PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Meryem Anamızın Aslında Evli Olduğunu Söyleyen.....


halukgta
20. July 2014, 02:56 PM
Geçen akşam bir televizyon sohbetinde, Sayın İhsan Eliaçık, Hz. İsa konusunu anlatırken, Hz. İsa nın aslında babasız doğmadığı, Meryem anamızın evlendiği, ama bu evliliği Yahudi hahamlarının kabul etmediği için, babasız yakıştırması yapıldığını anlattı.


Doğrusu bu sözlere ben çok şaşırdım. Bu konuya tekrar bakma ve bir yazı yazma gereği duydum. Çünkü hepimiz beşeriz yanılabiliriz. Konuyu Kur’an ayetlerinden, birlikte araştıralım.


Ali İmran 47: Meryem, “Ey Rabbim!” dedi, “BANA HİÇBİR ERKEK ELİ DEĞMEDİĞİ HALDE NASIL ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİRİM?” Melek cevap verdi: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, BİR ŞEYİN OLMASINI İSTEDİĞİNDE SADECE ‘OL' DER VE O ŞEY HEMEN OLUŞMAYA BAŞLAR.”


Bu ayet aslında Meryem anamızın, asla evlenmediğini açıkça söylüyor. Sayın İhsan Eliaçık ın isim vererek, Meryem anamızın şu kişiyle aslında evlendiğini ama hahamların, dini otoritenin bu evliliği kabul etmediği bilgisini merak ediyorum, hangi kaynaklardan öğrendi? Rivayet kaynaklara göre, inancımızı şekillendirmemiz doğrumu? Böyle yaparsak, Kur’an ı batıl, sanı ve rivayet kaynaklardan anlamaya çalışanlardan ne farkımız olur. Bu soruları mutlaka kendimize sormalıyız.


Şimdide Kur’an da bolca geçen ve Hz. İsa dan bahsederken, özellikle nispet edilen bir sözü hatırlayalım.


MERYEM OĞLU MESİH

MERYEM OĞLU İSA.


Dikkat ederseniz Allah, anneye atıfta bulunarak Hz. İsa dan bahsediyor. Eğer Meryem anamız evlenmiş ve Hz. İsa doğmuş olsaydı, baba nispet edilerek anılırdı. Çünkü soy erkeğe nispet edilerek anılır. Hahamların evliliği kabul etmemesi önemli değil, ÖNEMLİ OLAN ALLAH IN KABUL ETMESİDİR Kİ, BÖYLE BİR BİLGİDE KUR’AN DA YOK.


Örneğin Kur’an tüm insanlardan bahsederken, Âdemin oğulları, yani âdem soyu diye bahseder. Peygamberimizin erkek evlatlarının ölmesindeki hikmeti de, lütfen göz ardı etmeyelim.


Yine Hz. İsa nın bu durumu, bakın aşağıdaki ayette çok açık nasıl anlatılıyor.


Ali İmran 59: Allah'ın katında İsa'nın durumu KENDİSİNİ TOPRAKTAN YARATIP, SONRA OL DEMESİYLE OLMUŞ OLAN, ÂDEM’İN DURUMU GİBİDİR.


Bakın ayet çok açık bir şekilde, Hz. İsa nın durumunu, Âdem peygamberimizin durumuna benzetiyor. Bildiğimiz gibi Hz. Âdem inde babası yoktur ve Allah ın ol demesiyle topraktan, balçıktan yaratılmıştır. İsa peygamberimizin durumu da, Âdem peygamberimizin bu durumuna benzetiliyor.


Bu ayetten şunu da çıkartabiliriz. Âdem peygamberimiz nasıl bir ölümlüyse, Hz. İsa da bir ölümlüdür, asla bir daha geri gelmeyecektir.


Bu konuya farklı bir açıdan da bakalım. Eğer Meryem anamız evlenmiş olsaydı, Yahudi Hahamları bu evliliği kabul etmese bile, doğumda eşi yanında olurdu. Hatırlayınız ayetleri, Meryem anamız doğum yaparken uzak bir yere, yalnız başına çekilmiş ve yanında hiç kimse yoktu. Çünkü evli olmadığı için doğum yapmaya, bunun babası kim diyecekler diye utanıyordu.


Konuyu başka ayetlerle de, pekiştirmeye çalışalım.


Meryem 19: Rûh/melek, “Ben, ancak Rabbinin sana gönderdiği bir elçiyim, sana temiz bir oğlan bağışlamak için geldim” dedi.


20. Meryem, “BANA BİR İNSAN DOKUNMAMIŞKEN, ben kötü bir kadın da değilim, nasıl oğlum olabilir?” dedi.


Enbiya 91: Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem'i de an.) BİZ ONA RUHUMUZDAN ÜFLEDİK; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.


Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki, Meryem anamız asla evlenmemiştir. Bizler Kur’an ı mutlaka Kur’an ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmalıyız. Eğer emin olmadığımız bilgiler ışığında ayetleri anlamaya kalkarsak, mutlaka yanılırız.


Meryem anamız Allah tarafından, özenle büyütülen çok özel bir kadındı. Onun geleneklerine uygun olmayan, toplumun kabul etmeyeceği bir evlilik yapmasını düşünmek ve söylemek, Meryem anamıza büyük saygısızlık olur. Meryem anamız Hz. İsa yı dünyaya getirip, halkın içine götürdüğünde bakın toplum ne diyor.


Meryem 27: Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. DEDİLER Kİ: “EY MERYEM! HAKİKATEN SEN İĞRENÇ BİR ŞEY YAPTIN!”


Meryem Anamız, doğan çocuğunu Kavmin arasına götürdüğünde, bu çocuk nasıl oldu, senin annen iffetli bir kadındı dediler. Eğer Meryem anamız evli olsaydı, hahamların onaylamadığı bir evlilik olsa bile, halk bunu bilirdi. Evlenme töreni, toplumun gözü önünde olur gizlice olmaz ve topluma evlenen çiftler açıkça tebliğ edilir. Böyle bir durumun olmadığını da görüyoruz.


Bizlere anlatılan her şeyi, lütfen Kur’an dan dikkatle araştıralım. Kur’an hiç kimsenin tek elinde değildir. Allah sizleri Kur’an dan imtihan ediyorum, Kur’an dan sorumlusunuz diyorsa, onun onayını almayan hiçbir bilgiyi kabul etmeyelim. Bunu yapmak içinde, Kur’an ı anlayarak, düşünerek bizzat bolca okuyalım.


Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

galipyetkin
22. July 2014, 03:14 AM
Bu yazıyı yazan Sayın Gümüştabak, ve
bu yazıyı teşekkür bildirimleriyle onaylayan Sayın Dost 1 ve Sayın khaos.
ve diğer arkadaşlar.

Biz Meryem Suresi'nin açıklamalarını 'İşte Kur'an' adlı kitab tamamlanmadan önce ve de sonra Sayın Hakkı Yılmaz'dan okuduk. Orada Meryem'in erkeksiz hamile kalması kendisinin "Herm-Afrodit"/"Er-Dişi" olmasına bağlanmıştı.
Bu yazıda ise Al'i Umran Suresi 47. ayet gerekçe olarak gösterilmekte. Yani gerekçesiz gerekçe. Allah'ın gücünü ve yetkisini dile getirmiyorum.

Derdim ve aklımın ermediği ise şu:
Ayetlerin açıklamasına göre "Allah'ın adet ve sünnetinde hiç bir değişiklik bulunmaz".
Eşeyli üremede bir kadın ve bir erkek olmalı.
Ama Havva'nın durumu aykırılık gösteriyor?.........

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
23. July 2014, 03:17 AM
Selamun aleyküm, Değerli Galip Yetkin Kardeşim,

Haluk Gümüştabak kardeşimizin yazısına yaptığım teşekkür,

"Geçen akşam bir televizyon sohbetinde, Sayın İhsan Eliaçık, Hz. İsa konusunu anlatırken, Hz. İsa nın aslında babasız doğmadığı, Meryem anamızın evlendiği, ama bu evliliği Yahudi hahamlarının kabul etmediği için, babasız yakıştırması yapıldığını anlattı."

sözleri üzerine bunun böyle olmadığı ile ilgili Kur'an âyetlerini delil olarak sunan bir yazı yazmasınadır. Yazısına dayanak yaptığı Âyetlerde çeviri hatası olmasına rağmen sonuç olarak Meryem'in evli olmadığı vurgusu vardır.

Bu konu ile görüşüm ise; erkek olarak beklenen bir çocuğun kız olarak doğması, erkek gibi yetiştirilen çocuğun bedenindeki değişimlerle birlikte uzaklara çekilmesi, âyetlerde hem erkek hem dişilik zamirlerinin kullanılarak "bitki olarak bitirdi" ifadelerinin kullanılması, Meryem validenin erillik ve dişilik özelliklerini bünyesinde taşıdığı, hamileliği ile ilgili Zekeriya Peygamberce bilgilendirildiği şeklindedir. Konu ile ilgili Hakkı Yılmaz'ın yazdıkları ile paralel düşünüyorum. Bu konu ile ilgili snobix adlı üyemizin hem burada hem Hanif Dostlar'da hem de Kuran Yolundaki sitesinde -ki, sonradan site sahiplerince kaldırılmıştır.- yazılarında çokça açıklamalar bulunmaktadır.

Hakkı Yılmaz'ın bu konu ile ilgili açıklamalarının tefekkürümüze katkı sağlayacağı düşüncesiyle yazdıklarının bir bölümünü burada paylaşıyorum.

Meryem ve İsa olayını bütün olarak değerlendirebilmek için yeniden Kur'an âyetlerine bakalım.

Kur’an’dan öğrendiğimize göre Meryem ve oğlu İsa insanlar için birer ayet; göstergedir.
Enbiya/91:
Ve o, ırzını titizlikle koruyan kadın; işte Biz, onu güvenli bilgimizle bilgilendirdik. Ve kendisini ve oğlunu âlemler için bir alâmet/gösterge yaptık.

Mü’minun/ 50:
5Ve Biz, Meryem'in oğlunu ve İsa'nın annesini bir alâmet/gösterge yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye yerleştirdik.

Meryem insanlığa örnek bir şahsiyettir:

Tahrim: 12:
Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de örnek verdi. İşte Biz onu vahyimizle az da olsa bilgilendirdik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayıp uyguladı ve sürekli saygıda duranlardan oldu.

Al-i Imran; 32-37:
32-Şüphesiz Allah, Âdem'i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini –birbirinin soyundan olmak üzere– âlemler üzerine seçkin kıldı. Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
33,34Şüphesiz Allah, Âdem'i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini –birbirinin soyundan olmak üzere– âlemler üzerine seçkin kıldı. Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
35Hani bir zaman İmran'ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben, karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi bilensin” demişti.
36Onu doğurunca da: “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum; - Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve şüphesiz ona Meryem adını verdim. Ve şüphesiz ben, onu ve soyunu şeytan-ı racimden; kovulmuş/ katil, asılsız söz ve düşünce üreten, karanlığa taş atan şeytandan sana sığındırırım” dedi.
37Bunun üzerine Rabbi Meryem'i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona Zekeriya’yı kefil kıldı. Zekeriya ne zaman onun üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu. Zekeriya, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O, Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
…..
42,43Ve hani haberci ayetler. “Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz biri yaptı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey Meryem! Rabbine saygılı ol, O'na boyun eğip teslimiyet göster ve Allah'ı birleyen erkeklerle beraber sen de Allah'ı birle!” demişlerdi.
44İşte bu, gaybde; algılama imkânının olmadığı, geçmişin önemli haberlerinden sana vahyettiklerimizdir. Ve Meryem'e hangisi kefil olacağına kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Onlar tartışırlarken de sen yanlarında değildin.

45-46Hani bir zaman haberci ayetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Dünya ve ahrette saygındır. Ve o yaklaştırılanlardan ve salihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da. 48Ve Allah, ona kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrat ile İncil’i öğretecek.
49-51Ve onu İsrail oğullarına; ‘Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir alâmet /gösterge getirdim/ gösterge ile geldim; şüphesiz ben, sizin için, çamurdan; kilden; seramikten kuş şekli gibi bir şey; “buhurdan (tütsülük”) tasarlarım. Sonra onun içine üflerim de Allah'ın izniyle hastalık yapan şeyler kuş oluverir/uçar gider. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, sosyal ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim. Yiyeceklerinizi ve evlerinizde zahire yapacaklarınızı; biriktirip sonra yiyeceklerinizi size haber veririm. —Eğer inananlarsanız bunda sizin için kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır.- Tevrat’tan sadece İncil’de yer alanları doğrulayıcıyım. Size yasaklanmış olanların bir kısmını serbest edeceğim. Rabbinizden bir alâmet/gösterge de getirdim size. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Onun için O'na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur’ diye bir elçi yapacak” demişlerdi.

47Meryem: “Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim için çocuk nasıl olur?” dedi. Allah: “Öyledir! Allah dilediği şeyi oluşturur; O, bir işe karar verdiği zaman onun için “Ol!” der, o da hemen olur” dedi.

Kur’an’ın bu pasajındaki Imran’ın karısının ağzından “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum; - - erkek, kız gibi değildir” şeklindeki nakilden anlaşıldığına göre Meryem, oğlan bekleyen, oğlanı kıza tercih eden; oğlan kız ayırımı yapan dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Ailenin dindarlığını ve doğacak çocuklarını Allah’a hizmete adayışlarını, ve bugünki Yahudilerdeki Kitabı Mukaddes kaynaklı kadının yerini dikkate alırsak, oğlanı kıza tercih etme nedenini o günün toplumunda kızlara dine hizmet etme imkanı verilmez oluşu, olabileceğini düşünebiliriz.

Meryem’in cinsiyeti
Aşağıda ayrıntılı olarak vereceğimiz üzere, bize gore Meryem erselik yapıda yaratılmıştır.
Şöyle ki:
- Ali Imran’daki bu pasajda Rabbimizin “Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir” buyurması, aslında Meryem’in kız olmadığının da bildirilmesdir.
-Yine bu pasajda Rabbimizin “Bunun üzerine Rabbi Meryem'i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi.” ifadelerinde Meryem bitki olarak nitelenmiştir (bitkiye benzetilmemiştir). Meryem'in normal bir insan özelliğinden çok, bir bitki özelliği taşıdığını düşündürmektedir. Bir insanın bitki özelliğinde olması Rabbimizin yaratılış kanunlarına ters değildir. Çünkü insanın yaratılış aşamalarından birisi de bitkilik evresidir:

Ve Allah sizi yeryüzünde bitki olarak bitirdi. (Nûh: 17)

Meryem'in daha sonra erkeksiz hamile kaldığı da göz önüne alınırsa, bitki özelliğinde olması onun tıpkı çiçekli bitkilerin çoğunda görüldüğü gibi "erselik" yapıda olduğu, yani vücudunda hem erkek hem dişi üreme organı bulunduğu ihtimalini ortaya çıkarır.

Yine ayetteki “Ve Meryem'e hangisi kefil olacağına kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Onlar tartışırlarken de sen yanlarında değildin” ve “Ve ona Zekeriya’yı kefil kıldı” ifadelerinden Meryem’in Mabede tesliminde sorun yaşandığı, işi kur’a çekerek hallettikleri, sonunda Zekeriya’nın mabette Meryem’in kefili olduğu anlaşılmaktadır.

- Yine bu pasajdaki “ seni âlemlerin kadınlarına seçti” ifadesi ile belirtilen seçkinlik, Meryem'in meziyetleri dolayısıyla diğer kadınlardan üstünlüğünü değil, onun biyolojik farklılığını, fazlalığını, fizikî bakımdan diğer kadınlarla aynı yapıda olmadığını anlatmaktadır.
—Yine bu pasajda “Ey Meryem! Rabbine gönülden kul ol, ona boyun eğ ve rükû edenlerle [rükû eden erkeklerle] beraber rükû et!” demişlerdi.” ifadesinden Meryem’in erkekler arasında, erkeklerin görevini aldığı ve yaptığı anlatılmaktadır. Âyetteki er-Rakiîn ifadesinin müzekker getirilmesi her halde sadece seci' [kafiye] olsun diye değildir.

Enbiyâ Suresinin 92. ayetinde de Meryem'e işaret eden zamirler “ehsanet, ferceha, fiyha, cealnaha, ibneha” şeklinde müennes [dişil], Tahrîm Suresinin 12. ayetindeki zamirlerden biri ve bir sıfat, “fiyhi, kanitiyn” şeklinde müzekker [eril], diğeri “ elleti, ehsanat, ferceha, saddegat, rabbiha, kanet.” şeklinde müennes [dişil] olarak yer almıştır.

-Meryem suresinde aşağıda görüleceği üzere Meryem pasajına girerken 16. ayette “Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu tarafında bir yere kaçıp gitmişti..” şeklinde nakledilmiştir. Yukarıdaki ayetlere göre Meryem, ehlinden [ailesinden ve yakınlarından] ayrılıp tek başına doğuda bir bölgeye gitmiştir. O dönemde Meryem’in kaç yaşında olduğu ve ehlinden hangi sebeple ayrıldığı konularında herhangi bir bilgi yoktur. Meryem’in ailesini terk etmesinin sebebi olarak “hayız gördüğü için utanmıştı” veya “hamileliği bahanesiyle uzaklaşmıştı” tarzında yapılan yakıştırmalar, ayetin orijinal anlamını bozmaktan başka bir şey değildir. Bizim kanaatimize göre Meryem sorunludur ve sorunları sebebiyle yakın çevresinden uzaklaşmıştır. Şöyle ki:

Ayette geçen “ إنتباذ intibaz” sözcüğü “eldeki şeyi öne veya arkaya fırlatıp atmak, tek başına ayrılma, uzaklaşma, ilişik kesme” anlamındadır. Nitekim bir kimsenin insanlardan uzak bir köşeye oturması da “intebeze” sözcüğüyle ifade edilir. Dolayısıyle Meryem’in kendi evinin doğu taraftaki odasına veya mabedin doğu köşesine çekildiği yolundaki yorumlar sözcüğün anlamına ve ayetin ruhuna aykırıdır. Sözcüğün ifade ettiği anlama göre Meryem yakın çevresinden kopmuş, onlardan ayrılıp uzaklara gitmiştir. Kısacası Meryem evden kaçan kızdır.
Durumun böyle olduğu, 17. ayetteki “ehliyle kendisi arasına bir perde edinmişti” ifadesinden de anlaşılmaktadır. Çünkü bu ifade, onun kendisiyle ailesi arasına bildiğimiz bez perde çektiği anlamına değil, ailesinden mesafelenip uzaklaştığı, ailesiyle irtibatı kestiği anlamına gelir. Bunun bir örneği de Sad suresinin 32. ayetindeki “Ben, hayır [servet, çıkar] sevgisini, Rabbimin zikrinden dolayı sevdim. -Sonunda onlar perdenin arkasına girdiler.-” ifadesinde görülmektedir.

Meryem'in erselik yapıda olması, ehlini terk edip uzak bir yerde tek başına yaşamaya gitmesinin sebebini de izah etmektedir. Yani Meryem, her problemli insanın yapabileceği gibi, bünyesindeki bu farklılığın meydana getirdiği psikolojik sıkıntı ile evini terk etmiştir.

Ayrıca Meryem'in Bana bir beşer dokunmamıştır şeklindeki ifadesi de, onun erselik yapıda olmasına uygun bir ifadedir. Çünkü Meryem "Bana bir erkek dokunmamıştır" dememiş, hem erkek hem kadın için söz konusu edilebilecek bir ifade kullanmıştır.
Meryem’in doğumu ile ailesinden ayrılışı arasındaki yaşamına dair Kur’an’da herhangi bir bilgi verilmemiştir. Konumuz olan ayetlerde verilen bilgiler, Meryem’in yetişkinlik çağına ait bilgilerdir.
Meryem’e Ruhun Üflenmesi
Ve o, ırzını titizlikle koruyan kadın. Ona ruhumuzdan üfledik de onu ve oğlunu âlemler için bir mucize yaptık. (Enbiyâ: 91)
Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi ve içten bağlananlardan oldu. (Tahrîm; 12)
Ey ehlikitap! Dininizde aşırılığa gitmeyin. Ve Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Ki Meryem'e ilka ettiği [ulaştırdığı] kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Artık Allah'a ve elçilerine inanın. "Üçtür" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vahid'dir, tek ve biricik ilâhtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter. (Nisâ; 171)

Yukarıdaki ilk iki ayette geçen ruh üfürme tabiri, Nisâ Suresi’nin 171. ayetinde القا - ilka = bırakma, ulaştırma tabiri ile açıklanmaktadır. Ruh üfürme tabirinin "az bir bilgi ile bilgilendirmek" anlamına gelmektedir. Meryem'e üflendiği bildirilen ruh; onun hamile kalması için rahmine [dölyatağına] yapılan fizikî bir üfürük değil, Zekeriya peygamber aracılığı ile gönderilen ilahi mesajlardır.
Bu mesajların içeriği ise Meryem ve Âl-i Imran ve Meryem surelerinde şöyle yer almaktadır:

Meryem/16- 21:
16Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu tarafında bir yere kaçıp gitmişti.
17Sonra ailesiyle/yakınlarıyla kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu/ilâhî mesajımızı gönderdik, sonra ruhumuzu/mesajlarımızı getiren elçi, Meryem'e mükemmel bir beşerî örnek verdi.
18Meryem: “Ben senden Rahman’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] sığınırım. Eğer sen Allah'ın koruması altına girmiş birisi/takî isen...” dedi.
19Elçi/Zekeriya: “Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam/bağışlamak için, Rabbinin elçisiyim” dedi.
20Meryem: “Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır. Ben bir yasa tanımaz/iffetsiz biri de değilim” dedi.
21Elçi: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek, Bana pek kolaydır. Hem Biz onu nezdimizden insanlara bir alâmet/gösterge ve rahmet yapacağız.” Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu.

Âl-i Imran/42-51
42,43Ve hani haberci ayetler. “Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz biri yaptı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey Meryem! Rabbine saygılı ol, O'na boyun eğip teslimiyet göster ve Allah'ı birleyen erkeklerle beraber sen de Allah'ı birle!” demişlerdi.
45-46Hani bir zaman haberci ayetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Dünya ve ahrette saygındır. Ve o yaklaştırılanlardan ve salihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da. 48Ve Allah, ona kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrat ile İncil’i öğretecek.

49-51Ve onu İsrail oğullarına; ‘Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir alâmet /gösterge getirdim/ gösterge ile geldim; şüphesiz ben, sizin için, çamurdan; kilden; seramikten kuş şekli gibi bir şey; “buhurdan (tütsülük”) tasarlarım. Sonra onun içine üflerim de Allah'ın izniyle hastalık yapan şeyler kuş oluverir/uçar gider. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, sosyal ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim. Yiyeceklerinizi ve evlerinizde zahire yapacaklarınızı; biriktirip sonra yiyeceklerinizi size haber veririm. —Eğer inananlarsanız bunda sizin için kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır.- Tevrat’tan sadece İncil’de yer alanları doğrulayıcıyım. Size yasaklanmış olanların bir kısmını serbest edeceğim. Rabbinizden bir alâmet/gösterge de getirdim size. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Onun için O'na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur’ diye bir elçi yapacak” demişlerdi.
Hıristiyanlar, Meryem’in İsa’ya on üç yaşında gebe kaldığını, İsa göğe kaldırılıncaya [!] kadar otuz iki yıl ve birkaç gün dünyada kaldığını, Meryem’in İsa’nın (as) göğe kaldırılmasından sonra altı yıl daha yaşadığını iddia ederler. Buna göre Meryem elli küsur yaşında vefat etmiş demektir.

Meryem’in İsa’yı doğurması
Bu konuyu tekrar Kur’an’ın Meryem suresinden izliyoruz:
16Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu tarafında bir yere kaçıp gitmişti.
17Sonra ailesiyle/yakınlarıyla kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu/ilâhî mesajımızı gönderdik, sonra ruhumuzu/mesajlarımızı getiren elçi, Meryem'e mükemmel bir beşerî örnek verdi.
18Meryem: “Ben senden Rahman’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] sığınırım. Eğer sen Allah'ın koruması altına girmiş birisi/takî isen...” dedi.
19Elçi/Zekeriya “Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam/bağışlamak için, Rabbinin elçisiyim” dedi.
20Meryem: “Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır. Ben bir yasa tanımaz/iffetsiz biri de değilim” dedi.
21Elçi: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek, Bana pek kolaydır. Hem Biz onu nezdimizden insanlara bir alâmet/gösterge ve rahmet yapacağız.” Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu.
22Sonunda Meryem/delikanlıya gebe kaldı. Sonra da onunla uzak bir yere kaçtı gitti.
23Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. “Keşke bundan önce ölseydim ve büsbütün unutulan biri olsaydım!” dedi.
24-26Sonra ona; Meryem´e aşağısındaki kişi; Zekeriya seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Sonra ye-iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen, `Ben Rahman’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] bir oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım´ de."
27-28Sonra Meryem, çocuğunu yüklenerek toplumuna getirdi. Toplumu dediler ki: "Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın. Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kişi değildi, annen de yasa tanımaz/iffetsiz bir kadın değildi."
29Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriya´ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriya, Meryem´in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun mabette yetiştirilmesini istedi. Onlar, "Biz, yüksek mevkide olan kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyleriz/yüksek mevkide olan kişiler henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyler?" dediler.
34İşte bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları, "30Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı. 31Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı [mali yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak ulaştırdı. 32Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri yapmadı. 33Ve doğurulduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm benim üzerimedir. 36Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk edin, işte bu, dosdoğru yoldur" 34diyen Meryem oğlu İsa'dır.
Kaynak: İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
23. July 2014, 09:33 AM
Sayın dost1.

Meryem'in dişilik yönü ile yumurtladığını ve de erkek yönü ile de kendi kendisini(yumurtasını) döllediğini ve böylece İsa Peygamberi peydahladığını yazınızdan çıkarttık ve böylece Allah'ın adet ve sünnetinde bir değişiklik olmadığı ifadenizi anladık.
Ana konu yönünden bizi bilgilendirdiğiniz için size teşekkür sunuyorum.

Fakat bir husus daha var. Nuh-17. ayeti açıklanırken kullanılan bir ifade : ".....işi kur'a çekerek hallettikleri..." ifadesi. Biz "...kalemlerini atarken...." diye geçen ifadeyi, "ok atma" diye geçene benzeterek, "kura çekme" diye belirtildiğini zannediyoruz.
Bize göre bu ifade "bilgilerin ortaya atılması/konması"; yani belirtildiği gibi bir "tartışma"nın ifadesidir ve kur'a ile ilgili değildir; çünkü Zekeriya bir peygamber.
"Kur'a çekme" ifadesi orada acaba fuzuli mi?
Yanılıyor muyuz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

mustafabey
23. July 2014, 10:42 AM
Meryem'in dişilik yönü ile yumurtladığını ve de erkek yönü ile de kendi kendisini(yumurtasını) döllediğini ve böylece İsa Peygamberi peydahladığını yazınızdan çıkarttık ve böylece Allah'ın adet ve sünnetinde bir değişiklik olmadığını anladık.


Selam Galip Bey;

Hem yumurtlayıp hemde kendini dölleyen bir canlı homo sapiens(insan bedeni) sınıfına girmez. İnsanların çift cinsiyet organlarına sahip olması bir yapı bozukluğudur ve işlevsel değillerdir, kendi kendilerini dölleyemezler, yumurta ve spermi aynı anda üretemezler.

Sorun şu, kuranda anlatılan olay, babasız dünyaya gelme, bir biyolojik üreme olayı mıdır?, yoksa başka bir anlatım mıdır?

İnsanlarda böyle hermafroditlik gibi bir biyolojik üreme şekli yoktur.

İsanın babasız dünyaya gelme olayını, biyolojik üreme olarak açıklamak, kabul etmek, hem yaratılış kanunlarına aykırıdır hemde aklın oluşumun önüne bir engel konmasıdır.

Yaratılan ayetler zaten yaratılmıştır, indirilen ayetlere göre yaratılış değişmez, kelamlara göre yaratılan ayetleri sınırlandırmak, tanımlamak akla uygun değildir, kelamların amacı bu değildir!

Hacc 78: Ve Allah için hakkıyla savaşın. O seçti sizi ve dinde bir güçlük vermedi size; babanız İbrâhim'in dini. O mâbuttur daha önce ve bu Kur'ân'da size Müslüman adını takan, Peygamber, size tanık olsun, siz de insanlara tanıklık edin diye. Artık namaz kılın, zekât verin ve sarılın Allah'a, odur dostunuz; ne de güzel dosttur, ne de güzel yardımcı.

"babanız ibrahim" ifadesi babanın ne demek olduğu hakkında bize bir fikir verebilir. Buradaki baba biyolojik bir baba değildir, dinin kaynağı olarak babadır.

galipyetkin
23. July 2014, 11:22 AM
Sayın mustafabey

"İnsanlarda böyle hermafroditlik gibi bir biyolojik üreme şekli yoktur.
İsanın babasız dünyaya gelme olayını, biyolojik üreme olarak açıklamak, kabul etmek, hem yaratılış kanunlarına aykırıdır hemde aklın oluşumun önüne bir engel konmasıdır.

Yaratılan ayetler zaten yaratılmıştır, indirilen ayetlere göre yaratılış değişmez, kelamlara göre yaratılan ayetleri sınırlandırmak, tanımlamak akla uygun değildir, kelamların amacı bu değildir!"
diyerek bir karşı fikir ortaya koymanızdan dolayı size de teşekkür sunuyorum.

Siz "melekut"a/tabiat yasalarına, akla-mantığa dayanıyor, sayın dost1 de (tabii ki akla ve mantığa dayalı) ayet çözümlerine.

İkisi de birbirinin tamamlayıcısı olarak çelişmeyeceğine göre.......

Şimdi önümüzde ne var?_

Eeeeeeeeeeee..........?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
23. July 2014, 02:58 PM
Benim aklıma şu geldi... (fantazi diyebilirsiniz belki ama)

İsa başka bir uygarlık, yada dünya dışı bir medeniyet tarafından özel bir şeklilde yaratılmış Mükemmel bir insan profili olup, Zekeriya'da onların temsilcisi olarak bu süreci takip ve kontrol eden kişi olabilir mi?

Ayrıca başka bir konu daha var.

Tarihte İsa mesih yada Nasıralı İsa olarak geçen bir figür yok.
Hikaye ve söylence olarak var ama tarihi belge olarak yok.

Acaba bunun sebebi ne olabilir?

İsa figürünü hep insan ve kişi olarak düşünmekle yanılgıya düşüyor olabilir miyiz?
Bir görüş bir düşünce, bir akım ya da bir hareketin sembol olarak vücut bulmuş şekli olabilir mi?

galipyetkin
23. July 2014, 07:57 PM
Saygın bartsimpson.

Bu yönde bazı şeyler okumuştum da hiç kaale almamıştım. Çünkü kendime şu soruları sormuştum.

Ayetlerde bu yönde bir ifade veya bir ima var mı?......
Bir de İncil'i ne yapacağız?......
Nasıralı İsa'yı, Meryem'in doğurduğu İsa'yı ne yapacağız?
Kur'an'ın bir kısmını yok mu sayacağız?

Kur'an'da anlatılanların dışında, "Hristiyanlık" denilen ve BU GÜN tatbik edilen ve de yürürlükteki "din" mesela 'teslis inancı ele alınırsa, bir görüş bir düşünce, bir akım ya da bir hareketin -kapitalizmin- sembol olarak vücut bulmuş şekli değil mi?

"Batı denilen bu değil mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
23. July 2014, 10:02 PM
Selamun aleyküm, Değerli Galip Yetkin Kardeşim,


Sayın dost1.

Fakat bir husus daha var. Nuh-17. ayeti açıklanırken kullanılan bir ifade : ".....işi kur'a çekerek hallettikleri..." ifadesi. Biz "...kalemlerini atarken...." diye geçen ifadeyi, "ok atma" diye geçene benzeterek, "kura çekme" diye belirtildiğini zannediyoruz.

Bize göre bu ifade "bilgilerin ortaya atılması/konması"; yani belirtildiği gibi bir "tartışma"nın ifadesidir ve kur'a ile ilgili değildir; çünkü Zekeriya bir peygamber.
"Kur'a çekme" ifadesi orada acaba fuzuli mi?
Yanılıyor muyuz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.


Sorunuza kaynak olan âyet Âli İmran Suresinin 44. âyetidir:

"Zâlike min enbail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü Meryem ve ma künte ledeyhim iz yahtesımun."

"İşte bu, algılama imkânının olmadığı, geçmişin önemli haberlerinden sana vahyettiklerimizdir. Ve Meryem'e hangisi kefil olacağına kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Onlar tartışırlarken de sen yanlarında değildin."

Bu âyetle ilgili tefsir kitaplarında çok farklı rivayetler vardır.
Bu âyetteki "kalemlerini atarlarken" ifadesi üzerindeki tefekkürümde:

1- Kalem Suresinde kanıt gösterilen:
"Nuuun velKalemi ve ma yesturun"

"Nûn Kalem’i ve onların satır satır yazıp söylediklerini/efsaneleştirdiklerini kanıt gösteriyorum ki;"

"Kalem" burada "marife/bilinen" olarak gelmiş.Bunun herkesçe biliniyor olması gerekir. Arap dilinin anlatım sanatlarından "mecaz-ı mürsel/ parçası söylenip bütünü kastedilerek yapılan edebi sanat" çokça kullanılan bir sanattır.

Bu âyette de bu sanat kullanılarak “Kalem” ile Alak suresine ve ilk vahiylere dikkat çekilmektedir.

2- Musa Aleyhisselamın asası:
Asa ile ilgili âyetlerde geçen "feelka asahu/asasını bırakma" ifadeleri ile ilgili araştırmalarda lügatlarda ulaştığımız bilgiler:

“Asa” sözcüğü aslında, “İçtima (toplanma) ve i’tilaf (uyuşma)” demektir. Asa sözcüğü, el ve parmaklar üzerinde toplandığı için “Ud’a (telli çalgılardan Ud) isim olmuştur. Esmai, Bazı Basralılardan şöyle nakleder:

Bastona “asa” ismi verilmesinin nedeni, el ve parmakların üzerinde toplanmasıdır. Bu sözcük Arapların toplumu hayır ya da şer bir şey üzerine topladıkları zaman dedikleri “asavtü’l kavme, esuhüm (toplumu bir araya getirdim, onları bir araya getirin)” deyişlerinden gelmektedir.”

“Asanın bırakılması” ifadesi, mecaz olarak, “yolculuğun bitmesi yolcunun gideceği yere varıp direklerini dikip, çadırını kurması; yerleşmesi” demektir. (Lisan; “asa” mad. Tac. “Asa” mad)

Bu açıklamalardan da "asa" sözcüğünün “BİRİKİM/ sıkı tutulan” olduğu anlaşılır ki, Musa'nın asasından kasıt da “Musa’nın birikimi” olur. Bu
birikimler de “Musa’ya yapılan vahiyleri" ve "Musa’nın deneysel bilgi birikimlerdir".

Sonuç olarak ulaştıklarım:
"Kalemlerini atarlarken" ifadesini vahiy olarak değerlendirebilmek çoğul bir ifade olduğundan teknik olarak mümkün değildir.


Sorunuza dönecek olursak:
Belirttiğiniz gibi: Kalemlerini atarlarken ifadelerinden "bunun kura ile ilgisinin olmaması;" bir "tartışma"nın ifadesi olabilir. Buna gerekçe olarak Zekeriya'nın peygamber olmasını gösteriyorsunuz ki düşünülebilir.

Bizi kura çekme düşüncesine sevkeden târihî bilgilerde “kalem atmak”, ifadesinin bir kur’a çekme şekli olduğu bilgisidir. Bu bilgiye göre kur’aya katılacaklar toplanıp kalemlerini /çöplerini suya atarlar, suyun akıntısına kapılmayan çöpün sahibi kur’ayı kazanmış sayılırdı.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
24. July 2014, 04:02 PM
Sayın mustafabey.

Yazınız ile Hacc-78. ayetinden "babanız İbrahim dini" ifadesini göstererek münazarası yapilan konuda anlatılanların amacına, "geri plan"ına da bakmamızı önermişsiniz.

Lütfen biraz açar mısınız.....?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

mustafabey
25. July 2014, 12:03 PM
Sayın mustafabey.

Yazınız ile Hacc-78. ayetinden "babanız İbrahim dini" ifadesini göstererek münazarası yapilan konuda anlatılanların amacına, "geri plan"ına da bakmamızı önermişsiniz.

Lütfen biraz açar mısınız.....?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selam Galip Yetkin Kardeşim;

Hacc 78 ayetinde babanız ifadesi biyolojik babayı tarif etmiyor, bunu herkes algılıyor,

Babanız İbrahim denince; dinin kurucusu, önderi, atası, öğreticisi olarak algılanmaktadır, ama isa ve adem kıssasında algılama değişiyor, bedene endeksleniyor, yoruluyor.

Kuranda İsa ile ilgili geçen kıssada, İsanın yaratılışına ilişkin olarak direk biyolojik babasız olma durumuna ilişkin bir atıf ve belirlemede yok.

Kelamlarda geçen kelimeleri biz düz mantık yürüterek algılamaktayız.

İnsanların kelamlarda anlatılanlarla ilgili mesajlarda mucize beklentileri çok yüksek; buda her anlatılanla ilgili olayı olağan dışı hallere yorma güdüsünü besliyor, bakış açısı bir gelenek olarak yerleşmiş ve Allahın hikmetinin de böyle hallerde ortaya çıktığı gibi bir inanış oluşmuştur.

Din akıl sahiplerine indirilmiştir, kelamlar anlaşılsın akıl ve düşünce gelişsin, insanlık anlayışı oluşsun diye.

İsa’nın biyolojik olarak babasız olarak oluşmasının ne akla ne de düşünceye bir faydası yoktur, böyle bir düşünce cehaleti ve hayali besler, Allahın hikmeti de böyle bir şeyde aranmaz.

Kelamlarla anlatılanlar bir tarih sahnesi veya bir tiyatro sahnesi değildir, kelamların içeriği ile mesaj verilmektedir, temasında dini kavramlar, semboller, mesajlar, uyarılar, öğütler vardır.

Kelam ve kelimelerle yaratılış şekillendirilemez.

Allahın varlığını gücünü bizler yaratılışta, yani yaratılan ayetlerde bulabiliriz, indirilen ayetler; kelamlar açıklamadır, çok az bir bilgi içerir, yaratılışı kelamlara bakarak anladık diyemeyiz, kelamlardan sadece yüzeysel bir bakış açısına, incelenecek bir konu başlığına ulaşabiliriz.

Her türlü bilginin kaynağı yaratılan ayetlerdedir, kuranda zaten bu açık olarak söyleniyor, mealen araştırın bulun, bu sizin göreviniz deniyor!

Ali İmran 59:
Muhakkak ki Allah'ın indinde (nezdinde) Hz. Îsâ'nın durumu, Hz. Âdem'in durumu (yaratılışı) gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi ve oluşum başladı.

Böyle ifadelerde düz mantık yürütülerek bir bedenin yaratılışı ön plana alınıyor.
Ademin yaratılışını bir beden yaratılışı olarak yorumlama var, Adem beden değildir.

İsanın yaratılışı da aynı şekilde bir beden yaratılışı değildir.

İsa’nın veya Ademin yaratılışında kelamlarda verilen mesajı; bedensel bir yaratma olarak değil, düşünce, algı ve bilgi düzeyindeki bir şekilleniş ve yaratmanın olduğunu düşünüyorum. Biyolojik olarak yaratılışın inceleneceği alan Kuran değildir, bedenin yaratılışı yaratılan ayetlerin incelenmesiyle anlaşılır, bilgi sahibi olunur.

Kelam ve kelimeler bilgi kaynağı değildir, haber, mesaj, uyarı kaynağıdır.

galipyetkin
25. July 2014, 05:30 PM
Bir beden, bir ceset olarak yaratılmış İsa'nın biyolojik babası ve Meryem'in kocası kimdir araştırın diye kur'an bir görev veriyor mu bana, sana ona.......?
Yooo. Hayır.
Kimi ne kadar ilgilendiriyor?......

Ama hepimiz İsa'nın babası kim?
Meryem'i kim şaaptı'nın araştırması içerisinde ayetlere mânâ ve insanlara yön vermeye çalışmaktayız.

İsa'nın babası bir çoban, İsa'nın babası bir peygamber, İsa'nın babası bir firavun ise .........
söyleyin NE OLACAK.
İsa'ya asalet arayışı mı?

Gelin; "benim ve sizin babanız Allah" diyen bir felsefenin ayetlere dökülüşünü Sayın mustafabey'in anlatışıyla anlayıp herkesin anlayabileceği bir ifade tarzına dökelim.

Bu, bu güne kadar ve ondan önce de hiç şahit olunmamış "kendi kendini hamile bırakma", normal hayat akışına göre bir mucize dolayısı ile imkanı olmayan yalnızca bir "DÜŞÜNCE". Mucizenin de yalnızca Allah katında olduğu, yani insan yaşamında olmayacağı kitapta yazmıyor mu?

Ve hiç unutmayalım: "Allah'ın âdet ve sünnetinde hiç değişme olmamıştır". Kitap böye yazıyor. Aksinin söylenmesi için yeniden bir kitap indirilmiş ve bu kitapta bu belirtilmiş, yani "tecdid" edilmiş olmalı.
Var mı böyle bir kitap?

Şimdilik bu.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin
22. August 2014, 03:43 PM
Eğer aşağıda verdiğim linki tıklarsanız R. İhsan Eliaçık'ın konu hakkında kendi açıklamalarına ulaşıyoruz. Fayda sağlayacağını umuyorum. Link şu : (tıklayın)

http://www.ihsaneliacik.com/

Bu söyleşide katılmadığım bir yer de var ki ana konu ile ilgili değil. O da şu: "Al'i Umran" ifadesini diğerleri gibi "Ümran Ailesi" olarak ifade etmesi. Halbuki Umru'dan türetilmiş "Umran" medeni demektir. Böylece ifadenin anlamı "medeniler", "medeniyet taraftarları", "medeni olanlar" anlamındadır. Bunlar "savma=umru/manastır" sakinleridir ve "haram ve harim(karşılıklı yardımlaşma ve mülkte iştirak halinde) yaşayan imanlı topluluklardır; beyt ehlidirler.

Saygılarımla
Galip Yetkin.

dost1
23. August 2014, 02:49 AM
Selamun aleyküm,

Allah razı olsun. İhsan Eliaçık olaya farklı bir bakış açısı sunmuş ve Marongoz Yusuf'u Meryem validenin eşi olarak göstermiş. Bununla ilgili açıklamalara da Meryem Suresinin 22. Ayetinden başlamış. İnşaAllah Meryem 16-22 arasına da bakmıştır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.