PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an'da Savm/Oruç


dost1
23. October 2008, 04:31 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

“ الصّومSavm” kelimesi, “ ترك الآكل والشّرب والكلام والنّكاح[yemeyi, içmeyi, konuşmayı ve cinsel ilişkiyi bırakmak]” demektir. (Lisanü’l-Arab; c:5, s:434)

Meryem26. ayetin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, Lisanü’l-Arab’ın yukarıdaki ifadesi doğru olup “savm” sözcüğü “konuşmamayı” da kapsamaktadır.

Bakara suresinin 183–187. ayetlerinde Müslümanlar için zorunlu bir görev olarak belirlenmiş “savm”, yememeyi, içmemeyi, cinsel ilişkide bulunmamayı ve konuşmamayı gerektirmektedir.

Fakat birçok lügat ve ilmihal kitaplarında “es-Savmu fi’ş-Şer’i [Şeriatte Oruç]” diye başlıklar atılmış ve “konuşmayı terk” maddesi ihmal edilmek suretiyle “savm”ın “yeme, içme ve cinsel ilişkiyi bırakma” olduğu yazılmıştır.

Yapılan bu ihmali sadece sözcüğünün esas anlamını bozan bir hata olarak değerlendirmek doğru değildir. Çünkü bize göre bu ihmal dine karşı yapılmış büyük bir iftiradır.

Eğer şeraitte “savm”ın kapsamından “terk-i kelam” çıkarılacaksa, bunun Kur’an’da yer alması, yani bizzat Allah tarafından çıkarılması gerekmektedir.

Nitekim Rabbimiz Bakara suresinin 185. ayetinde

“… sizden kim o aya [ramazana] tanık olursa o ayı oruçlu geçirsin …”

talimatıyla getirdiği yeme, içme ve cinsel ilişki şeklindeki yasaklara

187. ayette “orucun gecesi… size helâl kılındı …”

sözleri ile istisna getirmiş ve ramazan ayı gecelerini kapsam dışı bırakmıştır.

Dinde belirleme işte böyle olur. Kur’an’da “terk-i kelam”ın “savm”ın kapsamından çıkarıldığına dair herhangi bir veri olmadığına göre, bizim kanaatimiz, oruç tutarken konuşmanın da terk edilmesi gerektiği yönündedir.

Kişiyi takva sahibi yapacak olan orucun kimseyi takva sahibi yapmayıp aksine savurgan ve riyakâr biri yapmasının arkasındaki sebep, orucun İslam’daki gerçek anlamından farklı olarak uygulanmasından olsa gerektir.

Kaynak:İşte Kur'an(Hakkı Yılmaz)


Değerli Kardeşlerim !
Oruç ile ilgili ayetlere birlikte bakalım.

Ya eyyühelleziyne amenu kütibe aleykümusSıyamu kema kütibe alelleziyne min kabliküm lealleküm tettekun;
Ey iman edenler, sıyam sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazıldı. Umulur ki korunursunuz.

Sıyam herkesce bilinen bir olay. Önünde belirlilik takısı var. Bu ayet tebliğ edildiğinde "Sıyam nedir?" diye bir soru ile karşılaşılmamış.

Eyyamen ma'dudat* femen kâne minküm merıydan ev alâ seferin feıddetün min eyyamin ühar* ve alelleziyne yutıykunehu fidyetün taamu miskiyn* femen tetavvaa hayran fehuve hayrun lehu, ve en tesumu hayrun leküm in küntüm ta'lemun;

Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Ona zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.

Şehru Ramadanelleziy ünzile fiyhil Kur’ânu hüden linNasi ve beyyinatin minel hüda velFurkan* femen şehide minkümüş şehre felyesumhu, ve men kâne merıydan ev alâ seferin feıddetün min eyyamin uhar* yuriydullahu bikümül yüsra ve la yuriydu bi kümül usr* ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe alâ ma hedaküm ve lealleküm teşkürun

Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.

Ve iza seeleke ıbadiy anniy feinniy kariyb* uciybu da'vetedda’ı iza deani, felyesteciybu liy vel yu'minu biy leallehüm yerşudun;

Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.

Ühılle leküm leyletesSıyamirrefesü ila nisaiküm* hünne libasun leküm ve entüm libasun lehünne, alimAllahu enneküm küntüm tahtanune enfüseküm fetabe aleyküm ve afa anküm* fel’ ane başiruhünne vebteğu ma ketebAllahu leküm* ve külu veşrebu hatta yetebeyyene lekümül haytul’ ebyedu minel haytıl’esvedi minel fecr* sümme etimmusSıyame ilelleyl* ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fiyl mesacid* tilke hududullahi fela takrebuha* kezâlike yübeyyinullahu ayatihi linNasi leallehüm yettekun

Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.

Sıyam biliniyor ve bundan istisna edilenler de net olarak belirtilmiş.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

feridun_45
23. October 2008, 12:49 PM
selam..
dost 1 dediki:
Meryem26. ayetin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, Lisanü’l-Arab’ın yukarıdaki ifadesi doğru olup “savm” sözcüğü “konuşmamayı” da kapsamaktadır.

Bakara suresinin 183–187. ayetlerinde Müslümanlar için zorunlu bir görev olarak belirlenmiş “savm”, yememeyi, içmemeyi, cinsel ilişkide bulunmamayı ve konuşmamayı gerektirmektedir..........



öncelikle bakara 183 ve 187 ayaelerinde konuşmama konusu hiç geçmemektedir ve atıf dahi yoktur..

meryem suresi
8(Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım."
20(Meryem) "Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim" dedi.
zekeriya kıssasında savm geçmemekle beraber konuşmaması istenir..meryemde ise konuşmama orucu istenir..

bu iki olaydada ortak ve dikkat çeken nokta sözle insanların ikna edilmesi çoooooook zor olaylar karşısında rahmanın onları susturmasıdır...
ben çevremde artık insanlara konuşmanın fayda sağlamadığı noktada müslümanların bazen susup uzaklaştıklarına hatta içlerine kapanık bir vaziyette fıtratlları gereği kolay kolay kimseyle konuşmadıklarına şahit oldum....

bu ayetleri bu şekilde yorumluyorum ve benimde başıma böylesi zor bir imtihan gelir ve toplumla karşı karşıya kalırsam susmayı adarım şeklinde düşünüyorum...
ama bu ayetlerden yola çıkarak orucun içine konuşmamayıda eklemem

selametle



not:hakkı yılmaz abiyle yaptığım özel bir görüşmede bu seneki ramazan ayında konuşmamayıda oruca dahil ettiğini ve bunun daha çok ve daha berrak düşünmesine sebep olduğunu ,hatta uzun süredir üzerinde düşünüp sonucuna vakıf olamadığı bir çok meseleyi bu haldeyken çözdüğünü ...konuşmamanın düşünmeyi daha sağlıklı ve sonuca götürür şekle soktuğunu söylemişti..çok ilginç ve bir o kadarda güzel bir tespit bence....allah ondan razı olsun ,ilmini artırsın ,hidayet üzereyken canını alsın..
umarım bu konuşmayı kendisinden izin almadan sizlerle paylaştığıma hakkı abi kızmaz...:)

Toslunba
23. October 2008, 01:53 PM
Hocam ellerinize sağlık...Feridunun yazdıkları aklıma bazı soruların takılmasına neden oldu. Belkide özel sormam gereken bir soruyu izninizle buradan soracağımki araştırmacı arkadaşlara cevabınız yol göstersin. Lisanul Arap dışında faydalandığınız lügatlar hangileridir? Savm kelimesi için diğer lugatlarda aynı tanımımı yapıyor? Eğer bir lugatta yanlış bir tanım varsa ki gayet doğaldır, nihayetinde kul yapısı ama biz bu yanlışlığı nasıl anlayabiliriz?
Selametle.

dost1
23. October 2008, 04:17 PM
Selamun Aleykum! Değerli Feridun Kardeşim!

selam..
dost 1 dediki:
Meryem26. ayetin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, Lisanü’l-Arab’ın yukarıdaki ifadesi doğru olup “savm” sözcüğü “konuşmamayı” da kapsamaktadır.

Bakara suresinin 183–187. ayetlerinde Müslümanlar için zorunlu bir görev olarak belirlenmiş “savm”, yememeyi, içmemeyi, cinsel ilişkide bulunmamayı ve konuşmamayı gerektirmektedir..........



öncelikle bakara 183 ve 187 ayaelerinde konuşmama konusu hiç geçmemektedir ve atıf dahi yoktur..

meryem suresi
8(Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım."
20(Meryem) "Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim" dedi.
zekeriya kıssasında savm geçmemekle beraber konuşmaması istenir..meryemde ise konuşmama orucu istenir..

bu iki olaydada ortak ve dikkat çeken nokta sözle insanların ikna edilmesi çoooooook zor olaylar karşısında rahmanın onları susturmasıdır...
ben çevremde artık insanlara konuşmanın fayda sağlamadığı noktada müslümanların bazen susup uzaklaştıklarına hatta içlerine kapanık bir vaziyette fıtratlları gereği kolay kolay kimseyle konuşmadıklarına şahit oldum....

bu ayetleri bu şekilde yorumluyorum ve benimde başıma böylesi zor bir imtihan gelir ve toplumla karşı karşıya kalırsam susmayı adarım şeklinde düşünüyorum...
ama bu ayetlerden yola çıkarak orucun içine konuşmamayıda eklemem

selametle



Allah Razı olsun. Düşündüklerinizi bizlerle paylaşıyorsunuz.

öncelikle bakara 183 ve 187 ayaelerinde konuşmama konusu hiç geçmemektedir ve atıf dahi yoktur..

Ayetlerin orijinaline bakarsanız "savm" kelimesi görülür. Savm kelimesinin anlamlarından biridir konuşmamak.

Yine Meryem;26: Feküliy veşrabiy ve karriy ‘ayna* feimma tereyinne minel beşeri ehaden fekuliy inniy nezertü lirRahmani savmen felen ükellimel yevme insiyya;
“Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden birini görürsen: “Ben Rahman için bir oruç adadım; artık bugün insiy/ insan cinsine ait hiçbir kimse ile konuşmayacağım” de.

denilmektedir.

İnsanın içinde bulunduğu koşullar gereği, yaptığı görevle ilgili konuşmaları olabilir. Aksi durum görevinin yapılmaması demektir.

Allah razı olsun. Hayatın içinden verdiğiniz örnekteki gözlemleriniz de aslında bunun böyle olduğunu vurgulamaktadır diye düşünüyorum.

Bunların dışında boş konuşma yapılmamalı diye düşünüyorum.

Bakara 185 de:
Şehru Ramadanelleziy ünzile fiyhil Kur’ânu hüden linNasi ve beyyinatin minel hüda velFurkan* femen şehide minkümüş şehre felyesumhu, ve men kâne merıydan ev alâ seferin feıddetün min eyyamin uhar* yuriydullahu bikümül yüsra ve la yuriydu bi kümül usr* ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe alâ ma hedaküm ve lealleküm teşkürun

Rabbimiz birşeylere dikkat çekiyor.

Ramazan= Kur'an=Huda=beyyinat=Furkan=Felyesumhu=tukebbirull ah/Allah'ı büyüklemek=kulluk

Önemli olan bu bileşke üzerinde olmayı farkederek yaşama aktarmak ve şükredenlerden olabilmek.

Bunun için de, zorunluluklar dışında her türlü boş konuşmadan çekinmek, tüm çabamızla bu bileşkenin farkında olabilmek...

Farkında olabilmek, farkında olunanları yaşamımıza aktarabilmek...
Tüm bunlar, gereksiz boş konuşmaların terkedilmesiyle, tüm enerjinin Kur'an ve tefekkürüne yönelinmesiyle olabilir diye düşünüyorum.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Barış
9. May 2009, 02:02 AM
Selam,

“Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden birini görürsen: “Ben Rahman için bir oruç adadım; artık bugün insiy/ insan cinsine ait hiçbir kimse ile konuşmayacağım” de.



Hz.Meryem'in savmında konuşmama var ama yememe/içmeme yok.Ayetin başındaki ye,iç ifadesinden de bu husus anlaşılmakta, sonundaki niyet bildiren cümleden de.

O zaman, savm kelimesinin içinde barındırdığı anlamların hepsinin her zaman her oruçta, o orucun niteliğine dahil olmayabileceğini düşünebilir miyiz?
Savmın kapsadığını öğrenme açısından, ilgili ayetlerde geçen ifadeleri esas almak/öncelemek gerekmez mi?

Konuşmama öğesi, Ramazan orucunun asli kuralları içinde midir, yoksa uygulanması halinde orucun verimini artıran bir öğe midir? Ki zaten özellikle boş konuşmalardan kaçınmak, hayatımızın genelinde uygulamamız gereken bir haldir diye şahsen düşünmekteyim.

Aklıma gelen düşünceler/sorular bunlar. Sizlerle de paylaşmak/sesli düşünmek istedim.

Allah en doğrusunu bilendir.
Selam ile.

mavera
22. August 2009, 06:09 PM
Konuşmama öğesi, Ramazan orucunun asli kuralları içinde midir, yoksa uygulanması halinde orucun verimini artıran bir öğe midir? Ki zaten özellikle boş konuşmalardan kaçınmak, hayatımızın genelinde uygulamamız gereken bir haldir diye şahsen düşünmekteyim.


Asli öğesi olsa idi, bir ay süresince günlük işlerin hiçbiri yapılmazdı, ki bu çok mümkün değil gibi geliyor bana.

Her kişi için, kendi durumuna bağlı olarak, mümkün olduğunda en üst şekilde uygulanması gibi düşünülebilir mi mesela? O zaman asli öğe olabilir.

tevhid_yolcusu
4. July 2010, 09:35 AM
mezhepci put anlyışı kırılması gerekiyor..

hiiic
4. July 2010, 01:54 PM
Tevhid_Yolcusu Nickli Üyeden Alıntı
açlık degildir Allah zorluk dilemez yiyin için der allah çelişmez bir yerde başka bir yerde başka demez

burası imtahan arenası, burda açlık, fakirlik, can ve mal kaybı, yorgunluk ve korku gibi istemediğimiz pek çok şeyle imtahan edileceğiz. Tamam Allah merhametli şefkatli ama bir gerçeği göz ardı etmemeliyiz. Allahın merhametinin yanında gadabı da var. şidddeti var azabı var. Meslea belgeselde izledim, küçücük yavru çok şeker bir geyiği gitti koca aslan kaptı parçaladı. Bunu Allah yarattı. yani herşey güzel balbörek değil olmayacak da.
Ancak rahmeti gadabını geçmiştir. bu dünyada hepsi iç içe, ahirette ise rahmetiyle gadabı ayrılacak, muhataplarıda ayrılacak. Bu nedenle aklımızdan hep bunu geçirmeliyiz, Allahım bizi rahmetine uğruyanların yoluna uğrat, gadabına uğruyacaklarınkine değil. Şimdilik iç içe girmiş olan gadap ve rahmetin muhataplarıyla beraber ayrılacağı günden sığınmak gerekir.
Günahlardan sakınmakla beraber bu sınavdan kurtulacağımızı umuyorum ancak her zaman büyük bir riskle karşı karşıyayyız.
Bu kötülüklerden sakınmak için açlık ve susmak bize yazılmışsa bu haktır. Biz bilmeyiz...

Neyse yine elimden kaçtı çok yazdım ama asıl anlatmak istediğim, hayat ve ahiret sanıldığı gibi öyle çok şeker şeyler değil, içerisinde zor sınavlar ve verilmesi gereken zor hesaplar barındırıyor. Allah "aç kalmayın" demez değil, gerekirse ölün diye emrediyor... 1 ay aç kalmak ne dir ki, 1 ömür aç kalmamızı ve kendimize hakim olmamızı emrediyor. Burda asrın sınavına hazırlanıyoruz, öss oks kpss değil bu, sonsuzluğun sınavı.

Ali Rıza Borazan
4. July 2010, 02:05 PM
Putlara karşı çıka çıka yeni yanlış anlama ve saptırma putlarıyla karşılaşmaktayız.
Meryemde kullanılan oruç kelimesi ile diğer ayetlerde Kullanılan oruç kelimesi aynı değildir.Kardeşimiz iyi açıklamış Vahye karşı kulağı tıkalı olanlara konuşmaya gerek yok bir zaman süreci geçmesi anlamındaki oruç anlamındadır. diğer ayetlerde öylemidir. sizi oruçla ilgili ayetleri okuyarak oruç hakkında mantıklı düşünmeye davet ediyorum.
Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
Bakara 184
(Medenî 87) (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirsenizsizin için daha hayırlıdır.
Bakara 187
(Medenî 87) Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet ettiğinizi (güvenmediğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
Bakara 196
(Medenî 87) Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
Nisâ 92
(Medenî 92) Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışındabir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Mâide 89
(Medenî 112) Allah sizi, yeminlerinizdeki ‘rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden’ dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.
Mâide 95
(Medenî 112) Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir.
Meryem 26
(Mekkî 44) Artık, ye, iç ; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: 'Ben Rahman (olan Allah) a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.'
Ahzâb 35
(Medenî 90) Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
Mücâdele 4
(Medenî 105) Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azab vardır.
Tahrîm 5
(Medenî 107) Belki onun Rabbi, -eğer sizi boşayacak olursaona yerinize sizlerden daha hayırlı müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir

pramid
7. September 2010, 10:00 AM
Âl-i İmrân(*) Sûresinin 41 . Ayetinde
Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”

değerli arkadaşlar. bu ayette geçen emir nedeni ile bu peygamberin konuşmadığını anlamaktayız. hz. meryem de bir başka emir üzere konuşmamaktadır.

"allah en iyisini bilir"

pramid
7. September 2010, 10:23 AM
184. Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Ona zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.

" يُطِيقُونَهُ " kelimesi ve kapsadığı alanları iyi irdeleyelim.

buhari hadisi
"Oruca Takat Getirenler Üzerine (Eğer Oruç Tutmazlarsa) Bir Fidye Vardır" (Bakara: 183) İbn Umer ile Seleme ibnu'1-Ekva': Bu fidye âyetini, bundan bir âyet sonra gelen şu âyet nesh etti, demişlerdir "0 ramazân ayı ki insanları irşâd için hakk furkaanı, hidayet delili beyyineler hâlinde, Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu ay hazarda ise onda oruç tutsun, kim de hasta yâhud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk istemiyor. Hem buyuruyor ki, sayıyı ikmâl eyleyesiniz de size hidâyet buyurduğu vech üzere Allah yı tekbir ile ululayasınız ve gerek ki (el-Bakara: 185) İbn Ebî Leylâ tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muhammed'in sahâbîleri şöyle tahdîs ettiler: Ramazân orucu nazil oldu. Bu onlara ağır geldi. Oruç tutmaya takat getirenlerden kimisi oruç tutmayı bı*raktı da hergün bir fakîri doyurur oldu. Çünkü bu hususta kendileri*ne ruhsat verilmişti. Müteakiben oruç tutmaya gücü yetenlerin bu fidye verme ruhsatını "Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır, eğer bilirseniz" (el-Bakara: 184) âyeti nesh edip kaldırdı da (mukîm ve kuvvetlilerin) hepsi oruç tutmakla emro-lundular.(Buhari, Savm, 39)

حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنِ الثَّوْرِىِّ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الْمُغِيرَةِ الثَّقَفِىِّ عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِى الْجَعْدِ عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَلْقَمَةَ الأَنْمَارِىِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ) . قَالَ لِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَا تَرَى دِينَارًا » . قُلْتُ لاَ يُطِيقُونَهُ . قَالَ « فَنِصْفُ دِينَارٍ » . قُلْتُ لاَ يُطِيقُونَهُ . قَالَ « فَكَمْ » . قُلْتُ شَعِيرَةٌ . قَالَ « إِنَّكَ لَزَهِيدٌ » . قَالَ فَنَزَلَتْ ( أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ ) الآيَةَ . قَالَ فَبِى خَفَّفَ اللَّهُ عَنْ هَذِهِ الأُمَّةِ . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ إِنَّمَا نَعْرِفُهُ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . وَمَعْنَى قَوْلِهِ شَعِيرَةٌ يَعْنِى وَزْنَ شَعِيرَةٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَبُو الْجَعْدِ اسْمُهُ رَافِعٌ .