PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an, servet, sosyalizm.


galipyetkin
3. April 2014, 11:45 AM
"Kuran, servet sınırlaması ve sosyalizm
Yılmaz Yunak


Bir insan ne kadar bir servete sahip olabilir?

Bir insan ne kadar bir servete sahip olmalı?

Bu önemli bir sorudur; çünkü bu sorunun cevabında Kuran’ın ekonomik görüşü, emrettiği sistem yatmaktadır.

İçinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu iğrenç sistemin tetikçiliğini yapan sözüm ona İslamcılara ve münafıklara sorarsanız 1/40’ı zekât olarak dağıtılmış servet, sonsuz miktarda olsa bile helaldir.

Onlara göre, geçenlerde elektrik özelleştirmesi ihalesinde ortaya 8 milyar dolar süren adamın serveti dinen helâl!

Öyle midir peki?

Sosyalizm, bu fakir için gereken cevabı açık biçimde vermektedir.

Peki; Kuran’dan hareket ederek bu sorunu çözebilir miyiz?

Deneyelim mi?

Müslüman dostlarıma bu çalışmanın devamını pürdikkat okumalarını öneririm; bakın ortaya ne çıkacak!

xxx xxx xxx

Geçen çalışmalarımın birinde Suudi Arabistan Kralı’ndan söz ederek, mealcilerinin (Türkçeye tercüme edenler) Nahl 71’i nasıl tanınmaz hale getirdiklerinden söz etmiştim.

Bakın, muhteşem Bakara 219’u ne hale getirmişler:

“Sana şaraptan ve kumardan sorarlar. De ki’ Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım zahirî faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.’ Yine sana iyilikte ne harcayacaklarını sorarlar: ‘Affetmek’ olduğunu söyle.”

Bu ayet, Kuran’ın mucize ayetlerinden biridir; ama Kral ve kodamanları tarafından işte ancak böyle değersiz kılınabilir.

Şarabı ve kumarı bir kenara koyalım; konumuzla ilgisi yok bunların.

“Yine sana iyilikte ne harcayacaklarını sorarlar: ‘Affetmek’ olduğunu söyle.”

Ne anladınız?

Sözgelimi fakirin biri yanınıza geldi ve dert yandı. Ne yapmalıymışsınız?

Elinizi adamın omzuna koyacaksınız ve “Seni affettim” diyeceksiniz!

Başka bir anlamı olabilir mi?!.

İşte bunlara “münafık” dememin sebebi bu!

Akşama kadar Kuran Kuran diye tuttururlar; sonra da Allah’ın Kitabı’nı böyle anlaşılmaz, tanınmaz hale getirirler!

Bu muhteşem ayetin aslı nedir peki; bunu açıkça bir görelim mi?

xxx xxx xxx

Ayete geçmeden önce, Arapça “infak” sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmek zorundayız.

“İnfak”, “nefk” ve “nefak” sözcüklerinden geliyor ve anlamı “tüketmek”; hayır için tüketmek.

Öztürk bunu “İnfak, başkalarının hayrı ve yararı için mal ve imkânları harcamak, tüketmek” olarak tarif ediyor. (500 Soruda İslam/Y.N.Öztürk/Yeni Boyut, 1990)

“Tüketmek”…

Bu sözcüğü unutmayın; çünkü kuramımı buna bina edeceğim.

xxx xxx xxx

Hocaların hocası Hüseyin Atay, bu ayeti şöyle meallendiriyor:

“… Ve sana ne vereceklerini de soruyorlar, de ki: ‘Artanı’. Dünya ve ahireti düşenesizin diye, Allah, size ilkelerini böyle açıklıyor.”

(Kur’an Türkçe Çeviri/Hüseyin Atay/Yurt Bilimsel Araştırmalar Ve Yayıncılık, 1998)

İnanılmaz iki tespite bakın:

1) Allah size ilkelerini böyle açıklıyor! İlke! Münafıkların ileri sürdükleri gibi, tavsiye, öğüt falan değil; düpedüz ilke!

2) Artanı! Lütfen dikkat: “Artanından” değil, “artanı”, yani “artanından bir kısmını” değil, “tümünü”…

Çalışmanın bu aşamasında, insanın aklına ister istemez “neden artanı/nereden artanı” sorusu geliyor.

Buna geçmeden önce, Hz.İsa ile ilgili bir anekdot vereyim; bakın o bu konuda ne kadar katı:

“Genç adam, ‘Bunların hepsini yerine getirdim, daha ne eksiğim var?’ dedi.

“İsa ona, ‘Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle’ dedi.

“Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.”

(Kutsal Kitap/Kitabı Mukaddes Şirketi, 2001/Matta İncili/ 19. Bölüm/20, 21, 22)

Peki; Kuran ne diyor?

Tüm malınızı mülkünüzü satın ve peşime düşün mü diyor; yoksa çok daha makul bir tespitte mi bulunuyor.

Şimdi onu göreceğiz.

Bakın; Yaşar Nuri Öztürk ayeti nasıl meallendiriyor:

“… Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: ‘Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarına yeterli olanından artanını verin.’ İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.”

(Yaşar Nuri Öztürk/Surelerin İniş Sırasına Göre Kur’an-Kerim Meali (Türkçe Çeviri)/Yeni Boyut, 1997)

a) Hoca, “infak” sözcüğünü aynen muhafaza ederek, sözcüğün geldiği yeri, “tüketmeyi” özellikle vurguluyor.

b) Hiçbir yerde göremeyeceğimiz bir tespit: Helal kazancınızın… Haram kazanç öylesine reddediliyor ki, bunun dağıtılması dahi düşünülemiyor.

c) Ve muhteşem bir cümle: Size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanı…

Hoca da “artanı” diyor; artanından bir kısmını falan değil; artanı!..

Böylece başlıkta sorduğumuz sorunun cevabına direkt olarak Kuran’dan ulaşabiliyoruz.

Herkes, kendisine ve ailesine yeteri kadar bir servet sahibi olabilir; gerisini hayır için harcayarak tüketmek zorunda!

Hocaların hocası Atay ne diyordu:

Bu bir ilke!

Tavsiye, öğüt, tembih falan değil; ilke!

İlke!..

xxx xxx xxx


Sevgili Müslümanlar, sevgili vatanseverler ve sevgili sosyalistler,

(Bu üç kesimi birbirinden böyle ayırmak aslında tam anlamıyla zulümdür; ancak ne kadar acıdır ki, bugün bu üç kesim böylesine suni bir ayırıma tabidir! Böyle bir ayırım zulümdür, çünkü bu üç kesim de esasında tek bir bünyenin unsurlarıdır; bunu gelecek çalışmalarımda açıklayacağım inşallah.)

Bir ülke ve bir düzen düşünün:

Herkes ailesini geçindirebilecek yeterli bir gelire sahip. Çocuklar geceleri aç yatmıyor, okula yırtık ayakkabılarıyla gitmiyor; anne-baba, sabaha kadar sessiz gözyaşlarıyla kahrolmuyor.

Aile, oturduğu evin sahibi, kira ödemiyor. Bu aile, yeterli biçimde beslenebiliyor, giyinebiliyor, sağlık hizmetlerinden yeteri kadar faydalanabiliyor, aile fertleri tahsilini sürdürebiliyor, giyinebiliyor, ısınabiliyor ve her şeyden önemlisi onurlu, başı dik bir yaşam sürebiliyor; çünkü ite kopuğa muhtaç değil. Ailenin geleceği Devlet tarafından güvence altına alınmış; aile, bugün ülkemizde olduğu gibi gelecek endişesiyle muzdarip değil.

Allah aşkınıza düşünün; bir insan daha ne ister be dostlarım!

Milyarlarca yıllık koskoca bir serüvende ancak ortalama 70 yıl kadar küçücük, adı bile anılmayacak bir ömre sahibiz. Bunu birbirimizin gözünü oyarak geçirmek akıllıca bir şey mi! Hepimizin içine aynı nefes, aynı miktarda üflenmiş (Sâd. 72); Allah indinde hepimiz tam anlamıyla eşitiz (Nahl, 71). Neden “servet belirle ellerde toplanıp bir kudret aracı, başkalarını ezme aracı olsun ki!” (Haşr, 7)

xxx xxx xxx

Şimdi herkes elini vicdanına koysun ve şuna karar versin:

Geçen çalışmamda da sözünü ettiğim gibi, bu kahrolası kapitalist sistemde, Türkiye’de otuz milyon kişi açlık sınırında yaşarken, milyonlarca kişi açken ve bir o kadarı da işsizken; bu ayet nasıl geçecek hayata?!.

Bu kahpe düzende, bu kalleş sistemde, insanları resmen onursuzlaştıran bu kahrolası ortamda, yarın ite kopuğa muhtaç olmayacağımızın garantisi ne?!.

Bunun hastalığı var, ameliyatı var, işsizliği var, cenazesi var… Gelecek kaygısı nedeniyle köşeye üç-beş kuruş atmak zorunda kalanlar ne yapacaklar? Kapitalist sistemde kimin gelecek güvencesi var!

Öyle bir sistem kurmalıyız ki, herkes ailesine yetecek kadar servet sahibi olmalı ve geleceğinden endişe duymadan yaşayabilmeli. Ailesine yeterli olanından fazlasını da eşe dosta, nispeten ihtiyaç sahibine dağıtabilmeli.

Bölüşmeliyiz sevgili dostlarım, ailemize yeterli olanından artanını bölüşerek “tüketmeliyiz”!

Yukarıda açıkladığım nedenlerle, zamanımızda bunu tek tek fertlerin yapması mümkün değil; bu resmen Devletin görevi olmalı. Devlet herkesin ailesini geçindirmeye yetecek kadar servet sahibi olmasını hedefleyen politikalar üretmeli.

Ne var ki, kapitalist sistem ortada işte!

Olmuyor!

Üstelik ülkemizi liberal politikalarla mahveden ....’nin bırakın bu ayetin hükmünü yerine getirebilmesini, buna niyetinin dahi olmadığı Devletin rakamlarıyla ortada! Küçük bir örnek olarak; dolar milyarderi sayımız son on yılda 6’dan 36’ya boşuna yükselmedi. Bu, gelirin nasıl adaletsiz bir dağıtıma tabi tutulduğunun en bariz göstergesidir.

Mesele çok açık; kapitalist sistemde bu dağıtımı hayata geçirmek mümkün değil!

Olmuyor!

Olmayacak!

“Sosyalizm” mi dediniz?

İnşallah!

Eyvallah!

Vallahi de billahi de eyvallah!

Peki; sosyalizm nasıl kurulacak?

Bugünün önceliği, emperyalizme karşı vatan savunması; gerisi sonra gelecek inşallah.

Bu ülke, bunu sağlayacak yeterli devrimci birikime sahip.

Yeter ki birleşelim!

Önce Vatan; gerisi sonra gelecek inşallah ve bu kahrolası zulüm sona erecek!

Allah’a emanet olun"

Saygılarımla.
Galip Yetkin.