PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Zuhri Kimdir?


kamer
20. September 2008, 02:32 PM
İLK HADİS TEDVİNİNİN VE İSNADIN MİMARI “ZUHRΔ KİMDİR?

Zuhrî, Muaviye’nin saltanatının son zamanlarında hicretin 58. yılında doğmuştur, tabiîndendir.[1] Bir kıtlık yılında ailesiyle birlikte Medine'den Şam'a göç etmiştir. Daha sonra Zühri, rivayetleriyle Zalim Abdülmelik b. Mervan'ın beğenisini kazanmıştır.[2] Ayrıca Abdülmelik b. Mervan, Medine'den açlık ve yoksulluk yüzünden Şam'a göç eden Zühri'ye ikramda bulunarak, borcunu ödemiş ve hazineden maaş bağlamıştır.[3] Zühri eski yaşamında sefaletin pençesindeyken Emevi krallarının ulufeleriyle zengin olmuş, Filistin'de ve Hicaz’da çiftlik ve arazilere sahip olmuş ve tağut Abdülmelik'in ölümüne kadar onunla beraber yaşamıştır.[4]

Sultan Abdulmelik b. Mervan Sehl b. Sa'd ve Cabir b. Abdullah gibi sahabilere işkence yaptırıp el ve boyunlarını dağlatmıştır[5] , Peki neden aynı işkenceler Zühri'ye yapılmamıştır da Zühri dirhem ve dinarlarla zengin edilmiş, çiftlikler tahsis edilmiştir?! Abdülmelik İslam tarihinde verdiği ahdi ve emânı ilk bozan ve mârufun emredilmesini ilk yasaklayan kraldır. “bana Allah'tan kork!” uyarısında bulunanın boynunu uçururum.” Diyen bir zalim, Yezid’in mel’unluklarıyla yarışan ilk diktatördür.[6] İşte bu diktatör Emevî sarayında Şa’bî ve Zühri gibi saray alimlerinden meğazi ve hadis dersi almış, daha sonra da himayesine bağlı Urve B. Zübeyr’in de bilgisinden faydalanmıştır. Osman b. Afvan, Ümmü Seleme ve Ebu Hureyre gibi sahabelerden hadis öğrenmiş Urve b. Zübeyr, Recab. Hayve ve Zühri gibi muhaddisler de ondan hadis rivayet etmişlerdir.[7]

Oysa Zalim sultan Mervan tarihe İlk “cimri” sultan olarak cimriliği nedeniyle “taşları bile sıkmıştır” denilen[8] bir zat olarak geçmemiş midir? Abdülmelik Bin Mervan-Zühri dostluğunun bir bedeli yok mudur? Elbette vardır! Bu dostluk sayesinde bugünkü hadis külliyatının ilk temelleri atılmış, ilk hadis tedvini Tağuti rejimin emriyle yapılmaya başlanmıştır. İşte bu tedvin projesinin başkanı da Zühri’dir…

İşte yukarıda tarihe zulüm ve işkenceleriyle geçen Abdülmelik'in oğlu Yezid b. Abdülmelik (720-724) te Zühri'yi kadı tayin etmiştir.[9] Peki II. Yezid kimdir? Tahtını cariyesine teslim edip “uçmak istiyorum!” diyen sarhoşun teki! Bu diktatör tahtını verdiği cariyesinin cesedinin gömülmesine izin vermeyip günler boyu sarayda alıkoymuş çürümüş cesedin kokuları Emevini sarayını kaplamıştır[10] II. Yezid, kırk ehl-i sünnet alimini çağırıp onlara “Halifeler için hesab ve azab yoktur.” fetvasını(!) yazdırmıştır.[11] İşte geleneğin dayandığı hadisleri ilk toplamaya başlayan şahıs böyle bir zalimin baş adamıydı!

Yezid b. Abdülmelik, Zühri'yi başkadı atamanın yanında, onu çocuklarının öğretmeni olarak da görevlendirmiştir.[12] İşte Velid b. Yezid b. Abdülmelik, Zühri'nin talebesidir.[13] Velid, içki içen, fasıklıkta aşırı giden ve Kur'an'ın, “Peygamberler yardım istediler ve her inatçı, zorba hüsrana uğradı.” (İbrahim: 15) ayetini oka tutarak delip, “İşte o zorba ve zalim benim.” diyen kişidir.[14] Zühri'nin talebesi Velid, “Kâbe'nin damında içki içeceğim.” diyecek kadar fasıklıkta ileri gitmiş[15], Halid b. Abdullah el-Kuşari bunu önlemiş ancak hayatına mal olmuştu[16]. Ne var ki, sultanının ve talebesinin tüm bu fasıklıkları ve zalimlikleri Zühri'yi rahatsız etmemiştir...

Zühri, Emevilerle olan bu saray mollalığının bir başka boyutu da Hişam b. Abdülmelik'le olan ilişkisidir.[17]Bunun yanında Hişam b. Abdülmelik (724-743)'in Kur’an’ın muhkem değerlerini savunan onurlu Müslümanlara karşı uyguladığı zulüm politikalarının ardında Zühri'nin fetvaları vardı. Örneğin Hişam, peygamberimizin torunlarından direnişçi İmam Zeyd b. Ali'nin başını kestirip çıplak naaşını bir ağaçta çarmıha vurdurdu ve Hişam'ın ölümüne kadar Zeyd'in cesedi ağaçta asılı duruyordu![18]

Zühri, İmam Zeyd'in naaşı ağaçta asılı dururken, Hişam'la beraber hacca gitmiştir(!)[19] ne kadar garip bir İslam ne kadar garip bir yaşam…

Evet, Hadisleri resmi yoldan, sultanların emriyle tedvin eden ilk hadisçi sayılan Zühri’ye[20] hadis ihtiva eden kitaplar getirilir, kendisinden rivayet edilip edilemeyeceği sorulur ve böylece kitabın muhtevasını teşkil eden hadisler onun adına isnad silsilesine alan senedlerle rivayet edilirdi.[21] Zühri, Hişam b. Abdulmelik'i kastederek “Bizi hadis yazmaya zorladılar.” demiştir[22]. Gerçekten de Zühri, Mervan ailesi (Abdülmelik, Yezid, Hişam, Velid) için özel hadis ve tarih kitapları yazmış ve Mervan soyuna gizlice vermiş, fasık Velid'in 744'te öldürülmesinden sonra hazine malları arasında Zühri'nin kitapları görülünce, mesele anlaşılmıştı[23]. Nitekim Ma'mer şöyle demişti: “Biz, Zühri'den daha çok hadis rivayet ettiğimizi sanıyorduk, ama Velid öldürüldükten sonra onun hazinesindeki defterler bineklere yüklendi. O defterler Zühri'nin ilmini içeriyordu”[24]

Emeviler döneminde ulema sınıfı ile devlet arasında da gizli bir anlaşma var gibiydi. Devlet siyasi hadiselere bulaşmadıkları, sadece dini tedrisatla uğraştıkları sürece bu alimlere asla karışmaz, bilgilerini halka aktarmalarına mani olmazdı. Hatta zaman zaman teşvik ettiği dahi olurdu. Ancak siyasi hadiselere bulaşmış ya da devlet yönetimini eleştirmiş, hele muhalif grupların içerisinde yeralmış olan bilginler kesinlikle affedilmez, şiddetle cezalandırılırdı. Said b. Cübeyr ile Şa’bi bunun en güzel örneğidir. Bu iki büyük müfessir ve fakif Vali Haccac’a karşı Muhammed b. Eş’as’ın yanında yeralmışlardı. Abdurrahman yenilince bunlar Haccac’ın zulmünden nasiplerini aldılar. Şa’bî, Haccac’dan özür dileyince affedilmiş, Said Bin Cübeyr ise acımasız bir şekilde şehid edilmiştir.[25] Buna benzer bir çok örnek bulunmaktadır. Oysa Zührî, Emevi sarayıyla işbirliği yapmayı tercih etti. Tasarrufundaki kaynakları daha fazla hadis toplamak için kullandı. Onun bu çabaları etkili olmuştur ki o, böylece bir çok rivayetin kaynağı haline geldi. Sarayda prensleri şehzadelerin eğitiminde ve dinî konularda halifeye danışmanlık hizmetlerinde bulunmuştur.[26]

İbn Sa’d’ın Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahih bir senedle rivâyetine göre,[27] birisi ez-Zührî’ye gelmiş, dişleri altın tellerle bağlamanın hükmünü sormuştur. O da sakıncası yok, demiştir. Zührî’nin bu fetvayı verirken Abdülmelik’i kaynak göstermesi kriterinin ilim değil zalimlerin amelleri olduğunun göstergesidir. Zührî, “Abdülmelik dişlerini altınla bağlatmıştı!” diyerek, “Sakıncası olsaydı o yapmazdı!” demiştir. Ayrıca Zührî tedlis yani hadise yalan karıştırma ile de ünlü birisidir.[28] Yani rivâyet ettiği hadîsin başkalarınca güvenilir sayılabilmesi için senedde ve daha başka yerlerde oynama yapabilen bir şahıstır. Diğer yandan Urve geleneğin temel yapıtaşı olan hadislerin ilk toplayıcısıdır İmam Ebû Ca’fer el-İskâfî, Urve’yi, Muâviye’nin hadis uydurmak için tuttuğu kişiler arasında sayar! İbn Abbâs da Urve’nin yalancı birisi olduğunu belirtenlerdendir. [29]

kamer
20. September 2008, 02:34 PM
Zühri’den sonra ve onunla Zührî’nin her ikisi de Ehl-i Sünnet tarafından gayet güvenilir kabul edilmektedir.[30] Yuklarıdaki tabloyla hadisçilerin güvenilirlik anlayışlarının ne menem bir şey olduğu her insaflı insan tarafından anlaşılabilir. İşin ilginç yanı Zühri’nin hadisleri ilk tedvin eden kişi olmasının yanı sıra isnad zincirlerini ilk düzenleyen şahıs olmasıdır. Fuad Sezgin’in belirttiğine göre: Hadis senedlerinin müşterek ifadesinden anlaşıldığına göre ashab, Peygamber’den “kâle” tabiriyle naklediyordu. İlk tabiininsagabeden hangi üslubu kullandığını vâzıh olarak bilemiyoruz. Belki pek te müşterek bir üsluba sahip değildiler. Esasen bu tabirin, hadislerin menşeine nispetle yeni şahıslar araya girdikçe ehemmiyeti artıyordu. Oldukça eski kaynakların bize sakladığı malumata göre, hadisleri ilk defa isnat eden Zuhri (öl.124) idi.[31]

İşte Kur’an’la eş düzeyde görülen, Dinde temel kabul edilen ve hatta bazılarına göre Kur’an’daki hükümleri bile iptal edebilen ayet gibi vahiy(!) olduğu söylenen rivayetlerin ilk tedvincisi Zühri ve arkadaşı Urve’nin sabıka dosyası böyledir…

Cimriliği ile ün yapmış zalim Hişam, bir defasında Zühri'nin seksen bin dirhem borcunu ödemiştir.[32] Zühri, sade biri gibi değil, bir sultan gibi öldü ve Filistin'deki topraklarına defnedildi.[33]

[1] İbn-i Kesir, El-Bidaye ve'n Nihaye, c. 9, s. 560, Çağrı y. İstanbul 1995

[2] İbn-i Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 9, s. 558-559 Çağrı y. İstanbul 1995

[3] İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 270, TDV yayınları, Ankara.

[4] İbn-i Kuteybe, El-Maarif, s. 329

[5] Suyuti, Tarih'ül Hülafa, s. 215, Eser Neş., İstanbul.

[6] Suyuti, Tarih'ül Hülafa, s. 219. İbnü'l-Esir, El-Kamil, c. 4, s. 468,

[7] “Emeviler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı” Edisyon, İrfan Aycan, İlmi Hayat, İlahiyat Yay. Ank. 2003 sf.34

[8] İbn-i Kuteybe, El-Maarif, s. 244, İbnü'l-Esir, El-Kamil, c. 4, s. 468.

[9] İbn-i Kuteybe, El-Maarif, s. 329.

[10] İbn-ül-Esir, El-Kamil, c. 5, s. 103.

[11] Suyuti, Tarih'ül Hulafa, s. 246.

[12] İbn-i Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 9, s. 561.

[13] İbn-ül-Esir, El-Kamil, c. 5, s. 240, 243.

[14] İbn-i'ül-Esir, El-Kamil, c. 5, s. 240, 243

[15] İbn-i Kesir, El-Bidaye..., c. 10, s. 23, Suyuti, Tarih'ül Hulafa, s. 250.

[16] İbn-i Kesir, El-Bidaye..., c. 10, s. 23.

[17] İslam Ansiklopedisi, c. 13, s. 645, MEB yyn.

[18] İbn-i Esir, El-Kamil, c. 5, s. 25,

[19] İbn-i Kesir, El-Bidaye..., c. 9, s. 561.

[20] İslam Ansiklopedisi, c. 13, s. 645, MEB yayınları

[21] El-Kifaye s.318’den naklen Fuat Sezgin, “Buhari’nin Kaynakları” Kitabiyat Yay. Ank. 2003 sf. 61

[22] İbn-i Kesir, El-Bidaye..., c. 9, s. 560.

[23] İslam Ansiklopedisi, c. 13, s. 646, MEB yayınları.

[24] İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 389. Bekir Yakıştıran, “Dört Halife” Yya.

[25] Taberî, 7:391; İbn’ul Cevzî, es-Sıfat 3:80’den naklen Emeviler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı” Edisyon, Mahfuz Söylemez, Eğitim Öğretim Faaliyetleri, İlahiyat Yay. Ank. 2003 sf.77

[26] Recep Şentürk, “Toplumsal Hafıza: Hadis Rivayet Ağı” Çev. Fatih Serenli, Gelenek Yay. İst. 2004 Sf.248

[27] İbn Sa’d, V, 235

[28] ez-Zehebî, IV, 40’naklen Bekir Yakıştıran A.g.e

[29] İbn Ebil-Hadîd, IV, 63’den ve İbn Sa’d, II, 263 naklen B. Yakıştıran, a.g.e

[30] Sırasıyla bak. İbn Sa’d, V, 178; ez-Zehebî, IV, 40; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 113~115, V, 266~269, et-Taqrîb: II, 22, 216; el-Aynî, I, 42, 53; es-Süyûtî, el-İs’âf: 29, 37; Bilmen, I, 462, 473’dan naklen B. Yakıştıran, a.g.e

[31] Muqaddimetul Cerh ve’t-ta’dil, s. 20’den naklen Fuad Sezgi,n a.g.e, sf.65

[32] İbn-i Kesir, El-Bidaye..., c. 9, s. 564.

[33] İbn-i Kuteybe, El-Maarif, s. 329

Alıntıdır