PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kuran'da Adem Peygamber


ÖmerFurkan
4. October 2008, 09:18 PM
Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
A'RAF suresi 11. ayet İniş:39

"Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."
A'RAF suresi 19. ayet İniş:39

Yemin olsun, biz daha önce Âdem'e ahit verdik de unuttu; biz onda bir kararlılık bulamadık.
TÂHÂ suresi 115. ayet İniş:45

Hani meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis müstesna hepsi secde etmişti. İblis dayatmıştı.
TÂHÂ suresi 116. ayet İniş:45

Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."
TÂHÂ suresi 117. ayet İniş:45

Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez, çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?"
TÂHÂ suresi 120. ayet İniş:45

Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı.
TÂHÂ suresi 121. ayet İniş:45

Hani, meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik; onlar da secde etmişlerdi. Ama İblis secde etmemiş, şöyle demişti: "Çamur olarak yarattığın kişiye secde mi ederim?"
İSRÂ suresi 61. ayet İniş:50

Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!
KEHF suresi 50. ayet İniş:69

Ali Rıza Borazan
16. June 2009, 09:01 PM
ADEM
Önce Kur’an da geçen isimleri Kur’an içerisinde arayarak kastedilen manayı anlayabilirsek Kur’an’ın içindeki konuları ancak o zaman anlayabiliriz.
2/30: “Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.”
Şimdi ayetin içeriğine baktığımız zaman önce iki varlıktan söz ediliyor. Varlığın bir tanesi melekler; bunlar daha halife olan Adem yaratılmadan önce yaratıldığı bilinen varlıklar olduğu anlaşılıyor. Bunların özelliği Allah’ı şükürle yüceltip takdis etmesidir.
İkinci bir varlık olan daha yaratılmamış fakat adı konuşulan halife olacak olan bir varlıktan bahsediliyor. Ayette geçen halifenin özellikleri bahsedilirken bozgunculuk çıkarması ve kanlar akıtması özelliğini taşımasıdır.
2/31: “ Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.”
Yine bu ayette iki varlıktan söz ediyor.Birincisi halife olarak yarattığı varlığı şekillendirmeye .ona akıl ve irade vererek. Üstün bir konuma getiriyor “ Ve ademe İlimlerin hepsini öğretti ifadesi ile de , geçmişi anı ve geleceği, aynı anda kullanma sanatı yaparak.İnsan oğlunun var oluşu ile kıyametin sonuna kadar geçecek olan bir zamanın portresini çiziyor .
Aynı zamanda meleklerle ademin arasındaki yaratılış farkını belirginleştirerek.” Eğer doğru söylüyorsanız bunları bana isimleriyle haber verin dedi.
Otuzuncu ayette Halife olan Adem konusunda kuşkularını dile getiren melekler.. Bu ayette mükemmel bir yaratık olan adem Kâinatın esrarını çözmeye aday bir varlık olarak karşımıza çıkıyor.
Yine konu bütünlülüğü içerisinde ayetleri.okumaya devam eldim.
2/32”Dediler ki sen yücesi bize öğrettiğinden başka bilgimiz yok gerçekten sen her şeyi bilen hüküm ve hikmet sahibisin.”
Bu Ayette meleklerin portresini çiziyor Yine rableri olan Allah’ı tesbih ediyorlar Kedilerine verilen bilgilerin dışında bilgileri olmadığını itiraf ederek, Allah’ın emri karşısında eğiliyorlar. Ademin büyüklüğünü kendilerinin ise küçüklüğünü bilip Ona boyun eğme konusunda hazır bir hale geliyorlar.
2/33” Ey adem bunları onlara isimleriyle beraber haber ver.dedi O bunları onlara isimleriyle beraber haber verince dedi ki Size demedim mi Göklerin ve yerin gaybını ben bilirim. Gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da. Ben bilirim.”
Allah Ademi inşa ederken ademin üstünlüğünü dile getirip. Meleklerin yapamadığı meleklerin çözemediği Kainatın esrarını çözecek kapasitede yarattığını Vurgulayarak. Gaybın anahtarları elinde olan Allah’ın büyüklüğünü her şeyi gizli ve açık bildiğini anlatıyorlar
2/34” Ve meleklere Ademe secde edin dedik iblis hariç hepsi secde ettiler. O ise diretti kibirlendi böylece kâfirlerden oldu.”
Yaratılış biçimi olgunlaşmaya doğru giden adem. Artık kendisinin yaratılışına muhalefet eden melekler, tarafından secdeye layık görülüp Ademin emrine amade kılınmış oluyor yine melekler içerisine dahil edilip. Fakat insanda üslendiği görev farklılığı nedeni ile meleklerden ayrılıp insanı Allah’a isyan etme konusunda insana teklif götürdüğünden adı vesvese veren iblis oluyor.
2/35” ve dedik ki Ey Adem se ve eşin cennette yerleş İkiniz de ondan neresinden dilerseniz bol bol yiyin Ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.”
Bu ayette farklı bir isim daha geldi karşımıza “ EŞ” İkisi de cennete fakat daha tamamı oluşmamış bir insan tipinin sinyalleri geliyor. Burada yasak bir ağaçtan söz edilirken yaşamında belirli şeylerin serbest belirli şeylerin de yasaklanarak onun hayatta başı boş birileri olmadığını ima ederek sınırlar çizilmeye başlıyor.
2/36” Fakat şeytan ondan ikisinin ayağını kaydırdı böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı..Biz de kiminiz kiminize düşman olarak inin Sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim bir metea vardır dedik.”
Artık büyük bir kısmı tamamlanmış olan insandan söz ediliyor Bu ayette bir de şeytan kavramı çıktı ortaya acaba bu şeytan nedir.? Yıllardır sözü edilen fakat bir türlü tarif edilemeyen edilse de insanları tatmin edemeyen Bu söylenti Kur’an’ı düzgün anlamakla gün yüzüne çıkacak kanaatindeyim.
2/37”Derken Adem rabbinden bir takım kelimeler aldı Bunun üzerine (Allah’ta) Tövbesini kabul etti. Şüphesiz o tövbeleri kabul edendir.”
Bu ayette artık insanı oluşturan bütün materyaller oluşmuş Hem günah işleyebilen hem de günahından dolayı tövbe edebilme yeteneğine sahip olan bir varlık.
Öyleyse Ademi tarif etmeye çalışalım.:
ADEM: İnsanın takvasının ve fıskının oluşmadığı Aklının da verilmediği Fakat insanı meydana getirebilecek materyallerin adıdır.
İNSAN. Halife olarak yaratılmaya aday gösterilen ademin ana parçalarını lisan-ı haliyle konuşturarak. Aklıyla, takvasıyla fısk ve fücuru ile Diğer Varlıklardan ayırarak. Allahın kendisine muhatap olarak benimsediği mükemmel bir varlıktır.
Şimdi Kur’an’ın İnsan için çizmiş olduğu Portreyi Şems suresinden dinleyelim.
91/7” Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene.”
91/8” Sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene.”
91/9-Onu arındırıp temizleyen Gerçekten felah bulmuştur.
91/10 –ve Onu örtüp saran da yıkıma uğramıştır.”

Sonuç Olarak diyebiliriz ki. İnsan nötür bir varlıktır.hem Allahın Yasakladığı şeylere karşı eğilimi var hem de Allahın Yasakladığı şeyleri yapmamaya ve yaptğı zaman uyaran bir ses gelmesi ve uyarılması olayı var. Bu iki İnsandaki değişik olarak yaratılmış olan insanın takva yolunda ve fısk yolunda gidebilme eğiliminde oluşuyla aklı da devreye sokarak istediği yönde gidebilme eğilimiyle değişik isimler almaktadır. İşte insan kelimesi kuranda çok geçmektedir. Kuranın bu ismi diğer akleden varlıklar insan olduğu halde davranış ve yaşam biçimlerine göre adlandırılmaktadır. Muttaki İnsan. Kafir İnsan olmak üzere. bunları ayrı ayrı inşallah inceliyeceğiz. İsterseniz. İnsan olduğu Halde başka isimlerle kuranın zikrettiği varlıklardan söz etmeye çalışalım. Şetan, cin, kadın erkek, ihtiyar genç , yaşlı ingiliz fıransız vs. say sayabildiğin kadar Akleden ve Allaha karşı ibadet ve kullukla sorumlu bütün varlıkların adıdır. inşallah toplumların yanlış algıladığı değişik kelimeleri kuran bütünlüğü içerisinde zamanı zemini geldikçe açıklamaya çalışacağız inşallah.
Gönderen Ali Rıza Borazan

Ali Rıza Borazan
16. June 2009, 09:03 PM
İNSANI MEYDANA GETİREN ANA PARÇALAR
Ayetlerden de anlaşıldığı gib insanları Diğer varlıklardan ayıran özellikler şunlardır
İnsan öyle mükemmel bir varlık ki insandaki bu özelliklerde diğer yaratıklarda yoktur.
FISK VE FÜCUR:: Bir iş ve olay karşısında insanı kötülüklere doğru sürüklemek için verilen vesveselerdir.
2- TAKVA. Allah’ın insanın öz yapısına yerleştirdiği; olayları kavramış tecrübeli bir insan rolünde insana güzellikleri fısıldayan suflördür
3- AKIL. Takvadan ve fısktan gelen seslerin insan tarafından değerlendirilerek karar verildikten sonra insanın hizmetinde olan bir melektir.
Akıl burada iyi ve kötü yolda gitmek isteyenlerin kendi özgür iradesiyle seçmiş oldukları yürüyüşünün hizmetçiliğini yapar.
Gönderen Ali Rıza Borazan

Ali Rıza Borazan
16. June 2009, 09:05 PM
MELEKLER VE İNSANLAR

MELEK:İnsanın fiziki yapısı da dahil olmak üzere insanın dışındaki insanın emrine amade olan bütün varlıkları adıdır.
Öyleyse bu güne Kadar anlatılan Kur’an’ın dışındaki melek kavramı,yanlıştır. o zaman, ondan uzaklaşıp, Kur’an’ın tarif ettiği melek kavramına gelerek Allah’ın yerine koyduğu kelimeleri yerinde tutmaya çalışalım
“ve meleklere Ademe secde edin dedik İblis hariç secde ettiler.”

Melekler öyle bir varlık ki Hem Ademe secde edin emriyle Allaın emrini yerine getirerek Allah’a secde ediyor hem de secde edeceği yeri tarif ederek, Ademoğlunun emrine giriyor.

Meleği tarif ederken Allah’ın yarattığı İnsanoğlunun fiziki yapısıda dahil insanın dışındaki bütün Allah’ın yarattığı zerreden küreye kadar olan her şey demiştik.

Şimdi de iblis nedir ona bir bakalım.

İBLİS. İnsandaki fısk ve fücurun asıl Allah’a kulluk için yaratılmış olan insanı doğru yoldan alıkoymak için vesvese veren varlığın adıdır.
O zaman iblis insanın içinde olan ve insana kötülüğü fısıldayan. Bir melektir. Kur’an’da aynı zamanda nefis anlamında da kullanılmıştır.
12/23Evinde kalmakta olduğu kadın ondan murat almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak,isteklerim senin içindir gelsene (dedi) (Yusuf)dedi ki Allah’a sığınırım çünkü o benim efendimdir.Yerimi güzel tutmuştur.Gerçek şudur ki zalimler kurtuluşa ermez.”
12/24-“Andolsun kadın onu arzulamıştı Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan)kesin kanıtını görmeseydi O da onu arzulamıştı. Böylece biz ondan kötülüğü ve fuhuşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik) çünkü o muhlis kullarımızdandır.”

Kur’an öyle girift bilmece gibi bir şey ki Bu bilmeceyi çözebilmek için. Çok düşünüp aklı iyi kullanmak gerekiyor. Çünkü her kelimenin diğer kelimelerin açıklamasına ihtiyacı vardır.

Şimdi iblis cinlerdendi ayetine bir bakalım.

18/50” Hani meleklere ademe secde edin demiştik.İblisin dışında secde etmişlerdi.
O cinlerdendi Böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı Bu durumda beni bırakıp böylece onun soyunu veliler mi edineceksiniz ? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kadar kötü değiştirmedir.”

Ayette de izah edildiği gibi insan vücudunu oluşturan parçalardan biri fısk ve fücur yani iblis demiştik Asıl insanın yaratılışı verdiği söz nedeni ile Allah’ı bilip itaat etmesi yaratılışa daha uygundu.

7/172: “hani rabbin adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış Onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı Ben sizin rabbiniz değimliyim? ( demişti de) Onlar evet (rabbimizsin) Şahit olduk demişlerdi . Kıyamet günü biz bundan habersizdik dememeniz içindir.”
İşte insanın ana yapısının bir köşesinde yabancı olan iblisin ,insanı kuşatmasıyla Allah’ı rab kabul eden insanı vermiş olduğu bu sözden vazgeçirterek. Şeytan ,kâfir zalim yoldan çıkmış adlarıyla anılıyor.”Şimdi de şeytan kelimesi üzerin de Kur’an’ın anlattıklarına bir bakalım
Gönderen Ali Rıza Borazan zaman: 09:04

Ali Rıza Borazan
16. June 2009, 09:08 PM
ŞEYTAN Şeytan bu güne kadar toplumdan topluma aktarılırken bize hikaye olarak anlatılan, dinde insanı kandırmakla görevli bir tane varlığın olduğu ve bu varlık kıyametin sonuna kadar yaşayabilecek nitelikte yaratıldığı bize aktarılıp durmuştur .

ŞEYTAN .insandaki fısk ve fücurun (iblisin)İnsana vesvese vererek insanı kuşatıp doğru yoldan alıkoymasının adıdır.Yani, Allaha başkaldırıp isyan eden direten kibirlenip gururlanan yapmış olduğu günahlarda ısrar eden,insanın adıdır.

Şimdi Kur’an daki ayetlerle bunu anlatmaya çalışalım
2/14-İman edenlerle karşılaştıkları zaman, iman ettik derler.şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında derler ki şüphesiz sizinle beraberiz.”

Daha öncede belirttiğim gibi Kur’an’ın ayetleri hem konu ve kuran bütünlüğüne ters olmaması hem de eşyanın yapısına ters düşmemesi gerekir.Ayette açıklandığı gibi bir münafığın portresini Kur’an burada çizerken sanatsal bir üslûp kullanarak. Kendisi gibi iman etmeyen insanları şeytan kelimesi kullanarak izah etmiştir.Bugüne kadar gelen bilgilerin içersinde hiçbir tutarlılık yok. Kur’an Şeytan, cin, iblis kelimelerini kullanırken, hiç birini hiç birinin yerine kullanmadığı halde şeytanın ve cinin dumansız ateşten yaratıldığını anlatıp durmuşlardır. Halbuki Kur’an dumansız ateşten yaratılan sadece can ve iblistir.Kur’an cin ve şeytan kelimelerini insan anlamında kullanmıştır.

15/27-“Ve cannıda daha önce nüfuz eden kavurucu ateşten yaratmıştık.”

Genelde bütün mütercim ve müfessirler bu ayette geçen can kelimesini tercüme ederlerken cin diye tercüme etmişler. Ve Kur’an daki cin ile ilgili geçen bütün ayetler yanlış anlaşılmıştır.Burada can kelimesi diri tutan canlı tutan ruh, dumansız ateş, anlamında kullanmıştır.İlerde cin ve can kelimelerini detayı ile inşallah izah edeceğiz

7/11”Andolsun biz sizi yarattık Sonra size sure verdik.Sora meleklere ademe secde edin dedik.Onlarda iblisin dışında secde ettiler.O secde edenlerden olmadı.”

7/12”(Allah) dedi sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan neydi? dedi ki ben ondan hayırlıyım, Beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın”

Kur’an insanın beden yapısını çamurdan yarattı yaratmayı . ama insan sadece beden olan bir varlık değil , Onun birde canı yani ruhu vardır.Daha öncede bahsettiğimiz gibi İnsan benliğine fısıldayan iki ses vardır. Birisi fısk ve fücur bunun adı iblis. Diğeri ise takvanın sesidir. Bu sesler kesin olarak her insanda vardır. İnsana gelen bu seslerin takvadan mı yoksa fısktan mı geldiğini ayırt edebilmek için ya peygamber olmak lâzım yada Kur’an’ı iyi bilmek lâzım dır.Değilse yanlış algılayıp onu mucura kaydırabilir.

2/2 “ Bu kendisinde şüphe olmayan muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.

İnandım iman ettim diyen herkesin Dünya hayatında yapmış oldukları her davranışın mutlaka bir doğru yanı vardır bir de yanlış yanı vardır. Hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu ayırt edebilmek için Kur’an’la ölçüp tartmak gerekiyor. Çünkü Kur’an;

17/89”Andolsun bu kuranda her örnekten İnsanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise inkarda ayak direttiler.”

Yani Kur’an hangi konu ile ilgili olursa olsun Mutlaka bir açıklama yapmıştır. Ben Müslüman’ım diyenlerinde ona uymaktan Başka seçenekleri yoktur. İşte Takva sahiplerinin Yani aklı temiz ve kalbi marazlanmamış olanların. Yol göstericisidir İnsan gidecek olduğu yollardan mutlaka birini seçmek zorundadır çünkü bir vücutta iki kalp bulunmaz.
33/4” Allah bir adamın kendi göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı. Kendilerinizi annelerinize benzeterek. (zharabulunduğunuz) eşlerinizi Sizin anneleriniz yapmadı Evlatlıklarınızı da sizin çocuklarınız saymadı. Bu sizin yalnızca ağızlarınızla söylemenizdir, Allah ise hakkı söyler.ve (doğru olan) yola yöneltip iletir.”

Görüldüğü gibi Kur’an hangi konu ile ilgili bir mesele olsa o konuyla ilgili bir bilgi veriyor.Nasıl her şeyin bir ölçüsü bir terazisi varsa ; Doğru yolun ölçüsü ve terazisi Kur’an dır. Kendisine müspet veya menfi yönden gelen seslerin. Hangisinin doğru olduğunu belirleyebilmek için kuranla tartmak lazımdır.Eşyanın yapısında da öyledir. Uzunluğu ölçerken metreyle ağırlığı ölçerken kilo gramla, Alanı ölçerken metrekareyle, Basıncı ölçerken barometreyle sıcaklığı ölçerken de termometreyi kullanıyoruz.İnsanlar denenmeden Hangi yolda yürüyüp yürümediğini belirginleştirmeden ölmeyecekler dir.

9/16:”yoksa siz içinizden cihad edenleri Allah’tan ve resulünden ve müminlerden sır dostu edinmeyenleri Allah bilip çıkarmadan bırakılıvereceğinizi mi sandınız?. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.İşte insanlar dünya hayatında yasarken mutlaka deneneceklerdir.orta yerde yolları belirlenmemiş bir halde bırakılmayacaklardır.ya hidayete erer Allah’ı bulur onun yolunda ölür yada öldürülür yada şeytanın yoluna girerek onun yolunda ölür yada öldürülür.”

Yine şeytanın vasıflarını kurandan aktarmaya devem edelim.
7/13- (Allah:) "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin."
7/14- O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi.7/15- (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi.7/16- Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
7/17- "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
7/18- (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."
7/19- Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
7/21- Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.
7/22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
7/23- Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."
7/24- (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır."
7/25- Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve oradan çıkarılacaksınız."

Kurandan şeytan ile ilgili bir konuyu buraya naklettik.önce bugüne kadar şeytan ile ilgili gelen bilgileri doğru ve yanlış ne varsa kafamızdan atıp kurandaki geçen ayetlerden doğru bilgileri anlamaya ve yakalamaya çalışalım.Tabi ki şeytan ile ilgili kurandaki bu ayetleri okurken kafamızda bir çok sorular oluşmaya başladı.

1-Şeytan canlımıdır yoksa cansız bir varlık mıdır?.Eğer şeytan insanlardan ayrı canlı bir varlık ise canlıların temel özelliği doğarlar ,büyürler ve ölürler.Neden şeytan ölmüyor kıyamete kadar yaşıyor.
2-Şeytan cansız bir varlık mıdır?Eğer şeytan cansız bir varlık ise nasıl insanları kandırabiliyor?

Bu soruların cevabını bulmak için yine kurana dönelim.
”oda dirilecekleri güne kadar beni gözle dedi”.
Yani iblis dirilecekleri güne kadar yaşamak için izin istiyor, Allah’da sen gözlenip ertelenenlerdensin diyor ve izin veriliyor.bu iblis nasıl bir varlık ki bu kadar uzun insan oğlunun ömrüne eş bir hayat sürebiliyor?.hem iblis bir tane varlık ise dünyada ki milyarlarca insanı aynı anda vesvese vererek kandırabiliyor.Öyleyse burada iblisin ne olduğunu anlayabilmek için onunla ilgili başka bir ayete bakalım.

“sonra meleklere ademe secde edin dedik onlarda iblisin dışında secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.”

Allah insan portresini oluştururken daha öncede izaha çalıştığımız insanın yapısındaki ana parçalardan birini oluşturuyor. Yani insanların kötülüğe doğru adım atmasını fısıldayan ilk olgu.yani iblis insanda olmaz ise insanların meleklerden bir farkı olmazdı. Allah insanda iblis denen bir olgu yerleştirmekle meleklerden ayırıyor.ayette de öyle demiyor mu?
“rabbinizin size bu ağacı yasaklaması yalnızca sizin iki melek olmamanız içindir.”

Her Müslüman’ım diyenlerin, bildiği gibi Allah insanları yarattığında onların helal ve temiz olanlarından yemelerini ve yapmalarını haram ve pis olanlardan yememelerini ve yapmamalarını istemiştir.görüldüğü gibi ayet eğer insanda yasağı yapma ve yeme konusunda bir eğilim olmamış olsaydı meleklerden farkı kalmazdı..Dikkat edildiğinde kuranda birde yasak ağaçtan söz ediliyor.acaba bu yasak ağaç nedir.bazılarının dediği buğday mı,elma mı,elbette bunlar değil kuran haram olanların oluşturduğu bütün yasaklara ağaç ifadesini kullanıyorBütün insanların içinde Allah’ın yasakladıklarına karşı bir meyil etme bir kavuşma bir buluşma arzusu vardır.işte bu arzunun adı iblistir.Bu iblisin insana zararını ortadan kaldıracak ondan insanı koruyup kollayacak, öğütler verecek birde takva yerleştirilmiştir bu takva sesi insanın asıl yapısına uygun olan ve o çiftliğin gerçek sahibi olan fıtratın sesidir.
“ağacı tattıkları anda ise ayıp yerleri kendilerinde belirivererek ve üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar.o zaman rableri kendilerine seslendi ”ben sizi bu ağaçtan men etmemiş miydim ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim.

Görüldüğü gibi her insan yanlış bir davranış yaptığı zaman içinden Allah’ın ona yerleştirdiği fıtrattan gelen bir ses onu uyarır.”ey insan yaptığın bu davranış yanlış der ama insan bu sesi duymazlıktan gelirse kötülüğü emreden ses ona ağır basarak yanlış davranışı ona yaptırır.İnsanın oluşumunu meydana getiren sesler insandaki yanlış ve doğru yolun saflarını belirler.Bir de ademin cennetten kovulmasından söz ediyor.benim bildiğim cennet ve cehennem olayı insanın akıl baliğ çağına gelip bunaklık ve ölüme kadar geçen süreç içinde aklı olan her insanın denenmesinden sonra aldıkları karnenin sonucunda ortaya çıkacaktır.denenmeye ve imtihana tabii tutulmadan adem nasıl cennette olur?İşte kuran olayları konu ve kuran bütünlüğünde anlatırken sanatsal bir üslup kullanmıştır. Burada insanı günah işlemeden ve sevap işlemeden ki haline adem demiştir. Günah ve sevaba meyil edecek konuma eriştiği zamanda ademin adı insan oluyor.insanın seçmiş olduğu yolları davranış biçimine göre isimlendiriyor.kainattaki varlıkları sınıflandırırken önce iki ana çatıyı oluşturuyor. Melekler ve Ademoğlu daha öncede bahsettiğim gibi melekler insanın fiziki yapısı da dahil insanın dışındaki insanın emrine amade olan veya secde eden bütün varlıkların adıdır.Bu tarife baktığımız zaman melek kavramının içerisine cansız varlıklar, bitkiler ve hayvanlar girmektedir.insanlar konumunun içine de melek olmayan bütün varlıklar girmektedir.bunlardan önemli olanlarından bazılarını sayacak olursak; insan,şeytan,cin,Yahudi, Hıristiyan, kafir, Müslüman, münafık, kadın, erkek, Türk, İngiliz, yabancı, turist, köylü, şehirli, fakir, zengin, zalim, mazlum, mustazaf vs...hep bunlar insanların renklerine rollerine dillerine yollarına ve davranış biçimlerine göre konulan isimlerdir.Gönderen Ali Rıza Borazan

Ali Rıza Borazan
16. June 2009, 09:10 PM
CİN Bu güne kadar, bize klasik olarak anlatılan dinde Cin: beş duyularla algılanamayan. Dumansız ateşten yaratılan görülmeyen varlıkların adıdır diye tarif ediyorlardı,Şimdi Kur’an daki anlatılan cin neymiş onu incelemeye çalışalım.

Kur’an’ı okuyup Cin ile ilgili ayetleri tahlil ettiğimizde cinin de Adem şemsiyesi alında olan aklıyla takvasıyla fıskıyla onunda bir insan olduğu onun da Allah’a karşı ibadet ve kullukla sorumlu ve görevli bir varlık olduğu anlaşılacaktır.

51/56” Ben insanları ve cinleri yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım”

Daha öncede bahsettiğim gibi Kur’an daki bir ayetin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için Kur’an da onunla ilgili geçen bütün ayetler kafada bir projektör gibi şavkarmalı. Kastettiği manayı konu ve Kur’an bütünlüğüne, o konunun ilmine, akla ve pratik hayata ters düşmeden anlayarak yorumlamak gerekiyor.Edebi anlatım sanatı sadece Kur’an da değil bu anlatış insanın yapısında ve özünde var olan ve her milletin dilinde ve edebiyatında bulunan bir gerçektirBizim dilde de Kullanılan deyimlerin ve edebi sanatların bazılarına bir bakalım.
Açık kapı bırakmak: Eğer gerçek anlamında anlamış olsak kapılardan birin açık kalması anlamında anlaşılır.Ama mecazi anlamını düşündüğümüz zaman ; Bir iş yada sorunla ilgili olarak,son sözü söylemeyip.biraz daha elverişli davranışta bulunma olanağı vermek anlamındadır.
Göz yummak: Gerçek anlamı da anlarsak Gözleri kapamak anlamındadır. Mecazi anlamına baktığımız zaman , ise hoş görmek,bağışlamak ,kusurları görmezlikten gelmek anlamındadır.Bu örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz

Kur’an daki ayetleri de anlarken kurandaki anlatım sanatını iyi kavramak lâzımdır.Yine cin konumuza dönelim, Örnek verdiğimiz ayette ,Cin ve insan ikisi de adem şemsiyesi altında olduğu halde sanki ikisi ademden farklı ayrı ayrı yaratıklar olduğu sanılmıştır.Bakınız başka bir ayette hepsi adem şemsiyesi altıda olduğu halde başka başka isimlerle zikredilmiştir.

2/96”Andolsun onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (onlardan) her biri bin yıl yaşatılsın ister. Oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah onların yapmakta olduklarını görendir”

Bakınız Kur’an “ ben insanları ve cinleri” İfadesini kullanırken iki değişik ademden söz etmektedir.” Onları,insanlardan ve şirk koşanlardan” İfadesiyle de üç değişik yaşam biçimine sahip ademden söz etmektedir.Ayette geçen onlar ifadesiyle Yahudilerden söz ederken insanlar ifadesiyle de yolu belirlenmemiş adamlardan, şirk koşanlar ifadesiyle de puta tapıcılardan söz etmektedir.
Soru 1-Neden Allah orada Cin de insanda adem olduğu halde İbadet ve kullukla görevli ayrı ayrı varlıktan bahsetmektedir.Bakara suresinin 96. ayeti kerimesinde şirk koşan onlar ve insanlar adem şemsiyesi altında insan olduğu halde sanki insandan ayrı ibadet ve kullukla görevli ayrı ayrı varlık olmadığını bunların hepsi davranış biçimleriyle birbirlerinden farklılaşarak insan oluyorsa “ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım “ ayetinde cin kelimesi neden insandan ayrı bir varlık olarak algılanıyor.Öyle ise adem şemsiyesi altında sadece davranışlar da farklı olarak ibadet ve kullukla görevli varlıkların hepsi insanın cinslerindendir .İşte cinle ilgili kafaya takılan soruların insanı rahatlatacak ve kalpleri mutmain edecek cevabı alabilmek için ayetleri sıralamaya çalışalım.

72/1- De ki: "Bana gerçekten şu vahy olundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik"
72/2- "O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."
72/3- Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
72/4- "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler."
72/5- "Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
72/6- "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı."
72/7- "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."
72/8- "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."
72/9- "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."
72/10- "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"72/11- "Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz."
72/12- "Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık."7
2/13- "Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."
72/14- "Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır."
72/15- “Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.”
72/16- “Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı', mutlaka Biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.”

Cin suresinde buraya kadar ayetleri nakletmeye çalıştık.Biz iddia ediyoruz ki yer yüzünde adem şemsiyesi altında insanlardan başka ibadet ve kullukla sorumlu hiçbir varlık yok.Önce şu soruyu sorarak Kur’an’da çelişkisiz olarak yerine oturan bir cin anlayışını ortaya koyalım.Cinler adem değilse nasıl olur da ademden olan bir peygamberden Kur’an dinler.

17/94Kendilerine hidayet geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.
17/95- De ki: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik."

Bu ayetlere göre insandan peygamber ancak insanlara peygamber olarak gönderildiğini eğer melek olsaydı meleklerden bir peygamber gönderileceğini vurgularken cinler beş duyu ile algılanamayan varlıklar ise beş duyu ile algılanamayan varlıklardan peygamber gelirdi. Öyleyse adamdan bir peygamberin beş duyu ile algılanamayan varlıklara elçi olarak gelmesi veya vahiy aktarması Kur’an’a ters, ilme ters, akla ters ve pratikte de böyle bir şey olmamıştır.Ademlerin dışında bütün varlıklarda akıl ve irade olmadığı halde cinlerin

“doğrusu bizim beyinsizlerimiz Allah’a karşı saçma şeyler söylemişle” ifadesiyle aklı olduğu halde aklını kullanmayan cinlerden söz etmektedir.
“ rabbimizin şanı yücedir o ne bir eş edinmiştir ne de bir çocuk”.

Bu sözü söyleyen cinlerdir.Kuran’ın bütünlüğünde bununla ilgili başka ayetlere baktığımız zaman bu sözü söyleyenlerin Yahudi ve Hıristiyan oldukları anlaşılmaktadır.

9/30:” Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?”

bazı cinlerin Allah çocuk edindi demesiyle Yahudi ve Hıristiyan olanların Allah’ın oğlu demesi arasında ne fark vardır?.

“insanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı.

Kur’an’ın anlatım sanatına bir bakın sığınma olayı, ilah edinme rab edinme anlamında kullanılmıştır. Bu da Allah’ın yarattıklarından herhangi birine olan sevgi ve ihtiramı Allah’a denk veya Allah’ın üzerinde sevgi ve saygıya sebep oluyorsa Kur’an bunu müşriklikle suçluyor bu da şirkle giden kişinin asla bağışlanamayacağını söylüyor.

4/48:” Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

Daha önce de bahsettiğim gibi cini Kur’an yabancı insan anlamında kullanmıştır.insanlardan bazı aklını kullanamayanlar yabancıları gözlerinde öyle büyütmüşler ki her şeyi bilen gayb dan haber veren onları kontrol eden bir anlayışa sahip olduklarından dolayı Allah’tan daha çok korkma ve sığınma ile onlara sığınmışlardır. Eğer Kur’an bir adam yanlış bir yolda giderse onun yanlışını destekleyen bir toplum de oluşursa hem onun yanlışlarını daha çok yanlışa götürerek azgınlaştırır. Samirinin buzağı heykeli yapıp onu destekleyenlerin onu azgınlaştırarak vahiylere karşı duyarlılığının kaybolarak helak olması gibi.

Bugün İslam topluluklarındaki hastalık ilim ve teknoloji de ileri gitmiş Avrupa ve Amerika’nın halkına bağlanması gibi. Batının kültür ve medeniyetini Allah’ın koymuş olduğu medeniyetin yanında adı bile anılmaya değmezken onların medeniyetini tapınılır hale getirmişlerdir.Yerleri ve gökleri yaratan insanlara aklını takvasını, fısk ve fücurunu Allah verdiği halde ihtiram, saygı, ibadet ve kulluk, hamd ona layık iken maalesef kendileri de yaratılıp ölmelerini bile engelleyemeyen cinlere yabancı adamlara ibadet ve kulluğu ön plana çıkarmışlardır.İşte Kur’an’ın insanlardan bazı adamların cinlerden(yabancılardan) bazılarına sığınıp onların azgınlıklarını arttırmasının anlamı budur.

Asıl genelde mütercimlerin ve müfessirlerin yanıldığı nokta ayette geçen (cannı) kelimesini cinni diye tercüme etmelerinden kaynaklanmaktadır.
15/27:” Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.”

Kur’an’ın metninde cannı kelimesi geçtiği halde onu cinni diye tercüme etmeleri onunla ilgili bütün ayetlerin yanlış anlaşılmasına sebep olmuştur. Cin yabancı insan can ise insanı ayakta tutan ruhtur enerjidir.Kur’an’ı kerimin hiçbir yerinde cinni dumansız ateşten yarattık diye bir ayet yoktur. Şeytan, cin, can, iblis kelimelerini Kur’an’ın anlatış biçimine göre kavrayamadıkları için kavram kargaşası çıkmaktadır. Bakınız Kur’an:
İblisin dışında secde etmişlerdi o cinlerdendi”

ifadesiyle insana fısıltı veren,,İnsanı Allah’ın yolundan alıkoymaya çalışan, bir cinden söz ediyor. Ama o adem olan yabancı değil, O insanın asıl yapısına , yaratılışına yerleştirilmiş , takva yolunu bozmak için, var olan bir yabancıdır.bir sestir.Dağdan gelip bağdakini kovma “Ata sözüne yakışan bir anlatımdır.Buradaki “ iblis cinlerdendi ifadesi Özgür bir iradeye sahip olan insana yanlışları teklif eden fısıldayan sesi eğer insan kabul eder o yaşamı tercih ederse,bu insanın adı şeytan oluyor. Yani asıl Allah’a ibadet ve kullukla görevli insanı kuşatarak hakkı olmayan yeri işgal edip insanı doğru yoldan alıkoyuyor.

Muttaki olanların hayatta yaşarlarken iki amaçları vardır. Birincisi kimseye zulüm yapmamak, başkalarına olan hakları ihlal ederek onları yurtlarından çıkarmamak. İkinci amacı ise hem kendisi hem de kendisinin dışındakilere yapılan haksızlık ve zulümlere rıza göstermemektir.

İşte iblissin görevi muttaki olan yolu engellemektir. Bu anlattığım meseleler.ailelerin toplumları milletleri devletlerin ve bütün dünyanın öz yapısında olan kanayan bir yaradır.Kendi iktidarını iblisin eline teslim etmiş insanlar başkalarının yurtlarını işgal ederek onlara zulüm yapmışlardır. Dünyada zulüm makinesinin başı olan Amerika iyilik vaatleriyle binlerce kilometre uzaklardan gelerek Afganistan’ı ve Irak’ı işgal ederek mazlum halkı öldürerek yerleşmesi gibi,Can ve iblis dumansız ateşten yaratılmış enerji olan varlıklardır. Adamdan olan cin ise yabancı insandır. İsa’nın yaratılışı da nasıl ise cin de öyledir.

6/130” Ey insan ve cin topluluğu içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan,ve size bu karşı karşıya kaldığınız gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar nefislerimize karşı şahadet ederiz derler. Dünya hayatı onları aldattı.kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahadet ettiler,”Beş duyularla algılanamayan gözle görülemeyen varlıklar insanlardan olan bir elçi bir peygamber tarafından nasıl uyarılabilir.?

17/93”Yahut altından bir evin olmalı,veya gökyüzüne yükselmelisin üzerimize bizim okuyabileceğimiz,bir kitap indirinceye kadar, senin yükselişine de inanmayız. De ki:Rabbimi yüceltirim. Ben elçi olan bir beşerden başka mıyım.? “

17/94 “ Kendilerine hidayet geldiği zaman ,insanları inanmaktan alıkoyan şey.onların : “Allah elçi olarak bir beşerimi gönderdi ? Demelerin den başkası değildir.”

17/95”Deki: Eğer yeryüzünde (insan değil de) Tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı ,bizde elçi olarak elbette melek gönderirdik.”

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi akıl eden düşünen ve her yaptığı iyi veya kötü davranışlardan yetkili ve sorumlu bir varlık kendi cinsinden olan bir elçiyle uyarılıp korkutulduğunu söylüyor.Cinler beş duyularla algılanamayan varlık 0lsaydı, ayetlere göre Allah peygamber olarak kendi içlerinden beş duyularla algılanamayan peygamberler göndermesi gerekirdi. Öyleyse cinlere peygamber Kur’an anlattığına göre cinlerin insan cinsinden varlıklar olduğu muhakkaktır

46/29” Hani cinlerden bir kaçını ,Kur’an dinlemek üzere sana yönlendirmiştik.Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, kulak verin sonra bitirilince,kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.”
46730” Dediler ki gerçekten biz Musa’dan sonra indirilen kendinden öncekileri doğrulayan, bir kitap dinledik. Hakka ve doğru olan yola yöneltip iletmektedir.”

Peygamber (SAV) ve Hıristiyan ve Yahudilerden bir gurup has bel kader geliyorlar. Kur’an’ı dinlediklerinde Kur’an’ın yol gösterici bir kitap olduğunu, kavrayıp kabullenip , kendi kavimlerine uyarıcılar olarak dönüyorlar.Eğer cinler beş duyularla algılanamayan varlıklar olmuş olsaydı insan olan bir peygamberden nasıl kur!an dinleyebilirlerdi.Yine cinlerle ilgili ayetleri aktarmaya devam edelim.

34/12” Süleyman içinde, sabah gidişi bir ay akşam dönüşü bir ay olan rüzgâra (boyun eğdirdik)Erimiş Bakır madenlerini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında rabbinin izniyle bir kısım cinler vardı,Onlardan kim bizim emrimizden çıkacak olsa.ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.”
34/13” Ona dilediği şekilde Kaleler heykeller,havuz büyüklüğünde çanaklar,ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. Ey Davut ailesi Şükrederek çalışın. Kullarımdan şükrederek çalışan azdır.
34/14” Böylece onun ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası Haber vermedi. Artık o yere yıkılıp düşünce açıkça ortaya çıktı ki,Şayet cinler, gaybı bilmiş olsaydı,Böylesine aşağılatıcı bir azap içinde kalıp yaşamazlardı.”
Buraya sebe suresinden aktarmış olduğumuz ayetleri yorumlayacak olursak, Süleyman peygamber babası Davut peygamberden Öylesine güçlü bir devlet mirası teslim almış ki:Çağdaş toplumlara karşı, teknolojik yönden büyük bir üstünlük sağladığı anlaşılıyor. Rüzgârları kullanıp onlardan istifade etmesini başarabiliyor Kendisinin ihtiyacı olan sahalarda yabacı küfür toplumlarından uzman bilgin utsalar çalıştırarak ve bakır madenini kullanmasını keşfederek, muazzam devlet otoritesi kuruyor.Doğru olan odur ki, Akıllı olan insan başkalarının aklından istifade edebilen insandır.Süleyman peygamber, hem kendisine bağlı olan Müslüman kesimden yapabileceklerini yapıyor yapamadıklarını ise İhtiyaç duydukları konularda ise yabancı toplumlarda (cinlerden) uzman o konuda ehliyeti bilim adamlarını çalıştırmasını başararak Çağdaş düzeyde müreffeh devlet oluşturuyor.Nasıl her şeyin bir başlangıcı bir gelişmesi bir de sonu varsa,Süleyman peygamberinde,sonu yaklaşmış, Artık otorite sarsılıp, Yavaş yavaş imparatorluk çökmeye başlayınca, Bakanlıklar genel müdürlükler laşkalaşmış, hiyerarşi bozulmuş disiplin de ortadan kalkınca, Cinler Süleyman peygamberin kendi üzerlerinde bir gücü olmadığını görünce istemeyerek çalıştırıldıkları ordudan çekip gidiyorlarKur’an sanatsal bir üslûpla anlatarak, İnsanların ,” cinlere ait gaybı bilgiler bildikleri ile ilgili inançlarını yıkarak, Otoriteyi bir asaya , Kurdu da iç ve dış düşmanların istilasıyla, Saltanatın yok oluşunu özetliyor.Yoksa Süleyman peygamber hem devletin komutanı, hem de bir insanın ağaçtan yapılmış bir deyneğe dayalı kalarak ölmesi ,ve yıllardan sonra asaya dayalı kalarak. Orada kimseden haberi olmadan kurtlar asayı yiyinceye kadar beklemesi ,eşyanın yapısına uygun değildir.Kurana uygun değildir, salim akıl sahibi de bunu kabul etmez.Böylece Kur’an bir mesaj daha vermektedir sizin tapındığınız o cinler yani gözünüzde büyütüp ilahlaştırdığınız yabancı insanlar ,Süleyman’ın tahtı çökmeden tahtın yıkılacağını fark edemediler.Eğer bunu daha önce fark etselerdi istemeyerek çalışmazlar çeker giderlerdi.Herhalde Kuran’dan cinlerle ilgili yeteri kadar örnekler verdik sanırım.
Aklını kullanıp , olayları inceleyen insanlar, üfürükçülerin ve cincilerin azizciğine uğrayarak kendilerini bu yaptıkları hilelerin pençesine kaptırmazlar.Gönderen Ali Rıza Borazan

TERAZİ
21. January 2010, 10:46 AM
Şeytanın ALLAH ile muhalefeti ile ilgili ayetleri ararken tesadüfen sizin yazılarınıza rastladım ve siteye üye oldum.

Bunun için şahsınıza teşekkür ediyorum.

Ayrıca makalelerinizi okudum çok dolu ve donanımlı yazılarınız olduğunu da ayrıca eklemek istiyorum.

Bursa'dan saygılar güzellikler...

Ali Rıza Borazan
13. February 2010, 10:18 AM
Şeytanın ALLAH ile muhalefeti ile ilgili ayetleri ararken tesadüfen sizin yazılarınıza rastladım ve siteye üye oldum.

Bunun için şahsınıza teşekkür ediyorum.

Ayrıca makalelerinizi okudum çok dolu ve donanımlı yazılarınız olduğunu da ayrıca eklemek istiyorum.

Bursa'dan saygılar güzellikler...

teşekür ediyorum Terazi Kardeş Arayan belasını da bulur mevlasını da. Allah kişiye istdiği yolda yollarını açar. Allah sizden de razı olsun

israil
13. February 2010, 01:13 PM
tanrı'nın adem'e söylediği isimler vardır. sizce de var mıdır?

Ali Rıza Borazan
3. May 2010, 09:17 AM
tanrı'nın adem'e söylediği isimler vardır. sizce de var mıdır?

selamün aleykümQUOTE=israil;4754 Kardeşim. Allah yerleri ve gökleri bir örnek edinmeksizin yaratmıştır. Allaha göre kainatın yaratılması ile yok olması arasında zaman farkı yoktur. zamanı da yaratan odur. Allahın insan oğlu yaratılmadan insanların dışındaki insan oğlunun yaşamasına elverişli herşey yaratılmıştır. İşte Allah halife olan bir adıyla dünya hayatında yetki ve sorumluluk sahibi olan insanlara ders vermek onlara bazı şeyleri öğretmek amacı ili varlıkları lisanı haliyle konuşturmaktadır.kuranda bakınız o konuşmayı şöyle özetlemektedir.
2/30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

33- (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."

34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.

35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın

2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

37- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir

31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi
Burada isimlerin öğretilmesi insan oğlunun var oluşuyla yok oluşu arasınada geçen zanman dilimi içerisinde İnsana akıl verilerek evreni keşfetmesi anlamında öğretilmesidir. Yok sa hazır olan bir şey ortada yok selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Miralay
1. June 2010, 03:45 PM
Selam
Ben yanlış anlamadıysam Adem'den maksat insanoğlu (Ademoğlu)'nu mu kastediyor acaba?
Havva'da onun ruh ikizi, ya da genel anlamda Ademoğullarının eşini mi sembolize ediyor.
Ya da şöyle ifade edeyim:

Adem= Erkek cinsini
Havva= Kadın cinsini (Dişi varlık), veya nefs

Dilimizde de "ADAM" olarak geçen kelime acaba Adem'den kasıt mıdır?

Ali Rıza Borazan
2. June 2010, 10:13 AM
Adem erkek olan insanı
eşi kadın olan insanı
Adam; Hem kadın hemde erkek olanı temsil eder.

merdem
30. January 2013, 05:42 PM
MELEKLER VE İNSANLAR

MELEK:İnsanın fiziki yapısı da dahil olmak üzere insanın dışındaki insanın emrine amade olan bütün varlıkları adıdır.
Öyleyse bu güne Kadar anlatılan Kur’an’ın dışındaki melek kavramı,yanlıştır. o zaman, ondan uzaklaşıp, Kur’an’ın tarif ettiği melek kavramına gelerek Allah’ın yerine koyduğu kelimeleri yerinde tutmaya çalışalım
“ve meleklere Ademe secde edin dedik İblis hariç secde ettiler.”

Melekler öyle bir varlık ki Hem Ademe secde edin emriyle Allaın emrini yerine getirerek Allah’a secde ediyor hem de secde edeceği yeri tarif ederek, Ademoğlunun emrine giriyor.

Meleği tarif ederken Allah’ın yarattığı İnsanoğlunun fiziki yapısıda dahil insanın dışındaki bütün Allah’ın yarattığı zerreden küreye kadar olan her şey demiştik.

Şimdi de iblis nedir ona bir bakalım.

İBLİS. İnsandaki fısk ve fücurun asıl Allah’a kulluk için yaratılmış olan insanı doğru yoldan alıkoymak için vesvese veren varlığın adıdır.
O zaman iblis insanın içinde olan ve insana kötülüğü fısıldayan. Bir melektir. Kur’an’da aynı zamanda nefis anlamında da kullanılmıştır.
12/23Evinde kalmakta olduğu kadın ondan murat almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak,isteklerim senin içindir gelsene (dedi) (Yusuf)dedi ki Allah’a sığınırım çünkü o benim efendimdir.Yerimi güzel tutmuştur.Gerçek şudur ki zalimler kurtuluşa ermez.”
12/24-“Andolsun kadın onu arzulamıştı Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan)kesin kanıtını görmeseydi O da onu arzulamıştı. Böylece biz ondan kötülüğü ve fuhuşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik) çünkü o muhlis kullarımızdandır.”

Kur’an öyle girift bilmece gibi bir şey ki Bu bilmeceyi çözebilmek için. Çok düşünüp aklı iyi kullanmak gerekiyor. Çünkü her kelimenin diğer kelimelerin açıklamasına ihtiyacı vardır.

Şimdi iblis cinlerdendi ayetine bir bakalım.

18/50” Hani meleklere ademe secde edin demiştik.İblisin dışında secde etmişlerdi.
O cinlerdendi Böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı Bu durumda beni bırakıp böylece onun soyunu veliler mi edineceksiniz ? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kadar kötü değiştirmedir.”

Ayette de izah edildiği gibi insan vücudunu oluşturan parçalardan biri fısk ve fücur yani iblis demiştik Asıl insanın yaratılışı verdiği söz nedeni ile Allah’ı bilip itaat etmesi yaratılışa daha uygundu.

7/172: “hani rabbin adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış Onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı Ben sizin rabbiniz değimliyim? ( demişti de) Onlar evet (rabbimizsin) Şahit olduk demişlerdi . Kıyamet günü biz bundan habersizdik dememeniz içindir.”
İşte insanın ana yapısının bir köşesinde yabancı olan iblisin ,insanı kuşatmasıyla Allah’ı rab kabul eden insanı vermiş olduğu bu sözden vazgeçirterek. Şeytan ,kâfir zalim yoldan çıkmış adlarıyla anılıyor.”Şimdi de şeytan kelimesi üzerin de Kur’an’ın anlattıklarına bir bakalım
Gönderen Ali Rıza Borazan zaman: 09:04

Lafin kisacasi biz insanlar direkten isyanda bulunmus olmuyormuyuz, yukaridaki satirlardan anladigim kadar "insan vücudunu olusturan parcalardan biri de Iblis oluyor" .

Tam manasiyla iki yüzlü bir varlik oluyoruz, hem Rabbimizi tastikliyoruz hem de ayni zamanda asi geliyor ve emirlerine uymuyoruz!

Kafam iyice karisti. Neremizde mükemmellik? Tas toprak daglar taslar hayvanlar bitkiler insanlardan daha mükemmel bir sekilde Rabb'lerine secde ediyorlar.

Yalan da degil hani, daglarin yüklenemedigini yükseklerden atarak kabullenen INSAN elbette nankördür.

sensable
3. March 2013, 06:10 PM
Merhaba
Umarım sorumun cevabını alabilirim.Adem ve eşi yasak olanı yapar ve cennetten kovulur.Sonra Rab'den öğrendikleriyle tövbe eder ve Allah affeder.Peki o halde dünyadan tekrar cennete neden alınmadı?Affedildi ise neden ceza çekiyor?İnsanoğlu işlediği günahın cezasınì affedilse bile çekecekse affedilmek veya af dilemek neden ki?

merdem
3. March 2013, 07:06 PM
Merhaba
Umarım sorumun cevabını alabilirim.Adem ve eşi yasak olanı yapar ve cennetten kovulur.Sonra Rab'den öğrendikleriyle tövbe eder ve Allah affeder.Peki o halde dünyadan tekrar cennete neden alınmadı?Affedildi ise neden ceza çekiyor?İnsanoğlu işlediği günahın cezasınì affedilse bile çekecekse affedilmek veya af dilemek neden ki?


Merhaba,

Affedildikten sonra neden dünyadan tekrar cennete alinmadiklarini soruyorsun.

Ben bu sorudan evvel, Rabbimiz: Meleklere Adem'e secde edin dediginde ( Ali Riza Borazan kardesimizin tanimina göre : İBLİS. İnsandaki fısk ve fücurun asıl Allah’a kulluk için yaratılmış olan insanı doğru yoldan alıkoymak için vesvese veren varlığın adıdır.
O zaman iblis insanın içinde olan ve insana kötülüğü fısıldayan. Bir melektir. Kur’an’da aynı zamanda nefis anlamında da kullanılmıştır.
Iblis'in haricinde tüm melekler secde ediyorlar.

Yani insanin bir parcasi olan IBLIS secde etmeyerek Allah'a isyan etmis bulunuyor, ben de soruyorum, bu durumda rabbimiz nasil oluyorda daha bastan isyankar olan kulunu cennete koyuyor? Cenneti haketmis bulunuyormu Adem'in kendi icinde olan bir parca isyan edenlerden olursa?

Kafam iyice karisti.

ADEM
Önce Kur’an da geçen isimleri Kur’an içerisinde arayarak kastedilen manayı anlayabilirsek Kur’an’ın içindeki konuları ancak o zaman anlayabiliriz.
2/30: “Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.”
Şimdi ayetin içeriğine baktığımız zaman önce iki varlıktan söz ediliyor. Varlığın bir tanesi melekler; bunlar daha halife olan Adem yaratılmadan önce yaratıldığı bilinen varlıklar olduğu anlaşılıyor. Bunların özelliği Allah’ı şükürle yüceltip takdis etmesidir.
İkinci bir varlık olan daha yaratılmamış fakat adı konuşulan halife olacak olan bir varlıktan bahsediliyor. Ayette geçen halifenin özellikleri bahsedilirken bozgunculuk çıkarması ve kanlar akıtması özelliğini taşımasıdır.
2/31: “ Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.”


MELEK:İnsanın fiziki yapısı da dahil olmak üzere insanın dışındaki insanın emrine amade olan bütün varlıkları adıdır.
Öyleyse bu güne Kadar anlatılan Kur’an’ın dışındaki melek kavramı,yanlıştır. o zaman, ondan uzaklaşıp, Kur’an’ın tarif ettiği melek kavramına gelerek Allah’ın yerine koyduğu kelimeleri yerinde tutmaya çalışalım
“ve meleklere Ademe secde edin dedik İblis hariç secde ettiler.”

Melekler öyle bir varlık ki Hem Ademe secde edin emriyle Allaın emrini yerine getirerek Allah’a secde ediyor hem de secde edeceği yeri tarif ederek, Ademoğlunun emrine giriyor.

Meleği tarif ederken Allah’ın yarattığı İnsanoğlunun fiziki yapısıda dahil insanın dışındaki bütün Allah’ın yarattığı zerreden küreye kadar olan her şey demiştik.


MELEKLERIN Adem'den evvel yardilmis olmasi, Adem yeryüzüne halife olmadan evvel, yeryüzündeki baska yaratiklari taniyor olmalari?

Savasta yardimci olarak gönderilen MELEKLER?

Ikiser dörder kanatli MELEKLER? ayri bi soru.

Bir de ÖLÜM MELEGI'ni merak ettim, Allah'in elcileri olarak vazifeli MELEKLER mi oluyor?

Adem, Melek, Iblis, Seytan = Cennet?:confused:

Iblis'in en bastan isyani: SECDE ETMEMEK
Cennet'te iken Adem'i KANDIRMAK

Hepsinin cennetten cikarilip yeryüzüne atilmasi?

Hepsinin yeryüzünde üstlerine düsen vazifeleri hakkiyle yerine getirmesi gerekir, ki cennet'i yada cehennemi haketsinler?!?!


Kafamda bu kadar soru isaretlerinin olustugu cok enderdir.

merdem
4. March 2013, 04:39 AM
BAKARA / 37-39. Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı [kendine vahyedildi; zihnine yerleştirildi]; Biz dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da O [Allah], onun tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın ta kendisidir.


38. Ayette Rabbimizin buyurdugu gibi :

Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz / yol gösterici / geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır

Buradaki Adem "ADEM Peygamber" olamaz, yoksa Rabbimiz neden bunlari söylesin.

galipyetkin
4. March 2013, 08:39 AM
Sayın merdem.

İyi gidiyorsunuz. ''Buradaki Adem, Adem Peygamber olamaz'' tesbitiniz yerinde. Yalnızca bir şeyin daha ayırdında olmalısınız. Şu soruyu sorun kendinize. ''Kaç tane Adem'den bahsediliyor?''. -Bir mi? -İki mi? -Üç mü?

Mesela daha evvel burada ''yaratılan'' ile ''atanan/tayin edilen'' Adem üzerinde konuşulmuştu.

Bir de şunu düşünün:''Meleklerin secdesi bir mi? İki mi?''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

merdem
4. March 2013, 05:00 PM
Sayın merdem.

İyi gidiyorsunuz. ''Buradaki Adem, Adem Peygamber olamaz'' tesbitiniz yerinde. Yalnızca bir şeyin daha ayırdında olmalısınız. Şu soruyu sorun kendinize. ''Kaç tane Adem'den bahsediliyor?''. -Bir mi? -İki mi? -Üç mü?

Mesela daha evvel burada ''yaratılan'' ile ''atanan/tayin edilen'' Adem üzerinde konuşulmuştu.

Bir de şunu düşünün:''Meleklerin secdesi bir mi? İki mi?''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Degerli Galip Kardesim,

Meleklerin secdesi sayisizdir desem ne dersiniz?

Tabiatta meydana gelen felaketler olarak nitelendirdigimiz olaylar Allah'in vazifeli melekleri tarafindan/sayesinde/secdeleri dolayisiyle olusuyor. Simdi kalkip ta tabi felaketler yüzünden melekler kötüdür diyebilirmiyiz?


Iblis de ayni sekilde, insanin benliginde felaketlere sebeb oluyor. Bir bakima Rabbine secde de sürekli devam ediyor. Adem'e secde etmeyen iblis Rabbine secde etmege herzaman devam etmistir.

Iblis dedigimiz meleklerin icinde kafasini/aklini calistiran melektir.

Adem de ayni melekler gibi, bir degil bir coktur. Bir cok Adem'lerden bahsediliyor. Yoksa biz insanlari bir sinifa sokmus oluruz, sayet bir ADEM'den bahis konusu olsaydi.

Selam ve dua ile.

galipyetkin
5. March 2013, 12:56 AM
Sayın merdem.

Beni yanlış anladınız herhalde. Yukarıdaki yazınızda ''Kafamda bu kadar soru işaretlerinin oluştuğu çok enderdir.'' demenizden dolayı bir yardımda bulunmak istemiştim ve demiştim ki:'' daha evvel burada ''yaratılan'' ile ''atanan/tayin edilen'' Adem üzerinde konuşulmuştu(Sayın pramid'in bir makalesi). Bir de şunu düşünün:''Meleklerin secdesi bir mi? İki mi?''

Şimdi:

Adem könusunu irdelediğimiz zaman şunu fark ederiz: Adem'in yaratılışı ile Adem'in halifeliği ve Adem'in peygamberliği ayrı ayrı konulardır ve ''ilk insan Adem'', ''halife Adem'' ve ''peygamber Adem'' olarak nitelenenler de değişik çağların olguları ve değişik kişilerdir.

Hicr-26:''Biz insanı çamurdan yarattık'' derken ve de Sad-71'de:''Rabbin meleklere: - ben çamurdan bir insan yaratacağım'' derken kullanılan fiil ''haleka''dır.

Bakara 30'a gelince -meallerde- bu ayette kullanılan ifade ''halife yaratacağım''dır. Halbuki kullanılan fiil ise ''haleka'' değil ''ceale''dir ki atama/tayin etme manâsını verir. Böylece Bakara 30 ayette kullanılan ifade de halife atıyorum/halife tayin ediyorum olmalıdır.

Sad-75 ayetinde de ''Ey iblis iki elimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir....'' dendiğine göre, ilk secde yaratılmış adem'edir.

Sad Suresinde geçen''ruhun üfürülmesi'' olayı insan türüne yani beşere akli melekeler ve vahiy bilgileri yani ilimden az bir miktar verilmesidir. İşte insana akli melekeler verilmesine varlıkların ve meleklerin(tabiat güçlerinin) secdesi birinci secdedir.

İkinci secde çok sonra Adem'in şahsında gerçekleşen halifelik olayındadır. Yani Adem'e öğretilen isimlerin, diğer bir ifade ile insana öğretilen ilmin önünde yapılan secdedir.

Kısaca meleklerin secdesi: 1) ilahi kaynaklı olan insan aklı ve 2) ilmin önünde olmak üzere
iki kere yapılmıştır.

Ali İmran -33. ayetine baktığımız zaman burada peygamberlik mevzubahistir. Ayet şöyle: ''Allah Adem'i Nuh'u, İbrahim'i ve İmran nesillerini alemler üzerine seçip arındırdı''.
Görülüyor ki peygamberlik seçilme iledir. Seçilmek için de birden fazla aday olması gerekeceğine ve insanın kendi kendisine peygamberlik yapamıyacağına göre de ilk insan diye nitelenen Adem peygamber olamaz.

Saygılarımla.
Galip yetkin

merdem
5. March 2013, 01:32 AM
hmm... demekki yine bir kac yazi atlamisim, benim halim dikkatsizliktendir, ihtiyarliktan degil:p

Allah sasirtmaya görsün, pazar günü pazartesi diyerek doktora gitmeye kalktiktan sonra daha benden ne beklenir :( Hayr ola, belki de alzheimer bekliyordur kapida, zaten o hastaliga yakananlar zaten onu da unutuyorlar ya :rolleyes:


Sagolun Galip Kardesim, güzel ve ögrenilmesi gereken bir konu, ben yine bastan basliyayim ipin yumagini hepten dolastirmadan önce.

merdem
5. March 2013, 01:38 AM
tdc nereden bileyim ne demek oldugunu , ancak yeni farkettim.


Galip kardesim, bir ricada bulunsam sizden, lütfen "SAYIN" diye hitabda bulunmayin. Herseferinde düsünüyorum, kaca kadar sayayim, neyi sayayim, ne zamana kadar sayayim, nasil sayayim, ne ile sayayim, niye sayayim, ne kadar sayayim, kimle sayayim.... beynim sulandi....sayin sayin sayin....

Bir tek SELAM da olsa yeterli.


Size bayagi kanim isinmaya basladi, Allah'in Selam'i üzerinize olsun.


Daha ilk satirlarda takildim kaldim, hayret birsey; civciv mi yumurtadan cikmistir yoksa yumurtlayan tavuk mu daha önce vardi diye her tarafta duydugumuz sözler geldi aklima birden.

Ben tamamini okuyayim ilk önce, sorularim olursa direkt size yönelecegim Galip Kardesim, anladigim kadariyla sizin bu konuda oldukca bilginiz var, bana belesten sunmak istemiyorsunuz, benim kendim emek vererek kavramam gerektigini düsünüyorsunuz. Anlastik.

merdem
5. March 2013, 02:26 AM
Cennet ile cehennemi anliyamadim hala, beni bu hususta aydinlatirmisiniz degerli kardesim Galip?

Daha evvel ben kendime uygun bir iki düsünceyi aciklasam darilmazsiniz degil mi?

Her seyden evvel cehennem olarak yoksulluk, hastalik, sikintilar olarak görüyorum. Bu dünyada vur patlasin cal oynasin yasayanlar, Allah'in muhtac kullarini nasil görmüyor ve yardim etmiyorlarsa, bu simarik kendini begenmis, Allah'in verdigi nimetleri sanki kendi emekleriyle kazanmis gibi nankörlük edenler kullar aynen cehennem olarak yoksul, hasta/zayif, ac susuz, sicaktan kavrulan bir ortamda yasiyacaklar. Cünkü dünya hayatina deger verenlere, öldükten sonra tekrar mi dirilecegiz diyenlere bu tür sikintili bir hayat en büyük eziyet olacaktir.

Rabbimizin buyurdugu gibi, isterse yeryüzünü bambaska donatir! Isterse insanlarin yerine baska varliklar getirebilir!

Düsünebiliyormusunuz? Insanlarin günümüzde yirmilik dislerinin kullanilmaz duruma geldigini, cünkü yiyecek maddeleri günümüzde cok daha degisik bir sekillerde sunuluyor, cignenmesi kolay bir bicimde, catal bicak kasikla yenecek bir sekilde.

Evolution devam ediyor!

Baska bir sekilde örnek verebilirim, bir kac dünya devletleri uzayda arastirmalara büyük bir önem veriyorlar, hepsi gayrimüslim takimindan. Ya biz müslümanlari dünyada birakip kendileri uzayda vatanlar kuracaklar, yada bizleri uzaya yollayacaklar. En kötü ihtimal dünyayi atom bombalariyla yok edecekler ve kendileri uzayda baska planetlerde hayatlarini sürdürmeye devam edecekler.

Fazla fantazili oldum yoksa?

Selam ve dua ile.

galipyetkin
5. March 2013, 03:04 AM
Sayın sensable.

Adem ve eşi.
Çoğumuz bu ifadeyi ''Adem ve Havva'' diye; Adem erkek cinsinin, Havva kadın cinsinin sembolü olarak anlıyoruz. Halbuki burada anlatılan dişi-erkek ayırımı yapılmadan ''İnsan''dır: ki ceset denilen ölümlü ve topraktan gelen vücut ile o vücuda hayatiyet veren can dediğimiz kavram birleşimidir. Yani ceset veya vücut can'ın, can ceset veya vücudun ayrılmaz eşidir. Lütfen şuraya bir göz atar mısınız?
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2616
Böylece bu ikisinin birleşmesinden meydana gelen tek parçanın/insanın zevci/eşi de diğer bir insandır. Erkek de dişi de olabilir. (Karı-kocalıktan bahsetmiyor)
Diğer bir anlatımla da adem ile aynı fiili işleyen yaşam eşdeşleridir.

Cennet.
Hayalimizde yaşattığımız ütopik, bambaşka bir alem değildir. Cennet kollektif bir sosyal ve ekonomik yaşam olup Ta-Ha -118, 119. ayetlerde ''Muhakkak ki senin için orada aç, çıplak, susuz kalmak, güneşten yanmak diye bir şey yoktur.'' diye anlatılmiştır.
Yani cennet ekmek elden su gölden misali yan gelip yatma yeri olmayıp, yeniden kurulacak dünyada veya kainattaki arzda, kıyametle yok olmuş dünyadaki yaşamına bedel/benzer bir yaşamdır.

Adem tövbe etmiş ve tövbesi kabul edilmiştir. Tövbenin kabulü işlenmiş suçu ortadan kaldırmaz, ceza verilmesini önler. İşte kollektif/toplumcu bir sosyal ve ekonomik yaşamdan hırsları, ihtirasları, mal-mülk aç gözlülüğü ile başkalarının haklarına tecavüz eden, birbirine köle olmuş ceset ve candan oluşan Adem ile yandaşları o yaşamdan, ''cennet yaşamından'' kovulmuş-afaroz edilmiştir.Çünkü toplumsal yaşama uyum sağlayamamış bencildirler. Bu dünyadaki yaşamıyla yeniden kurulacak arzda cennet yaşamına sahip olup olamıyacağına, uyum sağlayıp sağlayamıyacağına da bu dünyadaki yaşamı kıstas alınarak ahırette karar verilecektir.
Benim görüşlerim böyle.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

merdem
5. March 2013, 04:03 AM
Sayın sensable.

Adem ve eşi. Çoğumuz bu ifadeyi ''Adem ve Havva'' diye; Adem erkek cinsinin, Havva kadın cinsinin sembolü olarak anlıyoruz. Halbuki burada anlatılan dişi-erkek ayırımı yapılmadan ''İnsan''dır: ki ceset denilen ölümlü ve topraktan gelen vücut ile o vücuda hayatiyet veren can dediğimiz kavram birleşimidir. Yani ceset veya vücut can'ın, can ceset veya vücudun ayrılmaz eşidir. Lütfen şuraya bir göz atar mısınız?
http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11493#post11493.

Cennet. Hayalimizde yaşattığımız ütopik, bambaşka bir alem değildir. Cennet kollektif bir sosyal ve ekonomik yaşam olup Ta-Ha -118, 119. ayetlerde ''Muhakkak ki senin için orada aç, çıplak, susuz kalmak, güneşten yanmak diye bir şey yoktur.'' diye anlatılmiştır.
Yani cennet ekmek elden su gölden misali yan gelip yatma yeri olmayıp, yeniden kurulacak dünyada veya kainattaki arzda, kıyametle yok olmuş dünyadaki yaşamına bedel bir yaşamdır.

Adem tövbe etmiş ve tövbesi kabul edilmiştir. Tövbenin kabulü işlenmiş suçu ortadan kaldımaz, ceza verilmesini önler. İşte kollektif/toplumcu bir sosyal ve ekonomik yaşamdan hırsları, ihtirasları, mal-mülk aç gözlülüğü ile başkalarının haklarına tecavüz eden, birbirine köle olmuş ceset ve candan oluşan Adem o yaşamdan, ''cennet yaşamından'' kovulmuş-afaroz edilmiştir.Çünkü toplumsal yaşama uyum sağlayamamış bir bencildir. Bu dünyadaki yaşamıyla yeniden kurulacak arzda cennet yaşamına sahip olup olamıyacağına, uyum sağlayıp sağlayamıyacağına da bu dünyadaki yaşamı kıstas alınarak ahırette karar verilecektir.
Benim görüşlerim böyle.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.


Hani yani sonunda yine saydirdiniz ya pes dogrusu.

Ama bir noktada ayni düsüncelerde birlesdigimizi gördüm. Eh bu da güzel bir sey.

Hayirli geceler ve esenlik dolu bir hafta dileklerimle.