PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Allah'ın kulları ile haberleşme frekansı nedir?


bartsimpson
11. March 2013, 02:06 PM
Oğlumla pazar günü konuşurken ilginç bir konuya parmak bastı.

İnsan kulağı 20-20000 Hertz aralığındaki sesleri duyar.

20 Hertz altındaki sesler infrasonik sesler olup insan kulağına zararlıdır.

20000 Hertz üstü sesler ultrasonik sesler olup yan etkisi olmadığından tıp alanında kullanılır.

Ayrıca bu frekans aralığının üstünde kalan sesler, dış kulak tarafından işitilememekle beraber, iç kulakta gerçekleşen titreşimler beynimize aktarılır.
Bir diğer deyişle ortalama insanın işitme aralığının üstünde kalan sesleri, iç kulağımız algılar ve anlamlandırır.

Hertz; frekans birimidir. Frekans; birim zamandaki (sn.) titreşim sayısı.

Bunlardan bahsettikten sonra aklıma şu geldi....

Bakara (30) Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni zikir ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.

Al-i İmran (41) Zekeriya, "Rabbim! bana bir alâmet ver" dedi. Allah da şöyle dedi: "Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam zikir et."

Hicr (98) O halde Rabbini hamd ile zikir et ve secde edenlerden ol.

Nur (37) Allah'ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alış verişin kendilerini, Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar buralarda sabah akşam O'nu zikir ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.

Nur (41) Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra kuşların Allah'ı zikir ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve zikirini kesin olarak bilmektedir. Allah onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir.

Furkan (58) Sen, o ölümsüz ve daima diri olana tevekkül et. O'nu her türlü övgüyle yücelterek zikir et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter!

Sad (19) Kendisiyle birlikte zikir etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd'un emrine verdik. Onların her biri Allah'a yönelmişlerdi.

Zümer (75) Melekleri de, Rablerini hamd ile zikir edip yücelterek Arş'ın etrafını kuşatmış halde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve "Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur" denilmiştir.

Vakıa (74) O halde, O yüce Rabbinin adını zikir et.

Vakıa (96) Öyleyse yüce Rabbinin adını zikir et.

Haşr (24) O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah'tır. Güzel isimler O'nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nu zikir eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Kalem (29) Onlar, "Rabbimizi zikir ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz" dediler.

Yaratılmış her varlık Allah'ı zikir halindedir. En küçük parçasından, en büyük parçasına kadar her biri bir frekansta titreşim yayar.

Ses'te bir frekansa sahiptir.

Yani dua... "gizliden yada açıktan" yaptığımız dua...

Aşağıdaki ayetlerde, Allah kendisine yapılan duayı işiten ve cevap veren olduğunu söylüyor. Yani "duyuyor" ve "geri bildirim" yapıyor.

DEMEK Kİ ALLAH'IN KULLARINI VE TÜM YARATTIKLARINI DUYDUĞU VE ONLARA CEVAP VERDİĞİ FREKANSLAR VAR...

Bakara (186) Kullarım, beni senden sorarlarsa, gerçekten ben yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.

Mümin (60) Rabbiniz şöyle dedi: "Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir."

Peki aşağıdaki ayetlerde bahsedildiği üzere, söz konusu kişilerden olabilmek ve duaların kabul edilmesini sağlayabilmek için, Allah ile hangi frekanstan haberleşmemiz gerekir ki hem sesimizi duyuralım, hemde cevap alalım.

Yunus (89) Allah da, "Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin" dedi.

Yusuf (34) Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Enbiya (76) Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.

Enbiya (84) Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.

Enbiya (88) Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız.

Enbiya (90) Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.

Saffat (75) Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz!

Yorumlarınızı bekliyorum....

dost1
11. March 2013, 09:10 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Bartsimpson Kardeşim!

Allah Sübhandır. Semîydir/En iyi işten ve Basîydirr/En iyi görendir. Her tür frekans ile yapılan çağrıyı/duayı işitir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
12. March 2013, 04:54 PM
Dostum Bartsimpson.

''Dua'' ifadesinden ne anlıyorsun bilmiyorum. Ama ''Rad-l4'' Çok manidardır.

Bir arkadaşım: ''bunların Allah'ı nerede ki ellerini gökyüzüne açarak ekber putundan mı bir şeyler istiyorlar, yoksa bunlar Allah'larını hala yeryüzüne indiremediler mi? Halbuki ben Allah'ımı içimde, şahdamarımdan daha yakın, ve çevremdeki her şeyde buluyorum'' demişti.

Bir de Sayın hiiiç'in şuradaki görüşlerini de ilginç buluyorum:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=652

(Orada Tevbe-103 ayetinden de bahsedilir. Oradaki meale itibar etme. Oradaki ve diğer yerlerdekideki bütün mealler, bana göre hepsi yanlış. Hafta sonuna kadar gündeme gelirse o fırsatta, o fırsat çıkmazsa hafta sonunda o ayeti ben gündeme getireceğim.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin

merdem
12. March 2013, 11:49 PM
Dostum Bartsimpson.

''Dua'' ifadesinden ne anlıyorsun bilmiyorum. Ama ''Rad-l4'' Çok manidardır.

Bir arkadaşım: ''bunların Allah'ı nerede ki ellerini gökyüzüne açarak ekber putundan mı bir şeyler istiyorlar, yoksa bunlar Allah'larını hala yeryüzüne indiremediler mi? Halbuki ben Allah'ımı içimde, şahdamarımdan daha yakın, ve çevremdeki her şeyde buluyorum'' demişti.

Bir de Sayın hiiiç'in şuradaki görüşlerini de ilginç buluyorum:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=652

(Orada Tevbe-103 ayetinden de bahsedilir. Oradaki meale itibar etme. Oradaki ve diğer yerlerdekideki bütün mealler, bana göre hepsi yanlış. Hafta sonuna kadar gündeme gelirse o fırsatta, o fırsat çıkmazsa hafta sonunda o ayeti ben gündeme getireceğim.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin


Degerli Galip Kardesim,

asagidaki mealler sizin bahsettiginiz anlamda olabilir mi? Geri kalan tüm meallerde "dua et onlar icin" olarak cevirilmis. Yalniz asagidaki 2 mealci degisik olarak cevirmisler.

Selam ve dua ile.

Not: hafta sonu yokum sitede, ayin 24. de kismet olursa buradayim yine. Ayin 16. Ingiltere'ye seyahat nasip oldu. Bu yüzden karistim araya, benim de dikkatimi cekiyor konu.


Edip Yüksel Meali
Onları temizlemek ve yüceltmek için paralarından bir sadaka al ve onları özendir/destekle, zira senin desteğin onları memnun eder. ALLAH İşitendir, Bilendir.


Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip arıtasın. Onlar için dua et/onlara destek ol; çünkü senin duan/desteğin onlar için bir sükûnettir. Allah Semî'dir, Alîm'dir.

bartsimpson
13. March 2013, 01:42 AM
Dostum Bartsimpson.

''Dua'' ifadesinden ne anlıyorsun bilmiyorum. Ama ''Rad-l4'' Çok manidardır.

Bir arkadaşım: ''bunların Allah'ı nerede ki ellerini gökyüzüne açarak ekber putundan mı bir şeyler istiyorlar, yoksa bunlar Allah'larını hala yeryüzüne indiremediler mi? Halbuki ben Allah'ımı içimde, şahdamarımdan daha yakın, ve çevremdeki her şeyde buluyorum'' demişti.

Bir de Sayın hiiiç'in şuradaki görüşlerini de ilginç buluyorum:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=652

(Orada Tevbe-103 ayetinden de bahsedilir. Oradaki meale itibar etme. Oradaki ve diğer yerlerdekideki bütün mealler, bana göre hepsi yanlış. Hafta sonuna kadar gündeme gelirse o fırsatta, o fırsat çıkmazsa hafta sonunda o ayeti ben gündeme getireceğim.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Galip Ağabey, frekans ve titreşimleri konusu ile dua meselesini aynı mihvalde irdelemeye çalışmam bu sebeple.

Kuranda "elçilere, rasullere" ithaf edilmiş pek çok örnek dualar var.

ve duaların kurandaki şekli ile arapça yapılıp yapılmaması...

harflerin ve kelimelerin zihinde (beyinde) yarattığı etkiler ve bazı kanalların bu vesile ile açılması...

beyindeki kanalları en çok açık olan ve rabbani yada insani algıları en iyi yorumlayabilen varlıklar rasuller idi...

kim ne derse desin Allah ile gerçek irtibat kurabilen, talepte, soruda bulunabilen ve gelen mesajı yorumlayıp karşı tarafla konuşabilen bence tek varlıklardı onlar...

hep diyoruz ya vahiy müessesesi kapanmamıştır halen açıktır diye...

peki nasıl irtibat kuracağız...

Halil Ağabey "Allah Sübhandır. Semîydir/En iyi işten ve Basîydirr/En iyi görendir. Her tür frekans ile yapılan çağrıyı/duayı işitir." diyor.

Tamamda duymak ile dinlemek ve dikkat kesilmek, cevap vermeye layık bulmak aynı mıdır?

Sanmıyorum...

Hani bir deyiş vardır. Biraz kaba kaçabilir ama "mecazen" buraya uydu diye söylüyorum.

"İtin duası kabul olsaydı bit pazarına nur yağardı" der eskiler...

Sizin arkadaşınızın ''bunların Allah'ı nerede ki ellerini gökyüzüne açarak ekber putundan mı bir şeyler istiyorlar, yoksa bunlar Allah'larını hala yeryüzüne indiremediler mi? Halbuki ben Allah'ımı içimde, şahdamarımdan daha yakın, ve çevremdeki her şeyde buluyorum'' söylemini haklı bulmakla birlikte bulunduğumuz ince çizginin de tarifini yapabilmekte zorlanmaktayım...

buna şöyle bir örnek vereyim

uzakdoğu mantralarındaki yogi ve üstadlar bilinç ve ruhen nerelere gidiyor ve geliyorlar (astral seyahat) "OMMM" ritüelleri???

onları yakınen inceleyen bir dostumun şöyle bir tesbiti olmuştu "insanlık tarihi boyunca rasullerden sonra eğitim yolu ile beyin ve zeka gücünü en iyi kullanmayı başarabilen insanlar ve topluluklar bunlardır. Ama tek bir noktada hata yapıyorlar. Allah yerine putları koyuyorlar. Vahdaniyeti esas alsalar ve kavramların yerini değiştirmeyi başarabilseler o zaman hedefe ulaşacaklar. Şimdilik ne yazıkki aldanış içindeler..."

Bu konuya sevgili hiiç ve diğer dostların önceden katkıları olmuş.

Sanırım biraz daha irdelersek ortak bir frekans bulabiliriz...

merdem
13. March 2013, 02:38 AM
Sen cok yasayasin Bart Kardesim, ne kadar da kibarmis seni eskiler dedigin, benim bildigim kadariyla: Köpeklerin duasi kabul olsa gökten kemik yagardi:p

Saka bir yana, anlamadim tam manasiyla, Dua yoluyla Allah'la irtibas kurmak gibilerinden bir seyler mi düsünüyorsun?:confused:

Normal ölümlü bie insaniz hepimiz eninde sonunda. Allah'in bizlerden istedigi, O'na kulluk etmemiz, kati süretle ortak kosmamak ve her an O'nu hatirlamaktir.

Hindularin ohmmm lari gibi bir ibadet mi bekliyor Rabbimiz bizden? Bir nevi ruhbaniyet olmaz mi bu?

Rabbimiz bize sah damarimizdan daha yakin ise, zaten öyledir, bu yüzden bagira bagira dua etmemizi istemiyor.

Ayetlerini okurken ister tabiattan olsun ister Kur'an dan, insanin ruhuna isliyor. Insan tüm güzellikleri ve iyilikleri hissediyor icinde.

Almanca da Tagsträumer derler, uyanikken rüya görmek gibi bir sey.

Alis veriste olsun, sokakta yürüken olsun, evde herhangi bir mesguliyette olsun, aklina her geldiginde, Allah'i her andiginda tekrarlanir, yeni bastan yasanir. Sanki ilk defa derin derin Rabbimize yönleniyormusuz gibi.

Ama bu bir nevi tarikatcilarin düzenledikleri seanslara benzemez, onlar kendilerini sartlandiriyorlar. Allah'a dua etmek icin belli bir zaman gözetilmez, sanki ruh cagiriliyormus gibi bir ortam yaratilmaz.

Biz insaniz, ne ciniz ne melegiz, bu yüzden bizim ibadet yollarimiz, dualarimiz göklerin yerin yildizlarin daglarin agaclarin hayvanlarin secdelerine rükularina benzemez. Düsüncelerimizle, düsüncelerimizi seslendirerek yapariz ibadetlerimizi, artik ortam hangisine müsait olursa. Yalniz iken seslendirerek, toplumda oldugumuzda icten düsünerek.

En mühimi aile, akraba ve dostlar arasinda huzuru ve esitligi gözeterek, gecimlerimizi ahlaki bir sekilde düzenliyerek, insanlara güler yüzlü davranislarimizla, her zaman yardima hazir oldugumuzu ifade eden tavirlarimizla tamamlayabiliriz ibadetlerimizi.

Rabbimizin buyurdugu gibi Kendine imandan sonra hemen anne ve babaya saygi ve sevgi geliyor ibadetlerimizin basinda.

Kur'an da cok sahane dualar var, (ben meallerden okuyorum) inanirmisin her seferinde belli bir kac ayette kendimi tutamiyorum, elimde degil, gözlerimden yaslar bosaliyor. Tarif edilmez bir duygu. Sevinc, üzüntü, umut, izdirap... gecirdigim yillarin bilancosu cikiyor karsima. Hani bir roman okurken veyahut bir film seyrederken insan kaybediveriyor icinde sahnelerin. Ayetlerde aynen ortaya koyuyor her bir seyi.

Öyle telepati seklinde ibadetlerle aram yok. Ne zaman Rabbimi hatirlarsam, beni duydugundan dolayi, hic bir zeramoniye girismeden hemen o an basliyorum dualarima. Mesela asansöre bindigimde nedense hemen basliyorum Tekasur suresini okumaya, diyeceksin ne alakasi var, belki vardir. Kabir ziyaretinde de aklima geliyor. Asansörde bir nevi mezar gibi, takilip kaldiginda(!) daha ilk defa simdi böyle bir karsilastirma geldi aklima su an.


Insanin suur altina yerlesiyor bazi seyler. Ölüm hakkinda da sikca düsünmek de bir nevi ibadettir, cünkü sonunda hepimizin basina gelecektir.

Bilmiyorum senin aklina bu konu nereden takildi. Ama sunu söyliyeyim, gecenlerde Ka'be hakkinda bir video seyrettim, oldukca sacma buldum.

Prof. mudur nedir baslatti anlatmaya, efendim o siyah tas var ya Ka'be'nin kösesinde, ha iste onu öpen ve el sürenler var ya, onlarin elleri scannen yapiliyormus o tas ile, ve efendim Allah'a postalaniyormus.

Cüsss deme de ne de. Seccade de alnimiz scannen olsun bari, o da postalansin Allah'a, herhalde mail yoluyla daha cazip olur. Ahirette o scannen yapilan eller sahizlik edecekmis, Rabbimize diyeceklermis al iste tespiti bu ve bu adamlar Senin Evinin tasini öptü. O kara tasin cok büyük etkisi varmis. Falcilarinda önlerinde duruyor aladdinin lambasi gibi camlari.

Vehasili insan olarak geldik dünyaya insan olarak yasamaliyiz. Yüzyilimiz henüz uygun degil uzaylilar misali irtibat kurmaya. Ki Allah ile irtibatimiz her an vardir, ayriyeten torpilli bir irtibat yoluna gidilecegini zannetmiyorum. Kur'an da ifade edilen sekillerde ibadetlerimiz yeterlidir. Ve düsünecek olursak, mesele yanliz peygamberimize indirilmesiyle bitmiyor Kur'an, Rabbimiz hepimize ayri ayri sesleniyor kelaminla. Bu bir mucizedir.

Selam ve dua ile.

merdem
13. March 2013, 04:34 AM
Galip Ağabey, frekans ve titreşimleri konusu ile dua meselesini aynı mihvalde irdelemeye çalışmam bu sebeple.

Kuranda "elçilere, rasullere" ithaf edilmiş pek çok örnek dualar var.

ve duaların kurandaki şekli ile arapça yapılıp yapılmaması...

harflerin ve kelimelerin zihinde (beyinde) yarattığı etkiler ve bazı kanalların bu vesile ile açılması...

beyindeki kanalları en çok açık olan ve rabbani yada insani algıları en iyi yorumlayabilen varlıklar rasuller idi...

kim ne derse desin Allah ile gerçek irtibat kurabilen, talepte, soruda bulunabilen ve gelen mesajı yorumlayıp karşı tarafla konuşabilen bence tek varlıklardı onlar...

hep diyoruz ya vahiy müessesesi kapanmamıştır halen açıktır diye...

peki nasıl irtibat kuracağız...

Halil Ağabey "Allah Sübhandır. Semîydir/En iyi işten ve Basîydirr/En iyi görendir. Her tür frekans ile yapılan çağrıyı/duayı işitir." diyor.

Tamamda duymak ile dinlemek ve dikkat kesilmek, cevap vermeye layık bulmak aynı mıdır?

Sanmıyorum...

Hani bir deyiş vardır. Biraz kaba kaçabilir ama "mecazen" buraya uydu diye söylüyorum.

"İtin duası kabul olsaydı bit pazarına nur yağardı" der eskiler...

Sizin arkadaşınızın ''bunların Allah'ı nerede ki ellerini gökyüzüne açarak ekber putundan mı bir şeyler istiyorlar, yoksa bunlar Allah'larını hala yeryüzüne indiremediler mi? Halbuki ben Allah'ımı içimde, şahdamarımdan daha yakın, ve çevremdeki her şeyde buluyorum'' söylemini haklı bulmakla birlikte bulunduğumuz ince çizginin de tarifini yapabilmekte zorlanmaktayım...

buna şöyle bir örnek vereyim

uzakdoğu mantralarındaki yogi ve üstadlar bilinç ve ruhen nerelere gidiyor ve geliyorlar (astral seyahat) "OMMM" ritüelleri???

onları yakınen inceleyen bir dostumun şöyle bir tesbiti olmuştu "insanlık tarihi boyunca rasullerden sonra eğitim yolu ile beyin ve zeka gücünü en iyi kullanmayı başarabilen insanlar ve topluluklar bunlardır. Ama tek bir noktada hata yapıyorlar. Allah yerine putları koyuyorlar. Vahdaniyeti esas alsalar ve kavramların yerini değiştirmeyi başarabilseler o zaman hedefe ulaşacaklar. Şimdilik ne yazıkki aldanış içindeler..."

Bu konuya sevgili hiiç ve diğer dostların önceden katkıları olmuş.

Sanırım biraz daha irdelersek ortak bir frekans bulabiliriz...


Sevgili Bart,

it dedigin bumudur?= “IT demek Ittihat ve Terakki artigi demektir!”.

biraz önce kesfettim:p demek benim hic bir bilgim yokmus:(

aorskaya
13. March 2013, 10:54 AM
DEMEK Kİ ALLAH'IN KULLARINI VE TÜM YARATTIKLARINI DUYDUĞU VE ONLARA CEVAP VERDİĞİ FREKANSLAR VAR...

Peki aşağıdaki ayetlerde bahsedildiği üzere, söz konusu kişilerden olabilmek ve duaların kabul edilmesini sağlayabilmek için, Allah ile hangi frekanstan haberleşmemiz gerekir ki hem sesimizi duyuralım, hemde cevap alalım.

Yunus (89) Allah da, "Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin" dedi.

Yusuf (34) Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Enbiya (76) Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.

Enbiya (84) Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.

Enbiya (88) Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız.

Enbiya (90) Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.

Saffat (75) Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz!

Yorumlarınızı bekliyorum....

Selamun aleyküm,

Rabbimizin bize çok yakın olmasını hatırlarsak, ona ulaşmak için, frekansa ihtiyaç olmayacağını, dilememizin yeteceğini görürüz.

Frekans iletişimi yaratılanlar için geçerli olup, rabbimizin bizi görmesi, duyması, bilmesinden; (bizim arkamızda, önümüzde, gizlediğimizde dahi bildiğini aklımıza getirirsek) onun duyması için ille de ses/titreşim ihtiyacı olmadığını görürüz.

Hiç bir şeye ihtiyaç duymayan rabbin "samet" sıfatını hatırlarsak, hiç ses çıkarmadan, yani içimizden edeceğimiz duaları da işiten bir rabbi kavrayarak, frekans yada başka maddi/somut etkenlere gerek kalmayacağını görürüz.

Rabbimizin cevaplarını ise yine frekans şeklinde beklemememiz gerektiğini yukarıda alıntıladığım ayetleri tekrar inceleyerek görebiliriz.

Mavi ile boyadığım kısımlarda duanın kabul edildiği belirtildikten sonra cevaplarının ille de bizim işiteceğimiz şekilde bir onaylama sözü ile olmayıp, istenilenin gerçekleştirilmesi ile verildiğini görüyoruz.

Bu halde frekans iletişim, rab ile iletişimde gerekli değildir.

saygılarımla...
aorskaya

bartsimpson
13. March 2013, 11:21 AM
Selamun aleyküm,

Rabbimizin bize çok yakın olmasını hatırlarsak, ona ulaşmak için, frekansa ihtiyaç olmayacağını, dilememizin yeteceğini görürüz.

Frekans iletişimi yaratılanlar için geçerli olup, rabbimizin bizi görmesi, duyması, bilmesinden; (bizim arkamızda, önümüzde, gizlediğimizde dahi bildiğini aklımıza getirirsek) onun duyması için ille de ses/titreşim ihtiyacı olmadığını görürüz.

Hiç bir şeye ihtiyaç duymayan rabbin "samet" sıfatını hatırlarsak, hiç ses çıkarmadan, yani içimizden edeceğimiz duaları da işiten bir rabbi kavrayarak, frekans yada başka maddi/somut etkenlere gerek kalmayacağını görürüz.

Rabbimizin cevaplarını ise yine frekans şeklinde beklemememiz gerektiğini yukarıda alıntıladığım ayetleri tekrar inceleyerek görebiliriz.

Mavi ile boyadığım kısımlarda duanın kabul edildiği belirtildikten sonra cevaplarının ille de bizim işiteceğimiz şekilde bir onaylama sözü ile olmayıp, istenilenin gerçekleştirilmesi ile verildiğini görüyoruz.

Bu halde frekans iletişim, rab ile iletişimde gerekli değildir.

saygılarımla...
aorskaya

Sevgili aorskaya

çok basit bir ifade...

kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi???

peki hangisini dinliyoruz???

yada hangisine cevap veriyoruz???

aorskaya
13. March 2013, 12:10 PM
Sevgili aorskaya

çok basit bir ifade...

kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi???

peki hangisini dinliyoruz???

yada hangisine cevap veriyoruz???

Sevgili bart kardeşim,

Samimi olarak sizi anlamaya, hatta neyi anlamaya çalışıpta, neleri yetersiz gördüğünüzü anlamaya çalışıyorum.

Ancak,


kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi???

peki hangisini dinliyoruz???

yada hangisine cevap veriyoruz??? kısmında yazdıklarınızın, konu açılış yazınızda ele aldığınız,


DEMEK Kİ ALLAH'IN KULLARINI VE TÜM YARATTIKLARINI DUYDUĞU VE ONLARA CEVAP VERDİĞİ FREKANSLAR VAR...

Peki aşağıdaki ayetlerde bahsedildiği üzere, söz konusu kişilerden olabilmek ve duaların kabul edilmesini sağlayabilmek için, Allah ile hangi frekanstan haberleşmemiz gerekir ki hem sesimizi duyuralım, hemde cevap alalım.

kısmı ile ilgisini kuramadım.

"Kendilerine okunmakta olan kur'anın indirilmesi onlara yetmiyormu?" şeklindeki rabbimizin sözünü iyi anlayamıyormuyuz, kur'an gerçekten yetmiyormu gelebiliyor? Rabbimizin, bizlerle sözlü yada somut hissedebileceğimiz başka yöntemlerle iletişim kurmasınımı bekliyoruz, yada bizim kendisiyle böyle bir şeyi becermemiz gerektiğinimi düşünüyoruz?

Çoğu kardeşimizin burada yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışarak, bazende onların ayetleri zorlama yorumlarla anlamlarını kaydırmalarına, samimi bir müslüman kimliğiyle verdiğim cevaplar üzerinden beni cedelleşmek için yazan biri olarak görme ve gösterme çabalarındaki hatalarına düşmeden lütfen samimi olarak bilgilendiriniz.

(not: Eğer, samimi müslümanlarsak, amacımız kesinlikle dinin, rabbimizin doğrularını öğrenmek ve yaşamak olduğunu hiç unutmadan, gözardı da etmeden burada görüşlerimizi yazalım.

Aslında bu açıklamam, sizin yazınız üzerine olsa da tüm kardeşlerime yaptığım bir çağrıdır.)

saygılarımla,
aorskaya

bartsimpson
13. March 2013, 01:00 PM
kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi??? peki hangisini dinliyoruz??? yada hangisine cevap veriyoruz???


çok ama çok samimi olarak yazdım bunları...
kim her ettiği duanın yada istekte bulunduğu konunun %100 cevaplandığını söyleyebilir.
ben söyleyemiyorum. ya siz?
yoksa böyle bir cevap beklememiz hata mı olur???

o halde ya sesimizi duyuramıyoruz???
yada kendimizi dinlettiremiyoruz???
işte tamda bunu söylüyorum...
bize şah damarımızdan daha yakın olan rabbimize hangi frekansta seslenmeliyiz???
(Burada frekans sanırım titreşim ve ses şiddeti olarak algılanıyor ve Allah bizleri her türlü duyar deniyor. Ama bu frekans kulluk ölçümüz olabilir mi?)

daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki?

merdem
13. March 2013, 02:00 PM
kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi??? peki hangisini dinliyoruz??? yada hangisine cevap veriyoruz???

Dogrusunu söylemem lazim gerekirse, cevremde ki insanlari görüyor ve isitiyorum, ama hic birini dinlemiyorum, cogunlukla tv yi actigimda dahi anlatilanlardan bir ikisini dinliyorum gerisi beni hic ilgilendirmiyor, o yüzden ayda bir iki kere bazen aylarca tv dahi bakmiyorum.

Öbür taraftan, her gün bir sürü cigliklari sanki duyar gibiyim, biliyorum ki yeryüzünde her an ortada olan haksizliklar, eziyet edilenler, sikintida olanlar "bazi seyleri kendilerine dert edinenlerden bahsetmiyorum, problemlerini kendileri yaratanlardan bahsetmiyorum, günümüzün savaslari da degil bahis konum, depremler ve su baskilari da dahil" acliktan kivrananlar, hastalarina bir kac kurusluk ilaci temin edemiyecek durumda olanlar....bunlarin cigliklarini dinliyorum. Cevabim ne olabilier ki, anlatila gelen veli kullar gibi, süpermenler gibi kosamam ki yardimlarina. Karsimda bir gercek var, insanoglunun acizligi.

Bu acizlik benim yardim eli uzatamamdan dogmuyor, bu acizlik kendilerini firavun gibi görenlerin tutumlarindan doguyor.

Ana rahmindeki bir bebegin sevilmediginden istenilmediginden lüzumsuz görüldügünden hayata gözlerini acma imkani olmadan kazinip atilmasi gibi bir acizliktir bu. O bebek kendisini nasil müdafa edebilirki? O bebeginde bir hakki degilmi bu dünyaya göz acabilmesi, Rabbine kulluk edebilmesi icin dogmasi gerekmezmi? Saglik yönünden hic bir sorun olmadigi halde, kendini firavun yerine koyup ölümle yasam hakkinda karari kendinde verme hakki bulan bu insanlari sebep olduklari cigliklar. Iste bunlari duyabilmek lazimdir.

Budur senin bahsettigin frekans Bart kardesim. Bu sesleri duyabilmeliyiz, dinlemeliyiz ve cevap vermeliyiz, el ele vererek cigliklari elimizden geldigince azaltmali, yok etmeliyiz ki huzura kavussunlar, huzura kavusalim. Hic kimse duymamazlik eder, care yollarini kapatirsa Rabbinle olan irtibati azalir. Allah da bizleri duymaz olur.


selam ve dua ile.

aorskaya
13. March 2013, 02:05 PM
kulaklarımız var ve çevremizdeki tüm sesleri duyuyoruz değilmi??? peki hangisini dinliyoruz??? yada hangisine cevap veriyoruz???


çok ama çok samimi olarak yazdım bunları...
kim her ettiği duanın yada istekte bulunduğu konunun %100 cevaplandığını söyleyebilir.
ben söyleyemiyorum. ya siz?
yoksa böyle bir cevap beklememiz hata mı olur???

o halde ya sesimizi duyuramıyoruz???
yada kendimizi dinlettiremiyoruz???
işte tamda bunu söylüyorum...
bize şah damarımızdan daha yakın olan rabbimize hangi frekansta seslenmeliyiz???
(Burada frekans sanırım titreşim ve ses şiddeti olarak algılanıyor ve Allah bizleri her türlü duyar deniyor. Ama bu frekans kulluk ölçümüz olabilir mi?)

daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki?

Samimi ifadeleriniz için teşekkürler bart kardeşim.

Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! (Neml-62.ayet)

...Yalnız senden yardım dileriz (fatiha suresinden)


kim her ettiği duanın yada istekte bulunduğu konunun %100 cevaplandığını söyleyebilir.
ben söyleyemiyorum. ya siz?
yoksa böyle bir cevap beklememiz hata mı olur???


Neml.62 ye göre Rabbimiz tüm dualara cevap verir. Ancak, dualara cevap vermesi, her durumda duanın içeriğine yani dua ile istenene uygun karşılıklar vermesi anlamına gelmez.

Rabbimiz, sadece kendisinden razı olacağı, hoşnut olacağı kimselerin yine bizzat kendisinin takdir ettiği şeyler dışında kalan durumlar/olaylar/şeyler için duaların içeriğini tam karşılayarak cevap verir.

konuyu biraz daha açarsak;

1- Rabbimiz sınavı gereği bir kimse için bir musibet takdir etmiş ve bu kimse de bunu yaşayarak, şukurle karşılık vermek yerine bundan kurtarılması için dua etmiş olabilir. Bu durumda, rabbimiz zaten kendisinin takdir ettiği ve yaşaması gereken bu durumu, duası nedeniyle kaldırmayacaktır.

Sadece, normal dünya yaşamında kişlerin yada olayların sebep olduğu bazı kötü durumlardan kurtulma dualarına, razı oldukları kimseler için olumlu karşılık verecektir.

2- Bir kimse, başka birinin kötülüğü için haketmediği şekilde bela verilmesi isteminde/duasında bulunabilir. Rabbimiz, bu duaya ; istenileni gerçekleştirerek değil, bunu isteyebilen kimseye günah yazarak cevap verecektir. Çünkü, rabbimiz en adil olan olarak, bu razı olacağı bir şey olmayacağından, istenileni asla yapmayacaktır.

3- Kafir, müşrik, münafık iken ve ölüm belirtileri başlamadan önce, kendi hür iradesiyle tövbe ile günahlarının affedilmesini dileyen kimsenin bütün günahlarını affedecektir. Kişi, affedildiğini bilemeyecek, göremeyecek ama buna mutlaka cevap verilmiş olacaktır.

Dolayısıyla kısaca, rabbimiz, sadece kendisinden veya yaptıklarından razı olacağı kimselerin duasına olumlu karşılık, razı olmadıklarının dualarına yada razı olmayacağı dualara ise olumsuz karşılık olmak üzere mutlaka cevap vermektedir.

Şimdiye kadar dikkat edersek, rabbimizden sesli yada sessiz, düşünsel olarak bile birşeyler isteyebileceğimizi anlatmaya çalıştım.

Bir şekilde istemek yönünde bir irade beyanı olması gerekiyor.

Bana göre; "bir şeyleri açık şekilde hür irade beyanıyla belirtmememiz halinde, Rabbimize kulluk etmemizin, istediğimiz sonuçların sağlanmasını doğurmaya yetmeyecektir."

Çünkü, kulluk yaşamı içerisinde istediğimiz ve istemediğimiz bir çok durumlar rabbimizce karşımıza çıkarılacaktır. Hoşumuza gidenlerin kulluğu becerdiğimiz için, gitmeyenlerin ise kulluk yapamadığımız için karşımıza çıkarıldığını düşünürsek hata ederiz.

Bu bakımdan, istediklerimizin gerçekleşmesinde; kulluk ölçümüzün frekans olacağını söyleyemiyorum.

İletişim; zihinsel, sesli-sessiz düşünsel, kalben kabul/niyet gibi soyut şekillerde de olabilir. Biz bunları tam kavrayamasakta, rabbimiz için bunlar imkansız değildir. Bizler, gizlemek istesek bile, kalbimizin kabul ettiklerini rabbimiz bildiğinden, iletişim zaten bizim bir şey yapmamıza gerek kalmadan gerçekleşiyor.

selamlarımla...
aorskaya

bartsimpson
13. March 2013, 02:28 PM
Budur senin bahsettigin frekans Bart kardesim. Bu sesleri duyabilmeliyiz, dinlemeliyiz ve cevap vermeliyiz, el ele vererek cigliklari elimizden geldigince azaltmali, yok etmeliyiz ki huzura kavussunlar, huzura kavusalim. Hic kimse duymamazlik eder, care yollarini kapatirsa Rabbinle olan irtibati azalir. Allah da bizleri duymaz olur.

selam ve dua ile.

...sanki.... yavaş yavaş frekansı tutturacağız gibime geliyor....

galipyetkin
13. March 2013, 02:46 PM
Dostum Bartsimpson.

Dua, akla gelenin, canın çektiğinin, istek ve arzuların yerine getirilmesi için Allah'a sunulan sözlü bir arz-u-hal değil. O, bir kişinin bencilce arzuları için değil, genele isteği veya görevi gereği yapılması gerekeni yapıp eylemini bitirdikten sonra, o eyleminin bir netice vermesi için Allah'tan temennisidir. Bu temenni kendisi, bir başkası veya hem kendisi hem de bir başkası için olabilir; bunu ''Bakara-127 ve devamı'' ayetlerde görürüz. Buradan da anlıyoruz ki eylem ve temenni aynı yönde ve birbirini tamamlayıcı olmalı. Bu nedenlerle yukarıda linkini verdiğim sayfalardaki Sayın hiiiç'in ve aynı link ikinci sahifedeki Sayın dost1'in ilk yazısını da bu yönde çok önemli kabul ediyorum.

İbrahim Peygamber, İsmail'le Bakara-127'de ''beytin duvarlarını yükselttikten'' sonra, yani kendilerine verilen görevi-düşeni ''yaptıktan sonra'' devamında duasını yapıyor.

Rad-14. ayeti ile de bir eylem-fiil yapılmadan edilen duanın ne ifade ettiği belirtiliyor. Furkan-77 de kulluğa(eyleme-fiile) dayanmayan yalvarmalara-asalaklara niye cevap versin ki. İşte frekans bu yapılması gereken fiildir; eylemdir. Ben böyle anlıyorum.

Tevbe 103. ayete gelince; ayrı bir başlığa taşımak gerekiyor. Herhalde sitemizin ''Nüzul sırasına göre necm necm Kur'an meali'' bölümünün Tevbe suresinde konu başlatılmalı, ve şöyle başlatılmalı: '' Mealler ile Peygamber'e istettirilen sadaka'' acaba pazarlığa tâbi idi mi? Şimdi durum ne?'' Allah'ın ''göç etseydiniz ya'' deyişine göre islama girmek ve islam ülkesinde yaşamayı istemek ''ayak bastı parası''na mı tâbi? ''Sadaka'' diye ifade edilen bir ''haraca'' mı tâbi?
O zaman Isra-24'ü ne yapacağız.

Tevbe Suresinde buluşmak üzere.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

merdem
13. March 2013, 03:32 PM
...sanki.... yavaş yavaş frekansı tutturacağız gibime geliyor....


Insanin yaratilmasindaki maksat nedir?

Yalniz Allah'a kulluk etmemiz.

Mal ve mülkün yegane sahibi olan Allah'in ( ki ihtiyaci yoktur ) neden insanoglunun hizmetine sundugu?

Allah'in mal ve mülkünü her insanin faydalanabilecegi bir sekilde paylastirmak.

Herseyi hakkiyle gören, bilen ve isiten Allah'in neden insanogluna görme, isitme ve aklini kullanma vasiflarini bahsettigi?



Hakkin yaninda yer almak, her seyi hakkiyla görebilmek, isitebilmek, aklimizi calistirarak hakka ulasmak.

Allah tevbeleri kabul edendir, merhametlilerin en merhametlisidir.

Affetmesini bilelim, bizlere verilen merhamet duygularimizi körletmeyelim.

Rabbimiz kendine has özelliklerinden bahsediyor devamli ve inceledigimizde insanogluna verdigi degerlerden anladigimiz bir sekilde, mal ve mülkünü bizlere sunuyor ve ramizda esitlikle paylasmamizi istiyor, bizlere verdigi duygulari yerinde kullanip uygulamamizi istiyor. Sanirim anlasilmayacak bir durum yok ortada. Seytan araya karismadigi müddetce, Rabbimizin has özelliklerini uygulamamiz gerekir. Yaratmak, öldürmek ve tekrar diriltmek, tek ilah olarak kabul ve iman ettigimiz Rabbimizin bu vasiflarinin haricinde geri kalan özelliklerini uygulamamiz sarttir.

Allah'a imandan hemen sonra anne ve babaya saygi, sevgi ve yardimin gelmesi bizleri uzun uzun düsündürmelidir.

Kalbimizde merhamet koskoca yazilmis ise mesele yok.

En basta Allah'a iman, sonra tüm insanliga merhamet Rabbimizin buyrugudur.

Allah'in biz Ademogluna verdigi kiymeti, bizlerinde aynen uygulamasini istiyor. Budur halifelik vazifemiz.


Biz insanoglunu hayvanlardan ve tüm kainattan ayiran özellikler. Rabbimize karsi olan vazifelerimizi tam olarak yerine getirebilmemis icin her ölcü uygun vasiflandirilmisizdir.

Hayvanlarin bir coklarinin yaptigi gibi ille de bana diyerek baskasinin malina canina göz dikmemeliyiz. Sirtlanin ve kurtlarin avlarini henüz canli iken yemege baslamalari gibi korkunc bir hareketten örnek almaliyiz. Ne kadar vahsi bir hareket.

Agac degiliz yerimizde kök salalim, devamli harekette olmaliyiz, ibadetlerimizle hayirlarda yarismalarimizla ve gecimimizi saglikli yollarla kazanmamizla yerine getirebiliriz bunlari.

Firtinalarin, depremlerin, yanardaglarin sundugu gibi yikicilardan olmamaliyiz, yapici olmaliyiz.

Sonunda Allah'a döndürülecegiz.

Yeryüzünde gerektigi sekilde halifelik vazifemizi yerine getirebildik mi, evet ise sorun yoktur. Getiremediysek her sey bitmistir, yeni imkanlar verilmeyecektir bir daha. Hayatta oldugumuz müddetce yeryüzünün halifeleriyiz ve hayatta oldugumuz müddetce bizlere verilen imkanlari hakkiyla kullanmaliyiz.

Mal ve mülk, can. Bizlere emanet olarak verilmistir, emanete hiyanetlik etmememiz emredilmistir. Bizim duamiz budur. Her insanin yasami, yaptiklari bir duadir. Illede icimizden yada sesli olarak "Rabbim.......ver, yap, nasip eyle" demek dilemek degildir dua.

Ufff ! yaklastim mi konuya Bart kardesim?

bartsimpson
8. May 2013, 12:22 AM
Dostum Bartsimpson.

Dua, akla gelenin, canın çektiğinin, istek ve arzuların yerine getirilmesi için Allah'a sunulan sözlü bir arzu-hal değil. O, bir kişinin isteği veya görevi gereği, yapılması gerekeni yapıp eylemini bitirdikten sonra, o eyleminin bir netice vermesi için Allah'tan temennisidir. Bu temenni kendisi, bir başkası veya hem kendisi hem de bir başkası için olabilir; bunu ''Bakara-127 ve devamı'' ayetlerde görürüz. Buradan da anlıyoruz ki eylem ve temenni aynı yönde ve birbirini tamamlayıcı olmalı. Bu nedenlerle yukarıda linkini verdiğim sayfalardaki Sayın hiiiç'in ve aynı link ikinci sahifedeki Sayın dost1'in ilk yazısını da bu yönde çok önemli kabul ediyorum.

İbrahim Peygamber, İsmail'le Bakara-127'de ''beytin duvarlarını yükselttikten'' sonra, yani kendilerine verilen görevi-düşeni ''yaptıktan sonra'' devamında duasını yapıyor.

Rad-14. ayeti ile de bir eylem-fiil yapılmadan edilen duanın ne ifade ettiği belirtiliyor. Furkan-77 de kulluğa(eyleme-fiile) dayanmayan yalvarmalara-asalaklara niye cevap versin ki. İşte frekans bu yapılması gereken fiildir; eylemdir. Ben böyle anlıyorum.

Tevbe 103. ayete gelince; ayrı bir başlığa taşımak gerekiyor. Herhalde sitemizin ''Nüzul sırasına göre necm necm Kur'an meali'' bölümünün Tevbe suresinde konu başlatılmalı, ve şöyle başlatılmalı: '' Mealler ile Peygamber'e istettirilen sadaka'' acaba pazarlığa tâbi idi mi? Şimdi durum ne?'' Allah'ın ''göç etseydiniz ya'' deyişine göre islama girmek ve islam ülkesinde yaşamayı istemek ''ayak bastı parası''na mı tâbi? ''Sadaka'' diye ifade edilen bir ''haraca'' mı tâbi?
O zaman Isra-24'ü ne yapacağız.

Tevbe Suresinde buluşmak üzere.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Galip Abi

Buna göre sınavlara deli gibi hazırlanan çocuk (görevini yerine getirdikten sonra) sınav günü dua ederse, başarılı olacaktır.

Değil mi?

Ama öyle olmuyor... Sorular çalınıyor... Cevaplar dağıtılıyor... "Hak" etmeyenler "Hak" ediyor.

Olan, garibim çalışan çocuğa oluyor...

Eeee... nerde kaldı duanın netice vermesi için temennisi????

galipyetkin
8. May 2013, 02:21 AM
Güzel arkadaşım.

Sorular çalınıyor, cevaplar dağıtılıyor, hak etmeyenler hak eder duruma geliyor ise bu hali yaratanlar, bu halin oluşmasına mani olmayanlar değil mi? Yetki ve görevi ehline vermezseniz katlanırsınız, katlanmakla kalmayıp Allah'a çıkışırız:"Neden?" diye!

Allah'ın yeryüzüne inip yapılması gerekeni onun yapmasını bekliyoruz. Yani vahiyler, peygamberler kitaplar, kıssalar hep boşuna. O'nun istediği sistemi siz kurmazsanız, başkaları kendi istediği sistemi kurar, siz de o sistemde koyun sürüsü olursunuz. Şikâyet etme hakkınız yok.
Saygılar.

bartsimpson
8. May 2013, 08:58 AM
Güzel arkadaşım.

Sorular çalınıyor, cevaplar dağıtılıyor, hak etmeyenler hak eder duruma geliyor ise bu hali yaratanlar, bu halin oluşmasına mani olmayanlar değil mi? Yetki ve görevi ehline vermezseniz katlanırsınız, katlanmakla kalmayıp Allah'a çıkışırız neden diye! Allah'ın yeryüzüne inip yapılması gerekeni onun yapmasını bekliyoruz. Yani vahiyler, peygamberler kitaplar, kıssalar hep boşuna. O'nun istediği sistemi siz kurmazsanız, başkaları kendi istediği sistemi kurar, siz de o sistemde koyun sürüsü olursunuz. Şikâyet etme hakkınız yok.
Saygılar.

artık şikayet etmiyom, bol bol beddua ediyom zaten de... anlamadığım???

neden ibranilerin dualarına cevap olarak musa geldi de, ibranileri firavunun zulmünden kurtarıp vadedilmiş topraklara ulaştırdı.

bu halin oluşmasına onlar mı sebep oldu? yetki ve görevi ehline vermemişlermiydi? "O"nun istediği sistemi kuramamışlarmıydı? firavun bu boşluktan yararlanıp istediği gibi at mı koşturmuştu? o zaman neden şikayet ettiler de bir kurtarıcı istediler?