PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Salat


hasyetullah
11. January 2009, 08:19 PM
haniflik et/ destekle (şirke ve tağuta karşı çaba göster/ sosyal yardım
yap)

Ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün dil bilgisi kurallarına göre “صلى saly” kökünden de, “صلو salv” kökünden de türemiş olması kabildir. Hem “صلى saly” hem de “صلو salv” sözcükleri nakıs sözcüklerdir. Nakıs sözcüklerin sonundaki harf-i illet, sözcüklerin değişik kalıplardaki çekimlerinin bir çoğunda ya ى ya harfine dönüşüme uğrayarak “ ى ya” ile gösterilir, ya da cezm hallerinde düşer. Bu durumda anlamları birbirinden farklı olan bu köklerden türemiş olan sözcüklerin gerçekte hangi kökten türediğini anlamak zorlaşır ve sözcüklerin ne manalara geldiği hakkında bazı karışıklıklar ortaya çıkar. Bu sebeple sözcüklerin hangi kökten türediği konusunda dikkatli bir tahlil yapmak, Kur`an`ın mesajını doğru anlamak bakımından çok önemlidir.
Ayetteki “صلّ salli” sözcüğünün hangi kökten geldiği araştırılırken ilk bakılacak şey, köklerin anlamlarıdır. Bu köklerden “صلى saly” sözcüğü; “ateşe atmak, ateşe girmek” demektir. Bu anlama göre “صلّ salli” sözcüğünün “saly” kökünden türemiş olması, konumuz olan ayetin peygamberimize “ateşe gir, kendini ateşe at” emrini vermesi anlamına gelir ki, bu mantıksızdır, dolayısıyla yanlıştır. Şu hâlde ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesindir. Türkçe`deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kendisinden türediği ve “ateşe atmak, ateşe girmek” anlamına gelen “صلى saly” sözcüğü, bu anlamıyla Kur`an`da kullanılmıştır:

Hakka; 31: Sonra cahime (cehenneme) sallayın (صلّوه sallûhu) onu.

Ayrıca, bu kökten türemiş ve bu anlamda olan “صلّوه islâvha, يصلى yeslâ, وسيصلون veseyeslâvne, ساصليه seüslîhi, lâyeslâha” gibi sözcükler Kur`an`da bir çok yerde geçmektedir.

Bu ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesin olduğuna göre, sözcük “صلو salv” kökünden türemiş olmalıdır.
“صلو Salv” sözcüğü, isim olarak “uyluk”, fiil olarak da “uylukları hareket ettirmek” demektir. Bir kimsenin herhangi bir yüke destek vermek istediği zaman, uyluğunu (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) yatay hâle getirip yükün altına sokarak destek sağlaması da bu sözcük ile ifade edilir. Emir kipi olarak “صلو salv” kökünden türediği kabul edildiğinde “صلّ salli” sözcüğü, “uyluklarını hareket ettir, ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, çok çalış, çok gayret et, destek ol, sosyal yardım yap” anlamındadır. “صلّ Salli” sözcüğünün “tef`il” babından olması, bazen fiile, bazen özneye, bazen de tümlece “çokluk” anlamı kazandırmaktadır.

“صلو Salv” sözcüğünün mastarı aslında “صلوة salvet” olup, sözcük nakıs (sonu harf-i illetli) olduğundan genel dil bilgisi kuralları gereği “ صلوة salât” şekline dönüşmüştür. Ama “lâm elif” ile yazılmayıp “lâm” ve “vav” harfleriyle “صلوة salât” (و vav harfinin gösterimi ile) şekliyle yazılır. Zaten “صاوة salât” sözcüğünün çoğulu olan “صلوات salâvat” sözcüğünde de “صلو salv” kökünün “و vav” harfi açıkça ortaya çıkmakta ve okunmaktadır. Bu durumun başka kelimelerde de bir çok örneği vardır.
Meselâ “ غزى gazâ” sözcüğünün mastarının “ غزوة gazve”, “غزوة gazve”nin çoğulunun da “ غزوات gazevat” olmasına rağmen fiil çekimlerinde “ وvav” harfi ya “ ىya”ya dönüşür, ya da düşer yok olur.
Bütün bunlar bize göstermektedir ki, bu ayette geçen “صلّ salli” sözcüğü kesinlikle “صلو salv” kökünden türemiştir. Dil bilgisi kurallarına göre; aslı “صلوة salvet” olan “salât” mastarının, geçmiş zaman belirten bir fiil olan “salla” sözcüğünün, emir kipi olan “صلّ salli” ve çoğulu “ صلّوsallu” sözcüklerinin, hepsinin birden “ صلو salv” kökünden türediği açıkça belli olsa da, konunun önemi ve bugüne kadarki yanlış anlamlandırmalar dolayısıyla her insanın zihninde bir “acaba” sorusu kalabilmektedir. Ama Kur`an, bu soruya da cevap vermiş ve Kıyamet suresinin 31 ve 32. ayetlerinde “صلّى salla” sözcüğünü karşıt anlamı ile birlikte kullanmak suretiyle bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur:

Kıyamet; 31, 32: Felâ saddaqa velâ صلّى Sallâ velâkin kezzebe ve
تولّى tevellâ.
O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/ destekledi.
Ama yalanladı ve geri durdu.

Ayette geçen dört eylemin ikisi, diğer ikisinin karşıtı (zıt anlamlısı) olarak gösterilmiştir. Yani “كذّب yalanlama”nın karşıtı “صدّق tasdik etme” olarak belirtilirken, “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lâkayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” anlamlarına gelen “تولّى tevellâ” sözcüğünün karşıtı (zıt anlamlısı) olarak “ صلّى salla” sözcüğü kullanılmıştır. Bu durumda “صلّى salla” sözcüğü; “sürekli ileri atılmak, ilgisiz kalmamak, pasif olmamak, hep aktif olmak” anlamlarına gelmektedir. Asr suresinde geçen ve anlamı, “yanlışları, bozuklukları, çirkinlikleri ortadan kaldırmak için çalışmak” olan “ عملوا الصّالحات salihat işlemek” fiili de, “salla” fiilinin farklı bir ifadesidir.

Namaz anlamına gelen lâm-ı tarifli “الصّلوة salat”, yani “es-salât”ın yapılması, icrası, namaz kıl/ kılınız emirleri, namaz kılmakla ilgili cümleleri, Kur`an`da “ صلّ salli” şeklinde değil de, “اقم الصّلوة ekım-ıs salâte, اقيموا الصّلوة ekımu-s salâte” gibi “اقامة ikame” fiili ile birlikte kullanılmış hâlde toplam 67 yerde geçmektedir.
Sözcüklerin asıl anlamlarından yan anlamlarına kayması doğaldır. Ama bu kaymada, “نحر nahr” ve “ابتر ebter” sözcüklerinin tahlilinde de göreceğimiz gibi ana eksen kaybolmaz. “ صلوة Salât” sözcüğündeki anlam kaymasının sebebini biz, “İsrailiyat” olarak görmekteyiz. Çünkü İbranice`de de “salât” sözcüğü vardır. İbranice`deki “salât” sözcüğü “selâmlama, selâm durma” anlamına gelen “Saluta” fiilinden gelmektedir. Bu sözcük, İbranilerden Araplara, onlardan da Endülüs yoluyla batı dillerine (örneğin Fransızca, İtalyanca ve İngilizce) geçerek “salutation” şeklini almıştır. Ama görünen o ki, sözcüğün İbranice anlamı, Arapça anlamını bastırmış ve Müslümanlar ile Kur`an arasına yüce dağlar gibi girip oturmuştur. Yüce dağlar gibi girip oturmuştur çünkü, “saluta” sözcüğünün türevlerinden olan “صلوات salavât” sözcüğü, Hacc suresinin 40. ayetinde İbranice anlamıyla yani “manastırlar” anlamıyla yer almasına rağmen bu husus, Müslümanlarca dikkate alınmamış ve hâlâ da alınmamaktadır.
“الصّلوة Salât” sözcüğünün anlamı konusunu, ünlü bilgin Ragıb el İsfehânî de Müfredat adlı eserinin “salat” maddesinde; “lügat ehlinin çoğu `الصّلوة salat`, dua, tebrik ve temcidtir demiştir” diyerek âdeta geçiştirivermiştir.

Bu konunun saptırılması ya da cehalet yüzünden yanlış anlamlandırılmasının sonucu bir de; “salâvat getirme/ salâvat-ı şerife okuma” ortaya çıkmıştır. Bugün için piyasadaki bütün ilm-i hal kitaplarına göre; “Allahümme salli… ya da bunun değişik versiyonlarını söylemek” demek olan “salâvat”, Kur`an`da bambaşka bir anlamda kullanılmıştır. Ne gariptir ki, Kur`an`ı değil de rivayetleri ön plâna çıkaran bu kitaplar da kendi uydurdukları “salâvat” kavramını Kur`an`a, Ahzab suresinin 56. ayetine dayandırdıklarını iddia etmektedirler. Ama onların Türkçe diye sundukları da Arapça olduğundan kimse sözcüklerin gerçek anlamlarını öğrenememekte ve gerçekler, yalan ya da cehalet örtüsü altında kalmaktadır. Yukarıda yaptığımız tahliller ışığı altında konunun anahtarı olan ayet şudur:

Ahzab; 56: Şüphesiz Allah ve melekleri peygamberi destekliyorlar/
ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar.
Ey müminler! Siz de ona destek olun/ ona yardım edin/
onun için gerekeni yapın ve
onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın!

Yalancılar ya da cahiller ise, bu ayete dayanarak şunu söylemektedirler:

“Allahümme salli alâ Muhammed ve sellim…” yani, “Ey Allahım! Muhammed`e sen yardım et, gerekli desteği sen yap ve onun güvenliğini sen sağla…”
Bu durum, gerçekten de çok büyük bir tezat (çelişki) ve iğrenç bir küstahlıktır! Tıpkı Maide suresinde anlatılan, Musa peygamber ile Beniisrail arasındaki ilişkiyi andırmaktadır:

Maide; 24: Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz oraya asla
girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın.
Biz şuracıkta oturacağız.”

Bu ayetin indiği zamanda “Sahabe-i kiram”ın bir köşeye çekilip “Allahümme salli ve sellim..” demediği, ama varıyla yoğuyla, canıyla harekete geçip Allah yolunda peygamberimize destek olup, güvenliğini sağladığı tartışmasız olarak bellidir. Böyle olmasına rağmen Allah`ın dinine bu tip uydurmaları sokmaya çalışanlar ya kasıtlı ihanet içindedirler ya da özendirme amaçlı cehaleti temsil etmektedirler!

HAKKI YILMAZ

medeni0001
4. November 2010, 11:56 PM
Salat kelimesi,namazın farz kılındığı iddia edilen mirac olayına kadarki zamana kadar Kur'anda 24 yerde geçmektedir.Burada şu ihtimaller olabilir.1-Farz kılındığı tarihlerden önceki salat farz olmayan müstehab olan namazdı.2-Bu 24 yerde geçen salatlar şimdiki insanların namaz olarak ifade ettikleri namaz değil de lugatlerde değişik anlamlara gelen salat kelimesiydi.ki Salat kelimesinin lugat anlamını da sözlüklerden araştırdım örneğin,http://www.wikiled.com adlı sitede şu anlamlar verilmektedir.:dua,rica,fayda,askerlik,ayin,bağlıl ık,bakımını yapmak,bildiri,destek birliği,dilekçe,dini tören,dinsel tören,duacı,dualar etme,düşkünlük,faaliyet,fedakârlık,görev,hizmet,hi zmet vermek,hizmetçilik,ibadet,ibadet eden kimse,işleme,kulluk,memuriyet,müşteriye bakmak,namaz,sadakât,servis,servis atışı,servis takımı,tamir etmek,tamirhane,tebliğ,uşaklık,yalvarma,yardım etmek,çiftleştirmek,özveri,üvez ağacı gibi anlamlara geliyorki bu anlamlardan hangisi oraya koyduğumuz taktirde anlam bütünlüğü veya nüzul sebebine uyumluluk arz ediyorsa bence en doğru anlamı o olacaktır.Nüzul sebebine dair rivayetlerde de çelişkiler olabileceğini ve tam güvenilir olmayacağının da bilincinde olmalıyız.Mesela size örnekte verebilirim.Örneğin ilk nazil olan surenin sebebi nüzulunda şöyle bir rivayet vardır.Güya Ebu Cehil Peygamberimizi Kabe'de namaz kıldığı için tehdit etmişte onu bu işinden vazgeçirmek için bu sure nazil olmuş.Bu rivayet Arabistan'ın hayatıyla uyuşmuyor.Çünkü Ebu Cehil diye adlandırılan Ebül Hakem Amr bin Hişam adlı kişi Mekkenin ileri gelenlerinden biri olduğuna göre oda bilirdiki Mekke ve Kabe bir ibadet etme yeriydi.Ve aynı zamanda bu özelliğinden dolayı Mekkeliler zenginleşmişler ve ticaretleri de artmıştı.Amr b.Hişam menfaatlerine ters düşecek böyle bir şeyi niçin yapmış olabilir.Bence birkaç ihtimal var,1-Hz.Muhammed onların putlarına karşı saygısızlık yaptığı için böyle bir tepkide bulunmuştur.2-Bu ayetlerdeki kelimeler tamamen çarpıtılmıştır,kelimelere doğru anlamları verilmemiştir.Amr bin Hişam'la olayın hiçbir ilgisi yoktur.Onun için Nüzul sebepleri diye rivayet edilen iddiaların da ayrıca Kur'anın ve tarihin kriterlerinden geçirilmesinin daha mantıklı bir yöntem olacağı kanaatindeyim.Selamlar,Sevgiler.

medeni0001
26. November 2010, 06:31 AM
hasyetullah kardeş,yukarıdaki yorumlarında ''Asr suresinde geçen ve anlamı, “yanlışları, bozuklukları, çirkinlikleri ortadan kaldırmak için çalışmak” olan “ عملوا الصّالحات salihat işlemek” fiili de, “salla” fiilinin farklı bir ifadesidir.''cümlesini kullanmışsın.Yorumundaki diğer ifadelerine katılıyorum.fakat bu ifadene katılmıyorum.çünkü bu terimde geçen kelimeler farklı köklerden gelen kelimelerdir.birisi ''aml'' den diğeride ''slh''dan gelmektedir.''slv''ile ''slh''kelimesini karıştırmış olmayasın.

SağBeyin
3. July 2011, 07:02 PM
Medeni0001.Salih ile salat karıştırmışsın, onlar faklı köktendir diyorsun, buna karşı daha önceden ''sillem sallattır..'' adlı başlıkta salat için selam ve dua anlamları var diyorsun! Selam ile salat aynı kökten mi? Dua ise bu kelimede bir kavram olarak yerini almıştır bu biliniyor. Sen soruma cevap ver? Bir de sana destek verenler, şaşıyorum.Hidayetle.

dost1
4. July 2011, 12:07 AM
Selamun Aleykum! Değerli Sağbeyin Kardeşim!

Medeni0001.Salih ile salat karıştırmışsın, onlar faklı köktendir diyorsun, buna karşı daha önceden ''sillem sallattır..'' adlı başlıkta salat için selam ve dua anlamları var diyorsun! Selam ile salat aynı kökten mi? Dua ise bu kelimede bir kavram olarak yerini almıştır bu biliniyor. Sen soruma cevap ver? Bir de sana destek verenler, şaşıyorum.Hidayetle.

Sorunuzun karşılığını sorduğunuz kişi cevaplar inşaallah.
"salih" ve "salat" kelimelerinin köklerinin karıştırıldığı doğru. "salih/kökü:s-l-h", salat/kökü:s-l-v" dir. Salat kelimesinin kökü ile selam kelimesini kökleri de farklıdır. "Selam" kelimesinin kökü: s-l-m" dir. "Dua" kelimesinin kökü de d-a-v" dir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

pramid
6. July 2011, 06:41 PM
kuranı bir bütün olarak değerlendirerek ayetler eşliğinde yazı yazalım. daha güvenilir olur

bartsimpson
2. August 2012, 01:23 AM
Forumda okuduğum yazılardan"Salat"'ın "Namaz"'dan daha öte bir anlamı olduğunu; sosyal yardımlaşma, toplum menfaatine işlerde bulunma, bunları menfaat gözetmeden hayır amacı ile yürütme ve bunu da devlet eli ile yapma anlamına geldiğini anladım.

Anladım da bizde bu anlama gelen bildiğim 3 kurum vardır. KIZILAY, ÇEK, AKUT, kaldı ki son zamanlarda siyasileştirilmeye şiddetle direnen bir AKUT kaldı.

Bence ehli kitap bu konuda bizden biraz daha ilerde;

WWF
UNICEF
UNESCO
GREENPEACE
INSARAG
REDCROSS
EEA

Ve bunun gibi yüzlercesi.

Bunları ve bu kurumlarda görev yapanları da "SALAT" ve "SALAT İKAME EDENLER" kategorisinde değerlendirebilirmiyiz (İstisnalar kaideyi bozmaz diyelim).

Zinedov
11. August 2012, 04:21 AM
Forumda okuduğum yazılardan"Salat"'ın "Namaz"'dan daha öte bir anlamı olduğunu; sosyal yardımlaşma, toplum menfaatine işlerde bulunma, bunları menfaat gözetmeden hayır amacı ile yürütme ve bunu da devlet eli ile yapma anlamına geldiğini anladım.

Anladım da bizde bu anlama gelen bildiğim 3 kurum vardır. KIZILAY, ÇEK, AKUT, kaldı ki son zamanlarda siyasileştirilmeye şiddetle direnen bir AKUT kaldı.

Bence ehli kitap bu konuda bizden biraz daha ilerde;

WWF
UNICEF
UNESCO
GREENPEACE
INSARAG
REDCROSS
EEA

Ve bunun gibi yüzlercesi.

Bunları ve bu kurumlarda görev yapanları da "SALAT" ve "SALAT İKAME EDENLER" kategorisinde değerlendirebilirmiyiz (İstisnalar kaideyi bozmaz diyelim).


Salat "kapsamında" değerlendirilebilir belki ama salat "yardım" değildir.

Mideniz ağrıyorsa size sinyal veriyordur. Ya tedavi olursunuz ya ağrı kesici alırsınız. Ağrı kesici sizin acınızı o an için dindirebilir fakat o sinyali dikkate almamanız rahatsızlığın ilerlemesini durdurmaz. Ağrı kesiciler iyidir fakat sorunu görmezden gelmenize neden olabilir. Bu yüzden uzun vadede ağrı kesici değil tedavi gerekir.

Salat ağrı kesici değil tedavidir.

Salat toplumdaki her türlü sorunun TAMAMEN ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK'tir. Yani yoksulları doyurmak için değil yoksulluğu TAMAMEN ortadan kaldırmaya yöneliktir. Cahilliği ortadan kaldırmaya yönelik, bilinçsizliği ortadan kaldırmaya yönelik, eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik vb. her türlü toplumsal sorunu ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerdir.

ates demir
11. August 2012, 12:42 PM
Toplumdaki her sorun nasıl çözülür. Sağduyulu yaklaşımla. Yani vicdanlı yaklaşımla.
Salat vahye bağlılıktır, bağlı kalmaktır vahye.
Salat ve dua karıştırılıyor. Allah Ahzab 43 ve 56 ya gore muminlere ve resullerine dua etmez. Allah resulleriyle muminleriyle birliktedir.
Resul kendine inananlari vahye cagirdi, sabah aksam. Resulun salatul fecri ve salatul işa sı budur.
Kuran gercekten, hidayete erdici muthis bir okumadir, alemlerin Rabbinden.

hiiic
11. August 2012, 02:24 PM
Çalışmak bile Salatı İkame etmektir. yatırılan pirimlerden birçok ihtiyaç sahibi yararlanıyor, vergiler; hastalara, yolda kalmışlara, öğerencilere v.s. ulaşıyor.
Bir de midesine ateş dolduranlar var ki ellerini hırsızlıktan kesemedik, kendilerine ziyan ettiler. şu kıpkısa hayat onları aldattı. şu geçici hayat.

Allah doğruluktan ayırmasın.

ates demir
11. August 2012, 03:35 PM
Hayir.
Calismak salati ikame degildir. Calistiginizda baskasinin hakkini yerseniz, calistiginizda siz az calismak icin patrona yalanirsaniz calismak salat olmaz.
Calismak ancak vicdana uyuyorken salattir.
İnsan icin ellerinin onden gonderdiginden baska bir karsilik mi var?
Allah adildir. Adaleti ve Rahmeti tarif bile edilemez.

Fers
20. March 2013, 11:58 PM
Salat vahye bağlılıktır, bağlı kalmaktır vahye.
Salat ve dua karıştırılıyor. Allah Ahzab 43 ve 56 ya gore muminlere ve resullerine dua etmez. Allah resulleriyle muminleriyle birliktedir.
Resul kendine inananlari vahye cagirdi, sabah aksam. Resulun salatul fecri ve salatul işa sı budur.
Kuran gercekten, hidayete erdici muthis bir okumadir, alemlerin Rabbinden.


Kuran gercekten, hidayete erdici muthis bir okumadir, alemlerin Rabbinden...ates demir