PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hz. Ibrahim’in kurban tekzibi


merdem
4. April 2013, 03:23 AM
Sevimli bir sekilde anlatilmis, hosuma gitti ve siz Kardeslerimle paylasmak istedim.


HZ. İBRAHİM’İN KURBAN TEKZİBİ / Ahmet GÜNAYDIN
Yayınlandı: 06 Eylül 2012 / Ahmet Günaydın, İktibaslar







“Yüzyıllardır gerek Yahudi ve Hristiyanlar hakkımda iftiraya varacak yalanlar uydurarak kişiliğimi karartmaktadırlar. Yaklaşan Kurban bayramı vesilesiyle de Müslüman hoca ve vaizlerin hakkımda gözyaşları içinde bu karalamaya devam edeceklerini düşündüğümden aşağıdaki açıklamayı Ahmet Günaydın aracılığıyla yapmayı uygun gördüm. Kamuoyuna duyurulur.”


1. Kur’an’ın saffat süresinin 100. ayetinde de belirtildiği gibi, ben Rabb’imden yumuşak huylu bir erkek çocuk istedim. Söylenildiği gibi onu kurban edeceğimi söylemedim. Keseceğim bir çocuğu neden isteyeyim ki? Ayrıca o dönemde çocukların kurban edildiği de safsatadan ibarettir.


2. Oğlum benimle çalışacak çağa geldiği dönemlerde (saffat 101) uykumda bir rüya gördüm. Dedim ki: “oğlum uykumda seni kestiğimi gördüm. Bak ne görüyorsun” ‘bak ne görüyorsun’un Arapçada anlamı: ‘görüşün nedir’? Nasıl yorumluyorsun demektir.

Yani ben oğlumun rüyamı yorumlamasını istedim. Oğlumun görüşlerine saygı duyduğum için yorumunu almak istedim.


3. Oğlum benim rüyamı yorumladı. Ve bana endişelenecek bir şey olmadığını emrolunduğum şeyi yapmamı söyledi. Benim emrolunduğum şey aslında üstlendiğim misyondur. Üzerime aldığım görevdir. Oğlumu kesmek benim görevim değil ki. emrolunduğumun oğlumu kesmek olduğu safsatası Allaha ve bana saygısızlıktır, uydurmadır, magazindir.


4. Oğlum aynı zamanda yumuşak huylu ve uyumlu olduğu için bu konuda bana zorluk çıkarmayacağının, babamın ve toplumun karşıma dikildiği gibi karşıma dikilmeyeceğinin, devamlı arkamda olacağının ve de inşallah bu konudaki zorluklara dayanacağının garantisini vermiştir. Vaktiyle babam ve toplum bana karşı çıktı onları aştım oğlum söz konusu olursa ne olacağının sorgulaması idi bu. Kur’an’ın tevbe süresinin 24. ayetinde herkesin bu kişilik savaşında neleri feda edebileceği ile bir anlamda sınanabileceği vurgulanır.

Oğlum benim onunla sınanmasına gerek kalmayacağını deklere etmiştir.


5. İkimiz de teslim olduk (103) aslında Oğlum da bana katıldı. ve ben oğlumu yukarıya zirveye, en başa uzattım (ve telle hu lilcebin). Telle Arapçada bir şeyi yukarıya uzatmak demek iken hikâyedeki telle magazine uygun olarak tahrif edilip yere yatırdı palavrası uydurulmuştur. Tamamıyla bir iftiradır. Yorumunu ve açık desteğini duyunca oğlumu alnından öptüm ve başımın üzerine çıkardım. Siz olsaydınız güzel bir yorum yapan oğlunuzu taşı bile kesen bir bursa bıçağıyla (gizli reklam) kesmeye gider misiniz? Hele ona hade ormana gidelim odun keseceğiz diye yalan söyler misiniz? (bu yalan söyleme çelişkisini Ahmet hocanın bir öğrencisi bu nasıl peygamber oğluna yalan söylüyor diye fark etmiştir.)

Hele bu hikâyedeki en makul düşünen adamın şeytan oluşunu duyunca çok hayıflanıyorum. Güya beni, oğlumu, annesini ikna turları yapıyor… Bu kadar salakça bir şeytan avukatlığını olsa olsa Nihat Hatipoğlu ve Ömer Döngeloğlu gibi magazin palavracıları anlatabilir.


6. Rabbim bana rüyayı doğruladığımı söyleyerek seslendi evet. Doğruladı. İhsan Eliaçık hoca (severim kendisini) bile ‘rüyayı gerçek hayatta uygulamaya kalktı’ diye yorumluyor. Olacak şey mi bu? Beni tanımıyor musunuz? Ben ki her şeyin sebebini mantığını sorgulamayı ilke edinen bir adamım. Rüyanın aynen yapılmayacağını bilemeyecek kadar aptal mı sandınız beni: Veya beni şizofren mi sandınız? Bir şeyi doğrulamak gerçek hayattaki karşılığını bulmak demektir. Ben de oğlum sayesinde buldum.


7. Rabbim beni O zamana kadar ki fedakârlığım dolayısıyla büyük bir kurban geleneğiyle fidyelendirdi. Benim aranızda anılmamı sağladı. Maalesef bunu da yanlış anladınız. Bu fidyeyi de bir hayvana indirgediniz. Hâlbuki o her şeyden vazgeçebilme becerisidir. Hiç bir şeyi Hanif olmaktan fazla önemsememe geleneğidir. Beni rabbim yüceltti. Çünkü ben kendi iç dinamiğimle kişiliğimi inşa etme ve self determinasyonu başarma erdemine sahiptim.


Benim güçlü kişiliğimi magazinsel uydurma anlatımlarla gölgelemeye çalışan bu palavracı sahtekârlara inanmayın. Ben şizofren bir adam değilim. Ben Gerçeği keşfedip bunun arkasında ne pahasına olursa olsun duran bir adam olarak yaşadım. Lütfen hakkımda anlatılanları bu kişiliğim çerçevesinde değerlendirin. Kamuoyuna duyurulur.

Bu açıklamamı yapmama fırsat veren Ahmet Günaydın dostuma teşekkür ederim.

İbrahim Halilullah

Zıraata elverişsiz vadi

Bekke.”