PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Allah'ın Devesine Dokunmayın!


PİLOT
11. October 2008, 05:39 PM
Allah'ın Devesine Dokunmayın!

Kur’an, Hz. Salih’in kavmine, serlevhası “Allah’ın devesine dokunmayın!” olan bir çağrı yaptığını anlatır.

“Allah’ın devesi” (nagâtallah) tabirini bir kenara yazın…

Kur’an’da Hz. Salih’i, 7 yerde geçen bu dişi deve (nâgat) örneği vesilesi ile tanırız. Başka bir yerde bahsedilmez.

Peki, bir peygamberin kavmine yönelik olarak “Allah’ın devesine dokunmayın!” demesi ne anlama gelmektedir?

***

Çocukluğumuzdan beri vaizlerden bol bol duyduğumuza göre burada “kayadan çıkan deve” mucizesi anlatılmaktadır. Hz. Salih inkarcıların mucize talebi üzerine, Allah’ın izni ile kayadan bir dişi deve çıkarmış ve peygamber olduğunu bu yolla ispatlamıştır. İnkarcıların bunu inkar etmesi sonucu Allah da Semud kavmini helak etmiştir…

Bu anlatının, Hz. Salih üzerine geliştirilen bir “menkıbe” olmaktan başka bir anlamı bulunmuyor. Ne Kur’an’dan, ne de Hz. Peygamber’den hiçbir dayanağı yoktur.

Bu haliyle bugünün insanına da bir mesaj vermiyor. Çünkü bize örnek olarak sunulan, doğrudan bize hitap eden, gözümüzün önünde olup biten bir olay değildir ki ibret alalım. Olmuş bimiş Allah’ın bir mucizesi işte…

Kaldı ki gözümüzün önünde her gün, her saat, her an nice ayetler var ama bakar-görmez olmuşuz!

Vaizin “mabet diline” alıştırılmışız. Uçan kaçan menkibeler yüzünden verilen evrensel mesajlar olayın geçtiği zamana ve mekana gömülmüş. Sonraki çağlar için verilen muazzam mesajlar mahvolmuş. Eh, bu hale getirilmiş bir “ölü metin” de ancak ölülerin arkasından okunur, üfürülür; yurdum insanı da onu yapıyor…

Kur’an’ı akıp geldiği gerçek tarih, yaşayan hayat ve canlı tabiat mecralarından koparmak dediğimiz şey tam da bu işte.

Bu durumda “ayet-i kerimeler”, abdestsiz dokunulamayan, salavat çekilmeden okunamayan ve artık bugünün dünyasında karşılığı olmayan birer “tören ve ayin metni” haline gelmiş oluyor.

Oysa biz “Yaşayan Kur’an’a” inanıyoruz.

“Bu kızlar hangi suçundan dolayı öldürüldü?” feryadının, hafızların ezberinden vaizlerin kürsülerine yankılanıp durduğu mabet duvarlarında değil; şehrin arka sokaklarında, karanlık gecelerin dumanlı, puslu mekanlarında, nataşa pazarlarında, organ mafyasında, okul önlerinde vs. yaşadığına inanıyoruz.

Kur’an’da, ele alınan kişi ve olayların mekanı, zamanı ve aktörleri değişmek suretiyle halen devam ettiğine, mesajlarının bugün de yaşadığına ve çağımız için anlamının olduğuna inanıyoruz. Aksi halde Kur’an’ın evrenselliğinden bahsedemeyiz.

***

“Allah’ın devesine dokunmayın!” çağrısı da öyle…

Peki, bunun bugün için nedir anlamı?

Kur’an’da bu örneğin verildiği yeri topluca okumadan önce kısa bir bilgi; Semudlular, MÖ. birinci binin başlarında Asurluların egemen olduğu bugünkü Irak/Suriye/Orta Arabistan bölgesi civarında Ad kavminden sonra yükselen siyasi ve askeri bir kuvvetti. Kur’an onların yaşadığı yere “taşlık bölge” (el-Hicr) der ve ülkeye hakim dokuz çete/grup (tis’a reht) -illuminati?- olduğundan bahseder (27/48). Öyle ki Semudlular kendi döneminin süper gücü haline gelmişlerdi. Sahipsiz bulduğu her şeyi talan etmeleriyle, saldırganlıklarıyla ve işgalcilikleriyle tanınırlardı…

Ne garip, buralar bugün de saldırı, talan ve işgal altında!

Şimdi, aşağıdaki pasajda yer alan ayetleri okurken, lütfen olayın zamanını, mekanını ve aktörlerini, bugünün zamanı, mekanı ve aktörleriyle zihninizde yer değiştirerek okuyun…

“Semûd halkına da kardeşleri Salih demişti ki: “Ey halkım! Allah için çalışın, O’na ibadet edin. Sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size apaçık sözlü uyarı geldi: Bir gösterge olarak Allah’ın şu dişi devesi… Bırakın Allah’ın arzında otlansın. Ona dokunmayın; can yakıcı bir afete maruz kalabilirsiniz. Hiç değilse Âd kavminin ardından nasıl hızla geliştiğinizi, yeryüzüne nasıl kök saldığınızı düşünün. Yazları sayfiyelerde kışları köşklerde yaşıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini düşünün de yeryüzünü talan etmeyin. Halkının büyüklük taslayan ileri gelenleri, ezilen mü’minlere dediler ki: “Siz Salih’in Allah’ın peygamberi olduğunu kabul ediyor musunuz? Onlar da “Elbette, getirdiği şeylere inananlardanız.” dediler. Büyüklük taslayanlar dediler ki: “Biz de siz neye inanıyorsanız onları reddediyoruz.” Derken Rablerinin emrini hiçe sayarak o dişi deveyi alçakça öldürdüler. Dahası “Ey Salih! Eğer gerçekten peygambersen şu diline doladığın afet gelsin bakalım” dediler. Çok geçmeden ansızın gelen şiddetli bir deprem ile sarsıldılar; kendi kâşanelerinde yüzükoyun serildiler. Salih o vakit onlardan yüz çevirmiş ve şöyle demişti: “Ey halkım! Gerçek şu ki ben size Rabbimin mesajlarını ilettim ve size nasihat ettim; fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.” (A’raf; 5/73-79)

***

Görüldüğü gibi verilen mesajda “Allah’ın devesi” (nagatallah) tabiri, hemen sonraki cümlede “Allah’ın arzı/yeryüzü” (arzillah) tabiri ile adeta tefsir ediliyor.

Ve (bugün için) denmek isteniyor ki: “Siz sahipsiz bulduğu her şeyi talan eden, siyasi ve askeri gücüne güvenerek, yeryüzünde hiç kimsenin size karşı koyamayacağını sanan, despotik, saldırgan ve işgalci bir güçsünüz. Sahipsiz ve savunmasız bulduğunuz ülkelerin yer altı ve yerüstü kaynaklarına; petrollerine, doğalgaz yataklarına büyük bir iştah ve ihtirasla saldırıyorsunuz. Bunun için ülkeler işgal ediyor, dünya savaşları çıkarıyorsunuz. İşgal ettiğiniz sahipsiz ülkelerin kimsesiz çocuklarını toplayıp götürüyor, fuhuş mafyasında kullanıyor, organlarını satıyor, insan ticareti yapıyor, kâşanelerinizde köle ve hizmetçi olarak, fabrikalarınızda da ucuz işçi olarak çalıştırıyorsunuz…

Size bu işlerden vazgeçtiğinizin göstergesi/işareti olması için son çağrı; işte şu Allah’ın devesi… Allah’ın arzına salıyorum. Ona “nasıl olsa sahibi yok, kimsesiz” diye sakın saldırmayın. Sahipsiz ve kimsesiz olsa da hakkına riayet edin, ona saygı gösterin. Bırakın Allah’ın arzında otlasın. Kendi develerinizle sırayla aynı sudan içsin…

Unutmayın ki yeryüzünde sahipsiz ve kimsesiz sandığınız her ne şey varsa işte o Allah’ın devesi (nagâtallah) tır; hava, su, petrol, doğalgaz, ağaçlar, bitkiler, ormanlar, çevre, kimsesiz çocuklar, garipler, ihtiyarlar, zayıflar, güçsüzler…

Bunlara dokunmayın, ele geçirmeye çalışmayın, köleleştirmeyin, sömürgeleştirmeyin, saldırmayın, talan etmeyin, küstahlaşmayın, hakkınıza razı olun…

Kimsesiz ve sahipsiz otlanan şu “Allah’ın devesi” işte bunun işareti olacak. Bakalım aynı şeyleri hala yapıyor musunuz, yoksa vaz mı geçiyorsunuz…”

***

Malum, Hz. Salih bu çerçevede ısrarla mesajlar vermesine rağmen, o azgın ve saldırgan gurüh kulak asmadı. İnadına “Allah’ın devesini” küstahça kesip öldürdüler. “Bu Salih de kim oluyormuş, ne diyor bu adam, hem Allah da kimmiş” edasında böbürlendikçe böbürlendiler. Bütün dünyayı dize getirdiklerini, kimsenin onlara karşı koyamacağını, süper güç olduklarını, asla yıkılamayacakları söyleyerek burunlarından kıl aldırmadılar…

Ve günlerden bir gün korkunç bir depremle o çok övündükleri kâşanelerinde, korunaklı sayfiyelerinde, saray yavrusu malikhanelerinde yüzükoyun yere serildiler ve bir daha kalkamadılar. Yurtları viran, ülkeleri harap oldu…

İbret almak isteyenler için kalıntıları hala yol kenarlarında duruyor.

Kulak ver ve dinle ey insanoğlu! Tarihin derin sessizliğinden gayrı “onlardan bir ses bir seda işitiyor musun?” (Meryem; 19/98).

***

Demek ki “Allah’ın devesi” örneği vaaz konusu bir menkıbe olsun diye anlatılmıyor. Tarih boyunca çeşitli örnekleri görülmüş, halen görülen ve bundan sonra da görülmeye devam edecek olan, can yakıcı bir insanlık sorununa parmak basıyor; sahipsizler, kimsesizler ve ezilenlere (mustaz’afin) karşı yürütülen her tür talan, işgal ve saldırıya insanlık, vicdan ve adalet adına ses yükseltmek…

Hz. Salih’in dilinden bize ulaşan Allah’ın sesi (kelimullah) bu olmak icap eder. Bugün bu sesi Kur’an’dan ilham alarak biz yükselteceğiz.

Biz; yeni talan, saldırı ve işgallere karşı yeni Salihler…

Kulak ver ve dinle ey vaiz!

Bu ayetleri ölülerin arkasından okuyup üflemeyi bırak. Üzerine ölü toprağı serpilmiş halkına nefha ol, yaşayanlara soluk ver, dirilere üfle, dirilere!

Kulak ver ve dinle ey modern Semud!

“Allah’ın devesine dokunma!”

R.İhsan ELİAÇIK

R-0-0-T-3-R
11. October 2008, 06:12 PM
Allah Razı Olsun

PİLOT
11. October 2008, 06:56 PM
Görüldüğü gibi verilen mesajda “Allah’ın devesi” (nagatallah) tabiri, hemen sonraki cümlede “Allah’ın arzı/yeryüzü” (arzillah) tabiri ile adeta tefsir ediliyor.

Ve (bugün için) denmek isteniyor ki: “Siz sahipsiz bulduğu her şeyi talan eden, siyasi ve askeri gücüne güvenerek, yeryüzünde hiç kimsenin size karşı koyamayacağını sanan, despotik, saldırgan ve işgalci bir güçsünüz. Sahipsiz ve savunmasız bulduğunuz ülkelerin yer altı ve yerüstü kaynaklarına; petrollerine, doğalgaz yataklarına büyük bir iştah ve ihtirasla saldırıyorsunuz. Bunun için ülkeler işgal ediyor, dünya savaşları çıkarıyorsunuz. İşgal ettiğiniz sahipsiz ülkelerin kimsesiz çocuklarını toplayıp götürüyor, fuhuş mafyasında kullanıyor, organlarını satıyor, insan ticareti yapıyor, kâşanelerinizde köle ve hizmetçi olarak, fabrikalarınızda da ucuz işçi olarak çalıştırıyorsunuz…

Size bu işlerden vazgeçtiğinizin göstergesi/işareti olması için son çağrı; işte şu Allah’ın devesi… Allah’ın arzına salıyorum. Ona “nasıl olsa sahibi yok, kimsesiz” diye sakın saldırmayın. Sahipsiz ve kimsesiz olsa da hakkına riayet edin, ona saygı gösterin. Bırakın Allah’ın arzında otlasın. Kendi develerinizle sırayla aynı sudan içsin…

Unutmayın ki yeryüzünde sahipsiz ve kimsesiz sandığınız her ne şey varsa işte o Allah’ın devesi (nagâtallah) tır; hava, su, petrol, doğalgaz, ağaçlar, bitkiler, ormanlar, çevre, kimsesiz çocuklar, garipler, ihtiyarlar, zayıflar, güçsüzler…

Bunlara dokunmayın, ele geçirmeye çalışmayın, köleleştirmeyin, sömürgeleştirmeyin, saldırmayın, talan etmeyin, küstahlaşmayın, hakkınıza razı olun…

Kimsesiz ve sahipsiz otlanan şu “Allah’ın devesi” işte bunun işareti olacak. Bakalım aynı şeyleri hala yapıyor musunuz, yoksa vaz mı geçiyorsunuz…”


selamlar,

Batılı vahşi kapitalistler bunların hepsini yaptı.

Şimdide kendi kurdukları sömürü sisteminin içinde boğuluyorlar.

Bunları para için yaptılar şimdide para ile ödüyorlar.Bankalardan sonra devletleride parçalanıyor.

Barış
11. October 2008, 09:01 PM
Unutmayın ki yeryüzünde sahipsiz ve kimsesiz sandığınız her ne şey varsa işte o Allah’ın devesi (nagâtallah) tır; hava, su, petrol, doğalgaz, ağaçlar, bitkiler, ormanlar, çevre, kimsesiz çocuklar, garipler, ihtiyarlar, zayıflar, güçsüzler…

Bunlara dokunmayın, ele geçirmeye çalışmayın, köleleştirmeyin, sömürgeleştirmeyin, saldırmayın, talan etmeyin, küstahlaşmayın, hakkınıza razı olun…


Bu güzel paylaşım için teşekkürler...

muvahhit
11. October 2008, 10:00 PM
selamlar,

her ne kadar oradaki ifade gerçek manada bir deve isede,mecaz anlamı ilede harika bir anlatımı olmuş,pilot sağolasın.

Umar
19. January 2009, 06:20 AM
Allah razı olsun; doğru açılar sunan bir makale.