PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Neden geceye kadar değil de akşama kadar?


galipyetkin
18. June 2018, 11:29 AM
Kitapta, Ramazanda Oruç diye geçen Allah'ın emri, İsfahani'nin görüşlerine göre "aç kalma seansları"na dönüşmüştür.
Allah'ın emri olan oruç bizden öncekilere /kitabın inmesinden önce yaşamış nesillere de bir görev olarak verilmiştir.

1-Şimdi, oruç denilen bu aç kalma seansları Arab'ın takvimine göre Ramazan denilen ayda tutulmaktadır. Önceki nesillerin zamanında Arab'ın takvimi, hatta herhangi bir takvim olmadığına göre, eski nesiller Arab'ın ramazan ayını, nasıl tesbit etmişlerdir de ramazanda oruç tutmuşlardır?

2-Bakara 187. ayette -orucu geceye kadar tamamlayın- denmişken neden akşam olur olmaz oruç bozulur?

3-Oruç görevi biter bitmez mutluluk saçan bayram neden yapılır?

Lütfen aydınlatır mısınız?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

dost1
24. June 2018, 10:28 AM
Selamun aleyküm,

Kitapta "Ramazanda Oruç" diye geçen Allah'ın emri, İsfahani'nin görüşlerine göre "aç kalma seansları"na dönüşmüştür.
Allah'ın emri olan oruç bizden öncekilere /kitabın inmesinden önce yaşamış nesillere de bir görev olarak verilmiştir.
Evet kardeşim, Bakara suresinin 183 ve 184 ayetlerinde bizden öncekilere yazıldığı gibi bize de yazıldığı LEAALEKÜM TETTEKUN gerekçe gösterilerek belirtilmiştir.

1:) Şimdi, "oruç denilen bu aç kalma seansları Arab'ın takvimine göre "Ramazan" denilen ayda tutulmaktadır. Önceki nesillerin zamanında Arab'ın takvimi, hatta herhangi bir takvim olmadığına göre, eski nesiller Arab'ın "ramazan ayını" nasıl tesbit etmişlerdir de "ramazanda oruç" tutmuşlardır?
Değerli kardeşim,
Takvim, Arapça bir sözcük olup düzeltme, doğrultma,kıvamına koyma, değer biçme anlamında olup, zamanı yıllara, aylara günlere ayıran yöntem olarak kavramlaşmıştır.
Araplarda bu anlamda zamanı yıllara, aylara,günlere ayıran ve bunları belirten bir çizelge yoktu ancak, Araplar gökteki kamerin beliriş ve gökyüzündeki konumlarına göre isimlendirmeler yapmışlardı. Bu isimlendirmeler: Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülâhir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhiccedir.
Bu isimler Abdullah oğlu Muhammed dünyaya gelmeden önce de Arapların kullandıkları ay isimleridir.
Bu ay isimlerinin dışında kamerin gökyüzündeki bulunma durumlarına göre menzil olarak isimlendirdikleri günleri de yirmisekiz değişik isimle adlandırıyorlardı.
Abdullah oğlu Muhammed Allah'ın Resulü olup vahiy almaya başladığı gecenin içinde bulunduğu ay Ramazan olarak isimlendirdikleri ay içinde olduğu için, Bakara 185 de buna vurgu yapılmış Kuran'ın HÜDA,FURKAN olup, bunun ilkelerinin belirtildiğine, bu ayda bu Hüda ve Furkan ilkelerine odaklanılarak Allah'ın büyüklüğünün idrak edilerek sahip olunanların -ŞÜKRÜNÜN -karşılığının verme bilincine erişilmesine SİYAM gerekçe yapılmıştır.
Siyamdan kasıt da insanın derdinin yeme,içme,konuşma ve cinsellik olmayıp Kuran olmasıdır.

2:) Bakara 187. ayette "orucu geceye kadar tamamlayın" denmişken neden akşam olur olmaz oruç bozulur?
Değerli kardeşim,
Araplarda bir gün nehar/gündüz ve leyl/gece olarak ayrılmıştır.
Nehar/gündüz, Güneş'in doğması ile batması arasındaki zaman dilimidir.
Leyl/gece, Güneş'in batması ile doğması arasındaki zaman dilimidir.
Gecenin ve gündüzün de farklı isimlendirmelerle belirtilen bölümleri vardır.
Günümüzde diyanet -Muhtar Ahmet Paşa zamanında belirlenen- Güneş'in Ufuk çizgisinin sekiz derece altına düştüğü zaman dilimini gecenin başlangıcı olarak, Güneş'in Ufuk çizgisinin onsekiz derece altını da gündüzün başlangıcı olarak belirtiyor.
Kur'an'ı esas alan birisi için bu Zaman'lar dakika saniye vb olarak ölçülmez. Kişi Kur'an'daki SİZCE ifadesinden yola çıkarak sabahleyin kahvaltısını yaparak SIYAM İÇİN GEREKÇE olan TAKVAYA ulaşmak için Kuran çalışmaya başlar. Gün içinde -tıka basa yeyip içmeden çok- hasta olmayacak düzeyi kendisine ölçü alarak Kuran öğrenir ve güneş battığında da dilediği gibi yiyip içebilir.

3:) Oruç görevi biter bitmez mutluluk saçan bayram neden yapılır?

Lütfen aydınlatır mısınız?

Saygılarımla.
Galip Yetkin
Bayram sevinçtir, mutluluktur.
Kuran çalışarak Allah'ın koruması altına girecek ilke ve kuralları öğrenip yaşamına geçirme diyerek özetleyebileceğimiz TAKVAYA erişerek Tukebbirallah seviyesine ulaşarak, şükür/ sahip olduklarının karşılığını verme bilincine erişip,ihtiyacından arta kalanları infak eden kişi sevinmez de ne yapar?

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

bartsimpson
24. June 2018, 04:44 PM
soru da güzel, cevap ta...
sorandan da, cevaplayandan da, Allah razı olsun.

lakin...

Önceki nesillerin zamanında Arab'ın takvimi, hatta herhangi bir takvim olmadığına göre, eski nesiller Arab'ın "ramazan ayını" nasıl tesbit etmişlerdir de "ramazanda oruç" tutmuşlardır?

sorusunun cevabı muğlak kalmıştır.

dost1
25. June 2018, 12:54 AM
Selamun aleyküm,

soru da güzel, cevap ta...
sorandan da, cevaplayandan da, Allah razı olsun.

lakin...

Önceki nesillerin zamanında Arab'ın takvimi, hatta herhangi bir takvim olmadığına göre, eski nesiller Arab'ın "ramazan ayını" nasıl tesbit etmişlerdir de "ramazanda oruç" tutmuşlardır?

sorusunun cevabı muğlak kalmıştır.
Değerli Bartsimpson kardeşim,
Araplarda ay isimleri ve gün isimleri vardır. Gökyüzündeki Ay'ın şekline ve bulunduğu menzile bakarak ayın kaçıncı günü olduğu bilinir ve söylenirdi.
Bu durum göçebe yaşayan geçimi hayvancılık olan yörüklerde de vardır. Bunlar da gökyüzündeki aya bakarak ayın kaçı olduğunu bilirler.
Araplar, kendilerince önemli olan olaylara göre yılları söylerlerdi ancak bu durum takvim edilmemişti.
Takvim, zamanın -belirli bir olay vb başlangıç kabul edilerek- yıl, ay ve günlere ayrılarak çizelgeleştirilmesidir. Araplarda bu anlamda bir takvim İkinci Halife Ömer zamanında Hicret başlangıç yapılarak oluşturulmuştur.

Mekke ve çevrelerinde her tür savaşın ve saldırının haram kabul edildiği HARAM AYLAR -Zilkade,Zilhicce,Muharrem,Recep- olarak bilinen aylarda panayırlar kurulur ve gelenler aynı zamanda İbrahim Resulle başlayan hac görevlerini yaparlardı.
Oruç olarak bilinen sıyam da Kuran vahyinin geldiği Ramazan ayında gerçekleştirilmesi belirtilmiş.
Genelde inananlarımız, vahiyle istenilenlerin gerekçelerini gözardı ederek ay, gün ya da geceleri kutsallaştırma eğiliminde oluyorlar. Oysa ki önemli olan odaklanılması istenilen KURANdır. İstenilen aç ya da susuz kalarak çalışma ya da dinlenme değil, KURANın öğrenilmesidir. Kuran öğrenilecek yaşam rehberimiz olacak ilke ve kurallar öğrenilip yaşama aktarılacaktır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
25. June 2018, 12:45 PM
Ne yazık ki verilen yanıtlar yeteri kadar aydınlatıcı olamamışlardır..

Eğer Kitabın /Dinin /Müslümanlığın yalnızca Araplara indirildiğini düşünürsek Sayın bartsimpson a yanıt olarak verilen takvim ve zaman belirleme görüşleri kabul edilebilir.
Fakat din evrensel olduğundan -sizden öncekiler- ifadesi, Arabları değil de insanlığı ifade edeceğinden, kitabin indirilmesinden evvel taaa Nuh Peygamber zamanına kadar, hatta ilk insana kadar bütün insanlık için uzatılabilir. İşte bu kişilere de oruç yazıldığına göre, diyelim ki Nuh Peygamber zamanında insanlar Arabın ramazan ayını nasıl tesbit edip de oruç tutmuşlardır. Hele bu insanlar ekvatorun iki kısmında, kuzey ve güneyinde (mesela Güney-Afrika ve Kuzey-Afrikada) yaşıyorlarsa?

İşa, aşiyy, aşiyye ayetlerde geçer ve Aşiyy güneşin zevalinden batışına kadar olan zamandır. İşa ise güneşin battığı zaman yani akşam vaktidir. Aşiyy ve aşiyye günün sonu anlamına gelir.
Eğer orucun akşama/günün sonu kadar tutulması istense idi ayette gece denmez, belirtilmiş akşam anlamlı kelimelerden biri kullanılırdı.

Şu halde bir aksaklık var anlatımlarda.

Bayramlara gelince, her iki bayram da bence para-babalarının paralarını artırmaları, halkın cebini somurmaları için dinin gereği diye hayata sokulmuş, uydurulmuş sömürü düzenleridir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
26. June 2018, 02:11 PM
Selamun aleyküm,

Ne yazık ki verilen yanıtlar yeteri kadar aydınlatıcı olamamışlardır..

Eğer Kitab'ın /Dinin /Müslümanlığın yalnızca Araplara indirildiğini düşünürsek Sayın bartsimpson'a yanıt olarak verilen takvim ve zaman belirleme görüşleri kabul edilebilir.
Fakat din evrensel olduğundan "sizden öncekiler" ifadesi, Arabları değil de insanlığı ifade edeceğinden, kitabin indirilmesinden evvel taaa Nuh Peyganber zamanına kadar, hatta ilk insana kadar bütün insanlık için uzatılabilir. İşte bu kişilere de oruç yazıldığına göre, diyelim ki Nuh Peygamber zamanında insanlar Arab 'ın ramazan ayını nasıl tesbit edip de oruç tutmuşlardır. Hele bu insanlar ekvatorun iki kısmında, kuzey ve güneyinde (mesela Güney-Afrika ve Kuzey-Afrika'da) yaşıyorlarsa?

İşa, aşiyy, aşiyye ayetlerde geçer ve Aşiyy güneşin zevalinden batışına kadar olan zamandır. İşa ise güneşin battığı zaman yani akşam vaktidir. Aşiyy ve aşiyye günün sonu anlamına gelir.
Eğer orucun akşam/günün sonu bozulması istense idi ayette gece denmez, belirtilmiş akşam anlamlı kelimelerden biri kullanılırdı.

Şu halde bir aksaklık var anlatımlarda.

Bayramlara gelince, her iki bayram da bence para-babalarının paralarını artırmaları, halkın cebini somurmaları için dinin gereği diye hayata sokulmuş, uydurulmuş sömürü düzenleridir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Değerli kardeşim,
Öncekiler Ramazan ayında oruçlular demiyor ki ayet. Sizden öncekilere sayılı günler yazıldığı gibi size de yazıldı deniliyor. Onlar Ramazan ayında oruçlulardı siz de Ramazan ayında oruçlu olunuz demiyor.
Ramazan ayında Kuran indi Onda hüda, beyyinat ve Furkan'lar var. Bu ayı oruçlu geçiriniz deyip 187 de süresi ile bilgi veriliyor.
Leyl ile ilgili anlayış farkları vardır. Şia mezhebinden olanlar gündüz tamamen kaybolana kadar, Güneş Ufuk çizgisinin 18 derece altına girene kadar beklerler.
Şahsi düşüncem oruç ile ilgili zamanın detaylarından çok gerekçesine odaklanılması gerektiğidir. Gerekçe de Kur'an'ı anlama çalışmaları yaparak kendi dilinde Kur'an'ı öğrenmektir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
27. June 2018, 12:39 PM
Sayın dost1.

Bakara-183. ayette geçen "siyam" ifadesini hariç tutabilme ihtimali olmasına rağmen,
Bakara -183, 184, 185 ve Kadr-1-5, Duhan-1-7 ayetleri yönünde sizinle gerek burada yazdıklarınız, gerek "oruç" bölümündeki "yazın ortasında oruç", gerek "Kur'an'da oruç" başlıklı kısımlardaki anlatışlarınızla, hiç bir ortak görüş ve anlayışa sahip değilim.

Kendi düşüncelerimi "oruç genel başlığı altındaki fraksiyonlarda" açıkladım.
Bunları burada tekrarlayarak sizi bir polemiğe çekmek de istemiyorum.
Fakat sırası gelir veya imkan doğarsa meselâ 23 senede indirilmiş Kitap ve içerdiği Kur'an'ın "bir gecede indirilmediğininin açıklanmasının bile abes olduğunu" ama Kur'an'ın kişinin veya toplumun ramazanında indirildiğini ve bu olgunun da o kişinin/kişilerin veya o toplumun gecesine kadir olduğunu" tekrar açıklayacağım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

kuman
1. July 2018, 05:30 PM
Halil bey,

Şahsi görüşünüze katılmak imkansız. Detayın bize gerekçeyi anlamamıza yardımcı olması gerektiğinden detaydan uzaklaştıkça gerçek olan gerekçeyi kaybedip pek çok yanlış gerekçelerin ortaya çıkmasına neden olur, böylece biz asla gerekçeyi yakalamayız sadece sanılar üstünden dolaşır dururuz.

Detaylar önemlidir, detaylarda ki bir eksiklik yada tutarsızlık bizi yanlış yola sevk etmesi doğaldır. Eğer ki detaylar özü açıklamıyorsa detay yanlıştır yada öz yanlıştır.
O zaman ne yapmalıyız ŞÜPHE duymalıyız ya detaylar dan ya ÖZ den
Şüphe oluşmadan İman oluşamayacağına göre tüm anlatım bir puzzle gibi yerine oturmalıdır tek bir yanlışlık puzzle bitmesine engel yani İman ın oluşumuna engel çıkarabilir.

Örneğin siz kişi Kur an çalışacak demişsiniz, elinde Kur an olmayan bu çalışmayı nasıl yürütebilir yada meal okuyan biri ne anlayabilir Kur an dan ? İman eden ama Kur an a ulaşamayan biri o zaman Oruç tan uzak duracak !. Bu örnekler çoğaltıabilir kaldı ki coğrafya yada fiziki durumlardan hiç bahsetmeden bile pek çok soru çıkarılabilir.
Yani ilk önce detaylara bakarak gerekçeyi bulmak gerekir

dost1
2. July 2018, 03:30 PM
Selamun aleyküm,
Halil bey,

Şahsi görüşünüze katılmak imkansız.

Değerli kuman,
Bu forumda yazdıklarım Arabiyyen olan Kur'an'ın Arapça dilinin gramer ve anlatım sanatlarına uygun olarak aktardıklarımdır. Şahsi görüşüm sadece müteşabih olan sözcüklerin anlamlarındaki önceliklemelerimdir/tevilimdir ki, onlar da Arapça diline göredir.


Detayın bize gerekçeyi anlamamıza yardımcı olması gerektiğinden detaydan uzaklaştıkça gerçek olan gerekçeyi kaybedip pek çok yanlış gerekçelerin ortaya çıkmasına neden olur, böylece biz asla gerekçeyi yakalamayız sadece sanılar üstünden dolaşır dururuz.

Sıyamın gerekçesi Bakara 183 de Lealleküm TETTEKUN olarak belirtilmiş.
Tettekun sözcüğünün türediği köklere bakalım ki, SIYAM için GEREKÇE olan TETTEKUN'u anlayalım.

“Takva” sözcüğü, “وقاية vikaye”, “ توقيةtevkiye”, “وقاءة vikae” köklerinin mastarı olan “ وقيveka” sözcüğünden türemiştir.
“Veka” sözcüğü; “bir şeyi korumak, himaye etmek, ona zarar verecek şeylerden çekinmek, bir şeyi başka bir şeyle bir tehlikeye karşı korumaya almak, zararlı şey ile korunacak şey arasına bir engel koymak” anlamına gelir ve Kur’an’da da bu anlamda kullanılmıştır:

İnsan; 10, 11:Şüphesiz, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde, Rabbimizden korkarız.
Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur/feVEKAhumullahu ve onlara aydınlık ve sevinç rastlar.

Tahrim; 6:Ey inanmış olan kişiler! Kendinizi ve ehlinizi (yakınlarınızı), yakıtı insanlar ve taşlar olacak bir Ateş’ten koruyun. Onun üzerinde, Allah’a karşı gelmeyen, kendilerine emredilenleri yapan çetin ve kaba melekler vardır.

Teğâbün; 16:O nedenle gücünüz yettiğince Allah’a takvalı davranın/fettekullahe, dinleyin ve itaat edin. Ve mallarınızdan, kendinizin iyiliğine olarak bağışlayın. Kim de nefsinin açgözlülüğünden korunursa işte onlar, başarıya ulaşanların ta kendileridir.

“Veka” fiilinin mezidatından olan “اتّقاء ittika” sözcüğü ise; “korumayı kabul etmek, acı ve zarar verecek şeyden sakınıp kendini korumaya almak, sakınmak” demek olup, bu sözcük de Kur’an’da sözlük anlamında kullanılmıştır:

Haşr; 18, 19: Ey inanmış olan kişiler! Allah’a takvalı davranın; her kişi yarına ne hazırladığına bir baksın. Ve Allah’a takvalı davranın. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden haberdardır.
Ve Allah’ı umursamayan kimseler gibi olmayın: Böylece Allah, onlara kendilerini umursatmaz. İşte onlar, yoldan çıkmış kimselerin ta kendileridir.

Âl-i Imran; 131:Ve inkârcılar için hazırlanmış Ateş’ten korunun.

Bakara; 24:Sonra, eğer bunu yapmadıysanız ve asla yapamayacaksınız; öyleyse inkârcılar için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan Ateş’ten korunun.

İşte, “takva” sözcüğü de, “ittika” sözcüğünün ismidir ve sözlük anlamı olarak; “kuvvetli himayeye girmek, korunmak, kendisini koruma altına almak” demektir.
Hem “takva” hem de “ittika” sözcüklerinin her ikisi de sözlük anlamları ekseninde kavramlaşmış ve Kur’an’da hep sözlük anlamlarına yakın manalarda kullanılmıştır. Bu sözcüklerin türediği “veka” fiili ve türevleri de Kur’an’da tam 258 yerde geçmektedir.

Kur’an’ın en önemli kavramlarından olan “takva” (veya “ittika”), kulun, Rabbi karşısındaki durumunu en iyi anlatan bir sözcüktür. Kur’an’da birçok ayette insanlara Allah’tan ittika etmeleri söylenmiş, birçok peygamberin de kavimlerini İslâm’a davet ederlerken onları “Allah’tan ittika etmez misiniz?” sözleriyle uyardıkları bildirilmiştir. Çünkü insan için en önemli şey, bir yaratıcının varlığı, yaratılışın sebebi ve kendisinin yaratıcı karşısındaki durumudur. İnsan, öncelikle kendini var edeni tanımak ve O’nun razı olacağı bir yaşam sürmekle yükümlüdür İnsan, her şeyin sahibi olan Allah tarafından, hayatının hesabını vermek üzere öldürülecektir, yani başıboş bırakılmamıştır. Bu sebeple, ısrarlı bir şekilde Allah fikrini ve O’na ait ulûhiyeti gündeme getiren Kur’an, âlemlerin Rabbi olan Allah’ı bütün sıfatları ve O’na ait en üstün yücelik makamları ile tanıtmakta ve insana, bu yücelik karşısında kendisine çeki düzen vermesini, kendisini iyi amellerle koruma altına almasını tavsiye etmektedir. Amaç, insanın; O’nun her yerde kendisini gördüğünün ve yaptığı her şeyin kayıt altına alındığının bilincinde olan bir varlık olmasını; Allah’ın yüce makamı karşısında çekinmesini; O’na kuvvetli bir imanla bağlanmasını ve yaptığı hatalardan dolayı O’na sığınmasını sağlamaktır. Özetle, insanı takva sahibi / ittika eden / mütteki yapmaktır.

Kişilerin konuşmadan ve cinsellikten kaçınıp aç ve susuz kalarak SIYAM için GEREKÇE olarak TETTEKUN olarak burada belirtilenlere ulaşabilmesi olası mıdır?



Detaylar önemlidir, detaylarda ki bir eksiklik yada tutarsızlık bizi yanlış yola sevk etmesi doğaldır. Eğer ki detaylar özü açıklamıyorsa detay yanlıştır yada öz yanlıştır.
O zaman ne yapmalıyız ŞÜPHE duymalıyız ya detaylar dan ya ÖZ den
Şüphe oluşmadan İman oluşamayacağına göre tüm anlatım bir puzzle gibi yerine oturmalıdır tek bir yanlışlık puzzle bitmesine engel yani İman ın oluşumuna engel çıkarabilir.

Detaylar tabi ki önemlidir ancak, bize GEREKÇEYİ unutturmamalıdır. Gerekçe nedir? TETTEKUN'dur. Bunun da ne olduğunu yukarıdaki açıklamalarımızda gördük.

İman, “Allah'a ve O'nun vahyettiklerinin doğruluğuna inanmaktır.” İmanın bilgiye dönüşmesi ahirette gerçekleşecektir.

Cenabı Allah Nisa82 de:"Efela yetedebberunel Kur'an ve lev kâne min ındi ğayrıllahi levecedu fiyhıhtilafen kesiyra;
Onlar hala Kur'an'ı arka arkaya dizerek gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı." diye iman edenleri uyarıyor.

Bizler de bununla ilgili ayetleri arka arkaya diziyoruz.

Bakara183-184:

184Ey iman etmiş kimseler! Karşılıklı, beraberce oruçlu olmak, Allah'ın koruması altına giresiniz diye, sizden öncekilere, -‘sayılı günlerde, o nedenle sizden her kim hasta olursa veyahut çiftçilik, ticaret, askerlik, eğitim- öğretim gibi gidiş gelişli; hareketli bir iş üzere olursa diğer günlerden sayısıncadır. Oruca gücünü kaybetmiş olanlar/gücü yetenler üzerine ise bir yoksulun yiyeceği, kurtulmalık olarak borçtur. Kim de gönüllü hayır-iyilik yaparsa bu kendisi için çok hayırlıdır/yararlıdır. Ve eğer bilirseniz oruçlu olmanız sizin için hayırlıdır/yararlıdır’ şeklinde - yazıldığı gibi, size de yazıldı.

Bizden öncekilere de oruç;çalışanların,hasta olanların,gücünü kaybetmiş olanların dışındakiler üzerine sayılı günler olarak yazılmış.
Oruçlu olmayanlara bir yaptırım belirtilmiş mi?Hayır.
Eskilerin üzerine yazılan oruçta süre tam net olarak belirtilmemiş sadece sayılabilen günlerce denilmiş.

185Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık seçik açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda oruç tutsun. Kim de hasta veya sefer; çiftçilik, ticaret, askerlik, eğitim- öğretim gibi gidiş gelişli; hareketli bir iş üzerinde ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. Bu kolaylık, Allah'ın koruması altına girmeniz ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve Allah'ın verdiği nimetlerin karşılığını ödeyesiniz diyedir.

Oruçlu olunması yazılı günler burada RAMAZAN AYI olarak belirtilerek, Kur'an'ın kılavuzluğundan,yol göstericiliğinden Furkanlığından,söz edilmiş ve buna şahid olanın bu ayı oruçlu geçirmesi istenilmiş. Gündüzden geceden söz edilmemiş. Hasta olan ya da çalışanların, hasta olmadıkları ya da çalışmadıkları günlerde sayıyı tamamlamaları istenerek bir şeye vurgu yapılmış:Zorluk yok kolaylık var.
GEREKÇE olan TETTEKUN gerçekleştiğinde bir GEREKÇE daha gerçekleşir ki bu da ŞÜKÜR'dür/Allah'ın verdiği nimetlerin karşılığını verir duruma gelmektir.

Devam edelim.

187 Karşılıklı, beraberce oruç tutma gecesinde kadınlarınıza cinsellikle ilgili sözler, cinsel ilişki, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir giysidir, siz de onlar için bir giysisiniz. Allah, sizin kendinize hâinlik ettiğinizi bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık kadınlarınıza yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığı şeylerden arayın. Ve fecrden, beyaz iplik siyah iplikten iyiden iyiye sizin için açığa çıkıncaya kadar yiyin-için. Ve geceye kadar orucu tamamlayın. Ve siz ilâhiyat eğitim merkezlerinde programlı ibâdet hâlinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, artık Allah'ın sınırlarına yaklaşmayın. Allah, Kendisinin koruması altına girsinler diye âyetlerini insanlara işte böyle açıkça ortaya koyar.

Burada oruçlu iken yapılmaması gereken cinsellikle ilgili sözler ve cinsel ilişkinin serbest bırakıldığı belirtiliyor. Yine Oruçlu iken olmaması gereken yeme içmenin sabah oluncaya kadar serbest bırakıldığı belirtilerek orucun geceye kadarki zaman aralığında olduğu belirtiliyor ve GEREKÇE olan TAKVAYA yine vurgu yapılıyor.

Bu ayetlerde insanı düşünmeye sevkedecek olan; hasta diye çevirdiğimiz marız sözcüğü ile iyiden iyiye yeyiniz içiniz diye çevirdiğimiz kulu veşrabu tamlaması, çiftçilik, ticaret, askerlik, eğitim- öğretim gibi gidiş gelişli; hareketli bir iş üzerinde diye çevirdiğimiz sefer sözcüğü, gece diye çevirdiğimiz leyl sözcüğü olabilir. Bu sözcüklerle ilgili açıklamalar da ilk baştaki yazımda var.

Oruçlu olmayan için bir yaptırım belirtilmiş mi? Hayır. İlke ne? Zorluk değil kolaylık.


Örneğin siz kişi Kur an çalışacak demişsiniz, elinde Kur an olmayan bu çalışmayı nasıl yürütebilir yada meal okuyan biri ne anlayabilir Kur an dan ? İman eden ama Kur an a ulaşamayan biri o zaman Oruç tan uzak duracak !. Bu örnekler çoğaltıabilir kaldı ki coğrafya yada fiziki durumlardan hiç bahsetmeden bile pek çok soru çıkarılabilir.
Yani ilk önce detaylara bakarak gerekçeyi bulmak gerekir


Kur'an çalışacak sözümün gerekçesi ORUÇ için GEREKÇE olan TETTEKUNdur ki, açıklaması yapıldı.
Elinde Kur'an olmayan ya Kur'an edinecek ya da oruçlu olmayacak. Olmazsa bir yaptırımı var mı? Yok. İlke ne? Zorluk yok kolaylık var.
Meal okuyan kişi kendi dilinde meal okuduğu için Cenabı Allah'ın kendisinden neleri isteyip neleri istemediklerini bilir ki, ahkam ayetleri bellidir.
İman eden ama Kuran'a ulaşamayan sözü içerisinde çelişki barındırır.
İman, “Allah'a ve O'nun vahyettiklerinin doğruluğuna inanmaktır.” Allah'ın vahyettiklerini bilmeyen kişinin imanı neye olur? Çevresinden duyduğu içerisinde yaşadığı toplumun din diye bildiklerine olur. Bunu bugün de sıkça görmekteyiz. Madenlerde çalışan insanların bile, oruçlu olacaksınız denilerek aç susuz bırakıldıklarına ya da kaldıklarına tanık oluyoruz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

kuman
3. July 2018, 07:03 PM
söylesem tesiri yok
sussam,
gönül razı değil...

Fuzuli

bartsimpson
3. July 2018, 09:44 PM
söylesem tesiri yok
sussam,
gönül razı değil...

Fuzuli

e adam anlattı ya bilader...
sorun nerede?

yolcu42
4. July 2018, 11:39 AM
Oruç öncekilere farz kılındı diyor.
Dikkat ederseniz "ramazanda oruç öncekilere farz kılındı" demiyor.
Ayrıca oruç ayetteki anlamı itibarıyle yeme içmeden cinsi münasebetten uzqk durmadır.

Ayrıca oruç dediğimiz kendini kısıtlama eylemi,
Sanırım meryem,çocuğu olunca üç gün oruç adıyor ve konuşmuyordu.


Meryem 26.Ayet: «Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah´a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.»
Burda özellikle meryeme "ye,iç " demesi,oruç kelimesinin yalnızca yeme,içme eyleminin kısıtlanmadığı anlamı içeriyor gibi.

Zannımca,oruç hangi konuda kısıtlama getirildiğine bağlı olabilir.


Bize farz kılınan ise,ramazanda yeme içmeden kısıtlanmadır(sadece aç kalıpta kendini düzeltmemek değil tabi ki)
Yahudilik ve hristiyanlıkta orucun olduğunun kanıtları,
Mat.4: 2 İsa kırk gün kırk gece oruç* tuttuktan sonra acıktı.

Matta4: 3 O zaman Ayartıcı*fx* yaklaşıp, "Tanrı'nın Oğlu'ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun" dedi.

Mat.4: 4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her sözle yaşar' diye yazılmıştır."
Mat.6: 16 "Oruç* tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.

Mat.6: 17 Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.

Mat.6: 18 Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan tanrıya oruçlu görünesiniz.Gizlilik içinde yapılanı gören tanrı sizi ödüllendirecektir."


Tevratta ise,
Diyorlar ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, İsteklerimizi denetlediğimizi neden fark etmiyorsun? “Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor, işçilerinizi eziyorsunuz. Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, Şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi yükseklere duyuramazsınız. İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, RAB’bi hoşnut eden gün diyorsunuz? Benim istediğim oruç, haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları salıvermek, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, Her türlü boyunduruğu kırmak değil mi? Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, Çıplak gördüğünüzü giydirir, Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz…”
(Yeşea 58:3-7)
Oruç tutmak,bir amaca yöneliktir.
Sadece aç kalmak değildir fakat,
Oruç ayında,
Yeme içmeden uzak durmak şu ayetin kastı değil mi,
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah´ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği ,siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar YEYİN,İÇİN. sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah´ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.

(Sure No:2 Ayet No :187)

Peki bir ay aç kalmak bize neyi düşündürür

Ben şunları düşünmüştüm
1. Bir bardak su içmek bütün hayalin oluyor akşama doğru.
Demekki bu dünyaya ait hayallerimiz planlarımız neredeyse boş,bu aciz beden içinde

2. Yokluk çekenin halinden anlamak
3. Bize verilen nimetkerin(suyun,ekmeğin .) değerini anlayıp şükretmek

4 kuranın insan sözü olmadığını bir kez daha kavramak(niçin bir insan,çölün sıcağında kendine böyle bi görev uydurup zorluk çeksin ki)

bartsimpson
4. July 2018, 10:01 PM
Sevgili Yolcu42

Oruç, yokluk çekenlerin halinden anlamak için yapılan bir aktivite ise neden 1 ay da zenginlerin halini ve durumunu anlamak için yapılan bir aktivite yok?

Ben merak ediyorum mesela!!!

Öyle ya islam adalet dini değil mi? Alllah adil değil mi? Neden hep yokluk çekenler yada fakirlerin halinden anlamak zorundayız?

yolcu42
4. July 2018, 10:09 PM
Ya onun dışında da orucun faudaları hakkında benim düşündüklerimi yazdım.

Dediğin gibi ben de bilmiyorum orucun bize kattığı faydalar şudur diye kesin bişey diyemeyiz.
Fakat,farz olduğu ve günümüzde ki gibi yeme içmeden uzak durulması gerektiği açıktır diye düşünüyorum

Ayrıca şunu ekleyim.
Kişi kendi sorumluluğunu bilmeli ve başkalarının durumu niye böyle(o niye zengin,bu niye fakir) diye düşünmeyip bize verilen nimeti hakkıyla kullanmalı ve şükretmeliyiz
Sınavda olan belki sensin.komşun seni denemek için yaratıldı belki
(zenginse onun malına imrenecek ve elinde olanı beğenmeyecek misin, nimete nankörlük mü edeceksin diye,
Fakirse,onu görmezden mi geleceksin ya da allahın sanq verdiğinden sen de ona destek çıkacak mısın diye)

galipyetkin
5. July 2018, 11:19 AM
Aman Allah'ım!

İki kelâm ettik.....;
yazılanlara bak.

1_: Ne dedik?
a)Ramazanda Oruç" diye geçen Allah'ın emri,
b)İsfâhânî'nin görüşlerine göre "aç kalma seansları"na dönüşmüştür.

Allah aşkına bu ifadeden a)Allah'ın orucu ile b)İsfahani'in orucu olmak üzere iki oruç olduğu anlaşılmıyor mu?

Ve ne demişiz:
"Allah'ın emri olan oruç bizden öncekilere /kitabın inmesinden önce yaşamış nesillere DE bir görev olarak verilmiştir."
Bunda anlaşılmayan bir yön var mı?

2_:a)"Oruç denilen bu aç kalma seansları, yani İsfâhânî'nin orucu, Arab'ın takvimine göre her "Ramazan" denilen ayda, ay boyunca her gün tekraren tutulmaktadır"

-:b) Şimdi insanın aklına şu soru gelmiyor mu? Peki; "Allah'ın orucu" ne zaman?

"Şehr" kelimesi üzerinde yoğunlaştığınız zaman Allah'ın orucunun ise RAMAZAN AYI BOYUNCA değil de RAMAZAN BELİRDİĞİNDE ve MÜDDETİNCE olduğunu fark edeceksiniz .
Burada Ramazan'ın ne olduğuna karar vermek gerekiyor.
Bizim anlayışımıza göre bu, insanın veya toplumun yaşantısının bir kısmında ortaya çıkan tehdit edici hayati bir durum, zorluk, felaket, bela vs..dir. Bu, insanın veya toplumun hayatını karartan ve herhangi bir zamanda ortaya çıkıp süregelen bir olgudur. Savaşımla sona erecek bu olgu kişinin veya toplumun GECESİ'dir. Bu da karanlığın "Beyaz iplikle siyah ipliğin birbirlerinden ayırt edilebileceği" an'a yani şafağa/aydınlığa kadar yaklaştığı/sürdüğü zamandır; krizdir/bunalımdır.

İşte "Allah'ın Orucu" da açıkladığımız RAMAZAN MÜDDETİNCE ve GECESİ SONUNA KADARdır.

İsfâhânî'in orucu aç kalma seansları olup,
Allah'ın orucu ise belayı/felaketi/sıkıntıyı yok etme savaşı ve alınacak tedbirleridir

İsfâhânî'nin orucu açlığın yatıştırılacağı/karnın doyurulacağı akşam ezanına kadar;
Allah'ın orucu ise Hayatı normale dönüştürme çabaları olduğundan felaketin bitme noktası olan, feleketin/belanın gecesinin aydınlanmasına kadardır.

Diğer yönleri tepkiler göre açıklamaya devam edeceğim.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

yolcu42
5. July 2018, 12:26 PM
Furkan. ...
Ramazan ayında indi

Furkan,fark etmek,ayrt etmek

Araplara gelen bir dini saf hale çıkarmak,doğrusunu,batılını ayırt etmek,AKILLA olur

Önüne konan pirincin taşlarını ayırırsan,pilav yersin

Fakat,pirinci hepten çöpe atarsan,emek bunun neresinde.

Namaz arap adeti
Oruç arap adeti
Ramazan arap takvimi

Bakın,peygamberin geldiği toplum
Gökleri ve yeri allah yarattı der
Fakat,peygamber dememiştir ki,
Bu söz müşrik adetidir

Eski kitapların tahrif edildiğini söyler
Ve demez ki,bunların devri bitti,çöpe atın.

Hristiyanlar,incile ve onlara indirilene uysun der.
Örneğin,incilde baba oğul inanışı vardır.
Kuran süzgeç olursa bu ve benzer inanışlar elenecek ve kutsal sözler arınacaktır
Yani,her zaman kuran veakıl süzgecinde furkan,ayırt etme ön plandadır.

Biz her şeye arap adeti dersek,geriye ne kalır.bunda akletmek olmaz ki

galipyetkin
4. August 2018, 08:27 PM
Ramazan Arabın takviminde bir ay adıdır. Bu nedenle de Arablardan evvelki ve de Arablaşmak istemeyen toplumların hayatında ramazan diye bir ay yoktur

Kitap Ramazanın ay ile gün ile ilgisi olduğunu söylemiyor. Evvelki yazılarımda belirttiğim gibi bu ifade sıkıntının, belanın anlamlandırılması olup, şehr de bunların hüküm sürdüğü başlangıcı ve sonu belli bir zaman aralığını anlatıyor. -Şehr- bir zaman birimi olmayıp başlangıcı ve bitimi belli ve fakat belirli şartlarda insanların ve toplumların hayatlarında etkili olacak bir felaket olgusunun gelecekte oluşacağının zaman olarak tarifidir. Şehr-i ramazan da herkes tarafından bilinen, saptanan , omuzlarında yük olan bir bela-yük-sıkıntının zamanını anlatıyor. Hani derler ya -Aşk MEVSİMİ-. İşte onun gibi; de aşk değil dert/bela.

Bu bela/sıkıntı kişisel de olabilir, toplumsal da. Nisa Suresinin yetimlerle ilgili ayetleri de gerek yetimler gerek toplum yönünden bir ramazan yaşanmadan alınması gereken tedbirlerden bahsediyor.


Aşağıya alıntıladığım meal Sayın Hakkı Yılmaz dan

KADR SURESİ
Rahman ve Rahîm Allah adına.
1-Şüphesiz Biz, DEĞERLİ SAYFALAR İÇİNDEKİ KURANı Kadr gecesinde indirdik.
2-Kadr gecesi nedir; sana ne bildirdi/öğretti?
3-Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4,5-HABERCİ AYETLER, İÇLERİNDEKİ RUH; CANLI TUTAN GÜÇLERİYLE Rablerinin izniyle/ bilgisi gereği, O ŞAFAK SÖKENE KADAR/AYDINLIĞA KAVUŞUNCAYA KADAR iner dururlar; her bir işten.

Evet; yazılarında:
Arablara gelen bir dini saf hale çıkarmak; doğrusunu, batılını ayırt etmek AKILLA olur diyerek
Allahın insanlığa gönderdiği Dinini Arabın dini durumuna sokanlara biz de hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?
diyoruz.

(acaba silinecek miyiz? şimdiye kadar bu şüpheyle yazmadık.çünkü ikazsız sayfalarımız silinmişti de...)

Saygılarımla.
Galip Yetkin

dost1
5. August 2018, 02:09 AM
Selamun aleyküm, Değerli üyelerimiz,
Değerli Galipyetkin kardeşim,
Bugüne kadar bu siteden kurallara uymadığı için uyarılan ve aynı hatayı sürdüren kişiler dışında hiçbir kişinin yazısı silinmemiştir.
Zaman zaman, hizmet aldığımız sunucudan kaynaklanan sorunlar olmaktadır. Kendi yazılarımda da aynı durumlar bazen görülebilmektedir. Sitemiz 5923 üyenin etkin olduğu anı görmüştür ancak çokça tarikatlardan gelen saldırılarla çokça çökertilmiş bizi sunucular bu nedenle barındırmak istememişlerdir. Şu an üye sayımız 1261 dir. Sitemizin çökertilmesinde çoğu üyelerimizle birlikte yazılarımızın da çoğu kaybolmuştur.
En son Hasan Akçay kardeşimiz yazılarım silindi diye şikayet etmişti. Oysa bunda sitemizin hiçbir dahli sözkonusu bile değildi.
Sizin de bilgimiz dahilinde hiçbir yazınız silinmemiştir.
Hizmet aldığımız sunucuyu değiştirdik. Kaybolan yazılar var mı diye sıkça baktık. Bu başlıklı sayfa sayısı üçtü ikiye indiğini gördüm. Herhangi bir şikayet gelmeyince yazanlar yazılarını kendileri silmişlerdir diye düşündüm. Şu an şikayetinizle birlikte yazınızın silinmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.
Bu sitede forum kurallarına aykırı olmadıkça, uyarılmadıkça asla hiçbir yazı silinmez. Hiç bir üyenin üyeliği sonlandırılmaz.
İnanıp inanmakta, güvenip güvenmemekte takdir sizindir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi saygı ve muhabbetle
Allah'a emanet olunuz.

Hasan Akçay
6. August 2018, 07:00 AM
Furkan. ...
Ramazan ayında indi

Furkan,fark etmek,ayrt etmek


Şehru ramazân "furkân"ın indiği andır -Şehru ramazân ellezî ünzile fîhil... furkân
ve ŞEHR süresi 1 gün olan "dolunay"dır, süresi 29.5 gün olan takvim ayı değildir.

Üzerinde durmaya değecek kadar
önemli mi bu fark?

Evet.
Çünkü dolunay gökteki "dolunaylar dizisi"nin bazan 1/12'i, bazan 1/13'idir ve o yüzden mevsim olarak sabittir,
29.5 günlük ay ise kamerî yılın daima ama daima 1/12'idir ve o yüzden o mevsim senin bu mevsim benim gezer.
Yani? Yani genel olarak Kuran'da ve özel olarak "Şehru Ramazân"da geçen "şehr"in takvim ile ilgisi yok.

"Şehr"in DOLUNAY olduğunun kanıtı:

Aşağıdaki ŞEHR tarihlerini lütfen inceleyin;
bunlar en uzun gündüzden bir sonraki en uzun gündüze uzanan 365 günlük sürede
yani 1 güneş yılına tekabül eden "dolunaylar dizisi"nde yer alan "şehr"ler.

365 günlük sürede kaç tane ŞEHR var?

01: Hazi 28, 2018
02: Tem 27, 2018
03: Ağu 26, 2018
04: Eyl. 25, 2018
05: Eki. 24, 2018
06: Kas 23, 2018
07: Ara 22, 2018
08: Oca 21, 2019
09: Şub 19, 2019
10: Mar 21, 2019
11: Nis. 19, 2019
12: May 19, 2019
13: Haz 17, 2019


01: Tem 17, 2019
02: Ağu 15, 2019
...

13 tane ŞEHR...

Eğer ŞEHR 29.5 gün olsaydı 13 şehr 384 gün ederdi ve 365 güne sığmazdı
oysa bakın sığıyor çünkü yalnızca 1 günlük dolunaydır o
384'ün 365'ten artan 19 günü bir önceki ve bir sonraki sürelerin içindedir.

Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri bu böyle.

yolcu42
6. August 2018, 09:18 AM
Şehr kelimesini ay olarak değilde farklı gün sayısıyla hesap edebilirsiniz.

Başka ayetlerle çelişmediği sürece tabi ki.

Hasan bey şu ayetteki ay kelimesini nasıl anlayalım?

Ahkaf 15.Ayet: وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَاناًۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاًۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْراًۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.


Başka bir ayette ayrılmanın 2 yıl olduğu şöyledir

Lokman 14.Ayet: Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.

İki ayet arasındaki bağ şöyle

Sütten kesilme 2 yıl
Hamilelik+sütten kesilme 30 ay

(yeri gelmişken,burdaki hesaplarda 3 aylık bir zaman farkı olduğu için,çelişki iddiası vardır

1. O zaman da bilinen bişey yani bilimin gelişmesiyle ortaya çıkmayan bişey çelişki olamaz.hamilelik o zaman da 9 ay dı.muhatapları da buna itiraz etmemiş.onların itiraz edeceği bişeyi de bir beşer zaten yazmaz
2.ayette insan dan bahseder.örneğin bilinen bişeydir ki,fetüs dönemi 8. Haftada başlar

Yani,bir et parçasının insani vasıfları alması belki 3. Ayda başlar
Ve kalan 6 ay hamilelik ve 24 ay sütten kesilme olabilir

En doğrusunu allah bilir.

Hasan Akçay
6. August 2018, 02:02 PM
Şehr kelimesini ay olarak değilde farklı gün sayısıyla hesap edebilirsiniz. Başka ayetlerle çelişmediği sürece tabi ki.


"Şehr"in farklı gün sayısını örnekleyerek açıklar mısınız.

Ayın dünyayı bir kez dolanması
tam olarak 29 gün 12 s 44 dk 3 sn alır.
Bunun değişik gün sayılı olanı nedir?

Neyse...

"Farklı gün sayısı"ndan kasıt ne olursa olsun
"şehr"ler yılın ayları değildir, gökteki aylardır.
Yılın aylarından her biri o mevsim senin bu mevsim benim gezerler,
gökteki aylar ise mevsim olarak vakten sabittir.

Gökteki aylardan yıl olmaz.

galipyetkin
6. August 2018, 02:12 PM
Hasta olmak işten değil.......
Allah aşkına bırakın şu lagara lugarayı da sorduğumuz sorular işte şu üç taneydi, onların cevaplarını verin; sadede gelin:

1- Şimdi, "oruç denilen bu aç kalma seansları Arab'ın takvimine göre "Ramazan" denilen ayda tutulmaktadır. Önceki nesillerin zamanında Arab'ın takvimi, hatta herhangi bir takvim olmadığına göre, eski nesiller Arab'ın "ramazan ayını" nasıl tesbit etmişlerdir de "ramazanda oruç" tutmuşlardır?

2- Bakara 187. ayette "orucu geceye kadar tamamlayın" denmişken neden akşam olur olmaz oruç bozulur?

3- Oruç görevi biter bitmez mutluluk saçan bayram neden yapılır?

Üç tane kısacık soru.

Ha göreyim sizi.!

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
6. August 2018, 02:56 PM
E birader
sen sorularını yanlış bilgilere dayandırıyorsun:

1.Oruç Arabın takvimime göre tutulur...

Yok öyle bişey;
oruç "Şehru Ramazân"da tutulur (2:185),
ki dolunaydır; takvim ayı değildir.

2.Orucun akşam olur olmaz bozulmasına itiraz ediyorsun.

Oysa orucun tamamlanma anı 2:187’de belirtilmiştir,
orada "Orucu geceye kadar tamamlayın" deniyor –etimmul siyâme ilel leyl,
ve GECE akşamı da kapsar yani gece gün batımında başlar.


3.Oruç bitince neden bayram yapılır.

Öyle bir bayramı
Kuran anmıyor;
birileri uydurmuş.

yolcu42
6. August 2018, 03:47 PM
Hasan bey,
Ahkaf 15 e bir meal yazarmısınız sadece

Galip bey
Gece,akşam ezanıyla başlar
Sabah namazının bittiği an biter

Akşam namazı ve sabah namazı gecenin zülefinde kılınan gece namazlarıdır.
Gecenin vakti,akşam ezanıyla başlar

Doğrusunu allah bilir

Hasan Akçay
6. August 2018, 04:28 PM
Ahkaf 15'in konumuzla ilgili bölümü:

...karında taşınıp sütten kesilmesi 30 dolunaydır
حمله وفصاله ثلاثون شهرا.

Karında taşınmanın dolunaydan kaç gün önce ya da kaç gün sonra başladığı esas alınacak demek bu;
süre 30 dolunaya tanık olunduktan sonra dolunaydan o kadar gün önce ya da o kadar gün sonra dolar.

Süre anlamında kullanılsa dahi "şehr"in takvimle ilgisi yok;
şehr mevsim olarak vakten sabittir, takvim ayları ise gezerler.

yolcu42
6. August 2018, 07:25 PM
Hasan bey,bu konularda ilgili olduğunuz için size sormak istiyorum.
Şehr kelimesiyle ilgili değil bu

Andolsun ki biz Nuh´u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
(Sure No:29 Ayet No :14)

Amen ve sene ifadelerinin ikisine de yıl manası verilir

Örneğin,nuh ile ilgili bir ayet var.
1000 yıldan 50 yıl eksik yaşadı diyor.

Burada 1000 yılı "sene" kelimesi geçerken
50 yılda ise"amen" kelimesi geçiyor.
Yıl için bazı yerde sene ifadesi var,bazı yerde "amen" ifadesi var

Bu iki ifade arasında,hicri yıl,miladi yıl ayrımı olabilir mi.

galipyetkin
6. August 2018, 08:44 PM
Kişiler sanki konu ile ilgiliymiş gibi bu başilık altında konu ile ilgisi olmayan, kendi kişisel düşüncelerini yazıp konuyu kendilerine yöneltme çabasındalar.
Devam edin!...
Herhalde
Sayın Hasan Akçay senelerdir anlatmakten bıkmadığı "ayın şekil durumları" üzerinde kalıp da mehtapta yaşarken;
Sayın yolcu42 de aklına esen konuyu sokuşturuverır.

Biz konuyu başlatan olarak konu üzerinde kalacağız,

Sayın Akçay'a(sizinle tekrar yazışmak mutluluk veriyor, ufkumu açıyor) şimdi imkanım el vermediğinden yazamıyacağım.

Saygın yolcu42.
Bu (akşam ve gece yönündeki) yazı konumuzun ilk sayfasını lütfen okur musunuz?
Ayrıca daha sonra size epeyce konu edeceğiniz "Kur'an'da geçen rakam/sayılar" üzerinde bazı bilgiler vereceğim.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
7. August 2018, 09:13 AM
Hasan bey,bu konularda ilgili olduğunuz için size sormak istiyorum.
Şehr kelimesiyle ilgili değil bu

Andolsun ki biz Nuh´u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
(Sure No:29 Ayet No :14)

Amen ve sene ifadelerinin ikisine de yıl manası verilir

Örneğin,nuh ile ilgili bir ayet var.
1000 yıldan 50 yıl eksik yaşadı diyor.

Burada 1000 yılı "sene" kelimesi geçerken
50 yılda ise"amen" kelimesi geçiyor.
Yıl için bazı yerde sene ifadesi var,bazı yerde "amen" ifadesi var

Bu iki ifade arasında hicri yıl, miladi yıl ayrımı olabilir mi.


Sene ve âm...

Bu iki ifade arasında hicrî (kamerî) yıl, miladî (şemsî) yıl ayrımı olabilir mi?
Şehr kelimesiyle ilgili değil bu.

Hükmü düzeltmek zorundayız önce:

Madem "kamerî yıl"dan söz ediyoruz o halde "şehr"den söz ediyoruz...
yani konumuz "şehr"le ilgilidir çünkü kamerî yıl 12 "şehr"dir.

Ankebut 14'te geçen SENE ve ÂM kelimeleri arasında
kamerî yıl, şemsî yıl ayrımı mı var sorusuna gelince, hayır yok.
Aklımızın ucundan bile geçirmeyelim o ayrımı.

Kamerî yıl diye bir yıl yok ki ayrım mayrım deyip kamerî yıl var MIŞ GiBi yapalım.

Kuran'a göre geçerli olan tek yıl şemsî yıldır
ki bir sürü kanıtı var Kuran'da, örneğin Yûnus 5.
Kamerî yıl safsatasını kaldırmaz Kuran.

galipyetkin
7. August 2018, 05:59 PM
Allah aşkına.....
Sayın Hasan Akçay,
Siz insanlarla dalga mı geçiyorsunuz?

Neden mi?

Be dostum.
Diyorsunuz ki:1.Oruç Arabın takvimime göre tutulur...
Yok öyle bişey;
oruç "Şehru Ramazân"da tutulur (2:185),
ki dolunaydır; takvim ayı değildir.

Yani İsfahani'in aç kalma seansı ramazanda, ay dolunay olduğunda yapılır: yani bir gün aç kalınır.
Çünkü dolunay ayın doğumundan batımına kadar ancak bir kere dolunay olabilir.
Yazılandan bu anlaşılıyor . -(Oruç, Şehru Ramazanda tutulur; ki dolunaydır)

Öyle değil mi Sayın Akçay
Dalga geçiyorsunuz değil mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
7. August 2018, 06:49 PM
Siz öne sürdünüz ki oruç Arabın takvimine göre tutulur.

Sizin öne sürdüğünüz bu iddianın
yanlış bilgiye dayandığını belirttim ben.
Dedim ki:

Oruç
Arabın takvimine göre tutulmaz,
oruç hiç bir milletin takvimine göre tutulmaz
çünkü oruç takvime göre tutulmaz.

Oruç
"kavurucu dolunay" anlamındaki
"Şehru Ramazân"a göre tutulur,
ve Şehru Ramazân 29.5 gün süreli kamerî ay (lunar month)ı da temsil eder,
dolayısıyla oruç "Şehru Ramazân"da tutulur.

Bakara 185:

Kavurucu dolunay o farkettiren okumanın indirildiği andır -Şehru ramazân ellezî ünzile fîhil furkân...
o dolunaya tanık olanlarınız o dolunayı oruç ile kutlasınlar.

Ve koyu harflerle şunu yazdım:

Dolunaylardan yıl olmaz,
kamerî aylardan yıl olmaz,
dolayısıyla kamerî aylardan takvim olmaz.

Dolunaylardan
belirli bir günden bir sonraki belirli güne kadar uzanan süredeki dolunaylar dizisi olur (9:36),
ki bazan 12 dolunaya sahiptir, bazan 13.

Siz bunlardan YIL yapmaya kalkarsanız
zaman kavramından yoksun bir ucube elde edersiniz
ve o ucubenin zamanla ilgili sorulara cevabı yoktur.

Örneğin:

Muhammed nebi 12 kamerî aylı yılın hangi mevsiminde doğdu?
O mevsimin ayları 12 kamerî ayın hangileridir?

Tarihte
gökteki aylardan yıl yapmak üzere yola çıkan herkes
döndü dolaştı o yılı şemsî yıla uyarladı
yani onu şemsî yıl yaptı. Yok başka oluru.
.

galipyetkin
7. August 2018, 07:51 PM
Sayın Akçay.

Bir sürü yazdınız da....
Sorum şu idi:

Yani İsfahani'in aç kalma seansı ramazanda, ay dolunay olduğunda yapılır: yani bir gün aç kalınır.
Çünkü ayın doğumundan zevaline/yok oluş evresine kadar ki 29 günlük dürede ancak bir kere dolunay olabilir.
Yazılandan bu anlaşılıyor . -(Oruç, Şehru Ramazanda tutulur; ki dolunaydır)

Öyle değil mi Sayın Akçay
Dalga geçiyorsunuz değil mi?

Safsata değil, toplumu bilgilendirecek has bilgilerle bilgilendirmeniz gerekiyor.

Yazdığınız bu kadar net ve açık. Gereğini yapın

Hasan Akçay
7. August 2018, 08:22 PM
Dolunay evet ancak bir kere dolunay olabilir
ama oruç o dolunayın temsil ettiği kamerî ayda tutulur, en az 3 gün
çünkü 2:184'te geçen eyyamen ma'dûdât ifadesindeki eyyâm en az 3 gün demek.
Tam olarak kaç gün tutulacağı ise başka bir konudur,
konuyu dağıtmayalım isterseniz.

Bakara 185'in konumuzla ilgili bölümünü verdim,
bi daha vereyim:

Kavurucu dolunay o farkettirenin indirildiği andır
o dolunaya tanık olanlarınız o dolunayı "savm"lasınlar.

"Savm"lanacak olan yani "oruçla kutla"nacak olan, o dolunaydır
çünkü müminlere farkındalık kazandıran okuma o dolunay gecesinde indirilmiştir;
aslında o farkettiren okumanın indirilmiş olmasıdır kutlanan.

Bir bakıma bizim 29 Ekim'imiz gibi,
aslında cumhuriyetimizin o gün ilan edilmiş olmasıdır kutlanan.

29 Ekim'i törenlerle kutlarız,
"o dolunay"ı oruçla kutlarız.
29 Ekim eğer devletimiz isterse törenlerle şu kadar ya da bu kadar gün kutlanır,
o dolunay oruçla en az 3 gün kutlanır çünkü 2:184'te Allah öyle istiyor.
.

khaos
7. August 2018, 08:58 PM
Aksiyon filmi seyreder gibiyim...
Konu nereye varacak çok merak ediyorum. Bu arada Galip abininin bir deyimi gözden kaçtı. Savm için kullandığı ''aç kalma'' seansı.
Hasan Bey,
Galip abinin gelmek istediği nokta bu sanırım. Sorduğu diğer sorular işin özünde buraya gelip dayanacak anlayın artık.

galipyetkin
7. August 2018, 09:45 PM
Ah be kaos.

Kafanda yarattıkların bu kadar uzak kalmayı gerektırır mıydı?

Güzel arkadaş.
Görev yanlışa yönlendirilenleri doğru yönde bilgilendirmek.

İstersen yazılarınla katıl.

Mutlu edersin

yolcu42
7. August 2018, 10:20 PM
Hasan bey
Şehr kelimesi takvim ayını karşılamaz diyosunuz.
Peki kaç gün.

Bakın bi örnek,
2,228 de boşanan kadınların 3 adet dönemi beklemesi var
Talak 4-5 de ise adetten kesilen veya şüphe duyulan 3 AY bekler der

Adet dönemi yaklaşık 1 ay değil mi zaten

Burdan anlarız ki şehr yaklaşık 30 gün

Benim yanıldığım yervarsa söyleyin lütfen

khaos
8. August 2018, 03:19 AM
Ah be kaos.

Kafanda yarattıkların bu kadar uzak kalmayı gerektırır mıydı?

Güzel arkadaş.
Görev yanlışa yönlendirilenleri doğru yönde bilgilendirmek.

İstersen yazılarınla katıl.

Mutlu edersin

Galip Abi
Daha önce Savm ın zamanı, süresi, tanımı konusunda çeşitli yazılar oldu. Açıkçası ben Savm ı ruhsal bir yolculuğa çıkmak gibi görüyorum.İnsanın beşeri zevklerden uzak kalması, yaşamı hakkında muhasebe yapması, kendini törpülemesi ve sonunda resetlenmesi gibi. Bu yolculuğa çıkarak yeni bir ruhani bilince varması.
Yoksa en sıcak ayda 22 saat susuz kalıp dehidratasyon geçirmenin kimseye ibadet yapmanın ruhsal doygunluğunu vereceği kanısında değilim.

Ummanda 3,5 saat oruç tutanla, (aç susuz kalarak) İskandinavya da 22 saat oruç tutanın sevabı aynı mı olacaktır. Yada Umman da en sıcak ayda oruç tutulurken İskandinavya da havalar püfür püfür oluyor, onu ne yapıcaz. Biri bir gün önce başlıyor, oruca biri bir gün sonra onu ne yapacağız. Hele bir de Hacc konusu var ki ona girersek (çünkü aynı döneme denk geliyor) benim diyen matematik profesörü işin içinden çıkamaz.

En iyisi ben yine sizleri büyükleri mi dinleyeyim, bakalım işin içinden çıkabilecek miyiz :)

Hasan Akçay
8. August 2018, 06:34 AM
Hasan bey
Şehr kelimesi takvim ayını karşılamaz diyosunuz.
Peki kaç gün.

Bakın bi örnek,
2,228 de boşanan kadınların 3 adet dönemi beklemesi var
Talak 4-5 de ise adetten kesilen veya şüphe duyulan 3 AY bekler der

Adet dönemi yaklaşık 1 ay değil mi zaten

Burdan anlarız ki şehr yaklaşık 30 gün

Benim yanıldığım yervarsa söyleyin lütfen


"Şehr"in kaç gün olduğunu Allah gökleri ve yeri yarattığı gün belirlemiştir (Tevbe 36):
tam olarak 29 gün 12 s 44 dk 3 sn;
"şehr"in gün sayısını bişeylerden çıkarımlar yaparak biz değiştiremeyiz.

Âdet dönemi ise ortalama teorik olarak 28 gündür;
ancak bu süre kişiden kişiye farklılık gösterip 21 ile 35 gün arası normal diye kabul edilir
(https://www.jinekolognet.com/normal-adet-duzeni.asp).


*

Khaos oruç ile haccın aynı döneme denk geldiğini söylüyor,
haklıdır ama yalnızca kuzey yarıküre için... ve yarıkürelerdeki mevsimler farklı
yani 2:185'te Kuran'ın indiği yerdeki müminlere "o dolunaya tanık olanlarınız" dendiğine göre
oruç her iki yarıkürede de O DOLUNAYDA ama farklı mevsimlerde tutulacak.

Öte yandan
hac-hicec vakti (28:27) kuzey yarıkürede geleneksel pazarların kurulduğu ve o yüzden kan dökmenin haram olduğu dolunaylardır
ve o pazarlar güney yarıkürede kurulmuyor yani güneyin haram dolunayları farklı.
Bu durumda haccı yarıküreler farklı zamanlarda yapamaz mı? Buna kim karar verecek?
.

galipyetkin
8. August 2018, 12:19 PM
Saygın khaos.

Okuyorsun nasıl çarpıtma yapabileceklerinin çabalarını....

Ya hu!
Biz dedik ki:
a)Oruç dediğiniz aç kalma seansları Allah'ın değil sizin İsfahani'nizin emri.

b)Allah, Ta-Ha 118-119. ayetlerinde (Adem ve eşi cennetten kovulduktan sonra kendilerine söylendiğine göre ve dolayısı ile) yarattıklarının eğer kendi dediklerini yerine getirirlerse HİÇ BİR ZAMAN ne AÇ, ne susuz ne de çıplak KALMAYACAK, güneşten de yanmayacak dolayısı ile üşümeyecekleri gibi geçim problemleri olmayacağını söylüyor.

c) İsfahani ise ramazan ayında aç kalmayı anlatıyor.

Bu nedenle İsfahani'nin orucu ile Allah'ın SAVM/SİYAM'ı aynı şeyler değildir.

Allah aşkına!
Allah aç ve açıkta kalmazsınız derken ; bunlar toplumsal açlık eylemleri yaparak kendilerine eziyet yanında bir de bayram yapıp, Allahın dinini tersleyip İsfahani öncülüğünde yeni bir din kuruyorlar.
Allah'ın dininde eziyet yoktur;
Allah'ın dini selâm/barış dinidir.

Gerek kişinin kendisini, gerek başkasını aç bırakma eylemi eziyettir:
İsfahani'nin dinindendir.

Bu beyefendiler "ibadet"in bilimsel olarak ne olduğunu bilmiyorlar. Daha evvel bu sayfalarda en az iki kere yazmıştım "ibadet"i. Bir kere daha mı yazsam acaba?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

yolcu42
8. August 2018, 02:15 PM
Galip bey nedir ibadet bir kaç cümleyle özetler misiniz

Bunu,farklı bakış açınız varsa onu öğrenmek için soruyorum.

Bana göre ibadet yani kulluk,

1.atalar dinini terkedip aklın ve kuranla yol tutmaya çalışmak
2.ayrıca kendine bu yolda mürşit edinmeyip aklınla yol almak
3.ben kimseyi dinlemem demeyipte herkesi dinlemek ve akıl kuran süzgeciyle her düşünceden istifade edip inancını artırmak
(hatta ateistleri bile dinlemek,böylece üç cümle sonrasında çıkmaza nasıl girdiklerini görmek)


Her sözü dinleyip en güzeline uyar şeklinde ayet var
4.peki iman etmek,kuranı anlamak,tezekkür edebilmek kişinin elinde mi.
Kuranda,allah dilediğini hidayete erdirir diyor
Eğer ki düşünmek için allahın dilemesi gerek

O zaman allahın sevgisini kazanmak için uğraşmalı ve bizi hidayet etmesi için dua etmeliyiz)

Kuranda allahın sevdiği,sevmediği eylemler yazar.

Örneğin,sakınmak,adil olmak,sevdiği eylemler
Kibirlenmek,böbürlenmek sevmediği davranışlar.
(allah kimi dilerse hidayet eder yazımda ayrıntılı ayetler yazmıştım)

5.oruç kaçgün,aç kalmalımıyız,hacc nedir
Sorularına niye bu kadar takılıyorsunuz.
Oruç ayetini okursun,için nasıl rahat ediyorsa onu yaparsın.
Yeterki kuran odaklı düşün
Eğer kişi sakınırsa,ayetleri okur ve nasıl içi rahat ediyorsa öyle yapar.


Bence ibadet böyledir
Sizin için nedir?

yolcu42
8. August 2018, 02:37 PM
Yani özetle,

Din konusunda ritüeller odaklı bir anlayış hakim.

Cumanı kaçrma,hatim indir,krban kes,oruç tut gerisi sıkıntı değil.

Allah adaletli olanı sever der ya ayet.
Yani sever de adaletli olmasan da pek bişey olmaz,senin cuman önemli.
Torpil yaptır,adamını bul fakaaaaat cumanı kaçırma anlayışı var

Benim anlayışım,
Önce allahın sevdiği hareketleri yap
Adil ol,yardımsever ol,vicdanlı ol,gösteriş ve mal yığma hırsın olmasın
Sonra kuran ne diyorsa,ne anlıyorsan onu yap
Oruç mu
İlgili ayetleri oku,ne anlyorsan
İçin rahat ediyorsa onu yaparsın zaten

Allahtan korkan kimse demez ki,
Ben önemli davranışları yaptım
Allah benim aç kalmama muhtaç mı diye sormaz ki.
Allah oruç tut diyorsa tutar.
Ha bu ayetten başka bişey anlıyorsa ve içi rahatsa tutmaz.
Ben sizin görüşünüzü kuran ayetlerinde analiz ettim ve geçerli görmedim bunun için bir ay aç kalacam

Diyebilirdim ki galip bey araştırmış işte oruç yokmuş.
O zaman bana sormazlar mı galip beyi rab mı edindin diye

galipyetkin
8. August 2018, 03:21 PM
Sevgili yolcu 42.
Yazının sonunda benim görüşlerime uyarsan beni rab etmiş olacağınıı söylüyorsun. Yanılıyorsun
Çünkü:
Benim burada yazdıklarımda kendimden neşet eden bir fikri empoze etmiyorum ki. Tam tersine İsfahani'den kaçıp da Kur'an'a gelin diyorum. İyi okuyun . Bir daha okuyun ki anlatımımın haricindeki ifadeleriniz iftira olur.
Biliyorsunuz değil mi?'

İsfahani aç kalın diyor.
Kur'an "savm-siyam" diyor.
Siz "aç kal"dasınız.
Ben ise Kur'an ne diyor ise onu yapın diyorum..
O nedenle biz kendimizce bir öneri getirmedik.
Yazdıklarımı peşin hükmünüzden sıyrılarak bir daha okuyun.
Fark ettiniz mi?

Siz bana iftira ediyorsunuz.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

yolcu42
8. August 2018, 04:00 PM
Hakkınızı helal edin eğer bunda şahsınıza birşey söylemişsem.
Ben örnek olsun diye verdim.

Şuna dikkat çektim.

İsfihaniye sorsan o da kuranı delil gösterir
Siz de görüşünüzde kuranı delil gösterir.
Bana sorsanız ben de kuranı delil gösteririm.
Üç farklı görül.üç mezhep olduk
Üçümüzde kurana inanırız.

Peki o zaman?

Önemli olan ibadet şekillerini doğru yapmak mı(neye göre doğrudur bu?)

Önemli olan isfihani çok alim adam,kuranı çözmüş zaten deyip kuranı duvara asıp isfihaninin kitabını mı alıyosun.

Yolcu42 mantıklı şeyler söylüyo deyip aklınıve kuranı duvara asıyormusun?

Ben 999 konuda doğru olsam 1 konuda yanlış olsam ben ahirette derim ki ben böyle anladım fakat yanlışmış.
Sen dersin ki ben yolcu42 ye uydum
Sen şirk koşarsın o zaman.

Bir de şu yönü var olayın.

Beni sapıtmış olarakgörürsün ve dersin ki
Bırak şu manyağı

Ben 999 fikirde yanlışsam bir fikirde doğruysam ve sen bu fikirden mahrum kalmışsan ne olcak?

Demek istediğim,kişileri doğru veya yanlış olarak ayırt etmek doğru değil
Kişilerin düşüncelerini ayırt etmek erdem
Furkan..

Bu adam hepkuran odaklı konuşuyo bu adam hep doğru söylüyo(yanlış)
Bu adam sapıtmış bunu ne dinleyecem beee(yanlış)

Herkes bir meyve sunar.
Bütün meyveleri kuran ve akıl süzgecindengeçirip güzel bi salata yap.
Sen de bir meyve sun insanlara
Deki,bu meyvabenim zannım,kurandan ve akıldan geçirmeden yemeyin.
Belki benden daha zekisiniz de benim göremediğim gerçeği görüyosunuz
Eğer görürseniz bana da yardım edin
Dersen.

İblisin işlediği ilk günahtan yani kibirden kendini kurtarırsın.
İnsanlara yardım ederken bir taraftan da yardım görürsün.

Sözlerim ortaya galip bey.

galipyetkin
8. August 2018, 04:43 PM
Aman Allah'ım.

Sanki aklına ne eserse onları seslendir kanalındayız.
Adama sadede gel diyoruz;
Diyoruz ki İsfahani'yi bırakın da Kitab'a gelin diyoruz...
Verip veriştiriyor.

Ne istiyorsun ki be birader!.....

Söyle yahu.
Ben türkçe biliyorum..
Anlat.

İsfahani'yi bırak da Kitaba gel dememin nesini anlamıyorsunuz ki?

Arkadaşım sen iyi misin?
Çalakalem yazıyorsun. Anlamsız, boş kelâmlar

Kardeşim. Kısa ve öz.
Kitapta aç kalmak yok.

AÇ KALMAK iSFAHANİ'nin ESERİ.
BIRAK İSFAHANİ'yi,
ALLAH!a KİTABI YOLU İLE GEL ve
AÇ KALMA, SAVM ve
SİYAM ET.

Hala anlayamıyor musun?

Saygılarımla
Galip Yetkin

galipyetkin
8. August 2018, 05:09 PM
2.Orucun akşam olur olmaz bozulmasına itiraz ediyorsun.
Oysa orucun tamamlanma anı 2:187’de belirtilmiştir,
orada "Orucu geceye kadar tamamlayın" deniyor –etimmul siyâme ilel leyl,
ve GECE akşamı da kapsar yani gece gün batımında başlar.

Sayın Akçay'ın anlatımına göre gece akşamı da kapsadığı söylemektedir.
Allah'ın bazı ayetlerinde İşa, aşiyy, aşiyye geçer ve Aşiyy güneşin zevalinden batışına kadar olan zamandır. İşa ise güneşin battığı zaman yani akşam vaktidir. Aşiyy ve aşiyye günün sonu anlamına gelir.
Eğer orucun akşam/günün sonu bozulması istense idi ayette gece denmez, belirtilmiş akşam anlamlı kelimelerden biri kullanılmaz mıydı?

Ne dersiniz?
Acaba cani öyle istedi de öyle mi yazdı?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

bartsimpson
8. August 2018, 07:52 PM
Siz öne sürdünüz ki oruç Arabın takvimine göre tutulur.

Sizin öne sürdüğünüz bu iddianın
yanlış bilgiye dayandığını belirttim ben.
Dedim ki:

Oruç
Arabın takvimine göre tutulmaz,
oruç hiç bir milletin takvimine göre tutulmaz
çünkü oruç takvime göre tutulmaz.

Oruç
"kavurucu dolunay" anlamındaki
"Şehru Ramazân"a göre tutulur,
ve Şehru Ramazân 29.5 gün süreli kamerî ay (lunar month)ı da temsil eder,
dolayısıyla oruç "Şehru Ramazân"da tutulur.

Bakara 185:

Kavurucu dolunay o farkettiren okumanın indirildiği andır -Şehru ramazân ellezî ünzile fîhil furkân...
o dolunaya tanık olanlarınız o dolunayı oruç ile kutlasınlar.

Ve koyu harflerle şunu yazdım:

Dolunaylardan yıl olmaz,
kamerî aylardan yıl olmaz,
dolayısıyla kamerî aylardan takvim olmaz.

Dolunaylardan
belirli bir günden bir sonraki belirli güne kadar uzanan süredeki dolunaylar dizisi olur (9:36),
ki bazan 12 dolunaya sahiptir, bazan 13.

Siz bunlardan YIL yapmaya kalkarsanız
zaman kavramından yoksun bir ucube elde edersiniz
ve o ucubenin zamanla ilgili sorulara cevabı yoktur.

Örneğin:

Muhammed nebi 12 kamerî aylı yılın hangi mevsiminde doğdu?
O mevsimin ayları 12 kamerî ayın hangileridir?

Tarihte
gökteki aylardan yıl yapmak üzere yola çıkan herkes
döndü dolaştı o yılı şemsî yıla uyarladı
yani onu şemsî yıl yaptı. Yok başka oluru.
.

bana mantıklı geldi...

bartsimpson
8. August 2018, 08:00 PM
Dolunay evet ancak bir kere dolunay olabilir
ama oruç o dolunayın temsil ettiği kamerî ayda tutulur, en az 3 gün
çünkü 2:184'te geçen eyyamen ma'dûdât ifadesindeki eyyâm en az 3 gün demek.
Tam olarak kaç gün tutulacağı ise başka bir konudur,
konuyu dağıtmayalım isterseniz.

Bakara 185'in konumuzla ilgili bölümünü verdim,
bi daha vereyim:

Kavurucu dolunay o farkettirenin indirildiği andır
o dolunaya tanık olanlarınız o dolunayı "savm"lasınlar.

"Savm"lanacak olan yani "oruçla kutla"nacak olan, o dolunaydır
çünkü müminlere farkındalık kazandıran okuma o dolunay gecesinde indirilmiştir;
aslında o farkettiren okumanın indirilmiş olmasıdır kutlanan.

Bir bakıma bizim 29 Ekim'imiz gibi,
aslında cumhuriyetimizin o gün ilan edilmiş olmasıdır kutlanan.

29 Ekim'i törenlerle kutlarız,
"o dolunay"ı oruçla kutlarız.
29 Ekim eğer devletimiz isterse törenlerle şu kadar ya da bu kadar gün kutlanır,
o dolunay oruçla en az 3 gün kutlanır çünkü 2:184'te Allah öyle istiyor.
.

açıklamanıza teşekür etmekle birlikte o dolunaya savm edilmesi bana biraz şirk koktu. pagan adetleri islam adına meşrulaştırılıyor mu yoksa?

galipyetkin
8. August 2018, 08:58 PM
Sevgili bartsimpson.

Bu senden alıntı;
" Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı
Siz öne sürdünüz ki oruç Arabın takvimine göre tutulur.

Sizin öne sürdüğünüz bu iddianın
yanlış bilgiye dayandığını belirttim ben.
Dedim ki:
................
................
vs..vs...
bana mantıklı geldi...
..............................................."

diyen senden;

Bir daha düşünmeni ve araştırmanı isterim. Çünkü mesele mantık meselesi değil!

Arkadaşım.
Kitabın hiç bir satırında "oruç" denilen "aç kalma"yı ifade edecek bir kelime dahi bulamazsın. Allah hiç bir şart altında insanlarını açlığa alıştırmaz. Allah'ın kitabında "oruç" denilen İsfahani'den alıntı yoktur. Allah'ın kitabında SAVM/SİYAM vardır.

Eğer aykırılıkları cevaplamaktan fırsat bulursam Savm/Siyam'ın anlamlarını açıklayacağım. Bu durumda da ikinci yazın da cevaplanmış olacak.


Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
9. August 2018, 03:37 AM
açıklamanıza teşekür etmekle birlikte o dolunaya savm edilmesi bana biraz şirk koktu. pagan adetleri islam adına meşrulaştırılıyor mu yoksa?


"Savm"lanan o dolunay
tıpkı "kut"lanan 29 Ekim gibi
bir vakit tanımıdır.

Kuran'da böyle ifadeler var:

Hac dolunayı (Zilhicce, 9:3)
Savaşmayıp oturma dolunayı (Zilkâde ?)
Barışa saygı dolunayı (Recep ?)

Akşam namazı için:
güneşin ufka sürtündüğü an yani güneşin batışı (namaz vaktinin başlangıcı, 17:78)
gecenin karardığı an yani alaca karanlık ile gece karanlığı arasındaki çizgi (namaz vaktinin sonu, 17:78)

Sabah namazı için:
ak ipi kara ipten seçtiğiniz an yani gece karanlığı ile alaca karanlık arasındaki çizgi (namaz vaktinin başlangıcı, 2:187)
gündüzün sabahki ucu yani güneşin doğuşu (namaz vaktinin sonu, 11:114)
.

bartsimpson
9. August 2018, 10:37 AM
Sevgili bartsimpson.

Bu senden alıntı;
" Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı
Siz öne sürdünüz ki oruç Arabın takvimine göre tutulur.

Sizin öne sürdüğünüz bu iddianın
yanlış bilgiye dayandığını belirttim ben.
Dedim ki:
................
................
vs..vs...
bana mantıklı geldi...
..............................................."

diyen senden;

Bir daha düşünmeni ve araştırmanı isterim. Çünkü mesele mantık meselesi değil!

Arkadaşım.
Kitabın hiç bir satırında "oruç" denilen "aç kalma"yı ifade edecek bir kelime dahi bulamazsın. Allah hiç bir şart altında insanlarını açlığa alıştırmaz. Allah'ın kitabında "oruç" denilen İsfahani'den alıntı yoktur. Allah'ın kitabında SAVM/SİYAM vardır.

Eğer aykırılıkları cevaplamaktan fırsat bulursam Savm/Siyam'ın anlamlarını açıklayacağım. Bu durumda da ikinci yazın da cevaplanmış olacak.


Saygılarımla.
Galip Yetkin

Galip abi ben aç kalma ve savm ile ilgili konudan bahsetmedim.

Bana mantıklı gelen;

Siz bunlardan YIL yapmaya kalkarsanız
zaman kavramından yoksun bir ucube elde edersiniz
ve o ucubenin zamanla ilgili sorulara cevabı yoktur.

cümlesinin kapsamındaki açıklamadır.

bartsimpson
9. August 2018, 10:42 AM
"Savm"lanan o dolunay
tıpkı "kut"lanan 29 Ekim gibi
bir vakit tanımıdır.

Kuran'da böyle ifadeler var:

Hac dolunayı (Zilhicce, 9:3)
Savaşmayıp oturma dolunayı (Zilkâde ?)
Barışa saygı dolunayı (Recep ?)

Akşam namazı için:
güneşin ufka sürtündüğü an yani güneşin batışı (namaz vaktinin başlangıcı, 17:78)
gecenin karardığı an yani alaca karanlık ile gece karanlığı arasındaki çizgi (namaz vaktinin sonu, 17:78)

Sabah namazı için:
ak ipi kara ipten seçtiğiniz an yani gece karanlığı ile alaca karanlık arasındaki çizgi (namaz vaktinin başlangıcı, 2:187)
gündüzün sabahki ucu yani güneşin doğuşu (namaz vaktinin sonu, 11:114)
.

Hasan Bey verdiğiniz tüm vakit belirteçlerinin bir amacı ve sebebi var.
Savmlanan dolunay zamanının (sizin tabiriniz ile kutlanan) amacı ve sebebi nedir?

Verdiğiniz örnekler asıl konu ile uymuyor.

yolcu42
9. August 2018, 11:19 AM
Hasan bey,
Tevbe36 da ayların sayısı 12 der
Bu ne demektir.

Ayrıca 10/5 de kasdettiğiniz gibi,güneş ve ay için kullanılan ona menziller takdir etti derken
O zamiri,erkektir.güneş için benim bildiğim dişil zamirler kullanılır kuranda.
Bu zamir ay için kullanılmıştır muhtemelen.

Bu ayeti delil göstermeniz bi tarafa
Bu ayet zaten kameri takvimi kasdetmez mi.

Güneş takvimini reddetmiyorum tabi ki

Hasan Akçay
9. August 2018, 12:46 PM
Hasan Bey verdiğiniz tüm vakit belirteçlerinin bir amacı ve sebebi var.
Savmlanan dolunay zamanının (sizin tabiriniz ile kutlanan) amacı ve sebebi nedir?


Eğer "vakit belirteçlerinin amacı"ndan kastınız
onların belirtme işlevi ise
"savm"lanan dolunayın işlevi o dolunayın "savm"lanacağı vakti belirtmektir.

O dolunayı
o dolunaya tanık olan müminler "savm"layacağına göre
vakit dolunay gecesinini sabahıdır.

Örnek olarak 5 yılın kavurucu dolunay (Şehru Ramazân) geceleri
(https://www.timeanddate.com/calendar/?year=2016&country=4):

20 Tem 2016
09 Tem 2017
28 Hazi 2018
17 Tem 2019
05 Tem 2020

Sorunuzu doğru analdığımdan emin değilim,
ne istediğinizi lütfen net olarak belirtin.

Hasan Akçay
9. August 2018, 12:58 PM
Hasan bey,
Tevbe36 da ayların sayısı 12 der
Bu ne demektir.

Ayrıca 10/5 de kasdettiğiniz gibi,güneş ve ay için kullanılan ona menziller takdir etti derken
O zamiri,erkektir.güneş için benim bildiğim dişil zamirler kullanılır kuranda.
Bu zamir ay için kullanılmıştır muhtemelen.

Bu ayeti delil göstermeniz bi tarafa
Bu ayet zaten kameri takvimi kasdetmez mi.

Güneş takvimini reddetmiyorum tabi ki

Bir iletide yalnızca bir husus. Lütfen.
Tevbe 36'da ayların sayısı 12 der
Bu ne demektir.

Bu, ayların sayısı 12 demektir
ve bir durum tesbitidir
tıpkı 2:258'deki "Allah güneşi doğudan getirir" gibi.

2:258'deki tesbit nasıl dolunayın ve ylıdızların doğudan gelmediğini göstermezse
Tevbe 36'daki tesbit te ayların sayısının 13 olmadığını göstermez;
dolunayların sayısı bazan 13'tür. Bir sonraki iletimde bunu görebilirsiniz.

Hasan Akçay
9. August 2018, 01:59 PM
...10/5 kameri takvimi kasdetmez mi.

Yûnus 5:


Allah
ayı "inişler"e sahip kıldı ki yılların sayısını bilin
kadderehu "menâzil"e li ta'lemû aded es-sinîn

Ayın sahip olduğu menâzil yani inişler
dolunaydan inerek karanlık aya varan görüntüleridir:
şişkinay --> çeyrekay --> son hilal --> karanlık ay.

Ve o inişlerden biri
doluluk oranı %99.999… olan dolunaydır.

Peki, dolunay sayesinde
hangi yılların sayısını öğreniriz;
sizin bu iletinizde "kamerî takvimi kastetmez mi?" diyerek öne sürdüğünüz gibi kamerî yılların sayısını mı,
şemsî yılların sayısını mı?

Öteki dolunaylardan daha büyük ve daha parlak görünen bir dolunay var;
kavurucu yaz sıcaklarının habercisi olduğu için
Araplar ona KAVURUCU DOLUNAY anlamında Şehru Ramazân adını vermişler.

Aşağıda
kavurucu dolunayın 33 kez ortaya çıktığı tarihleri görüyorsunuz;
lütfen inceleyin ve bu 33 sayısı kamerî yılların sayısı mıdır ya da şemsî yılların sayısı mı, karar verin.
(https://www.timeanddate.com/calendar/?year=2001&country=4)

Dikkat ederseniz bazı tarihlerde dolunayımız bir öncekinden 19 gün GEÇ geliyor
çünkü bir önceki "dolunaylar dizisi"nde 13 dolunay var; geç gelmeyi 13ncü dolunay sağlıyor.
13 dolunaylı o 12 "dolunaylar dizisi"ni sizin için numaralandırdım.

Tem 05, 2001
Hazi 25, 2002 --- 1
Tem 13, 2003
Tem 02, 2004
Hazi 22, 2005 --- 2
Tem 11, 2006
Hazi 30, 2007 --- 3
Tem 18, 2008
Tem 07, 2009
Hazi 26, 2010 --- 4
Tem 15, 2011
Tem 03, 2012
Hazi 23, 2013 --- 5
Tem 12, 2014
Tem 02, 2015 --- 6
Tem 20, 2016
Tem 09, 2017
Hazi 28, 2018 --- 7
Tem 17, 2019

Tem 05, 2020
Hazi 25, 2021 --- 8
Tem 13, 2022
Tem 02, 2023
Hazi 22, 2024 --- 9
Tem 11, 2025
Hazi 30, 2026 ---10
Tem 18, 2027
Tem 07, 2028
Hazi 26, 2029 ---11
Tem 15, 2030
Tem 03, 2031
Hazi 23, 2032 ---12
Tem 12, 2033

dost1
9. August 2018, 11:42 PM
Selamun aleyküm,


İnşikak 18: Vel kameri izâttesak.

1. ve el kameri : ve aya
2. izâ : olduğu zaman
3. ittesaka : gerçek hale döndü, (nuru) tamamlandı

1 - İskender Evrenesoğlu: Ve nuru tamamlandığı (dolunay haline geldiği) zaman Ay’a (kasem ederim).
2 - Diyanet İşleri: Dolunay hâlindeki aya ki,
3 - Abdul Metin Saruhan: Dolunay olmuş aya yemin ederim ki.
4 - Abdulbaki Gölpınarlı: Ve aya, dolunay olunca.
5 - Abdullah Parlıyan: dolunay haline gelen aya da andolsun ki;
6 - Adem Uğur: Dolunay olmuş aya,
7 - Ahmed Hulusi: Dolunay'a ki,
8 - Ahmet Tekin: Düzgün bir dolunay haline geldiği zamandaki aya yemin ederim.
9 - Ahmet Varol: Dolunay haline geldiği zaman aya,
10 - Ali Bulaç: Ondördüne girdiği zaman aya;
11 - Ali Fikri Yavuz: Bedir haline geldiği zaman o Ay’a ki,
12 - Ali Ünal: Ve gittikçe büyüyüp dolunay halini aldığı zaman aya,
13 - Bayraktar Bayraklı: (16-19) Hayır! Şafağa, geceye ve onun topladığı şeylere, dolunay şeklini alan Ay'a yemin ederim ki siz halden hale geçersiniz.
14 - Bekir Sadak: Dolunay halindeki aya and olsun ki:
15 - Celal Yıldırım: Derlenen dolunaya da yemin ederim ;
16 - Cemal Külünkoğlu: (16-19) Hayır (boşuna yaratıldığınızı zannetmeyin)! Yemin ederim akşamın alaca karanlığına, geceye ve gecenin içinde barındırdığına, dolunay hâlindeki aya ki, muhakkak siz bir durumdan diğerine uğratılacaksınız (tabakadan tabakaya bineceksiniz).
17 - Diyanet İşleri (eski): Dolunay halindeki aya and olsun ki:
18 - Diyanet Vakfi: (16-19) Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale geçersiniz.
19 - Edip Yüksel: Dolunay halindeki aya,
20 - Elmalılı Hamdi Yazır: Ve derlendiği zaman o Aya
21 - Elmalılı (sadeleştirilmiş): ve derlendiğinde (dolunay haline geldiğinde) o aya ki,
22 - Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Derlendiği zaman o aya,
23 - Gültekin Onan: Ondördüne girdiği zaman aya;
24 - Harun Yıldırım: Ve aya, dolunay olduğunda;
25 - Hasan Basri Çantay: toplu bir haale geldiği (nuuru tamamlandığı) zaman aya ki,
26 - Hayrat Neşriyat: (16-18) Yemîn ederim o şafağa (akşamın kızıllığına)! Geceye ve (karanlığında)topladığı şeylere! (Nûrunu) topla(yıp dolunay hâline gel)diği zaman, aya!
27 - İbni Kesir: Ve toplu halde geldiğinde aya;
28 - İlyas Yorulmaz: Dolunay haline gelen ay'a yemin olsun ki.
29 - Kadri Çelik: Dolunay halini aldığı zaman aya.
30 - Muhammed Esed: ve dolunay haline gelen ayı:
31 - Mustafa İslamoğlu: ve safha safha dolunay halini alan ayı (şahit tutuyorum ki
32 - Ömer Nasuhi Bilmen: Ve toplandığı vakit kamere,
33 - Ömer Öngüt: Andolsun dolunay haline geldiğinde aya!
34 - Şaban Piriş: Dolunay halindeki Ay’a..
35 - Sadık Türkmen: Ve dolunay şeklini aldığı zaman Ay’a ki;
36 - Seyyid Kutub: Dolunay halindeki Ay'a andolsun ki,
37 - Suat Yıldırım: Dolunay halini alan ay hakkı için:
38 - Süleyman Ateş: Değirmileşen aya,
39 - Tefhim-ul Kuran: Ondördüne girdiği zaman aya;
40 - Ümit Şimşek: Ve dolunay halindeki Aya:
41 - Yaşar Nuri Öztürk: Toparlandığı zaman Ay'a,

Hasan Akçay
10. August 2018, 01:56 AM
Evden, bilgisayardan bir süre uzak olacağım;
iletilerinizi cepten okuyabilirim ama yazma imkanım yok.
Allah'a emanet olun.

Hasan Akçay
10. August 2018, 06:43 AM
Aksiyon filmi seyreder gibiyim...
Konu nereye varacak çok merak ediyorum. Bu arada Galip abininin bir deyimi gözden kaçtı. Savm için kullandığı ''aç kalma'' seansı.
Hasan Bey,
Galip abinin gelmek istediği nokta bu sanırım. Sorduğu diğer sorular işin özünde buraya gelip dayanacak anlayın artık.


O dolunayı "savm"layın -فلي"صم"ه- ifadesindeki "savm"lamayı
isteyen "aç kal"ma seansı sayıp reddeder;
benim buna bi sözüm olmaz, saygı duyarım.

Ama 2:185'ten benim anladığım
o dolunayda müminlere farkındalık bilinci aşılayan bir okuma indirilmiştir;
o dolunayı oruç ile karşılamak bir bakıma "mesajı aldım, farkındayım" demektir.
Ben de buna saygı duyulmasını beklerim.

İnanış farkları yüzünden
insanların birbirini düşman görmesini onaylamıyorum.

galipyetkin
10. August 2018, 01:54 PM
Savm ve siyam ifadelerine bir müddet sonra ben kendi anladığım yönde, kırmadan dökmeden cevap vereceğim.

Daha önce bu sayfalarda iki kere olmak üzere Peygamber İşaya'nın Tevrat'tan alınma "oruc"unu verdim.
Sayın Hakkı Yılmaz'ın yazılarında da rastlamıştım.
Lütfen dikkatle okuyun.
Daha sonraki vereceğim yazıdan da anlayacağınız gibi Kur'an'ın savm ve siyam hakkında bildirdiklerinin anlatımı ile oruç (aç kalma-susuz kalma-sessiz kalma/susma) arasında bir ilgi olmadığı anlaşıldikça açıklamalarım sürecek
Buyrun.


Tevrat’ta Gerçek Oruç
Tevrat – İşaya 58. bölüm

Diyorlar ki: ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, Benliğimizi yendiğimizi neden farketmiyorsun?‘

“Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor, İşçilerinizi eziyorsunuz. Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi Yükseklere duyuramazsınız.”

İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın benliğini yenmesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, RAB’bi hoşnut eden gün diyorsunuz?

Benim istediğim oruç, Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları Özgür kılmak, tutsakları salıvermek, her türlü boyunduruğu kırmak değil mi? Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir, yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz, Işığınız tan gibi ağaracak, Çabucak şifa bulacaksınız.

Doğruluğunuz önünüzden gidecek, RAB’bin yüceliği artçınız olacak. O zaman yardım çağrılarınıza RAB yanıt verecek, Feryat ettiğinizde, ‘İşte buradayım’ diyecek. “Eğer boyunduruğa, kaba işaretler yapmaya, Kötücül konuşmalara son verirseniz, Açlar uğruna kendinizi feda eder, yoksulların gereksinimini karşılarsanız,

Işığınız karanlıkta parlayacak, Karanlığınız öğlen gibi ışıyacak.


***
(Sonsuzluk Kulesi Sitesi Tercümesidir.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin

galipyetkin
11. August 2018, 10:42 AM
Daha evvel "Kur'anda Oruç-Hakkı Yılmaz" başlıklı, 23.July.2013 tarhli yazımla şöyle yazmışım:

"Benim anladığıma göre "oruç":
İslâm'ın getirdiği kural ve kaidelere aykırı düşünce ve eylemlerden hayat boyu uzak kalarak, ihtiyaç fazlasından elinde bulundurduğun başkasının hakkı olanı, elden çıkartıp bir daha onlara, kul hakkı doğurduğundan, yaklaşmayıp uzak kalarak, itidalli yaşamak, kavam içinde kalmaktır, "salat'ı ikâme ve zekâtı ita" içinde kalmak, Bakara177. ayeti yerine getirmektir.
Ama oruç diye acemce ifede edilen kelimenin aslı "savm=savma"dır. Musa peygamberin "ibadethane"lerinden biri diye tercüme edilir, ki savunma amaçlı toplumu ifade eder (-Hac 40:savami-)
ve "savma" savunmaya dayalı düşmanı/sömürücüleri savma/püskürtme eylemidir."


Bu yazdıklarım ile İşaya'nın orucu göz önünde tutularak bir de ana konuyu bozmadan bir parçasını aldığım şu yazı bölümünü okuyun lütfen:

"Farsça kökenli bir sözcük olan “Oruç” Kur’anda geçmemektedir.

Kişisel olarak Savm veya toplu(m)ca Sıyam çalışmaları programlı bir şekilde yapılır veya diğer aşamalarında katılmak üzere (hasta/seferi iken) yapılamayabilir; ama geleneksel oruç ritüelindeki gibi -güneş ışınlarıyla- bozulabilen bir olgu değildir.

***

Evrensel değerlere aykırı hangi konularda zaaf/açık/abartı/tıkanıklık var ise ıslaha, düzeltmeye, reforma, rehabilitasyona yönelik bütün bu programlı çalışmalar gerçekleştirilirken ayetlerde ortak olarak vurgulanan, atlanmaması gereken nokta.. Bizlerin Kur’an = Vicdan = Evrensel Değerler doğrultusunda, yılın sadece bir ayı değil, bir ömür atlamamamız gereken mevzu:
Taam’il miskin!..

Türkçesi, çevrendeki, en yakınındaki işsizin, ihtiyaç sahibinin, eğitimini idame ettirecek bir öğrencinin donatılması, iş – aş – ev sahibi edilmesi için seferber olmak. Lütfen hatırlayalım ayeti, ne diyordu? “O miskinin ihtiyacını gidermez, bu karakteriyle dini yalanlayanın vay haline” (Maun-3)

“ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskin” (2:184)

Diyor ki, Sıyam programı içerisinde Savm çalışması yapan için -pide, tatlı, AVM kuyruğunda beklemek değil-, miskinin ihtiyaçlarının giderilmesi bir sorumluluktur! Niye? Umulur ki korunursunuz! (2:183) İhtiyacını gider, bir eksiğini kapat ki kötüye meyletmesin, ve bu eğilimler toplumda yaygınlık kazanmasın! Umulur ki korunursunuz! (2:183)

Takva’ya, Hakk’a ve yansıması Halka karşı sorumluluk bilincimizi geliştirip, Allah’ın koruması altına nasıl gireceğiz ki başka türlü? Mucize mi indirilecek göklerden? Sihirli sopayla mı? Yemekle şişirilmiş bir karınla edilen Arapça istiğfarlarla mı?

Yüzlerce yıldır kendimizi değil de orucu tutuyoruz, bu ritüel ile korunuyor muyuz? Etiketi İslam olan ülkelerin durumu ortada değil mi? Yoksa, Allah -haşa- yalan mı söylüyor ayetlerinde ? Umulur ki korunursunuz! (2:183)

Ritüel kelimesini, içi – merkezi – ruhu boşaltılmış, çeperinde sadece şeklin, sembolün, gelenekten alınan taklit hareketin kaldığı eylemler anlamında kullanıyorum.

Nasıl gireceğiz bu koruma altına da, toplumca bu musibetlerden, belalardan korunabileceğiz ? Kur’an’ın hiç bir ayetinde ekstra bir DEĞER biçmediği aç ve susuz kalma ritüellerini ön plana çıkartarak mı, yoksa merkezdeki “Taam’il miskin” VURGUSU ile mi ?

***

SIYAM, iman edenleri “koruma” altına alıyor ve salih amellerle/ıslah edici/reformist eylemlerle Takva sahibi yapıyor. Dolayısıyla SAVM kişisel; SIYAM toplumsal bir takva eğitimidir.
Ve III mertebesi vardır – 5:93.

Savm – Sıyam – Orucun getirisi:

O halde Takva sahiplerinin özelliklerini Kur’an’da tarayarak SAVM ve SIYAM’ın sonuçlarını bir mihenk taşı olarak kullanabilir ve Takva eğitimine mi giriyoruz yoksa aç ve susuzluk yanımıza kâr mı kalıyor bunu tespit edebiliriz!

Evet, SAVM’ın nefsimize getirilerini okuyalım.. Veya takva sahipleri için görelim..

I- aşama:
-Yakınlarına, yetimlere, miskinlere/işsizlere, yolda kalmışlara, isteyenlere mallarından harcarlar (2:177)
-Söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirirler (2:177)
-Sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında azmederler (2:177)
-Hatalarında bile bile ısrar etmezler (3:17)
-Dosdoğru ve sâdıktırlar (2:177)
-Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad ederler (9:44)
-Öfkelendikleri zaman öfkelerini kontrol eder ve insanları affederler (3:134)

II- aşama:
-Bereket ve bolluk içerisinde yaşarlar (7:96)
-Allah, kurtuluş yollarını ve problemlerin çözümünü ihsan eder. Ummadıkları yerden rızıklanırlar. (65:2-3)
-İşleri/yolları kolaylaştırılır (92:5)
-Toplumların başlarına karşılık = ceza olarak gelen musibetler, belalardan korunurlar (27:53)
-İnsanların hilelerinden korunurlar (3:120)
-Fenalık, kötülük dokunmaz (39:61)
-Basiret ve Tezekkür ehlidirler (7:201)
-Hak ve Batılı ayırt etme gücü, yani furkan verilmiştir (8:29)

III- aşama:
-Ahirete kesin bilgi/bizatihi tecrübe sahibidirler. (2:5)
-Cehennemden uzaklaştırılırlar, o kadar ki cehennemin uğultusunu dahi duymazlar (21:101-102)
-Melekler onları güzellikle Vefat ettirir, cennete dahil eder (16:32).
-Özgüven hisleri geçici değil, sabitlenmiştir; EMİNLİK MAKAMINdadırlar, cenneti hissederler ve İLK ÖLÜMDEN BAŞKA ÖLÜM TATMAZLAR (44:51-57)
-Sekine/tam huzur-sükunet hissi içlerine işlemiştir (48:26).
-Allah’ın velisidirler/şah damarı yakınlıklarını hissederler ve içlerinde (geleceğe ait) ne bir korku ne de (geçmişten getirilen) hüzün vardır (10:62-63)
-Duaları kabul edilir (5:27)
Kalpleri/Şuurları Allah’a dönüktür, Rahman’dan (!) haşyet duyarlar. (50:33)
-Takva Kelimesi/öğretisinde sabitlenmişlerdir (48:26).

Sonsuzluk Kulesi Sitesinden alıntıdır.

Saygılarımla
Galip Yetkin.

yolcu42
11. August 2018, 12:02 PM
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
(Sure No:4 Ayet No :92)

Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!
(Sure No:5 Ayet No :89)

Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah´tan korkun. Biliniz ki Allah´ın vereceği ceza ağırdır.
(Sure No:2 Ayet No :196)

Galip bey,burdaki geçen oruçları nasıl anlamalıyız.

galipyetkin
11. August 2018, 01:19 PM
Sayın yolcu42.

Bu ayetleri nasıl anlıyorsanız öyle anlayın ve kendi anlayışınıza uymadığım için de beni sorgu-suale muhatap tutmayın.
Bu tür sorular konuyu saptırmaktadır.
Bizim "oruç" diye adlandırılmaya kalkışılan konuya dahil olmamızın sebebi,
bu konuda yalnış bilgi verilmesidir.

Ana konuyu ortaya koyarken biz üç noktayı soru yapmıştık. Bunların içinde "oruç nedir?" veya "ne değildir?" gibi bir konumuz yoktu; konu "oruç" ortaya konulmadan görüşülebilirdi ama döndü dolaştı buraya geldi. Şimdi de sayfalarca tutacak üç açıklamayı benim önüme soru olarak getiriyor ve konu bizden daha da benim elimle uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
En basiti 2/196. mealini ele alırsak her cümlesi yanlış. Bunun açıklamasını da daha evvel yapmıştım.
Bu konudan uzaklaşmalar sebebiyle isteklerinizi zamanı geldiğinde/o ayet ve konulara sıra geldiğinde, cevaplama imkanım olursa cevaplarım.

Asıl siz bana asıl konu olan "neden geceye kadar değil de akşama kadar" sorusunun cevabını verin.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

yolcu42
11. August 2018, 02:09 PM
Burda kasdettiğiniz ayette,
Aşiyye değil leyl kelimesi geçer.
Leyl yani gece,akşam ezanına denk gelen vakitte başlar,sabah namazının bittiği vakitte yani geceden eser kalmadığı ve etrafın mubsir yani görünebilir renk tayfının ( kızıl ve mor arası) olduğu anda biter.(bu renkler birleşince beyaz ışık olur)
Ve gündüz başlar.

Gündüzün içinde görünebilir renklerin hepsi mevcuttur.
Akşam olduğunun ilk belirtisi,
Frekansı en düşük olan kızıl rengin dünyaya ulaşamadığı andır.
Bütün renkler sırayla silinir.
Ve yatsı ezanının okunduğu an olan ğasakil leyl yani gecenin karanlığı evresi başlar.

Ayrıca gündüzün içinde barınan iki görülemeyen ışık vardır.
Kızıl ötesi(kızıl renkten bir düşük frekanstadır)
Sıcaklık verir
Ve ultra viyole(mor renkten üst banttadır)

Kuranda ziya veya duha ibarelerinin bunları karşılaması kuvvetle muhtemeldir.

Gün ve gece vakitlerinin ölçüsü güneşden ziyade gün ışıklarıdır.

Güneşin battığı an değil,gün ışınlarının kaybolmaya başladığı an,akşam vakti yani gecenin zülefleridir.

Sabah ezanı vakti ise süreç tersine işler.
Kuranda geçen "Fecrin kuranı" ifadesi muhtemeldir ki fecr ışıklarının toplanmasını kasdeder
Böylece bütün ışıklar toplanıp beyaz ışığı oluşturmaya başlar.bütün ışıklar toplanınca beyaz ışık oluşur ve gündüz başlar
Doğrusunu allah bilir.

yolcu42
11. August 2018, 02:55 PM
Ayrıca,
Gün içerisindeki vakitlerde güneşe göre değil gün ışıklarına göre vakit belirlemek üzerine şunları söyleyim.

Kasas 71.Ayet: (Resûlüm!) De ki: Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah´tan başka size bir ışık getirecek ilah kimdir? işitmiyor musunuz?
Kasas 72.Ayet: De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah´tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek ilah kimdir? Görmüyor musunuz?

Kuranda dikkatimi çeken,bazı ayetlerin sonunda
İşiten bir kavim için ayetler var
Göz sahipleri için ayetler var demesiydi.

Güneşten gelen ışınlar aslında titreşimdir.
Görünebilir tayftaki titreşimleri gözümüz algılar.
Ve buna görme denir.
Daha düşük frekansta,kızıl ötesi,radyo dalgaları vardır.sonra kulağımızın algılayabildiği ses bantı vardır.bazı canlılar,bizim duyamadığımız titreşimleri yani frekansları duyar.

Yani demek istediğim,
Renklerde,kızıl ötesi ışınlar da,radyo dalgaları da ve duyduğumuz müziksesi de aslında aynı türdendir.hepsi frekanstır.
Yalnızca gözümüzün gördüğüfrekansı kulağımız duyamaz.

Ayetlerde geceden bahsedip sonundaişitmiyor musunuz demesi
(gece frekanslarbirer birer kaybolur)

Gündüzden sonra görmüyor musunuz demesi
(gündüz ışık tayfları aslında dünyay perde çeker ve evren,yıldızlar görünmez)
Bunlar düşünülmesi gereken konulardır.

Bunlar benim alanım değil,
Namaz vakitlerini araştırıken öğrendim.çünkü kutuplarda bu bize öğretilen vakitler yoktu ve bu çelişkiyi bünyem kaldırmazdı

Şöyle deseydim eğer
1.imam ezan okıyunca kılarım namazımı günahı onun boynuna
Veya
2.namaz zaten müşrik adetidir

O zaman bunları araştırmayacak ve allahın yaratma sanatının inceliklerini göremeyecektim.

Belki tesbitlerimin yarısı yanlıştır.
Önemli olan araştırmaktır.

yolcu42
11. August 2018, 03:22 PM
İsra 78.Ayet: اَقِمِ الصَّلٰوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ اِلٰى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِۜ اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُوداً

Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.

Bu ayette güneşin hareketi varken.
Güneşin görülemediği durumda şu ayet vardır.

Hud 114.Ayet: Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.

(kopyaladığım mealleri baz almadan arapçasını incelemenizi tavsiye ederim.
Örneğin fecr kuranı kelimesine sabah namazı anlamı verilmiş )

yolcu42
11. August 2018, 07:06 PM
Şimdi belki bu kadar açıklama,
Gereksiz,anlamsız geliyor olabilir.

Yani ışınlar,frekanslar falan.

Peki bunları kim yarattı.
Allah.

Peki araştırıp incelememiz boşuna mı.

Al-i İmran 190.Ayet: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.

Al-i İmran 191.Ayet: Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah´ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!

Onun için benim gece,gündüz konusunda bu kadar detaylı konuşmam kimseye komikgelmesin.
Çoğuda yanlış zannım olabilir fakat,

İncelemek,yaratıcıya olan övgüyü ve inancı artırıyor

Hasan Akçay
12. August 2018, 04:48 AM
Halil Ay hocamızın iletişimi
umursamadik izlenimi doğmasın,
cevap verelim.

Sevgili hocam,
kamerin İTTİSAK etmesi
KAMİL hale gelmesine
yani simetrik olmasi, kenarlarınin eksiklik bulunmaması.

Kısacası
kamerin İTTİSAK etmiş görüntüsü dolunay anlaminda "sehr"dir.

Hasan Akçay
12. August 2018, 05:17 AM
Başka bir husus:

2:185'te "savm"layın denen SEHR
yalnızca 1 (bir) dolunaydir;
"dolunaylar dizisi"ndeki bütün dolunaylar değil.

Kısacası "savm"lamaya hangi anlam yüklenirken yüklendi,
anılan etkinlik kısa sürelidir.

galipyetkin
12. August 2018, 07:41 PM
Artık biz de, eğer Sayın Akçay ve Sayın yolcu42den fırsat bulabilirsek, yavaş yavaş konuyu açmaya başlayalım. İlk olarak Eyyamen Ma-dudat tan başlayalım.


Bu ifade üzerinde bir zamanlar Hasan Bey ile çekiştik. Fakat Hasan Bey in dediği dediktir. Kendisinden başkasını dinlemez. Çünkü otomatiğe bağlamıştır; ufak bir değişiklik Hasan Beyi bozar.

Evvet.
Eyyamen ma'dudat bir elin parmakları kadar gün, yani sınırı belli olan bir müddet filan değildir. (Hasan Beyin inanışı).
Eyyamen ma'dudat, gelip geçici sayılı günlerdir. Hani deriz ya : üç-beş gün; işte o.
Gelip geçicidir ama sınırları, ne kadar uzun veya kısa olduğu belli değildir.https://hanifler.com/showthread.php?t=2791&page=2

Bu konuyu siz kendiniz değerlendirin diye ayetleri vereyim:

3/ÂLİ İMRÂN-23: E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne).
Kendilerine Kitab dan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah ın Kitabına davet olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir

3/ÂLİ İMRÂN-24: Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bu, onların -Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacak- demeleri sebebiyledir. Ve onların dînleri hakkında iftira etmiş oldukları şeyler, kendilerini aldattı

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
12. August 2018, 08:49 PM
Benim hakkımda kullandığınız sözlere dikkat edin,
ben sizin hakkınızda kullandığımda sizi üzecek sözleri
siz benim hakkımda kullanmayın.

yolcu42
12. August 2018, 09:40 PM
Benim hakkımda kullanabilirsiniz.ben alıştım

galipyetkin
13. August 2018, 11:35 AM
Konumuzla ilgili ilk olarak ilk ayet olan2/183. ayeti yazalım:

-Ey inananlar, SİZDEN ÖNCEKİLERE YAZILDIĞI gibi MÜTTAKİ OLMANIZ için sizin üzerinize de SİYAM yazıldı.

Nedir SİYAM?
Siyam SAVMın çoğuludur.
Savm Türkçemizde de vardır:Savmak fiilinden gelen savma, uzaklaştırma, etkinliğine son verme, vs.dir; ve tekil, bireysel olarak yapılan eylemdir.
Bu kelimenin kökeni savmaa, Hz.Musa zamanında toplumcu bir düzen içinde yaşayanların, sömürücülerin kendilerini ezip sömürmesinden kurtulmak ve eylemleri savmak için kurdukları manastır benzeri bir yaşam tarzı/alanıdır. İsterseniz ibadethane diyebilirsiniz (Hacc:40-savami-).
Siyam ise bu eylemlerin toplu olarak yapılmasıdır.

Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki savm ve siyam
İsfâhânî/nin aç kalma seansları değildir.
Bir amacı vardır ve bu da muttaki/takva sahibi olmak için sömürüye karşı bir savunmadır.

2/184. ayetin özü ise:
Savm ve siyamla sayılı günler(eyyamen madudat) sürecek bu zaman içerisinde , savm yazılı olan, daha açıkçası savm esnasında yaşayan insanlar, kişi veya kişiler bir hastalık sebebiyle veya savm/siyamın yapıldığı yerden uzakta seyahatte olmalarından dolayı siyam çalışmalarına katılamıyorlarsa...
... hastalar hastalıkları iyileştiğinde,
... seyahatte olanlar geri döndüğünde
savmları ile siyam eylemine katılırlar. Fakat bunların katılamadığı zaman zarfında normal olarak onlar namına da hareket etmiş olan diğerleri fazlaca yüklenmiş/emek vermişlerdir. İşte bunların katılamamasından dolayı miskin/mağdur durumuna düşenlerin miskinliklerini/mağduriyetlerini yani ne yönden miskin/mağdur duruma düşmüşlerse onun da, bu savm ve siyama başından katılamamışlar tarafından gidermeleri gerekir.

Burada dikkat şuraya çekilmelidir: Eğer toplumda aç ve açıkta olanlar ve miskinler bulunuyorsa bunlar da kişisel çabalar/savm yanında toplumsal çaba/siyam ile giderilir. Tıpkı Nisa suresinin ilk dört ayetinde yetimler hakkında ne ve nasıl yapılıyoru anlattığımız gibi. Salatın ikâme edildiği, zekatın verildiği ve nahl-71'in uygulandığı İslam ülkelerinde aç, açıkta kalan ve fakir insan yoktur.
Bu nedenle ayetlerde bir kişinin bir fakiri/yoksulu doyurması gibi geçen ifadeler müteşabihtir.

Diğer ayet 2/185. ayeti daha sonra açıklayacağım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay
13. August 2018, 03:35 PM
O dolunayi görenleriniz
o dolunayi savmlasinlar.

Ayetimizde söylenen budur.

Yani?
"Yani"si sudur:

O dolunayi savmlama işi
o dolunayin zamaninda, o dolunay varken yapilabilir
tıpkı o dolunayi görmek isi nasıl o dolunay varken yapilabilirse.

Şimdi aklımıza danışalım.

O dolunayin zamani 14-15 gün sonra dolacağına göre
o dolunay kaç gün savmlanabilir?

Soru budur:
eyyamen madudat kaç gundur;
3 ?
10 ?
15 ?
15'den fazla?

galipyetkin
13. August 2018, 10:39 PM
Neden gelip geçici, sayılı günlerdir.
Eğer savm ve siyam yapılmasa idi "ramazan" denilen şartlar devamlı kalacaklardı ve neticesi ne olurdu bilemeyiz.
Fakat "ramazana ve şartlarına" karşı, farz olan gerek ferden gerek topluca savunma özellikli karşı koyma/savm ve siyam neticesi, İslam Toplumu için kötücül durum, "Eyyamen Ma'dudat"da yani gelip geçici sayılı günler sonunda bitmiş olacaktır.
Bu gelip geçici sayılı günler için "gün/müddet" verilemez. Şartlara göre uzun veya kısa olabilir. Ama savm ve siyama uyulmakla muhakkak sona erecektir.
Çünkü:

2/185.-:
Kur'an bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici olarak bunalımın(ramazanın) herkese açık/aşikâr/alamet/belirti/(eşşehr) olduğunda iner(çare olur). Bundan dolayı sizden her kim bu belirtiye/alamete/(ramazana)/(eşşehre) şahit olursa hemen onda/ona karşı SAVM/mücadele etsin. Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerde girişsin. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez ama sayısını(eyyemen ma'dudatı) tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiği için Allah'ı yüceltmenizi/güvenmenizi ve karşılığını ödemenizi ister.

Ramazan ve ramazan gibi sıkıntı, dert, ızdırap veren içinden çikamadığımız durumlar, felaket diye nitelediğimiz haller başımıza veya toplumun başına gelebilir. Bu hal o kişi ve o toplum için gecedir;önünü, arkasını sağını, solunu görüp fark edemez, kalakalmıştır. İşin içinden çıkamaz. İşte Bakara-185. ayet Kur'an'ın(umarın, çarenin, evrensel doğrunun ki Kur'an'ın isimlerindendir) gecemizde bize indiğini anlatırken bir de Kadr Suresini okuyun; daha iyi anlayacaksınız. Yalnız unutulmamalıdır ki Kur'an bir kitap değildir. Mânâdır, içeriktir, mefhumdur. Kitabın/Mushafın içerisinde mânâ olarak vardır. Bu özelliğini Ayetlerle kısa bir süre önce yazmıştım;isterseniz bir göz atın. (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1710&page=16)
Buyrun:

KADR SURESİ

Rahman ve Rahîm Allah adına.

Ayetlerin meali:

1-Şüphesiz Biz, değerli sayfalar içindeki Kur’ân'ı Kadr gecesinde indirdik.
2-Kadr gecesi nedir; sana ne bildirdi/öğretti?
3-Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4,5-Haberci âyetler, içlerindeki ruh; can katan, canlı tutan güçleriyle Rablerinin izniyle/ bilgisi gereği, o şafak sökene kadar/aydınlığa kavuşuncaya kadar iner dururlar; her bir işten.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay
14. August 2018, 04:43 AM
2 iddia:

1.Kuran BİR gecede indirildi.
2.SEHR "belirti"dir, zorluk belirtisi.

Dogrusu:

1
Kuran 23 yıl gibi uzun bir sürede indirildi;
kadir gecesinde yani 1 (bir) gecede indirilmedi.
2:185'te ve 97:1'de kullanılan fiil o yüzden "inzal"dir,
ki 1 (bir) kerede indirilmeyi dile getirir.

Kısacası
anılan 2 ayette indirildiği belirtilen o kuran (k küçük harf)
yalnızca bir suredir.

Bir de TENZİL fiili var;
23 yıl gibi bir sürede parca parça indirilmeyi o dile getirir.

2
SEHR zorluk "belirti"si değildir,
"dolunay"dir.

Kuran'daki kelimelerle böyle oynamak suretiyle
yeni bir Kuran yazılabilir elbet
ama Allah'in indirdiği Kuran değildir o.

Başka bir forumda da SEHR "kent"tir denmişti ciddi ciddi;
hani 9:2'de musriklere süre veriliyor ya 4 sehr...
4 kent veriliyor demekmiş o.
Sözün bittiği yerdi; "Aman aklımıza mukayyet olalim" demek zorunda kaldım.

yolcu42
14. August 2018, 11:12 AM
Doğru yolu bulasınız diye Musa´ya Kitab´ı ve furkanı verdik.
(Sure No:2 Ayet No :53)

Furkan,kitaptan tevrattan ve incilden farklı bir şey olarak anlatılır.
Ramazanda inen furkanın kitap olduğunu nerden çıkardınız

(3-4) (Resûlüm!) O, sana Kitab´ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil´i indirmişti. Furkan´ı da indirdi. Bilinmeli ki, Allah´ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.
(Sure No:3 Ayet No :4)

Ey iman edenler! Eğer Allah´tan korkarsanız O, size furkanı verir(kılar), suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.
(Sure No:8 Ayet No :29)


Ayrıca kadir gecesinde inen "o" zamiridir.onun kuran olduğuna ve kadir gecesinin ramazanda olduğuna deliliniz nedir.(benim hatırladığım yok,varsa söyleyiniz de ben de bileyim.)

Size şehr kelimesinin yaklaşık 30 günü kaplayan bir zaman belirteci olduğuyla ilgili yukarda ayetler verdim ve siz bunlara izahat bulabildiniz mi . Sonra yine iddianızda sabit durdunuz.
Şehr,zaman birimidir çünkü zamanla ilgili emirler (yevm,senet)de olduğu gibi şehr ile tarif edilir.
Kuran der ki aylar onikidir.şehru ramazan bir isim tamlamasıdır.ramazan ayı demektir.demekki ramazan bu oniki aydan biridir.

Siz diyorsunuz ki şehr kelimesine şehir demişler.allah akıl versin.

Peki birinin verdiği anlamı başka ayetle başka biri çürütüyorsa ve iddia sahibi bu çürütmeyi görmezden geliyorsa.şehr kelimesine traktör anlamı da verilebilir.size niye komik geliyor ki?

Allah ne yazmış acaba demiyor çoğu insan.
Ben olsam şöyle yazardım diyor.
Lafım size değil.

yolcu42
14. August 2018, 01:42 PM
Ramazan ayında inen furkandır
Furkan kitaptan ayrı bir soyut kavramdır
Kitabı,kainatı,toplumu,kendi nefsini anlamak
Farkına varmak,ayırt etmek,analitik düşünmek olabilir.
Kadir gecesi "o" inmiştir.
O zamiriyle furkan kasdediliyorsa kadir gecesi ramazandadır
Eğer o zamiriyle kitap veya kuran kasdediliyorsa ki
(kitap ve kuran da farklıdır.furkan;analiz,parçaları inceleme,doğru parçaları ayırt etme,ayıklamadır. kuran,sentez,sentetik düşünme,yapboz parçalarını bütünleştirme,yeni bir teori belirleme olabilir.)kadir gecesi 12 aydan herbirinde olabilir ki belki hiçbirindedir.
Kadir,güç değil ayar demektir diyebiliriz
Güç demek kaviyyü kelimesi ile karşılanır
Ayar gecesi.

Acaba takdir edilen yani ayarlanan nedir
İnsan mı,kitap mı,kainat mı

Bunlar benim kanaatimdir.en doğrusunu elbette allah bilir.

yolcu42
14. August 2018, 02:17 PM
Üst düzey bilgi basamakları,
Analiz,sentez,değerlendirme dir.

Örneğin bir kuşun kanatlarını,aerobik yapısını incelemek,analiz etmektir.

Kuşu örnek alarak bir uçak tasarlamak sentez yapmakdır diyebiliriz.

Kitabın,kainatın,toplumun,nefsinin ayetlerini analiz eder(furkan)

Sonra bu ayetleri sentezleyerek mesajı,yaratılış amacımızı çözersek bu kurandır diyebiliriz.
Rahman suresi der ki,
Kuranı öğretti,insanı yarattı,ona beyanı öğretti.
Dikkat ederseniz,
İnsanı yarattı demeden Önce kuran öğretti der.
Allah Âdem´e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.
(Sure No:2 Ayet No :31)
Bakara 32.Ayet: Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
Bakara 33.Ayet: (Bunun üzerine:) Ey Âdem! isimlerini meleklere anlat, dedi. Âdem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

Şimdi,melekler x i biliyorlar ademe y öğretilip meleklere y mi soruluyor
Ademin farkı sadece fazla şey bilmesi mi
Yoksa,

Melekler x,y,z bilgilerini,yani ne öğretilirse biliyor.yani googleye ne yüklersen onu bilir.

Adem(as)e ise xyz öğretiliyor ve adem bu bilgileri analiz ederek yeni bir bilgi üretiyor.

Örneğin,sadece sana öğretilen şekilde çiftçilik yaparsın.hasat zamanı toplarsın.bu böyle devam eder.
Ki düşünüp inceleyen birisi fotosentezi,hücreyi,toprağı analiz eder ve daha verimli olacak şekilde üretim sağlanır,dahası bunları görüp yaratma sanatını görüp,bütün gücün allaha ait olduğunu kavrayıp ona övgü sunar

Rasul o gün şikayet eder
Kavmim kuranı mehcur bıraktı diye.
Acaba analitik düşünmeyi mi terk edişten bahseder.

Furkan kelimesi fark kuranda çokca geçer.
Kuran(birleştirme) kelimesi için delilim ise,
Kuranda,"fecrin kuranı"17/78 ifadesi geçer.yani fecrin toplanması diyebiliriz.kadınlarda 30 günlük döneme "kur'a dönemi" diyor2/228.yani değişik evrelerin oluşturduğu dönem diyebiliriz.
Yani,
Furkan,zararlı otların arasından faydalı bitkileri ayırıp toplama
Kuran,bu bitkilerden yemek yapma
Beyan,bu yemeği servis etme diyebiliriz sanırım.

Adem(as)in farkı gibi,analitik düşünmeyi bırakmamak ne kadar önemliyse,

Bu meziyetle de övünüp,kibre kapılmak tehlikelidir

Övgü yalnızca bu yeteneği bize yükleyen,hiç bir şeye muhtaç olmayan allahındır.

galipyetkin
14. August 2018, 05:47 PM
Bazı karikatürlerde veya çizgi dizilerde bir adam görürüz; dizinden kırık bir ayağını yerden kaldırmış, kollarından biri beli hizasında, yumruk atarmış gibi, yüzü hizasındaki diğeriyle de iki parmağını şıklatırken, başı hafif yukarı kalkık, dudakları kulaklarında sırıtmaktan 32 dişi birden yüzünde aksesuar ve gözlerinden biri kapalı diğeri yukarı bakarken , tepesinde bir balon içerisinde bir ampul yanmakta.....
Bu resim o adamın bir buluş yaptığını anlatır. Belki de bir beladan, bir sıkıntıdan kurtulmanın, çaresini bulmanın sevincini yaşamaktadır. İşte bu karanlık bir durumdan kurtuluşun görüntüsü ki bulduğu çare de onun Kur'an'ıdır. Çareyi bulduğu o parmaklarını şıklatıp ampulün yandığı an karanlıktan kurtuluşudur. İşte bu da gecesinin sonu olan onun kadir gecesidir.

Karanlık içindeki insanın hali gece gibidir.
Allah kudretine şahit olagelen insanın karanlıktan çıkışı, onun için bir dönüm noktası olacaktır. Bu karanlığın sıyrılmaya başladığı gece hali KADİR GECEsi olup, Kuran ayetlerini okuyan/yerine getiren yani ilim üzerinde olan kişi, toplum, millet, devlet bu karanlıktan kurtulmaya başlar. Bu dönüm noktası ilimsiz geçen bin ayın getirdiğinden daha hayırlıdır. (İlim üzerindeki batı/Avrupa fersah fersah fark atmıştır.)

Karanlığın giderilmesi, insanın gecesinden gündüzüne kadar olan bir süreçtir ve günümüzde aydınlanma olarak ta ifade edilir. Aydınlanma sürecinde insanda bir hareketlilik ve güç meydana gelir. Zihni melekeleri açılır; ayetleri insanlara anlatma için bir ruh gelir.

Bu gelen ruh ise, temiz bilgi yani ruhul kudus, güvenilir bilgi yani ruhul emindir. Bu ayetlerin, meleklerin ve ruhun istifadeye sunulması aydınlanana kadar sürer. (Kuran üzerine yazılar sıtesinden alıntı)

Ayete gelirsek, geçen kadr kelimesinin anlamı=değerli, itibarlı, kıymetlidir.

-İndirdik- kelimesi de Allah yönünden -kıyamete kadar takdir ettik-.

Ayetteki -bin- rakamı abartı olarak belirtilmekte ise de bize göre öyle değil. Nasıl ki bazı harfler bazı rakamları sembolize ediyorlar ve ebcet hesabında kullanılıyorsa, bazı rakamlara da bazı mânâlar yüklenmiştir (Nuh peygamberin yaşı hakkında yazılanları hatırlayın).
Bin rakamı da -bir işin lâyıkı ile tam ve eksiksiz yapılmasından dolayı bir menfaat elde edilmesidir-.

Böyle olunca Surenin 3. ayetini şöyle çevirebiliriz.
"-Kişi veya toplumun bilincine indirilen Kuran o iş için, o kişi veya toplumca lâyıkı ile tam ve eksiksiz yerine getirilirse menfaatlenilecek bir hayr elde edilecek dolayısı ile o toplum için olumlu bir durum ortaya çıkacaktır."

Son iki ayetten de, her değişik iş için(her bir işten ifadesi) Kuranın indiği ve bu Kuran ile aydınlatmanın, belanın def edilmesine kadar süreceği anlatılmakta.

Bu paragrafa son olarak şunu da ekleyeyim:

39/Zümer-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâhi, zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).

Allah sözün/hadisin en güzelini BİRBİRİNE BENZER, İÇ İÇE, İKİLİ MÂNÂLAR ifade eden BİR KİTAP halinde indirmiştir. .........

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay
15. August 2018, 07:12 AM
Kuran der ki aylar onikidir. şehru ramazan bir isim tamlamasıdır. ramazan ayı demektir. demekki ramazan bu oniki aydan biridir.

Evet, Kuran aylar 12'dir der ve Kuran'ın bu dediğinde hata yok;
hata Kuran aylar 13 değildir diyor iMiŞ GiBi yapılmasında.

Aylar bazan 13'tür,
örneğin en uzun gündüz 2018'den en uzun gündüz 2019'a uzanan sürede*
13 ay var.

Demek ki ramazan bu onüç aydan biridir.
________________________________________

* https://www.timeanddate.com/calendar/?year=2018&country=4

01: Hazi 28, 2018
02: Tem 27, 2018
03: Ağu 26, 2018
04: Eylu 25, 2018
05: Ekim 24, 2018
06: Kası 23, 2018
07: Ara. 22, 2018
08: Oca 21, 2019
09: Şub 19, 2019
10: Mar 21, 2019
11: Nisa 19, 2019
12: May 19, 2019
13: Hazi 17, 2019

yolcu42
15. August 2018, 12:16 PM
Hasan bey öğrenmek için soruyorum

Bilinen kameri takvime göre,
Aylar,yeniay(hilal)ın görülmesiyle başlar,hilal 12 kez görüldüğünde 1 yıl tamamlanmış olur,hilal 29-30 günde bir görünür değil mi.

Siz ise oruç başlangıcının hilalle değil dolunayla başladığını mı söylüyorsunuz.
Bu dolunayın da temmuz aylarında olan kavurucu dolunay olması lazım
Yani kameri takvimi kabul ediyor lakin orucun bu takvimle ilgisi olmadığını mısöylüyosunuz.yoksa kameri takvimi kabul etmiyor musunuz.
Yani bütün ölçütün güneş takvimine göre mi olması gerekir diyorsunuz

Böyle mi düşünüyorsunuz.bilmek için soruyorum

Hasan Akçay
15. August 2018, 12:55 PM
hilal 29-30 günde bir görünür değil mi.

Evet, hilal 29-30 günde bir görünür
ama GÖKTE görünen o hilal başkadır,
KAMERî YILDAKi hilal başka.

Kanıt:

Gökteki hilal zincirleme 11 gün erken gelmez,
gökteki hilal 13 dolunaya sahip "dolunaylar dizisi"nden sonra 19 gün GEÇ gelir,
kamerî yıldaki hilal ise zincirleme 11 gün ERKEN gelir.

Bu söylediğim anlaşıldıysa
öteki sorularınıza geçeyim.

yolcu42
15. August 2018, 01:48 PM
Benim bu konuda bilgim yok o yüzden sorum saçma gelebilir fakat,

11 gün erken gelir diyosunuz ya.
Neye göre erken gelir.güneş takvimine göre mi.
Ölçütü neye göre belirlersiniz.yarın çinliler deseki çin takvimine göre 25 gün hatalıdır hicri takvim dese ne diyeceğiz.
Şimdi,
Güneşe göre gün vakitleri belirlenir.güneşe göre yıllar belirlenir fakat bu,kameri takvimin hatalı olduğunu göstermez.

Dolunayı değil hilali baz alsanız,miladitakvimden 11 gün erken olması dışındahangi sorun ortaya çıkıyor.

Ayette derki,

Sana, hilâlden sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah´tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
(Sure No:2 Ayet No :189)

Demek istediğim şu,
Hilaller başlangıç ise,bu olay 12 kez olunca bir yıl sayılıyorsa,başka ölçütleri mutlak gerçek kabul edip,kameri takvimi nasıl hatalı görebiliriz.

Dolunaya veya güneş yılını değil,hilali esas alırsak nasıl 13 ay oluyor bunu açıklar mısınız.

Hasan Akçay
15. August 2018, 02:36 PM
Neye göre erken gelir. güneş takvimine göre mi.
Ölçütü neye göre belirlersiniz.

Ölçütü
kamerin belli bir evresinin örneğin dolunayın
bir önceki görülüşüne göre belirlersiniz.

Örneğin bundan önceki sayfada
2018'in en uzun gündüzünden
2019'un en uzun gündüzüne kadar uzanan süredeki
dolunayların tarihlerini verdim.

https://www.timeanddate.com/calendar...2018&country=4

01: Hazi 28, 2018
02: Tem 27, 2018
03: Ağu 26, 2018
04: Eylu 25, 2018
05: Ekim 24, 2018
06: Kası 23, 2018
07: Ara. 22, 2018
08: Oca 21, 2019
09: Şub 19, 2019
10: Mar 21, 2019
11: Nisa 19, 2019
12: May 19, 2019
13: Hazi 17, 2019

01: Tem 17, 2019
02: Ağu. 15, 2019
....

Önümüzdeki en uzun gündüzden sonraki dolunay yani Tem 17 dolunayı
bir önceki en uzun gündüzden sonraki dolunaydan yani Hazi 28 dolunayından
19 gün GEÇ görülecek.

Tabi bu 19 gün geç gelme GÖKTE olacak,
kamerî yılda olmayacak;
KAMERî YILDA dolunayımız yine 11 gün erken gelecek.

Çünkü gökteki 13ncü dolunay
12 tane kamerî ay 1 kamerî yıl olsun diye
ötelenmiştir:

01: Hazi 28, 2018
02: Tem 27, 2018
03: Ağu 26, 2018
04: Eylu 25, 2018
05: Ekim 24, 2018
06: Kası 23, 2018
07: Ara. 22, 2018
08: Oca 21, 2019
09: Şub 19, 2019
10: Mar 21, 2019
11: Nisa 19, 2019
12: May 19, 2019

01: Hazi 17, 2019
02: Tem 17, 2019
03: Ağu 15, 2019
...

Lütfen dikkat,
insanlar o ötelemeyi yalnızca KAĞIT ÜZERiNDE yapabiliyor.

İnsanlar
gökteki dolunayın bulunduğu yere uzanan bir ele sahip olmadıkları için,
ona dokunamıyorlar, onu bırakın ötelemeyi 1 milim bile kıpırdatamıyorlar.

13ncü dolunay
Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri
kendi yerinde duruyor.

yolcu42
15. August 2018, 02:53 PM
Ben yanlış mı hesapladım acaba.
Sizin verdiğiniz cetvelde 12 dolunay evresi saydım.haziran28,2018 de başlamış,haziran 17,2019 da bitmiş.12.dolunay tam 11 gün erken görülmüş.olması gerektiği gibi.
Siz en uzun gece,günüzü baz alıp 1 ay daha eklemişsiniz.en uzun gün dediğiniz olay güneş takvimine göre olur.en uzun gün,kameri takvimde her yıl farklı güne denk gelip,33 yılda devir eder.

Hasan Akçay
15. August 2018, 03:30 PM
Evet, yanlış hesaplamışsınız.
Bir en uzun gündüzden bir sonraki en uzun gündüze demek
bir sonraki en uzun gündüzden hemen sonraki dolunay hariç demektir
yani 28, Haz 2018 dolunayı dahil ama Tem 17, 2019 dolunayı hariç.

En uzun gündüzü hareket noktası almamın nedeni, o gündüzü herkes bilir;
çölde deve güden Arap ta bilir, Çin'de pirinç üreten çiftçi de.
Artı, hareket noktası olarak Şehru Ramazân da alınabilir
çünkü öteki dolunaylardan daha büyük ve daha parlak göründüğü için
onu da herkes bilir.

GÖKTE
bir Şehru Ramazândan bir sonraki Şehru Ramazâna
dolunayların sayısı 12'dir ama bazan 13 olur.

Ama kamerî yılda ayların sayısı daima 12'dir, asla 13 olmaz
çünkü 13ncü dolunay KAĞIT ÜZERiNDE ötelenir
ve 9:37'de belirtildiği üzere bu öteleme (النسيء) "ziyadetuın fil kufr"dür.
yani kamerî yıl küfürdür.

Hasan Akçay
15. August 2018, 03:54 PM
Öteki sorularınız şunlardı:

Siz oruç başlangıcının hilalle değil de
dolunayla başladığını mı söylüyorsunuz?

Bu dolunayın da temmuz aylarındaki kavurucu dolunay olması lazım
yani kameri takvimi kabul ediyorsunuz
lakin orucun bu takvimle ilgisi olmadığını mı söylüyosunuz?

Yoksa kameri takvimi kabul etmiyor musunuz?

Bu sorularınıza
geçeyim mi artık?

yolcu42
15. August 2018, 04:43 PM
Evet.
Ben soruyu güncelleyim o zaman.

Hilalin görülmesiyle ay başlangıcı olan ve 12 kez görünmesiyle yıl sayılan ve bu süre 354 gün olan kameri takvimi kabul edemeyişinizin sebebi nedir.
Sadece , dünyanın güneş etrafında dönüşüne 11 gün geç kalmasımıdır.
Yani bu dönüşle 12 hilalin tam çakışması mı gerekir ki.

Hasan Akçay
15. August 2018, 07:07 PM
Evet.
Ben soruyu güncelleyim o zaman.

Hilalin görülmesiyle ay başlangıcı olan ve 12 kez görünmesiyle yıl sayılan ve bu süre 354 gün olan kameri takvimi kabul edemeyişinizin sebebi nedir.
Sadece, dünyanın güneş etrafında dönüşüne 11 gün geç kalmasımıdır.
Yani bu dönüşle 12 hilalin tam çakışması mı gerekir ki.

Bkz http://www.lawoftime.org/thirteenmoon.html

YIL
hilalin
13 kez görünmesiyle meydana gelmediği gibi
12 kez görünmesiyle de meydana gelmez.
İki iddia da "ziyadetun fîl kufr"dür
çünkü 13 diyenler 12nci hilali dışlamaktadır, 12 diyenler 13ncü hilali.

Hasan Akçay
15. August 2018, 07:25 PM
Siz oruç başlangıcının hilalle değil de
dolunayla başladığını mı söylüyorsunuz?

Evet.

Bu dolunayın da temmuz aylarındaki kavurucu dolunay olması lazım
yani kameri takvimi kabul ediyorsunuz...

Hayır, kamerî yılı ben niye kabul edeyim
Kuran reddedip dururken. Bkz: Yûnus 5.

orucun
bu takvimle
ilgisi olmadığını mı söylüyosunuz?

Evet.

Orucun
KAĞIT ÜZERİNDEKi sanal hilal ve sanal dolunayla
asla ilgisi yok.

Orucun
GÖKTEKi gerçek hilalle ve gerçek dolunayla
ilgisi var.

Hasan Akçay
15. August 2018, 08:03 PM
Dünyanın güneş etrafındaki dönüşüyle 12 hilalin tam çakışması mı gerekir ki.

Bu cümlenizden anladığım eğer doğruysa
çakışmak eş zamanlı olmak demek.

Eş zamanlı olan şey
güneşi dünya 1 kez dolanırken
güneşi kamerin de dünya ile el ele dolanması
ve o esnada dünyayı 12/13 kez dolanmasıdır.

Dünya güneşi 365 küsur günde dolanır
ve o esnada kamer de dünyayı 12 kez dolanır
ki bu 354 alır.

Kamer 354 günlük dünya turlarını tamamladığında ise
dünyanın 365 günlük güneş turunu tamamlamasına daha 11 gün var (365 - 354 = 11)
İşte bu 11 günler birike birike 29.5 güne ulaştığında 13ncü ay ete kemiğe bürünür.

12 ya da 13 hilal kamerî yıl da değildir şemsî yıl da değildir;
"dolunaylar dizisi"dir ki 9:36'da iddet eş-şuhûr diye geçer.

Oruç işte o "dolunaylar dizisi"inde yer alan "kavurucu dolunay"la ilgilidir.

Kavurucu dolunay farkettiren o okumanın indirildiği andır,
o dolunayı görenleriniz o dolunayı savmlasınlar.
.

Hasan Akçay
16. August 2018, 05:25 AM
Siz ise oruç başlangıcının hilalle değil dolunayla başladığını mı söylüyorsunuz.


Evet,
kavurucu dolunayı savmlamak suretiyle karşılama etkinliği
dolunay gecesini izleyen sabah başlar.

Bunu nerden anlıyoruz?

2:185'teki
şu ifadeden:

O dolunayı onu görenleriniz savmlasınlar
Men şehide minkum eş-şehre fel yesum hu.

ŞEHR "dolunay"dır,
bunu kanıtlayan ayetler var, örneğin Yûnus 5;
açıkladım, istenirse yine açıklarım ama yeter.

İşte o dolunay önce görülecek, sonra savmlanacak
yani savmlama etkinliği
akşam dolunay görüldükten sonra, sabah başlayacak.

2:185'teki "men şehide minkum"un tek anlamı bu,
ki "şehr"den kasıt hilaldir diyenlerin anladığı da bu.

O yüzden
akşam ramazan hilalini görmeye çalışıyorlar önce,
sabah "sahur"a kalkıyorlar.

1.
Ramazan hilalini ufukta görmeye çalışıyorlar
ama kameri yıl denen kağıda göre savmlıyorlar.
Alâkası yok.

Çünkü ufuktaki hilal mevsim olarak vakten sabittir,
kağıttaki ise o mevsim senin bu mevsim benim gezer.
Yani ufukta gördükleri o hilal ramazan hilali değil.

2.
Bütün ramazan ayını oruçla geçirdiklerini sanıyorlar,
oysa bu da mümkün değil
çünkü ilk günü oruçsuz geçirdikten sonra hilali akşam görüyorlar,
oruçlarını en azından 1 gün eksik tutuyorlar.

Ama "uydurulan din"in din adamları
buna da bi kulp uydurup diyorlar ki:

Gün akşam başlar;
hilali akşam görüyoruz, gün ondan sonra başlıyor
kayıp yok...

Kocaman bi yalan.

Çünkü o hilal
sabahleyin güneşten az sonra doğdu,
bütün gün güneşin ışığında görünmeksizin batıya yol aldı,
akşam güneş battıktan az sonra görüldü görülebildiyse.

Yani gündüz
ramazan hilali var, ramazan yok...
Şu kandırmacaya bakar mısınız.

Bu kanmaca kandırmacalar
çok kolay sona erer:
Allah'ın gerçeği kabul edilince.

Arapçanın kadîm sözlüklerinde de tanımlandığı üzere,
ŞEHR kamerin ittisak etmiş halidir; kocaman, yuvarlak, simetrik;
kısacası DOLUNAY.

Müminler savmlama etkinliğiyle onu karşılayacaklar,
onu gördükten sonra. Eyyâmen: en az 3 gün.
.

bartsimpson
16. August 2018, 10:45 AM
Hasan Bey yine aldın sazı eline hep aynı, hep aynı...
Bakınız! Forum konusundan epey saptınız.
Olay yolcu42 ile monolog şekline dönüştü.
Lütfen Galip Bey'in açtığı konu başlığı üzerinde ve manasında yoğunlaşalım.
Farklı bilgi ve görüşleri tartışalım.
Sizin imsakiye programlarınızın değil...
21. yüzyılda yaşıyoruz.
Hala şu bedevi zihniyetinden kurtulamadınız.

Hasan Akçay
16. August 2018, 11:09 AM
Galip Bey'e göre ŞEHR dolunay değil "belirti"dir
ve Şehru Ramazân: zorluk belirtisi...
tıpkı başka birilerine göre ŞEHR nasıl "şehir"se.

Ben
Kuran'nın kelimeleriyle bu şeklide oynanmasına karşıyım
ve yolcu42'ye cevaben bunu dile giriyorum.
Sen bunun ayırdında değilsin.

Ve kullandığın üslup...

Neymiş, almışım sazı elime
imsakiye programım mış mış
bedevi zihniyetim miş miş.

Aynen iade ediyorum,
piserif.

FORUMDA KİMSENİN KİMSEYE HAKARET ETMEYE HAKKI YOKTUR.
HASAN BEY ELEŞTİRİLERİMİZE CEVAP DOZUNU KAÇIRARAK UYGUNSUZ KELİME KULLANMIŞTIR.
BU SEBEPLE KENDİSİ FORUM KURALLARI GEREĞI 10 GÜN FORUMDAN YASAKLANMIŞTIR.
BİZ MODERATÖRLER OLARAK GEREKLİ GÖRDÜĞÜMÜZ KİŞİLERİ FORUM KURALLARI ÇERÇEVESİNDE UYARIRIZ.
ELEŞTİRİ YA DA USLUP KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞEN KAVRAMLARDIR.
HAKARET EDİLMEYİ YA DA AŞAĞILAYICI KELİMELER KULLANMAYI GEREKTİRMEZ.

galipyetkin
16. August 2018, 07:24 PM
Hasan Bey
demiş ki.....
Galip Bey'e göre ŞEHR dolunay değil "belirti"dir
ve Şehru Ramazân: zorluk belirtisi...
tıpkı başka birilerine göre ŞEHR nasıl "şehir"se.

Hasan Bey baştan SAVMA okuyup değerlendirmiş. Önemsememiş. Çünkü en doğru kendisi olduğundan diğer kişilerin yazdığı, mesela benim yazdıklarım önemsizdir.

Halbuki bakın biz ne demişiz. Kısa ve öz yazmışız; çünkü ayet çevirisi yapmışız. İşte:
"2/185.-:
Kur'an bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici olarak " iner"(çare olur). Bundan dolayı sizden her kim (toplum) bu belirtiye/alamete/(ramazana)/(eşşehre) şahit olursa hemen onda/ona karşı SAVM/mücadele etsin(ler).............

Okunduğu gibi ayet çevirisinin birinci cümlesinde: "bunalımın(ramazanın) herkese açık/aşikâr/alamet/belirti/(eşşehr) olduğunda" denilerek Eşşehr sıfat olarak kullanılmış ve "bunalım/ramazan"ın herkese aleni, herkes için aşikârlığı nitelenmiştir.
İkinci cümlede ise "her kim bu belirtiye, bu alamete yani ramazana yani eşşehre" denilerek yüklem, dolayısı ile de isim olarak kullanılmıştır.

Bizi dışlamaya kalkan Sayın Hasan Akçay bakın kendisi ne yazmıştır:
"oruç "Şehru Ramazân"da tutulur (2:185),
ki dolunaydır; takvim ayı değildir."

Bunun bir günlük oruç ifade ettiğini söylediğimizde eyyamen ma'dudatı ortaya atarak yok elin parmakları, yok ayakların parmakları bilmem kimin iddiaları gibi hiç bir dayanağı olmayan afaki bir ifade ile 3 günü ortaya atmış ve O'na göre oruç 3 gün olmuştur.

Fakat Hasan Bey değişir mi?

Dün, yani 15/08/ 2018 tarihinde yine
"Kavurucu dolunay farkettiren o okumanın indirildiği andır,
o dolunayı görenleriniz o dolunayı savmlasınlar."
diye yazmıştır.

"o dolunayı savmlasınlar" ifadesi o dolunayı savsınlar, defetsinler ve de dolunayı "savlamak" da, eğer "savlamayı oruç tutmak olarak alırsanız" onu put yapmak anlamına da gelir; ama çekişmek istemiyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

galipyetkin
18. August 2018, 04:38 PM
Bu konu için son olarak iki durumu ortaya koymak gerekiyor.

Birincisi şehr kelimesinin mânâsı.

Konumuz olduğundan -şehru ramazan- ifadesini ele alalım. Biliyoruz ki ramazan kişisel veya toplumsal sıkıntıyı, zoru bela vs. gibi bir hali/durumu anlatmaktadır.

Şehru ramazan ise herkesi ilgilendiren/meşhur ramazan halinin, hükmünü sürdürme başlangıcı yani ne zaman olacağı belli olmayıp, hükmünü sürdürmeye başladığında da ne kadar zaman boyu hükmünü sürdüreceği de belli değildir; çünkü kendisiyle savaşmama veya savaşanların sayısı ve karşı koymanın şiddeti bunu belirler. Bu nedenle ramazanı sonlandıracak olan ona "müdahale ve yeterli güçtür"; zamanında ve etkin bir güç ile karşı gelindiğinde belirli bir zaman sonra sona erdirilir.

Dolayısı ile Şehr, gelecekte oluşacak, başlangıcı belli ve ne zaman sona ereceği belli olmayan, fakat müdahele ile mutlaka sona erecek müddetli ve meşhur, öne çıkmış. ön sırada, herkesi ilgilendiren bir zaman aralığıdır.
Böyle olunca da -şehru ramazan- ne zaman başlayacağı ve ne zaman biteceği belli ve bir toplumda herkesi ilgilendiren sıkıntılı, zorlu, problemli, bunalımlı bir zaman aralığıdır.

Şu andaki Türkiye deki ekonomik problem anlattığımız -şehru ramazandır-; Türkiye-nin ve Türk Halkının şehri ramazanıdır ve bununla Bakara-185. ayette belirtildiği gibi gerek ferden mücadele(savm), gerek toplumca mücadele(siyam) edilmelidir.

İkinci konu ise
Bakara 187. ayetteki:
-SİYAM GECELERİNİZDE kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah, sizin nefslerinize ihanet ettiğinizi bildi. Bunun üzerine tövbelerinizi kabul etti ve sizi affetti. Şimdi artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin......-
kısmı.

Buradaki kadınlar ifadesi bildiğimiz kadınları tanımlamaz. Kadın ifadesinin Kurancasının iş/menfaat sağlayan çalışma olduğunu Nisa suresinin yetimler hakkındaki söyleşimizden biliyoruz.
Yani bir eylem/iş sonucu elde edilecek kazanımların elde ediliş yol ve yordamı, ve bu yolla menfaatlenilmesidir. İşin veya ortamın zorlu yönlerinin/ramazan çatışmasının bir insanı yapacağı bir fiilinden vazgeçirmemesi, eylemini önlememesi, aksine kişinin kendisini çalışmalarının neticesini elde etmeye motive etmesi, zorlukları bir plan çerçevesinde göğüslemesidir. İş kuracaksa, zorlu yönlerin o insanı, fiilinden vazgeçirmemesi, eylemini önlememesi, aksine elde etmeye motive edilmesi, zorlukları bir plan çerçevesinde göğüslemesi. tembelliğin ortadan kaldırılmasıdır.

Kişinin ve işinin birbirlerinin elbisesi olmasını ele alır isek:
-Çünkü siz işinizin, işiniz de sizin düzgün yaşam umududur. Siz işinizi kurup, çalışıp ihtiyaçlarınızı sağladıktan sonra kurulu işinizi ne kadar geliştirirseniz siz de toplum da o oranda gelişir.
Çünkü kazanacak ve kazancınızdan zekât/vergi vereceksiniz toplum da kazanacaktır.-
anlamını vermektedir.

Toplum kazanıp geliştikçe toplumun fertleri de dolayısı ile siz de, işiniz de gelişecektir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin
4. June 2019, 04:44 PM
Yazımıza başlarken şöyle bir soru sormuştuk:
Oruç görevi biter bitmez mutluluk saçan bayram neden yapılır?

Şimdiye kadar bir cevap alamadık.

Bu yönde bir fıkra var. Okur musunuz?...

'Bektaşi babası "baba erenler" imama sormuş:
-Ramazanı pek seversin değil mi?

İmam tereddütsüz:
-Sevmaz miyiz? demiş.

Bektaşi:
-Oruç tutmak sizin için çok önemli değil mi?

İmam:
-O nasıl soru?
diye biraz ciddileşmiş

Baba erenler devam etmiş:
-Ramazan gelsin diye de çok dua edersiniz, öyle değil mi?

İmam biraz öfkelenerek:
-Ne diyorsun yahu böyle, haddini bil artık!
demiş

-Sakin ol imam efendi hazretleri
demiş bektaşi,
-Madem bu kadar çok seviyorsunuz. gelsin diye dualar ediyorsunuz, ne diye bitince bayram yapıyoırsunuz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
-

dost1
5. June 2019, 07:37 PM
Selamın aleyküm,
Bayram sohbeti. Bayram nedir niçin yapılır? (https://youtu.be/RWiQM7KKZMY)