dır.

Bu rivayetin altını çizdiğimiz bölümünün orijinal metni de aynen şöyledir: “فأخذ رسول اللّه صلى اللّه عليه و سلّم الكتاب و ليس يحسن يكتب فكتب هذا ما قاضى ….. ”
Bu metindeki “ كتبketebe (yazdı)” fiili birçok çeviride “yaz(dır)dı” veyahut “yazdırdı” şeklinde yer almıştır. Ayrıca bu rivayetlere göre Siyer ve Tarih yazanlar da her nedense bu rivayetin bizim üzerinde durduğumuz bölümünü görmezden gelmişlerdir. Biz, bu kadar önemli bir konuda, kaynak olarak kabul ettikleri rivayetler arasında yer alan yukarıdaki rivayeti dikkate almayanların bir cinayet işlediklerini düşünüyor ve bu cinayetin ne amaç güttüğünü ise kamu vicdanına havale ediyoruz.
Peygamberimizin “ümmî” olduğu, Kur’an tarafından bildirildiği için tartışmasızdır. Burada tartışılması gereken konu; peygamberimizin hangi anlamda ve nasıl bir “ümmî” olduğu, daha doğrusu “ümmî”liğin ne anlama geldiğidir. Bize göre meselelerin en doğru ve en kısa çözümleri Kur’an’a müracaat ederek bulunacağı için, bu konudaki gerçeklerin de Kur’an ışığında ve akıl yoluyla gözler önüne serilmesi gerekmektedir.
“Ümmî” ne demektir?
“امّى Ümmî” sözcüğü, “ana” anlamındaki “ امّümm” ile “ya-i nisbiyyeden (bağıntı ‘ya’sından, ‘ ىya’ edatından)” oluşturulmuş bir sözcük olup, “anaya mensup “analı” demektir. Çünkü, sözcüklerin sonuna getirilen “ya” bağlantı edatı, genellikle kişilerin hangi şehirli olduklarını ifade etmek için kullanılır. Meselâ; Konevî; Konyalı, Bağdadî; Bağdatlı, Halebî; Halepli, Rumî; Romalı… demektir. Buna göre “ümmî” de; adı “Ümm (Ana)” olan kent mensubu, Analı demektir. Ancak, buradaki “Ana” özel isim olup, cins isim olan “ana (anne)” ile karıştırılmamalıdır. “Ana”nın neresi olduğu konusunda ise rehberimiz her zaman olduğu gibi Kur’an’dır:

En’âm; 92: Bu da Bizim, Köylerin (kentlerin) anasını (Anakent’i) ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı mübarek (bereketli, bolluk dolu) bir Kitaptır. Ahirete inananlar ona da inanırlar ve onlar desteklerine de koruyucudurlar (desteklerini de sürdürürler).
Bu ayette peygamberimize önce “ امّ القرىümm-ül kura”yı, sonra da çevresindekileri uyarma talimatı verilmiştir. Biz biliyoruz ki peygamberimiz Mekke’de elçi seçilip ilk kez Mekkelileri uyarmıştır. O hâlde ayetteki “ümm-ül kura” ifadesi ile Mekke şehrinin kastedildiği açıktır. Nitekim Mekke, tüm yazılı Arap metinlerinde ve çevredeki halkın dilinde “ümm-ül kura”dır. Dolayısıyla Mekke şehrinin Kur’an’da da bu isimle anılması hiç yadırganmamış, bu konuda herhangi bir tartışma olmamıştır.
“Ümm-ül kura”; “köylerin/ kentlerin anası, anakent” demek olup, Mekke’nin Arap toplumunda bu isimle anılmasının sebebi ise, Kâbe çevresinde kurulan ilk yerleşim merkezi olmasından kaynaklanmaktadır. Bazı yerleşim birimlerinin, kendi isimleri ile değil de, özelliklerini yansıtan isimlerle anılması Türkçe’de de vardır. Meselâ; Ankara yerine Başkent, Türkiye yerine Anayurt veya Anavatan, Kıbrıs yerine Yavruvatan denmesi gibi…
“Anakent” nasıl “Ana” oldu?
Arap dilindeki İzafetlerde (tamlamalarda), bazen “muzafun ileyh hazf olur, ondan bedel olarak da muzafa, lam-ı tarif getirilir”. Yani tamlanan kaldırılarak onun yerine tamlayanı belirgin (özel) hâle getiren bir edat getirilir. Burada da “ امّ القرىümm-ül kura” tamlamasındaki “ القرىel kura” kaldırılarak yerine lam-ı tarif olan “ الel” konmak suretiyle iki kelimeden oluşan tamlama “ الامّel Ümm (Ana)” şeklinde tek kelime hâline getirilmiş ve “kentlerin anası/ anakent” ifadesi “Ana” olmuştur. Bu gibi durumlarda yeni sözcük özelleşmekte ve artık özel isim hâline gelmiş olan yeni sözcüğün ilk harfinin de büyük harfle yazılması gerekmektedir.

Mekke’nin diğer ismi olan “ امّ القرىümm-ül kura”, yukarıdaki şekilde “ الامّel Ümm” şekline dönüşünce “Mekkeli”yi ifade etmek için de sözcüğün sonuna bağıntı “ ىya”sı getirmek yeterlidir: “ الامّىel Ümmî”. Bir başka ifade ile, “anakent” “Ana”ya, “anakentli” “Analı”ya dönüşmüş olduğu için “الامّى el Ümmî” denince “Anakentli” anlaşılmalıdır.

Yerleşme birimleri ile ilgili olarak bu tarz kısaltmalar Türkçe’de de uygulanmaktadır. Meselâ, Aydın’ın Kuşadası ilçesine, İzmir ve Aydın yöresi halkı tarafından “Ada” denmekte ve halk arasındaki konuşmalarda Kuşadası ile ilgili cümleler; “Ada’ya gittim”, “Ada’dan geliyorum”, “Ada’nın kaymakamı”, “Ada’nın belediyesi”, “Ada’lı Ahmet”, “Ada’lı Mehmet” vs. gibi ifadelerle söylenmektedir.

İşte “Ümmî” sözcüğü de, “ümm-ül kura” ifadesinin yukarıda izah edildiği gibi bir değişime uğramış hâli olup, “Ana’ya mensup, Analı”, yani “Mekkeli” anlamına gelmektedir. Kur’an’da tekil ve çoğul olarak toplam altı ayette geçen “Ümmî” sözcüğü, bu ayetlerin hepsinde de aynı anlamı ifade etmektedir:

Bakara; 78: Onlardan bir kısmı da Ümmîlerdir/ Anakentliler’dir. Onlar Kitap’ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Ve onlar sadece zannederler (kuşkulanırlar).

Âl-i Imran; 20: Buna rağmen eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim ettim. Bana uyanlar da.” Kitap verilenlere ve Ümmîlere/ Anakentliler’e: “Siz de teslim oldunuz mu?” de. Eğer teslim olurlarsa doğru yola ermişlerdir. Ve eğer sırt çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir/ mesajı iletmektir. Allah, kullarını en iyi şekilde görendir.

Âl-i Imran; 75: Ve ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, eğer onlara yüklerle emanet teslim etsen onu sana geri öder. Onlardan öyleleri de vardır ki, ona bir tek dinar/ kuruş emanet etsen, üzerine dikilmeden onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onların: “Ümmîlerin/ Anakentlilerin bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir.” demelerindendir. Onlar, bilip durdukları hâlde, Allah hakkında yalan söylerler de.

A’râf; 157: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları Ümmî/ Anakentli nebi elçiye uyarlar; o, onlara iyiliği emreder, kötülükten onları men eder. Güzel/ temiz/ hoş şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir. Üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen Nur’a (Kur’an’a) uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

A’râf; 158: De ki: “Ey insanlar! Ben, kesinlikle, tümünüze göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan,kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın gönderdiği bir elçiyim. O hâlde Allah ve Rasülüne iman edin; Allah’a ve onun sözlerine inanan o Ümmî/ Anakentli peygambere iman ediniz ve ona uyunuz ki, doğru yolu bulabilesiniz.”

Cuma; 2: O Allah’tır ki Ümmîlere/ Anakentlilere içlerinden bir rasül göndermiştir. O, onlara Allah’ın ayetlerini okur. Onları arıtıp temizler, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içinde idiler.

Yukarıdaki, “ümmî” sözcüklerinin tekil veya çoğul olarak geçtiği ayetler, bulundukları pasaj ile birlikte dikkatli bir şekilde okunup iyi anlaşılırsa, “Ümmî” kavramının; “Kitap ehli olmayan, yani Tevrat ve İncil’i okumayan veya Yahudi ve Hıristiyan olmayan Mekkeliler” demek olduğu kolayca anlaşılmaktadır.

O dönemde, peygamberimizin içinde yaşadığı toplumu; ehl-i kitap olanlar (Yahudi ve Hıristitanlar) ve ehl-i kitap dışındakiler olarak farklı iki zümreye ayırmak mümkündür. Yahudiliğin “millî din” olması sebebiyle, Yahudilerin aslen Mekkeli olmadıkları zaten bilinmektedir. Ehl-i kitap zümresinin diğer bölümü olan Hıristiyanların da, Mekke’nin “anakent” olması dolayısıyla Mekke’de yaşadıkları, Mekke’ye başka yörelerden göç etmiş oldukları, çeşitli kaynaklarla doğrulanmış bir gerçektir. Nitekim Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan ve “zımmî” adı verilen bu yabancıların hukukî varlıkları, peygamberimizin devlet başkanı olduğu dönemde yasalarla belirlenmiştir (Ana Britannica, c: 32, s: 393). Toplumun ehl-i kitap dışında kalan diğer zümresi ise, Kur’an’dan öğrendiğimize göre kitap (Tevrat, İncil) bilmeyen, sadece kuruntu ve zanlarıyla hareket edenlerdir ki bu zümre Mekke’de doğup büyümek suretiyle Mekkeli olanlardır. İşte Kur’an’da bu kesime mensup olanlara, yani Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış olanlara, taşralı olmayanlara, bedevî olmayanlara “Ümmî” denmektedir. Bunun böyle olduğu, hem Kur’an ayetleri hem de tarihî belgelerle sabittir.
Demek oluyor ki, peygamberimizin “امّى Ümmî” oluşu onun okuma yazma bilmediğini değil, Mekke’nin ehl-i kitap dışındaki zümresine mensup olduğunu göstermektedir.

Konuya aklî olarak yaklaşıldığında da netice aynı olmaktadır: Elçi olarak seçilmeden önce Mekke’de ticaretle uğraşan peygamberimizin, bir tüccar olarak okuma yazma bilmemesi mümkün değildir. Ayrıca Mekke’nin emini olması dolayısıyla herkesin malının, parasının kaydını, okuması yazması olmadan tutması da imkânsızdır.

Elçilik görevine seçildikten sonra, kendisine gelen ilk vahylerde “Oku! En üstün olan Senin Rabbin ise kalemle öğretendir.” (Alak; 3, 4) talimatı verilmiştir. Bu ifade aslında, peygamberimize aldığı vahyleri yazmasını bildiren dolaylı bir emirdir. Okur yazar olmayana ise böyle bir emir verilmez. Ayrıca, Kur’an’da okuyup yazmayı özendiren, cehaleti yeren onlarca ayet mevcuttur. Eğer peygamberimiz okur yazar olmasa idi, sürekli onun açığını arayan müşrikler bunu kendilerine malzeme yaparlar, kendisi okuma yazma bilmeyen birisinin bunu başkalarına ne yüzle emredebildiğini sorarlar, üstelik bu tip davranışların Bakara suresinin 44. ve Saff suresinin 2. ayetleri ile yasaklandığı için kendisinin çelişki içinde olduğunu söylerlerdi.
Bir an için peygamberimizin elçi seçilmeden önce okuma yazma bilmediği var sayılsa bile, yirmi üç senelik elçilik hayatında da onun okuma yazma öğrenmediğini iddia etmek mümkün değildir. Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.
Kısaca söylemek gerekirse; herkese ilim, irfan emredilirken, peygamberimize “Sakın sen okuma yazma öğrenme” diye özel bir emir verilmediğine göre, onun okuma yazma bilmediğini söylemek, mantıksızlığın ötesinde peygamberimize yapılan büyük bir haksızlıktır.

SONUÇ OLARAK: Naklen ve aklen sabittir ki, Kur’an’da geçen ÜMMÎ ifadesi “Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan)” demektir. Bu ifade, Mekkelilere peygamberimizin kendi içlerinden biri olduğunu, hemşehrileri olduğunu, yakından tanıdıkları ve yabancı olmayan birisi olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Kur’an’da, peygamberimizin Mekkelilerin kendi içlerinden biri olduğu konusu üzerinde duran daha bir çok ayet vardır (Sad; 4, Kaf; 2, Tövbe; 128). Yani peygamberimiz; okuyup yazabilen, Ümmî/ Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan) birisidir.

http://www.istekuran.net/?p=74


Selâm.Hazreti Resûlullah efendimiz.Neyden ümmi idi. Neyi Okuması lazımdı? O an kendisine okuması için bir şey mi getirdi ki Cebrail (a.s.) O'na oku dedi. Ve ben ümmiyim okumaklığım yok dediği şey neydi acaba?.
Sevgilerimle. Kirpi.

Kirpi
10. October 2008, 06:32 PM
ÜMMİ kelemisini OKURYAZAR OMAYAN anlamında kullanmalarının sırrı, işledikleri haltları örtmenin arkasında gizlidir,
Adamlar ilimsiz ve fikirsiz şeyhlere tapınmak için, otaya ÜMMİLİK tuzağını kurmuşlardır,
Bunun içindir ki tüm şeyhler dünyanın en cahil insanlarıdır.
Veyl olsun cümlesine

Sayın TEBYİN; Veyl ne demek acaba? Bilmediğimden soruyorum.Yanlış anlaşılma olmasın. Teşekkür ederim Hûû...

ÖmerFurkan
10. October 2008, 06:33 PM
Selâm.Hazreti Resûlullah efendimiz.Neyden ümmi idi. Neyi Okuması lazımdı? O an kendisine okuması için bir şey mi getirdi ki Cebrail (a.s.) O'na oku dedi. Ve ben ümmiyim okumaklığım yok dediği şey neydi acaba?.
Sevgilerimle. Kirpi.

kalın ve yeşil olarak eklediğiniz yazıdaki dialog için kaynağınız nedir.?
Sorular

oku diyen kimdir
benim okumam yok demişmidir Allahın Resulu ?

kaynak gösterirseniz sevinirim..

Kirpi
10. October 2008, 06:43 PM
kalın ve yeşil olarak eklediğiniz yazıdaki dialog için kaynağınız nedir.?
Sorular

oku diyen kimdir
benim okumam yok demişmidir Allahın Resulu ?

kaynak gösterirseniz sevinirim..
İkra demedi mi ALLAH Kur'an'ında? OKU YARADAN RABBİNİN ADI İLE OKU.....
Evet sevgili dostum Sayın; Ömer Furkan efendiciğim;Hazreti Resûlullah'a Oku diyen Cebrail isimli melek değilmiydi ve Okuması için ne getimişti Arş-ı Aladan ki; neyi okuması gerekirken neye karşı ümmiyim cevabını vermişti Allahü Tealâ'nın Resûlü?! Zât-ı A'linizi kızdıracak bir sözümüz ve hareketimiz oldu ise affola.Sevgi ve Muhabbet ile Kalınız HÛÛÛ...

Kirpi
10. October 2008, 06:52 PM
27-Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O'nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.

18- Kehf Suresi 27
Bu Ayet'e göre Allahü Teala; Rabbinin Kitabından sana vahyedileni oku. Dediği ve Hazreti Resûlullah'ın Okuması gereken Rabbinden gelen Kitap'ı Nasıl okur du ki? Okuması olmadığını söylemiş bir kişi?. Neyi okuması lazımdı Hazreti Resûllullah?.Bunda kızacak bir şey yok ki efendim.
Baki Selâmlar Kirpi.

Kirpi
10. October 2008, 06:58 PM
De ki " Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum."

21-Enbiya Suresi 45

Bu Ayete göre; Demek ki; Hazreti Resûlullah efendimiz,Okuduğu ile değil VAHİY ( İNEN, Allah'dan gelen) ile uyardığını söylüyor bizlere,Kur'an'da!.Hal böyle iken neyi okuyacaktı ve neyden ÜMMİ idi efendimiz? a.s. !

Kirpi
10. October 2008, 07:05 PM
1.Yaratan Rabbin adıyla oku.
2.O, insanı bir alak tan yarattı.
3.Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;
4.Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.
5.İnsana bilmediğini öğretti.


Alak/Ikra Suresi 1-5. ayetler

Sanırım bu kaynak yerine geçer.

Kirpi
10. October 2008, 07:12 PM
Kendinize cici bakınız sevgili gönül dostum Ömer Furkan.
Sayın Hakkı YILMAZ güzel bir insan yazılarından ve düşüncelerinden belli.Amma bizler yani Sen - Ben - Biz'ler düşünüyormuyuz yoksa düşünüyor gibi mi yapmaktayız.
Allah'a emanetsiniz sevgili dostum Hûûû...

Toslunba
10. October 2008, 08:06 PM
Kirpiciğim dostum, yanlış biliyorsam uyar ama Rabbimiz Peygamberimize Kuran dışında birşey vahyetmemiştir.Peygamberimiz görevini yarine getirerek kendisine vahyolunanın tamamını bize iletmiştir.Buda Kurandır değilmi?Yoksa vahyi gizlemek yada yaymamak büyük suçtur.
Bu arada yazdıklarını tek bir yazı içerisinde birleştirirsen bizim ve forum için daha sağlıklı olur.
Bu arada Kirpi biraz özel olacak ama arapçan varmı?Kuranın türkçesini düşüne düşüne kaç zamandır okuyosun?
Selametle...

ÖmerFurkan
10. October 2008, 08:39 PM
İkra demedi mi ALLAH Kur'an'ında? OKU YARADAN RABBİNİN ADI İLE OKU.....
Evet sevgili dostum Sayın; Ömer Furkan efendiciğim;Hazreti Resûlullah'a Oku diyen Cebrail isimli melek değilmiydi ve Okuması için ne getimişti Arş-ı Aladan ki; neyi okuması gerekirken neye karşı ümmiyim cevabını vermişti Allahü Tealâ'nın Resûlü?! Zât-ı A'linizi kızdıracak bir sözümüz ve hareketimiz oldu ise affola.Sevgi ve Muhabbet ile Kalınız HÛÛÛ...

1.Yaratan Rabbin adıyla oku.
2.O, insanı bir alak tan yarattı.
3.Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;
4.Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.
5.İnsana bilmediğini öğretti.


Alak/Ikra Suresi 1-5. ayetler



burada cebrail ve ben okuma bilmemi görmedim..siz nerden gördünüz ..:D

ÖmerFurkan
10. October 2008, 08:54 PM
İkra demedi mi ALLAH Kur'an'ında? OKU YARADAN RABBİNİN ADI İLE OKU.....
Evet sevgili dostum Sayın; Ömer Furkan efendiciğim;Hazreti Resûlullah'a Oku diyen Cebrail isimli melek değilmiydi ve Okuması için ne getimişti Arş-ı Aladan ki; neyi okuması gerekirken neye karşı ümmiyim cevabını vermişti Allahü Tealâ'nın Resûlü?! Zât-ı A'linizi kızdıracak bir sözümüz ve hareketimiz oldu ise affola.Sevgi ve Muhabbet ile Kalınız HÛÛÛ...


Cehaletimin ve beynimdeki düşünce merkezimin kapasitesizliği karşısında size karşı çok mahçup oldum.Dediğiniz gibi bende düşüneyim.Az çok mürekkep yalamışlığım dirsek çürütmüşlüğüm var.Sevgili kirpi alıntı yazıya bakıyorum bir daha bakıyorum hatta bir kez daha derin derin baktım..mişti öyle değilmiydi mışmışlamamışmıydı gibi sanki direk kaynaktan değilde birilerinden duyduğunuz bir şeyleri buraya taşıdığınızı gördüm.Tekrar ince zekanız karşısında eğilerek şunu sormaktayım kalın harflerle yazayım sanırım bu biçare akıl size anlatamadı....

KURAN'DA

nerede hangi ayette ben okuma bilmem yazıyor ??

KURAN'DA

nerede bu kitabı cebrailin indirdiği yazıyor.Alakta cebrail adı nerede geçiyor..???

Kaynak olarak ne göstereceksiniz?
mişmuş demeyin
bu kıt akıllıyı daha da yormayın..;)

ÖmerFurkan
10. October 2008, 09:10 PM
İkra demedi mi ALLAH Kur'an'ında? OKU YARADAN RABBİNİN ADI İLE OKU.....
Evet sevgili dostum Sayın; Ömer Furkan efendiciğim;Hazreti Resûlullah'a Oku diyen Cebrail isimli melek değilmiydi ve Okuması için ne getimişti Arş-ı Aladan ki; neyi okuması gerekirken neye karşı ümmiyim cevabını vermişti Allahü Tealâ'nın Resûlü?! Zât-ı A'linizi kızdıracak bir sözümüz ve hareketimiz oldu ise affola.Sevgi ve Muhabbet ile Kalınız HÛÛÛ...


Kusura bakmayın biraz araştırdım da şu ayet karşıma çıktı:

Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.

İndiren Allah diyorum kıt zekamla:o


Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir. BAKARA suresi 98. ayet


bakın cebrail geçen ayet açıklarmısınız..üstün hadis ve mış muş bilginizle..nerede ve nasılindirdiğini

bu arada hira mağarasınıda bir açın ...:)

ÖmerFurkan
10. October 2008, 09:13 PM
sevgili kirpi:


sad but true (http://hanifler.com)

:cool:

Kirpi
10. October 2008, 11:17 PM
Kirpiciğim dostum, yanlış biliyorsam uyar ama Rabbimiz Peygamberimize Kuran dışında birşey vahyetmemiştir.Peygamberimiz görevini yarine getirerek kendisine vahyolunanın tamamını bize iletmiştir.Buda Kurandır değilmi?Yoksa vahyi gizlemek yada yaymamak büyük suçtur.
Bu arada yazdıklarını tek bir yazı içerisinde birleştirirsen bizim ve forum için daha sağlıklı olur.
Bu arada Kirpi biraz özel olacak ama arapçan varmı?Kuranın türkçesini düşüne düşüne kaç zamandır okuyosun?
Selametle...

Merhaba sevgili dostum Toslunba; evvela senin sorunla başlayalım sonrada diğer arkadaşların suallerine cevap vermeye çalışayım dilimizin döndüğünce.
Evet dostum; Allah, Resulüne Kur'an dışında başka bir şey indirmedi doğru ben bunu inkar etmedim ki.Benim dediğim şu!.Allah,Vahiy meleği ile peygambere okuması için hazır bir kitap göndermedi. Ve Peygamber den okumasın istenilen kitap, tamamen kendisi idi. Yani Oku nefsin kitabını o sana yeter.
Vahiy meleğinin ona oku dediği kitap tan kasıt nefsin yedi mertebesi idi.
Okuması emredilen se:
Efal - Sıfat - Zat - cem -hazretül cem - cemül cem-ahadiyetül cem makamları idi. Ve tüm müminlerin okuması gereken kitap budur. Kur'an'ın özüdür bu. İşte peygamberimize inen de bu mertebelerdi. Yoksa ben de vahye karşı olanlardan diilim.Bu fakir Vahyi gizlemek taraftarı olmadık,bundan sonra da olmayız inşallah. Arapçaya gelince,yerin dibine batsın Arap dili. ALLAH Türkçe biliyor.Arapçaya arabı ihtiyacı var na lazım.Ben elhamdülillah Türk',m,bana Türk'çe gerek.Kal sağlıcakla. Hûûû...

Kirpi
10. October 2008, 11:28 PM
Kusura bakmayın biraz araştırdım da şu ayet karşıma çıktı:

Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.

İndiren Allah diyorum kıt zekamla:o


Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir. BAKARA suresi 98. ayet


bakın cebrail geçen ayet açıklarmısınız..üstün hadis ve mış muş bilginizle..nerede ve nasılindirdiğini

bu arada hira mağarasınıda bir açın ...:)

Selâm, kraldan ço kıralcı olan sevgili dostum bi defa anlamadığım şu! Nereden çıkardın benim hadis bilgini olduğumu?! Ben hadislerle hüküm verenlerden değilim. Ve yukarıda yazdığın ayete karşı inkarcı ve düşmanlığımı hangi sözümden çıkardı onu da bilmiyorum. Ve lütfen sizden ricam hangi yazımda mış miş muş var? Ortaya koyarsanız bu fakiri sevindirirsiniz. Sevgiler...

Toslunba
11. October 2008, 02:03 AM
Merhaba sevgili dostum Toslunba; evvela senin sorunla başlayalım sonrada diğer arkadaşların suallerine cevap vermeye çalışayım dilimizin döndüğünce.
Evet dostum; Allah, Resulüne Kur'an dışında başka bir şey indirmedi doğru ben bunu inkar etmedim ki.Benim dediğim şu!.Allah,Vahiy meleği ile peygambere okuması için hazır bir kitap göndermedi. Ve Peygamber den okumasın istenilen kitap, tamamen kendisi idi. Yani Oku nefsin kitabını o sana yeter.
Vahiy meleğinin ona oku dediği kitap tan kasıt nefsin yedi mertebesi idi.
Okuması emredilen se:
Efal - Sıfat - Zat - cem -hazretül cem - cemül cem-ahadiyetül cem makamları idi. Ve tüm müminlerin okuması gereken kitap budur. Kur'an'ın özüdür bu. İşte peygamberimize inen de bu mertebelerdi. Yoksa ben de vahye karşı olanlardan diilim.Bu fakir Vahyi gizlemek taraftarı olmadık,bundan sonra da olmayız inşallah. Arapçaya gelince,yerin dibine batsın Arap dili. ALLAH Türkçe biliyor.Arapçaya arabı ihtiyacı var na lazım.Ben elhamdülillah Türk',m,bana Türk'çe gerek.Kal sağlıcakla. Hûûû...

Kirpi dostum hakikaten ilk inen surede okunması enteresan bir konu.Henüz ortada bir Kitap yok ama oku deniyor.Belkide kasıt sonrasında gelecek ayetleredir.Doğrusunu Rabbimiz bilir.Dostum seni sorguladığımı düşünme,meraktan soruyorum.Farklı görüş açıları herzaman dikkatmi çekmiştir.Farklı görüşler sadece yeni bilgi demek değildir.Asıl önemli tarafı kişinin kendisini düşüncelerini farklı gözlerle görebilmesini sağlar.Kendi derinliğini yada sığlığını anlamada yardımcı olur.Kişinin kendisi ile ilgili işletme körlüğüne kapılmasını önler.

18- O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.

Bu ayet uyarınca beraber düşünelim ve sözün en güzeline uyalım ,tabi sende istersen dostum.Nevsin 7 merhalesinin sence Kurani temeli varmı?

3-AL-İ İMRAN
138- Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.
43-ZUHRUF
44- Doğrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.

Yani biz ahirette Kurandan sorulacağız.Başka birşeyden değil.Bu sebeple biz Kuranın yolundan gitme taraftarıyız.Hz......,Ebu.....,İbni........ diye anılan ve isminin başında onlarca sıfat bulunduran rivayete göre alim olan kimselerin sözleri yada yazdıkları ile pekte ilgilenmiyoruz.Daha doğrusu Hulki Cevizoğlunun kitaplarını nasıl okuyorsak onlarıda öyle okuyoruz.Sonuçta biz onların sözlerinden sorulmayacağız.Kurandan sorulacağız.Kuranı bir tarafa bırakıp kişi yazılarının asla peşine düşülmemesi gerektiği kannatindeyim.Kişileri tartışmasız doğru kabul etmeyi şirk emaresi olarak görüyorum. Bu nedenle Kurani delillere çok önem veriyorum.Ayetleri bırakırsak yaman aldatıcının peşimize düşeceğinin bilincinde olmalıyız.

43-ZUHRUF
36- Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.

Önümüzde iki seçenek var....Kul yorumu yada sözü - doğruda Rabbimizin sözü..
1. sıraya ister zeka ister bilgi ister gönül koyun yaman aldatıcı bizi parmağında oynatır dostum. 1. sırada kesinlikle Rabbimizi ayetleri olmalı.

Bu nedenlerle nevsin 7 kısımı bilgisinin delilini Rabbimiz bize vermişmidir diye sorgulamaktayım.

17-İSRA
36- Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.

Dostum düşman (şeytan) çetin .Çok dikkatli olmak lazım.İyi sorgulamak lazım.İstersen melami dostlarınlada görüşmek isteriz.Tabi onlarda isterse.Sonuçta Rabbimiz birdir.

Kusuruma bakma çokça ukelalık ettim.Hakkını helal et.Sanki ders veriyomuşum gibi oldu ama bunlar benim doğrularımdır, söylemek ihtiyacı hissettim.

Bu arada hüüü nedir?

Araplarla ilgili görüşlerinide takdir ettim.

Allaha emanet ol.
Selametle kal..

serkan2172
12. October 2008, 06:38 PM
Kuranda sen umidin diye bir şey olacaktı. Bence okuma bilmediğine yormalıyız bunu. Yaşar nuri gibi bunu sen diyer vahilerden habersizdin şeklinde algılamak işine geldiği gibi algılamak olur. Zira Öztürkün kanıtı Peygambere imla hataları düzelttiren rivayetler. Kuran dururken rivayete sarılamayız.

kuranyeter
12. October 2008, 07:05 PM
selam.

alak suresi ile ilgili çok hurafe var bu hurafelerin en büyüğü ise alak suresinin ilk sure olduğudur .
kurana göre ilk inen sure belli değil çünkü kuran evrenseldir evrensel bir hitap için şu ayet başlangıçtır dememiz yanıltıcı olur.
ALAK SURESİNİN İLK AYET OLMA İHTİMALİ 6236 DA BİRDİR

islamci
13. October 2008, 02:42 AM
ilk ayet oku olduğu için bu durmda muhammed(s.a.v) in okuma yazma bilmediğidir aslolan. ama okuma yazma bilmiyor diye akılsız ve zekasız diyemeyiz. sadece okuyamıyor, yazamıyor. yani şuan bile ülkemizde böyle insanlar mevcut ama akılları tam ve yerinde. zaten ayette sen okuma bilseydin onlar şüpheye düşecekti senin o kitabı uydurduğundan bahsedeceklerdi diyor. yani okuma yazma bilseydi diyeceklerdi zaten hristiyanlığı biliyodu, yahudiliği biliyordu, ibrahimi biliyordu ve araştırdı kendine göre bir kitap oluşturdu bizide inanmaya zorluyor diyeceklerdi.

ama düşününki hiç okuma yazma bilmeyen birisi ansızın hikmet dolu kitabı okusun ve yazsın. bu bir mucizedir inanmaları için Allah(c.c.) peygamberimizi bu fıtratta(okuma yazma bilmeyen ) yarattı. ayette dediği gibi


Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun.O takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)

ÖmerFurkan
18. October 2008, 11:46 PM
ilk ayet oku olduğu için bu durmda muhammed(s.a.v) in okuma yazma bilmediğidir aslolan. ama okuma yazma bilmiyor diye akılsız ve zekasız diyemeyiz. sadece okuyamıyor, yazamıyor. yani şuan bile ülkemizde böyle insanlar mevcut ama akılları tam ve yerinde. zaten ayette sen okuma bilseydin onlar şüpheye düşecekti senin o kitabı uydurduğundan bahsedeceklerdi diyor. yani okuma yazma bilseydi diyeceklerdi zaten hristiyanlığı biliyodu, yahudiliği biliyordu, ibrahimi biliyordu ve araştırdı kendine göre bir kitap oluşturdu bizide inanmaya zorluyor diyeceklerdi.

ama düşününki hiç okuma yazma bilmeyen birisi ansızın hikmet dolu kitabı okusun ve yazsın. bu bir mucizedir inanmaları için Allah(c.c.) peygamberimizi bu fıtratta(okuma yazma bilmeyen ) yarattı. ayette dediği gibi


Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun.O takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)


Bir an için peygamberimizin elçi seçilmeden önce okuma yazma bilmediği var sayılsa bile, yirmi üç senelik elçilik hayatında da onun okuma yazma öğrenmediğini iddia etmek mümkün değildir. Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.
Kısaca söylemek gerekirse; herkese ilim, irfan emredilirken, peygamberimize “Sakın sen okuma yazma öğrenme” diye özel bir emir verilmediğine göre, onun okuma yazma bilmediğini söylemek, mantıksızlığın ötesinde peygamberimize yapılan büyük bir haksızlıktır.

islamci
19. October 2008, 12:40 AM
Bir an için peygamberimizin elçi seçilmeden önce okuma yazma bilmediği var sayılsa bile, yirmi üç senelik elçilik hayatında da onun okuma yazma öğrenmediğini iddia etmek mümkün değildir. Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.
Kısaca söylemek gerekirse; herkese ilim, irfan emredilirken, peygamberimize “Sakın sen okuma yazma öğrenme” diye özel bir emir verilmediğine göre, onun okuma yazma bilmediğini söylemek, mantıksızlığın ötesinde peygamberimize yapılan büyük bir haksızlıktır.

ömerfurkan abim ben peygamberlik geldikten sonrasını demiyorumki. ben emirler gelmeden önceyi konuşuyorum. yani o emirlerden önce okuma yazma bilmediğini ben diil ayet söylüyor. zaten okuma yazma bilseydi şüphe içinde olurdunuz diyor.

kuranyeter
19. October 2008, 01:01 PM
selam dostlar
ilk inen surenin alak olduğuna dair kanıtımız nedir diye sorarsam kızmassınız değilmi.

kuranyeter
19. October 2008, 01:09 PM
siz diyelimki alak suresinin ilk ayet olduğunu ispatladınız (ki bu mümkün değil ben bile ıspatlayamadım:) ) ortada bir kitap yok ilk inen emir oku diyor peki okunacak olan nedir.

olmayan bir kitabın nesini okuyacak.

bu yüzden resulun okuma yazmayı bilmediğini iddia etmek küfür olmazmı.
bir üçüncüsü resulun ben okuma bilmem dediği ise sadece hurafecilerin uydurduğu bir safsatadır.

selam ile

kuranyeter
19. October 2008, 01:22 PM
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM:ESİRGEMESİ VE BAĞIŞLAMASI BOL OLAN ALLAH'IN TANIMLAMASIYLA,

AÇIKLAMA: 113 sürenin başında yer alan besmelenin 'Bismi' kısmını tanımlaması ile olarak çevirdik.Yüce Allah,yarattığı insana öncelikle isimleri öğrettiğinden bahseder.12/40 ayeti ataların isimlendirmesinin boş olduğunu ve Allah'ın onlar hakkında bir sultan indirmediğini bildirir.

Türkçede de kullanılan isim de üç öge vardır:Tanınan-Tanıyan ve Tanıtan.Her varlık için geçerli olan bu üç unsura göre bütün varlıklar tanınan,insan tanıyan ve Allah 'ta tanıtandır.Bundan dolayı biz her üçünü de kapsayacak olan Tanımıyla veya Tanımlamasıyla ifadesini ismin kök anlamı olarak belirledik.

1.AYET:İkra' bismi Rabbikellezî halak:Yaratan Rabbinin tanımlamasıyla oku.

AÇIKLAMA:buradaki oku emrinde neyin okunması gerektiği yani nesne belirtilmemektedir.Ancak yaratan,Rabb ve tanımlamasıyla ifadeleri kendi içinde şöyle bir anlam bütünlüğüne kavuşturulunca okunması gereken netleşmektedir:

Yaratan'ın yarattığı nedir?Bütün varlıklar.Hangi sıfatıyla birlikte yaratmaktadır?Rabb,yani varlıkları aşama aşama,yavaş yavaş,öğrete öğrete en iyiye ulaştıran terbiye edici sıfatıyla.İşte biz, bütün varlıkları en güzel şekilde terbiye eden Rabbimizin tanımladığı şekilde okuyacağız ve tanımlayacağız.

Yani biz bütün varlık kategorilerini,bizim için bilinip tanınması gereken herbirşeyi ;

Yani insanı,tabiatı,Kur'anı,salatı,orucu,zekatı,cenneti ,cehenne mi ,melekleri..elhasılı bütün varlıkları Rabbimiz Allah nasıl bize tanımlayıp öğretmişse o şekilde tanımlamaya çalışacağız.Niçin?Çünkü biz yalnızca O'nun kulu ve kölesiyiz.Çünkü Onun tanım ve tanımlamalarında bir ağırlık,bir sultan vardır da ondan.

Bu durumda evet biz varlıkları okuyacağız.Ama yalnızca rabbimiz Allah'ın bize öğrettiği ya da öğreteceği biçim ve şekilde olmak şartıyla okuyacağız.Okumak nedir?

Kur'anda okuma ile ilgili ayetler genelde bir eyleme bir davranışa dönüştürme şeklinde kullanılır.Örneğin ''Kur'andan kolayınıza geleni okuyun..''ayetini ele alalım.Kur'anda okunması zor olan bir ayet ya da süre yoktur.Fakat yaşanması zaman gerektiren yada güç ve ağır olan ayetler vardır.

Bundan dolayı bizlere Kur'anda olup ta yaşanması daha kolay olan hükümler de bildirilmiştir.Biz bunlardan kolay olanı seçme serbestliğine de sahibiz.Dolayısıyla okuma emrinin doğrudan hayatta uygulamayla(pratik yapmakla) bağlantısı vardır.

Bunun için bizim bütün Kur'ani okumalarımızın ve Rabbimizin bize öğrettiklerinin hayatımızda ve düşüncelerimizin değişmesinde etkili olması zorunludur.

Salt anlamadan kuru kuruya okumanın da bu açıdan ne sevabı ne de bize bir kazandırdığı vardır.

kuranyeter
19. October 2008, 01:25 PM
isim=tanım doğrudur.

İmandan sonra fasıklıkla isimlenmek(tanımlanmak) ne kötüdür.

Bunlar birtakım isimlerdir(tanımlardır)onları siz ve atalarınız isimlendirdi.

İsim bir şeyin tüm özelliklerini kapsayan tanımdır.Örneğin kamer ay demek kamer ismi söylenince onun tüm özellikleri yani tanımı zihnimizde belirir.Tanımları yanlız Allah yaptığı için Yaratıcı ismini verdiği varlığa tüm fonksiyonlarını yüklemiştir.Ay(kamer)la ilgili Allahın tanımları şunlardır.

Ayların ve yılların sayısını hesap etmeniz için O'na şaşmaz evreler takdir ettik.

O İnsanlar için ve bir de hac için vakit ölçüsüdür.

Allah evreler takdir ettiğine göre o evreleride Yarattığını izleyerek okuyacağız.

Biz O'nu okuduğumuzda sen onun okunuşunu izle.

Tanımları Allah yapar ve temel mücadele bununla ilgilidir.Allahın isimleriyle mi(tanımlarıyla)mı hareket edeceğiz yoksa beşer olanın tanımlarıyla mı.

Allahtan başka tanımlar yapanlar:

Her yaptığı işin başında duranla onlar bir mi! De ki, onları isimlendirin.Yoksa siz Allaha bilmediği birşeyi mi haber veriyorsunuz...

Ayete göre Allahtan başka tanım yapmak haşa O'na bilmediği birşeyi haber vermek gibi büyük bir hataya düşmektir.



Bizim ders araçlarımız yeryüzündeki Allahın yarattıklarıdır ve insanın icat ettikleri değildir.Okumamız gerekenlerde Allahın Ayetleridir.Yaratan Allah yarattığı ders araçlarıyla bize ders vermektedir ve ders vasıtası kalemdir.Allahın dersanesi bu yöntemle bize oku der ve varlığa iki boyutla bakmamızı ister.Birincisi varlığın alak(bağımlılık-fayda)boyutu diğeri varlığın Kalem(öğreti boyutu) yani deveye bakıpta ibret olmazmısınız diyor-şimdi devenin yerine insan icadı otomobili koyup otomobile bakıp ibret almazmısınız diye bir eşleştirme yapabilirmiyiz.Yani bir şeyfonksiyon olarak aynı şeyi icra etsede onun okuma boyutunda aynı öğretiyi bulamayız.varlığa tek boyuttan bakarsak bu Allahın istediği okuma olmaz.

hz.Musanın örneğinde olduğu gibi bir ateş gördü dedi ki size oradan bir haber getiririm ya da bir kor parçası getirrimde ısınırsınız..

varlığa bakış açısına bir bakın.iki boyuttan da bakıyor.
Allaha kafa tutmak onun tanımlarını dikkate almamaktır ki Alak suresinde kendini müstağni görürsen kesinlikle tuğyan edersin azarsın diyor.Müstağnilik Allahın tanımlarına karşıdır.Sonucu da tuğyan dır.

selam üzerinize olsun

kuranyeter
19. October 2008, 01:37 PM
ikra kitabek dendiğinde ahirette herkesin kendisinin önünde bulacağı dünyada yapıp ettikleriyle ilgili hesap sorulacağı açıktır.dünya sınavı ve karne günü gibi.herkes kendisine hangi not geleceğini bilir ve kendi hesabıma kavuşacağımı sezmiştim(hakka 20) veya ne olurdu kitabım bana verilmeseydi hesabımın ne olduğunu hiç bilmemiş olsaydım (hakka 25-26) der.Bu okuyuş biçimine o yüzden sorumluluk yükleyen ve karşılığını bulacağımız bir okuma türü olduğunu söylüyoruz.

kuruün ise kadının adet ve temizlenme dönemi olarak iki durumun ifadesidir ve bu iki durum kadının isteği dışında gelişir.Kıraat kelimesinin yapısındada bu özellik vardır.kıraat Allahın yaratması ve bize öğreti sunmasını yani dışımızda gelişen iki durumu kapsayan ve bu iki durumu tek kelimeyle ifade eden bir kavramdır.Alak suresindede bu iki durum ifade edilmektedir.Birinci oku Allahın yaratttıklarıyla(halaga) ilgili sorumluluk getiren okuma ikinci okuma ise Allahın öğretisiyle ilgili sorumluluk getiren okumadır(alleme).Bu iki yapıyı kendisinde toplayan insan(kuruün kelimesinde bu manada vardır) kerim insan olur ve kerimlik silsilesine tutunur çünkü rabbimiz ekremdir.

dikkat edilirse kelimeleri tahlil ederken yalnızca ve yalnızca Kuran ayetleri referans alınmaktadır.


yukardaki alak suresinin ilk ayetini yazmak biraz uzun olacağı için başka bir siteden alıntı yaptım.
selam üzerinize olsun

islamci
19. October 2008, 02:01 PM
kuranyeter kardeşim ben alak suresinden bahsetmiyorum. şu ayetten bahsediyorum.

Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun.O takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)

kuranyeter
19. October 2008, 02:33 PM
ilk ayet oku olduğu için bu durmda muhammed(s.a.v) in okuma yazma bilmediğidir aslolan.
islamcı yazmıştı.


ilk önce şu yukardaki alıntınızın geçersiz bir yazım olduğunu bilmeniz için yazmıştım sevgili dostum.

eğer burdaki okuma kavramını anlarsak diğer sorunuzun da cevabı ortaya çıkacaktır
selam ile

tekrar okumanızı tavsiye ederim çünkü içeriği çok derindir.

islamci
19. October 2008, 05:14 PM
ilk ayet oku olduğu için bu durmda muhammed(s.a.v) in okuma yazma bilmediğidir aslolan.
islamcı yazmıştı.


ilk önce şu yukardaki alıntınızın geçersiz bir yazım olduğunu bilmeniz için yazmıştım sevgili dostum.

eğer burdaki okuma kavramını anlarsak diğer sorunuzun da cevabı ortaya çıkacaktır
selam ile

tekrar okumanızı tavsiye ederim çünkü içeriği çok derindir.



tamam ben ilk ayet oku diyorum. ama diyelimki bu ayet ilk ayet değil ve diyelimki peygamber okuma yazma biliyor neden bu ayette okuma yazma bilmediği söyleniyor. verdiğim ayette göreceksiniz ki sen okuma yazma bilmeseydin inkarcılar şüphede olacaklardı. ama sen okuma yazma bilmediğin için onların zerre kadar şüphesi olmadı. sadece dedilerki neden sen? neden bir büyük parası çok olan biri değil neden sen dediler? bu yüzden kafir oldular. yani Allah(c.c.) ın takdir ettiği peygamberi kabul etmediler. başkası olsaydı iman edecektik dediler bu yüzden sapkınlardan oldular. kibir onları yakaladı yani.

kuranyeter
20. October 2008, 11:05 AM
selam
1.Ey örtüsüne bürünen,
2. Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk:
3. (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.
4. Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.
5.Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız
4 ayete dikkat ama her okumayı yazı okuma olarak algılamayalım yapılan çevrilerin yüzde sekseninin yanıltıcı olduğu açıkça ortadayken pek meallere güvenmeyelim

selam

islamci
20. October 2008, 12:41 PM
Ankebut suresi 48.ayet çeviri karşılaştırması


Ali Bulaç 48- Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

Diyanet Vakfı 48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Edip Yüksel 48. Sen daha önceki kitaplardan hiç birini okumuyordun ve onları elinle de yazmıyordun. Bu durumda, yanlışı savunanların kuşkulanması için bir bahane oluşacaktı.

Elmalılı Hamdi Yazır 48-Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi.

Süleyman Ateş 48. (Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allah'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.

Yaşar Nuri Öztürk 48 Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.



çevirilerde pek bir fark yok görüldüğü üzere.

kuranyeter
21. October 2008, 07:58 PM
selam islamcı bu ayetler resulun okuma yazmayı bilmediği anlama geliyorsa burda bir hata var demektir resul kuranı okumamış başkasına yazdırmış başkası kitaplaştırmış başkası yorumlamıştır anlamı çıkar edip yüksel çevrisi doğruya yakın bir çeviri diyebiliriz dikkatli okursan okuma bilmeden ziyade okumanın zamanını belirtiyor.

müzemmil suresi tam olarak kaçıncı sure bilemeyiz ama ilk inen surelerden biri olduğunu ayetin akışı bize gösteriyor.

selam ve dua ile

islamci
21. October 2008, 08:43 PM
selam islamcı bu ayetler resulun okuma yazmayı bilmediği anlama geliyorsa burda bir hata var demektir resul kuranı okumamış başkasına yazdırmış başkası kitaplaştırmış başkası yorumlamıştır anlamı çıkar edip yüksel çevrisi doğruya yakın bir çeviri diyebiliriz dikkatli okursan okuma bilmeden ziyade okumanın zamanını belirtiyor.

müzemmil suresi tam olarak kaçıncı sure bilemeyiz ama ilk inen surelerden biri olduğunu ayetin akışı bize gösteriyor.

selam ve dua ile

ortada büyük bir yanlış anlaşılma var kuranyeter kardeşim. ben kuranı okumadığından ve yazmadığından bahsetmiyorumki. ben kurandan önce okuma yazma bilmemesinden bahsediyorum. sen bundan önce derken sana kuran indirilmeden önce okuma yazma bilmiyordun ama kuranla beraber okuma yazma bildiği söyleniyor hatta yazdığı. sen bundan önce yani kuranda önce ne okuma bilirdin nede yazabilirdin diyor. ama kuranla beraber okuma ve yazması olduğu söyleniyor. zaten oku yaratan rabbinin adıyla oku diye okuma yazma öğrenmiş oluyor zaten. peygamberlik gelmeden önce okuma yazma bilmediğinden bahsediyorum.

kamer
21. October 2008, 10:13 PM
Selam,
Okuma-yazma bilmeyen bir Adem'i bir adet " KUR'AN'I KERİM" ile beraber ıssız bir adaya koysanız, ne kadar zamanda okuma-yazma öğrenir?
Mutlu ve esen kalın.

islamci
22. October 2008, 04:54 PM
Selam,
Okuma-yazma bilmeyen bir Adem'i bir adet " KUR'AN'I KERİM" ile beraber ıssız bir adaya koysanız, ne kadar zamanda okuma-yazma öğrenir?
Mutlu ve esen kalın.

Allah(c.c.) tüm dilleri bilendir. Allah(c.c.) zamanı yarattı. Allah(c.c.) ın herşeye gücü yeter. zaten şüphe duymamalarının sebebi nasıl olurda hiç okuma yazma bilmeyen birisi bir gün ansızın okuma va yazma bilir duruma gelir. bu bir mucize. bu mucizeyi görenler şüphe içinde değillerdi.

kamer
22. October 2008, 05:38 PM
Yani öğrenir diyorsun?

islamci
23. October 2008, 07:51 PM
Yani öğrenir diyorsun?

Allah(c.c.) istediği şeye '' ol '' der oda hemen oluverir. Allah(c.c.) ın dilemesi yeter.

kamer
23. October 2008, 09:45 PM
Allah(c.c.) istediği şeye '' ol '' der oda hemen oluverir. Allah(c.c.) ın dilemesi yeter.

Eywallah kardeş,
Allah her şeye Kadir'dir.
Bir şeyin olması için "OL" demesi yeterli olan Allah, kullarına ise şöyle emr ediyor? "OKU"!
Kullar da şöyle diyor:
Herhangi bir dil/okuma-yazma öğrenmek için gayret göstermenize gerek yok. Dil bilgisine/kurallarına da ihtiyacınız yok.Hatta ilim hiç lazım değil....
Senin bu yazılarından sonra iki kelimeyi yan yana getiremeyen şeyhlerin/insanların neden bu kadar çok müridleri olduğunu daha iyi anladım.......
Alemlerin Rabbi "OKU" diye emr edecek, kulları Allah isterse/dilerse "OKUTUR" diyecek......
Allah dilemeden insanlar dileyebilir mi?
Ama Allah kuralı koymuş "OKU".
Maide/35:Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.
Mutlu ve esen kalın.

islamci
24. October 2008, 02:45 AM
Eywallah kardeş,
Allah her şeye Kadir'dir.
Bir şeyin olması için "OL" demesi yeterli olan Allah, kullarına ise şöyle emr ediyor? "OKU"!
Kullar da şöyle diyor:
Herhangi bir dil/okuma-yazma öğrenmek için gayret göstermenize gerek yok. Dil bilgisine/kurallarına da ihtiyacınız yok.Hatta ilim hiç lazım değil....
Senin bu yazılarından sonra iki kelimeyi yan yana getiremeyen şeyhlerin/insanların neden bu kadar çok müridleri olduğunu daha iyi anladım.......
Alemlerin Rabbi "OKU" diye emr edecek, kulları Allah isterse/dilerse "OKUTUR" diyecek......
Allah dilemeden insanlar dileyebilir mi?
Ama Allah kuralı koymuş "OKU".
Maide/35:Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.
Mutlu ve esen kalın.

ne alaka anlamadım yani. Allah(c.c.) en son peygamberde mucizevi olaylar inşa etmicek mi? Allah(c.c.) ın kuralları değişir mi? bir insanı 1 gün uyutur 309 seneyi tek gün gibi geçirtir. yada 100 yıl yaşatır hayatını 1 dakika zanneder.

kamer
24. October 2008, 02:50 AM
ne alaka anlamadım yani. Allah(c.c.) en son peygamberde mucizevi olaylar inşa etmicek mi? Allah(c.c.) ın kuralları değişir mi? bir insanı 1 gün uyutur 309 seneyi tek gün gibi geçirtir. yada 100 yıl yaşatır hayatını 1 dakika zanneder.

Mucize=Ayet

islamci
24. October 2008, 02:37 PM
Mucize=Ayet

amenna ayet mucizedir. zaten Allah(c.c.) ın mucizeleri göz önünde tabi görebilene. bu arada sadece ayetle mucizevi olaylar gerçekleşmiyor. Allah(c.c.) inanmaları ve kalplerindeki şüpheyi gidermek adına çeşitli mucizeleride göz önüne sunuyor. mesela mekke peygamberine sahip çıkmadığı zaman medineliler sahip çıkıyor buda bir mucize. savaşta kendilerinden çok fazla olan kavmi yenmeleride mucize. mucize çok.

hz.musanın, Allah(c.c.) ın izniyle ve onun emriyle denizi ikiye yarmasına inanıyorsun. hz.süleymanın yıllarca hastalıklı yaşayıp çile çektiğine ve onun duasının ardından kendine güç kuvvet verilip cinleri emrinde çalıştırdığına ve rüzgarı emrine verdiğine ve diğer canlıların dilinden anladığına inanıyorsun. inanan kulların duası üzerine 309 sene bir mağarada kalıp 1 gün veya bir günden az kaldık demelerine ve bunun gerçekten olduğuna inanıyorsun. hz.isanın Allah(c.c.) ın emriyle ölüleri dirilttiğine ve hastalıkları iyileştirdiğine ve sakatlara derman verdiğine inanıyorsun.
ama peygamberin bir günde yada birgünden az bir zamanda okuma yazma öğrendiğine mi şaşıyorsun yada inanmıyorsun???

islamci
24. October 2008, 02:44 PM
Senin bu yazılarından sonra iki kelimeyi yan yana getiremeyen şeyhlerin/insanların neden bu kadar çok müridleri olduğunu daha iyi anladım.......


bazı ayetler vardır ki müteşabihtir yani birçok anlamlara gelir. oku diye peygamberimize emrederken oku diye müslümanlarada seslenir. araştır soruştur der. bakın nasıl bir mucizevi bir kitapki aslında peygambere verilen bir emir bile tüm müslümanlara verilen bir emir. bunun gibi birçok ayet mevcut. hala hazırda birçok manaya gelebilecek ayetlerin birçoğunun ne kadar fazla anlam taşıdığını bilemiyoruz. ilimde üstün olanlar bilir diyor. araştırıp soruşturanlar yani.

benim anlatmak istediğim mucizevi olayı söylemekti ben araştırmaya, okumaya ket vurmadım. müslümanlar okumasında demedim. benim anlatmak istediğim sadece peygamberimizin bir günde okumayı ve yazmayı sökmesiydi tabiki Allah(c.c.) ın izniyle.

kamer
25. October 2008, 04:27 PM
..benim anlatmak istediğim sadece peygamberimizin bir günde okumayı ve yazmayı sökmesiydi tabiki Allah(c.c.) ın izniyle.

Selam islamci,

Hz.Muhammed'in bir günde okumayı ve yazmayı söktüğüne delilin ne?

islamci
26. October 2008, 01:22 AM
Selam islamci,

Hz.Muhammed'in bir günde okumayı ve yazmayı söktüğüne delilin ne?

Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)

Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder. (ankebut 49)

bu ayetler peygamberlikten önce okuma ve yazma bilmediğini gösterir.


İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? (casiye 6)


Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! (müzzemmil 1)

Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. (müzzemmil 2,3)


Yahut buna biraz ekle. Kur'an'ı ağır ağır, tane tane oku. (müzzemmil 4)


(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. (kıyame 16)

Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.(kıyame 17)

O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.(kıyame 18)


Sonra onu açıklamak da bize aittir. (kıyame 19)

Sana Kur'an'ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. (ala 6)


Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı. (alak 1,2)

Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. (alak 3)

O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. (alak 4,5)

Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. (alak 6,7)


Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah'a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi. (beyyine 1)

Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir(beyyine 2)


O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır. (beyyine 3)




İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin. (bakara 252)

(Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz. (ali imran 58)


İşte bunlar Allah'ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetlerdir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez. (ali imran 108)

kuranyeter
26. October 2008, 02:28 PM
Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)

selam
bu ayet resulun okur yazarlığından ziyade onun daha önce bir kitap okumadığı ve yazmadığını gösterir,sen din nedir iman nedir bilmezdin der ALLAH,kuran öncesinde ne kitap okudu ne yazdı ilk okuduğu ve yazdığı kitap kurandır.

din nedir iman nedir bilmeyen bir resulun incili tevratı okuması saçmadır.
başka kitap derseniz o dönemde orhan pamuklar ve diğer yazarlar gibi yazarlar varsada onları okuyacağını sanmıyorum.

selam ile

islamci
26. October 2008, 05:29 PM
Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)

selam
bu ayet resulun okur yazarlığından ziyade onun daha önce bir kitap okumadığı ve yazmadığını gösterir,sen din nedir iman nedir bilmezdin der ALLAH,kuran öncesinde ne kitap okudu ne yazdı ilk okuduğu ve yazdığı kitap kurandır.

din nedir iman nedir bilmeyen bir resulun incili tevratı okuması saçmadır.
başka kitap derseniz o dönemde orhan pamuklar ve diğer yazarlar gibi yazarlar varsada onları okuyacağını sanmıyorum.

selam ile

hemfikiriz kardeşim. zaten okuma yazma bilmediğinden ve önceki kitapları okumadığından dolayı kuranı okuduğunu görenler şüphe içinde değilllerdi. sadece neden sen dediler? böbürlendiler bu yüzden iman etmediler.

zaten okuma yazma bilmeyen birine geldiğini görenler biz yeterince ilim sahibiydik neden bize peygamberlik gelmedi demelerinden dolayı kibirlediler bu yüzden yalanladılar.

kamer
26. October 2008, 07:39 PM
Selamlar,
Kur'an bütünlüğü içerisinde Resulullah'ın kendisine vahiy gelinceye kadar okuma-yazma bilmediğine/öğrenmediğine dair herhangi bir ayet yok.
Ankebut/48. de bahsedilen okuma ve yazmanın din adına hurafelerden uzak yaşayan Hz.Muhammed'in bir özelliğinden bahsediliyor.
Mevcut piyasada bulunan dejenere olmuş din adına pazarlanan okunacak kitaplardan uzak durduğundan ve bu tür kitaplardan bilgiler öğrenerek din adına birşeyler yazmadığından bahsediliyor.
Yoksa okuma-yazma bilmediğinden değil.
Mutlu ve esen kalın.

horasan
26. October 2008, 11:39 PM
-- Hz. Muhammed yeryüzünün en büyük düşünürüdür. O okuma bilmiyordu diyenler bence yanılıyorlar. Tüm ilimlerin kendisinde gizli olan bir Peygamber okuma yazma bilmez mi ?

-- Kuran-ı Azimüşan'da geçen ayetler batınidir..

islamci
27. October 2008, 02:47 AM
-- Hz. Muhammed yeryüzünün en büyük düşünürüdür. O okuma bilmiyordu diyenler bence yanılıyorlar. Tüm ilimlerin kendisinde gizli olan bir Peygamber okuma yazma bilmez mi ?

-- Kuran-ı Azimüşan'da geçen ayetler batınidir..

nasıl yani peygamber tüm ilimleri biliyor muydu? hangi ayetten bahsediyorsun kardeş. hangisinde bu yazıyor ?

ayetler batınidir derken neyi kasteddin? açar mısın?

horasan
27. October 2008, 08:50 PM
nasıl yani peygamber tüm ilimleri biliyor muydu? hangi ayetten bahsediyorsun kardeş. hangisinde bu yazıyor ?

ayetler batınidir derken neyi kasteddin? açar mısın?

''Oku''

''Rabbin Adıyla Oku''

''O İnsanı Kan Pıhtısından Yarattı''

-- Sayın İslamcı; Allah al şu kalemi okumaya-yazmaya başla der mi ? Veya bu kalem den maksat nedir ?

-- ''VELEKAD KERREMNA BENİ ADEMDE'' ===) ''Biz İnsanı En şerefli olarak yarattık''

-- Okunacak en büyük kitap insandır. Çünkü Nesimi Hazretleri buyuruyor ;

Mende Sığar İki Cihan
Men Bu Cihana Sığmazam..

-- Sayın İslamcı, Tanrı kendini hangi mekanda gizledi ? Unutulmamalıdır ki ''Alem Adem içinde, Adem de Alem İçindedir'' Bu manayı anlamak için batıni yani iç anlamları bilmek lazımdır..

-- Allah kendi ruhundan üfledi; Allah'ın ruhu nedir ? Allah Allah'tan başka veya kendinden başka bir şey üfler mi ?

-- Hz. Muhammed Yeryüzüne gelmiş en YÜCE bilgindir, tüm peygamberlerin Sultanıdır. En mükemmel dinin en mükemmel temsilcisidir.

Kalem Suresi Ayet 4 ; ''Ya Muhammed şüphesiz sen çok yüksek bir ahlak üzerindesin''..

-- Sayın İslamcı; Okuma yazma bilen her insan sırra vakıf olamamıştır. Okumaktan mana kişinin hakkı bilmesidir..


Elif Elif bilmektir
Elif Kendin Bilmektir
Sen Kendin Bilmezsen
Elif Beyhude Emektir

OKUMAKTAN MANA NE
KİŞİ HAKKI BİLMEKTİR
SEN ELİF DERSİN HOCA
ANLAMI NE DEMEKTİR

islamci
28. October 2008, 12:26 AM
Hz. Muhammed Yeryüzüne gelmiş en YÜCE bilgindir, tüm peygamberlerin Sultanıdır.

bi ayrımcılık seziyorum bu sözlerden. bi ayırma var bi üstünlük taslama var.



Kalem Suresi Ayet 4 ; ''Ya Muhammed şüphesiz sen çok yüksek bir ahlak üzerindesin''..

ahlak =bilgi midir? kuranda sen yüce bir ahlak üzeresin buyuruyor.

öncelikle şunu belirtmeliyimki yani şu ayetleri belirteyim


De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim." (araf 188)


De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?" (enam 50)


De ki: "Ben türedi bir peygamber değilim.Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sâdece bana vahyedilene uyarım. Ben sâdece apaçık bir uyarıcıyım." (ahkaf 9)



bu ayetler gözünden kaçmış olabilir diye tekrar bir hatırlatma yapayım dedim horasan kardeş.

Barış
28. October 2008, 01:03 AM
Türkçe’de kullanılan “okumak” sözcüğünün karşılığı, Arabça’da “tilâvet “tir. Buna, hazırdaki bir metni okumak diyebiliriz. Ancak Kur’ân’ın ikra sözcüğü ile bu anlamda bir okumayı kasdetmediği açıktır. Hakkı Yılmaz )

Hz.Muhammed'in okuma yazma (tilavet) bilmediğine dair Kuran'da bir ayet göremiyorum. Ayrıca dikkatlerimizi üzerinde toplamamız gereken kavramın, Kuran'ın ilk inen suresinin ilk ayetlerinde geçen İKRA hitabı ve kavramı üzerine olması gerektiğini düşünüyorum.

İnsanı gerçekte cahil yapan şey nedir? Hakkı bilmemek, haktan uzak olmaktır.
Alfabeyi bilmemeyi, okumamayı övmüyorum tabi ki... Ama nice koca koca etiket sahibi profesörler vardır ki; kütüphaneler dolusu bilgiyi hatmederler de,
gözleri ve gönülleri kördür, kapalıdır.

Bu hususlara ait aklıma gelen iki sözü paylaşayım. İkisinin de manasını severim.

**Okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır. Anonim

**"Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir." Atatürk.

kamer
28. October 2008, 02:05 AM
**Okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır. Anonim

**"Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir." Atatürk.

Allah razı olsun barış kardeş...

islamci
28. October 2008, 11:50 AM
barış demişki
Hz.Muhammed'in okuma yazma (tilavet) bilmediğine dair Kuran'da bir ayet göremiyorum.

Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. (ankebut 48)


İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner. (şura 53)

kuranyeter
28. October 2008, 11:57 AM
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM:ESİRGEMESİ VE BAĞIŞLAMASI BOL OLAN ALLAH'IN TANIMLAMASIYLA,

AÇIKLAMA: 113 sürenin başında yer alan besmelenin 'Bismi' kısmını tanımlaması ile olarak çevirdik.Yüce Allah,yarattığı insana öncelikle isimleri öğrettiğinden bahseder.12/40 ayeti ataların isimlendirmesinin boş olduğunu ve Allah'ın onlar hakkında bir sultan indirmediğini bildirir.

Türkçede de kullanılan isim de üç öge vardır:Tanınan-Tanıyan ve Tanıtan.Her varlık için geçerli olan bu üç unsura göre bütün varlıklar tanınan,insan tanıyan ve Allah 'ta tanıtandır.Bundan dolayı biz her üçünü de kapsayacak olan Tanımıyla veya Tanımlamasıyla ifadesini ismin kök anlamı olarak belirledik.

1.AYET:İkra' bismi Rabbikellezî halak:Yaratan Rabbinin tanımlamasıyla oku.

AÇIKLAMA:buradaki oku emrinde neyin okunması gerektiği yani nesne belirtilmemektedir.Ancak yaratan,Rabb ve tanımlamasıyla ifadeleri kendi içinde şöyle bir anlam bütünlüğüne kavuşturulunca okunması gereken netleşmektedir:

Yaratan'ın yarattığı nedir?Bütün varlıklar.Hangi sıfatıyla birlikte yaratmaktadır?Rabb,yani varlıkları aşama aşama,yavaş yavaş,öğrete öğrete en iyiye ulaştıran terbiye edici sıfatıyla.İşte biz, bütün varlıkları en güzel şekilde terbiye eden Rabbimizin tanımladığı şekilde okuyacağız ve tanımlayacağız.

Yani biz bütün varlık kategorilerini,bizim için bilinip tanınması gereken herbirşeyi ;

Yani insanı,tabiatı,Kur'anı,salatı,orucu,zekatı,cenneti ,cehenne mi ,melekleri..elhasılı bütün varlıkları Rabbimiz Allah nasıl bize tanımlayıp öğretmişse o şekilde tanımlamaya çalışacağız.Niçin?Çünkü biz yalnızca O'nun kulu ve kölesiyiz.Çünkü Onun tanım ve tanımlamalarında bir ağırlık,bir sultan vardır da ondan.

Bu durumda evet biz varlıkları okuyacağız.Ama yalnızca rabbimiz Allah'ın bize öğrettiği ya da öğreteceği biçim ve şekilde olmak şartıyla okuyacağız.Okumak nedir?

Kur'anda okuma ile ilgili ayetler genelde bir eyleme bir davranışa dönüştürme şeklinde kullanılır.Örneğin ''Kur'andan kolayınıza geleni okuyun..''ayetini ele alalım.Kur'anda okunması zor olan bir ayet ya da süre yoktur.Fakat yaşanması zaman gerektiren yada güç ve ağır olan ayetler vardır.

Bundan dolayı bizlere Kur'anda olup ta yaşanması daha kolay olan hükümler de bildirilmiştir.Biz bunlardan kolay olanı seçme serbestliğine de sahibiz.Dolayısıyla okuma emrinin doğrudan hayatta uygulamayla(pratik yapmakla) bağlantısı vardır.

Bunun için bizim bütün Kur'ani okumalarımızın ve Rabbimizin bize öğrettiklerinin hayatımızda ve düşüncelerimizin değişmesinde etkili olması zorunludur.

Salt anlamadan kuru kuruya okumanın da bu açıdan ne sevabı ne de bize bir kazandırdığı vardır.

sanırım ikra dendiğinde neyi nası okuyacağımız azda olsa anlaşılmıştır,ellerine sağlık adalet bey.
selam ile

Barış
28. October 2008, 02:46 PM
Selam İslamcı Kardeş,

Verdiğin ayetlerde geçen kitap kelimesi üzerinde durmak gerek. Bu kitaptan kasıt nedir? Elimize aldığımız herhangi bir kitaptan mı bahsediliyor? Kitap nedir iman nedir bilmezdin dendiğinde, buradaki kitap herhangi bir yazılmış kitap mıdır? Hz.Muhammed'in bilmediği kitap nedir? Kuran'da kitap ehli vardır biliyorsun. Bu kitap ehlinden ne anlayacağız o zaman?

Bu kitap, o kitap değil İslamcı Kardeş.

Esenlikler.

Barış
28. October 2008, 03:41 PM
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=560

KURAN'DA KİTAP KAVRAMI konulu forum başlığının linkidir.

horasan
28. October 2008, 07:07 PM
bi ayrımcılık seziyorum bu sözlerden. bi ayırma var bi üstünlük taslama var.
.

-- En mükemmel din İslam'dır.Bu yüzden en mükemmel peygamber Hz. Muhammed'dir.. Bunu Hz. İsa'da söyledi, Hz. Adem de söyledi..Evet ayırıyorum, Hz. Muhammed gönlümde yatan peygamberdir. Ama bu demek değildir; Hz. İsa'yı ayırıyorum herzaman söylerim İsa Ruhullullah.. Musa Kelamullah derim.. Bunda bir sakınca yoktur..

ahlak =bilgi midir? kuranda sen yüce bir ahlak üzeresin buyuruyor.

-- Bunu Peygamberin üstünlüğünden dolayı söyledim. Bilgi'yi getiren ahlaktır. Yani ilahi ilimlerin kaynağı yüksek ahlaktır.


De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim."

''Benim diğer Peygamberlerden üstünlüğüm fakirliğimdir'' Hz. Muhammed..

Ahkaf Suresi Ayet 9 ; Ben İlk Gönderilern Peygamber değilim.

Müslümanların Peygamberi, Hz. Muhammed bütün peygamberlerden üstün olduğuna, pegamberimizin yardımcısında tüm vasilerden üstün olduğuna inanıyorum.. ''En son'' , en mükemmel'', ''en üstün'' sözcükleri makamları göstermektedir..

-- Her peygamberin kendine has üstünlükleri vardır.Nuh Peygamber uzun ömrü ile, Musa Peygamber, konuşması, asa'sı ve elinin beyaz olması ile, Süleyman Peygamber saltanatı ile, İsa Peygamber liderliği , büyüklükleri ile beraber iradet başlarını Hz. Muhammed'in kapısına izzet kapısına koyup, ''Ya Rabbim Beni Muhammed Ümmetinden Kıl'' buyurmuşlardır. Nitekim Kuran-ı Azimüşan da yine Ahzap Suresi Ayet 33'te ehlibeyt'in tertemiz ve masum olduğuna işaret etmiş yine Nisa Suresi Ayet 59 da ;

Ey İnananlar; Tanrıya, ''Peygamber'e'' itaat edin. Ve size emir verenlere de...

-- Sizin verdiğiniz ayetler; Münafık, müşriklere, inancını tam olarak yerleştirmeyenlere söylenmiş ayetlerdir. İyi bilinmelidir ki ''alçakgönüllü, hoşgörülü ve asla büyüklük taslamadan ancak yüceliği ispat edebilirsiniz..

-- Hz. Muhammed Tanrı'dan büyük değildir..Yine sizin verdiğiniz ayetlerde ancak bir ilahi gücün yansıması ile kudret bulunulacağından bahsediliyor..

islamci
29. October 2008, 01:05 AM
Selam İslamcı Kardeş,

Verdiğin ayetlerde geçen kitap kelimesi üzerinde durmak gerek. Bu kitaptan kasıt nedir? Elimize aldığımız herhangi bir kitaptan mı bahsediliyor? Kitap nedir iman nedir bilmezdin dendiğinde, buradaki kitap herhangi bir yazılmış kitap mıdır? Hz.Muhammed'in bilmediği kitap nedir? Kuran'da kitap ehli vardır biliyorsun. Bu kitap ehlinden ne anlayacağız o zaman?

Bu kitap, o kitap değil İslamcı Kardeş.

Esenlikler.

kitap kitaptır.kitap kalem yada silgi değildir. kitap başında kapak sayfası olan ve içinde bilgiler olan herhangi bir kitap kitap olarak adladırılır. hani kitap, kitaptan kasıt nurinin kitabından haberin yoktu demiyor. matematik kitabından haberin yoktu demiyor. sen tüm kitapları okudun bu kurandan haberin yoktu demiyor. sen kitap nedir bilmezdin! yani senin önüne hiç kitap gelmedi ki bilesin. mumu görmezsen nasıl birşey olduğunu bilebilir misin? bilemezsin. kitapta böyle görmediğin birşey hakkında yorum yapamazsın. hadi melekleri tasvir et desem ne cevap verirsin. bilemezsin buda buna benzer.
senin kitabı farklı manalara çekmen şu ayete örnek oluturuyor. bakara suresindeki inek vakasına dönüşüyor yaptığın. ya bu normal bir inek olamaz. söyle onu nasıl bir inek dermişçesine konuşuyorsun.

islamci
29. October 2008, 01:19 AM
-- En mükemmel din İslam'dır.Bu yüzden en mükemmel peygamber Hz. Muhammed'dir.. Bunu Hz. İsa'da söyledi, Hz. Adem de söyledi..Evet ayırıyorum, Hz. Muhammed gönlümde yatan peygamberdir. Ama bu demek değildir; Hz. İsa'yı ayırıyorum herzaman söylerim İsa Ruhullullah.. Musa Kelamullah derim.. Bunda bir sakınca yoktur..


bu sözlerinle beni şaşırtıyorsun horasan kardeş. sanki kitaptan ve içeriğinden haberin yokmuş gibi konuşuyorsun. en mükemmel din islamdırda tamam o amenna. ama islamı sadece hz.muhammed (s.a.v.) savunmadıki... diğer peygamberlerde aynı şeyi savundu bu yüzden islamda yani müslümanlıkta yani kuranda bu yüzden isimleri geçiyor. yani onlarda müslüman onlarda muhammedin emrettiğini ve tebliğ ettiğini tebliğ ettiler. din ayrımı neden oldu? aynı mezhep ayrılığı gibi oldu? kitabın içeriğini değiştirdiler bu yüzden herkes kafasına göre kitap oluşturdu. bu yüzden herkesin kendine göre dini oldu. aynı mezhepler ve mezhep ayrılıkları gibi.


kitapta ne buyurur biliyor musun yada haberin var mı? haberin yoksa yazayım.

İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah'ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar. (bakara 253)


Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (nisa 152)


yani biz üstün kılmış olabiliriz kimine fazla yük kimine az yük yüklemiş kimini daha üstün yaratmış olabiliriz diyor ayette ama siz hiçbirini diğerinden ayırt etmeyin diyor. biz böyle davrananlara mükafat veririz buyuruyor. yani aslolan tüm peygamberlere eşit davranmak hiçbirini diğerinden ayırt etmemek amaç. nisa 152 ayet böyle buyuruyor.

Barış
29. October 2008, 01:44 AM
hadi melekleri tasvir et desem ne cevap verirsin. bilemezsin buda buna benzer.


İslamcı Kardeş,

Melekleri tasvir et dersen bana, Kuran'daki melekle ilgili ayetleri inceler ve bilgim ölçüsünde buradaki tanımlamaları cevaben sana iletirim.

Kitabı tasvir et dediğinde de, aynı şekilde, Kuranda geçen ayetlerde kitap ne şekilde kullanılmış, buna bakarak cevap veririm.

senin kitabı farklı manalara çekmen şu ayete örnek oluşturuyor. bakara suresindeki inek vakasına dönüşüyor yaptığın. ya bu normal bir inek olamaz. söyle onu nasıl bir inek dermişçesine konuşuyorsun.

Kitap kelimesinin Kurandaki kullanılış biçimine göre mana vermeye çalıştım.

Bakara suresindeki inek vakasıyla alakalı olduğunu düşünmüyorum Bu durumun. Yine de uyarın için teşekkür ederim.

Esenlikler

islamci
29. October 2008, 02:05 PM
rica ederim barış kardeşim. bi kusurum yada benden bir incinmen olduysa ben özür dilerim.

Toslunba
29. October 2008, 03:58 PM
Sonuç itibariyle Peygamberimiz ister okur yazar olsun ister olmasın o seçkin biridir ve peygamberimizdir. Kuranın bize ulaştırılmasında en büyük vesiledir.Elimizde Kuran varsa okur yazarlık mevzu çokta önemli değil kanısındayım. Ne mutlu onu izleyenlere . Peygamberimize atılan en büyük iftiralardan biri bence okuma yazma hususunda değil ,7 yaşında çocukla evlenme iftirası atılarak yapılmıştır. Kuran dışında yazılmayan vahyler aldığı ve bunu sünneti olarak sakladığı şeklinde atılmıştır...

Selametle..

islamci
29. October 2008, 04:13 PM
Sonuç itibariyle Peygamberimiz ister okur yazar olsun ister olmasın o seçkin biridir ve peygamberimizdir. Kuranın bize ulaştırılmasında en büyük vesiledir.Elimizde Kuran varsa okur yazarlık mevzu çokta önemli değil kanısındayım. Ne mutlu onu izleyenlere . Peygamberimize atılan en büyük iftiralardan biri bence okuma yazma hususunda değil ,7 yaşında çocukla evlenme iftirası atılarak yapılmıştır. Kuran dışında yazılmayan vahyler aldığı ve bunu sünneti olarak sakladığı şeklinde atılmıştır...

Selametle..

bence onun hakkında en büyük iftiralardan biridir bu 7 yaşında çocukla evlenme meselesi.

horasan
30. October 2008, 11:53 PM
bu sözlerinle beni şaşırtıyorsun horasan kardeş. sanki kitaptan ve içeriğinden haberin yokmuş gibi konuşuyorsun. en mükemmel din islamdırda tamam o amenna. ama islamı sadece hz.muhammed (s.a.v.) savunmadıki... diğer peygamberlerde aynı şeyi savundu bu yüzden islamda yani müslümanlıkta yani kuranda bu yüzden isimleri geçiyor.

-- Sayın can, ben nerede Hz. Muhammed sadece İslam'ı savundu dedim ? Ayrıca Kuran'da İslam'ı savundukları için değil İslam oldukları için isimleri gecer. Peygamberler Allah'ın yeryüzündeki temsilcisidir. Her ismi geçen Kuran'da kutsal değildir.. Nitekim Lanetlenmiş olanlar da vardır..

kitapta ne buyurur biliyor musun yada haberin var mı? haberin yoksa yazayım

-- Sözlerinizden anlaşılan siz benden çok daha bilgilisiniz.. Elbette sizden faydalanacağımı umuyorum. Yalnız, ben fikirlerimi söylüyorum. kimseye gelin buna inanın demiyorum. İnancıma ters düşer. Kimseye da zorla böyledir demiyorum.

İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık.

-- Sanırım yazdıklarımı okumuyorsunuz. Ben de aynı şeyleri söyledim.. Hepsinin kendi alanında üstünlükleri vardır dedim..Ve bir kaçını saydım..

yani biz üstün kılmış olabiliriz kimine fazla yük kimine az yük yüklemiş kimini daha üstün yaratmış olabiliriz diyor ayette ama siz hiçbirini diğerinden ayırt etmeyin diyor. biz böyle davrananlara mükafat veririz buyuruyor. yani aslolan tüm peygamberlere eşit davranmak hiçbirini diğerinden ayırt etmemek amaç. nisa 152 ayet böyle buyuruyor.

-- Sözlerinizde tutarsızlık var.

islamci
31. October 2008, 02:58 PM
Sözlerinizden anlaşılan siz benden çok daha bilgilisiniz.. Elbette sizden faydalanacağımı umuyorum. Yalnız, ben fikirlerimi söylüyorum. kimseye gelin buna inanın demiyorum. İnancıma ters düşer. Kimseye da zorla böyledir demiyorum.


estagfirullah ben sadece kurandan aldığımı söylüyorum. size üstünlük taslama gibi bir niyetim yok.ben sadece benim kurandan ne aldığımı söylüyorum hepsi o kadar. inan yada inanma demiyorumki.


Sanırım yazdıklarımı okumuyorsunuz. Ben de aynı şeyleri söyledim.. Hepsinin kendi alanında üstünlükleri vardır dedim..Ve bir kaçını saydım..



tamam zaten ayette geçiyor biz kimini kiminden üstün kıldık diye. ben burda hata var demiyorumki


yani biz üstün kılmış olabiliriz kimine fazla yük kimine az yük yüklemiş kimini daha üstün yaratmış olabiliriz diyor ayette ama siz hiçbirini diğerinden ayırt etmeyin diyor. biz böyle davrananlara mükafat veririz buyuruyor. yani aslolan tüm peygamberlere eşit davranmak hiçbirini diğerinden ayırt etmemek amaç. nisa 152 ayet böyle buyuruyor.

-- Sözlerinizde tutarsızlık var.


tutarsızlık yok kelime oyunları yapmayın lütfen. orda geçen biz (Allah(c.c.) ve meleklerinden bahsediyorum) yani Allah(c.c.) ın ayetinde biz kimini kiminden üstün tuttuk diyor ya işte o biz anlamında. yani biz kimini kiminden üstün tuttuk ama siz üstün tutmayın anlamında yazılmış ayet.

Eren Erdem
31. October 2008, 05:56 PM
Selam

Resulullah OKU'muş,
Ümmeti OKUyamamış...

OKUduğunu GÖRememiş.
GÖRdüğünü ANLAyamamış.
ANLAdığını YAŞAyamamış...

OKU-GÖR-ANLA-YAŞA

Resul ümmi mi ? değil mi ?
Gerçekten çok önemli bir mesele :)

Resul ümmi değil ama,
Resule tabi oldum diyenlerin büyük çoğunluğu ümmi :)

OKUduğunu ANLAyamıyor maalesef.

OKU : Anlamları yerine oturt, Mananın farkına var, içsel olgunlaşma yolunda ilerle, Dışarıdaki belirtileri takip et, Gönlünü bana aç!

Allah hepimize basiret versin.

Ali Rıza Borazan
19. August 2009, 12:08 PM
Allah razı olsun kardeş ağzına diline sağlık. Ümmi kelimesi okuma yazma bilmez anlamında değil. ümmi kelimesi hjiç bir kitaba tabi olmayan anlamında kullanmıştır. ümmi mekke müşriklerinin özel adı olarak da kullanılmıştır.Allahtan peygamber kitap ahiret alemine iman etmeyen toplum içerisinde hazreti ibrahim peygamber gibi saflığını koruyup da. peygamberlik nasip olması.onu dünyaya tanıtmıştır.

Apollonius
13. January 2010, 08:39 AM
Aslında beni de bu konuda araştırmaya iten 48. ayet idi.

"Okuryazar değildin" diye yanlış olarak çevrilen Ankebut 48. i Muhammed Esed şöyle çevirmiş.

Çünkü, [ey Muhammed,] sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, [sana vahyetmiş olduğumuz] hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları [onun hakkında] kuşkuya sevk edebilirlerdi.

Beni bu konuda peygamberimizin okur yazar olduğu yönünde düşündüren hususları madde madde sıralamam gerekirse:

1) İlk vahyedilen Alak suresindeki "Yaratan rabbinin adıyla oku" ayetiyle ilgili rivayetin de şüpheli oluşu. Bu konuda şüpheye neden olan en bariz husus, Cebrail tarafından üç kere "oku" vahyinin gelmesi ve bunların Kuran ayeti olarak sayılmaması??? Elif Lam Ra gibi vahyedilen harfler bile Kuran'da var iken, bu ayetten önce gelen üç tane oku ayetinin(!) neden Kuranda olmadığını düşündüm taşındım çözemedim. Allahtan, rivayetlere göre çeviri yapanlar bu ayeti yorumlarken parantez içinde (oku oku oku) yazma küstahlığında bulunmamışlar!

2) el-ümmi kelimesinin "mekkede doğup büyümüş" ve "tevrat ve incille alakası olmayan" gibi anlamları olmasına rağmen (örnek ümmül-kura) meal/tefsircilerin rivayetlerin etkisinde kalarak bunu "okur yazar olmayan" olarak çevirmesi. Bu şekilde çeviriyi tembellik olarak görüyorum. Zira bu iş daha detaylı araştırılabilir. Fakat insanlar işin kolayına kaçmışlar, kaçarken büyük ihtimalle şunları düşünmüşler.
a) Bakalım yüzlerce uydurma hadisin de bulunduğu hadis havuzunda ümmilikle ilgili bir hadis var mı? aaa evet varmış. demek ki ümmilik okur yazar olmayan demekmiş. O halde öyle tefsir edeyim.
DOĞRULUĞU ASLA KANITLANAMAYACAK OLAN Hadislere göre tefsir yapmak ne kadar doğrudur bu tartışılır. Bence doğru değildir.
b) Tefsiri yapan kişi: "peygamberimiz okuma yazma bilmiyorsa ve buna rağmen Kuran indirilmişse bu büyük bir mucizedir, Heey, yaşasın, dinimle ilgili yeni bir mucize buldum" psikolojisine girmiş olabilirler.
Halbuki gerçek mucize zaten ankebut suresinde (48) iyice belli edildiği gibi peygamberimizin tevrat ve incil okumamış olmasına rağmen aynı anlatımda aynı makamdan başka bir kitap vahyine elçi oluyor olmasıdır. Yani o kitaplarda yeralan peygamber kıssalarını, emirleri vs. bilmiyor ve ÇOKTANRILI bir muhitte yaşıyor iken tevhidden ve onların kitaplarındaki kıssa ve emirlerden bahsetmesi yeterince büyük bir mucizedir. Ayrıca başka şekilde düşünüldüğünde Tevrat ve İncilde peygamberimizin çıkacağı YER olan MEKKE de açıkça belli edilmiş olabilir. Ama tefsirciler bu mucizeyi yeterli büyüklükte bir mucize olarak görmemiş olacaklar ki ümmiliği rivayete dayanarak okuryazar olmama şeklinde yorumlama kolaylığına kaçmış olabilirler.

3) Peygamberimizin ticaretle uğraşmış olması. O dönemde Arapçada RAKAMLAR mevcut değildi. ve hesap aracı olarak harfler kullanılmaktaydı. Rakamlar peygamberimizin ölümünden daha sonra Arapçaya dahil olmuştur.

4) Peygamberimizin bir köyde, ufak bir yerde değil bir şehirde yaşıyor oluşu (okur yazar istatistiklerine göre farkediyor)

5) Peygamberimizin Mekkenin hakim ailelerinden birine, Kureyş kabilesine mensup oluşu (okuryazar istatistiklerine göre farkediyor)

6) Peygamberimizin erkek olması (okuryazar istatistiklerine göre farkediyor)

7) Arapçanın okuma yazmasının öğrenilmesinin Arapça bilen bir Araba göre çok kolay bir şey oluşu. Şu an Suudi arabistanda 4 işlem için harf değil, rakamların kullanılmasına ve bizdeki gibi zorunlu eğitim uygulaması olmamasına rağmen okur yazar oranı %80'dir.

8) Peygamberimizin ümmiliğinin Kuranda ehli kitaba karşı olarak söylenen bir kavram olduğu ve mekkeli müşriklere karşı peygamberimizden bu şekilde bahsedilmediği dikkatimi çekti. Şimdi ümmiliği tefsirciler gibi yapıp okur yazar olmama şeklinde düşünsem zaten peygamberimiz sağır da değildir herhalde. Hristiyanlar/Yahudiler buna itiraz edip "yahu okumadıysan duymuşsundur bizim papaz/haham efendiden" diye bir itiraz öne sürebilirlerdi. Böyle bir şey diyemediklerine göre bu "EL ümmi"lik "ehli kitapla alakası olmayan" veya Mekkeli/anaşehirli anlamına gelen ümmiliktir diye düşündüm. Aşağıda listeleyeceğim ümmilikle ilgili ayetlere bakarsanız daha iyi anlarsınız. Kuran'ın kendisi ümmiyi açıklıyor, neden Kuranda bu kadar açık yeralan bir konuda rivayetlere bakma gereği duyuyoruz onu anlamış değilim.

KURANDA GEÇEN ÜMMİLİK İLE İLGİLİ AYETLER

Bakara:
78.Bunların (Yahudilerin) bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar.

Ali imran:
20.Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.

75."Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

Araf:
157.Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Kasas:
59.Senin rabbin 'ana yerleşim merkezlerine' (ümmiha) onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz ehli (halkı) zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.

Cuma:
2.O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

3.O resulü, ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi. O'dur Azîz, O'dur Hakîm.


Sizce burada (Cuma suresinde) okur yazar olmayanların kendilerine kendi içlerinden gönderilen peygamber mi denmek istenmiştir yoksa ana şehirlilere kendi içlerinden peygamber mi denmek istenmiştir yoksa ilahi bir kitabı olmayanlara mı denmek istenmiştir? Okuryazar olanlara anlamında kullanılmadığı kesin değil mi anlatımdan?


Bu madde madde yazdığım hususlar sebebi ile peygamberimizin okur yazarlığı konusunda tüm tefsircilerin aksine ve Hakkı Yılmazın görüşüne yakın olarak düşünüyorum. Tabi ki en doğrusunu Allah bilir.

Ali Rıza Borazan
13. January 2010, 09:41 AM
1.Yaratan Rabbin adıyla oku. KAİNATI YARATAN Allahtır. ibadet kuluk sevgi saygı yaşam hep onun emir ve yasaklarına uygun olma anlamında oku demektir. yani yaratılan adına değil yaratan adına yaşa demektir. Yoksa Bu okuma yazma bilmez anlamında değil kitap ehli olmayan anlamındadır. selam ve sevgiler sunarım

Barış
18. January 2010, 01:22 PM
yani yaratılan adına değil yaratan adına yaşa

Allah razı olsun hatırlatmanız için.

''Kul olmak'' daha doğrusu ''kul olma bilincine sahip olmak'' da bunu gerektirir diye düşünüyorum.

Besmelesiz başlanan işler güdük kalmaya mahkumdur diye bir söz var.

Sanıyorum bu sözün bir yorumlanması olarak her işe besmele sözünü lafzen söyleyerek başlama adeti gelmiş. Sorunumuz şu ki: Herşeyimiz kabukta ve lafta kalmış, yaşamayı denememişiz.

''Rahman ve Rahim olan Allah adına'' cümlesinin arapçasını (veya türkçesini-farketmez) fısır fısır söyleyerek o işi güzelleştirmiş mi oluruz?

Yoksa bu cümlede ne denmek isteniyor, bunun üzerinde düşünüp, ''kulluk bilinci'' ile Allah rızası için hareket etmenin, işe başlamanın ve bitirmenin güzelliğiyle bu sözü yaşarsak mı Kurani bir davranışta bulunmuş oluruz?

Ana konumuzun dışında olmakla birlikte, Ali Rıza Bey'in güzel cümlesinden aklıma düşenleri paylaşmak istedim.

Esenlikler.

hiiic
5. September 2011, 02:06 AM
Azhab

45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).

Okuma yazma bilmeyen birisi nasıl ışık olabilir? Nasıl örnek olabilir...
Bu okuma yazma bilmeme hikayesini de bir yahudi sokmuş olsa gerek, müslümanların ilmi gelişimini baltalamak için...

hiiic
5. September 2011, 02:11 AM
aynı şekilde konıuyla alakalı değil ama yazasım geldi..

Ayetin devamına bakın...



47. Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.
48. Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.
49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.

Kuran ancak bu kadar kötü dizilebilirdi.
Şimdi simalarını tanıdığım birileri çıkıp "Kurana laf etme" diyecek ama desin. Kurana demiyorum, dizilişine diyorum, daldal dala atlıyor. Bir sonraki ayeti okurken bir öncekiyle anlam bütünlüğü olmadığından öncekini unutuluyor.
sadece bu ayette değil pek çok yerde karşılaşılan bir durum. Hakkı Yılmazın en eserinde necm necm ama onda da ayet bölmeleri yok, tek parça paragrah gibi.. keşke necmler ayetlere bölünseydi...

müslümanlardan
7. September 2011, 02:42 PM
sizlere ilk inen ayetin OKU SENİ YARATAN RABBİNİN ADIYLA olan alak 1 olduğunu kim söyledi veya bunda ki mesnediniz nedir....