PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an'ı Allah'ın Resul'ünden Öğrensek


kamer
11. October 2008, 03:03 AM
Selamün Aleyküm dostlar,

İslam dinini Ana kaynak olarak Kur'an'dan öğreniyoruz ve yaşantımızı da buna göre düzenlemeye çalışıyoruz.

Bizler bu dini kitaptan değilde direk ayetleri Allah'ın Resul'ü Abdullah oğlu Muhammed'den ( Allah’ın selamı üzerine olsun) Öğrensek yaşantımızda değişiklik olur mu veya olursa neler değişir?

Henüz hayattayken/fırsat varken alacağımız dersleri almak ve kardeşlerimize de faydalı olmak dileklerimle.

Mutlu ve esen kalın.

Ali Rıza Borazan
22. August 2009, 10:33 AM
Allah resulü yok o öldü, ve yerine kendisini ilelebet yaşatacak. değişmeyen bozulmayan bir kitap bıraktı. o kitap onun hayatıdır. onunun dışındaki gelen bilgilerin doğru olup olmadığına o kitap karar verir anlayabilene selam ve sevgilerimi sunarım.

kamer
22. August 2009, 12:28 PM
Selamlar Ali Rıza bey,
Bizler dinimizi zaten Kur’an’dan öğreniyoruz.
Haberdar olduğumuz vahiy bilgisini; kitaptan öğrenme ile Allah Resul’ünden öğrenme arasında yaşantımızda herhangi bir farklılık olurmuydu? Veya yaşantımızda neler değişirdi?
Mutlu ve esen kalın.

aşık74
22. August 2009, 01:02 PM
Bence; bizzat peygamberimizden öğrenseydik,hayatımızda din ile ile ilgili, hiçbir çelişki yaşamazdık.

svg...

Toslunba
23. August 2009, 12:39 AM
Çok şey değişirdi hayatımızda diye düşünüyorum.

Ali Rıza Borazan
4. September 2009, 12:57 PM
Kamer kardeş, Allah razı olsun.Peygamberler. vahyi kendi dönemlerinde çağa hitabeden bölümünü gönderilen vahiylere göre açıklarlar. kuranın ise bildiğiniz gibi mesajı kıyamete kadar devam edecektir ve açıklamaya ihtiyaç duyulacaktır. Peygamber gelen ayetlerin izahını elinde olan icadedilmiş teknolojinin verileriyle açıklar. mesela, suyun temiz olup olmadığını kokusuna rengine tadına, akışına vs. ile izah edilmiş. o dönemde labaratuvar yoktu peygamber. labaratuvarın olmadığı dönemde nasıl izah etsin.? Günümüzde peygamber olsaydı Yine ilmi konularla ilgili meselelerde. o konuda uzman olanlarla müşavere ederdi. 3/159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
Kuran bilindiği gibi nsan oğlunun var oluşu ile ilgili bilgilerden başlayarak insan oğlunun yok oluşuna kadar olacak olan bilgileri içermektedir. Peygamberler gayıbı bilemezler. ve her konu ile de ilgili pozitif bilimleri de allahbildirmedikçe bilemezler. Kuranı iyi okuyup ve iyi anlayanlar ancak açıklayacaklardır. selam ve sevgiler sunarım.

Qntm
8. September 2009, 08:05 PM
Peygamber efendimiz Kuranı o günkü cahil çöl toplumuna anlatmak için sembollerle anlatmış ya da tam anlamıyla sırları açıklamamış olabilir. Bize düşen öze dokunmadan bugünkü bilgiler ve bakış açısı ışığında kuranı okumak, kalpten hissederek anlamak ve iman etmektir. Ama peygamber efendimizin Kulluğunu ve onun güzel ahlakını elbette örnek alabilirsin.

HanifTürk
9. September 2009, 10:01 PM
Selamlar Ali Rıza bey,
Bizler dinimizi zaten Kur’an’dan öğreniyoruz.
Haberdar olduğumuz vahiy bilgisini; kitaptan öğrenme ile Allah Resul’ünden öğrenme arasında yaşantımızda herhangi bir farklılık olurmuydu? Veya yaşantımızda neler değişirdi?
Mutlu ve esen kalın.

Böyle bir soruya ancak bir soru ile cevap verilebilir değerli kamer abim sorum şu ResulALLAH"tan dinimizi nasıl öğrenebiliriz öyle ya şuanda ResulALLAH yanımızda değil nasıl öğreneceğiz saygılar ile

kamer
10. September 2009, 12:40 PM
Selam,
Resul kavramının içeriğine baktığımızda ayetler ve meleklerinde birer “RESUL” olduğunu görüyoruz. Yani bugünde Resul'den öğreniyoruz.Allah’ın Resul’ü fiziki olarak aramızda değil ama getirdikleri (vahiy) hala okunduğu ve korunduğu için Allah’ın Resul’ü manen aramızda.Resulullah’tan bir şey öğrenmek isteyen Abdullah oğlu Muhammed’i RESUL yapan bilgilere/vahye/Kur’an’a müracaat ederse ancak Resulullah’tan öğrenmiş olur.Buraya kadar sanırım tüm Hanifler aynı fikirde.
Aslında benim özeleştiri yapılmasında fayda gördüğüm aşama bu noktadan sonra başlıyor.Bizler Kemale erdirilmiş/tamamlanmış/sınırları çizilmiş bir dinin mensupları , itaat edenleri ve muhataplarıyız. Bizler mevcud ayetlere göre değerlendirme yapabiliyoruz ve ayetlere uygun davranmak için gayret gösteriyoruz.
Halbuki; Resulullah zamanında olsaydık vahiy süreci devam ettiğinden, gelecek ayetler bizleri sevindirebileceği kadar üzebilirdi de. Gizli kalmış bir davranışın tüm insanlığa deklare edilmesi olabilirdi , kınanan bir davranışımız veya, tam tersi Kur’an’ın övdüğü bir davranış bizden tecelli etmiş olabilirdi.Bugün toplumda saygınlığı olan bir kişi gelen bir ayet ile cehennem ile müjdelen biri olabilirdi…Çünkü gelecek ayet herkes tarafından önemliydi…
Aslında vahiy aynı vahiy , değişme yok. Biri kitapta , diğeri Resulullah’ın dudaklarında…Bizde bir değişiklik olurmuydu ? Kanaatim Vahyin/Kur’an’ın hayatımız da ki yeri daha dinamik olurdu Kararlarımızı daha hızlı ve net alırdık….
Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, "Bu hanginizin imanını artırdı?" diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!Tevbe/124.
Mutlu ve esen kalın.

Ali Rıza Borazan
17. September 2009, 07:10 PM
Hepinize teşekürler artık düşünülmeye başladığı görülüyor selam ve sevgiler.

Ali Rıza Borazan
27. September 2009, 04:35 PM
Selamlar Ali Rıza bey,
Bizler dinimizi zaten Kur’an’dan öğreniyoruz.
Haberdar olduğumuz vahiy bilgisini; kitaptan öğrenme ile Allah Resul’ünden öğrenme arasında yaşantımızda herhangi bir farklılık olurmuydu? Veya yaşantımızda neler değişirdi?
Mutlu ve esen kalın.

Kamer kardeş İnsanlar yanıldıkları zaman diğer insanlar tarafından düzeltilirler eğer o konularda bilgi sahibi varsa tabiki. yoksa yanlış olarak kalır. ama peygamberler yanıldıkları zaman onların düzelticileri Allahtır. Bu sebeple insanlardan Alah hiç bir insanı örnek edinin dememiştir. peygamberlerde güzel örnekler var demiştir. Bu sebeple bizim eğer o anlamda sormuşsanız peygamber şu anda yok. ki yaşasaydı elbette ondan öğrenmekle kurandan öğrenmek arasında fark olacaktı. Eğer peygamberi hadisler anlamında söylüyorsan. hadisler koruma altına alınmamıştır. bozuk olan sözlerden de din öğrenilmez.selam ve sevgiler sunarım.

Ali Rıza Borazan
7. December 2009, 08:41 AM
Kuranı anlamak için besmele ile okumaya çalışanlar bilsinler ki islamı allah resulünden öğreniyorlar demektir. onun söylediği ve yaşadığı kuran olduğu gibi kuran ona gökten eline kitap olarak gelmedi. vahyedildi ve o vahyi insanlara aktardı yazıldı toparlandı kitap haline geldi selam ve sevgiler sunarım.

Ali Rıza Borazan
16. December 2009, 08:55 AM
KUR'AN VE SÜNNET
Kur’an ve sünnet anlayışı tarih boyunca insanların kafalarını kurcalamış,ve yanlış algılama nedeniyle de tevhit dininin bozulmasına yol açmıştır. Ve bu sebeple de bir olan o din yüzlerce binlerce tarikat mezhep,meşreplere ayrılmıştır. Allah Bir tane olduğuna göre Emir komuta da o bir tane Allah a aittir. Şimdi bunları ayrı ayrı izah ederek Allah’ın Tanımladığı dini yerine oturtturmaya çalışalım
KUR’AN
Allah’ın İnsan oğlunun Var oluşu ile İnsanlar içerisinden duyarlı olanlardan peygamber olarak seçtiği ardı ardına dizilen elçilerle İnsanların nerde ne yapması gerektiğini en güzel bir biçimde tasarlanmış hayat projesinin adıdır.Allah bir taraftan kainatı yaratmış. Kainata bir yasa koymuş , bir taraftan da. Peygamber aracılığı ile göndermiş olduğu vahiylerle bu Kainatın, esrarını genelleme ile bildirerek, halife olan adem oğluna, yorumlamasını istemiştir. İnsan oğlunun var oluşunun yeni yürümeye başladığı, dönemlerinde helal ve haramları peygamberlik aracılığı ile bildirirken. Kendi dinini tamamlayarak peygamberlik hayatını da noktalayıp. Hayatlarında kılavuz olacak olan her örnekten ,bir örnek verdiği,, hiçbir eksiğin bırakılmadığı insanların elleriyle koruttuğu bir kitapla yeni bir döneme girilmiştir. Artık bir daha Allah'tan peygamber gelmeyecek.
33/40- “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
Allah bu Kainat kitabını yazarken hem kendi içerisindeki çelişkisizliği,hem de göndermiş olduğu vahiylerin çelişkisizliğini halife olarak yaratılan insanın yakalayıp.fıtratına uygun olarak inanıp yaşamasını istemiştir. Allah katında makbul olan dinin o olduğunu ve düşünen ve aklı olup da kullananların mutlaka o dini bulabileceklerini vurgulamıştı.
30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
Bütün insanları Allah böyle bir dine yönlendirmek istemiştir. Örnek olarak da Hazreti İbrahim i göstererek Çevresi hep putlara taparlarken o yerlerin ve göklerin yaratılışının sırlarını keşfederek çevresinde bulunan insanların düştüğü yanılgıyı kavrayıp ben sizin taptığınız putlara tapmam diyerek kimliğini ortaya koymuştur.
6/74- Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."
6/75- Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
6/76- Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim Rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti.
6/77- Ardından Ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim Rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum."
6/78- Sonra Güneş’i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."
/679- "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
İşte Hz. İbrahim peygamberdeki bu haslet insanların hepsinde vardır.düşünerek yapmış olduğu her iş olumsuzluklar tekrar gözden geçirilerek. Israrla üzerinde durulduğunda olumsuzlukların bir bir çözüldüğü görülecektir. Soruyorum düşünüp de tevhid dinini yakalayamayan insanların hangisi tatmin oluyor. Çelişkiler içerisinde olan din akleden ve düşünenleri rahatsız eder durur ve doğruyu buluncaya kadar.aramaya devam eder.
2/144- Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Düşünen ve akleden nereye gideceğini bilmeyen ve Allah’ın yol göstericiliğine inanan birisi seyirci kalmaz. hemen onunla diyaloga geçer. İşte Allah ın dua eden birisinin duasına icap etmesinin anlamı budur. Dua Kişilerin istedikleri yöndeki arzularının fiiliyatıyla buluşmasının adıdır. Bahçesini sulamak isteyen bir adamın Allah’a duası Allah'tan yağmur istemesi değil.Allah ın yeryüzünde verdiği sularla sulamak için yönelmesidir. Doğru bir dinin duası da Allah’ım beni doğru yola götür dediği zaman o tarafa yönelmesidir.
İşte Hz. İbrahim peygamberin İnandığı ve yaşadığı hayatın adı mesci-di haram yani haramlardan uzaklaştırılmış örnek bir yaşam biçiminin sembolize edildiği yerdir. Allah son peygambere böyle bir dinin örnekliğini vererek oraya yönlendireceğini bildiriyor.
İşte Peygamberlerdeki temel özellik vahiylerin kontrolünde yol Almalarıdır.Hiç bir peygamber kendi keyfine göre hareket edemez. O Allah’ın tabiri caiz ise kumandasıdır Şimdi Peygamberin emirleri ve yaşadığı hayatı anlamındaki sünnet anlayışını kuran ile ölçerek değerlendirmeye çalışalım.
SÜNNET KAVRAMI
Allah’ın Göndermiş olduğu vahiylerin O çağda bulunan şartlarda olan teknoloji ile yaşanmasının bir peygamber örnekliğinde pratik hayata götürülmesidir.Hiç Bir peygamber vahyin dışına çıkamaz, ve vahyin dışında bir şey söyleyemez. Onların Yaşadıkları Hayat Kur’an’ın o toplum ve şartlarda Allah ın emirlerinin örnek verilerek yaşamasıdır. Yani Sünnet Eğer peygamberin söyledikleri ve yaptıkları anlamında kullanıyorlarsa Söylediği Kur’an ve yaşadığı ise Kur’an ın emirlerinin o çağa ait bölümüdür
69/44Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.
69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.
69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik
Bilindiği gibi kültür ve medeniyet. Teknoloji gün değil, ay değil,yıl değil, asır değil , Saat ve dakikada bile değişmektedir. Bir öncekine göre daha güzeli daha iyisi oluşmaktadır.
İnsan yaşamında kültürler.devamlı gelişmekte. Çağlar ilerledikçe. Eşyanın sırları çözülmekte, çözüldükçe de yaşam değişmekte ve kolaylaşmaktadır. Ama Tevhit esasları hiçbir peygamber de farklı değildir Allah’ın birine helal ettiğini diğerlerine de helal birine haram ettiğini diğerlerine de haram etmiştir.
16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
İnanç be ibadet esaslarında değişme olmadan devam edip gelmiştir. Ama ilk insanlar. yaratıldığı zaman kültür sıfır idi ilk insan topluluğu hayatlarını sürdürebilmek için,Allah’ın Yarattığı tabiata yönelerek deneme yanılma yoluyla kedi ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Yemek istediklerinde kendileri için hazırlanmış elverişli bir ortamda meyvelerden sebzelerden hayvanlardan bulup yiyerek hayatlarını idame ettirirken. Bir taraftan da üzerlerini yaprak ve otlarla örtmeye çalışıyorlardı.
7/22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
İlk insanlar yaşadıkları Hayat içerisinde bir kültür edinerek kendilerinden sonra gelecek olanlara yaşadıkları kültürü, miras olarak devretmişlerdir. Onlarda o kültürler üzerine bir kültür ekleyerek kendilerinden sonra kilere daha güzel bir hayat bırakmışladır. bu olay bu güne kadar devam edip gelmiş ve devam edecektir..ta… eşyanın esrarı çözülüp insanoğlunun ömrünün bitişine kadar
Bunu somutlaştırarak anlatacak olursak, İlk insanlar doğdukları zaman çırılçıplak idi, ilk olarak doğada bulabildiklerini iklim şartlarına göre, Ağaç yaprakları ve otlarla örtünüyorlardı. Gün Gelmiş Hayvan derileriyle örtünmeyi keşfederek onlarla örtünmüşler. Gün Gelmiş Hayvan kıllarını eğirerek kendilerine elbiseler yaparak örtmeye başlamışlar. Gün gelmiş onların yerlerini dokuma tezgahları ve fabrikalar keşfederek daha modern elbiseler imal edip giyinmişlerdir. Bu Örtünüş biçimini Allah ın gönderdiği peygamberlerle. Ve kitaplarla da tarif edilerek, örtünmesi gereken yerler..tarif edilmiştir.
Aynen onun gibi, Orijinal olan kitapla korunmuş olan vahiy çerçeve olarak peygamberlerin kitapla hayatlarını bütünleştirdikleri gibi, Günün koşullarında, Allah'tan gelen hangi bir emirin, hangi malzemelerle, ve aletlerle, nasıl yapılacağının örneğini pratik hayatta örnek olarak bizzat göstermiştir. Devlet başkanlarının da üfürüldükçe genişleyen balonun çevresini taşmadan, global kültürde,yerini alması sünnetlerdendir. Bunu Bir ayetle biraz daha genişletmeye çalışalım.
8/60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.”
Dikkat edilirse, Kur’an da bahsedilen( kuvvet ve besili atlar,) ifadesi sözü edilmektedir. Buradaki hitap devlet başkanı ve ona tabi olanlaradır. Günün Şartlarına göre değişken bir emirdir. Yani Kültür ve medeniyet ilerledikçe, bir önceki kültürün yerini bir sonraki daha da güzelleşerek, yerini alacaktır
Peygamberimiz döneminde, O Günün şartlarında, savaş aracı olarak, en önde geleni besili atlar imiş.ki, düşman güçleri onlarla püskürtülüyormuş. Ama şimdi savaş aracı olarak sünnet diye at beslemeye kalkışılırsa, Hem gülünç olur. Hem de bu yanlışlığın bedelini öldürülmek ve köleleştirilmekle öderiz. Rahmetli babam sağ iken Köyde,Evin yük taşıma ihtiyaçlarını, At ile temin ediyorduk, O Dönemlerde Traktörler cipler arabalar daha yeni yeni kullanılmaya başlamış idi Bazı traktör alanlar da ücretle yüklerimizi taşıyorlardı. Ona Verdiğimiz ücret ile at beslediğimiz ücreti hesapladığımız zaman, Traktöre kira olarak verilen ücret yem samana verilen ücrete göre çok komik kalıyordu. Ben Dedim ki Baba Bu Atı Satalım bize masraflı geliyor. Biz Her işimizi arabalarla yapıyoruz at bomboş yem yiyecekten başka yük getirmiyor. En Sonunda Babam bunu iki sene bekledikten sonra anlayabildi. Ve atı sattık. Aynen onun gibi ayette değişiklik kavramı Çağlar üstü bir kavram ifade etmektedir. Balonun içerisine hava üfürüldükçe, büyüyen balonun içerisinde yer almaya devam etmektedir. Asıl Sünnet olan Yirmi birinci asrın şu anda muhtaç olduğu teknoloji ne ise önemli olanı onu hazırlamaktır.
İşte Kur’an’ın anlaşılmasını engelleyen zihniyet bu zihniyettir. Şeytan İslam toplumunun sağ tarafından yaklaşarak Hadis kılığına bürünerek, sünnet diye peygamber misyonuna yakışmayan, ve söz ve davranış biçimleriyle uyuşmayan, zihniyeti getirmişler. Peygamberin sünneti diye lanse etmişlerdir.
Yine güncel bir örnekle söylediklerimizi daha da pekiştirmeye çalışalım. Hiç Laboratuar kelimesinin duyulmadığı bir zamanda,, Suyun Temiz olup olmadığının bilinmesi O Günün şartlarına göre anlaşılmaya çalışılıyordu. Saman çöpünün götürüp götürememesi suyun temiz olup olmamasının bir ölçüsü idi, Veya kuyudaki bir suya düşen ölü bir hayvanın çeşidine ve büyüklüğüne göre kuyudan ne kadar teneke ve kova su çekileceği tartışılıp duruluyordu..
Şimdi Allah İnsanlar aracılığı ile teknolojiyi geliştirdi suyun temiz olup olmadığı birkaç damla suyu laboratuara götürüp tahlil neticesinde belli olmaktadır.
İşte Günümüzde peygamber olsa, Suyun temiz olup olmadığını saman çöpünün, götürüp götürmediği ile değil laboratuarla inceletir öyle karar verirdi.
3/159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
Devlet başkanının yapacağı da odur. Eğer peygamber olayının bitişiyle beraber. İnsanlık yolunu kaybedecekse, elinde bir kılavuz yoksa haksızlık olur ve imtihan adaletsiz bir ortamda yapılmış olurdu
Halbuki öyle değil, Kuranın yol göstericiliği altında, Müspet bilimlerin gelişmesiyle,İnsanlara faydalı ve zararlı olanlar tespit edilerek,Haram ve helaller ortaya konmalıdır. Onların vermiş oldukları kararlar devlet başkanlarının uyacağı kararlardır.
Daha öncede bu konuda vermiş olduğum bilgilerde olduğu gibi Peygamber tıp alanında uzman değilse tıp ile bilgileri tıp uzmanlarından alıyordu, bu Tabi ki vahiy bilgisinin dışında olursa.
10/94- Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce kitabı okuyanlara sor. Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya kapılanlardan olma
21/7- Biz senden önce de kendilerine vahiy ettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun.
Zikir ehli bir şeyin uzmanı bilgi sahibi kişilerdir Peygambere gönderilen vahiyler Eşyanın yapısında zikir ehlinin bulduğu bulgularla çatışmaz. Kuran Herhangi bir konuda bir şey söylemişse o konu ile ilgili bilime eğer ulaşabilmişse Çelişkiye düşmez. Bakınız İlim ve teknolojinin ulaşamadığı dönemlerde Gök Yüzü ile ilgili bilgiler. Bu gün çözülüp ortaya çıkınca Kur’an ın söylediklerinin doğruluğunu görenlerin imanları daha da artmaktadır..
36/37- Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
36/38- Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir.
36/39- Ay'a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).
36/40- Ne Güneş'in Ay'a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler
Dikkat edilirse Kur’an’ın yirmi üç yıllık dönemi içerisinde, Zaman ve şartlara göre değişme ve gelişme olmuştur. Müslümanların kesin bir zafer kazanıncaya kadar, esir alınmasını yasaklayan ayet olduğu gibi Müslümanlar kesin zafer kazandıktan sonra esir alınmasını emretmiştir.
8/67- Hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir
Görüldüğü gibi peygambere yön veren vahiydir, Nerde nasıl davranacağını Allah bildiriyor. Bakınız şartlar değişince aynı esir alma konusunda bunun tamamen tersini söylüyor
8/70- Ey peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
İşte sünnet de Kur’an’da, Farzda Kur’an da dır. Allah ile peygamberi ayır maya kalkmak, peygamber kavramını kavrayamamak demektir.
Allah Kur’an da Müslümanların zayıf olduğu zamanlarda esir almayın güçlü olduğunuz zaman esir alın diyor. bir peygamber kalkıp da esiri zayıf olduğunda alıp güçlü olduğunda almayabilir mi? Eğer bir peygamber öyle davranmış olsa Allah onu peygamberlikten azleder,
Ben Çocuklara şöyle bir soru soruyordum. Allah bir emir verse, Peygamber de bir emir verse ikisi çelişkiye düşse hangisi doğru olur dediğim zaman Kafası çalışanlar veya peygamber kavramını bilenler Allah ile peygamberin verdiği emirler çelişmez diyor. Doğru olanı da odur. Peygamberler Allah'tan gelen emirleri Bir örnek olarak yaşar ve söyler. Diğer onu takip eden Müslümanlar bulunmuş olduğu dönemde onun yaptığı gibi yaparlar.
Kurandaki Bütün emirler peygambere ait olan dönemde yapılması gereken emirleri bizzat kendisi yapar diğerlerini de kendinden sonra gelecek olan elçilere bırakırlar.
Her Müslüman olan şunu iyi bilmelidir ki Peygamberlik hayatı devam etmiş olsaydı, ki devam etmeyecek, Eksiksiz ve her örnekten bir örnek verilen Kuran dururken, Bir olay karşısında ne yapardı.? Sorusuna cevap bulabiliyorsak, problemi çözmüşüz demektir. Kur’an’ı Çelişkisiz bir anlayışla kavrayıp, Önüne çıkan problemleri onun örnekliğinde çözülmesi gerekmektedir. Veya bunu Kendilerinde bir ilim haline getiremeyenler, Aklını Kullanarak O Konu İle ilgili uzman olanlara danışarak Akıl Ve takvadan gelen sese uyduğu zaman doğru olan bir davranış şeklini yakalar kanaatindeyim.
Şu Bir gerçek ki herkes her konuda uzman olamaz. Her bilgi sahibin üstünde bir bilgi sahibi vardır.

12/76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır
Hiç Olmazsa her Müslüman kendi yaşamında helal ve haramları bilip öğrenmesi gerekmektedir.uğraş verdiği hayat ile ilgili. Ticaret ile uğraşan birinin o konu ile ilgili bilgileri,öğrenerek,ticaret hayatında haram ve helal ölçüleri içerisinde mesleğini icra etmesi gerekmektedir. Ziraatte,siyasette, tıpta,çobanlıkta,v.s. her meslek dalında. Yaptıkları her davranışı helal ve haram ölçülerine dikkat ederek yaşaması gerekmektedir.
Kuranı kerim, dikkat edildiği zaman,Günün şartlarına göre değişen problemlerin çözümünü kesin bir emirle bildirip mecbur tutmamıştır. Bunlardan bir örnek verecek olursak, zekat Müslümanların İslam devletine ödedikleri verginin adıdır. Vergi günün şartlarına göre devletin halktan kırkta bir,on da bir. Gün gelir yarısı veya hepsi insanlardan talep edilebilir. Bu şartlara göre değişken bir olaydır. Bunu O günün İslam otoritesi. Günün şartlarına göre belirler.. Kırkta bir zekat verilecek diye kuranda bir ayet yoktur. Bu kuranda yok diye. Klasik din alimleri bunu peygamberimizin sünnetinden öğreniyoruz diye kuranın dışına çıkıp yol aramaya malzeme olarak kullanmışlardı.
Bakınız evrensel olan Kur’an ceza ve diyet bedelinden bahsederken, örfe göre tabirini kullanmıştır. Mesela, oruç tutmaya takati yetmeyenlerin, Her gün bir acı doyuracak kadar diyet ödemesi kişinin durumuna göre ve günün şartlarına göre değişken bir olaydır.
4/92- Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir
Ayette görüldüğü gibi altmış yoksulu doyurmaya gücü yetmeyenlerin altmış gün oruç tutmasından söz edilmektedir. Diğer bir ayette de.
2/184- (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.
Bakınız ülkemizde,bile paraya çevrilebilen hapis cezalarının, Aradan on beş yirmi sene geçmesine rağmen, kanunun çıkışı anında gayet güzel ve mantıklı olan, fakat aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, demode olup evrenselliğini kaybederek gülünç duruma düşmektedir. Bir örnek verecek olursak, Kanun çıktığı zaman, ağır para cezası olarak verilen, yirmi bin lira, o günün şartlarında o verilen para cezası bir apartman alırken, aradan on beş yirmi sene geçtiğinde para alım gücünü kaybederek sakız bile alacak değeri kalmıyor. Şimdi Hakim ceza verirken sakız parası dahi etmeyen yirmi bin lirayı, ağır para cezası diye tanımlarsa ne kadar gülünç olur.
İşte çağ dışı diye ilan ettikleri kuran böle bir gafa düşmemiştir. Çağa göre değişebilecek ayetlerin yorumunu. Çağların kendisine bırakmıştır.
Kur’an’ın diğer zamanın şartlarına göre değişken olan ayetlerden biri de, örf ile ilgilidir. Bu yorumu da o konuda ilim sahipleri yapar,
2/233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir
Bakınız bu ayette de bir örften söz etmektedir. Örf olayı da toplumdan topluma değiştiği gibi zaman ve şartlara göre de değişmektedir. Daha önceki toplumlarda, anne babaya ait çocuğu emzirmek istemez, veya kadın boşandığı zaman iki yıla kadar emzirirse, günün şartlarına göre bir süt anneye ödenecek bedel kadar. Kendine ait olan çocuğun babası ödemesi gerekmektedir.
Günümüz şartlarında süt annesi diye bir olay yoktur bunun yerine anne sütü kadar besin değeri olmasa da, hazır mamalar üretilmektedir.., eğer boşanmış olan kadın, çocuğa belirli zaman bakmak zorunda kalırsa, çocuğun bakım masrafları artı, çocuk için günün şartlarına göre gereksinimler boşadığı kadına ödenmesi gerekmektedir.
Sonuç Olarak diyebiliriz ki peygamberimiz dönemindeki şartlarla , günümüz dönemindeki ve daha sonra değişerek gelecek olan şartlar bir değildir. Kur’an bunun formülünü verip, kültür ve medeniyet değiştikçe.ilerledikçe, balonun içerisine üfürülen Hava çeperlerine doğru genişlemektedir.
2/228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir.
Buradaki illet, “ başkalarına ait çocuğun saklamaları onlara helal olmaz.” Çocuğun kime ait olduğu bilinmesi ile ilgilidir, O dönemlerde laboratuar diye bir olay yoktu, kadında çocuk olup olmadığı, kadındaki fiziksel bir değişme ile bilinebiliyordu, Şimdi ise bir idrar tahlili ile çocuğun olup olmaması hemen belli oluyor.
2106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir.
İşte Allah burada çocuğun olup olmamasını ilim ve teknoloji geliştiği zaman üç ay yerine bir tahlil ile bildirerek. Daha güzeli ile üç ay beklemeden çocuğun olup olmaması belli olabiliyor. Ayet devam ediyor.” Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidir ler” işte kuranın bahsettiği bu süre içinde barışıp barışmayacaklarını Allah'tan başka kimse bilmez. Bu değişken olmayan yönüdür. Çünkü bu dönem kadın ve erkek için düşünme ve ders alma dönemidir. Evli olan dönemle evli olunmayan bir dönemin mukayesesinin yapıldığı bir dönemdir. Kurandaki bu ayet,hem sünnetteki bir uygulamayı,hem de evrensel olan ikinci bölümdeki,” Kocaları başka kocalardan barışmak isterlerse daha çok almaya hak sahibi oluşu güncelliğini korumuş ve ilelebet koruyacaktı
/
İlim ve teknoloji ilerledikçe,insan yaşamı da o oranda kolaylaşmıştır, yenı yeni keşifler icatlar, bir öncekinin hükmünü yürürlükten kaldırarak.daha iyisi ve moderni hayata geçmektedir.Elektrik icat edilince, gaz lambasının hükmünün kalktığı, petrolün icat edilmesiyle, kömürle çalışan trenlerin, yerini mazotla çalışan trenlerin alması gibi.
Çatal ve kaşık yokken peygamberimizin sünneti deyip avuçla yemek yemek, Arabalar uçaklar icat edildiği halde onlara binmeyip sünnet diye ata deveye binilirse.yanlış bir sünnet anlayışının örnekleridir. Asıl Sünnet olan, Daha güzeli varken daha az güzelini terk etmektir.
Söylediklerimizi ve anlattıklarımızı toparlayacak, olursak, İnsan yaşamı ile ilgili Kur’an her örnekten bir örnek verip, ve hiçbir eksik bırakmadan, yol gösterici bir rehberdir. O Kur’an’ı bulunmuş olduğu çağda İnsan toplumlarındaki ilelebet değişmeyen yasallar aynı kalmak koşulu ile, şartlara göre değişebilen ayetlerin elçiler aracılığı ile çağlarda hayatla yorumlanmasıdır.
İşte sünnet bazılarının söylediği gibi Peygamberimizin kuranın dışında söyledikleri ve yaptıkları değil, Sünnet peygamberimizin kuranın emirlerini hayata günün şartlarına göre yaşamasının adıdır.
6/91- Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.
Bakınız Ayette İnsan kültürleri ilerledikçe Açıklanabilecekler anlamında olan,”Bir kısmını açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi” ifadesi, gelecek olan çağlarda açıklanabilecek olan ayetlerdir. Şimdi peygamber ortada yok, peki ileriki zamana bırakılan ayetleri. O zaman kim açıklayacak.
Evrensel olan kuran elbette yirmi üç yıl gibi kısa bir zamana sıkıştırılamaz. O kitap insan oğlu var oldukça evrenselliğini koruyacak ve korumaya devam edecektir.
3/159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
Allah ve resulüne iman eden her devlet başkanının üzerine düşen yükümlülük, Kur’an a uygun olarak. Yapmak istediği bir icraatı o konunun uzmanlarını toplayarak,istişare yaptıktan sonra uygun olan kararı verir ve uygular. Şimdi peygamberlik devam etseydi onun yapacağı da o idi.
O Zaman fıkıh kitaplarında aktarılıp durulan. Edilleyi şeriye dörttür Kitap ,Sünnet. İcmai ümmet, ve kıyası fukaha. Diye söylemeleri eksik bırakılmayan her örnekten verilen kuran anlayışına ters düşmez mi
Peygamber Allah’ın bir kulu ve elçisidir, Kuran bir kanun peygamberin yaptıkları ve yaşadıkları da bu kanunun pratik hayata uygulanmasının adıdır.. peygamber kanun koyamaz hüküm koyan kanun koyucu Allah tır. Eğer O Kuranın dışında bir davranışta bulunsaydı, başına şunlar gelir.
69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.
69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.
69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik
Öyleyse Kur’an artı sünnet eşittir İslam değil. İslam Allah’ın gönderdiği kur’an’ın öğütlediği hayatın adıdır. O zaman Müslüman'ım diyenlerin Allah’ı Bir tanedir. İnsanlar arasından Allah’ın peygamber olarak seçtiği Muahammet SAV. İman edenlere güzel bir örnektir. Onun Yaşadığı Hayat Kuran’ın ta kendisidir. Bize hadis diye aktarılan sözlerin büyük bir çoğunluğu. Yahudi ve Hıristiyanların uydurduğu hikayelerdir. Hicri yüz yüzeli sene sonra kaleme alınmaya başlamı.ştır. insanların ağızdan ağza aktardıkları unutma, yanılma ve kasıtlı olabilme sebepleriyle doğru olarak bu güne kadar gelebilme şansı çok azdır. Bu Sebeple hadis ilmi diye bir ilim olmaz İlim Belge gerektirir İnananlar için.farz sünnet diye bir olay yoktur Bu Allah’a ortak koşmak olur. Emirin tek kaynağı Allah tır.Onun Resulü de o emre uymakla , diğer iman edenlerde o emire uymakla yükümlüdürler.. İşte Kuran ve sünnet hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Eleştirilerinizi bekler sevgiler sunarım.
kuranianlamametodu.blogspot.com

kamer
17. December 2009, 12:19 AM
Selam Ali abi,
Anladığım kadarıyla;
Vahyi yaşamak isteyenler için, "VAHYİ; KİTAPTAN/KUR'AN'DAN ÖĞRENME İLE RESULULLAH'TAN ÖĞRENME ARASINDA FARK YOKTUR" diyorsun.
Mutlu ve esen kalın.

Ali Rıza Borazan
17. December 2009, 09:16 AM
Rasül İnsanlar arasından Allahın insanlara elçi olarak seçtiği peygamber olan vahye direk muhatap olarak alınanlar anlamında kullanmıştır. nebi de vahye muhatap olan peygamberlerin elçiliğidir. kuran diğer insanlar için elçi kelimesini kullanmış ve aynı zamanda melekler için kullanmış ama peygamber ve nebi anlamından farklı olarak kullanmış. melek tanımına baktığımız zaman insanların fiziki yapıları da dahil olmak üzere insanların dışında insanların emirlerine amade olan anlamında anlatmıştık. bu sepeple bir kalp bir melkese o melek allahın kotladığı şekilde bize görev yapması onunla insan arasında iletişim kurması aynı zamanda bir elçidir. İşte kuranda Allah meleklerden de insanlar da da elçiler seçer dediği de bu anlamdadır.22/75Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir. peygamberlerin , normal insanların ve meleklerin elçilikleri farklı farklıdır.kuranianlamametodu.blogspot.com
[email protected]

Ali Rıza Borazan
17. December 2009, 09:27 AM
Kamer Kardeş Kuran peygamberin yaşadığı ve allah emriyle ağzından çıkarak kağıtlar üzerine yazılıp günümüze kadar gelen bozulmamış orjinal bir kitap ise ki öyle inanıyorum. Kuranı öğrenmek anlamakla peygamberden öğrenmek arasında elbette fark yoktur. ama kuranın düzgün anlaşılması gerekir. bu anlamak da uzmanlık alanı oluşturuylursa düzgün anlaşılır. düzgün anlaşılmış ayetlerin peygamberden öğrenmekle kurandan öğrenmek arasında kesinlikle fark yoktur. eğer öyle olmuş olsaydı, peygamber dönemindekilere haksızlık yapılmış olurdu. peygamberin peygamberliğini koruyan kurandır. Uydurulmuş olan hadisler değil.69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.
duyarlılığınıza teşekür saygılar sunarım

kamer
17. December 2009, 11:01 AM
... peygamberin peygamberliğini koruyan kurandır. Uydurulmuş olan hadisler değil.
Hadisler zaten konumuz dışında.Konu Vahyi anlamada, hayata geçirmede, yaşayabilmede Resul'den öğrenme/birlikte hareket etme ile günümüz şartlarında kitaptan/Kur'an'dan öğrenme arasında fark var mı? varsa nelerdir?
Siz fark yoktur diyorsunuz.
Teşekkür ederim.

müslümanlardan
24. January 2010, 07:58 PM
Hadisler zaten konumuz dışında.Konu Vahyi anlamada, hayata geçirmede, yaşayabilmede Resul'den öğrenme/birlikte hareket etme ile günümüz şartlarında kitaptan/Kur'an'dan öğrenme arasında fark var mı? varsa nelerdir?
Siz fark yoktur diyorsunuz.
Teşekkür ederim.

FARK VAR,KURANDA ÖLÜ ETİ YEMEK HARAM[MAİDE3],

SİZ BALIĞI NEYE VE NASIL YİYİYORSUNUZ.BİRDE,

ARAF.1,MERYEM.1
TAHA.1,ŞUARA1,KASAS.1.Bu ayetler hangi guruba giriyor,deliliyle yazarsanız,[müteşşebih diyorsanız neye göre] FAYDALI OLACAK İNŞAALLAH

kamer
24. January 2010, 08:08 PM
FARK VAR,KURANDA ÖLÜ ETİ YEMEK HARAM[MAİDE3],

SİZ BALIĞI NEYE VE NASIL YİYİYORSUNUZ.BİRDE,

ARAF.1,MERYEM.1
TAHA.1,ŞUARA1,KASAS.1.Bu ayetler hangi guruba giriyor,deliliyle yazarsanız,[müteşşebih diyorsanız neye göre] FAYDALI OLACAK İNŞAALLAH

Selam,
Şu an evhalkı akşam yemeğine hazır...
Fırında balık...

müslümanlardan
24. January 2010, 08:13 PM
gülmek mi lazım .yoksa cehennemde yanmakmı

DOĞRUDUR KURAN İMAN EDENİN İMANINI,KÜFREDENİN KÜFRÜNÜ ARTIRIR.

SELAMA CEVAP KELAM...

kamer
24. January 2010, 09:42 PM
Tekrar selam,

SİZ BALIĞI NEYE VE NASIL YİYİYORSUNUZ.

Sorunuza cevaben;
Selam,
Fırında balık...
Diye yazdım.
gülmek mi lazım .yoksa cehennemde yanmakmı

Anlaşılan cevap hoşunuza gitmemiş olacak ki cehennemi hatırlamışsınız?
Neden?
Hz.Allah’ın insanları serbest bıraktığı alanlarda hareket etmek imanmıdır , küfürmüdür?
BİRDE,

ARAF.1,MERYEM.1
TAHA.1,ŞUARA1,KASAS.1.Bu ayetler hangi guruba giriyor,deliliyle yazarsanız,[müteşşebih diyorsanız neye göre] FAYDALI OLACAK İNŞAALLAH
Müslümanlar ihlas ve cehdleri kadar Kur’an’dan nasiplenirler.Her ayet kalplerde farklı açılımlar yapar fakat bunlar aynı anda olmaz.
“Hurufu mukatta” denilen bu harflerin içeriği hakkında fazla mesai harcamıyorum.Öncelik; açık olanları yaşama geçirmek.Bizden önce bu harfler ile ilgili söylenen sözlere bakabiliriz ama “HER SAKALLIYI DEDEN SANMA” deyimi gereği bu görüşleri mutlak doğru kategorisinde kabul edemeyiz…

müslümanlardan
25. January 2010, 11:34 AM
Arkadaşım konuyu saptırmayın SİZ KURANI SAHİH SÜNNET VE HADİS OLMADAN ANLARIZ DİYORDUNUZ. VE SORUYU TEKRARLIYORUM,

Kuranda maide.3te. ölü eti haram kılın mış,

siz balığı NASIL YİYİYORSUNUZ.

Ve ayrıca kuranı ALLAH PEYGEMBERE ,KURANI İNSANLARA AÇIKLA DEMİŞ TİR.
Peygamberde kuranı alıp üstelik arapça bilenlere sadece okumamış açıklamıştır.
Allah kuranı oku insanlara üstelik arapça bilenlere oku deseydi,onlar sizden daha iyi anlarlardı
KURANI OKUMAKLA ,AÇIKLAMAK AYNI ŞEY Mİ.

kamer
25. January 2010, 02:48 PM
Selam,

Denizde yetişen hayvanlar içerisinde yasaklanan yoktur.

Bilimsel olarak zararlı olduğu kanıtlanmış balıklar ile kendiliğinden ölmüş "tehlikeli olabilecek" balıklar dışındakileri yemek "nimetten faydalanmaktır".

Maide/96 : Deniz avı ve yemesi size halâl kılındı ki size ve seyyar olanlarınıza medar olsun, kara avı ise ihramda bulunduğunuz müddetçe üzerinize haram kılındı, hep huzuruna haşrolunacağınız Allah'dan korkun.

müslümanlardan
26. January 2010, 12:04 PM
Denizde yetişen hayvanlar içerisinde yasaklanan yoktur.[kamerden alıntı].neye göre gerekçen ne onu yazarmısın.ayette murdar geçmediği halde murdarı nerde buldunda ekledin bak BU EKLEMENDE KURANINLAFSININ DEĞİL ,DİNİN KORUNDUĞUNUN DELİLİDİR.

maide 96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.

ALLAH BANADA ,SANADA RAHMET ETSİN .

kamer
26. January 2010, 03:46 PM
Ben murdar kelimesini kullanmadım...
Yasaklanmamış nimetler zaman ve bilim ışığında değerlendirilir gereği yapılır dedim...
Güzel duan için teşekkür ederim.

müslümanlardan
28. January 2010, 01:18 PM
Ozaman kurandaki haramlara bilim helal diyorsa,helalarada bilim haram diiyorsa bilimemi tapılacak diyorsunuz.

Apollonius
28. January 2010, 08:24 PM
Ozaman kurandaki haramlara bilim helal diyorsa,helalarada bilim haram diiyorsa bilimemi tapılacak diyorsunuz.


yanıt


Yasaklanmamış nimetler zaman ve bilim ışığında değerlendirilir gereği yapılır dedim...

Ali Rıza Borazan
29. January 2010, 09:44 AM
evet kamer kardeş güzel açıklamış. Resulün dudaklarından dökülen kuran Her örnekten bir örnek verilip ve hiç bir eksiğin bırakılmadığı kitap ortada bekliyor. kim ona yaklaşırsa dilini çözüp anlamak için gayret gösterirse, Allah ona anlamayı nasip eder. bu kuran anlayışındaki kuran okuyanlardaki farklılık, kuranı anlamanın doğum sancılarıdır. inşallah çok yakın bir zamanda doğru anlaşılan bir kuran anlama ilmi ortaya çıkacak müslümanım diyenler arasındaki bu anlayış farkı da ortadan kalkacak selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Ali Rıza Borazan
29. January 2010, 10:08 AM
"Arkadaşım konuyu saptırmayın SİZ KURANI SAHİH SÜNNET VE HADİS OLMADAN ANLARIZ DİYORDUNUZ. VE SORUYU TEKRARLIYORUM," Bu bölüm alıntı
Müslümanlardan kardeş resul kendi döneminde o konunun uzmanları ile kuranda vahiy olarak geçmemiş şeylerin helal ve haram olanları söylemiş.nasıl söylemiş o konunun zikir ehliyle istişare ederek.3/59 kuranda geçmeyen gayıpla ilgili meselelelerde peygamber sigara çıkacağını bunun haram mı helal mi olduğunu nerden bilsin
Kuran Temiz olan şeyleri helal temiz olmayan ve allah adına yapılmayan temiz olduğu halde yenmesini ve yapılmasını yasaklamıştır. İlke Bu bu ölçüler kanundur. bunun çağlarda farklı boutları devamlı değişmektedir. Şimdi nerde peygamber. sigaranın helal mı haram mı olduğunu peygamber olmayan dönemde nerden bilsin allah bildirmedikçe. Bu Gün olduğu gibi her dönemde her dalın ilim dalları vardır ve olmaktadır. insana zarar olan şeyler haram insana faydalı olan şeylerde helaldir. Bunu peygamber söylemesine gerek yok kuranda bunun kanunu olduktan sonra selam ve sevgiler sunarım.

müslümanlardan
29. January 2010, 02:55 PM
"Arkadaşım konuyu saptırmayın SİZ KURANI SAHİH SÜNNET VE HADİS OLMADAN ANLARIZ DİYORDUNUZ. VE SORUYU TEKRARLIYORUM," Bu bölüm alıntı
Müslümanlardan kardeş resul kendi döneminde o konunun uzmanları ile kuranda vahiy olarak geçmemiş şeylerin helal ve haram olanları söylemiş.nasıl söylemiş o konunun zikir ehliyle istişare ederek.3/59 kuranda geçmeyen gayıpla ilgili meselelelerde peygamber sigara çıkacağını bunun haram mı helal mi olduğunu nerden bilsin
Kuran Temiz olan şeyleri helal temiz olmayan ve allah adına yapılmayan temiz olduğu halde yenmesini ve yapılmasını yasaklamıştır. İlke Bu bu ölçüler kanundur. bunun çağlarda farklı boutları devamlı değişmektedir. Şimdi nerde peygamber. sigaranın helal mı haram mı olduğunu peygamber olmayan dönemde nerden bilsin allah bildirmedikçe. Bu Gün olduğu gibi her dönemde her dalın ilim dalları vardır ve olmaktadır. insana zarar olan şeyler haram insana faydalı olan şeylerde helaldir. Bunu peygamber söylemesine gerek yok kuranda bunun kanunu olduktan sonra selam ve sevgiler sunarım.

peki söylermisiniz bu dönemin uzmanları kim sizler resulullahın dönemindeki ve ve sonra gelen tabinin döneminin içtihadına karşı çıkarken neden CUMHURİYET DÖNEMİ ATANIN FİKİR BABALARI VE ATANIN FİKİRLERİNİ GÜNÜMÜZDE KENDİSİYLE KUTSUYORSUNUZ BAKIN SİZE ŞİMDİ POZİTİVİST GARPÇILARIN VE SİZİN KABUL GÖRDÜĞÜNÜZ VE ORTAK OLARAK SAVUNDUĞUNUZ AMA RESULULLAHINDÖNEMİNE UYMAYAN BİR TEK ÖRNEK VERİYORUM BAKIN SİZİN TAKİP ETTİĞİNİZ İÇTİHAD NEDİR...

abdullah cevdet,bir fıransız filozofun KURANI KAPAT KADINI AÇ SÖZÜNE ŞÖYLE KATILIYORDU,bizce HEM KURANI AÇMALI,HEM KADINI AÇMALI DİYORDU..............
[KAYNAK. UMUM MÜSLÜMANLAR KONGRESİ İCTİHAD DERGİSİ 2.SENE SAYI.4. EYLÜL.1907 SAYFA 287.]

BUNUDA KURANIN AYETLERİNİ TEVİL VE TAHRİF EDEREK MANADA ÇARPTIRMIŞLARDIR.

kamer
29. January 2010, 08:55 PM
peki söylermisiniz bu dönemin uzmanları kim sizler resulullahın dönemindeki ve ve sonra gelen tabinin döneminin içtihadına karşı çıkarken ...

Selam,
Şu cümlenizi nasıl belgelendireceksiniz?
Çünkü kimsenin birşeye karşı çıktığı yok.Bizler Allah Resul'ünün sınırlarını çizdiği bir konuda aklımızı, bilimsel verileri ... kullanarak karar veriyoruz.

...neden CUMHURİYET DÖNEMİ ATANIN FİKİR BABALARI VE ATANIN FİKİRLERİNİ GÜNÜMÜZDE KENDİSİYLE KUTSUYORSUNUZ
Beğenmesenizde; Emevi zulmü ve muaviye sünneti "CUMHURİYET DÖNEMİNDE" hızla "RESUL SÜNNETİNE" dönüşüyor. Kutsamak kelimesi maksatı aşan bir kelime lakin,Kur'an'sal ilkeler kimden tecelli ederse onu destekleriz.

kamer
29. January 2010, 08:58 PM
Ozaman kurandaki haramlara bilim helal diyorsa,helalarada bilim haram diiyorsa bilimemi tapılacak diyorsunuz.

Kur'an ve bilim hiç bir zaman kavga etmezler...

müslümanlardan
1. February 2010, 01:25 PM
Selamün Aleyküm dostlar,

İslam dinini Ana kaynak olarak Kur'an'dan öğreniyoruz ve yaşantımızı da buna göre düzenlemeye çalışıyoruz.

Bizler bu dini kitaptan değilde direk ayetleri Allah'ın Resul'ü Abdullah oğlu Muhammed'den ( Allah’ın selamı üzerine olsun) Öğrensek yaşantımızda değişiklik olur mu veya olursa neler değişir?

Henüz hayattayken/fırsat varken alacağımız dersleri almak ve kardeşlerimize de faydalı olmak dileklerimle.

Mutlu ve esen kalın..

ALLAH RESULU BU GÜN YAŞASAYDI EMİNİM TÜRKİDE ANAYASAYI İHLAL ETMEK VE ŞERİAT PROPAGANDASI YAPMAKTAN ÖMÜR BOYU HAPİS ALIR VE ABDULLAH ÖCALANA KOMŞU YAPIP ONUDA İMRALIYA ATARLARDI.AYRICA BU GÜN OLAN ,TARİKAT ,GURUP,FIRKALAR ,HİZİPÇİLER[Allah ın hizbinin dışında olanlar],EGEMENLİĞİN VE HAKİMİYETİN İNSANLARA AİT OLDUĞUNU VE BEŞERİ KANUN KOYUCULAR TARAFINDANDA,GERİCİ,DELİ ,MECNUN,NE DEDİĞİNİ BİLMEYEN BİRİDİR DİYE AKIL HASTANESİNE KAPATILIRDI....................SELAMLAR.....

müslümanlardan
1. February 2010, 01:40 PM
Kur'an ve bilim hiç bir zaman kavga etmezler...

Bilim ateş yakar diyor,ama İBRAHİMİ DURUŞTA OLANLARI YAKMIYOR,

ve bunun gibi bir çok örnek vardır,kuranda.ayrıca bilime karşı değilim yalnız günümüz bilim anlayışınadanda bir şey anlamış dğilim SORMAK İSTERİMSİZE NEDEN BİLİM ADAMLARI KURANA İMAN ETMİYOR,O Kİ,KURAN VE BİLİM ÇAKIŞMIYORSA,

VE ne gariptir değilmi ,aya çıkmak ve ayı, yıldızları,kainatı yakinen tanımak GÜZEL,

GÜZELDE,AYIN VE BÜTÜN KANATI YARATANI HAKKIYLA YAKİNEN TANIMAMAK

NE KÖTÜ,

insanların,ve bugününün Bilim anlayışı ve kuranla çakışmıyor demek ne acı,

ve bilim yaparak eşyayı geliştirenler,geliştirdikleri eşya karşısında kendileri ne kadar geri kalmıştır ve kalmışlardır.geçmiş dönemdeki savaşlarda birkaç kişi ölürken, GÜNÜMÜZ BİLİMİM PERESTLİĞE DÖNÜŞTÜĞÜ DÖNEMDE BİRBİRLERİNE UZAKTAN SAVAŞSALARDA BİNLERCE İNSAN ÖLÜYOR.
ve TANRILAR SAVAŞINDA İNSANLAR ÖLÜR[BU BAŞLIKTA BU GÜN BİR YAZI ASACAM SİTEYE] saygılar benden.............

kamer
1. February 2010, 02:43 PM
Bilim ateş yakar diyor,ama İBRAHİMİ DURUŞTA OLANLARI YAKMIYOR,

.....
Hz.Allah'ta ateş yakar diyor...


...Allah'ın tavrında/yasasında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın.Ahzab/62.

kamer
1. February 2010, 02:48 PM
.

ALLAH RESULU BU GÜN YAŞASAYDI ...

Konumuz bu değil.

müslümanlardan
1. February 2010, 02:50 PM
hz.allah'ta ateş yakar diyor...


...allah'ın tavrında/yasasında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın.ahzab/62.

yalnız allah ateşe serin ve esnlikli ol deyincede ateş yakmaktan başka bir hal alıyor,

yalnıZ bilim bununla çakışıyor

kamer
1. February 2010, 02:54 PM
yalnız allah ateşe serin ve esnlikli ol deyincede ateş yakmaktan başka bir hal alıyor,

yalnıZ bilim bununla çakışıyor

Ne yani, Hz.Allah'ın yasasında değişiklik mi oluyor?

İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. Bakara/2

müslümanlardan
1. February 2010, 03:02 PM
Arkadaşım ALLAH VAR ,ÇELİŞKİ YOK,yani herşey ALLAH IN TASARRUFUNDADIR.

DİLEDİĞİNİ YAPAR.SUYA YAK DESE SUDA YAKAR,

kısacası ALLAH LI İLİMDE ÇELİŞKİ OLMAZ.saygılar

kamer
1. February 2010, 03:52 PM
Yani diyorsun ki;ateş yakar fakat "bazen yakmaz" öylemi?

Ali Rıza Borazan
19. February 2010, 03:23 PM
Kamer Kardeş Dünyada iken cennetlikle müjdelenen peygamberlerden başka olamaz, Kuranda böyle bir Ayet de yok. kuran peygamberlerin dışındaki insanların hayatlarından bir kesiti övmüştür. Ama onların ölünceye kadar böyle bir davranışı sürdürebileceğinin garantisi yoktur ki. İşte sahabelerin Peygamberimizden sonraki halleri. selam ve sevgiler sunuyorum.

kamer
19. February 2010, 06:05 PM
Kamer Kardeş Dünyada iken cennetlikle müjdelenen peygamberlerden başka olamaz, Kuranda böyle bir Ayet de yok. kuran peygamberlerin dışındaki insanların hayatlarından bir kesiti övmüştür. Ama onların ölünceye kadar böyle bir davranışı sürdürebileceğinin garantisi yoktur ki. İşte sahabelerin Peygamberimizden sonraki halleri. selam ve sevgiler sunuyorum.

Abi konumuz "VAHİY/AYETLER".



Bizler bu dini kitaptan değilde direk ayetleri Allah'ın Resul'ü Abdullah oğlu Muhammed'den ( Allah’ın selamı üzerine olsun) Öğrensek yaşantımızda değişiklik olur mu veya olursa neler değişir?

pramid
26. October 2010, 09:10 AM
dinimiz yani kuran hakkında keşke ve bence demeyin.

hiiic
26. October 2010, 10:11 AM
ALLAH RESULU BU GÜN YAŞASAYDI EMİNİM TÜRKİDE ANAYASAYI İHLAL ETMEK VE ŞERİAT PROPAGANDASI YAPMAKTAN ÖMÜR BOYU HAPİS ALIR VE ABDULLAH ÖCALANA KOMŞU YAPIP ONUDA İMRALIYA ATARLARDI.AYRICA BU GÜN OLAN ,TARİKAT ,GURUP,FIRKALAR ,HİZİPÇİLER[Allah ın hizbinin dışında olanlar],EGEMENLİĞİN VE HAKİMİYETİN İNSANLARA AİT OLDUĞUNU VE BEŞERİ KANUN KOYUCULAR TARAFINDANDA,GERİCİ,DELİ ,MECNUN,NE DEDİĞİNİ BİLMEYEN BİRİDİR DİYE AKIL HASTANESİNE KAPATILIRDI....................SELAMLAR.....

Kesinlikle değil, eğer peygamber gelmiş olsaydı Cumhuriyeti kurardı ki zaten Allah bunu kurması için birini gönderdi, biz onun peşinden tekrar ayrılığa düşüp zararlar verdik. Bugün o bahsettiğin din suçlularının dinle alakası yok, onlar zanlarından ötesine tapmıyorlar.


Bilim ateş yakar diyor,ama İBRAHİMİ DURUŞTA OLANLARI YAKMIYOR,

ve bunun gibi bir çok örnek vardır,kuranda.ayrıca bilime karşı değilim yalnız günümüz bilim anlayışınadanda bir şey anlamış dğilim SORMAK İSTERİMSİZE NEDEN BİLİM ADAMLARI KURANA İMAN ETMİYOR,O Kİ,KURAN VE BİLİM ÇAKIŞMIYORSA,

VE ne gariptir değilmi ,aya çıkmak ve ayı, yıldızları,kainatı yakinen tanımak GÜZEL,

GÜZELDE,AYIN VE BÜTÜN KANATI YARATANI HAKKIYLA YAKİNEN TANIMAMAK

NE KÖTÜ,

insanların,ve bugününün Bilim anlayışı ve kuranla çakışmıyor demek ne acı,

ve bilim yaparak eşyayı geliştirenler,geliştirdikleri eşya karşısında kendileri ne kadar geri kalmıştır ve kalmışlardır.geçmiş dönemdeki savaşlarda birkaç kişi ölürken, GÜNÜMÜZ BİLİMİM PERESTLİĞE DÖNÜŞTÜĞÜ DÖNEMDE BİRBİRLERİNE UZAKTAN SAVAŞSALARDA BİNLERCE İNSAN ÖLÜYOR.
ve TANRILAR SAVAŞINDA İNSANLAR ÖLÜR[BU BAŞLIKTA BU GÜN BİR YAZI ASACAM SİTEYE] saygılar benden.............

1-ibrahimi yakan ateş fiziksel değil,,, sana birisi hayatını yakarım dediğinde bunu eline kibrit alıp peşine düşecek olarak mı algılıyorsun..
2-Bu günkü bilim adamlarının hemen hepsi müslüman, çünkü onlar Allahın hakkında delil indirdiği şeylerin peşinden koşuyorlar, insanları eğitiyorlar ve topluma faydalı araştırmalar yapıyorlar, yeryüzünde dirlik ve düzen kurmak için çalışıyorlar ve Allahın yarattıklarından pek çok ibretler alıyorlar.

ve pek çoğuna ateist veya kfir denme sebebi hristiyanlığı kabul etmemelerinden kaynaklanıyor.

son olarak;;; ayette der ki bir bilene sorun der,,
--Hani balık harammı helal mi diye bir tartışma yaşanmış burda, bunun cevabını yine beğenmediğimiz bilim adamları verecek, dip balıkları üzerinde yapılan araştırmalar onların zararlı olduğunu, yenmesinin tehlikeli olduğunu bildirinceye kadar temiz ve güzel şeylerden yemekte sorun yok..
Bazı siyasetçi yada kötü niyetli kimselerin bireysel yada zümresel çıkarlarını alet ettiği kötü işleri genele yansıtırsak aldanabiliriz.
-----------------------------------------------------------
Acaba peygamber gelse;
-Cami mi yaptırırdı yoksa Develet kurumları mı kurardı
-Külliye mi yaptırırdı yoksa Üniversite mi kurardı
-Oturup tespik mi çekerdi yoksa çalışıp yüz mü güldürürdü???

Tagutçularla beraber peygamberi aynı kefeye koymamak gerekli.

ve TANRILAR SAVAŞINDA İNSANLAR ÖLÜR

Hepimizi yaratan güç aynı olduğuna göre bu tanrılar kavramındaki farklılık nereden kaynaklanıyor? Çünkü insanlar hakikatlere (bilime) değil zanlarına inanıyor ve uyuyorlar. Bilim bu gün ateizmden çıkmış gibi görünsede (öyle olmak zorunda çünkü sürekli dinin saçma müdehalesi altında kalıyor) bir gün yaratıcının gerçek hakikatlerine bizi götürecek. İnsanların uydurmalarını göz ardı etmek gerekli..

Ali Rıza Borazan
26. October 2010, 10:15 AM
DEĞİŞEN KARDEŞLERİMİN GELDİKLERİ SON NOKTA


Her din her ideoloji ve sistem kendi bütünlüğü içerisinde Bir yaşam biçimini hayat tarzını oluşturur. Düşünen insanlar Allahın onlara verdiği akılla hiçbir ideolojiye bağımlı kalmadan saf arı duru sorgulamalarla doğru olanları bulup halis olan dini yaşam biçimini yakalarlar. yaşamlarını anlamlı bir hale getirirler.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa doğru yola ulaşan bütün peygamberler. Bu sorgulamalarla doğru yolu bulup peygamberlik mertebesine ulaşmışlardır. Kuran İnsanların düşünme ve aklını kullanma noktasında Doruğa ulaşmış Hazreti İbrahim peygamberi örneklendirir.

6/75- Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Enam suresi 73-79 Ayetler arası Her düşünen ve aklını kullananlar için mutlaka bir başlangıcın bir olgunlaşmanın ve neticeye ulaşarak demir atmasını betimlemektedir. Önce şahsımdan bu geçen süreci bir kıssa olarak size anlatarak diğer düşünen insanlarda da aynı olduğunu rahatlıkla anlayıp kavrayabiliriz.

Önce genelleme olarak mezhepler içerisinde İslam toplumu içerisinde inançların temelini oluşturan Şia ve ehlisünnet mezhebinden, Ehlisünnet mezheplerinden Hanefi mezhebine bağlı bir ailenin içerisinde biri olarak has bel kader dünyaya gelmişim.

Aile içerisinde bize bir kültür olarak en doğru dinin ehlisünnet mezheplerinin olduğu bu mezheplerin de Maliki, Hanefi, şafi, Hambeli mezhebi olduğu Hak olan mezhep bunların olduğu Bunun dışındaki bütün mezheplerin yanlış olduğu anlatılmış ve hala anlatılmaktadır.

Fakat Ben günlerce aylarca yıllarca bu mezheplerin görüşlerini okudum düşündüm Hanefi fıkhına göre amel ederek bu mezhep içerisinde epey bir zaman eğlendik ve yaşadık. Ama beni düşündüren neden bu mezhepler arasında herhangi bir konuda görüş farklılığı var? Yerleri ve gökleri yaratan Allah bir tanedir. Neden bir konuda dört tane görüş olur? Bu bir olan Allah bir konuda dört tana yol farkı mı olur diye düşünmeye başladım.

Bu Konuda bazı düşünenler, Doğru yol ehlisünnet ama diğer mezhepleri bir noktaya toplayarak aradaki farklılıkların ortadan kaldırılması gerekir dediler.

Bu anlayış bir düşünmeden bir devrim niteliği taşıyordu. Dört hak mezhepten birisi kan çıktığı zaman abdest bozulur birisi de bozulmaz diyor birisi kadına el değdiği zaman abdest bozulur birisi bozulmaz diyordu. birisi amel ayrı iman ayrı diğeri Salih amelle iman bütünleşmezse o iman etmenin bir anlamı olmadığını söylüyordu. Daha misaller sayısı sınırlandırılamayacak kadar çoktu. Din dogmatikti aile ve toplumumuz içerisinde sorgulanamaz yanlış mı doğrumu diye düşünülemez idi.

Haklıydı Babalarımız analarımız ilim irfan görmemişlerdi. Dinini öğrenecek ortada doğru bir şekilde öğrenecek ne okul ne müessese nede âlim kalmamıştı. Ortada tıp ilmi yokken Hastalıkları koca karılar ehliyetsiz olçumlar insanları tedavi etmeye kalkıyordu. Bu da Yarım doktor insanı candan yarım hoca da insanı dinden eder olgusu gerçeğini ortaya çıkarıyordu.

Evet din toplumun elinden alınamamıştı. Halk genelde iman ediyordu Samimi idi de. Ama ne yapsın ortada kimya ilminin matematik ilminin akademikleştiği gibi, Dinde akademik hale gelmemişti bu sebeple toplumlar arasında tutarsız insan aklı ve kuranla bağdaşmayan bir takım fırkalar hizipler türemişti.

Bilenle bilmeyen bir olur mu? Kuranın bu söylemi insan beyinlerinde şavk aran bir ışık gibi beyinlerde dalgalandığı zaman artık düşünme düşündüğünü aktarma ve neticede doğru bir anlayışı gün yüzüne çıkararak halkın toplumların bu cehaletten kurtuluşunun ilacı olmaktadır.

Asırlardır Allahın peygamberler aracılığı ile gönderdiği vahiy orijinli dinlerin bir hülasası olarak kuran artık ezberlerle yüzünden ölüler arkasında okumayla sevap olsun diye okumaktan kurtarılarak ne dediği ne dediğinden öte anlaşılmaya başlayınca anlam kazanması gerekiyordu. Kuran Avrupa ülkelerinde ilk defa bin kırk bir yılında Türkiye’de ise ilk tercüme bin dokuz yüz altmış yılında yapıldı.

Doktorun yazdığı reçete anlaşılmadığı ve onun verdiği ilaç vücuda uygulanmadığı zaman reçetenin okuyup durulması nasıl bir anlam ifade etmiyorsa kuranın da okunup ne dediği anlaşılıp pratik hayata söyledikleri uygulanmadığı zaman da elbette bir anlama taşımazdı.

Kuran okumaya gelmeden önce Yahudiliğin Yahudiler tarafından Allahın özel olarak seçtiği bütün dünya üzerindeki insanların onlara boyun eğerek köleleştirme ideolojisi, Hıristiyanlığın Sanki Allahın bir günah keçisi gibi İsa’yı görerek bütün insanlara ölümüyle canıyla kendini adayan ve Allahın İsa’nın bedeninde şekillendiği üç Allahlı bir din anlayışından, İslam toplumlarının Muhammet peygamberi Allahın tanımladığı konumdan kaldırarak bütün kainatı onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı ve ona sadece inandığımız zaman ahret aleminde şefaat ederek kurtulacağı İnancı artık düşünen insanların din anlayışlarını ilgilendirmemektedir.

Artık Kuran gibi Allahın Ne dediği ne demek istediği son peygamberle peygamberliğin noktalanarak her örnekten bir örnek verildiği hiçbir eksiğin bırakılmadığı İman edenlerin ondan sorgulanacağı bir kitap bir kılavuz önümüzde anlamak isteyenleri beklemektedir.

Kuranı Kendi yolunu çerçevelemede rehber edinenlerin de anlamakta güçlük çektiği bazı meseleler vardır. Kuran kuran diyenleri kurana samimi olarak inananların bir araya gelerek kuranda geçen kelimeler ve o kelimelerin kullanıldığı ayetler konular kuran bütünlüğü ve evren yasaları bir araya getirilerek sorgulanması gerekir.

Kuran Bize bir olayı bir hikâye ve roman gibi anlatmaz. Koca kâinatın ve gönderilen peygamberlerdeki kısaları bir roman kitabı kadar küçük bir kitaba şifreleyerek anlatmış sığdırmıştır. Âdeme isimlerin hepsini öğrendik ifadesiyle İnsanlık tarihinin başlangıcı ile başlayan sorgulama evrendeki sırları çözme olayını insanlık tarihinin bitimine kadar sürecek olan bilgilenme esrarı çözme olgusunu tek bir çırpıda anlatabilmiştir.

Bilmediğinizi zikir ehline sorun ifadesini hem din konusunda uzman olanlar hem de evren yasalarında Derinliğine çalışmalar yapan müspet bilim adamlarının söylemlerine dikkat çekmiştir. Bu sebeple Kuran bir taraftan vahyin insanlığa ulaştırdığı bilgilerle O konudaki zikir ehliyle Allahın evrene koyduğu esrarı çözen ilim adamlarının getirdikleri verileri şu ayetle özetleyerek bize Kılavuzluk oluşturmuştur.

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

Tek bir ilah tek bir din. İşte bu din Hazreti İbrahim’in Allah’ın gönderdiği dinle evrende ki yasaların kucaklaştırılarak hepsinin bir olan Allaha işaret ettiği tevhidi yakalamaktır. Evrende yaratılan insanlar dışında hiçbir varlık diğer varlıkların varlığından rahatsızlık duymadığı gibi Bir orkestra’daki ayrı ayrı sazları bir bütünleşen sesle aynı yönde şarkılarını söylüyorlarsa evrende yaratılan bütün varlıklar da hepsi kendi üzerine düşen görev çerçevesinde bir olan Allahın emrine cevap veriyorlar.

Biz kuranı rehber edinen Kardeşlerim arasında şu farklılıklar değişik sesler çıkarmaktadır.

a)- Kuran apaçıktır. Kurandaki ayetlerin ne dediğine biz başka bir anlam veremeyiz ne derse onu kabulleniriz. Bu Kardeşlerimiz böyle düşündükleri zaman Kuranda kullanılan Müteşabih ve muhkem ayetleri nasıl ayıracaklar? Edebi sanatlarda nasıl bir mecazi anlatım bir de gerçek anlatım sanatı varsa bu sanatlar kuranda da kullanılmıştır. Mesela “Allahın eli onların ellerinin üzerindedir.” veya Allah’a borç verenlere Allahın yardım etmesi” çok örnekler verilebilir. Bu Kardeşlerimiz kuranda anlatılan muhkem ve Müteşabih ayetlerin kastettiği manaları kuran bütünlüğü içerisinde düşündüğümüz zaman çelişkili olmayan kuranı çelişkili bir anlama sokar. bu anlayışın kuran anlayışına ummadığını gösterir.

b)-Kuran Allahın bir kitabıdır. Ama onu biz anlayamayız onu peygamberimiz ve âlimler anlar anlayışı ile kuranı okuyup kurandaki bir ayetin kastettiği manayı anlayamadıkları zaman hemen onun anlayışını peygamber anlar deyip de kütübü sitte ye mezheplere götüren kardeşlerimizin anlayışları

c)- Benim şu anda savunduğum ve ısrarla üzerinde durarak doğru bir anlayışın ancak şu dört ölçüye vurulduğu zaman doğru bir kuran anlayışına sahip olunacak olan anlayıştır.( kuran, ilim, akıl, pratik hayat) Yani kuranla kuranın kâinatla kâinatın ve kuranla kâinatın çatışmadığı din Allahın insanlara sunduğu dindir.

Kuranda geçen kısalar olaylar kavimler hakkında anlatılanlar hem kuranın diğer yerlerinde anlatılan kıssalara ve konulara ters düşmediğinin yakalanması, hem kıssalarda anlatılan olayların Allahın yarattığı evren yasalarına da vurarak o bütünlüğü tevhidi bir anlayışı yakalamak lazımdır.

Asıl sorun kuranın konuşma dilinin çözülemeyişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuranda kullanılan ayet ve mucize kavramı sanki Allah kendisine ortak ettiği bazı peygamberlere kendisinin ortaya koyduğu insanları acze düşüren olağan üstü bir güç verildiği inancıdır. Asıl ayet mucize olan ve insanları acze düşüren zerreden küreye kadar her şeydir. İnsanın kendisi başlı başına bir mucize olduğu halde kendisinin mucize olduğunu göremeyen insanlar peygamberlerde mucize veli kullarında keramet beklemektedirler. Peygamberlerdeki o insanların bir araya gelip ortaya koyamayacakları kuran gibi bir kitap insanları aciz bırakmaya yetmiyor mu?

YENİ BİR PEYGAMBER GELMİŞ OLSAYDI DÜNYAYA NASL BİR MESAJ VERİRDİ?


1-Ey İnsanlar! Size Son Peygamberle bir kitap gönderdim. Sizi ondan hesaba çekeceğim.


2-O göndermiş olduğum kitap eğer Allahtan değil de, insanlar tarafından uydurulmuş bir kitap olsaydı içerisinde birçok aykırılıklar bulunurdu.
3- Yerleri ve gökleri yaratan Allah bir tanedir. Eğer iki tane Allah olsaydı, kâinat fesada uğrardı. Kendi aralarında çatışma çıkardı.


4-Allah İnsanlara, insanlar içerisinden, elçi olarak seçtiği peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Allahın göndermiş olduğu kitaplardaki yasalarla, yaratmış olduğu kâinat arasında tam bir uyumluluk vardır.


5-Allah son olan peygamberle İslam dinini tamamlamış. Allahın yeryüzünde din olarak İslam’ı seçmiş İslam’ın dışında insanların zan ve tahminle ortaya koydukları bütün dinleri iptal etmiştir.


6-Allah son peygamberle peygamberlik ayetini kaldırarak, yerine korunmuş kuran ayetini getirmiş ve insanlara kılavuz olarak onu göstermiştir.


7-Kuranda, İnsanların Hayatlarında çıkabilecek olan her bir problemin örneğini vermiş hiçbir problemi çözümsüz bırakmamıştır.


8-Allah katında bütün peygamberler arasında hiçbir farklılık yoktur. Hiçbir peygamberin diğer peygambere karşı üstünlüğü yoktur.


9-Peygamberleri diğer insanlardan ayıran özellik, vahiy almakla onlar ayrılmaktadır. Onlar yanıldıkları zaman düzeltilmeleridir.


10- Artık, ehli kitap’ın ve İslam toplumlarının zan ve tahminde bulundukları gibi, peygamberler, insanları imana getirmeleri için mucize göstermemişlerdir.


11-Allah hem evrene, hem de, insanlara bir yaratış biçimi koymuştur. Bu Allahın sünnetidir. Kesinlikle Allahın sünnetinde bir değişiklik bulunmaz.


12- Artık Hazret İsa peygamber hakkında söylenenler. Net olarak belirginleşmiş, diğer insanların yaratılışı nasılsa hazreti İsa peygamberin yaratılmışı da öyle yaratılmıştır.


13- Hazreti İsa peygamber babasız değildir.


14- Diğer peygamberler ve şehitlerin öldüğü gibi İsa peygamberde ölmüştür. Yeni bir diriliş ahret âleminde olacaktır. Dünyada ölen kesinlikle geri gelmez İsa peygamber de diğer canlıların ve peygamberlerin öldüğü gibi ölmüş bir daha geriye dönmeyecektir.


15-Hazret İsa peygamberin gerçek anlamında ölen ölüleri diriltmesi kesinlikle mümkün değil, Ölüleri ancak Allah diriltir. Hazreti İsa peygamberin dirilttiği ölü, vahiylere karşı duyarsız olanlar anlamındaki, duyarlı hale gelmesi anlamında Allahın izni ile dirilttiği ölülerdir.


16- Ölen insan Artık, İmtihan süreci bitmiş, gidecek olduğu yerin bileti kesilmiş Ahret âleminde o bilete uygun yer de hazırlanmıştır. Orada söz değişikliğe uğratılmayacaktır.


17- Ölen insanlara Arkasından, okunan dualar, kılınan namazlar, okunan kuranlar, çekilen tespihler, verilen yemekler, yaptırılan hayır hasenatlar, hiçbir zaman onlara ulaşmaz. Fayda da vermez.


18- Her akıl eden ve bunaklık ve ölüm dönemine kadar kendisinin belirlemiş olduğu yola göre, dünyadaki yaptıklarıyla karşılık görecektirler.


19-Dünya Hayatında Her akıl baliğ çağına erişmiş insan kendi yolunu kendisi belirlemeden ölmeyecektir. İnsan ya takva yolundadır iman eder Salih ameller işler. Bunların gideceği yer cennettir. Ya da şeytanın yolundadır. Küfreder isyan eder bunların gideceği yerde cehennemdir.


20-Bir Vücutta iki kalp bulunmaz. Ve bir insanda aynı zamanda iki ayrı yol da olmaz. ya insan küfür yolundadır. Ya da insan hak yolundadır.


21-Kâinatta Allahın yarattıkları hep çift yaratılmışlardır. Bu sebeple temel olarak yaratılan varlıklar, insanlar ve meleklerdir. Etrafa ve kâinata baktığımız zaman, bu iki varlık dışında varlık yoktur. Ya insanlardan ya da meleklerdendir.


22- Melekler, insanoğlunun emrine amade olarak yaratılmış olan varlıklardır. Onlar yaratılış biçimi ile verilen emrin dışına çıkmamakla hem insanoğluna secde etmektedirler. Hem de Allaha secde etmektedirler.


23- Hemen Akla Cin Şeytan İblis gelecek bunlar ne olacak? Sorusu gelecek. Evet, cinler ve şeytanlar insan taifesindendirler. İblis ise cinlerden olup, insanlara kötülük yapmayı teklif etmesi sebebiyle insana secde eden melek gurubundan ayrılarak ve asıl insanı yaratılış dışına çıkarmayı teklif sunmakla yabancılaştırmayı üstlenmiş olan ayrı bir melektir.


24-Şeytan: İblisin insana kötülüğü teklif etmekle bu teklifi kabul eden ve kibirlenen gururlanan isyan eden geriye dönüşü mümkün olmayan bir yola giden insanın adıdır.


24- Cin: Dünyayı Tabulaştıran, ilimde teknolojide ileri giderek, asıl yaratılış gayesinin dışında hayat süren yabancılaşmış insanın adıdır.


25-Cinler ve şeytanlar. İnsanlardan oldukları için ateşten değil topraktan yaratılmış varlıklardır. Ve kuranda da cinleri ve şeytanların ateşten yaratıldığına dair hiçbir ayet yoktur.


26- Can enerjidir. Dumansız ateşten yaratılmıştır. İblis de ateşten yaratılmıştır.


27-Kuranda Geçen hiçbir kelime hiçbir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Her kelimenin farklı bir anlamı vardır.


28-Melek: İnsanların fiziki yapısı da dâhil olmak üzere, insanların dışındaki Allahın insanların hizmetlerine sunduğu yaratıkların hepsinin adıdır.


29-Melekler, Allahın kendilerine verdiği görev ve sorumlulukların dışına asla çıkamazlar. Bu sebeple Allah evrende yarattıkları varlıklardaki sünnetullah çerçevesinde değişikliğe uğramadan görevlerini eksiksiz sürdürürler onlarda akıl yoktur. Kotlanmış bilgiler vardır.


30- Ateş bir melektir. Görev ve sorumluğu, insanlar ateşle yemeklerini pişirirler. Sularını ateşle ısıtırlar, soğuk zamanlarda ateşle ısınırlar. Görevi yakmaksa bu görevin seyrini değiştirmezler. İşte Hazreti İbrahim’i de Ateş yaktı. ama kuran mecazi sanatla ateşe serin ol dedi. Bu ateşin yakmadı anlamında değil, bu Hazreti İbrahim peygamberi tebrik etme onaylama anlamında anlatılan bir sanattır.


31-Allah halife olarak yaratılan insanların Dünya hayatında yapmış olduğu suçlar nedeni dünyada özel bir ceza vermez. Dünya hayatı denenme yeridir. Yapılan yanlışların cezasını ya evrendeki yasalara ya da insanların biri birlerine müdahale etmesiyle cezalandırır Allahın cezalandıracağı yer ahret âlemindedir.


32-Allah hem evrene koyduğu yasalarla hem de göndermiş olduğu yasalarla tam bir uyum halinde bir din göndermiştir. Allah kesinlikle koyduğu yasalara muhalefet etmez.


33-Elçi Kelimesi ile nebi kelimesi kuranda biri birinden ayrı kullanılmıştır. Her nebi elçidir. Ama her elçi nebi değildir. Elçi meleklerden ve insanlardan olabilir ama nebi, sadece insanlardan olur. Meleklerden peygamber olmaz.


34- nebi olan elçiler yanıldıkları zaman vahiyle düzeltilirler ama nebi olmayan elçilerin düzeltilmesi elçi aracılığı ile gelen vahiylerle düzeltilirler.


35-Her insan kendi ameli ile yargılanacaktır. Ahret âleminde hiç bir insan hiçbir insanı kurtaramayacaktır. Orada torpil ve şefaat yoktur.


36-Müslüman olanlar şu büyük günahları işlemezler. 1- Allaha şirk koşmazlar,2- zina etmezler, 3- haklı nedene dayanmadan adam öldürmezler. 4- içki kumar, gibi zorunlu nedenler dışında içip oynayamazlar.


37- Yaratış biçimi iki ölüş iki diriltiliş biçimindedir. 1- ilk yaratılış yokken bir adı ölü iken ilk yaratılmadır. 2-bir erkek ve bir dişiden yaratılış biçimidir. Bu Yaratılış biçimi de Anne karnındaki bir çocuğun oluşumu ile dünya hayatındaki bir ömür sürmesi farklı farklıdır. Bu yaratılış biçimi Allahın sünnetidir. Değişmez. 3- diğer yaratılış ahret yaratmasıdır. Bu yaratılış biçimleri tamamen birebirlerinden farklıdır.


38-Cennet ve cehennem süresizdir. Cennete gidenler ebedi cennettedirler cehenneme gidenler de ebedi cehennemdedirler. Hıristiyanların söylediği gibi cehennemde belirli bir miktar yandıktan sonra cennete gitme diye bir olay yoktur.


39-Dünya hayatında İnsanlar özgür bir halde imtihana tabi tutulmaktadırlar. Bir kimse kendi gidiş şeklini ister müspet yönde isterse menfi yönde değiştirmedikçe Allah o kişinin gidişatını değiştirmez. Kişinin kendisi ile ilgili konulardaki kaderini Allah ona yazmaz kişi kendisi ile ilgili kaderini kendisi çizer.


40-Çocuklar öldükleri zaman toprak olacaklardır. Cennet ve cehennem günah ve sevap işleme sonucunda gidilecek olan yerlerdir. Çocuklar ise akıl baliğ çağına ermeden öldükleri için ceza ve mükâfat görmezler. Çünkü denemeye imtihana tabi tutulmadan ölmüşlerdir.


41- Her insanın imtihanı, akıl baliğ çağına erdikten sonra başlar. Bunaklık ve ölümle imtihan sona erer. Eğe kişi ölümü gördükten sonra iman ederse bu iman ona bir kazanç sağlamaz. Ya kişi iman ettikten sonra iman etmesine uygun hayatını düzenlemesi gerekir. Ya da ölmeden önce iman ettiği zaman imanını hayra dönüştürecek bir fırsatı olmadan ölmüşse o da iman etmiş kategorisindedir.


42- namaz oruç haç zekât, peygamberlere iman, peygamberlerin getirdiklerine iman ve öldükten sonra dirilip hesaba çekilmeye iman edenler. Her peygamberin getirdikleri sünnetlerdendir. Bunlar olmadan kişi tam bir iman ve tam bir Salih amel edemez. Bunlar Müslüman olanların yaşam biçimi hayat tarzıdır.


43-İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa, bütün peygamberlerin getirdikleri dinin adı İslam’dır. Her peygamberin kendisinden sonra gelecek olan peygamberi müjdelemesi, kendi dönemlerindeki vahiy orijinli dinin bozulmasıyla yeni gelen peygamberler, doğru olanlar aynen kalmak koşulu ile yanlış olan yerlerini düzeltmeleri onları, gelen yeni peygamberi kabullenmeye ve ona itaati zorunlu kılmaktadır. Yeni gelen peygamberleri kabul etmeyenlerin dini Allah katında hüsnü kabul görmeyeceklerdir. Yahudisiz ve Hıristiyanlarız diyenler gibi.


44- Nikâh: Müslüman olan erkek ve Müslüman olan kadın için geçerlidir. Müslüman olmayan kadın Müslüman olan bir erkekle evlenemez. Müslüman olan bir erkek de Müslüman olmayan bir kadınla evlenemez. Eğer Müslüman olan erkek ve Müslüman olan bir kadın evli kaldıkları dönemlerde içlerinden herhangi birisi Müslümanlığı terk ederse nikâh akdi bozulmuş Olur.


45- Allah’ın dininde kesinlikle başka dinde olanların dinlerine müdahale hakkı y oktur. Allahın dini güç ve otorite olduğu zaman ayrı dinlerde olanların dinlerinde istediği gibi yaşama hakkı vardır.


46-İslam da devlet, iman eden bir toplumun hayat tarzlarını hem kendi aralarındaki hukuku hem gayrı Müslümanlar ile hukuku hem insanların dışındaki varlıklar la hem de Allah olan hukukla ilgili yaşam biçimlerini dizayn eder.


47- Zekât. İslam otoritesinin Müslüman olan toplumdan Müslümanların kendi özgür iradeleriyle vermedikleri infakı kendisinin adil olarak ihtiyaç sahiplerine ve toplumun genelini kapsayan yerlere harcamak için devletin aldığı verginin adıdır. Ondaki oran devletin ihtiyaçlarına göre otorite tarafından düzenlenir. Bu vergi Müslüman olmayanlardan alındığında ismi cizye ve haraç olmaktadır.


48- Faiz Allah katından tamamen yasaklanmıştır. Müslüman olan kesinlikle bir yere faizle para vererek karşılığında geriye üzerine para ekleyerek alamaz böyle yapanlar Allah ve resullerine savaş açmış demektir. Ama zorunlu duruma düşüp de şiddetli bir ihtiyaç ve kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalındığında diğer haramlarda olduğu gibi o ihtiyacı ölmeyecek kadar almasında bir sakınca yoktur.


49- Allah bir taraftan faizi yasaklarken bir taraftan da parayı tabu haline getirenleri de eleştirmektedir. İslam toplumlarında her inanan Müslümanlar Kazandıklarının ihtiyaçtan arta kalanını yoksul ve ihtiyaç sahiplerine verdikleri zaman onları Ancak Allah hidayete eriştirir.


50- Bir köyde bir mahallede bir beldede bir kişi açlığından dolayı veya herhangi bir ihtiyaçtan dolayı ölmüşse o köy o belde veya o mahalle halkı o ölenin katilidir. O halk dünya hayatında helak olmuş demektir. Onlar dünya hayatında asla hidayete eremezler. Kör ve sağır olarak ahret âleminde hasrolunacaklardır.


kuranianlamametodu.blogspot.com

[email protected]

Miralay
26. October 2010, 11:11 AM
Selamlar

Allah'ın elçisinin (Selam O'nun üzerine olsun) hayatı Kur'an'dan ibaretti. Şu anda o yaşamadığına ve Allah bir daha elçi göndermeyeceğine göre; biz herşeyimizi Kur'an'a endeksleyeceğiz.

O zamandan bu zamana kayıtlı olarak en sağlam (ki Allah'ın koruması altındadır) kaynak Kur'an gelmiştir.

Diğerleri tarihi kaynaklar olarak kalacaktır. Malum tarihi herkes kendi hevasına göre yazar. Kendi tarihimizi bile ajandamıza yazarken tutarsızlıklar olur. İçine nefsimizin heva ve heveslerimizi, duygularımızı katmış oluruz.

Geriye tek objektif kaynak kalıyor. O da Kur'an'ın ta kendisidir. Yani Rabbulalemin'in kelamı.

Saygılarımla

Ali Rıza Borazan
31. October 2010, 06:45 PM
Miralay Krdeşime teşekkür ediyorum. Keşke Kurana kadar geldik onu bari elimizde sapmadan tutabilsek.