PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : iyi insan olarak bilinip de müslüman olmayan bazılarının ahriette hali nasıl olacak:


sevginur
8. February 2013, 10:33 AM
İYİ İNSAN OLARAK BİLİNİP DE MÜSLÜMAN OLMAYAN BAZILARININ ÂHRİETTE HÂLİ NASIL OLACAK:


İnsanlığa büyük hizmetler vermiş fakat Müslüman olmamış kimseler âhirette cennete mi yoksa cehenneme mi gireceklerdir?
Bu konuda düşünmeye başlamak için hareket noktasının aşağıdaki Âyet olması gerekmektedir:
İsrâ: 15:
Kim kılavuzlanan doğru yolu bulursa, sırf kendi iyiliği için kılavuzlanan doğru yolu bulmuştur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı başkasının yükünü çekmez. Ve Biz, bir peygamber göndermedikçe, azap ediciler olmadık.

Görüldüğü üzere, Rabbimiz, Elçi göndermeden azap etmeyeceğini bildirmiştir. O hâlde yukarıdaki sorunun cevabı, peygamberimizin bu kişilerin Elçisi sayılıp sayılmadığında yatmaktadır.
Bilindiği gibi, Mekkeli, [Anakentli] herkesin soyunu-sopunu, huyunu-suyunu, fiziksel ve zihinsel durumunu, ilmî seviyesini iyi bildikleri Resûlullah Muhammed peygamber, kendisine vahyedilenleri toplumuna tebliğ etmiştir. Kendilerine Kur'ân'ın mu'cize dolu Âyetleri tebliğ edilen Mekkelilerin bir kısmı iman etmiş fakat çoğunluk bu mu'cizeyi anlamalarına rağmen işlerine gelmediği için bile bile yalanlama cihetine gitmişlerdir. Sonuçta, Kur'ân'ın mu'cize olduğu kendilerine gösterilmiş olan o günkü toplumun inananları kendilerini kurtarmış, inanmayanları da cezayı hak etmiştir.
Peki, peygamberimizden sonra acaba Kur'ân mu'cize olarak toplumlara tebliğ edilebilmiş midir, bugün edilebiliyor mudur, bu sorulara bağlı olarak da bu mu'cizenin tebliğcisi ve tebyincisi olan peygamberimizin Elçiliği kabul görmekte midir? Meseleyi çözecek olan, bu soruların dürüst ve samimî cevaplarıdır.
Eğer Kur'ân mu'cize olarak takdim ediliyor ve bu mu'cizelik insanlarca kabul görüyorsa, Kur'ân'ın tebliğcisinin Allah'ın Elçisi olduğu da kabul edilmiş olacak ve bu duruma tanık olanlar "sorumlu" konumuna gireceklerdir. Eğer bu tanıklar inanmamış olarak ölürlerse, ne kadar iyi insan olsalar, ne kadar büyük hayır işleri yapsalar da, yaptıklarının hiçbir yararını göremeyecekler, gidecekleri yer de cehennem olacaktır.
Ancak Kur'ân tanıtılmıyor ya da tanıtılamıyorsa, insanlar mu'cizeye tanık olmayacaklar ve çeşitli kesimler tarafından bin bir iftira ile karalanmaya çalışılmış olan peygamberimizin elçiliğini kabul etmeyeceklerdir. Bize göre, Kur'ân'ın tanıtılmaması ve mu'cizenin gösterilmemesi sebebiyle inançsız kalanların bu durumundan Kur'ân'ı ve onu tebliğ eden peygamberi tanımayan ve tanıtmayan gayretsiz Müslümanlar sorumludurlar. İnançsız kalanlar ise tebliğ edilmemiş kişilerdir ve onlar aşağıdaki Âyetler kapsamındadır.
Bakara: 62
Şüphesiz şu, iman etmiş kişiler, Yahûdileşmiş kişiler, Nasrâniler ve Sabiîler/doğal dindarlar; her kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve sâlihi işlerse, artık Rableri katında bunlar için ecirleri vardır. Bunlara bir korku yoktur. Bunlar mahzun da olmayacaklar.


Aynı mesaj, Mâide Sûresi'nin 69. Âyetinde de görülmektedir.


Zilzâl: 7–8:
Her kim zerre miktarı bir hayır işlerse onu görecek, her kim zerre miktarı bir şer işlerse onu görecek.

Allah en doğrusunu bilendir
Hakkı yılmaz

sevginur
8. February 2013, 10:39 AM
Selamun aleykum kardeşlerim

Hep merak ederdim cevremde gözlemlediğim inançsız sosyal ,aile,ve toplumların iyi diyebileceğimiz hareketlerini Rabbimiz nasıl muamele yapacak ?mükafat ve cezaları nasıl olacak ..Bana göre iki gurp var Allaha ibadet etmeyen ,sahip olduğu nimetlerinin varlığını hiç bir şeye isnat etmeden kendi gayretinin ürünü olduğunu düşünen insanlarda iyilik yapıyor ..Bir insan Allaha inanmaması diye bir şey yok aslında Allahın varlığını kabul edip emirlerini yansıtmayı menfeaatleri öncelikli olduğu için göstermeyen insanlarda iyilik yapıyor.Allahın emirlerinin yegane mesajı iyiliği O'nun istediği razı olduğu şekilde hükümleriyle uymak bizlere emri değilmi..?Yanlış hatırlamıyorsam Abdulziz Bayındır hocam bu soruma tebliğ ulaşmamış iyilik üzere olan insanlar şir koşmamışsa cennete gidiyor demişti.Gerçi cennet cehennem konusunda inanlar olarak da akibetimiz kesin değilde..ama şu ortamı düşünsek benim kalbim temiz diyen tebliğe ihtiyac olmadığını beyan edenler için konu önemli..
56, 57 Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca, Bana ibadet/ kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan herhangi bir rızk istemiyorum. Ben, onların Beni yedirmelerini de istemiyorum.

Bu, şüphesiz onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Artık O [Allah] da onların amellerini boşa çıkarmıştır.muhammed 9.
Kavradım çok şükür çok teşekür ederim tüm güzelliklere vesile olan kardeşlerime.

saygılarımla

merdem
8. February 2013, 11:37 AM
Sayin Bayindir Hocamiz cok güzel bir sekilde izah etmis bu videoda. Kimler cennete girebilir diye.



http://www.dailymotion.com/video/xgczad_yahudi-ve-hristiyanlar-cennete-girecek-mi_school#.URS0iX02PV8

sevginur
8. February 2013, 03:44 PM
Cennete Kimler Girer?

(Görüntülü dersimizin yazılı ekleyelim neti sınırlı olan izleyemeyen kardeşlerimize kolaylık olsun..)

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İman etmiş olanlar; Yahûdi, Hıristiyan ve Sabiî olanlar; bunlardan kim Allah'a ve Ahiret gününe inanır ve iyi işler yaparsa, onların ödülleri Rableri katındadır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” (Bakara 2/62)

Kendine peygamber tebliği ulaşmayan kişi, sadece şirkten ve bildiği doğrulardan sorumlu olur. Peygamber tebliği ulaşan ise o peygambere inanmak ve onun gösterdiği gibi yaşamak zorundadır. Tebliğin ulaşması, peygamberin mucizesini, yani peygamberlik belgesini görmekle olur. Çünkü o zaman Allah’ın elçisini, gözüyle görmüş gibi kesin bilgiye ulaşır. Muhammed aleyhisselamın belgesi Kur’ân’dır. Kur’ân âyetlerini, kendi anlayacağı dille anlayarak okumamış veya dinlememiş kişilere de tebliğ ulaşmış olmaz.

Yukarıdaki âyetin bir benzeri Mâide suresinde geçer. O âyet, öncesi ve sonrasıyla şöyledir:

“De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilmiş olanı uygulamadıkça bir değeriniz olmaz. (Ya Muhammed) Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlık ve inkârını kesin artıracaktır. Onun için bu kâfirler topluluğuna üzülme.

İman etmiş olanlar; Yahûdi, Sabiî veya Hıristiyan olanlar; işte bunlardan kim Allah'a ve Ahiret gününe inanır ve iyi işler yaparsa üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.

İsrail oğullarından kesin söz aldık ve elçiler gönderdik. Ama onlar, canlarının istemediği bir şey getiren elçilerden kimini yalanlamışlar, kimini de öldürmüşlerdir.” (Mâide 5/67-70)

Konu ile ilgili bir âyet de şöyledir:

“Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulacakları ümmi Peygambere uyanlara; işte onlara o Peygamber iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. İyi şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Sırtlarından ağır yükleri, boyunlarından demir halkaları kaldırır atar. Kim ki ona inanır, onu saygıyla destekler, ona yardım eder, onunla birlikte gönderilen o Nur’a uyarsa; işte onlar umduklarına kavuşurlar.” (A’raf 7/157)

Bu üç dinde; Yahûdi, Sabiî ve Hıristiyanlarda Allah’ın varlığı ve birliği inancı ile Ahiret inancı vardır. Ayette geçen “iyi işler” kavramı, kişilerin bilgisine göre değişir. Yukarıdaki âyetlerin açıkça gösterdiği gibi onlardan kim, son peygamberin tebliği ile karşılaşırsa ona inanmak ve orada belirtilen iyi işleri yapmak zorundadır. Allah, bu konuda peygamberlerden kesin söz almıştır:

"Size kitap ve hikmet veririm de, sonra sizdekini doğru sayan bir elçi gelirse, ona muhakkak inanacaksınız ve yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" demişlerdi. "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.” (Al-i İmran 3/81)

Sonuç olarak yukarıdaki ayeti şöyle anlamak gerekir.

“İman etmiş olanlar; Yahûdi, Hıristiyan ve Sabiî (olup kendilerine Son Elçi’nin tebliği ulaşmamış) olanlar; işte bunlardan kim (şirk koşmadan) Allah'a ve Ahiret gününe inanır ve iyi işler yaparsa, onların ödülleri Rableri katındadır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” (Bakara 2/62)
(Kur'an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar.) KİTABINDAN
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sevgili merdem izleyemeyen kardeşlerimiz açısından konuyu (Kur'an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar.) Kitabından ekleyelim daha iyi anlayalım.Çok güzel anlattı demekle konuyu dogru açıkladı demek istediniz ..Bu görüş yeterlimi iştişare edebiliriz..Abdulaziz hocamın dersleri halen takip ediyorum.Abdulaziz hocamızın katıldığım sizin gibi fetvaları katılmadığım fetvaları var..Tek konuyu okuyup yada izleyip tamam dogrudur demek yerine konuyu kurana uygun olanı iştişare ile daha iyi anlıyorum .Br abimiz ,bir kardeşimiz aklımıza gelmeyen yada es geçtiğimiz bir ayet ilefarklı bir bilgi sunabilir bu yüzden tüm alimlerimizin fetvaları önemli ..


Şirk koşmamışsa diyor Abdulaziz hocamız diyelim tebliğ ulaşmamış şirk koşmuyor ama bu insan inanç taşımayan kişi ilah olarak kimi görüyorki şirk koşmuyorsa zaten mümin değilmidir. Tebliğ ulaşmamış insan Allahı nasıl tasavur edebilir düşündürdü açıkçası şöyle deseydi :Tebliğ ulaşmasada fıtratı gereği bir yaratıcının Allah olduğunu aklen bilir kainatta tüm tasarruf ona aittir diyebilir illaki tebliğ ulaşmasada şirk koşmaz olabilirmi..


Kendine peygamber tebliği ulaşmayan kişi, sadece şirkten ve bildiği doğrulardan sorumlu olur....

Her insan’ın aklı ile allah’ı bilmesi mümkündür. İbrahim peygamber’in çocukluğunda aklını kullandığını ve babasına ne demişti enam suresinin 74. Ayeti bize bildirmektedir.
Ve hani İbrâhîm, babası Azer'e, "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini ap açık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti. .(enam 6/74)
Buna göre insanlar iki kısımdır. Kendilerine bir elçinin tebliği ulaşmış olanlar,
Kendilerine tebliğ ulaşmamış olanlar :
Kendine bir elçinin tebliği ulaşmamış olanın sorumluluğu fıtrata uymakla sınırlıdır. Fıtrata uymak, şirke karşı yani allah’tan başkasına kul olmaya karşı direnmeyi ve aklını kullanarak araştırmayı gerektirir.
Allah’ın varlığının ve birliğinin delili her yerde olduğu halde, ortak koşanlarla ilgili hiç bir delil yoktur. Bu konuda tek dayanak gelenektir. Allah subhanehu şöyle buyuruyor.

Ve onlara, "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" dendiği zaman, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" dediler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu bulmayan kimseler olsa da mı?

Ey iman eden kimseler! Kendiniz kendi üzeresiniz [herkes kendinden sorumludur]. Siz, hidâyete erdiğiniz zaman, sapan kimseler size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Sonra da O, yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecektir.

“onlara, “allah ne indirmişse ona ve o elçi’ye gelin.” Denince şöyle derler: “atalarımızda ne bulmuşsak o bize yeter”. Ya ataları bir şey bilmez, doğru yolu da tutmaz kimseler idiyse?” (mâide 5/104-105)

selamlar...

merdem
8. February 2013, 04:28 PM
Sevginur Kardesim,

Bayindir Hocamiz videoda konuyu cok izah ediyor, anlatiyor demem ile kastetmek istedigim Ayetler isigindaki aciklamasidir.

Zaten kendisi de diyor videonun sonunda Ayetler ile ispat ettiginden dolayi kendi görüsü olarak sunmuyor, kendi anlayisi olarak sunmuyor konuyu bizlere. Ayetleri konusturuyor. Zaten bu yüzden begendigimi söyledim. 15 dakikanin icerisinde mükemmel anlayisli bir sekilde izah etmis.

Ben de lap diye hemen her fetvanin arkasinda kosmuyorum. Az bucuk bilgim ile yine de kendim devamini arastiriyorum. Akla yatkin bulursam, beni tatmin edebiliyorsa vardigim sonuc, dogru oldugunu kabulleniyorum.

Körü körüne ha bir adam var ya o ne kadar cok sey biliyor ne derse dogrudur benim tabiatimda yoktur. Ister profesör olsun, ister hatip olsun, isterse alim olsun kendi fikirlerimle karsilastiriyorum. Ben cok mu biliyorum? Hayir. Ama herkes gibi ben de kendi fikirlerime kendim saygi göstermek zorundayim. Yoksa taklidcilikten kurtulamayiz.


Muhkem Ayetlerin kendini acikladigi konularda zaten tartisma diye bir sey olamaz. Hükümler apacik ortada. Diger bölümlerde insanlar aralarinda görüslerini paylasirlar, kimse illede ben hakliyim diye dayatamaz, yoksa hersey halledilmis olur Kitab'i kapatmak zorunda kalirdik. Ögrenmemiz gereken cok seyler var. Bir ders kitabi veyahut bir romanla karsilastiramiyacagimizdan dolayi Kur'an'in elden birakilmasi bizler icin imkansizdir.

Sevginur kardesim, bir yazimda belirttigim gibi, Dost1 kardesimizin, sagolsun eksiz olmasin, tavsiye ettigi linkleri okuyorum iki gündür. infak basligi yazisinda olacak linkler yanilmiyorsam. Ben daha hic rastlamadim o sayfalara. Allah razi olsun Dost1 kardesimizden, Dinimi yeniden ögreniyorum. Arablarin dinini bir kenara biraktim, Allah'in dinini yeni bastan ögreniyorum.

Selam ve dua ile.

hiiic
8. February 2013, 05:45 PM
kimin ne olduğunu Allah bilir, ne olacağına Allah karar verir.
keşke bizler affedilsek de...

sevginur
8. February 2013, 08:00 PM
kimin ne olduğunu Allah bilir, ne olacağına Allah karar verir.
keşke bizler affedilsek de...

selamun aleykum hiiic


Elbette herkesin akibetini Allah bilir ama Allah evrende sünetullah dediğimiz yasalar emirler koymuş bizler kendi irademizle elimizden geldiğince riayet etmekle yükümlüyüz..kusursuzluk Allaha mahsusdur ..
Yunus 99. Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın?
Kimin ne oldugu aşikar olanlar bize birer kıssa gibi örnektir kuranla ibretle bakarız
şirkin içinde iseler bu durumda olanlar için ayetleri yani Rabbimizin uyarılarını öğütleriz hayırlı işler yapanları Allah rızasına uygun olanı yine Rabbimiz güzellikleri müjdeliyor

yunus süresi 108. De ki: "Ey insanlar! Rabbinizden, elbette, size hakk gelmiştir. Artık doğru yola giren ancak kendisi için girmiştir ve gerçekten, sapan da kendi zararına sapmıştır. Ve ben, sizin üzerinize vekil [sizi ayakta tutan; sizden sorumlu biri] değilim."

sözün özü rabbimiz zulmetmez kimseye kaldıramıyacağı yük vermez aklıllı şuurlu bir şekilde düşünen idrak eden insan olarak Rabbimizin bizlere gösterdiği yoldan umut ve korku ilerlerlemeye devam edelim inşallah

sevgi ve sayğılarımla hepinizi selamlıyorum

raven
8. February 2013, 10:38 PM
hiç kimse cehenneme gideceğini düşünmez içten içe hep ödüllendirileceğini hayal eder.

Yüce Allah ın rahmeti ve affediciliği sonsuzdur.İnsanoğlu gibi kanser hücresinden farksız bir canlıya bu kadar tahammül edebilmesi bundan değilmidir acaba.mesela iki örnek vereyim

1)- Kelime i şahadet getir, başın secdeden kalkmasın ama her türlü herzeyide yemeye devam et.Yada Tanrı ya inancının sağlamlığını gösterebilmek için haçlı savaşları yap binlerce masum insanı katlet.

2)- Diğer yandan cosmos a inan ama gönüllü olarak git afrika nın en ücra köşesindeki hastalara ücret almadan yardım et.Yada her yararlı sosyal projenin içine gir insanlığa faydalı olmaya çalış.

Ben bu konuda vicdanımı çalıştırıp ikinci şıktaki insanı seçebiliyorsam Rabbimiz neden ilk şıktakini seçsin.

merdem
8. February 2013, 11:51 PM
hiç kimse cehenneme gideceğini düşünmez içten içe hep ödüllendirileceğini hayal eder.

Yüce Allah ın rahmeti ve affediciliği sonsuzdur.İnsanoğlu gibi kanser hücresinden farksız bir canlıya bu kadar tahammül edebilmesi bundan değilmidir acaba.mesela iki örnek vereyim

1)- Kelime i şahadet getir, başın secdeden kalkmasın ama her türlü herzeyide yemeye devam et.Yada Tanrı ya inancının sağlamlığını gösterebilmek için haçlı savaşları yap binlerce masum insanı katlet.

2)- Diğer yandan cosmos a inan ama gönüllü olarak git afrika nın en ücra köşesindeki hastalara ücret almadan yardım et.Yada her yararlı sosyal projenin içine gir insanlığa faydalı olmaya çalış.

Ben bu konuda vicdanımı çalıştırıp ikinci şıktaki insanı seçebiliyorsam Rabbimiz neden ilk şıktakini seçsin.

Iki siktada eksiklik var, birincisi büyük günahlardan bilincle uzak dursa, dikkat etse ve hayirlarda yarisabilse,

ikincisi de Allah'in tapinalinacak tek ilah oldugunu itiraf etse,

tüm dünyada huzur saglanmis olur. Saglam iman ve insanlik; aranilan vasiflar.

merdem
9. February 2013, 01:37 AM
Sevginur Kardesim,

bir hata yapmisim, Dost1 kardesimizin verdigi linklerden bahsetmistim, özür dilerim linkler Miralay kardesimizden. Her iki kardesimize de sonsuz tesekkürlerimi bir daha sunarim bu yolla faydalandigim bilgilerinden dolayi.

Belki tanimiyorsunuzdur sayfalari, ben size kopyalayip sunayim:p




www.kuranianlamametodu.blogspot.com



http://beytegiris.blogcu.com

http://mutluozbay.wordpress.com


www.hanifmurat.com

Selam ve dua ile.

sevginur
9. February 2013, 01:43 AM
raven vesilenle bir çok ayeti inceledim yazdıkların düşündürücü evet bu iki şıktan biri iman ettim deyip gereği gibi davranmayan kıyıdan ibadet edenler diyelim diğer şıkta tebi lulaşmamış demek ne derece doğru Allah iman etmede iradeyi serbest bırakmış doğuştan sağır olan yada kör olan Allah bilir değilmi bunun gibi düşünsek daha dogru Rabbimiz kendilerine tebliğ gelmedikçe helak etmeyiz diyor .
isra 15. ayetini anlam olarak ilk defa okudum düşündürdü Kim doğru yolu bulursa sırf kendi iyiliği için doğru yolu bulmuştur. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı başkasının yükünü çekmez. Ve Biz bir peygamber göndermedikçe, azap ediciler olmadık.

(Kasas: 59) Rabbin, kendilerine Âyetlerimizi okuyan bir peygamberi anakente göndermedikçe, memleketleri helâk edici değildir. Zaten Biz, halkı zâlim olmayan memleketleri helâk edici değiliz.

(En'am: 131) Bu, Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helâk edici değildir.

(Şu'arâ: 208–209) Ve Biz sadece kendileri için uyarıcılar olan kenti helâk ettik. Öğüt! Ve Biz, zulmedenler değiliz.

burada ise iman şartı aranıyor

19. Kim de âhireti isterse ve mümin olarak ona [âhirete] yaraşır bir çaba ile onun [âhiret] için çalışırsa, işte öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir.

takvalı samimi farkında olun düşünerek yaptığınızın kimin için olduğunu bilerek amellerin bilinçli olmasını öğütlüyor maide 35.

Ey iman etmiş olan kişiler! Felâha ermeniz için, Allah'a takvâlı davranın, O'na yaklaştıracak/ulaştıracak şeyleri arayın ve O'nun yolunda gayret gösterin.

bu ayette düşündürücü inkar ettikten sonra ne yapsan nafile anladım
Âli İmran: 91) Şüphesiz ki şu inkâr etmiş ve inkârcı oldukları hâlde de ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altın –onu fidye verseler bile–asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, dayanılmaz azap kendileri için olanlardır. Onlar için yardımcılardan da yoktur.

raven
9. February 2013, 01:56 AM
merdem kardeşim,
verdiğim örneklerde bir eksiklik yok karşılaştırma var.Burda bize sorulan soru nasıl iyi bir müslüman olabiliriz değil.

basit bir örnek daha menemen olayında Kubilay ın başını kesenlermi? yoksa faraday kafesini icat eden tanımadığı milyonlarca insanın hayatını kurtaran Michael Faraday mı?

bartsimpson
9. February 2013, 02:03 AM
hiç kimse cehenneme gideceğini düşünmez içten içe hep ödüllendirileceğini hayal eder.

Yüce Allah ın rahmeti ve affediciliği sonsuzdur.İnsanoğlu gibi kanser hücresinden farksız bir canlıya bu kadar tahammül edebilmesi bundan değilmidir acaba.mesela iki örnek vereyim

1)- Kelime i şahadet getir, başın secdeden kalkmasın ama her türlü herzeyide yemeye devam et.Yada Tanrı ya inancının sağlamlığını gösterebilmek için haçlı savaşları yap binlerce masum insanı katlet.

2)- Diğer yandan cosmos a inan ama gönüllü olarak git afrika nın en ücra köşesindeki hastalara ücret almadan yardım et.Yada her yararlı sosyal projenin içine gir insanlığa faydalı olmaya çalış.

Ben bu konuda vicdanımı çalıştırıp ikinci şıktaki insanı seçebiliyorsam Rabbimiz neden ilk şıktakini seçsin.

Sevgili Raven lafım sana değil sakın yanlış anlama...

Belki senin yazın vesile oldu, forumda yapılan bariz bir hatadan bahsetmek istiyorum bu vesile ile.

Allahı neden 3. bir şahıs gibi tanımlıyor yada bir varlığa benzetiyoruz.

Yaratıcısını yaratılmış formuna sokma ve betimleme gayreti, onu tanımlama yada belli bir kalıba sokma anlayışının bizi farkında olmadan göksel bir tanrı kavramına ve şirke götüreceğinden korkmaktayım.

Yoksa ben mi yanılıyorum...

raven
9. February 2013, 02:11 AM
Sevgili Raven lafım sana değil sakın yanlış anlama...

Belki senin yazın vesile oldu, forumda yapılan bariz bir hatadan bahsetmek istiyorum bu vesile ile.

Allahı neden 3. bir şahıs gibi tanımlıyor yada bir varlığa benzetiyoruz.

Yaratıcısını yaratılmış formuna sokma ve betimleme gayreti, onu tanımlama yada belli bir kalıba sokma anlayışının bizi farkında olmadan göksel bir tanrı kavramına ve şirke götüreceğinden korkmaktayım.

Yoksa ben mi yanılıyorum...

search...

raven
9. February 2013, 02:19 AM
Sevgili Raven lafım sana değil sakın yanlış anlama...

Belki senin yazın vesile oldu, forumda yapılan bariz bir hatadan bahsetmek istiyorum bu vesile ile.

Allahı neden 3. bir şahıs gibi tanımlıyor yada bir varlığa benzetiyoruz.

Yaratıcısını yaratılmış formuna sokma ve betimleme gayreti, onu tanımlama yada belli bir kalıba sokma anlayışının bizi farkında olmadan göksel bir tanrı kavramına ve şirke götüreceğinden korkmaktayım.

Yoksa ben mi yanılıyorum...

forma sokma? betimleme? tanımlama? kalıba sokma?

search...

search...

search...

seacrh...

not found

merdem
9. February 2013, 02:27 AM
forma sokma? betimleme? tanımlama? kalıba sokma?

search...

search...

search...

seacrh...

not found


Kuran’da Allah kendisinden birinci şahıs olarak bahsederken hem tekil “Ben” ifadesini, hem azamet, yücelik, saygınlık belirtisi olarak çoğul olan “Biz” ifadesini kullanır. Fakat Allah’tan ikinci şahıs olarak bahsedildiğinde hep ikinci tekil “Sen” ifadesi geçer, hiçbir zaman ikinci çoğul olarak “Siz” ifadesi geçmez veya Allah’tan üçüncü şahıs olarak bahsedildiğinde hep üçüncü tekil “O” ifadesi geçer, hiçbir zaman üçüncü çoğul “Onlar” ifadesi kullanılmaz. Oysa Kuran’da binlerce defa Allah’tan ikinci veya üçüncü şahıs olarak bahsedilmiştir, bunların biri bile ikinci çoğul veya üçüncü çoğul şahıs değildir. Bu da başta dediğimiz gibi; bu ifadenin Arapçanın dil özelliğinden olduğunu gösterir.

merdem
9. February 2013, 02:28 AM
eh aliskanlik olmus, biz de öyle bahsediyoruz:)

khaos
9. February 2013, 02:51 AM
ALİ İMRAN 162 Allah’ın hoşnutluğunu izleyen kişi Allah’ın gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kişiyle aynı mıdır?Ne kötü varış yeridir o!

MUMTEHİNE 1 Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.

MERYEM 13 Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o

KAMER 27 Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret.

merdem
9. February 2013, 02:55 AM
forma sokma? betimleme? tanımlama? kalıba sokma?

search...

search...

search...

seacrh...

not found

google'la aran acilmisa benziyor Raven Kardesim:p

raven
9. February 2013, 09:12 PM
google'la aran acilmisa benziyor Raven Kardesim:p


hiç sorma :)

aorskaya
13. February 2013, 04:34 PM
hiç kimse cehenneme gideceğini düşünmez içten içe hep ödüllendirileceğini hayal eder.

Yüce Allah ın rahmeti ve affediciliği sonsuzdur.İnsanoğlu gibi kanser hücresinden farksız bir canlıya bu kadar tahammül edebilmesi bundan değilmidir acaba.mesela iki örnek vereyim

1)- Kelime i şahadet getir, başın secdeden kalkmasın ama her türlü herzeyide yemeye devam et.Yada Tanrı ya inancının sağlamlığını gösterebilmek için haçlı savaşları yap binlerce masum insanı katlet.

2)- Diğer yandan cosmos a inan ama gönüllü olarak git afrika nın en ücra köşesindeki hastalara ücret almadan yardım et.Yada her yararlı sosyal projenin içine gir insanlığa faydalı olmaya çalış.

Ben bu konuda vicdanımı çalıştırıp ikinci şıktaki insanı seçebiliyorsam Rabbimiz neden ilk şıktakini seçsin.

Sevgili raven,

İki şıktaki kimsede cennete gideceklerden olamaz.

2.şık salt akla ve vicdana daha uygun gelse de kur'ana dayalı akıl ve kalbe göre; "LA İLAHE İLLA ALLAH" kavramını anlayarak, iman edip bu kavrama uygun yaşamaya çalışmadıkça, bir kimse isterse bütün insanlar için ömrünü geçirsin kabul edilmeyecektir.

İnsanın yaratılış amacı kulluk etmesidir. Kulluk ise imanla olur. Yine, insanlar için faydalı şeyler yapmaya çalışmak kulluk kavramın sadece unsurlarından biri olmaktadır. Kulluğun kendisi olmamaktadır.

O halde iman etmeyenler ne yaparlarsa yapsınlar cehennemden kurtulamayacaklardır. Bir kez daha konuyu düşünürseniz, doğru bulacağınızı düşünüyorum.

selamlarımla,
aorskaya

ates demir
13. February 2013, 11:35 PM
Ben olsam bu kadar emin olmazdim sayin aorskaya.
Hem agzinizdan cikan degil, davranislariniz belirler neye itaat ettiginizi.
2 insan biri vicdanli biri vicdansiz.
Ne olursa olsun vicdanli arkadasin cennet ile odullendirilme olasiligi vicdansiz olana gore daha yuksektir. İste bundan eminim.
Vicdanini ortenden daha kotu kim olabilir?

aorskaya
14. February 2013, 12:30 PM
Ben olsam bu kadar emin olmazdim sayin aorskaya.
Hem agzinizdan cikan degil, davranislariniz belirler neye itaat ettiginizi.
2 insan biri vicdanli biri vicdansiz.
Ne olursa olsun vicdanli arkadasin cennet ile odullendirilme olasiligi vicdansiz olana gore daha yuksektir. İste bundan eminim.
Vicdanini ortenden daha kotu kim olabilir?

Sevgili ateş kardeşim,

Emin olmadığım bir yazıyı "hakkında kesin bilgin olmayan şeylerin peşine düşme" emri gereği yazmazdım.

Ama, kur'anı okuyan ve ouduklarını anlayabilen bir kişi olarak, bizlerin kulluk etmek için yaratıldığımızı ve kulluğun da iman olmadan olmayacağını emin bir şekilde biliyorum.

Aslında bırakalım müslüman birisini, sıradan bir kimsenin bile kur'andan ilgili ayetleri okuduğunda "iman etmeyenlerin" insanlara ne kadar iyilikle ömrünü tüketseler dahi cennetlik olamayacağını görür.

İlginç olanı, biraz düşündüğünüzde bunun böyle olduğunu sizinde bileceğiniz halde, kur'ana dayanmayan akıl yürütmeleriniz yüzünden sadece insani açıdan arzu ettiğiniz bir durumu, dinsel gerçek gibi açıklama yanlışına düşmeniz olmaktadır.

Rabbimiz, kendisini tanımayan, tek ilah ve rab kabul edemeyen birisini, insanlara hizmet etmesi, iyilik etmesi içinmi yaratmıştırda, sadece insanlara iyilikle ömrünü geçiren birini dahi cennete koysun?

İnsanın yaratılış gayesini dışlayarak, insanların davranışlarına göre onların gidecekleri yerleri belirlemek islami yargı olmaktan uzak olur.

"LA İLAHE İLLA ALLAH"

Bu kavramı kabul edip buna göre yaşamayı düşünemeyen, akıl edip kabul etmeyen birisi, bütün insanlara en büyük kolaylığı da sunmuş olsa cennet için yeterli değildir.

Yazınızdaki gibi bu kavramı sadece deyiş olarak söyleyip, sonra buna göre yaşamayı düşünmeyenleri zaten kurtuluşta görmüyorum. Bu nedenle sadece "la ilahe illallah" denilmesini yeterli görmüşüm gibi yaklaşmanız da ayrı bir hata olmuş.

Kur'ana göre yaratılış gayemizi ve olması gerekenleri biraz daha düşünürseniz, bu konuda hem fikir olacağımızı sanıyorum.

selamlarımla,
aorskaya

merdem
14. February 2013, 01:42 PM
Hakki YIlmaz Hocamizdan:



KEHF SURESI


103. De ki: "Ameller bakımından en çok zarara uğrayanları haber verelim mi?

104. Onlar, kendileri sanat/sanayi olarak, güzellik ürettiklerini sanırken basit hayatta çalışmaları da boşa gitmiş olan kimselerdir."

105. İşte onlar, Rablerinin Âyetlerini ve O'na ulaşmayı inkâr etmiş kimselerdi de bu yüzden yaptıkları bütün amelleri boşa gitti. Artık kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız [hiç bir değer vermeyiz].

106. İşte, inkâr etmeleri, Benim Âyetlerimi ve elçilerimi alaya almaları sebebiyle, onların cezaları cehennemdir.

Bu Âyet grubunda Rabbimiz "en çok zarara uğrayanlar"ı Elçisi aracılığı ile açıklamaktadır. Buna göre en çok zarara uğrayanlar, dünyada güzel şeyler yapıp ürettiklerini sanırken çalışmaları boşa gitmiş olan kimselerdir. Zira onlar yanlışın en büyüğünü yapmış, Allah'ın Âyetlerini ve ahireti inkâr etmişlerdi. Bu yüzden tüm emekleri boşa gitmiş, yaptıklarının teraziye konulması bile söz konusu olmamıştır. İnkâr etmeleri ve Elçiyi alaya almaları yüzünden gidecekleri yer de sadece cehennemdir.

Birçok Âyette belirtildiği gibi, burada da amellerin bir kıymet ifade etmesi iman şartına bağlanmıştır. İman olmadan ameller değerlendirilmeyecektir.

(Hûd: 15–16) Her kim basit (Dünya) hayatı ve süsünü isterse, yaptıklarının karşılığını, ona hiç eksiltmeden, burada tastamam veririz. Onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, kendileri için, ahirette ateşten başka bir şey olmayanlardır. Yapıp ürettikleri de orada boşa gitmiştir. Yaptıkları şeyler de batıldır.

(Âl-i Imrân: 91) Şüphesiz ki şu inkâr etmiş ve inkârcı oldukları halde de ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altın –onu fidye verseler bile– asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, dayanılmaz azap kendileri için olanlardır. Onlar için yardımcılardan da yoktur.

(İbrâhîm: 18) Rabblerini inkâr eden kimselerin durumu; onların yaptıkları tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde tutamazlar. İşte bu, uzak sapıklığın ta kendisidir.

(Furkân: 23) Ve Biz onların [Bize kavuşmayı ummayanların] amelden her yaptıklarının önüne geçtik de onu saçılmış toz zerreleri hâline getiriverdik.

(Nûr: 39) Ve şu küfretmiş olan kişilere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki, susayan onu su zanneder, ona vardığında da orada herhangi bir şey bulamaz. Yanında Allah'ı bulmuştur. Allah ise onun hesabını tastamam ödemiştir. Allah hesabı çok çabuk görür.


Ben daha bastan ifadede bulunmustum; ikisi de yanlis/eksik diye. Iman ile Hayir bir arada olursa kiymeti olur.

Selam ve Dua ile.

ates demir
14. February 2013, 02:17 PM
İman/emin olmak ile hayr/salih amel arasindaki bağı bence görememişsiniz.
Kulluğu/abd olma durumunu ise bence yanlış yorumluyorsunuz.
Kafirlerin örttüğü şey vahiydir, Allah tır. Nasıllığını ve neden-sonuç ilişkisini bence kuramamışsınız.
İslam; her nebinin tebliğ ettiği iken bunca uydurma dinin nasıllığı ve neden ile sonuç arasındaki bağı da.
İslam ın her coğrafyaya her zamana ve her kıtaya hitap etmesi ve evrenselliği üzerindeki neden sonuç ilişkisini de...
Allah ın adaletini ve en adil olduğunu da anlamamışsınız.
Basiret gözlerde değildir.

Semadan gelen mübarek suyun hep altında kalanlaradır islam. Altında kalıp bu suyla kirlerinden arınanlardır arındırılanlar. Arınanlardır kitaba dokunanlar. Arınanlardır ebsar olanlar. Siz ebsar oldum demenizle gercekten ebsar olduğunuzu mu zannettiniz? Gerçek İslam çoklarına ağır gelir. O yüzden kıvırır ve sahtelerini türetir insanoğlu.
Siz iman ettik demekle birakilivereceginizi mi zannettiniz? İman ağızla olmaz. Önce bunu iDRaK etmeli insan.

aorskaya
14. February 2013, 02:40 PM
İman/emin olmak ile hayr/salih amel arasindaki bağı bence görememişsiniz.
Kulluğu/abd olma durumunu ise bence yanlış yorumluyorsunuz.
Kafirlerin örttüğü şey vahiydir, Allah tır. Nasıllığını ve neden-sonuç ilişkisini bence kuramamışsınız.
İslam; her nebinin tebliğ ettiği iken bunca uydurma dinin nasıllığı ve neden ile sonuç arasındaki bağı da.
İslam ın her coğrafyaya her zamana ve her kıtaya hitap etmesi ve evrenselliği üzerindeki neden sonuç ilişkisini de...
Allah ın adaletini ve en adil olduğunu da anlamamışsınız.
Basiret gözlerde değildir.

Semadan gelen mübarek suyun hep altında kalanlaradır islam. Altında kalıp bu suyla kirlerinden arınanlardır arındırılanlar. Arınanlardır kitaba dokunanlar. Arınanlardır ebsar olanlar. Siz ebsar oldum demenizle gercekten ebsar olduğunuzu mu zannettiniz? Gerçek İslam çoklarına ağır gelir. O yüzden kıvırır ve sahtelerini türetir insanoğlu.
Siz iman ettik demekle birakilivereceginizi mi zannettiniz? İman ağızla olmaz. Önce bunu iDRaK etmeli insan.

Kardeşim,

Siz şunu anlamadınız, bunu kavrayamadınız vb. sözlerle konuyu polemize etmeye çalışma artık! Ayetlerle delillendirerek, daha insanın yaratılış amacının anlamını anlatarak yazan bizler birşeyler anlamıyoruz, ama kur'ana tamamen ters fikirler sunabilen siz herşeyi en iyi anlıyorsunuz! Bu nasıl bir ego tatminidir anlamaya çalışmak bile gereksiz!

İman etmeyenler, başkaca nasıl iyilik yaparsa yapsınlar, rabbi tanımadıkça, tekliğini ve otoritesini kabul edip, dinine teslim olmadıkça cennet yoktur.

Semadan gelen mübarek su nedir? Bunun altında kalanlar iman etmemekle birlikte insanlara hizmette yarışanlarmıdır? Semadan gelen mübarek su ile kastedilen vahiy ise, ilk vahiy "yaratan rabbin adıyla ikra etmektir, LA İLAHE İLLAALLAH" ı anlamak ve kabul edip, pratikleriye göstermektir.

Bırakın artık şu anlamsız sözleri de kur'an gerçekliğini anlamaya, anlatmaya çalışın. Din ciddi iştir, hafife alınmaya gelmez.

hem; Altında kalıp bu suyla kirlerinden arınanlardır arındırılanlar. Arınanlardır kitaba dokunanlar. diyeceksiniz ve hem de kur'anın kenarından bile geçmeyenleri, insanlar için yaptıkları yüzünden cennete layık görebileceksiniz? Bu nasıl bir çelişkidir, bunu görmeye çalışın bari!

Rabbin, kendisine kulluk için yarattığı insan, hesap gününde; "seni tanımadım, sana iman edip dediklerini yapmadım. Ama ben insanlara iyilik yaptım diyerek cennete mi gidebilir?"

Kur'andan sorulduğunda, hiç bir cevabı olamayacak birinin hala cennete gidebileceğine inanmak istiyorsanız, size başka şey anlatmaya gerek kalmıyor...

selamlarımla,
aorskaya

bartsimpson
14. February 2013, 03:01 PM
Sevgili ateş kardeşim,

Emin olmadığım bir yazıyı "hakkında kesin bilgin olmayan şeylerin peşine düşme" emri gereği yazmazdım.

Ama, kur'anı okuyan ve ouduklarını anlayabilen bir kişi olarak, bizlerin kulluk etmek için yaratıldığımızı ve kulluğun da iman olmadan olmayacağını emin bir şekilde biliyorum.

Aslında bırakalım müslüman birisini, sıradan bir kimsenin bile kur'andan ilgili ayetleri okuduğunda "iman etmeyenlerin" insanlara ne kadar iyilikle ömrünü tüketseler dahi cennetlik olamayacağını görür.

İlginç olanı, biraz düşündüğünüzde bunun böyle olduğunu sizinde bileceğiniz halde, kur'ana dayanmayan akıl yürütmeleriniz yüzünden sadece insani açıdan arzu ettiğiniz bir durumu, dinsel gerçek gibi açıklama yanlışına düşmeniz olmaktadır.

Rabbimiz, kendisini tanımayan, tek ilah ve rab kabul edemeyen birisini, insanlara hizmet etmesi, iyilik etmesi içinmi yaratmıştırda, sadece insanlara iyilikle ömrünü geçiren birini dahi cennete koysun?

İnsanın yaratılış gayesini dışlayarak, insanların davranışlarına göre onların gidecekleri yerleri belirlemek islami yargı olmaktan uzak olur.

"LA İLAHE İLLA ALLAH"

Bu kavramı kabul edip buna göre yaşamayı düşünemeyen, akıl edip kabul etmeyen birisi, bütün insanlara en büyük kolaylığı da sunmuş olsa cennet için yeterli değildir.

Yazınızdaki gibi bu kavramı sadece deyiş olarak söyleyip, sonra buna göre yaşamayı düşünmeyenleri zaten kurtuluşta görmüyorum. Bu nedenle sadece "la ilahe illallah" denilmesini yeterli görmüşüm gibi yaklaşmanız da ayrı bir hata olmuş.

Kur'ana göre yaratılış gayemizi ve olması gerekenleri biraz daha düşünürseniz, bu konuda hem fikir olacağımızı sanıyorum.

selamlarımla,
aorskaya

Bu söylediklerin ışığında;

Sence... "sen" "cennete" mi gideceksin yoksa "cehenneme" mi???

ates demir
14. February 2013, 03:04 PM
Rabb/yol göstericinin inkarı nasıl olur? Madem ağızla iman olmaz, neden ağızla inkar olsun ki bunu da bence anlamamışsınız.
Kafir/örten kime denir ve örten neyi hangi örtü ile örtmüştür bence buna da yeterince kafa yormamışsınız.
Rabbin ayetleri nedir ve nasıl inkar edilir buna da.
Resul ve nebi farkını bile bence anlamamışsınız. Ali imran suresini anlayarak/yavaş yavaş kelimeleri Kurandan anlam yükleye yükleye okuyarak bile okumamışsınız. Allah ın nebilerinden neden resullerine uyma sözü aldığını da bence anlamamışsınız.
Kurban olmak isteyen önce kendini sonra Rabbini bilmeli.
Basiret gözlerde değildir.
Bence...

aorskaya
14. February 2013, 03:18 PM
Bu söylediklerin ışığında;

Sence... "sen" "cennete" mi gideceksin yoksa "cehenneme" mi???

Harikasın bart,

Yazdıklarıma göre bu soruyu sorabildiğine göre yazıda kabul edemediğin kısımlar olmalıdır! Aslında o kısımlara değinseydin daha doğru olurdu.

Ama sorunu cevaplamadan geçmeyeyim.

Yazıma iyi dikkat edersen, "cehenneme gidemeyeceği kesin olanları" açıkladığımı görürsün.

Bu açıklamalara göre de tersi durumu düşündüğünde, gerçekten rabbin tek ilah ve otorite oluşuna samimi olarak iman eden yani hem inanıp kabul eden ve hem de kabullerine uygun yaşayabilen kimselerin cennete gideceğini görebilirsin.

Ben, daha önceleri kendini müslüman sanan ve fakat gerçek anlamda müslüman olmadığını gören, bu dediklerimi bana göre çok geç bir vakitte öğrenebilen kimse olarak, geçmişteki yanlışlarımızı bugün ve daha ne kadar ömür yaşayacağımı bilemediğim gelecekte yapacağım doğrularla ne kadar geçebileceğimi bilemeyen biriyim.

İnşallah, kur'anı gerçek anlamına göre tatbikle, bu anlayışla yaşamdan ayrılmadan, ecelinin gelmesini isteyen biriyim.

Dolayısıyla, ne kadar geç kaldığımı, ne kadar ömrüm olduğunu bilemediğimden, bilinçli olduğum zamanlarımın hepsini kur'an bilgime göre yaşamaya çalışmaktan başka seçimim olamayacağını, aksine durum olursa, istemesem de öbür tarafta iyi bir yerde olamayacağımı kabul ediyorum.

Sonuç olarak, rabbime gerçekten iman eden ve dini kaynağından samimi olarak yaşamaya çalışan biri olarak, bu düşünce ve çabalar içinde olduğum dönemler için cehennemlik bir durumum olmasa da diğer zamanlardaki cahiliye yaşamım yüzünden cenneti te garanti görmeyen ve rabbimden bağışlanma dileyerek iyi tarafta yer vermesini arzu eden biriyim.

selamlar,
aorskaya

aorskaya
14. February 2013, 03:25 PM
Rabb/yol göstericinin inkarı nasıl olur? Madem ağızla iman olmaz, neden ağızla inkar olsun ki bunu da bence anlamamışsınız.
Kafir/örten kime denir ve örten neyi hangi örtü ile örtmüştür bence buna da yeterince kafa yormamışsınız.
Rabbin ayetleri nedir ve nasıl inkar edilir buna da.
Resul ve nebi farkını bile bence anlamamışsınız. Ali imran suresini anlayarak/yavaş yavaş kelimeleri Kurandan anlam yükleye yükleye okuyarak bile okumamışsınız. Allah ın nebilerinden neden resullerine uyma sözü aldığını da bence anlamamışsınız.
Kurban olmak isteyen önce kendini sonra Rabbini bilmeli.
Basiret gözlerde değildir.
Bence...

Hep aynı serenat, hep aynı nakarat!

Şunu anlamamışız, bunu bilmiyoruz, ona kafa yormuyoruz!

Ya kardeşim, bu dediklerini, bizim yapamadığımızı yazmak yerine sen nasıl biliyorsan, anlıyorsan, kafa yoruyor ve sonuca gidiyorsan yazsan da biz deöğrensek olmazmı?

Sana göre iman etmeyen biri nasıl cennete gidecektir? Kur'andan delilin nedir?

Buyur kardeşim, önce soruyu cevapla, sonra o bize eleştiri şeklinde yönelttiğin durumları sen kendine göre olması gerekn şekliyle açıkla lütfen...

Ama, kendin bir şey açıklamadıkça, başkalarını bari anlayamamakla itham etme... Yoksa dikkate alınmayı bekleme!

selamlar,
aorskaya

merdem
14. February 2013, 03:37 PM
Harikasın bart,

Yazdıklarıma göre bu soruyu sorabildiğine göre yazıda kabul edemediğin kısımlar olmalıdır! Aslında o kısımlara değinseydin daha doğru olurdu.

Ama sorunu cevaplamadan geçmeyeyim.

Yazıma iyi dikkat edersen, "cehenneme gidemeyeceği kesin olanları" açıkladığımı görürsün.

Bu açıklamalara göre de tersi durumu düşündüğünde, gerçekten rabbin tek ilah ve otorite oluşuna samimi olarak iman eden yani hem inanıp kabul eden ve hem de kabullerine uygun yaşayabilen kimselerin cennete gideceğini görebilirsin.

Ben, daha önceleri kendini müslüman sanan ve fakat gerçek anlamda müslüman olmadığını gören, bu dediklerimi bana göre çok geç bir vakitte öğrenebilen kimse olarak, geçmişteki yanlışlarımızı bugün ve daha ne kadar ömür yaşayacağımı bilemediğim gelecekte yapacağım doğrularla ne kadar geçebileceğimi bilemeyen biriyim.

İnşallah, kur'anı gerçek anlamına göre tatbikle, bu anlayışla yaşamdan ayrılmadan, ecelinin gelmesini isteyen biriyim.

Dolayısıyla, ne kadar geç kaldığımı, ne kadar ömrüm olduğunu bilemediğimden, bilinçli olduğum zamanlarımın hepsini kur'an bilgime göre yaşamaya çalışmaktan başka seçimim olamayacağını, aksine durum olursa, istemesem de öbür tarafta iyi bir yerde olamayacağımı kabul ediyorum.

Sonuç olarak, rabbime gerçekten iman eden ve dini kaynağından samimi olarak yaşamaya çalışan biri olarak, bu düşünce ve çabalar içinde olduğum dönemler için cehennemlik bir durumum olmasa da diğer zamanlardaki cahiliye yaşamım yüzünden cenneti te garanti görmeyen ve rabbimden bağışlanma dileyerek iyi tarafta yer vermesini arzu eden biriyim.

selamlar,
aorskaya

FURKÂN Suresi / 70


Ancak tevbe edip, iman eden ve doğruları yapanlar, Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir.

Öyle degilmi degerli Aorskaya Kardesim?:) Asla umutsuz olmayiniz. Yine de bu sekilde düsünmeniz sizi daima Allah yolunda kalmaya yönlendirecektir. Rabbimiz, dualarinizi kabul eylesin.

Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.

aorskaya
14. February 2013, 03:56 PM
FURKÂN Suresi / 70


Ancak tevbe edip, iman eden ve doğruları yapanlar, Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir.

Öyle degilmi degerli Aorskaya Kardesim?:) Asla umutsuz olmayiniz. Yine de bu sekilde düsünmeniz sizi daima Allah yolunda kalmaya yönlendirecektir. Rabbimiz, dualarinizi kabul eylesin.

Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.

Sevgili merdem kardeşim,

Peygamberler bile kendi geleceklerinden emin olamadıklarını söyleyebilirken, adeta cenneti parselleyen, şefaatle (peygamberden utandığından ona görünmemeye çalışarak) bazılarına rabbin cennetini garantileyen, arşlarda peygamber üstü muhabbetlerde bulunan gavs, kutup vb. uçucu kimselere denilecek söz yoktur. (Bunlara kananlara ise akıllarını kullanmalarını ve kur'andan başka din kaynağı olmadığını, diğerlerinin sadece insan görüşü olduklarını hatırlatmak gerekir.)

Ancak, kim ne yaparsa yapsın, cenneti garanti göremeyeceği gibi (imansızlık ve müşrik olmadıkça) henüz nefes alıyorken, ölüm belirtileri oluşmadan önce tövbe etmesi halinde tövbesinin kabul edileceğini hatırlayarak umutsuzda olmasın.

Bize düşen, bundan sonraki yaşamımızı kur'an merkezli tamamlamaya çalışmaktır.

Ancak, bu çaba ile yaşam sürerken bile, karşımıza çıkacak bazı kötü durular yüzünden bize küçük gelebilecek bir yanlışın aslında çok büyük yıkımlar yaratan sonuçları olabileceğini de bilerek, dikkatli olmalı, rehavete kapılmamalı, şefaat gibi torpil durumlarına ve "kalbinde azıcık iman olanın er-geç cennete gideceği" yalanlarına kanmamayı becermeliyiz.

Kötülük ve sonuçlarının tehlikesinin boyutlarının anlaşılması bakımından, hiç bir durumun basite indirgenmemesi gerektiğini "kelebek etkisi" denen bir kavram üzerinden anlamaya çalışılmasını öneririm.

selamlarımla,
aorskaya

dost1
14. February 2013, 04:54 PM
Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!

"İman" konusu ile ilgili olarak yapılan müzakereler hep olmuştur ve de olacaktır. Bu müzakerelere baktığımızda iman ile ilgili olarak yapılan müzakerelerde imanın:

Kalben kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Sadece dil ile kabul ve itirafın yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafı ile birlikte pratikte de uygulamalarının olup olmaması üzerinde toplandığını görürüz.

Bu noktalarda geçmişte İslâm bilginleri arasında bir çok tartışmalar olmuş ve bu husus ile ilgili, bir çoğu ifrat ve tefrit ölçülerinde Kerrâmiye, Havâriç, Mu’tezile, Selef/Muhaddisün gibi mezhepler/ekoller ortaya çıkmıştır. Bunlardan kimisi ameli olmayan bir müslümana çekinmeden kâfir demiş, (Halbuki amelinin olmamasının imansızlıktan başka bir sebebi olabilir.) Kimisi de ameli olmayan bütün müslümanları cennetle müjdelemiştir. Böylece günahkarlığı cesaretlendirmiştir. Biz iman-amel ilişkisini zoraki yorumlara tevessül etmeden, temel kaynağımız Kur’ân’dan görelim. Konuyla ilgili Yüce Rabbimizin açık beyanlarına dikkat edelim:
Kur’ân’a baktığımızda Allahü Teâla, İman etmeyi mutlaka bir fiille beraber zikreder. Kur’ân’ın tanımladığı müminler aksiyon halindedirler.

Mü’minün suresi âyet 1-11:

1Kesinlikle, inananlar durumlarını korudular/ zafer kazandılar.
2Onlar, salâtlarında [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmalarında; toplumu aydınlatmaya çalışmalarında] gösterişsiz/ samimi olan kimselerdir.
3Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir,
4Ve onlar, zekâtı işleyen/vergiyi veren kimselerdir,
5-7Ve onlar, iffetlerini koruyan kimselerdir, –eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları303 ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.–
8Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir.
9Ve onlar, salâtlarını [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını] koruyan kimselerdir.
10,11İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine son sahip olan son sahiplerin ta kendileridir.

Allahü Teâla elli civarında âyette “İman edenler ve salih amel işleyenler” şeklinde bir ifadeyle iman ile sâlih ameli yani iman ile davranışı birbirine yapıştırmış, bir daha tefrik edilmeyecek bir şekilde birbirine bağlamıştır. Bahsedilen iman ve sâlih amel aynı şey gibidir. Hatta o kadar ki mesela Mâide suresinin 44, 45, ve 47. âyetlerinde Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler. “kâfirler”, “zâlimler” ve “fâsıklar” olarak değerlendirilmiştir.

Gerçek Müminlerin nitelikleri sayılırken de:


Enfal suresi âyet 2-4:

“Hiç şüphesiz mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperen, O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, iman açısından güç kazanan ve yalnızca Rablerine sonucu havale eden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan] ve Bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte bunlar, gerçekten inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır.


Tevbe suresi âyet 111:

“Evet, Allah, İnananların canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’ân’daki gerçek bir sözüdür. Ve sözünü, Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişle sevinin. Büyük başarı, işte budur!”

Saff suresi âyet 10,11:

“Ey inananlar! Sizi, can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir alış-verişi göstereyim mi size?
Allah’a ve Elçi’sine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla savaşacaksınız; -bilseniz, bu, sizin için daha iyidir.-”

İbrahim suresi âyet 24, 25:

“Allah’ın Güzel Söz’e (imana) nasıl örnek verdiğini görmedin mi? O, kökü sağlam, dalları gökte, güzel bir ağaca benzer;
o, Rabb’inin izniyle, her an ürün verir. Allah, insanlar için örnekler vurur/verir. Belki ders alırlar.”

Ve Fürkan suresi âyet 63-77. âyetlerde nitelenen (Yeryüzünde kibirlenmeden yürümeyi, geceleri secde ve kıyam etmeyi; duada bulunmayı, malı harcarken savurgan ve cimri olmayıp orta bir yol tutmayı, haksız yere adam öldürmemeyi, zina etmemeyi, yalana tanıklık etmemeyi, boş lakırdıya kulak asmamayı, okunan âyetlere duyarlı olmayı ..) özellikleri de göz önüne alınız.


Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir.Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, salat, oruç, infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.

Allah insan için iki yol bulunduğunu bildirir.:
1.İman edenlerin Allah yolunda,
2. İman etmeyenlerin ise Tağut yolunda mücadele vereceklerini açıklar.

Müminlerle fâsıkları bir tutmayacağını bildiren Rabbimiz, imanı yüceltmiş ve kalplerimize hoş göstermiş küfür, fısk ve isyandan nefret ettirmiştir.


Bakara suresi âyet 214:

“Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenin benzeri, sizin de başınıza gelmeden, Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, Rasül ve onunla birlikte inananlar, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Gözünüzü açın şüphesiz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.”

Al-i Imran suresi âyet 142:

“Yoksa Allah, içinizden savaşanları ayırt etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız.”

Tevbe suresi âyet 16:

“Allah, içinizden savaşanları, Allah’tan, Elçi’sinden ve inananlardan başka veli/yardımcı edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Yunus suresi âyet 62, 63:

“Uyanın! Allah’ın Yakınlarına kesinlikle kaygı yok onlar üzülmeyecekler de.
Onlar, inanan ve takvâlı davranan kimselerdir.”

A’raf suresi âyet 156:

“Ve bu dünyada da, öteki dünyada da bizim için bir iyilik yaz. Kuşkusuz biz sana tevbe etmiş olarak geldik. –Ve Allah buyurdu: Cezama dilediğim kimseyi çarpıtırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takvâlı olanlara, zekat verenlere, âyetlerimize inananlara yazacağım.”


Bakara suresi âyet 103:

“Evet, ve eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, Allah’tan bir ödül daha iyi olacaktı. Keşke bilselerdi!”

Maide suresi âyet 93:

“İnanan ve iyi işler yapanlara, tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Yeter ki takvâlı davransın, inansın, iyi işler yapsın, sonra takvâlı davranıp inansın ve sonra takvâlı davranıp iyilik yapsınlar. Ve Allah iyilik yapanları sever.”

Ankebut suresi âyet 1-7:

“Elif, Lâm, Mim.
İnsanlar, sınanmadan, yalnızca “inanıyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
Oysa biz, hiç kuşkusuz, bunlardan öncekileri de sınamıştık. Öyleyse Allah, elbette gerçeği söyleyenleri bilir ve hiç kuşkusuz yalancıları da bilir.
Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar? Karar verdikleri şey, ne kötüdür!
Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, evet, Allah’ın belirlediği zaman yoldadır. O duyandır, bilendir.
Ve kim savaşırsa, ancak kendisi için savaşır. Evet, Allah, gerçekten dünyalara karşı zengindir.
Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”

Hucurat suresi âyet 14-16:

“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “İnanmadınız, ama ‘teslim olduk’ deyin; inanç henüz kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğerseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” Gerçekten Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir!
İnananlar, ancak, Allah’a ve Elçisi’ne inanırlar, sonra da kuşku duymazlar; bunlarla birlikte, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmış kimselerdir. Doğru olanlar, işte bunlardır.
De ki: “Siz dininizi mi Allah’a öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi bilir!

Âyetleri gördünüz. İnsanlar, kesinlikle, “inandık” demekle kurtulamayacaklardır. Çünkü iman aynı zamanda yaşamaktır. Yaşanmayacak bir kuru imanın bir anlamı ve önemi olmaz. İslâm’dan başka bir din arayanların, buldukları dinlerinin kabul edilmeyeceğini hatırlatan Rabbimiz, “Biz iman ettik” diyen bedevilerin imanlarını yüzlerine çarpmaktadır. “Hayır siz henüz iman etmediniz, iman henüz kalplerinize yerleşmedi” buyuruyor. Zira eğer ki siz gerçekte iman etmiş olsaydınız, Allah yolunda canınızla, malınızla mücadele edersiniz, ama siz “eslemna” diyebilirsiniz diyor. Yani tabiri caizse, “kafa kağıdınızda Müslüman yazdırmanızda bir sakınca yok. Kimliğinizi tespit etme babından, Mecusi, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt vs. bir toplumdan olmayıp, Medine’deki Müslüman toplumdan olduğunuzu söylüyorsunuz ki bu doğrudur. Ama size gerçek anlamda mümin denemez” buyuruyor, Rabbimiz. Açıkça, bize, “ya bu deveyi güdersiniz ya da bu diyardan gidersiniz” deniliyor.


Ahzab suresi âyet 36:

“Allah ve Rasülü bir işte hüküm verdiklerinde, hiç bir mü’min erkeğe ve mümin kadına işlerine kendi isteklerine göre belirleme hakkı yoktur. Allah’a ve rasülüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir."


Kur’ân’ın üzerinde durduğu mesele, inandığımız doğruların hayatımızda uygulanmasıdır. İman ile ameli birbirinden ayırıp ayrı ayrı kategoride değerlendirmek Kur’ân’a göre uygun değildir. Kur’ân bizden iş, davranış istiyor. İnandığımızı yaşamamızı istiyor. Mesela Kurân: “Mümin şuna denir” derken, şu şu işleri işleyenler ancak iman etmiş sayılır” demek istiyor.

Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

aorskaya
14. February 2013, 05:08 PM
Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!


Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Selamun aleyküm,

Sevgili dost 1,

[/COLOR]“Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.” dedikten sonra, amel etmeyen bir kimsenin gerçekte iman da etmemiş olduğu bilinmekteyken, bu kimsenin mümin olup olmadığının cevabı belli değilmidir?

Sonra, mümin değilse, sadece islama yeni giren müslüman kalabilirki, islama dahi girmediği belli kimselerin mümin olup olmadıklarını cevaplamaya çalışmak boşuna zaman kaybı olur.

Böylece; "amel işlemeyen bir kimsenin kafir olup olmadığının tartışılması yerine..." diye devam eden görüşünüz bana göre doğru değildir.

İster tartışılsın, isterse tartışılmasın, iman ettmeyen yada iman ettiğini söylemekle beraber bunu amelleri ile yani pratikteki yaşamları ile mazeretsiz olarak yerine getirmeyenler iman etmemiş olurlar.

Örneğin, hem rabbin tekliğine ve otoritesine iman edip teslim olduğunu söylemek ve hem de namaz kılmak, oruç tutmak, infak vb. emirlerini mazeretsiz yerine getirmemek, bu bakımdan asi gelmek ve iman etmemiş olmak demektir.

Bana göre konuyu hiç eğip bükmeden, falan kırılır veya filan üzülür endişesi taşımadan bu gerçeği kabul ve dillendirmek iddia etmek gerekir.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya

ates demir
14. February 2013, 05:16 PM
Kimi müslümanlar ise kendinden cok emin olup utanmadan cennetlik olacaklari düsüncesi icindedirler. Bilselerki Kibir neleri yoketmistir.

Selam ve dua ile.

Emin olmadan müslüman olunmaz. Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...

aorskaya
14. February 2013, 05:50 PM
Emin olmadan müslüman olunmaz. 1-Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
2-Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
3- Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...

1-Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.

Hala başkalarının bilmedikleri zannıyla yazmak yerine; İman tanımımızı doğru bulmuyorsan sen kendin burada yazsana sevgili kardeşim!

"Emin olmadan müslüman olunmaz" diyerek, konuyu başka yerlere kaydırmakla iyi bir şey yapmıyorsunuz. Elbette müslüman emin yani güvenilir olmalıdır. Bir kimse güvenilir değilse, zaten müslüman da olamaz. Ancak, bu husus açılan başlıkta ele alınan konunun dışındadır.

Konu imansız fakat bütün insanlara iyilik yapacak kadar iyi birinin cennete gidip gidemeyeceğidir.

Buyurun, daha önce sorduğum; "iman etmeyen birisinin cennete gidebilme ihtimalini gösteren kur'ani bir delil getirin. Ama getiremezsiniz, çünkü iman etmedikçe insan yaratılış amacına uygun yaşayamamaış olur ve cennete kabul edilmez.

Bunu söylemek için (haşa) Allah olmaya gerek yoktur. Bırakın mümin birisini, imansız birisine bile kur'anı okutup anladıklarını sorsanız, dürüstçe cevap vermesi halinde bunu söyleyecektir.

Bunda, sizin kabul edemediğiniz durum nedir?

Siz, hem iman ettiğinizi söyleyip, hem de yapmanız gerekenleri bilerek yapmayarak yaşayınca cennete gitmeyimi umuyorsunuz? Umsanız dahi, yaşamınızın bir sınav olduğunu ve hesap gününde kur'ana göre yaşadıklarınızdan hesabınız görüldüğünde, yapmadıklarınız yüzünden hayal kırıklığı yaşayacağınızı düşünmek istemezmisiniz?

2-Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.

Kimse, burada yazdıkları ile sizin iddia ettiğiniz gibi bir kimliğe bürünmedi. Bu sizin bilerek veya bilmeyerek yanlış çıkarımınız olmaktadır.

Kurana göre belli olan bir şeyin açıklamasını yapan kimse, Allah kimliğinemi bürünmüş olabilirde bu talihsiz nitelemeyi iddia edebiliyorsun?

Kuranı anlatan, tebliğ eden, davet eden, uygulayan ve uygulanmasını isteyen peygamber Allah rolünemi soyunmuştu sana göre? Yapmayın, lütfen mantığınızı ve vicdanınızı kullanın.

3- Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...

Burada da Yunus'un; "cennet cennet dedikleri birkaç melek, birkaç huri, isteyene ver sen onu, bana seni gerek seni" diyerek düştüğü yanlışa düşmüşsün.

Allah'ın, cennet karşılığında bizlerin canını ve malını aldığını anlatan sözünü iyi anlamaya çalışın lütfen...

Rabbimiz bizlere cenneti verecek, ama biz kendimizi bilmezlik ederek, cennet yerine başka şeyler isteyeceğiz...

Biraz daha dikkatle konulara dahil olman öneri ve dileklerimle...

selamlar,
aorskaya

bartsimpson
14. February 2013, 05:51 PM
Harikasın bart,

Yazdıklarıma göre bu soruyu sorabildiğine göre yazıda kabul edemediğin kısımlar olmalıdır! Aslında o kısımlara değinseydin daha doğru olurdu.

Ama sorunu cevaplamadan geçmeyeyim.

Yazıma iyi dikkat edersen, "cehenneme gidemeyeceği kesin olanları" açıkladığımı görürsün.

Bu açıklamalara göre de tersi durumu düşündüğünde, gerçekten rabbin tek ilah ve otorite oluşuna samimi olarak iman eden yani hem inanıp kabul eden ve hem de kabullerine uygun yaşayabilen kimselerin cennete gideceğini görebilirsin.

Ben, daha önceleri kendini müslüman sanan ve fakat gerçek anlamda müslüman olmadığını gören, bu dediklerimi bana göre çok geç bir vakitte öğrenebilen kimse olarak, geçmişteki yanlışlarımızı bugün ve daha ne kadar ömür yaşayacağımı bilemediğim gelecekte yapacağım doğrularla ne kadar geçebileceğimi bilemeyen biriyim.

İnşallah, kur'anı gerçek anlamına göre tatbikle, bu anlayışla yaşamdan ayrılmadan, ecelinin gelmesini isteyen biriyim.

Dolayısıyla, ne kadar geç kaldığımı, ne kadar ömrüm olduğunu bilemediğimden, bilinçli olduğum zamanlarımın hepsini kur'an bilgime göre yaşamaya çalışmaktan başka seçimim olamayacağını, aksine durum olursa, istemesem de öbür tarafta iyi bir yerde olamayacağımı kabul ediyorum.

Sonuç olarak, rabbime gerçekten iman eden ve dini kaynağından samimi olarak yaşamaya çalışan biri olarak, bu düşünce ve çabalar içinde olduğum dönemler için cehennemlik bir durumum olmasa da diğer zamanlardaki cahiliye yaşamım yüzünden cenneti te garanti görmeyen ve rabbimden bağışlanma dileyerek iyi tarafta yer vermesini arzu eden biriyim.

selamlar,
aorskaya

Sorum "söylediklerin ışığında" "sence" "sen" şeklinde başladığı için "senin" fikrini sordum, yazdıklarına katılıp katılmamak şeklinde bir görüşüm olmadı.

Ama bu konudaki fikrimi soruyorsan eğer?

Dünyayı bir otobüs durağı ve burada zamanını bekleyenlerinde vakti geldiğinde ya cennet diye yada cehennem diye "bir yere" (dikkat et bir yere diyorum) gideceği fikrine karşıyım.

Önceden beridir ruh kavramına inanırdım... ama forumdaki bilgiler doğrultusunda "ruh" diye bir mekanizma olmadığını gördük.
O zaman elde "akıl" ve "bilinç" kalıyor ölüm sonrası yaşamda geçilecek boyutta akıl ve bilinç sayesinde yaşama devam edilecektir "diye düşünüyorum".

Yani ne kadar "akıllı" ve "bilinçli" (iman etmiş) olursak ölüm sonrası (ki buna da ölüm denmeli mi o da tartışmalı???) boyutta o derece donanımlı ve güçlü oluruz.
------------------------------------------------------
Yoksa Allah neden ;

Al-i İmran (178) İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

Araf (183) Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir.

Hicr (38) Allah da, "O halde sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.

Hicr (36) İblis: "Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" dedi.

Kalem (45) Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.

Bu dünya için bir "mühlet" (süre) ten bahsetsin???
-----------------------------------------------------
Ta Ha (129) Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı onlar da hemen cezalandırılırlardı.

Ankebut (66) Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.

Fatır (45) Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.

Yaratılmış olanın tekamül edebilmesi "akıl"lanması ve "bilinç"lenmesi için belli bir süreye ihtiyacı vardır.

Sonraki yaşam boyutuna bu "akıl"lanma ve "bilinç"lenme ile hazırlanır.
------------------------------------------------------------
Hac (5) Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir "alaka"dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir "mudga"dan3 yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.

Yaratılmış olanın tekamül edişine bence güzel bir örnektir bu ayet...
----------------------------------------------------------------------

Müminun (102) Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

bu ayetteki tartı ne olaki???

Ala (15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

bu ayetteki arınma nedir???

dost1
14. February 2013, 05:55 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Müslim ile Allah'ın mü'mini kavramları farklıdır. Müslim;olumsuzluklardan kendisini uzaklaştırarak kendisini sağlama alandır. Allah'ın mü'mini olan ise Allah'ın askeridir. Allah'ın kuludur. Allah'ın mü'mini için Allah ne derse odur. Allah'ın dedikleri onun yaşamıdır. Allah'ın mü'mini olmasına rağmen içerisinde bulunduğu devletsizlik,vatansızlık esaret vb nedenler ile Allah'ın tüm buyruklarını yerine getiremeyen insanlar da vardır.

"İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır." şeklindeki ifademiz; "Olumsuzun öne çıkarılmasındansa asıl olması gerekenin olması için olumluyu öne çıkarmaktır."

"Mü'min" kimlerdir sorusunun cevabı, "İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi?" tartışmasına gerek kalmadan cevabın bulunmasına neden olacaktır. Tabi ki bu bir yöntemdir. Bu kardeşinizin yöntemi de bu.

Değerli Kardeşlerim!

Rabbımız olan Yüce Allah Nahl 125 de:

"Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir."

diye buyurmaktadır.

En güzel mücadele , kırıcı olmadan, yumuşak sözlerle, kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, bilgi ve bilimsel verilerle ortak değerlere dikkat çekmekle ve sabırla yapılabilir.


Rabbımız olan Yüce Allah bizlere bunun nasıl olması gerektiğinin şeklini ve yollarını Kur'ân'da göstermiştir.

"Her ikiniz gidin Firavuna. O, gerçekten azdı. Sonra ona öğüt alması ve haşyet duyması için yumuşak söz söyleyin."(Tâ–Hâ: 43–44)

"İşte sen [o zaman], sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever."(Âl-i İmrân: 159)

"Ve o kişiler, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar. Ve o kişiler Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, salâtı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selam olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! " (Ra'd: 21–24)

"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."(Fussilet: 33–34)

"İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgiden başka şeyle tartışır. Ve tüm azılı şeytanı izlerler."(Hacc: 3)

"De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim." Buna rağmen eğer onlara yüz çevirirlerse, artık "Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun" deyin."(Âl-i İmrân. 64)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

bartsimpson
14. February 2013, 05:55 PM
Emin olmadan müslüman olunmaz. Herşeyden önce iman nedir ne değildir bu öğrenilmeli.
Mumin Allahlık yapmaz, Allahlığı Allaha bırakır. Ne kendisinin ne de başkasının ahiretinin bilinemeyeceğini bilir. Ahiretle ilgili keskin ifadelerden kacinir.
Rabbim cennetini isteyene cennetini versin. Bana da Rabbimin vechine mazhar olabilmek ve kurban/yakın olabilmek umudunu...
Selam uzere olun...
Selam icine girin...

Dileğiniz çok güzel ... inşaallah sizinle bu dileğe mahzar olan müminlerden oluruz...

aorskaya
14. February 2013, 06:03 PM
Müminun (102) Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

bu ayetteki tartı ne olaki???

Ala (15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

bu ayetteki arınma nedir???

Diğer yazılarımda da konunun önemini ve konu hakkındaki bilgilerimi yazdığımdan tekrar açmama gerek yoktur.

Buradaki tartılar, kişinin iman etmeden yada iman ettim demekle iman ettikleri rabbin emirlerine uygun olmayan şekilde yaşadıkları ile iman edenlerin, emredilene uygun yaşadıkları sonucu kazandığı kötü ve iyi notların karşılaştırılmasıdır.

Yine Ala 15.ayette geçen arınma da sahip olunan değerlerden, rabbin emirlerine uygun olarak paylaşımda bulunmak ve ibadi yükümlülükleri yerine getirerek kötü şeyler yapmaktan kurtulmak olmaktadır.

İşte, bu noktada iman sahibi olamamak yada imanlı olmak durumu ortaya çıkmaktadır.

İman sahibi olamayanların kitapları soldan verileceğinden cehenneme, müminlerin ise sağdan verileceğinden cennete gidecekleri rabbin kuran ile bize ulaştırdığı beyanlarıdır.

Anlaşılması umuduyla...

selamlar,
aorskaya

bartsimpson
14. February 2013, 06:14 PM
Diğer yazılarımda da konunun önemini ve konu hakkındaki bilgilerimi yazdığımdan tekrar açmama gerek yoktur.

Buradaki tartılar, kişinin iman etmeden yada iman ettim demekle iman ettikleri rabbin emirlerine uygun olmayan şekilde yaşadıkları ile iman edenlerin, emredilene uygun yaşadıkları sonucu kazandığı kötü ve iyi notların karşılaştırılmasıdır.

Yine Ala 15.ayette geçen arınma da sahip olunan değerlerden, rabbin emirlerine uygun olarak paylaşımda bulunmak ve ibadi yükümlülükleri yerine getirerek kötü şeyler yapmaktan kurtulmak olmaktadır.

İşte, bu noktada iman sahibi olamamak yada imanlı olmak durumu ortaya çıkmaktadır.

İman sahibi olamayanların kitapları soldan verileceğinden cehenneme, müminlerin ise sağdan verileceğinden cennete gidecekleri rabbin kuran ile bize ulaştırdığı beyanlarıdır.

Anlaşılması umuduyla...

selamlar,
aorskaya

Aorskaya yazdıkların ilmihal kitaplarında da var...

Yıllarca bunları okuduk...

Aş bunları artık... aş...

aorskaya
14. February 2013, 06:16 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Müslim ile Allah'ın mü'mini kavramları farklıdır. Müslim;olumsuzluklardan kendisini uzaklaştırarak kendisini sağlama alandır. Allah'ın mü'mini olan ise Allah'ın askeridir. Allah'ın kuludur. Allah'ın mü'mini için Allah ne derse odur. Allah'ın dedikleri onun yaşamıdır. Allah'ın mü'mini olmasına rağmen içerisinde bulunduğu devletsizlik,vatansızlık esaret vb nedenler ile Allah'ın tüm buyruklarını yerine getiremeyen insanlar da vardır.

"İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır." şeklindeki ifademiz; "Olumsuzun öne çıkarılmasındansa asıl olması gerekenin olması için olumluyu öne çıkarmaktır."

"Mü'min" kimlerdir sorusunun cevabı, "İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi?" tartışmasına gerek kalmadan cevabın bulunmasına neden olacaktır. Tabi ki bu bir yöntemdir. Bu kardeşinizin yöntemi de bu.

Değerli Kardeşlerim!

Rabbımız olan Yüce Allah Nahl 125 de:

"Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir."

diye buyurmaktadır.

En güzel mücadele , kırıcı olmadan, yumuşak sözlerle, kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, bilgi ve bilimsel verilerle ortak değerlere dikkat çekmekle ve sabırla yapılabilir.


Rabbımız olan Yüce Allah bizlere bunun nasıl olması gerektiğinin şeklini ve yollarını Kur'ân'da göstermiştir.

"Her ikiniz gidin Firavuna. O, gerçekten azdı. Sonra ona öğüt alması ve haşyet duyması için yumuşak söz söyleyin."(Tâ–Hâ: 43–44)

"İşte sen [o zaman], sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever."(Âl-i İmrân: 159)

"Ve o kişiler, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar. Ve o kişiler Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, salâtı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selam olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! " (Ra'd: 21–24)

"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."(Fussilet: 33–34)

"İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgiden başka şeyle tartışır. Ve tüm azılı şeytanı izlerler."(Hacc: 3)

"De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim." Buna rağmen eğer onlara yüz çevirirlerse, artık "Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun" deyin."(Âl-i İmrân. 64)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Aleykümselam,

Değerli dost1,

Müslüman tanımızın kapsamı bakımından yazınıza itirazım dışında diğer kısımlarda belirttiğiniz gibi, imansızlarla mücadele ve davetlerdeki yöntemlerle ilgili kurandan delillerle yaptığınız anlatımı aynen kabul ediyor ve şahsen böyle de yapmaya çalışıyorum.

Ancak; burada ne davet etme vardır, ne de mücadele etme vardır. Sadece bir durum tespiti vardır. Bu ise kurandan deliller getiren müslümanlardan olan bizler ile, kurandan delil getirmeden yine müslüman olan diğer kardeşlerimizin uyuşmazlığıdır.

Bu tür ortamlarda aslında bizleri rahatsız eden ve geren durumlarda bizzat iki tarafında müslüman olmakla birlikte, kur'andan delil getirmeden konuya ters iddilarda bulunmasıdır.

Yoksa karşı taraf olarak müslüman olmayan birinin iddiaları olsa idi, gayet tabi onun kurandan delil getirmesi de beklenilmeksizin, konu anlatılmaya çalışılırdı.

Şimdi, sizin müslüman tanımızdan farklı olarak bir hususu açıklayarak yazımı bitiriyorum.

Müslüman, Allah'a (dini islama) teslim olan kimsedir. Bu kimse gerek islama yeni giren biri olabileceği gibi gerekse de islamı iyi bilen ve yaşayan biri olabilir. İşte islamı iyi bielrek yaşamaya devam eden birisi artık mümin olmuş demektir.

Bu durumda, Mümin de müslüman tanımının kapsamına girer. Ama, diğer müslümanlardan üstün derecede müslüman olarak kendisine mümin denilir.

Saygı ve sevgilerimle...
aorskaya

aorskaya
14. February 2013, 06:32 PM
Aorskaya yazdıkların ilmihal kitaplarında da var...

Yıllarca bunları okuduk...

Aş bunları artık... aş...

Yıllarca okuduğun şeylerimi sormuştun o halde bart kardeşim?

Sormaktaki amacın neydi o halde? Yazılan gibi olduğunu kabul edemediğin içinmi, yoksa sormuş olmak içinmi sormuştun...

Soruna cevap veren birine, "yıllarca bunları okuduk" diyebilmek nasıl bir tutumdur?

Seninde aşman gereken çok şeyler olduğunu inşallah görebilirsin...

selam, selam
aorskaya

bartsimpson
14. February 2013, 06:44 PM
Yıllarca okuduğun şeylerimi sormuştun o halde bart kardeşim?

Sormaktaki amacın neydi o halde? Yazılan gibi olduğunu kabul edemediğin içinmi, yoksa sormuş olmak içinmi sormuştun...

Soruna cevap veren birine, "yıllarca bunları okuduk" diyebilmek nasıl bir tutumdur?

Seninde aşman gereken çok şeyler olduğunu inşallah görebilirsin...

selam, selam
aorskaya

Ben gördüm ve aştım ki sana da aşmanı tavsiye ediyorum.

Gerisi sana kalmış... sen bilirsin!!!

aorskaya
14. February 2013, 07:00 PM
Ben gördüm ve aştım ki sana da aşmanı tavsiye ediyorum.

Gerisi sana kalmış... sen bilirsin!!!

Teşekkürler bart,

Bir türlü, senin görüp aştığını da anlayamamışım!

Ama şimdi anlamak için; "bir şeyi hem bilecek kadar aşıp ve hem de nasıl yeniden konu edebildiğini sorgulamanı" istesem yine önem verip dikkate almazsın herhalde...

Herneyse, buna fazla takılmadan;

"aştıktan sonra da neler yapmam gerektiğini" de söylese idin çok iyilik etmiş olurdun!

Ama, bunu bana bırakmanda önemli bir gelişme kabul edilmeli galiba...

Senin aştığın konuda sorduğun soruya, benim aşmadan verdiğim cevabı da yine aşamayan kardeşlerimiz okusunlar o halde...

selamlar,
aorskaya

dost1
14. February 2013, 08:23 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Aleykümselam,

Değerli dost1,

Müslüman tanımızın kapsamı bakımından yazınıza itirazım dışında diğer kısımlarda belirttiğiniz gibi, imansızlarla mücadele ve davetlerdeki yöntemlerle ilgili kurandan delillerle yaptığınız anlatımı aynen kabul ediyor ve şahsen böyle de yapmaya çalışıyorum.

Allah razı olsun. "Müslim/müslüman" sözcüğünü biraz daha açmamıza vesile oldunuz.

" Müslüman" sözcüğünün aslı "müslim"dir. “Sağlama alan” demektir. İslam olan kişilere denilir.

الإسلام[islâm] sözcüğü, “berâet/uzak tutma; korkudan, kuşkudan, beladan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, kavgadan savaştan, ağrıdan, sızıdan, maddî ve manevî sıkıntılardan, zayıflıktan çürüklükten… tüm olumsuzluklardan uzak olma" anlamındaki س ل م(s-l-m) kökünden türemiş if‘âl kalıbında mastar bir sözcük olup isim ve mastar olarak kullanılır. Günlük yaşantımızda sıkça kullanılan "sâlim, selâm, teslim" de bu kökten türetilmiş sözcüklerdir.

Bu kök harflerden türetilen islâm kalıbı, “[B]sağlamlaştırma” (dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaştırma) demektir.

"İslâm dini" de, “insanları sağlamlaştıran din” [dert, tasa, savaş, zayıflık, manevî hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp sağlama, güvenceye alan ilkeler] demektir.

İslam olana da müslim/müslüman denilir.

Hucurat;14: Kaletil a'rabu amenna* kul lem tu'minu ve lâkin kulu eslemna ve lemma yedhulil iymanü fiy kulubiküm* ve in tutıy'ullahe ve RasûleHU layelitküm min a'maliküm şey'a* innAllahe Ğafurun Rahıym;

Bedevî Araplar, "İman ettik!” dediler. De ki: "Siz "İman etmediniz", ama 'eslemnâ'/müslim olduk (sağlamlaştırdık; kendimizi sağlama aldık) deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez." Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!


Ancak; burada ne davet etme vardır, ne de mücadele etme vardır.Sadece bir durum tespiti vardır. Bu ise kurandan deliller getiren müslümanlardan olan bizler ile, kurandan delil getirmeden yine müslüman olan diğer kardeşlerimizin uyuşmazlığıdır.

Bu tür ortamlarda aslında bizleri rahatsız eden ve geren durumlarda bizzat iki tarafında müslüman olmakla birlikte, kur'andan delil getirmeden konuya ters iddilarda bulunmasıdır.

Yoksa karşı taraf olarak müslüman olmayan birinin iddiaları olsa idi, gayet tabi onun kurandan delil getirmesi de beklenilmeksizin, konu anlatılmaya çalışılırdı.

Şimdi, sizin müslüman tanımızdan farklı olarak bir hususu açıklayarak yazımı bitiriyorum.

Müslüman, Allah'a (dini islama) teslim olan kimsedir. Bu kimse gerek islama yeni giren biri olabileceği gibi gerekse de islamı iyi bilen ve yaşayan biri olabilir. İşte islamı iyi bielrek yaşamaya devam eden birisi artık mümin olmuş demektir.

Bu durumda, Mümin de müslüman tanımının kapsamına girer. Ama, diğer müslümanlardan üstün derecede müslüman olarak kendisine mümin denilir.

Saygı ve sevgilerimle...
aorskaya

Değerli Kardeşim hepimiz de Allah'ın İslam Dinini/Hak dinini, açığa çıkararak zaman içerisinde "İslam etiketi" vurulmuş dunillahlarca oluşturulan sahte dinlerin açığa çıkmasına uğraşmıyor muyuz? Bu yapılanlar insanlık için çağrı/davet değil midir?


"İslam dinine çağrı De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat Kendisi beslenmeyen Allah'tan başka velî mi edineyim?” De ki: “Ben İslâm kişilerin ilki olmakla emrolundum.” Ve sen sakın Allah'a ortak koşanlardan olma!" (En‘âm/14)

"De ki: “Benim salâtım [sosyal desteğim], ibâdetim, hayatım ve ölümüm sadece Kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En‘âm/162-163)

"De ki: “Ben kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi.” De ki: “Şüphesiz Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.” (Zümer/12-13)

Değerli Kardeşim!

"Cihad", İslam dinin temel sabitelerinden biridir. Günün şartlarına göre Kur’an (bilgi) ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir.

Daha açık bir ifade ile Cihad, Allah tarafından kullarına verilmiş olan “bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri" Allah yolunda; Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve yayma, tanıtmak için kullanmak, o yolda kuvvet harcamaktır. Bu da bilgi, beden ve mal ile yapılır.

İslâm dinin tanıtılması Kur’an’ın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. Bu faaliyetinin adı “ilim ile cihad”dır. Buna “Kur’an ile cihad” da denilir.

Ayette Kur’an ile cihadın “Büyük cihad” olarak nitelenmesi, Allah’ın ilim ile cihad konusuna ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

Allah’ın insana ihsan etmiş bulunduğu mal ve servetin Allah yolunda harcanması mal ile yapılan cihaddır. Bilindiği gibi dünyada her iş para ile yapılmaktadır. Hakkın korunması ve zafere ulaşılması da yine paraya bağlıdır. Bunun için mal ile cihadın önemi de çok büyüktür.


“Ey inanmış olan kimseler! Size, sizi can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir ticaret göstereyim mi?
Allah’a ve O’nun elçisine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla çaba harcayacaksınız. İşte bu, eğer bilirseniz, sizin için daha iyidir: Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki hoş meskenlere girdirir. İşte bu, büyük kurtuluştur. “Saf, 10-12


“De ki; eğer ki babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, O’nun elçisinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyiniz. Ve Allah fasıklar kavmine doğru yolu göstermez. “Tövbe; 24:


“Müminler ancak, Allah’a ve O’nun elçisine iman edenler, sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimseledir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.” Hucûrât, 15:


“Hafif techizatla, ve ağırlıklı olarak sefere çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” Tövbe; 41:


“Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlara fazlalıklı kıldı. Ve Allah onların hepsine “En Güzel”i vaad etmiştir. Ve Allah mücahitlere, oturanların üzerine büyük bir ecir fazlalaştırmıştır: Kendi katından dereceler, bir mağfiret ve rahmet. Ve Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” Nisa 95, 96:
Ayrıca şu ayetlere de bakılmalıdır:
Al-i Imran 142, Tevbe 16, 19, 20, 24, 73, 88, Bakara; 218, Muhammed; 31, Enfal, 72, 74, 75, Nahl; 10, Ankebut; 68, Maide; 35, 43, Tahrim 9, Hacc; 78.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

ates demir
14. February 2013, 11:34 PM
Sevgili kardeşim Bart;
Çok sevdiğim bir dostum vardı, aynen benim gibi yazar aynen düşündüğüm gibi düşünürdü. Sanki ikizimdi. Kardeşimdi.
... yı her yaptıgımda onu hatırlarım.
Bir dileği begenmenize mutlu oldum.
İnsallah...
Sayın aorskaya amacım ne sizi nede sayın merdemi kırmak. Aksine bazı yazılariniza katilmasam da hepsini severek okuyorum. Sanirim bu forumda kacirdigim hicbir yazi yok uzun suredir. Anlatiş şeklimi bağışlayın ama kişisel olarak algılamayınız.
Burayi bir okul olarak goruyorum.
Daha ogrenecek cok seyi olan ogrencileriz biz.
Benim dogrularim kesindir dogrudur demem bence boyledir derim.
Selametle

aorskaya
15. February 2013, 11:18 AM
Sevgili kardeşim Bart;
Çok sevdiğim bir dostum vardı, aynen benim gibi yazar aynen düşündüğüm gibi düşünürdü. Sanki ikizimdi. Kardeşimdi.
... yı her yaptıgımda onu hatırlarım.
Bir dileği begenmenize mutlu oldum.
İnsallah...
Sayın aorskaya amacım ne sizi nede sayın merdemi kırmak. Aksine bazı yazılariniza katilmasam da hepsini severek okuyorum. Sanirim bu forumda kacirdigim hicbir yazi yok uzun suredir. Anlatiş şeklimi bağışlayın ama kişisel olarak algılamayınız.
Burayi bir okul olarak goruyorum.
Daha ogrenecek cok seyi olan ogrencileriz biz.
Benim dogrularim kesindir dogrudur demem bence boyledir derim.
Selametle

Sevgili ateş kardeşim,

Beni kırmanız çok önemli değildir. Çünkü, herhangi bir zamanda basitçe "kusura bakma" demeniz halinde kırgınlık giderilebilir, yada aynı şekilde devam edilirse de kırgınlık sürebilir.

Ancak, bunlarla kıyaslanmayacak kadar önemli olan başka bir tehlikeli durumu yaratmamaya dikkat etmek gerekir.

Ahiret konusu, cennet ve cehennem konusu hayati öneme sahip konulardır. Bu hususlarda yapılacak yanlışlar, kişinin ebedi yaşamını cehennemde geçirmesine sebep olabilecek, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

İşte bu yüzden, cennet ve cehennem gerçeği, kur'andaki anlatımı ile ele alınmalı, burayı kimlerin ne şekilde yaşayarak hakedecekleri, hiç bir durum hafife alınmadan anlatılabilmelidir.

Bu durumun aksine, kurana dayanmayan akıl yürütmeleri ile kişilerin ahiret yerlerini belirlemeye çalışmak telafisi imkansız yanlışa düşmek olur.

Konular hakkındaki hassasiyetim bu yüzdendir. İmansızların, zalimlerin bilerek bu durumu yaratmalarına sadece buna kanacak kimseler için ikaz amaçlı yazılarımı yazar, bırakırım ama aynı durum müslüman kardeşim tarafından kur'andan ayrılması yüzünden oluşuyorsa, kendisine de hatasını görmesi için çabalara girerim.

Size yazdıklarımla ilgili yansımaları bu şekilde değerlendirmenizi rica eder, gelişmelerle ilgili açıklamanız için teşekkür eder ve özellikle ahiret konularına çok dikkat ederek yazmanızı dilerim.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya

aorskaya
15. February 2013, 11:23 AM
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!
Allah razı olsun. "Müslim/müslüman" sözcüğünü biraz daha açmamıza vesile oldunuz.



Değerli dost1,

Eksik bulduğum kısımla ilgili son yazınızdaki içerikle düzeltmeleriniz sonucu konu okuyucular tarafından daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

Nazikane yaklaşamınız ve zahmetten kaçınmadan ortaya koyduğunuz güzel yazılarınız için teşekkür ederim.

saygı ve selamlarımla,
aorskaya

ates demir
15. February 2013, 01:00 PM
İşte bu yüzden, cennet ve cehennem gerçeği, kur'andaki anlatımı ile ele alınmalı, burayı kimlerin ne şekilde yaşayarak hakedecekleri, hiç bir durum hafife alınmadan anlatılabilmelidir.

Bu durumun aksine, kurana dayanmayan akıl yürütmeleri ile kişilerin ahiret yerlerini belirlemeye çalışmak telafisi imkansız yanlışa düşmek olur.

Konular hakkındaki hassasiyetim bu yüzdendir. İmansızların, zalimlerin bilerek bu durumu yaratmalarına sadece buna kanacak kimseler için ikaz amaçlı yazılarımı yazar, bırakırım ama aynı durum müslüman kardeşim tarafından kur'andan ayrılması yüzünden oluşuyorsa, kendisine de hatasını görmesi için çabalara girerim.

Size yazdıklarımla ilgili yansımaları bu şekilde değerlendirmenizi rica eder, gelişmelerle ilgili açıklamanız için teşekkür eder ve özellikle ahiret konularına çok dikkat ederek yazmanızı dilerim.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya

Kurani sizin algiladiginiz gibi algilama zorunlulugum yok. Kurani bir sözlük olarak kullanip kelimelere anlam bindirecek kadar çok okumaliyiz. Bu yuzden Kurana dayanmayan akil yurutme iddiasi yalnizca sizin iddianiz ve zanninizdir. Kurandan ayrilma iddianiz da ayni sekilde. Zandan ibaret ve zan gercek namina bombos bir balon. Zan ile konusmayin. Bu mumin tavri degil. Gorusu elestirmek boyle olmaz. Buraya gelene kadar bu baslikta yazdiklarimin hepsi Kurana dayaniyor zaten. Ama bende de bir akil idrak ve vicdan var. Orn: hirsizin siz elini kesersiniz belki ama bence yanlistir. Ve bunu da Kuranla cok rahat ispatlarim gibi.
Aslinda biliyor musun insanlar birbirine aynadir. Ve bir insandaki kusur veya guzellik aslinda sizdedir. Buna egosal yönlendirme denir. Neyse selam ederim Allah bizleri vahiyden ayirmasin...

aorskaya
15. February 2013, 01:34 PM
Kurani sizin algiladiginiz gibi algilama zorunlulugum yok. Kurani bir sözlük olarak kullanip kelimelere anlam bindirecek kadar çok okumaliyiz. Bu yuzden Kurana dayanmayan akil yurutme iddiasi yalnizca sizin iddianiz ve zanninizdir. Kurandan ayrilma iddianiz da ayni sekilde. Zandan ibaret ve zan gercek namina bombos bir balon. Zan ile konusmayin. Bu mumin tavri degil. Gorusu elestirmek boyle olmaz. Buraya gelene kadar bu baslikta yazdiklarimin hepsi Kurana dayaniyor zaten. Ama bende de bir akil idrak ve vicdan var. Orn: hirsizin siz elini kesersiniz belki ama bence yanlistir. Ve bunu da Kuranla cok rahat ispatlarim gibi.
Aslinda biliyor musun insanlar birbirine aynadir. Ve bir insandaki kusur veya guzellik aslinda sizdedir. Buna egosal yönlendirme denir. Neyse selam ederim Allah bizleri vahiyden ayirmasin...

Size kur'anı yada başka metinleri benim gibi algılayın diyen olmadı! Ama, bu başlık altındaki konularda, kurandan ayetlerle delillendirerek, iman etmeyenlerin insanlara ne kadar iyilik yaparak vefat etselerde cenete gidemeyecekleri anlatımına karşılık siz; kur'andan hiç bir delil getiremeden, kişisel düşüncenizle insanlara çok iyilikle yaşayıp ölenlerin cennete gideceğini iddia ettiniz.

Bununlada kalmayıp, dini bir konuda, dinin kaynağından delil getiren anlatımlarımıza, dinin kaynağından delil getirmediğinizi kabul edemeyip, bizi anlayamamakla, akıl edememekle, vicdansızlıkla itham edebildiniz.

Ama, bunların önemi yoktur. Siz kendinize algılamayla ilgili olarak dahi şartlanma koymuşsanız bir şey anlatmaya çalışmak boşa uğraş olur.

Selamına karşılık ben de selam ederim. Ancak; duana karşılık, "Allah zaten kimseyi vahiyden ayırmaz. Vahiyden ayrılan insanların kendileridir." diye bir küçük uyarıda daha bulunarak, bu duayı, inşallah kur'andan ayrılmadan, kurani akılla yaşayarak ölenlerden olabilmeyi becermeye çalışanlardan olmayı ve rabbimizin bu konuda yardımlarını diliyorum" diye ediyorum.

selamlar,
aorskaya