PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Şehrin Öbür ucundan gelen adam


Barış
4. April 2013, 03:56 AM
''Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. ''
(Kasas 20) (Yasin 20)


Hepimizin bir ismi var. Bir de olmak istediğimiz isimler.örnek aldığımız isimler.Aşmaya çalıştığımız isimler. Onların adını anıp,öyle olalım derken kendimizi unuttuğumuz, nefsimizi şişirdikçe şişirdiğimiz, isimlerini kılıç yaparak başka nefslere hücum ettiğimiz isimler..En çok da Resuller..Elbet onların yolu değildir bu, onların öğüdü hiç değil..Ama genelde görülen şey; örnek aldık dediğimiz kişinin adına /gölgesine sığınıp ‘’Ben oldum artık’’ demek ve boşlukta kalınca da etrafa saldırmak..Ya da onlar gibi oldum, nefsimi yendim/egomu öldürdüm deyip, farkında olmadan şişirdikçe şişirmek..O isimlerin gölgesinde, onların haliyle hallendiğini zannederken hiçbirşey yapmayan, hiçbir yaraya merhem olmayan birine dönüşmek..Hiçbirşeyim ben derken, gerçekten hiçbirşey olmak..Oysa bir hayat var yaşadığımız ve birlikte olursak/destekleşirsek ancak ayakta kalacağımız bir dünya var..

Düşünürken, bir isimsiz düştü aklıma..isimsizler..


Şehrin öbür ucundan koşarak gelen bir adam var.
Şehrin taaa öbür ucundan…Koşarak geliyor…
Nefes nefese olmalı…
Geliyor koşarak, öğüt vermeye/yardım etmeye..
Elinden gelen neyse, onun için koşup geliyor..
Bana ne demeden..
İşe yarar mı yaramaz mı diye düşünmeden..
Ben burada, onlar taaa orda demeden..
Koşar adım yetişir miyim ki diye işkillenmeden..
Benden başka adam mı yok demeden..
Koşuyor nefes nefese... Taa öbür ucundan şehrin..
Çağırmıyor bile kimseyi yanına..
Sen git benim işim var da demiyor ..
Başkasını öne sürmüyor..
Herkes oturuyor, bana ne demiyor..
Benim öğüdüm/yardımım kime yarar ki demiyor..
Ne işe yarar ki/yeterli olur mu ki demiyor..
Koşuyor..Şehrin taa öbür ucundan..
Ne kibirle, ne de zilletle..
Ne kötümserlikle ne de mızmızlıkla..
Ne ben her şeyim edasıyla, ne hiçbirşeyim havasıyla..
Neyse o işte..
Etiyle koşuyor..Kemiğiyle..Kanıyla..Canıyla..
Var gücüyle koşuyor..Ne varsa onunla..
Tüm bu saydıklarımız aklına bile gelmediğinden başlamış koşmaya.
Şehrin taa öbür ucundan..Koşuyor..Koştuğu için varıyor..
Vardığı için konuşuyor/öğüt veriyor/yardım ediyor..
Ve biliyoruz ki öğüdü işe yarıyor..
Yaramasa da olurdu..Ama yarıyor..

Muhammed olmak güzeldir elbet..İsa olmak..Musa olmak..
Firavun olmamak ya da..Haman olmamak..Karun olmamak..
Hepsi idealdir, öğüt vardır hepsinde bizim için..
Ulaşılmaz da değillerdir, ama isimlidirler, egomuza zirvedirler..
Ne yapsak da, onları böyle görürüz istemeden..

İdealler, onlara ulaşamayacağını düşünenler için oturma sebebi, ulaştığı zannında olanlar için yerinde sayma sebebi, ve aştığını düşünenler için de bir zulüm ve kibir sebebi olabilirler.

Şehrin öbür ucundan koşup gelmekse her zaman mümkündür. Büyük bir ideal değildir. Uzun çaba gerektirmez. Yıllarca okumak, düşünmek gerektirmez. Soru-cevap yumakları barındırmaz içinde.Bir isminin olması bile gereksizdir. İsmin yoktur zaten. Ve anılmayacaktır da. Senden bir isim kalmayacaktır geriye.. Ne bir isim..Ne bir iz..Ne de kibir..
Sen sadece şehrin öbür ucundan koşup gelen bir adamsın.
Ama ne güzel koşan bir adamsın.
Ne güzel bir adamsın.

Selam olsun şehrin öbür ucundan koşup gelenlere..
Sizi seviyorum..
Benim isimsiz insanlarımsınız siz..
Kahramanım diyemem, kahraman değilsiniz..
Ben de koşmak istiyorum sizin gibi..Elimden geldiğince..
Ve birgün hiçbir iz bırakmadan..
İsim bırakmadan çekip gitmek sizin gibi..

Belki birgün biryerde ismim geçmesi gerekirse..Desin ki şehirde bir yerlerde birkaç kişi:

‘’ Birgün şöyle bir şey gelmişti başımıza..Ne yapacağız derken tam/sıkıntıdayken/yardım bakınırken, şehrin öte yanından koşup gelen birini gördük…’’

(Elif Evin)

ates demir
4. April 2013, 01:35 PM
Merhaba Barış veya Elif veya üstteki yazının ardındaki benlik
Yardım etmek için koşup geldiğini iddia eden birinden yardım beklersiniz, sizi kandırmasını değil.
Dürüstlük erdemdir, bazılarımızda zerresi yok. Bir yokladım ama hala yok. Hala farklı farklı postlar içinde ego savunmaları görüyorum. Monologlardan ibaret çoğu yazı.
Başka insanların değil, kendi iç dünyamızın doğruluk sesinden gitmek gerekmez mi? Buna söz vermiştik oysa.
Basiret gözlerde değildir, basiret algıdadır.
Şirk koşmadan günah işlenmeyeceğini bilen dostlara selam olsun, selam olsun ki her günleri bayram olsun.