PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bizi Yönetecekleri EHİL İnsanlardan Seçelim.


halukgta
26. July 2014, 12:27 PM
Bizler İslam toplumları olarak, acaba Kur’an ın önerdiği yoldan gidiyor ve sosyal hayatımızı doğru yönde etkileyecek, yöneticilerimizi seçebiliyor muyuz? Bu soruyu lütfen kendimize soralım. Çünkü yakın zamanda, nasip olursa, ülkemizin yönetiminde söz sahibi olacak, Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz.


Allah Kur’an da bizleri dikkatle uyararak, birçok kez ORTA YOLU İZLEYEN, BİR TOPLUM OLMAMIZI İSTER. Peki, bu orta yol nedir? Kur’an ın dışına sapmadan, hurafeden batıldan uzak, aklı ve Kur’an ı harmanlamış bir birey olmamızı ister, bu sözleriyle Kur’an bizlerden.


Peki, bizler Allah ın bu uyarısını dikkate alıyor muyuz, işte burası çok önemli. Eğer dikkate alıyor olsaydık, dinde sakın bölünmeyin diye uyaran Rabbimizi dinler, Kur’an ın sınırlarını aşmayın uyarısını dikkate alır, orta yolu izleyen bir toplum olurduk. Ne yazık ki Kur’an ın bu gerçeğini göremedik. Daha doğrusu, görmemizi istemeyenlerin oyununa geldik.


Böyle olunca da, ne huzuru bulabildik, nede adaletli bir yaşamın ortamını hazırladık. Kur’an devleti yönetecek kişileri, bizzat halkın seçmesini ister ve bakın kıstas ne olmalı der.


Nisa 58: Allah size, mutlaka EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah, her şeyi işitendir; her şeyi görendir


Bu ayette bahsedilen emanet yönetme yetkisidir ki, Rabbimiz bizleri yönetecek kimselerin, dikkat ediniz EHİL KİŞİLERE VERİLMESİNİ İSTİYOR. Devamında da seçilen bu kişilerin tarafsız ve adil olmalarının önemine dikkat çekiyor. Lütfen bizlerde seçeceğimiz kişilerin bu özelliğine dikkat edelim ve kavgadan, nefretten, bölünmüşlükten uzak yöneticilerimizi seçelim.


Allah bizlerin adaletli ve hakkı savunan insanlar olmamızı ister ve bakın bu konuda bizleri nasıl uyarır.


Maide 8: Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olunuz. BİR TOPLULUĞA DUYDUĞUNUZ KİN, SİZİ ÂDİL DAVRANMAMAYA İTMESİN. ADALETLİ OLUNUZ; bu takvânın ta kendisidir. Allah'a isyandan sakınınız. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.


Bu ayeti okuduğunuzda, neler geldi aklınıza? Birbirimize yaptığımız düşmanlıklar, bölünmüş ve kamplara ayrılmış guruplar, haktan adaletten uzak birbirimizin aleyhine söylediğimiz sözler, sanırım günümüzün konusu olsa gerek. Yapılan bu adaletsizliklerin, üzücü olayların gölgesinde, ülkemiz önemli bir seçime gidiyor. Kararı Türk halkı verecek. Çünkü Yaradan, NEYE LAYIKSANIZ ONU VERİRİM DER. Yani bizler, neye layıksak onu bulacağız, bundan kaçış yok.


Allah yöneticilerimizi seçerken, dikkat ederseniz çok önemli bir kıstasa dikkat çekiyor. İŞİN EHLİ OLMAK. Sizlere sorsam ve desem ki, bugün bizler Allah ın bu önemli şartını dikkate alarak mı yöneticilerimizi seçiyoruz, yoksa Allah ın hiç söz etmediği, ama önemle uyardığı bir konuyu, kendi nefsimizde saptırıp, kendi kriterlerimizi mi yaratıyoruz?


Dikkat ederseniz toplum algısında, çok konuşulan bir kıstas var. DİNDAR OLMAK. Dindar yönetici seçmeliyiz tabiri acaba doğrumu. Dindarlık yani TAKVA, Allah dan sakınıp, onun en doğru yolu üzerinde olmak, hepimizin amacıdır. Bunda hiç şüphe yok. Peki, bunu tespit eden birisi var mı? Ya da şu insan çok dindar, deme yetkisine sahip miyiz?


Sizce kim, diğerimizden daha dindar olduğunu ölçüp, bu daha dindar diyebilir? Eğer Kur’an ı rehber almış, onun orta yolunu izlemiş olsaydık, hiç birimiz bir diğerimize bu kişi çok dindar yakıştırması yapmaya korkardık. ÇÜNKÜ BUNU SÖYLEMEK, BU DEĞERİ VERMEK, YALNIZ ALLAH IN TEKELİNDEDİR DE ONDAN. Gelin bu sözlerin kanıtını Kur’an dan alalım. Bakın bu sözleri söyleyen kişilere Allah ne diyor.


İsra 84: De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.”


Allah açıkça hangimizin, en doğru yolda odlunu yalnız ben bilirim diyor, ama bizler inatla yalnız Allah ın bilebileceği bir konuya bile müdahale ederek, bu ya da şu kişi ÇOK DİNDAR, takva sahibi ve Allah ın doğru yolunda bir insan diye, hüküm verebiliyoruz. Onun içinde hep yanılıyoruz.


Şöyle bir düşünün lütfen. Çok dindar yaftasını yakıştırdığımız birçok insanın, seçtiğimiz kişilerin, nasıl yanlışlarına şahit olduk. İşte böyle insanlar yalnız kendilerine değil, ön plana çıkardığı güzelim İslam a da, büyük zararlar vermiyor mu sizce?


Bizler kendimizi daha dindar gösterip, karşımızdaki kişileri hep küçümsemişizdir. Ama Allah Necm suresinin sonunda bakın bu konuda bizleri nasıl uyarır.


(Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. ÇÜNKÜ O, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI EN İYİ BİLENDİR. )


Yine Allah Hucurat 11. ayette dikkatimizi aynı konuya çekerek;


(Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.)


Değerli din kardeşlerim. Ülkemizin yönetiminde çok önemli bir yeri olan, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Bu seçimde her kime oy verecek isek, bu bizlerin özgür iradesi ile olmalıdır.


Bu seçimde, bizleri yöneteceklerde arayacağımız kıstas, hakkı ve adaleti gözeten, toplumu ayrıştırmayıp birleştiren, yumuşak tabiatlı, hoşgörülü, tarafsız olan, toplumun inançlarını, itikatlarını kullanmayan, her inanca eşit yaklaşabilecek, her şeyden önemlisi EHİL bir Cumhurbaşkanı, bir lider seçmeliyiz. Bunu başarabildiğimiz ölçüde, bu toplumda huzurda, adalette gereken yerini alacaktır.


Dilerim Yüce Rabbimizden, bu seçim ülkemize adalet, eşitlik ve huzurun geldiği bir seçim olur.


Rabbimiz, bizlerin gönül gözünü aç ki, gerçekleri görebilelim ve ehil, adaletli bir yönetici seçebilelim. Senin yardımına muhtacız, ne olur yardım et bizlere.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

galipyetkin
26. July 2014, 06:08 PM
Sevgili Gümüştabak.

Yine mi "sen" demeyin; ne olur?!
Siz anlatımlarınızla bir mâdensiniz.

Yine "ben" olmamdaki sebep eleştiri değil, bir söylediğinizin açıklanmasını istemem ki, o da şu: "ORTA YOLU İZLEYEN, BİR TOPLUM OLMAMIZI İSTER." ifadesindeki "ORTA YOL".

Bir diğer arkadaş da diğer bir yazıda bu ifadenin karşılığı olarak " vasat" kelimesini kullanmış. Benim anlayışıma göre "orta ve/veya vasat" kelimesi kötüye ve iyiye aynı uzaklıkta olan demektir.
Ama bir müslüman hiç bir zaman kötüye yakın olamaz, en kötüsü iyiye yakındır, iyiden yönedir.

Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

halukgta
26. July 2014, 07:26 PM
Değerli kardeşim kelimeler esnektir, nereye çekersen oraya gider. Önemli olan baktığınız penceredir, insanın niyetidir. Hangi pencereden bakarsanız, o pencerenin manzarasını görürsünüz.

Örneğin siz bana cevabınızda;

Siz anlatımlarınızla bir maden siniz demişsiniz. Ben iyi niyetle baktığım için, MADEN sözünüzden çok güzel bir anlam çıkardım ve memnun oldum. Ama bir başka kişi, çok farklı bir anlam yükler ve sizin bu sözünüze kızabilirdi.

Ne demek istediğimi sanırım anladınız.

Saygılarımla

galipyetkin
26. July 2014, 09:23 PM
Ama...... ben şunu sormuştum.

" Benim anlayışıma göre "orta ve/veya vasat" kelimesi kötüye ve iyiye aynı uzaklıkta olan demektir.
Ama bir müslüman hiç bir zaman kötüye yakın olamaz, en kötüsü iyiye yakındır, iyiden yönedir.
Ne dersiniz?"

Bu'nu cevaplamamakla, anlaşılıyor ki bazı sebeplerden ötürü kişilik ortaya koyuyorsunuz.

Ne yapalım. Yani çok da .................mühim deeel.

Kapris çekip "aman. ne olur" diyerek yalvar yakar mı olacağız.?

Belki başka bir arkadaş çıkar da der ki: "Ya.... Bunun için kasılmaya gerek yok ki. Bu şu........., şu..........." dur der, ve işi bitirir.

Her ne ise.........

Eh. Ne yapalım, siz kendinizde kalın; ne kokun ne bulaşın.

Ama site arkadaşlarımız irfan sahibi.
Neyin ne olduğunu anlıyorlar. Ve Kur'an'da anlatılan müslümanlığın Türkiye'de yaşanması için yoğun fikri çaba sarf ediyorlar. Doğruyu araştırıp öğreniyorlar. Hem de şimdi yaptığımız gibi her kelimeyi araştırarak. Bunu biri anlatmasa bile araştırıp bulacaklar.
Kişilik sahibiler.
Onları selamlıyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
27. July 2014, 02:44 AM
Selamun aleyküm, Değerli Kardeşlerim,

Sıkça kullandığımız sözcüklerin anlaşılmasına ışık olur düşüncesiyle paylaşmak istedim.

وسط [v-s-t] kök sözcüğü, vesat ve vest şekillerinde okunur. Vesat şeklinde okunduğunda isim, vest şeklinde okunduğunda zarf olarak kullanılır. Bu sözcük, “bir şeyin iki ucu arasındaki kendine ait kısmı” manasında olup, “bir şeyin kendi ortası” olarak anlaşılır ve sözcük “ipi ortasından kavradım”, “oku ortasından kırdım” cümlelerindeki gibi kullanılır.
Arap örfünde bir şeyin ortası, o şeyin en hayırlı, en yararlı bölümüdür. Meselâ, at veya devesine binecek bedevi için at veya devesinin en hayırlı yeri, boynu ve kıçı değil belinin ortasıdır. Yine, bedevinin devesine kuracağı ağıl için en hayırlı yer, otlağın ortasıdır. Gerdanlığın, inci veya elmas takılacak en hayırlı [güzel ve uygun] yeri, gerdanlığın ortasıdır. Ayrıca her güzel ve yararlı davranış, kendi cinsinden olan davranışların ortada olanıdır. Meselâ cömertlik, cimrilik ve savurganlığın ortasında bir davranıştır. Cesaret, korkaklık ve saldırganlık arasında bir davranıştır.
İşte bu nedenle وسط [vest] sözcüğü; “hayırlı, yararlı, üstün” anlamına genelleşmiştir. Araplar, “O, kavminin evsatındadır” sözüyle, “o, kavminin hayırlı, yararlı, şerefli olanıdır” demek isterler. Veya, “Şu vesît kişiye bir bakın” sözüyle, “şu hayırlı, şerefli kişiye bir bakın” demek isterler.


Çoğulu “umem” olan “ümmet” sözcüğü; “ümm”, “ümmî”, “emam”, “imam”, “ammin”, “teyemmüm” sözcükleri gibi, “emm” sözcüğünden türemiştir.
“Ümmet” (“immet” de olabilir) sözcüğünün ilk anlamı; “yol” demektir. Ama bu “yol”, hakikî manadaki, karada, denizde, havada gidilen yol değil, mecazî manadaki, amaçlanmış, hedef olarak belirlenmiş yoldur. Zaman içerisinde; “ana, yol, din, cemaat, familya, nesil, boy, zaman” kavramları da bu sözcükle ifade edilir olmuştur. Araplar, askerlerin arkasından yürüdükleri bir çeşit bayrak olan flâmaya da “el emm” derler.

“Ümmet” sözcüğü terim olarak ise; “kendi iradeleriyle veya bir zorunluluk neticesinde aynı zamanda aynı yerde bulunan; iyi ya da kötü aynı inanca sahip olan; aynı amacı gütme neticesinde bir arada yaşayan insan topluluğu” demektir.

“Ümmet” sözcüğü, çoğulu olan “umem” sözcüğü ile birlikte Kur’an’da altmış dört yerde geçmektedir. Ayrıca Kur’an’da değişik kalıplarda olan ama aynı kökten (“emm” kökünden) gelen yüzlerce sözcük mevcuttur ve bu sözcüklerin hepsi de “kastetmek, amaçlamak” anlamı eksenindedir.
Rabbimiz Kur’an’da “ümmet” hakkında açıklamalarda bulunmuştur:

Âl-i Imran; 104: Ve içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Âl-i Imran; 110: Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah’a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mümindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimselerdir.

Âl-i Imran; 113: (Hepsi) Bir değildirler. Kitap ehli içinde gecenin saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan dosdoğru bir ümmet (topluluk) vardır.
A’râf; 181: Yine Bizim yarattıklarımızdan hakka kılavuzluk eden ve onunla adaleti uygulayan bir ümmet vardır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
6. September 2014, 02:30 AM
Bu yönde Sayın Hakkı Yılmaz'ın şu söylemini dikkatli dinlemenizi öneririm: tıklayın.

http://www.youtube.com/watch?v=KP3mGZJmHps

Saygılarımla.
Galip Yetkin