PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Canlıların yüzde doksanını bilmiyoruz


merdem
3. June 2013, 11:40 PM
Milletler yasadiklari yeryüzünü tam kesfedememis, tam olarak taniyamamisken kalkipta uzayi arastimalari biraz sacma olmuyormu?

Üstelik yeryüzünü bozmak yerine yapici olsak nasil olur? Yasam olan baska planetler aramaya ne lüzum var, henüz dünyada düzen kuramamisizken (zaten gittikce bozuyoruz ya) diger planetleride mi bozuntuya ugratmak gibi bir niyetimiz var acaba?

Insanoglu nankördür, baska diyecek bir sey yok.

***

Alintidir.

http://www.bilim.org/canlilarin-yuzde-doksanini-bilmiyoruz.html


Canlıların yüzde doksanını bilmiyoruz

Canlıların çeşitliliği gezegendeki en ilgi çekici sorulardan biri. Ancak dünyada kaç canlı çeşidinin var olduğunu kesin bir sayıyla yanıtlamak pek kolay değil. Havaii'li araştırmacı Camilo Mora ve grubu, canlıların sınıflandırılmasıyla ilgili geliştirdikleri bir model sayesinde karada ve denizde var olan canlı çeşitlerinin yüzde doksanından bihaber olduğumuzu ortaya çıkardı.

Bir memeli veya kuş söz konusu olduğunda iki hayvanın aynı cins olup olmadığını anlamak kolaydır. Çiftleştikerinde doğurgan bir birey meydana getiriyorlarsa aynı cinstir. Örneğin at ve eşek farklı cinslerdir, çünkü meydana gelen katır neslini devam ettirebilme özelliğinden yoksundur. Ne yazık ki doğa tüm biyolojik tanımlamalarda işimizi bu kadar kolaylaştırmıyor. Örneğin kelebekler, bitkiler, bakteriler için aynı cins olma şartlarını yeniden tanımlamak gerekiyor. Ancak bilim adamları hala tek bir tanım üzerine anlaşmış değil. Yeni bulunan türler, doğada çokça karşımıza çıkan istisnai örnekler de durumu kolaylaştırmıyor.

Canlıların çeşitliliği hakkında bir yargıya varılamamasının önemli nedenlerinden biri bu belirsizlik. Ne var ki bilim adamları en sonunda bir tanımda birleşseler bile daha da ciddi bir sorun önlerine çıkmaya devam edecektir; bu da gerçek canlı çeşitliliğinin ne kadarının farkında olduğumuzu bilmememiz. Malum Afrika'nin, Amazonlar'ın el değmemiş derinliklerinde ya da Avusturalya kıtasında hala eşine benzerine rastlanmamış bitki ve hayvan türlerinin haberlerini alıyoruz. Okyanusun dibindeki veya yanardağ kenarlarındaki erişimimizin kısıtlı olduğu bölgelerdeki bakteri türlerinden bahsetmiyorum bile.

Mora ve araştırma grubu işte bu bilinmezliği biraz olsun aydınlatmak amacıyla taksonomik gruplardaki çeşitliliği etraflıca incelemişler ve en basitinden komplikesine hayat ağacımızdaki çeşitliliğin ortak bir düzen izlediklerini fark etmişler. Bu düzeni modellediklerinde 2.2'si suda olmak üzere dünya üzerinde toplamda 8.7 milyon canlı çeşidi olması gerektiği sonucuna vardılar. Bu da demektir ki biz insanlar sudaki çeşitlerin yalnız yüzde dokuzunu, karadaki çeşitlerinse yüzde on beşten azını biliyoruz.

Bildiklerimizle bilmemiz gerekenler arasındaki boşluğu kapamak için canlı çeşitlerinin keşfi ve sınıflandırılmasında yeni yöntemlere ihtiyaç duyuyoruz, orası kesin. Ancak bu sonuçlar aynı zamanda çok heyecan verici çünkü daha keşefecek çok türün, kat edilecek upuzun bir yolun olduğunu gösteriyor.