PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mutluluğun Sırrı


dost1
19. February 2009, 02:34 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Sizlerle paylaşmak istedim.

*'Mutluluğun sırrı'...*

Toplanın, mutluluğun sırrını veriyorum!
Bir kere şu ortaya çıktı: Para , mutluluk getirmiyor kardeşim! Modern dünya, sadece 'daha zenginlerin', 'daha az zenginlerden' biraz daha mesut olduğunu, bu saadetin de 'üstünlük' hissinden kaynaklandığını ve uzun sürmediğini keşfetti! Psikologlar 'mutluluk' konusuna takmış durumdalar.

Temel ihtiyaçları karşılandığı sürece, daha fazla para ekstra bir mutluluk getirmiyor.

Peki, kim, niye mutlu oluyor? Time dergisinin son sayısı, birçok bilimadamının bu konuda yaptığı araştırmalardan çıkan ilginç sonuçları konualıyor.

Mutluluk, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç bağlantılı değil!

Para ? Hiç alakası yok!

Eğitim? Hiç etkisi yok!

Zekâ? Aynı şekilde!

Gençlik? Bilakis! Yaşlıların hayattan gençlere göre daha çok zevk aldıkları ve depresyona daha az meyilli oldukları kanıtlanmış!

Evlilik? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara göre biraz daha mutlu olsa da, bunun sebebi zaten mutlu olmaya meyilli insanların evlilikleri daha kolay yürütmesiyle ilgili olabilir!

Güneşli havalar? Hayır! Amerika'nın bol yağmurlu bölgelerinde yaşayanların Kaliforniyalılara göre daha depresif olmadığı kanıtlanmış!

O zaman insanları mutlu eden ne?

Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu artıran önemli bir
etkenmiş. İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs geriyor ve daha iyimser oluyorlarmış .

Arkadaşlar, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış!
Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü
bulmuşlar.

Bu arada, mutlu olmak için bir grup psikoloğun kullandığı 'gün inşa etme' metodundan bahsetmek lazım. Denekler bir gün önce dakika
dakika ne yaptıklarını hatırlayıp, bu aktivitenin onların açısından mutluluk düzeyini birden yediye kadar işaretliyorlar. Bu test 900 kişide uygulanıyor..

Sonuçlar ilginç...

En çok mutluluk veren aktiviteler, arkadaşlarla sosyalleşme, evde yatıp gevşeme, dua etme ve yemek yeme...
Bunları spor yapma ve televizyon seyretme takip ediyor.

Tuhaf ama 'çocuklarla ilgilenmek' listenin en altlarında, ev işinin bir sıra üstünde yer alıyor!

Çoğu insanınhayatında mutluluğunun kaynağı olarak gördüğü çocukların, günlük
hayatın mutsuzluk sebeplerinden biri olması ilginç!

Demek ki, mutlu ettiğini sandığınız her şey mutlu etmiyor! Ancak, günlük hayatta insanı sinirlendiren, geren, mutsuz eden ufak te fek olaylar, hayatın genelinde mutluluk kaynağı olabilirmiş! Sürekli şikayet ettiğiniz stresli işiniz, hayatınızın en önemli rengi olabilir örneğin.

Psikologların bu konuyla ilgili edindiği farklı bir bulgu da:
'Sonlarıngücü'! Sözgelimi, sizi çok mutlu eden bir ilişki, son bir haftasında berbat kavgalar ve gözyaşı dolu bir ayrılıkla sonlanıyorsa, bütün hayatınız boyunca o ilişkiyi kötü hatırlıyorsunuz!

Bu konu, kolonoskopi yaptıran bir grup insan üzerinde test edilmiş.
Biliyorsunuz kolonoskopi, bağırsaklarla ilgili rahatsız edici, biraz acılı
bir muayene metodu.

Bir grup hastaya standart kolonoskopi yapılmış. Diğer grupta ise kolonoskopi aleti, muayeneden sonra 60 saniye hareketsiz bırakılmış.

Hastalara acı veren bölüm aletin hareketleri olduğu için, uygulama 60 saniye daha uzun sürdüğü halde, muayenenin sonu 60 saniyelik acısız bir zaman dilimiyle bittiği için, ikinci gruptaki hastalar, uygulamayı, ilk gruba göre daha az rahatsız edici bulmuşlar!

Peki, herkes mutlu olabilir mi? 1996'da yapılan bir araştırmaya g öre, bir insanın hayatından memnun olması, yüzde 50 oranında genetik yapısına bağlı!

Genler neşeli, rahat bir kişilik yapısını, stresle başa çıkma kapasitesini,
depresyon ve endişeye mehili yönlendiriyor! Eğer bir insan genetik olarak mutluluğa meyilliyse, başına berbat şeyler de gelse, hatta kaza sonucu bir uzvunu bile kaybetse, zaman içinde, eski mutlulukseviyesine ya da ona yakın bir noktaya dönebiliyor!

Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü var:
Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak!
Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek,hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor;
Kaliforniya Üniversitesi'nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor!

İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek, babaanneye mektup yazmak, mutluluk
derecesini ani ve dramatik biçimde artırıyor!

Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik. Yaptığınız işi sevip, o işe bütün
konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de, mutluluğun
formüllerinden biri. Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle.
O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye katlanan
denekler (!),
yazışmalar, toplantılar, istatistikler... Psikologlar yine bize anaokulunda
öğretilenlerle kutsal kitaplarda yazılanları bulmuşlar:

Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!
Gülse Birsel

Yiğitcan
19. February 2009, 07:06 PM
Aleyküm selam değerli hocam bu güzel anlamlı yazınızdan dolayı Allah razı olsun size yürekten katılıyorum bir çocuğa bile iyilik yaparken çok huzurlu ve mutlu oluyorum bir de dünya ve ahirette karşılığını görüceyimizi söylüyor yüce rabbim hocam bir yazı benden selam ve duaile.

Yiğitcan
19. February 2009, 07:14 PM
Hayatın ve getirdiklerinin kıymetini anlamak için tavsiye:On dakika ölme fikrini bir yazarın sılayt yapmıştı oradan fikir almıştım beni çok etkilemişti.Ben de kendi ölümümü düşünerek bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.Her insan mutlaka her an öleceğini düşünmesi gerekir gerçek dünyamızı unutmamak için.

Kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenazenizi düşünün. Ama insan nedense ölümü kendine yakıştıramaz. Her canlı ölümü tadacak. Sevdiklerinizin ve sizi sevenlerin önemini anlayacaksınız. O anda geriye dönme şansınızın olmayacağını hayat denen bu yolda ömrünüzün bittiğini onlara yanıt verme şansınızın olmayacağını düşünün. Keşke tekrar sarılabilseydim. Bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin. Dünyadaki küslüklerin ayrılıkların kavgaların ne kadar basit olduğunu insan ölünce çok daha iyi anlayacaktır.
Bu canın ve geri dönülmezliğin çaresizliğini yaşayın.Bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz. Orada o musalla taşında düşünün kendinizi neden sevdiklerimin gönlünü almadım küsenleri barıştırmadım...
Küsmeyi bize şeytan emir eder. Yaradanım!Niçin ben şeytanın emrine uyuyorum, sevdiklerimin gönlünü almıyorum? Ölümlü dünyada niçin birbirimize sımsıkı sarılmıyoruz? İyi günde kötü günde...
Seyredin! şu an çevrenizde olanların yüz ifadesini, akıllarından ve yüreklerinden geçenleri hayal edin,hayatımda hiç bu kadar canım yanmamıştı. Hele bir de bir sevdiğinizle küs gittiyseniz daha bir acı.
Görüyordum çocuklarımın ağlayışlarını; anne! diye. Eşim bir yandan, beni sevenler..beni sevmiyor diye düşündüğüm kişiler... İnsanlar ile kardeşlerim akrabalarım ağlıyorlardı. Çaresizce her an gelecek gibi zannediyoruz diyorlardı. Yüzlerce kişi ağlıyor ardımdan. O gün benim için dünya hayatı bitmişti .
Yeni bir dünyaya gidiyordum.Çok ani beklemediğim bir zamandı. Oysaki dünyada yapacak çok işlerim vardı. Daha çocuklarım okuyacak, evlenecek,askere gidecek diye düşünürken ...Bütün ailemin bana ihtiyacı vardı. Onlar bensiz ne yapacaktı. Sanki ben olmasam onlar artık büyüyemezdi.Ama öyle değil mi? Çünkü yüce yaratan var. Bizler vesileyiz ve hayat devam ediyordu.

Allahın isimlerini gözden geçirelim;
El-Hafız: Koruyan gözeten
El-Vahhab:bağışlayan bahşeden
El-Kavi:Çok kuvvetli
El-Müheymin:Gözeten koruyan,
Yani kardeşlerim gerisini düşünmeyelim elimizden geldikçe evlatlarımızı Allah sevgisiyle tanıştıralım. Ahrette, dünyada ne mal bıraktın diye sormayacaklar. İman Allah sevgisini kalplerine yerleştirip evlatlarının hayırlı olmasına vesile oldun mu? diye soracaklar. Secdelerde rabbimize anladığımız dilde yalvaralım ve çocuklarımıza aşılayalım ve şu anda beni kabre götürdüklerini görüyordum. Bir korku sardı içime. Rabbimin huzuruna gidip hesap verecektim. Hem de heyecan var idi. Beni yaratanı görecektim. Yarabbi dedim beni defteri sağından verilenlerden eyle. Dünyada neler yaptın diye sordu bekçi? Namaz kıldım, oruç tuttum, yoksula yardım ettim, düşenin elinden tuttum. Hastaya ve çaresizlere maddi ve manevi yardım ettim. Rabbimin verdiklerinden misafirlerimle paylaştım, iffetimi ve namusum korudum. En önemlisi anne baba duası aldım elimden geldiği kadar babamla annemin gönlünü aldım. Başkalarının derdiyle derdimmiş gibi ilgilendim. Başkalarının kusurlarını örtmeye çalıştım. Kimsenin kalbini kırmamaya çalıştım. Dua almayı çok seviyordum. Bir çocuk görsem bile ona gülümserdim. Bu kadar çabuk öleceğimi düşünememiştim. Bekçi dedi ki, inşallah defterini sağından verirler. Korkarak ve titreyerek rabbimin huzuruna gittim. Öyleleri vardı ki yüzleri kömür gibi. Rabbine utandığından bakamıyorlardı. Ağlıyor ve ağlayıp bağırıyorlardı.Onlara sordular size elçiler göndermedik mi? Niçin inkar ettiniz onlara kötü davrandınız. Şimdi ağlayıp feryat ediyorsunuz.Verdiğimiz mallardan ihtiyaç sahibine vermediniz. Ve böbürlendiniz.Ben kazandım, niçin vereyim? dediniz. Kendinizi üstün zannettiniz. Ve şeytanın emrine uydunuz. Kimin yoluna gittiyseniz onunla beraber gideceksiniz. Biz size dedik şeytan sizin apaçık düşmanınız diye. Biz sizi bir damla sudan yarattık. Size bol rızklar verdik. Eşler evlatlar her türlü ihtiyacınızı karşıladık. Bir secde bile etmekten kaçındınız. Ölmeyi bile kendinize yakıştırmadınız. Ne oluyordu size? dilesek her şeyinizi alırdık elinizden. Ama sizi uyardık verdiklerimizden imtihan ettik. Ama siz şeytanı seçtiniz. Şimdi kim arkadaşınızsa onunla olacaksınız. Yarabbi sen bizi dünyaya bir daha gönder yalvardılar. Ömrümün sonuna kadar sana kulluk yapacağım. Verdiğin mallardan ihtiyaç sahiplerine vereceğim. Namazımı dosdoğru kılacağım. Sana layık bir kul olacağım. Rabbim şöyle söyledi. Ben sizi yeniden göndersem dünyaya aynı şeyleri yaparsınız. Çünkü siz nankörsünüz. Onlar şöyle feryat ederler keşke toprak olsaydık bu azabı görmeseydik. Onlara su istediklerinde kan ve irin verilecek azabı tadacaklar. Gölge istediklerinde dumandan gölgeler verilecek. Acıktıklarında zakkum verilecek onları doyurmayacak ağızlarına aldıklarında o zakkumu, ciğerleri parçalanacak.
O sağından kitapları verilenlere gelince ne güzeldir onların yeri Onların dünyada çektiklerinin boşa gitmediklerini görecekler, ırmaklar kenarlarında gezerler onların tahtları ve köşkleri vardır. Onların canı ne çekerse yiyip içip gezecekler. Ne bir sıkıntı ne de bir dert vardır. Dünyada sabrettiklerinin mükafatını burada görecekler. Hangi kuş etlerini canları çekerse onları yiyecekler içecekler. Çünkü onlar Rabbinin dediklerini yaptılar. Şeytana uymadılar. Rabbim hepimizi şeytandan uzak etsin inşallah. Daha can bedende iken sağlığımız varken iyiliğimizi bolca yapalım darda kalana koşalım. Gıybet edenleri uyaralım gıybet şeytanın işidir. Gıybet bize sadece zarar verir. İyiliği kendimize yapıyormuş gibi yapalım. O insanı sevmeseniz dahi rabbim bunu sana hizmet olsun diye yapıyorum deyip Allah’tan bekleyin. Rabbim 10 kat fazlasını vereceğini söylüyor. İnşallah hayatımız boyunca rabbimin rızası için yaşarız. Allah emanet olun kardeşlerim.

hasyetullah
21. April 2009, 02:57 PM
sıkıntının başlangıç anı Allah ile kopan irtibattan gelir

sıkıntıya göğüs germe diye bir şey yoktur rabbim müslüman fitneleri eğitmek için yollar hakiki müslümanı sultan selim idamına hükmetse üzemez

kuran gönüllerin şifasıdır aklın şifasıdır olayları kurani bir bakışla değerlendirdiğimizde mutluluk bizi bırakmayan bir hayat unsuru olacaktır

saygılarımla