PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Cehalet, Zulmün SEBEBİDİR


Anadolu
14. December 2016, 02:47 PM
kuran hem
dinde hiziplere ayrılmayın
bölünüp parçalanmayın diyor.

hem de
dileyen iman eder dileyen inkar eder diyor.

kuran kendisiyle mi çelişiyor
yoksa
dinde parçalanmayın ayetleri
imandan ve islamdan ayrı başka bir dinden mi bahsediyor?

Anadolu
15. December 2016, 11:42 AM
Muhammed yaklaşık 11-12 yıl Medine'de kaldı.
Yine bu sürede Müslüman-Müşrik kamplaşması tam olarak ortaya çıktı.
Medine'de Müslümanlar, Mekke'de müşrikler vardı...
Muhammed son olarak, Mekke'yi/yurdunu ele geçirmek için yola çıktı.
Tüm savaş hazırlıkları yapıldı.
Ancak birkaç küçük çatışma dışında SAVAŞ OLMADI...
Medineli Müslümanlar, BİNLERCE müşriğin olduğu Mekke'yi ele geçirdi
ve Mekke'de bir şehir devleti kuruldu.

Buraya kadar doğru mu? Doğru...

O zaman soru?

"Dileyen iman eder dileyen inkar eder" ayetini uyguladığımda
müşriklerin de bu devlette yaşama hakkı vardır.
Ancak din dendiğinde iman ve islam düşünülürse "dinde hiziplere ayrılmayın
bölünmeyin, parçalanmayın" ayeti bu devlette uygulanamayacaktır.

Bu ve benzeri çelişkiler çözülmediği müddetçe zulüm herkesin kapısını tek tek çalar.

Anadolu
20. December 2016, 11:41 PM
bugün "islam" adı altında halka empoze edilen,
islamın barış ve sevgi dini olduğudur.
ve derler ki,
bir yanağına vurana öteki yanağını çevir.

"islam" adı altındaki bu hakim söylem;
halkın düşman algısını yok etmekte ve
halkı savunmasız bırakmaktadır.

zalim ne yapar?
bozar/fesad.
neyi bozar?
ürünü
nesli
kadını
erkeği bozar.
bunlar bir ülkeyi içten çökertir.
ve batı bugün yurt içindeki işbirlikçi bozguncular eliyle
ülkeyi bozmakta talan etmektedir.
fesadda/bozgunculukta son nokta ise savaş ve kan dökmektir.
ve yine batı bunu yıllarca pkk eliyle yürütmüş,
bundan sonra da başka başka terör örgütleri eliyle yürütecektir.

ve bozgunculuğa ilişkin yukarıda sayılanların tümü birer EYLEMDİR.

bozgunculuk/fesad EYLEM ise
hakkı yerine getirmek ancak
EYLEME EYLEM İLE KARŞILIK vermekle mümkündür.
işte bu sebeple bozgunculuk/fesad EYLEMİNİN HAKKI, düzelticilik/müslimliktir.

biz bir yanağına vurulunca diğer yanağını çeviren zalimlerden değiliz.

eyleme eylem
savaşa savaş
kana kan
HAKK OLAN BUDUR.

Anadolu
28. December 2016, 11:58 PM
mevcut din algısında:

Dileyen iman eder, dileyen inkar eder. kehf 29

ayeti ile çelişen ayetler:

Onlarla eşitlenesiniz diye KENDİLERİNİN KÜFRE SAPTIĞI GİBİ KÜFRE SAPMANIZI
İSTEDİLER. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar ONLARDAN dostlar
edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse ONLARI yakalayın ve bulduğunuz yerde ÖLDÜRÜN.
nisa 89

Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o
zaman KÜFRÜN ELEBAŞLARINI ÖLDÜRÜN... tevbe 12

kehf 29 ayeti ile çelişen daha fazla ayet var.
ancak sadece "küfür/kafir" kelimesinin geçtiği iki ayeti aldım.
çünkü münafıklık, fısk ve şirk küfür kavramı içerisindedir.
eğer "küfür" kelimesinden kaynaklı yukarıdaki çelişki çözülürse,
adı geçen diğer kelimelerde de mevcut çelişki çözülmüş olur.

devam edecek...

galipyetkin
29. December 2016, 03:28 AM
Sayın Anadolu.

Benden evvel müdahale edebilecek kişiler var diye sizin yazdıklarınız hakkında pek bir şey yazmak istemedim; içimden de gelmedi; ama rahat da olamadım.

Bayraktar Bayraklı
4/NİSÂ-82: Hâlâ Kur'ân üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı onda birçok çelişki bulurlardı.

Bizim anlayışımıza göre de ayetler arasında ve kitabın bütününde çelişki yoktur. Ama Kitabı ve Kur'anı anlayamama sorunu yanında peşin hüküm problemi vardır.

Mesela Müslüman kişi mezoşist veya aptal mıdır ki kendisini tokatlatsın. -"Aaaa, olmadı canım hadi öbür yanağıma da bir tane şaplak at" diyecek kadar da mı şapşal?

Misal verilmiş kehf-29. ayette de kişilerin kendilerinin kendilerine karşı fiili olmayan/düşünsel eylemleri söz konusu: "iman etmek" veya "inkar etmek"

Nisa-89 ile tevbe-12. ayetlerinde ise bir kısım insanın diğer bir kısıma fiili etkinliği söz konusu. İşte öldürülmesi gereken bu kişiler ve bu kişilerin etkinliği/eylemleri.
Yani kişinin imanına aykırı, diğer kişilerin saptırıcı eylemlerinden sakınma ve bu kişilerden sakınma.

Ben burada bir çelişki algılayamıyorum ki.

Sahi buradaki öldürme ne demek? Canını almak mı?

Soğanlı yemek tariflerinin şöyle yapıldığı belki işitmişsinizdir:" Yağı tencerede kızdırdıktan sonra, içinde ince doğranmış soğanları öldürdükten sonra ........."

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Anadolu
30. December 2016, 05:34 PM
sayın galip yetkin,

mevcut din algısında:

kafir: inanmayan

verdiğim nisa 89 ve tevbe 12 ayetlerinde "öldürmek" olarak çevrilen
kelimenin orjinali "KıTaL". bizim dilimize de "KaTiL ve KaTLetmek"
olarak girmiş.

burada hakkı yılmaz beyin "KıTaL" kelimesine ilişkin açıklaması var:

"KıTaL" sözcüğü, işteşlik ifade eden bir sözcük kalıbı olup, “kişilerin karşılıklı
birbirini öldürmesi anlamındadır. Yani “Mukâtil (savaşa çıkan kimse)”, “ölmeyi
ve öldürmeyi göze almış kimse” demektir. Bizim burada üzerinde duracağımız
“Savaş” da “ قتالkıtal, مقاتلةmukâtele (öldürme- ölme)” sözcüğünün
karşılığı olan gerçek savaştır.

ayrıca "KıTaL" kelimesinin anlamı kurandan da çıkartılabilir.

o halde mevcut din algısında ayetlerde söylenen şu:

kafirleri/inanmayanları, öldürün...

bu, "dileyen iman eder, dileyen inkar eder" ayeti ile çelişir.

--------------------------

verdiğiniz nisa 82 ayetinde çelişki yoktur denilen şey "KURAN".
verdiğiniz ayeti dümdüz kitap gibi okursanız, o ZİKİR, kuran değil.
KURAN, zikirden AKLEDEREK öğrenilen.
yani zikirden okuduğunuz "kuranda çelişki yoktur" sözünü kabul etmekle,
içine düşülen çelişkiler çözülemez.

galipyetkin
30. December 2016, 11:31 PM
Sayın Anadolu.

Son yazınız içerisinde Sayın Hakkı Yılmaz Bey'in "kıtal" kelimesine ait bir açıklaması var" diye bir yazınız ile sanki benim Sayın Hakkı Yılmaz'ın kurduğu veya koyduğu düşünce sisteminin nöbetçisi imişim gibi anlaşılmaya müsait bir anlatım var.
Öyle bir şey yok.
Müstakil düşüncedeyim. Her düşünceye açık, ve siteye saygılıyım fakat eleştirebilirim.

Bu yöndeki ifadelerinizin cevaplandırılması sitenin yetkili kişilerine düşmektedir.

Benim sizin anlatılarınıza cevabım ise daha evvelki yazılarımın içerisinde var; benden başka arkadaşların da var. Sırf size cevap olsun diye tekrar yazmam uygun değil; önce site içeriğinden bilgi sahibi olun. Çünkü sizin bu yazdıklarınız daha evvel de yazıldı ve üzerinde tartışıldı.

Ben size bu sitede benden başka bir kişinin sizin söylediklerinizi tasdik etmeyecek, ayetlere dayalı bir yazısını sunayım . Lütfen okuyun. Çünkü orada sizin söyleminize aykırı olan ve de doğrusu olarak kitaba göre korunan "Kitap" veya "Kur'an" değil "Zikir"dir diye yazmakta.
Bir sebebi olmalı değil mi? Öğrenmek ister misiniz?
İşte o görüş:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3342
(Burada parantez içinde ve dışında verilmiş anlatım ve genel tanım yazıları üzerinde münazara yapabiliriz.)

Biraz dikkat ederseniz bazı ayetlerde kişinin öldürülmesinden sonra o kişinin yaşayan kişilere uygulanan eylemlere muhatap olduğunu fark edeceksiniz.

O nedenle Arapça'dan Türkçeye "öldürme" diye tercüme edilen birden fazla kelime var. Her "öldürme" diye geçen kelime "can alma" değildir. Yoksa yeryüzünde insan kalmaz.
Her "öldürme" diye geçen kelime "can alma" değildir. Yoksa dinimizin adını Allah kıyamete (belki daha öteye) kadar "İslam/selam/dostluk" koymaz"dı

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
31. December 2016, 03:57 AM
Selamun aleyküm, değerli Anadolu kardeşim,

mevcut din algısında:


Dileyen iman eder, dileyen inkar eder. kehf 29

ayeti ile çelişen ayetler:

Onlarla eşitlenesiniz diye KENDİLERİNİN KÜFRE SAPTIĞI GİBİ KÜFRE SAPMANIZI
İSTEDİLER. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar ONLARDAN dostlar
edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse ONLARI yakalayın ve bulduğunuz yerde ÖLDÜRÜN.
nisa 89

Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o
zaman KÜFRÜN ELEBAŞLARINI ÖLDÜRÜN... tevbe 12

kehf 29 ayeti ile çelişen daha fazla ayet var.
ancak sadece "küfür/kafir" kelimesinin geçtiği iki ayeti aldım.
çünkü münafıklık, fısk ve şirk küfür kavramı içerisindedir.
eğer "küfür" kelimesinden kaynaklı yukarıdaki çelişki çözülürse,
adı geçen diğer kelimelerde de mevcut çelişki çözülmüş olur.

devam edecek...

Kur'an bütünlüğü içerisinde değerlendirilir.
Sizin yaptığınız gibi cımbızlama yapılırsa herşeyde çelişki varmış gibi görünür.

Alıntı yaptığınız Nisa 89. Ayete konu bütünlüğü içerisinde bakmak gerek.

Enfal 58deki uyarı asla akıldan çıkarılmamalıdır:
58Eğer bir toplumdan; hâinlik yapmasından korkarsan, aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Şüphesiz Allah, hâin kimseleri sevmez.

Nisa;87-91:
"87Allah, Kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayandır. O, kesinlikle sizi, kendisinde şüphe olmayan kıyâmet gününde toplayacaktır. Ve Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?
88Peki, Allah onları kazandıkları günah yüzünden terslerine döndürdüğü hâlde, siz, ne oluyor da münâfıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimselere kılavuzluk etmek mi istiyorsunuz? Ve Allah, kimi saptırırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın.
89,90Münâfıklar, kendileri Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmadıkları gibi, sizin de inanmamanızı, böylece onlarla eşit olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah yolunda yurtlarından göç edinceye kadar onlardan yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınan kimseler yahut sizinle ve kendi toplumlarıyla savaşmaktan göğüsleri daralarak size gelenler hariç onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; onlardan bir yakın ve bir yardımcı edinmeyin. Sonra, eğer Allah dileseydi onları size musallat ederdi de onlar sizinle savaşırlardı. Artık eğer onlar sizden mesafelenip de sizinle savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, Allah sizin için onlar aleyhine bir yol tanımamıştır.
91Sizden güvende olmak ve kendi toplumlarından güvende olmak isteyen diğerlerini bulacaksınız. Bunlar, ne zaman dinsizliğe, ortak koşmaya geri döndürürlerse, onun içine baş aşağı dalarlar/ hemen atılırlar. Öyleyse bunlar, eğer sizden uzak durmazlarsa ve size barış teklif etmezlerse ve güçlerini çekmezlerse hemen kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. Ve işte bunlar, onların aleyhinde size tanıdığımız apaçık bir yetkidir."

Sözkonusu Kehf 29 da paragrafında bakıldığında:
27Ve sen Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku/ izle! Rabbinin sözlerini değiştirecek kimse yoktur. Ve sen O'nun astlarından bir sığınak bulamazsın.
28Ve kendini, sürekli olarak Rablerinin rızasını isteyerek Rablerine yalvaran kişiler ile beraber sabreden biri kıl. Basit dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini de ayırma. Ve de sen, Bizim anılmamızdan kalbini ilgisiz/ duyarsız kıldığımız, boş-iğreti arzusuna uymuş ve de işi aşırılık olan kimseye uyma.
29Ve de ki: “O gerçek, Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen bilerek reddetsin / inanmasın.” Şüphesiz Biz, şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapanlar için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterlerse, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O, ne kötü bir içecektir! Dayanma/ sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür!

Tevbe suresinin 12. Ayeti paragraf bütünlüğünde 1-19 bakıldığında:
"1,2Allah'tan ve Elçisi'nden ahitleştiğiniz ortak koşanlara bir ültümatom, kesin uyarı:
“Artık yeryüzünde dört ay daha rahat dolaşın. Ve kesinlikle kendinizin, Allah'ı âciz bırakan olmadığını ve kesinlikle Allah'ın, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseleri rezil-rüsva eden olduğunu bilin.”
3,4Ve “en büyük hac” günü, ortak koşanlardan antlaşma yaptığınız, size hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseyle yardımlaşmamış kimseler hariç, şüphesiz Allah'ın ve O'nun Elçisi'nin ortak koşan kimselerden ilişiksiz olduğuna dair Allah'tan ve Elçisi'nden insanlara bir bildiri: “Artık eğer hatadan dönerseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ve eğer sırt çevirirseniz o zaman şüphesiz kendinizin, Allah'ı âcizleştiren olmadığını biliniz.” Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden şu kişilere de acıklı bir azabı müjdele! Artık siz de müddetlerine kadar kendilerine verdiğiniz sözlerinizi tamamlayın. Şüphesiz Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri sever.
5Şu dokunulmaz kılınmış aylar/hac ayları çıktığı zaman da o ortak koşanları nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde onlar için oturun. Artık, eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse artık onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
6Eğer ortak koşanlardan herhangi biri aman dilerse, Allah'ın kelâmını dinlemesi için ona aman ver. Sonra onu güvenli yerine ulaştır. Bu, şüphesiz onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
7Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız hariç, o ortak koşan kimseler için Allah katında ve Elçisi katında herhangi bir antlaşma nasıl olabilir? Artık onlar size karşı doğru durdukça siz de onlara karşı doğru olun. Şüphesiz Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri sever.
8-10Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu hak yoldan çıkmış kimselerdir: Onlar, Allah'ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, sınırı aşanların ta kendileridir.
11Bundan sonra eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdirler. Ve Biz âyetleri, bilen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
12Ve eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, vazgeçmeleri için o, küfür; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetme öncüleriyle hemen savaşın. Şüphesiz onlar için sözleşmeler diye bir şey yoktur.
13Yeminlerini bozan, Elçi'yi yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size karşı savaşa kendileri başlayan bir toplumla savaşmaz mısınız? Yoksa onlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti mi duyuyorsunuz? Artık, eğer mü’min iseniz, Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymaya daha layık olandır.
14,15Onlarla savaşın ki, Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil-rüsva etsin. Sizi de, onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min bir toplumun göğüslerine şifa versin, göğüslerinin kinini gidersin. Allah, dilediğinin tevbesini de kabul eder. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
16Sizden çaba harcayanları, Allah'ın Elçisi'nden ve inananların astlarından sırdaş/ can dostu edinmeyenleri Allah bildirmeden/ işaretleyip göstermeden bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.
17Ortak koşanlar, kendilerinin küfrüne; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedişlerine kendileri şâhit olup dururlarken Allah'ın mescitlerini imar etmeleri söz konusu olamaz. İşte onlar, işleri boşa gitmiş kimselerdir. Ve onlar, Ateş içinde sürekli kalacaklardır.
18Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergisini veren ve sadece Allah'a saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan kimseler açar ve yaşatırlar. Artık işte onların, kılavuzlandıkları doğru yol üzere olan kimselerden olmaları beklenir.
19Siz, hac yapanın sularının tedarik edilmesini ve Mescid-i Haram'ın imar edilmesini, Allah'a ve âhiret gününe iman eden ve Allah yolunda çaba gösteren kimse gibi mi yapıyorsunuz? Bunlar, Allah katında eşit olamazlar. Ve Allah, şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar toplumuna kılavuzluk etmez."

Şeklinde olduğu görülür.

Kehf/29’daki “O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” ifadesiyle herkese tam bir özgürlük tanınmakta, insanların bu gerçeği kabul edip etmemekte serbest olduğu bildirilmektedir. Kısacası “dileyen dilediğini yapsın” denilmektedir. Sonucuna katlanmayı göze almak şartıyla herkesin istediği inanca sahip olmakta serbest olduğu sadece bu ayette değil başka ayetlerde de vurgulanır vurgulanmakla kalınmaz Bakara 256 da:
256"Dinde zorlamak/tiksindirmek yoktur; iman, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten; iyi kötüden, güzel çirkinden, doğruluk sapıklıktan kesinlikle iyice ayrılmıştır. O hâlde kim tâğûta küfreder; onu tanımaz Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir."
Diye emredilmekte ve aşağıdaki ayetlerdeki benzer uyarılar yapılmaktadır.

En'am 51-52:
51Ve Rablerinin huzurunda toplanılacaklarından korkanları, Allah'ın koruması altına girmeleri için sana vahyedilenle uyar. Onların, O'nun astlarından yardım eden, yol gösteren, koruyan bir yakın kimseleri ve destekçileri, kayırıcıları yoktur.
52Ve Allah'ın rızasını dileyerek sabah-akşam; sürekli Rablerine dua eden kimseleri kovma! Onların hesabından sana hiçbir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara hiçbir şey yoktur. Ki onları kovarsan yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan olursun!


Değerli kardeşim, dileyen inanır dilemeyen inanmaz.
Kuran'dan beslenen hiçbir kimse: İnanmayanların öldürülmesi emredilmiştir ve inanmayanlar öldürülsün demez diyemez. Ancak inanmayanlar Allah ve resulune harb açarlarsa,Müslümanları dinlerinden çevirme mücadesini girerlerse o zaman Maide suresindeki 32,33 haklarında uygulanır.

Değerli kardeşim eğer siz; Kur'an'da çelişki olduğu yargısına kesinlik derecesinde ulaştıysanız, içerisinde çelişki barındıran bu Kur'an'a inanmayınız. İmanda özgür olduğunuz gibi Küfürde de özgürsünüz. Bu özgürlüğünüzü tepe tepe kullanabilirsiniz. Böylesi bir durumda da Kuran odaklı müzakerelerin yapıldığı bu forumda yazı yazmanız anlamsız olur. Kuran'da çelişki olduğu yargınız kesinlik kazanmadı ve siz Kur'an'da Nisa suresinin 81-84. Ayetinlerinde:

81Ve onlar sana, “Baş üstüne!” derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin, senin dediğinden başkasını kurarlar. Ama Allah, onların geceleyin kurduklarını yazıyor. Artık sen, onlardan mesafelen. Ve Allah'a işin sonucunu havale et. Tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan” olarak da Allah yeter.
82Onlar hâlâ, Kur’ân'ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı.
83Ve kendilerine güvenden veya korkudan bir emir geldiğinde onu hemen yayıverirler. Hâlbuki onu Elçi'ye ve kendilerinden olan yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yeten kimseler, onu bilirlerdi. Ve eğer Allah'ın üzerinizdeki armağanları ve rahmeti olmasaydı, –pek azınız hariç– kesinlikle şeytana uymuştunuz.
84Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun. Mü’minleri de teşvik et. Umulur ki Allah, kâfirlerin; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin baskısını kırar. Ve Allah, basemredildiği ayetlerle ilgili çelişki olduğu anlayışı oluşuyor ve bunları gidermek için müzakerede bulunmak istiyorsanız müzakere"

belirtildiği şekilde tedebbür yapıyor, yine çelişkiler görüyor ve:
" Acaba bu çelişkiler çeviri hatasından mıdır yoksa gerçekten var mıdır?" diye düşünüyorsanız, düşüncelerinizi müzakereye açarsınız. Böylesi bir durumda herkes bilgisi dahilinde müzakereye katılır. Paylaşılanlar kendinizde oluşan soru işaretlerini giderirse paylaşımlarınıza devam eder foruma can katarsınız. Paylaşımlar, Kur'an'da çelişki vardır düşüncenizi değiştiremediyse, Kuran odaklı paylaşımların yapıldığı bu forumda, içerisinde çelişki barındırdığı yargısıyla müzakerede bulunmanız üye olurken kabullendiğiniz forum kurallarına aykırılık oluşturur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.