PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : allahın umudu...


kirec
13. January 2015, 08:04 PM
umulur ki...

Diye pek çok ifadeye rastlarız....

Allahın umması nasıl olabilir...

Umud edilen konuda bir belirsizlik vardır...

beklenildiği gibi olmayabilir de olabilir de...

kesin belli olan bir konuda artık umut söz konusu olamaz...

Demek ki insanın nasıl davranacağı belli değildir ve iyi olanı doğru olanı yapması umulmaktadır...

dost1
14. January 2015, 01:22 AM
Selamun aleyküm kardeşim,

umulur ki...

Diye pek çok ifadeye rastlarız....

Allahın umması nasıl olabilir...

Umud edilen konuda bir belirsizlik vardır...

beklenildiği gibi olmayabilir de olabilir de...

kesin belli olan bir konuda artık umut söz konusu olamaz...

Demek ki insanın nasıl davranacağı belli değildir ve iyi olanı doğru olanı yapması umulmaktadır...

Meallerde "umulur" ki diye belirtilen sözcük "le'alle" edatıdır.

لعلّ - le'alle edatı Arapçada harf-i cerr ve fiile benzeyen harflerden [edatlardan] biri olarak değerlendirilmiş ve içinde bulunduğu cümleye "umut" ve "endişe" anlamı kattığı kabul edilmiştir. Öyle ki, giderek genel bir kural hâline gelen bu kabul nedeniyle hem güzel şeylerin umulması ve hem de kötü şeylerden endişe duyulması kısaca bu edat yardımıyla ifade edilir olmuştur.

Ancak, Kur’ân'da geçen لعلّ - le'alle edatlarına bakıldığında, bu edatın "umut" ve "endişe" anlamlarından başka anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Zira bu edat Kur’ân'da bizzat Allah için de kullanılmıştır.
Hâlbuki " Allah'ın umması" veya "endişe duyması" söz konusu olamaz. Çünkü "ummak" ve "endişe duymak", bir şeyin sonunu bilmemekten, neticeden emin olmamaktan kaynaklanır, Allah ise her şeyi kesin bir bilgi ile bilmektedir.

Kur’ân üzerine en çok araştırma yapmış kişilerden Zerkeşî el–Bürhân Suyutî ise bu konuyu ve el–İtkân adlı eserlerinde birer bölüm ayırarak derinlemesine incelemişler ve özetle aşağıda naklettiğimiz hususları belirtmişlerdir:
Le'alle, içinde bulunduğu isim cümlesinin ismini nasb, haberini ref eden bir edattır. Bu edatın bir takım anlamları vardır. Bu anlamlarından en ünlüsü توقّع tavakku'dur. Tavakku' ise "terecci" sevilen şeyleri ummak ve "işfak" [çirkin şeylerden de endişe duymak] demektir. Bunlara örnek Bakara Sûresinin 189. ve Şurâ Sûresinin 17. Âyetleridir.
En ünlü ikinci anlamı ise "ta'lîl"dir. Ta’lîl, sebep göstermek, bahane, müessirden esere yapılan istidlâl [gerekçe] demektir. Buna örnek Tâ-Hâ Sûresinin 44. Âyetidir. Üçüncü anlamı ise إستفهام – istifhâm’dır. Buna örnek de Talâk Sûresinin 1. ve Abese Sûresinin 3. Âyetleridir. [39–25] Zerkeşî, el–Bürhân; Suyutî, el–İtkân.
Bu genel açıklamadan sonra Suyutî, aynen şu notu düşmüştür:
el–Bürhan'da Zerkeşî'nin naklettiğine göre, Begavî'nin Vâkıdî'den hikâye ettiğine göre Kur’ân'da yer alan bütün le'alle edatları ta'lîl içindir. Sâdece Şu'arâ Sûresinin 129. Âyetindeki le'alle teşbih içindir. Teşbih için olması biraz gariptir. Çünkü nahivciler böyle bir şey zikretmemişlerdir. Sahîh-i Buharî'de de لعلّكم تخلدون – le'alleküm tahlüdun ifadesindeki le'alle'nin teşbih için olduğu yer alır. Ben derim ki, İbn-i Ebî Hatim'in Süddî tarikinden ortaya koyduğuna göre, Kur’ân'da yer alan le'alle edatlarının hepsi كى- key anlamındadır. Yani, hepsi ta'lîl içindir. Sâdece Şu'arâ Sûresinin 129. Âyetindeki le'alle edatı, كأنّ – keenne anlamındadır. Nitekim Katâde'den nakledildiğine göre Şu'arâ sûresinin 129. âyetindeki le'alleküm tahlüdun ifadesi, bazı kıraatlerde (Ubeyy mushafında) كأنّكم تخلدون–keenneküm tahlüdun şeklindedir. [39–26] Suyutî, el–İtkân; c. 1, s. 538, 539 ve Zerkeşî, el–Bürhân; c. 4, s. 392–395.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Kur’ân'da tam 129 kez yer alan le'alle edatı aslında ta'lîl "sebep göstermek, bahane, müessirden esere yapılan istidlâl," yani gerekçe içindir. Bizim kanaatimiz bu yöndedir.
Zaten tereci = umut, anlamı vermiş gibi olan kullanımları da, Âyetlerde uygun düşmemektedir. Bazıları bu uygunsuzluğu aşabilmek maksadıyla, Allah için kullanılan le'alle edatlarının kesinlik anlamında olduğunu, kullar için kullanılan le'alle edatlarının ise tereci = umut, anlamında olduğunu ileri sürerek edatın anlamında bir zorlamaya girmişlerdir. Oysa le'alle edatının ta'lîl için olduğunun kabulü hâlinde böyle zorlamalara gerek kalmamaktadır. Bizim –Allah'ın izniyle– yaptığımız Kur’ân çalışmalarında le'alle edatı hep ta'lil anlamıyla değerlendirilmiştir.
Kaynak:İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah'a aittir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

kirec
14. January 2015, 05:17 PM
allahın umud etmesi yahut endişe etmesi mümkündür ...

tabi ki bu umut ve endişesi sevip değer verdiği kulları içindir...

Kullarının akıllarını kullanmalarını öğüt almalarını kötülükten sakınmalarını iyilik yapmalarını umar...

zulme saplanıp kalmalarından kötülüklere dalıp gitmelerinden endişe eder...

Özgür iradeyle donattığı kullarının bunları yapabilmeleri mümkündür ve ne yapacaklarının önceden bilinmesi mümkün değildir...

İnsanların gelecekte yapacakları işler bilginin konusu değildirler tahminin umudun Beklentilerin endişelerin konusudurlar....

dost1
17. January 2015, 03:20 AM
Selamun aleyküm,

Değerli Kirec Kardeşim,

Allah SÜBHAN'dır. Kur'an'da sürekli olarak Allah'ı TESBİH ETMEMİZ/kendisine yakışmayan isim ve sıfatlarından uzak tutmamız emredilmektedir..

Allah'ın "umması" veya "endişe duyması" söz konusu olamaz. Çünkü "ummak" ve "endişe duymak", bir şeyin sonunu bilmemekten, neticeden emin olmamaktan kaynaklanır, Allah ise her şeyi kesin bir bilgi ile bilmektedir.

Kusursuzluk sadece Allah'a aittir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

kirec
17. January 2015, 04:55 PM
sayın dost1...

bende allahın sübhan olduğunu noksan sıfatlardan beri olduğunu düşünüyorum...

Allahın her şeyi bildiğine yerlerin ve göklerin gaybını içerdiklerini gizlisini açığını hem de en küçük zerreden en büyük nesnesine kadar bildiğini düşünüyorum...

Ama yapacaklarımız işler bilginin konusu değildirler yani onlar hiç kimse tarafından bilİnemez ve bunları bilmemek bir eksiklik değildir....

Her şeyi en ince detayıyla gören ve duyan benim yarın çıkaracağım sesi yakacağım ateşi bu günden görüp duyabilir mi...

bunun zaten olanaksız olduğu bellidir ve bun yapamamak bir eksiklik değildir...

allah eğer geleceği bilseydi o bildiği geleceği yaratmak dışında hiç bir şey yapamayan bir robottan farksız olurdu...

Allah böyle olmaktan münezzehtir...

kuman
17. January 2015, 05:53 PM
Acikcasi gecmiste yasamis insanlarin soylediklerini bilemem ve onlarin edebiyat yada gramer hakkinda soyledikleri ve bildiklerinide bilemem ancak gecmis gelecek ve su an hakkinda bildiklerimiz, zaman hakkinda yanildigimizi gosteriyor. Size gecmis olan baska birine gore gelecek sizin icin gelecek olan baska bir kisiye gore gecmis olabilir. Yani zaman kavrami izafidir.

Ayni sekilde kisinin ozgur iradesi de maalesef yoktur. Ozgur irade dedigimiz olguda bizim icin tam bir yanilsamadir.
Siz ozgur iradenizi kullanarak bir secim yaparsiniz ama o secim zaten secilmistir siz sadece size soyleneni yaparsiniz. Gecmisiniz kulturunuz egitiminiz bedensel ve ruhsal istek ve ihtiyaclariniz yasam tarziniz dusunce yapiniz yada daha pek cok sey katabilirsiniz buna size ne secmeniz gerektigini soyler.
Siz uygulayici durumunda kalirsiniz. (Bu yuzden egitim cok onemlidir)

Kur an bu yuzden yasam kitabidir ya uyarsiniz hepsine ya da uymazsiniz .
Bu sekilde baktiginizda ummak kavramini farkli bir sekilde degerlendirebilirsin.

dost1
17. January 2015, 06:11 PM
Selamun aleyküm,

sayın dost1...

bende allahın sübhan olduğunu noksan sıfatlardan beri olduğunu düşünüyorum...

Allahın her şeyi bildiğine yerlerin ve göklerin gaybını içerdiklerini gizlisini açığını hem de en küçük zerreden en büyük nesnesine kadar bildiğini düşünüyorum...

Ama yapacaklarımız işler bilginin konusu değildirler yani onlar hiç kimse tarafından bilİnemez ve bunları bilmemek bir eksiklik değildir....

Her şeyi en ince detayıyla gören ve duyan benim yarın çıkaracağım sesi yakacağım ateşi bu günden görüp duyabilir mi...

bunun zaten olanaksız olduğu bellidir ve bun yapamamak bir eksiklik değildir...

allah eğer geleceği bilseydi o bildiği geleceği yaratmak dışında hiç bir şey yapamayan bir robottan farksız olurdu...

Allah böyle olmaktan münezzehtir...

Değerli Kireç Kardeşim,
İlk iki cümlenizdeki yargılarınızın sonraki cümlelerle çeliştiğini düşünüyorum.
Allah, "El Aliym"dir. Bakınız Hadid ve Teğabun suresinde nasıl seslenliiyor?

Hadid;22-24: Yeryüzünde ve kendilerinin içinde musibetten isabet eden şeyler, –elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği şeylerle şımarmayasınız diye– Bizim onu yaratmamızdan önce, kesinlikle bir kitaptadır. Şüphesiz bu, Allah'a göre çok kolaydır. Ve Allah, cimrilik eden ve insanlara da cimriliği emreden kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. Kim yüz çevirirse de, biliniz ki şüphesiz Allah, çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayanın, övülen, övgüye lâyık bulunanın ta kendisidir.


Teğabün;11: İsabet eden her musibet, sadece Allah'ın bilgisi çerçevesinde isabet eder. Kim Allah'a inanırsa, Allah, onun kalbini kılavuzlar. Ve Allah her şeyi en iyi bilendir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

kirec
17. January 2015, 08:17 PM
öncelikle akılla bu konuyu çözümlemeye çalışmayı tercih ediyorum çünkü öylesi daha evrensel bir kanıtlama olur...

Gelecekte olacak olan bir olayı tanrının bildiĞini varsayalım....

Mesela diyelim ki ben cehenneme gideceğim ....

tanrı bu durumu değiştirebilir mi...

Eğer değiştirebilir desek ve beni cehenneme değil cennete koysa bu sefer de benim cehenneme gitmiş olan geleceğimin bilgisi yanlış olmuş olur yani tanrı geleceği bilememiş hatta yanlış bilmiŞ olur....

Eğer değiştiremez desek bu seferde onu o bildiği geleceği gerçekleştirmeye mahkum esir mecbur olduğunu kabul etmiş oluruz...

olaylar oldukça bilinir...

Tanrı da bilmek için yaratmıştır...

kurandan konuyla ilgili bölümleri delil olarak sunmak genelde ayetlere kelimelere farklı manalar vermek yoluyla çıkmaza sokuluyor...

khaos
18. January 2015, 01:23 AM
Kireç,
Hadi evrensel olarak kanıtlayalım o zaman. Tezi ortaya atan kişi olarak bunu sizden bekliyorum.

Sizin söyleminize göre Tanrı'nın geleceği bilmediğini kabul edersek.(ki ben böyle düşünmüyorum)

Kritik soru şu
Gelecek nedir?

Konuyu akılla çözmeyi tavsiye ettiğinize göre herhalde ortaya attığınız bu savı bilimsel olarak kanıtlamanız da gerekecek. Uzay-zaman kavramına göre Kuantum Mekaniği, Görelilik Kuramı yada başka bir yolla.

ZUHRÛF-82
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir.

HADÎD-3
Evvel'dir O, başlangıcı yoktur; Âhir'dir O, sonu yoktur; Zâhir'dir O, her şeyde belirir; Bâtın'dır O, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir o.

EN'ÂM-13
Gecenin ve gündüzün içinde yer alan her şey O'nundur. O, Semî'dir, her şeyi duyar; Alîm'dir, her şeyi bilir.

Not: Ayetlerden örnekler vermem işi çıkmaza sokmak maksatlı değil. İçerisindeki bazı kavramlara dikkatini çekmek için. Zaman ve mekan gibi

kirec
18. January 2015, 05:18 PM
bilgi varlığa ilişkindir....

Gelecek henüz var olmamıştır...

Bu yüzden gelecek bilginin konusu değildir...

khaos
19. January 2015, 08:37 PM
diye meydana atıldı filozof

- hayır! gelecek henüz var olmamıştır.

Uzaktan tartışmaları dinleyen balıkçı yırtılmış ağını örerken lafa girdi

-Ey bilge insan, geleceğin var olmadığını git on yaşındaki haline anlat.

khaos
19. January 2015, 09:58 PM
Felsefe ile işe girişilirse dinde katılır o tartışmaya istemediğin ayette karışır mevzuya.


EN'ÂM-13
Gecenin ve gündüzün içinde yer alan her şey O'nundur. O, Semî'dir, her şeyi duyar; Alîm'dir, her şeyi bilir.

Senin sözüne karşılık Tanrı nın sözü

Akıl akıl diyordun nerde kaldı kabul görmüş fizik kanunları.
Gerçi benim için çoktan kapandı konu.

kirec
20. January 2015, 02:48 PM
herşeyi gören bir cihazımız olsun...

uzak yakın zayıf kuvvetli büyük küçük ne var ise anında görebilen...

sonsuz derecede duyarlı bir cihaz...

bu cihaz ile benim yarın yakacağım mumu bu günden görebilir misiniz...

galipyetkin
20. January 2015, 03:39 PM
Yarın mumu yakacağını nereden biliyorsun?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

kirec
20. January 2015, 05:29 PM
Yarın mumu yakacağını nereden biliyorsun?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bilmiyorum...

yarın mumu yakma kararım planım var...

bu kararımı biliyorum ve buna dayanarak soruyorum...

bu soruyu da konunun anlaşılması için soruyorum...

sonsuz derece hassas bir cihaz bile henüz yanmamış bir mumun ışığını göremez...

ama bu cihaz her şeyi görebilir...

henüz yanmamış mumun ışığını göremedi diye herşeyi görebilme özelliğine bir kusur gelir mi...

bartsimpson
20. January 2015, 06:07 PM
Devgili Khaos.

Belki faydası olur kanaatimle... Saygılar.

http://www.hanifler.com/showpost.php?p=15305&postcount=6

Ayrıca daha öncede belirttiğim bir tespit olarak.

- Allah satranç tahtasını yaratmıştır.
- Biz buna yaşadığımız evren diyoruz...
- Allah satranç oyununun kurallarını yaratmıştır.
- Biz buna Sünetullah diyoruz... Lehfi Mafuz diyoruz... Kader diyoruz...
- Allah satranç oyununu oynayan yaratıklar yaratmıştır.
- Biz buna varlık diyoruz... İnsan diyoruz... Uzaylı diyoruz...
- Biz her yaratılmış bu satranç tahtasında, oyunun kurallarına göre, milyarlarca değişik kombinasyonlarda oyunlar oynarız. Oyun süresince de yaşarız...
- Biz buna Kaza diyoruz...
- Amaç hep aynıdır... Kazanmak...
- Ama kimse ne tahtayı, ne tahtayı yapanı, ne de oyun kurallarını koyanı merak eder ve sorgular???
- Garip!
- Biz de tutuyoruz diyoruz ki Allah bizim oyunumuzu nasıl oynayacağımızı biliyor mu???
- Bu ise daha da Garip!!!

Sevgi ile kalın.

khaos
20. January 2015, 07:23 PM
Devgili Khaos.

Belki faydası olur kanaatimle... Saygılar.

http://www.hanifler.com/showpost.php?p=15305&postcount=6

Ayrıca daha öncede belirttiğim bir tespit olarak.

- Allah satranç tahtasını yaratmıştır.
- Biz buna yaşadığımız evren diyoruz...
- Allah satranç oyununun kurallarını yaratmıştır.
- Biz buna Sünetullah diyoruz... Lehfi Mafuz diyoruz... Kader diyoruz...
- Allah satranç oyununu oynayan yaratıklar yaratmıştır.
- Biz buna varlık diyoruz... İnsan diyoruz... Uzaylı diyoruz...
- Biz her yaratılmış bu satranç tahtasında, oyunun kurallarına göre, milyarlarca değişik kombinasyonlarda oyunlar oynarız. Oyun süresince de yaşarız...
- Biz buna Kaza diyoruz...
- Amaç hep aynıdır... Kazanmak...
- Ama kimse ne tahtayı, ne tahtayı yapanı, ne de oyun kurallarını koyanı merak eder ve sorgular???
- Garip!
- Biz de tutuyoruz diyoruz ki Allah bizim oyunumuzu nasıl oynayacağımızı biliyor mu???
- Bu ise daha da Garip!!!

Sevgi ile kalın.

Sevgili Bart,
Konuya girmeden önce yukarıdaki yazını okumuştum. :) Belki de yazmamın sebeplerinden biri bu yazının etkisinde kalmamdı.
tşk.